|  Ali Bulaç Meali | 	
	  |  
  Ta, Sin, Mim.(26:1)  | 	  |  
  Bunlar, apaçık olan Kitabın ayetleridir.(26:2)  | 	  |  
  Onlar mü'min olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin (öyle mi?)(26:3)  | 	  |  
  Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir.(26:4)  | 	  |  
  Onlara Rahman (olan Allah)'tan yeni bir uyarı gelmeyiversin, hiç tartışmasız ondan yüz çevirirler.(26:5)  | 	  |  
  Gerçekten yalanladılar; fakat, alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.(26:6)  | 	  |  
  Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki, biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik.(26:7)  | 	  |  
  Şüphesiz, bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü'min değildirler.(26:8)  | 	  |  
  Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir.(26:9)  | 	  |  
  Hani senin Rabbin, Musa'ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan kavme git;"(26:10)  | 	  |  
  Firavun'un kavmine, hâlâ sakınmıyorlar mı?"(26:11)  | 	  |  
  Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum."(26:12)  | 	  |  
  "Göğsüm sıkışıyor, dilim dönmüyor; bundan dolayı Harun'a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril'i) gönder."(26:13)  | 	  |  
  "Üstelik, onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m) var; bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum."(26:14)  | 	  |  
  (Allah:) "Hayır," dedi. "İkiniz de ayetlerimle gidin, şüphesiz sizinle birlikteyiz (ve) işitmekteyiz."(26:15)  | 	  |  
  "Gecikmeksizin Firavun'a giderek deyin ki: Gerçekten biz, alemlerin Rabbi'nin elçisiyiz,"(26:16)  | 	  |  
  "İsrailoğullarını bizimle birlikte göndermen için (sana geldik)."(26:17)  | 	  |  
  (Gittiler ve Firavun:) Dedi ki: "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?"(26:18)  | 	  |  
  "Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin."(26:19)  | 	  |  
  (Musa) Dedi ki: "Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."(26:20)  | 	  |  
  "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı."(26:21)  | 	  |  
  "Bana karşı lütuf dediğin nimet de, İsrailoğullarını köle kılmandan dolayıdır."(26:22)  | 	  |  
  Firavun dedi ki: "Alemlerin Rabbi nedir?"(26:23)  | 	  |  
  Dedi ki: "Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbidir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)."(26:24)  | 	  |  
  Çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?"(26:25)  | 	  |  
  (Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir."(26:26)  | 	  |  
  (Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir."(26:27)  | 	  |  
  "Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan her şeyin de Rabbidir" dedi (Musa).(26:28)  | 	  |  
  (Firavun) dedi ki: "Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım."(26:29)  | 	  |  
  (Musa) Dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"(26:30)  | 	  |  
  (Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru sözlü isen, onu getir."(26:31)  | 	  |  
  Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi.(26:32)  | 	  |  
  Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.(26:33)  | 	  |  
  (Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: "Bu" dedi, "Doğrusu bilgin bir büyücüdür."(26:34)  | 	  |  
  "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?"(26:35)  | 	  |  
  Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder,"(26:36)  | 	  |  
  "Bütün uzman, bilgin büyücüleri sana getirsinler."(26:37)  | 	  |  
  Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde bir araya getirildi.(26:38)  | 	  |  
  Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz?" dendi.(26:39)  | 	  |  
  "Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız."(26:40)  | 	  |  
  Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: "Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi?" dediler.(26:41)  | 	  |  
  "Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız."(26:42)  | 	  |  
  Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın."(26:43)  | 	  |  
  Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: "Firavun'un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler.(26:44)  | 	  |  
  Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor.(26:45)  | 	  |  
  Anında büyücüler secdeye kapandılar.(26:46)  | 	  |  
  (Ve:) "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler.(26:47)  | 	  |  
  "Musa'nın ve Harun'un Rabbine."(26:48)  | 	  |  
  (Firavun) Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp sallandıracağım."(26:49)  | 	  |  
  "Hiç zararı yok" dediler. "Çünkü biz gerçekten Rabbimize dönücüleriz."(26:50)  | 	  |  
  "Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz."(26:51)  | 	  |  
  Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik.(26:52)  | 	  |  
  Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.(26:53)  | 	  |  
  "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;"(26:54)  | 	  |  
  "Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler.(26:55)  | 	  |  
  Biz ise uyanık bir toplumuz" (dedi).(26:56)  | 	  |  
  Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;(26:57)  | 	  |  
  Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.(26:58)  | 	  |  
  İşte böyle; bunlara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.(26:59)  | 	  |  
  Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.(26:60)  | 	  |  
  İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler.(26:61)  | 	  |  
  (Musa:) "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir."(26:62)  | 	  |  
  Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.(26:63)  | 	  |  
  Ötekileri de buraya yaklaştırdık.(26:64)  | 	  |  
  Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk.(26:65)  | 	  |  
  Sonra ötekileri suda boğduk.(26:66)  | 	  |  
  Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler.(26:67)  | 	  |  
  Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.(26:68)  | 	  |  
  Onlara İbrahim'in haberini de aktar / oku:(26:69)  | 	  |  
  Hani, babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.(26:70)  | 	  |  
  Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz."(26:71)  | 	  |  
  Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?"(26:72)  | 	  |  
  "Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?"(26:73)  | 	  |  
  "Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk."(26:74)  | 	  |  
  (İbrahim) Dedi ki: "Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?"(26:75)  | 	  |  
  "Hem siz, hem de eski atalarınız?"(26:76)  | 	  |  
  "İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç"(26:77)  | 	  |  
  "Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;"(26:78)  | 	  |  
  "Bana yediren ve içiren O'dur;"(26:79)  | 	  |  
  "Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;"(26:80)  | 	  |  
  "Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur,"(26:81)  | 	  |  
  "Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;"(26:82)  | 	  |  
  "Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;"(26:83)  | 	  |  
  "Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver."(26:84)  | 	  |  
  "Beni nimetlerle donatılmış cennetin mirasçılarından kıl,"(26:85)  | 	  |  
  "Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır."(26:86)  | 	  |  
  "Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme,"(26:87)  | 	  |  
  'Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde."(26:88)  | 	  |  
  "Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka."(26:89)  | 	  |  
  (O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.(26:90)  | 	  |  
  Cehennem de azgınlar için sergilenir.(26:91)  | 	  |  
  Ve onlara: "Tapmakta olduklarınız nerede?" denilir;(26:92)  | 	  |  
  "Allah'ın dışında olan (ilah)lar; size yardımları dokunuyor mu veya kendilerine yardımları oluyor mu?(26:93)  | 	  |  
  Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir.(26:94)  | 	  |  
  Ve İblis'in bütün orduları da.(26:95)  | 	  |  
  Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki:(26:96)  | 	  |  
  "Andolsun Allah'a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz,"(26:97)  | 	  |  
  "Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.(26:98)  | 	  |  
  "Bizi suçlu günahkarlardan başka saptıran olmadı."(26:99)  | 	  |  
  "Artık bizim için ne bir şefaatçi var,"(26:100)  | 	  |  
  "Ne de candan, yakın bir dost."(26:101)  | 	  |  
  "Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik."(26:102)  | 	  |  
  Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.(26:103)  | 	  |  
  Ve şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.(26:104)  | 	  |  
  Nuh kavmi de gönderilen (peygamber)leri yalanladı.(26:105)  | 	  |  
  Hani onlara kardeşleri Nuh: "Sakınmaz mısınız?" demişti.(26:106)  | 	  |  
  "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."(26:107)  | 	  |  
  "Artık Allah'tan korkup sakının ve bana itaat edin."(26:108)  | 	  |  
  "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."(26:109)  | 	  |  
  Dediler ki: "Sana, sıradan aşağılık insanlar uymuşken inanır mıyız?"(26:111)  | 	  |  
  Dedi ki: "Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur."(26:112)  | 	  |  
  "Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir, eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)"(26:113)  | 	  |  
  "Ve ben mü'min olanları kovacak değilim."(26:114)  | 	  |  
  "Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım."(26:115)  | 	  |  
  Dediler ki: "Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten taşa tutulup kovulacaksın."(26:116)  | 	  |  
  Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı."(26:117)  | 	  |  
  "Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar."(26:118)  | 	  |  
  Bunun üzerine, onu ve onunla birlikte olanları (insan ve hayvanlarla) yüklü gemi içinde kurtardık.(26:119)  | 	  |  
  Sonra bunun ardından geride kalanları da suda boğduk.(26:120)  | 	  |  
  Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.(26:123)  | 	  |  
  Hani onlara kardeşleri Hud: "Sakınmaz mısınız?" demişti.(26:124)  | 	  |  
  "Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz?"(26:128)  | 	  |  
  "Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?"(26:129)  | 	  |  
  "Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?"(26:130)  | 	  |  
  "Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup sakının."(26:132)  | 	  |  
  "Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti."(26:133)  | 	  |  
  "Bahçeler ve pınarlar da."(26:134)  | 	  |  
  "Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum."(26:135)  | 	  |  
  Dediler ki: "Bizim için farketmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da."(26:136)  | 	  |  
  "Bu, geçmiştekilerin geleneksel tutumundan başkası değildir."(26:137)  | 	  |  
  "Ve biz azab görecek de değiliz."(26:138)  | 	  |  
  Böylelikle onu yalanladılar, biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.(26:139)  | 	  |  
  Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.(26:140)  | 	  |  
  Semud (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.(26:141)  | 	  |  
  Hani onlara kardeşleri Salih: "Sakınmaz mısınız? demişti.(26:142)  | 	  |  
  "Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?"(26:146)  | 	  |  
  "Bahçelerin, pınarların içinde,"(26:147)  | 	  |  
  "Ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında?"(26:148)  | 	  |  
  "Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz."(26:149)  | 	  |  
  "Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."(26:150)  | 	  |  
  "Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin."(26:151)  | 	  |  
  "Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik, düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar)."(26:152)  | 	  |  
  Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin."(26:153)  | 	  |  
  "Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir görelim."(26:154)  | 	  |  
  Dedi ki: "İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakkı da sizindir."(26:155)  | 	  |  
  "Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.(26:156)  | 	  |  
  "Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular."(26:157)  | 	  |  
  Böylece azab onları yakaladı. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.(26:158)  | 	  |  
  Lut (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.(26:160)  | 	  |  
  Hani onlara kardeşleri Lut: "Sakınmaz mısınız?" demişti.(26:161)  | 	  |  
  "Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz?(26:165)  | 	  |  
  "Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz."(26:166)  | 	  |  
  Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın."(26:167)  | 	  |  
  Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım."(26:168)  | 	  |  
  "Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar."(26:169)  | 	  |  
  Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.(26:170)  | 	  |  
  Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç.(26:171)  | 	  |  
  Sonra geride kalanları yerle bir ettik.(26:172)  | 	  |  
  Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp korkutulanların yağmuru ne kötü.(26:173)  | 	  |  
  Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.(26:175)  | 	  |  
  Eyke halkı da, gönderilen (peygamber)leri yalanladı.(26:176)  | 	  |  
  Hani onlara Şuayb: "Sakınmaz mısınız?" demişti.(26:177)  | 	  |  
  "Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın."(26:181)  | 	  |  
  "Dosdoğru olan terazi ile tartın."(26:182)  | 	  |  
  "İnsanların eşyasını değerden düşürüp eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."(26:183)  | 	  |  
  "Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının".(26:184)  | 	  |  
  Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin".(26:185)  | 	  |  
  "Sen, yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve biz senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanıyoruz."(26:186)  | 	  |  
  "Eğer doğru sözlü isen, bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver."(26:187)  | 	  |  
  Dedi ki: "Rabbim, yaptıklarınızı daha iyi bilir.(26:188)  | 	  |  
  Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.(26:189)  | 	  |  
  Gerçekten o (Kur'an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir.(26:192)  | 	  |  
  Onu Ruhu'l-emin indirdi.(26:193)  | 	  |  
  Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir).(26:194)  | 	  |  
  Apaçık Arapça bir dille.(26:195)  | 	  |  
  Ve hiç şüphesiz, o (Kur'an), geçmişlerin kitaplarında da vardır.(26:196)  | 	  |  
  İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir delil (ayet) değil mi?(26:197)  | 	  |  
  Onu Arapça bilmeyen birine indirmiş olsaydık.(26:198)  | 	  |  
  Böylece onlara okusaydı, yine ona iman edecek değillerdi.(26:199)  | 	  |  
  Biz onu, suçlu günahkarların kalbine işte böyle işlettik.(26:200)  | 	  |  
  Onlar, o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.(26:201)  | 	  |  
  Artık o (azab), kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir.(26:202)  | 	  |  
  Derler ki: "bize bir süre tanınır mı?"(26:203)  | 	  |  
  Onlar yine de azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar?(26:204)  | 	  |  
  Gördün mü; biz onları yıllarca yararlandırsak,(26:205)  | 	  |  
  Sonra kendilerine va'dolunan (azab günü) geliverse,(26:206)  | 	  |  
  Onların 'meta ile yararlandıkları' şey, kendilerini (görecekleri azabtan) bağımsız kılamaz.(26:207)  | 	  |  
  Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın, biz hiç bir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz.(26:208)  | 	  |  
  (Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır); biz zulmedici değiliz.(26:209)  | 	  |  
  Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmemiştir.(26:210)  | 	  |  
  Bu, onlara yaraşmaz ve güç de yetiremezler.(26:211)  | 	  |  
  Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.(26:212)  | 	  |  
  Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarıp yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun.(26:213)  | 	  |  
  (Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyar.(26:214)  | 	  |  
  Ve mü'minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger.(26:215)  | 	  |  
  Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki: "Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım."(26:216)  | 	  |  
  Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan (Allah')a tevekkül et.(26:217)  | 	  |  
  O, kıyam ettiğin zaman seni görüyor.(26:218)  | 	  |  
  Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da.(26:219)  | 	  |  
  Hiç şüphesiz, O, işitendir, bilendir.(26:220)  | 	  |  
  Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi?(26:221)  | 	  |  
  Onlar, 'gerçeği ters yüz eden', günaha düşkün olan her yalancıya inerler.(26:222)  | 	  |  
  Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.(26:223)  | 	  |  
  Şairler ise; gerçekten onlara azgın sapıklar uyar.(26:224)  | 	  |  
  Görmedin mi; onlar, her bir vadide vehmedip duruyorlar,(26:225)  | 	  |  
  Ve gerçekten onlar, yapmayacakları şeyleri söylüyorlar.(26:226)  | 	  |  
  Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öçlerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.(26:227)  | 	  |