Ahmet Varol Meali |
|
Ta. Sin. Mim.(26:1) | |
Bunlar apaçık Kitab'ın ayetleridir.(26:2) | |
Mü'min olmuyorlar diye neredeyse kendini kahredeceksin.(26:3) | |
Dilersek onların üzerlerine gökten bir mucize indiririz de boyunları ona eğilir kalır.(26:4) | |
Rahman'dan onlara ne zaman yeni bir uyarı gelse mutlaka ondan yüz çevirirler.(26:5) | |
Onlar yalanladılar; (ancak) alaya aldıkları şeyin haberleri kendilerine gelecektir.(26:6) | |
Yeryüzüne bakmadılar mı ki, orada her güzel çiftten nice bitkiler bitirmişizdir.(26:7) | |
Şüphesiz bunda bir ayet vardır. Ancak onların çoğu iman etmezler.(26:8) | |
Şüphesiz senin Rabbin güçlüdür (azizdir), merhamet sahibidir (rahimdir).(26:9) | |
Hani Rabbin Musa'ya şöyle seslenmişti: 'Zalimler topluluğuna git.(26:10) | |
Firavun'un kavmine. (Hâlâ) sakınmıyorlar mı?'(26:11) | |
Dedi ki: 'Rabbim! Doğrusu onların beni yalanlamalarından korkuyorum.(26:12) | |
Ayrıca göğsüm daralıyor ve dilim açılmıyor. Bundan dolayı Harun'a (da Cebrail'i) gönder.(26:13) | |
Üstelik onların benim aleyhimde bir suç (davaları) var. Dolayısıyla beni öldürmelerinden korkuyorum.'(26:14) | |
(Allah) dedi ki: 'Hayır. İkiniz de ayetlerimizle gidin. Şüphesiz biz sizinle beraber dinlemekteyiz.(26:15) | |
Firavun'a gidin ve deyin ki: 'Biz alemlerin Rabbinin elçisiyiz.(26:16) | |
İsariloğullarını bizimle beraber göndermen için (geldik).'(26:17) | |
(Firavun) dedi ki: 'Biz seni daha küçük çocukken içimizde yetiştirmedik mi? Ömrünün nice yıllarını bizim aramızda geçirmedin mi?(26:18) | |
Sonuçta o yaptığın işi de yaptın. Sen nankörlerdensin.'(26:19) | |
(Musa) dedi ki: 'Onu daha bilgisizlerden olduğum zaman yaptım.(26:20) | |
Sizden korkunca da aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet verdi ve beni peygamberlerden kıldı.(26:21) | |
Başıma kaktığın o nimet ise İsariloğullarını kendine köle edinmenden dolayıdır.'(26:22) | |
Firavun dedi ki: 'Alemlerin Rabbi de nedir?(26:23) | |
(Musa) dedi ki: 'Göklerin, yerin ve bu ikisinin arasındakilerin Rabbidir. Eğer gerçeği kesin bir şekilde bilebilecek kimselerseniz!'(26:24) | |
(Firavun) etrafındakilere: 'Duymuyor musunuz?' dedi.(26:25) | |
(Musa): 'Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir' dedi.(26:26) | |
(Firavun): 'Size gönderilmiş olan elçiniz mutlaka delidir' dedi.(26:27) | |
(Musa): 'O doğunun, batının ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Eğer akıl edebiliyorsanız' dedi.(26:28) | |
(Firavun): 'Andolsun eğer benden başka ilâh edinirsen seni mutlaka zindana atılanlardan eyleyeceğim' dedi.(26:29) | |
(Musa): 'Sana apaçık bir şey getirirsem de mi?' dedi.(26:30) | |
(Firavun): 'Eğer doğru söyleyenlerdensen getir onu' dedi.(26:31) | |
Bunun üzerine (Musa) asasını attı ve bir anda apaçık bir yılan oluverdi.(26:32) | |
Ardından elini çıkardı. O da bakanlara bembeyaz görünüverdi.(26:33) | |
(Firavun) etrafındaki ileri gelenlere dedi ki: 'Şüphesiz bu bilgin bir büyücüdür.(26:34) | |
Büyüsüyle sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Buna göre ne buyurursunuz?'(26:35) | |
Dediler ki: 'Onu ve kardeşini şimdilik beklet. Sonra şehirlere toplayıcılar gönder.(26:36) | |
Bütün bilgin büyücüleri sana getirsinler.'(26:37) | |
Böylece büyücüler belli bir günün belirlenen bir vaktinde biraraya getirildiler.(26:38) | |
İnsanlara da: 'Siz de toplanıyor musunuz?' denildi.(26:39) | |
'Umarız ki, üstün gelenler onlar olurlarsa büyücülere uyarız.'(26:40) | |
Büyücüler geldiklerinde Firavun'a: 'Eğer üstün çıkan biz olursak bize elbette bir mükâfat olacak değil mi?' dediler.(26:41) | |
O da: 'Evet. Hem o zaman siz benim yakınıma alınanlardan olacaksınız' dedi.(26:42) | |
Musa onlara: 'Ne atacaksanız atın' dedi.(26:43) | |
Böylece iplerini ve bastonlarını attılar ve: 'Firavun'un büyüklüğü adına mutlaka biz üstün geleceğiz' dediler.(26:44) | |
Musa da asasını attı. Birden onun, onların uyduruverdikleri şeyleri yuttuğunu gördüler.(26:45) | |
Bunun üzerine büyücüler secdeye kapandılar.(26:46) | |
Dediler ki: 'Alemlerin Rabbine iman ettik.(26:47) | |
Musa ve Harun'un Rabbine.'(26:48) | |
(Firavun) dedi ki: 'Ben size izin vermeden önce ona iman mı ettiniz? O size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. Yakında muhakkak bileceksiniz. Sizin ellerinizi ve bacaklarınızı çaprazlama kesecek sonra hepinizi asacağım.'(26:49) | |
(Büyücüler) dediler ki: 'Hiç zararı yok. Biz muhakkak Rabbimize döneceğiz.(26:50) | |
Mü'minlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.'(26:51) | |
Musa'ya: 'Kullarımı geceleyin yürüt. Şüphesiz siz takib edileceksiniz' diye vahyettik.(26:52) | |
Firavun da şehirlere toplayıcılar gönderdi.(26:53) | |
'Bunlar azlık bir kitledir.(26:54) | |
Ve onlar bizi kızdırmaktadırlar.(26:55) | |
Biz ise şüphesiz ihtiyatlı bir topluluğuz' (dedi).(26:56) | |
Böylece onları bahçelerden ve pınarlardan çıkardık,(26:57) | |
Hazinelerden ve üstün makamdan da.(26:58) | |
İşte böyle. Bunlara İsariloğullarını mirasçı kıldık.(26:59) | |
(Firavun ve adamları) güneş doğarken onların arkalarına düştüler.(26:60) | |
İki topluluk birbirini görünce Musa'nın adamları: 'İşte yakalandık' dediler.(26:61) | |
Musa dedi ki: 'Hayır. Şüphesiz Rabbim benimle beraberdir. O bana yol gösterecektir.'(26:62) | |
Bunun üzerine Musa'ya: 'Asanla denize vur' diye vahyettik. (Vurunca deniz) yarıldı ve her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.(26:63) | |
Ötekileri buraya yaklaştırdık.(26:64) | |
Musa'yı ve beraberinde olanların tümünü kurtardık.(26:65) | |
Sonra ötekileri (suda) boğduk.(26:66) | |
Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmemişti.(26:67) | |
Şüphesiz senin Rabbin güçlü ve rahmet sahibi olandır.(26:68) | |
Onlara İbrahim'in haberini de oku.(26:69) | |
Hani o babasına ve kavmine: 'Siz neye tapıyorsunuz?' demişti.(26:70) | |
'Putlara tapıyoruz. Onlar için ibadet edip duruyoruz' dediler.(26:71) | |
Dedi ki: 'Dua ettiğiniz zaman duyuyorlar mı?(26:72) | |
Yahut size fayda veya zarar veriyorlar mı?'(26:73) | |
'Hayır. Ama atalarımızın böyle yaptıklarını gördük' dediler.(26:74) | |
Dedi ki: 'Şimdi neye taptığınızı gördünüz mü?(26:75) | |
Siz ve geçmiş atalarınız.(26:76) | |
İşte onlar benim düşmanlarımdır. Yalnız alemlerin Rabbi hariç.(26:77) | |
Beni yaratan ve doğru yola ileten O'dur.(26:78) | |
Bana yediren ve içiren O'dur.(26:79) | |
Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.(26:80) | |
Beni öldürecek, sonra diriltecek olan O'dur.(26:81) | |
Kendisinden din günü kusurlarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur.(26:82) | |
Rabbim! Bana hüküm (ilim ve hikmet) bahşet ve beni salihlere kat.(26:83) | |
Sonra gelenler arasında benim için bir doğruluk dili ver. [1](26:84) | |
Nimetleri bol cennetin (Naim cennetinin) mirasçılarından eyle.(26:85) | |
Babamı da bağışla. Şüphesiz o sapıklardandır.(26:86) | |
İnsanların yeniden diriltilecekleri gün beni utandırma.(26:87) | |
Malın ve oğulların bir yarar sağlamayacakları gün.(26:88) | |
Sadece (küfür ve nifaktan korunmuş) temiz bir kalple gelen(in yarar göreceği gün).'(26:89) | |
O gün cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.(26:90) | |
Cehennem de azgınlara açılıp gösterilir.(26:91) | |
Onlara denir ki: 'Tapmakta olduklarınız nerede?(26:92) | |
Allah'tan başka (taptıklarınız). Size yardım ediyorlar mı ya da kendilerine yardımları oluyor mu?'(26:93) | |
Artık onlar da azgınlar da tepetaklak oraya atılırlar.(26:94) | |
İblis'in bütün askerleri de.(26:95) | |
Orada (putlarıyla) çekişerek derler ki:(26:96) | |
'Allah'a andolsun, biz apaçık bir sapıklık içindeymişiz.(26:97) | |
Çünkü sizi alemlerin Rabbine eşit tutuyorduk.(26:98) | |
Bizi o suçlulardan başkası saptırmadı.(26:99) | |
Artık bizim şefaatçilerimiz yok.(26:100) | |
Candan bir dostumuz da yok.(26:101) | |
Keşke bizim için bir geri dönüş olsaydı da mü'minlerden olsaydık.(26:102) | |
Nuh'un kavmi de peygamberleri yalanladı.(26:105) | |
Hani kardeşleri Nuh onlara demişti ki: 'Siz sakınmıyor musunuz?(26:106) | |
Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.(26:107) | |
Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin.(26:108) | |
Bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak alemlerin Rabbine aittir.(26:109) | |
Dediler ki: 'Sana aşağılık insanlar uymuşken biz sana iman eder miyiz?'(26:111) | |
Dedi ki: 'Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur.(26:112) | |
Onların hesapları ancak Rabbimin üzerinedir. Eğer anlıyorsanız.(26:113) | |
Ben mü'minleri kovacak değilim.(26:114) | |
Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.'(26:115) | |
Dediler ki: 'Ey Nuh! Eğer (bu işe) son vermezsen taşlananlardan olacaksın.'(26:116) | |
(Nuh) dedi ki: 'Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.(26:117) | |
Artık benimle onların aralarında hüküm ver ve beni ve benimle beraber olan mü'minleri kurtar.'(26:118) | |
Böylece onu ve berberindekileri, yüklü geminin içinde kurtardık.(26:119) | |
Sonra bunun ardından geriye kalanları boğduk.(26:120) | |
Ad (kavmi) de peygamberleri yalanladı.(26:123) | |
Hani kardeşleri Hud onlara demişti ki: 'Siz sakınmıyor musunuz?(26:124) | |
Siz her yüksekçe yere bir anıt dikip boş şeyle mi oyalanıyorsunuz?(26:128) | |
Sonsuza kadar yaşayacağınız umuduyla sağlam yapılar mı ediniyorsunuz? [2](26:129) | |
Yakaladığınız zaman zorbaca yakalıyorsunuz.(26:130) | |
Size bildiğiniz üzere nimetleri ihsan edenden korkun.(26:132) | |
O size hayvanlar ve oğullar vererek ihsanda bulundu.(26:133) | |
Yine bahçeler ve pınarlar (vererek).(26:134) | |
Doğrusu ben sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum.'(26:135) | |
Dediler ki: 'Öğüt versen de öğüt verenlerden olmasan da bizim için birdir.(26:136) | |
Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir.(26:137) | |
NA(26:138) | |
Böylece onu yalanladılar. Biz de onları helak ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmemişti.(26:139) | |
Semud (kavmi) de peygamberleri yalanladı.(26:141) | |
Hani kardeşleri Salih onlara demişti ki: 'Siz sakınmıyor musunuz?(26:142) | |
Siz burada güven içinde mi bırakılacaksınız?(26:146) | |
Bahçelerin ve pınarların arasında.(26:147) | |
Ekinlerin ve yumuşak tomurcuklu, hoş hurma ağaçlarının arasında.(26:148) | |
Dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz.(26:149) | |
Ölçüsüzce davrananların emirlerine uymayın.(26:151) | |
Ki onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmakta, düzen sağlamamaktadırlar.(26:152) | |
Dediler ki: 'Sen ancak büyülenmişlerdensin.(26:153) | |
Sen bizim gibi bir beşerden başkası da değilsin. Eğer doğru sözlülerdensen haydi bir mucize getir.'(26:154) | |
Dedi ki: 'İşte şu bir dişi devedir. [3] Su içme hakkı (bir gün) onundur. Belli bir günün su içme hakkı da sizindir.(26:155) | |
Ona bir kötülük dokundurmayın yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalar.(26:156) | |
Sonuçta onu boğazladılar; ama pişman oldular.(26:157) | |
Çünkü kendilerini azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmemişti.(26:158) | |
Lut kavmi de peygamberleri yalanladı.(26:160) | |
Hani kardeşleri Lut onlara demişti ki: 'Siz sakınmıyor musunuz?(26:161) | |
Siz insanlardan erkeklere mi gidiyorsunuz?(26:165) | |
Ve Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz. Doğrusu siz sınırı aşan bir kavimsiniz.(26:166) | |
Dediler ki: 'Ey Lut! Eğer sen (bu işe) son vermezsen muhakkak ki (buradan) çıkarılanlardan olacaksın.'(26:167) | |
(Lut) dedi ki: 'Doğrusu ben sizin yaptığınıza çok kızanlardanım.(26:168) | |
Ey Rabbim! Beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar.'(26:169) | |
Bunun üzerine biz onu ve bütün ailesini kurtardık.(26:170) | |
Geri kalanların içindeki bir yaşlı kadın hariç.(26:171) | |
Sonra diğerlerini yerle bir ettik.(26:172) | |
Üzerlerine de bir yağmur yağdırdık. Uyarılanların [4] yağmurları ne kötü idi!(26:173) | |
Eyke ahalisi de peygamberleri yalanladı.(26:176) | |
Hani Şuayb onlara demişti ki: 'Siz sakınmıyor musunuz?(26:177) | |
Ölçüyü tam yapın ve eksiltenlerden olmayın.(26:181) | |
Dosdoğru terazi ile tartın.(26:182) | |
İnsanların haklarını kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.(26:183) | |
Sizi ve önceki nesilleri yaratandan sakının.(26:184) | |
Sen bizim gibi bir beşerden başkası da değilsin. Biz senin mutlaka yalancılardan (olduğunu) sanıyoruz.(26:186) | |
Eğer doğru söyleyenlerdensen haydi gökten üzerimize parçalar düşür.'(26:187) | |
(Şuayb) dedi ki: 'Rabbim sizin yaptıklarınızı daha iyi biliyor.'(26:188) | |
Onu yalanladılar ve bunun üzerine kendilerini gölge gününün azabı yakaladı. Gerçekten o büyük bir günün azabıydı.(26:189) | |
Muhakkak ki bu (Kur'an) alemlerin Rabbinin indirmesidir.(26:192) | |
Onu Güvenilir Ruh [5] indirdi.(26:193) | |
Uyaranlardan olman için senin kalbine (indirdi).(26:194) | |
Apaçık Arapça bir dille.(26:195) | |
Şüphesiz o öncekilerin kitaplarında da vardır. [6](26:196) | |
İsariloğulları bilginlerinin onu bilmeleri onlar için bir delil değil midir?(26:197) | |
Eğer onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de,(26:198) | |
Onu kendilerine okusaydı, ona iman edecek değillerdi.(26:199) | |
Biz onu suçluların kalplerine işte böyle soktuk.(26:200) | |
Acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.(26:201) | |
(Azap) onlara, kendileri farkında olmadan ansızın gelir.(26:202) | |
Bunun üzerine: 'Bize süre tanınır mı?' derler.(26:203) | |
Onlar yine de azabımızın çarçabuk gelmesini mi istiyorlar?(26:204) | |
Ne dersin, onları yıllarca (dünyalıklardan) yararlandırsak,(26:205) | |
Sonra kendilerine vaadedilen başlarına gelse,(26:206) | |
Yararlandırıldıkları onlara ne sağlayabilir?(26:207) | |
Biz hiçbir kasabayı kendisi için uyarıcılar olmadan helak etmedik.(26:208) | |
Hatırlatma yapılmıştır. Biz zalimler değiliz.(26:209) | |
Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi.(26:210) | |
Bu onlara yaraşmaz ve güç de yetiremezler.(26:211) | |
Çünkü onlar (vahyedileni) duymaktan kesinlikle uzak tutulmuşlardır.(26:212) | |
Sakın Allah'la beraber başka bir ilâh çağırma. [7] Yoksa azaba uğratılanlardan olursun.(26:213) | |
(Önce) en yakın hısımlarını uyar.(26:214) | |
Mü'minlerden sana uyanlara kanatlarını ger.(26:215) | |
Eğer sana karşı gelirlerse: 'Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım' de.(26:216) | |
Güçlü ve rahmet sahibi olana güven.(26:217) | |
Ki O (namaza) kaltkığında seni görmektedir.(26:218) | |
Secde edenler arasında dolaşmanı da.(26:219) | |
Şüphesiz (her şeyi hakkıyla) duyan ve bilen O'dur.(26:220) | |
Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?(26:221) | |
Onlar her yalancı günâhkâra inerler.(26:222) | |
Onlar kulak verirler. Çoğu da yalancıdırlar.(26:223) | |
Şairlere ise azgınlar uyarlar.(26:224) | |
Onlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşmakta olduklarını görmedin mi?(26:225) | |
Ve onlar yapmadıklarını söylemektedirler.(26:226) | |
Ancak iman edip salih ameller işleyen, Allah'ı çokça anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar müstesna. Zulmedenler hangi dönüş yerine döneceklerini yakında bilecekler. [8](26:227) | |