» 26 / Su’arâ  139:

Kuran Sırası: 26
İniş Sırası: 47
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227

 » 26 / Su’arâ  Suresi: 139
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَكَذَّبُوهُ (FKZ̃BVH) = fekeƶƶebūhu : onu yalanladılar
2. فَأَهْلَكْنَاهُمْ (FÊHLKNEHM) = feehleknāhum : biz de onları helak ettik
3. إِنَّ (ÎN) = inne : muhakkak ki
4. فِي (FY) = fī : vardır
5. ذَٰلِكَ (Z̃LK) = ƶālike : bunda
6. لَايَةً (L ËYT) = lāyeten : bir ibret
7. وَمَا (VME) = vemā : ama yine
8. كَانَ (KEN) = kāne : değildir
9. أَكْثَرُهُمْ (ÊKS̃RHM) = ekṧeruhum : çokları
10. مُؤْمِنِينَ (MÙMNYN) = mu'minīne : inananlardan
onu yalanladılar | biz de onları helak ettik | muhakkak ki | vardır | bunda | bir ibret | ama yine | değildir | çokları | inananlardan |

[KZ̃B] [HLK] [] [] [] [EYY] [] [KVN] [KS̃R] [EMN]
FKZ̃BVH FÊHLKNEHM ÎN FY Z̃LK L ËYT VME KEN ÊKS̃RHM MÙMNYN

fekeƶƶebūhu feehleknāhum inne ƶālike lāyeten vemā kāne ekṧeruhum mu'minīne
فكذبوه فأهلكناهم إن في ذلك لآية وما كان أكثرهم مؤمنين

 » 26 / Su’arâ  Suresi: 139
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فكذبوه ك ذ ب | KZ̃B FKZ̃BVH fekeƶƶebūhu onu yalanladılar So they denied him,
فأهلكناهم ه ل ك | HLK FÊHLKNEHM feehleknāhum biz de onları helak ettik then We destroyed them.
إن | ÎN inne muhakkak ki Indeed,
في | FY vardır in
ذلك | Z̃LK ƶālike bunda that
لآية ا ي ي | EYY L ËYT lāyeten bir ibret surely, is a sign,
وما | VME vemā ama yine but not
كان ك و ن | KVN KEN kāne değildir are
أكثرهم ك ث ر | KS̃R ÊKS̃RHM ekṧeruhum çokları most of them
مؤمنين ا م ن | EMN MÙMNYN mu'minīne inananlardan believers.

26:139 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

onu yalanladılar | biz de onları helak ettik | muhakkak ki | vardır | bunda | bir ibret | ama yine | değildir | çokları | inananlardan |

[KZ̃B] [HLK] [] [] [] [EYY] [] [KVN] [KS̃R] [EMN]
FKZ̃BVH FÊHLKNEHM ÎN FY Z̃LK L ËYT VME KEN ÊKS̃RHM MÙMNYN

fekeƶƶebūhu feehleknāhum inne ƶālike lāyeten vemā kāne ekṧeruhum mu'minīne
فكذبوه فأهلكناهم إن في ذلك لآية وما كان أكثرهم مؤمنين

[ك ذ ب] [ه ل ك] [] [] [] [ا ي ي] [] [ك و ن] [ك ث ر] [ا م ن]

 » 26 / Su’arâ  Suresi: 139
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فكذبوه ك ذ ب | KZ̃B FKZ̃BVH fekeƶƶebūhu onu yalanladılar So they denied him,
Fe,Kef,Zel,Be,Vav,He,
80,20,700,2,6,5,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فأهلكناهم ه ل ك | HLK FÊHLKNEHM feehleknāhum biz de onları helak ettik then We destroyed them.
Fe,,He,Lam,Kef,Nun,Elif,He,Mim,
80,,5,30,20,50,1,5,40,
REM – prefixed resumption particle
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
إن | ÎN inne muhakkak ki Indeed,
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب
في | FY vardır in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
ذلك | Z̃LK ƶālike bunda that
Zel,Lam,Kef,
700,30,20,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
لآية ا ي ي | EYY L ËYT lāyeten bir ibret surely, is a sign,
Lam,,Ye,Te merbuta,
30,,10,400,
EMPH – emphatic prefix lām
N – accusative feminine singular indefinite noun
اللام لام التوكيد
اسم منصوب
وما | VME vemā ama yine but not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
كان ك و ن | KVN KEN kāne değildir are
Kef,Elif,Nun,
20,1,50,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
أكثرهم ك ث ر | KS̃R ÊKS̃RHM ekṧeruhum çokları most of them
,Kef,Se,Re,He,Mim,
,20,500,200,5,40,
N – nominative masculine singular noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
مؤمنين ا م ن | EMN MÙMNYN mu'minīne inananlardan believers.
Mim,,Mim,Nun,Ye,Nun,
40,,40,50,10,50,
N – accusative masculine plural (form IV) active participle
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَكَذَّبُوهُ: onu yalanladılar | فَأَهْلَكْنَاهُمْ: biz de onları helak ettik | إِنَّ: muhakkak ki | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَةً: bir ibret | وَمَا: ama yine | كَانَ: değildir | أَكْثَرُهُمْ: çokları | مُؤْمِنِينَ: inananlardan |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فكذبوه FKZ̃BWH onu yalanladılar | فأهلكناهم FÊHLKNEHM biz de onları helak ettik | إن ÎN muhakkak ki | في FY vardır | ذلك Z̃LK bunda | لآية L ËYT bir ibret | وما WME ama yine | كان KEN değildir | أكثرهم ÊKS̃RHM çokları | مؤمنين MÙMNYN inananlardan |
Kırık Meal (Okunuş) : |fekeƶƶebūhu: onu yalanladılar | feehleknāhum: biz de onları helak ettik | inne: muhakkak ki | : vardır | ƶālike: bunda | lāyeten: bir ibret | vemā: ama yine | kāne: değildir | ekṧeruhum: çokları | mu'minīne: inananlardan |
Kırık Meal (Transcript) : |FKZ̃BVH: onu yalanladılar | FÊHLKNEHM: biz de onları helak ettik | ÎN: muhakkak ki | FY: vardır | Z̃LK: bunda | L ËYT: bir ibret | VME: ama yine | KEN: değildir | ÊKS̃RHM: çokları | MÙMNYN: inananlardan |
Abdulbaki Gölpınarlı : Derken onu yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.
Adem Uğur : Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler.
Ahmed Hulusi : Böylece Onu yalanladılar, biz de onları helâk ettik! Muhakkak ki bu olayda bir mucize - ders vardır! Onların ekseriyeti de iman eden değillerdir.
Ahmet Tekin : Böylece onu yalanladılar. Biz de onları helâk ettik. Bunlarda da, kesinlikle Allah’ın kudretine, ilmine, hikmet sahibi olduğuna işaretler, bütün insanlar için ibretler, alınacak dersler, ülkelerinde kalıntılar vardır. Onların çoğu iman edecek değildir.
Ahmet Varol : Böylece onu yalanladılar. Biz de onları helak ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmemişti.
Ali Bulaç : Böylelikle onu yalanladılar, biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Ali Fikri Yavuz : Böylece onu (Hûd peygamberi) tekzib ettiler. Biz de onları helâk ettik. Muhakkak ki, onlara yaptığımız bu işte, sonrakiler için bir ibret vardır; öyle iken çoğu mümin olmadı.
Bekir Sadak : Boylece onu yalanladilar; Biz de kendilerini yok ettik. Bunda suphesiz ki ders vardir; ama cogu inanmamistir.
Celal Yıldırım : Böylece Hûd Peygamber'i yalanladılar. Biz de onları yok ettik. Şüphesiz ki bunda öğüt ve ibret vardır ; ne yazık ki onların çoğu imân etmedi.
Diyanet İşleri : Böylece onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.
Diyanet İşleri (eski) : Böylece onu yalanladılar; Biz de kendilerini yok ettik. Bunda şüphesiz ki ders vardır; ama çoğu inanmamıştır.
Diyanet Vakfi : Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler.
Edip Yüksel : Böylece onu yalanladılar. Nihayet biz de onları yok ettik. Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : O'nu yalanladılar; Biz de kendilerini helak ediverdik. Şüphesiz bunda mutlak bir ibret vardır, ama çokları iman etmedi.
Elmalılı Hamdi Yazır : Diye onu tekzib ettiler de kendilerini helâk ediverdik. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
Fizilal-il Kuran : Böylece peygamberlerini yalanladılar. Biz de onları yokettik. Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğu inanmamış kimselerdir.
Gültekin Onan : Böylelikle onu yalanladılar, biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu inançlı olmamıştır.
Hakkı Yılmaz : Bunun üzerine o'nu yalanladılar da Biz kendilerini değişime/yıkıma uğrattık. Şüphesiz ki bunda kesinlikle mutlak bir alâmet/gösterge vardır, ama onların çoğu iman ediciler değillerdi.
Hasan Basri Çantay : Hulâsa: Onu yalan saydılar da biz de kendilerini helak etdik. Şübhesiz bunda bir ibret vardır elbet. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.
Hayrat Neşriyat : Böylece onu yalanladılar da onları (şiddetli bir rüzgârla) helâk ettik. Şübhesiz ki bunda, elbette bir ibret vardır. Fakat onların çoğu îmân etmiş kimseler değildir.
İbni Kesir : Böylece onu yalanladılar. Ve Biz, onları yok ettik. Muhakkak ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü'minler olmadı.
İskender Evrenosoğlu : Böylece onu tekzip ettiler (yalanladılar). Biz de bu sebeple onları helâk ettik. Muhakkak ki bunda mutlaka bir âyet (ibret) vardır. Ve onların çoğu, mü'min olmadılar (Allah'a ulaşmayı dilemediler).
Muhammed Esed : İşte o'nu böyle yalanladılar; ve bunun üzerine Biz de onları yok ettik. Bu (kıssada da insanlar için) mutlaka, bir ders vardır, onlardan çoğu (buna) inanmasa da...
Ömer Nasuhi Bilmen : Artık O'nu tekzîp ettiler, Biz de onları helâk ettik. Şüphe yok, bunda elbette bir ibret vardır ve onların ekserisi imân etmiş olmadılar.
Ömer Öngüt : Böylece onu yalanladılar. Biz de kendilerini helâk ettik. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.
Şaban Piriş : Hûd’u yalanladılar. Biz de onları yok ettik. İşte bunda bir ibret vardır. Yine de onların çoğu inanacak değildir.
Suat Yıldırım : Neticede onu yalancı saydılar, Biz de onları imha ettik. Elbette bunda, alınacak ibret var, fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler.
Süleyman Ateş : (Böylece) onu yalanladılar. Biz de onları helâk ettik. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.
Tefhim-ul Kuran : Böylelikle onu yalanladılar, biz de onları yıkıma uğrattık. Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Ümit Şimşek : Onlar onu yalanladılar; Biz de onları helâk ettik. İşte bunda bir âyet vardır. Fakat onların çoğu yine iman etmez.
Yaşar Nuri Öztürk : Onu bu şekilde yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminlerden değildi.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}