Fizilal-il Kuran Meali |
|
Ta, sin, mim.(26:1) | |
Bu ayetler, açık anlamlı Kitabın ayetleridir.?(26:2) | |
Ey Muhammed, onlar mü'min olmuyorlar diye neredeyse canına kıyacaksın.(26:3) | |
Eğer dilesek onlara gökten bir mucize indiririz de karşısında boyunları eğik kalır.(26:4) | |
Onlar son derece merhametli olan Allah'ın kendilerine gönderdiği her yeni uyarıya burun kıvırarak set çevirirler.(26:5) | |
Onlar yalanladılar. Fakat, alay konusu ettikleri gerçeklerin somut olayları ile yakında yüzyüze geleceklerdir.(26:6) | |
Onlar yeryüzüne bakarak orada ne kadar yararlı bitki türleri yarattığımızı görmezler mi?(26:7) | |
Hiç kuşkusuz bunda, üstün gücümüzü kanıtlayan bir ayet vardır, ama onların çoğu inanmazlar.(26:8) | |
Hiç kuşkusuz senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.(26:9) | |
Hani Rabb'in Musa'ya şöyle seslenmişti, «Şu zalim topluma git.(26:10) | |
Firavun'un soydaşlarına. Onlar hiç mi başlarına geleceklerden korkmuyorlar?»(26:11) | |
Musa dedi ki: «Ya Rabbi, onlar beni yalanlayacaklar diye korkuyorum.»(26:12) | |
Bu yüzden canım sıkılır ve öfkemden dilim tutulur. Onun için Harun'a da peygamberlik görevi ver.(26:13) | |
Hem onların bana isnat ettikleri bir suç var, bu gerekçe ile beni öldürürler diye korkuyorum.(26:14) | |
Allah dedi ki; «Hayır, korkma, İkiniz birlikte ayetlerimizle gidiniz. Biz sizinle birlikteyiz ve söylenecek her sözü işitiriz.»(26:15) | |
Firavun'un yanına vararak ona deyiniz ki; «Biz bütün alemlerin Rabb'i olan Allah'ın peygamberiyiz.(26:16) | |
İsrailoğullarının bizimle birlikte buradan ayrılmalarına izin ver.(26:17) | |
Firavun dedi ki: «Biz seni çocukken yanımıza alarak büyütmedik mi? Ömrünün birçok yılını aramızda geçirmedin mi?»(26:18) | |
Sonunda o ağır suçu işledin. Sen o sırada bir kafirdin.(26:19) | |
Musa dedi ki: «O suçu işlediğim sırada ben henüz doğru yolu bulmuş değildim.(26:20) | |
Bu yüzden sizden korkunca yanınızdan kaçtım. Sonra Rabb'im bana hikmet bağışlayarak beni peygamberlerinden biri yaptı.(26:21) | |
O nimet diye başıma kaktığın şey israiloğullarını köleleştirmenin sonucudur.»(26:22) | |
Firavun, «alemlerin Rabb'i dediğin nedir?» dedi.(26:23) | |
Musa «Eğer kesin gerçeği öğrenmek istiyorsanız, O göklerin, yerin ve bu ikisi arasındaki bütün varlıkların Rabbidir» dedi.(26:24) | |
Firavun çevresindekilere «dediklerini duyuyor musunuz?» dedi.(26:25) | |
Musa: «O hem sizin hem de sizden önceki atalarınızın Rabbidir» dedi.(26:26) | |
Firavun çevresindekilere: «Size peygamber olarak gönderilen bu adam kesinlikle bir delidir» dedi.(26:27) | |
Musa, «Eğer düşünme yeteneğiniz varsa anlarsınız ki, O doğunun, batının ve bu ikisi arasındaki bütün varlıkların Rabbidir.» dedi.(26:28) | |
Firavun «Eğer benden başka bir ilah edinirsen yemin ederim ki, seni hapse attırırım» dedi.(26:29) | |
Musa «Sana doğru söylediğimi kanıtlayan apaçık bir delil göstersem de mi? dedi.(26:30) | |
Firavun «Eğer doğru söylüyorsan kanıtını göster bakalım» dedi.(26:31) | |
Bunun üzerine Musa elindeki değneği yere attı, değnek o anda sahici bir yılan oluverdi.(26:32) | |
Ve elini yeninin altından çıkardı; bakanlar, onun ak bir parıltı saçtığını gördüler.(26:33) | |
Bunun üzerine Firavun, çevresindeki seçkin yakınlarına dedi ki, «bu adam bilgili bir büyücüdür»(26:34) | |
Sizi büyücülüğü ile yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Peki ne buyuruyorsunuz?»(26:35) | |
Dediler ki; «Onu kardeşi ile birlikte oyala ve adam toplayacak elçilerini bütün kentlere gönder.(26:36) | |
Bütün bilgili büyücüleri bulup sana getirsinler.(26:37) | |
Bir süre sonra büyücüler belirli bir günün kararlaştırılan saatinde biraraya geldiler.(26:38) | |
Halka da dediler ki, haydi toplanın bakalım.(26:39) | |
Toplanın da eğer büyücüler galip gelirlerse onların peşinden gideriz.(26:40) | |
Büyücüler gelince Firavun'a «Eğer biz yenecek olursak herhalde bize bir ödül verilecek değil mi? dediler.(26:41) | |
Firavun evet, yakın adamlarım arasına gireceksiniz, dedi.(26:42) | |
Musa, «Ne atacaksanız atın, hünerinizi gösterin bakalım» dedi.(26:43) | |
Büyücüler, «Firavun'un ululuğuna andolsun ki, üstün gelen taraf biz olacağız» diyerek iplerini ve değneklerini attılar.(26:44) | |
Arkasından Musa değneğini atınca, değnek büyücülerin bütün göz boyayıcılıklarını yutuverdi.(26:45) | |
Bunun üzerine bütün büyücüler secdeye kapandılar.(26:46) | |
Ve «bütün varlıkların Rabbine inandık.(26:47) | |
Musa ile Harun'un Rabbine dediler.(26:48) | |
Firavun, «ben izin vermeden O'na inandınız, öyle mi? Hiç kuşkusuz O size büyücülüğü öğreten elebaşınızdı. Ama yakında başınıza neler geleceğini öğreneceksiniz. Andolsun ki, sağlı sollu birer el ve ayağınızı kesecek ve arkasından hepinizi asacağım» dedi.(26:49) | |
Büyücüler de dediler ki, «zararı yok, nasıl olsa Rabb'imize döneceğiz.(26:50) | |
Bizler ilk inananlar olduğumuz için Rabb'imizin kusurlarımızı bağışlayacağını umarız.»(26:51) | |
Arkasından Musa'ya «Bana inanan kullarımı geceleyin yola çıkar; sizi takip edecekler» diye vahyettik.(26:52) | |
Firavun asker toplamakla görevli adamlarını şehirlere saldı.(26:53) | |
Toplanan askerlerine dedi ki, «Bu adamlar, bir avuçluk, az sayıda bir toplulukturlar.»(26:54) | |
Fakat bizi öfkelendiriyorlar.(26:55) | |
Biz ihtiyatlı bir toplumuz.(26:56) | |
Böylece biz, Firavun ve soydaşlarını bahçelerden ve pınar başlarından çıkardık.(26:57) | |
Hazinelerden ve konforlu köşklerden de.(26:58) | |
Böylece bunlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık.(26:59) | |
Firavun ile soydaşları gün doğar doğmaz İsrailoğullarının ardına düştüler.(26:60) | |
İki topluluk birbirlerini gördüklerinde Musa'nın taraftarları «Eyvah, yakalandık» dediler.(26:61) | |
Musa «Hayır endişelenmeyin, Rabb'im benimle birliktedir, O bana bir çıkış yolu gösterecektir' dedi.(26:62) | |
O sırada Musa'ya; «Değneğinle denize vur» diye vahyettik. Bunun üzerine deniz yarılarak içinde oniki yol açıldı. Denizin her parçası yüce bir dağ gibi oldu.(26:63) | |
Arkadan gelenleri oraya yaklaştırdık.(26:64) | |
Musa ile yanındakilerin tümünü kurtardık.(26:65) | |
Arkasından öbürlerini suda boğduk.(26:66) | |
Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Fakat insanların çoğu buna inanmadı.(26:67) | |
Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.(26:68) | |
Ey Muhammed, o müşriklere İbrahim'in olayını da anlat.(26:69) | |
Hani İbrahim, babası ile soydaşlarına, «Neye tapıyorsunuz?» dedi.(26:70) | |
Onlar da «Putlara tapıyoruz ve biz tapınmayı hep sürdüreceğiz» dediler.(26:71) | |
İbrahim dedi ki, «O putlar, kendilerini imdada çağırdığınızda sesinizi işitirler mi?(26:72) | |
Ya da size yarar veya zarar dokundurabiliyorlar mı?»(26:73) | |
Onlar, «Hayır ama, atalarımızın böyle yaptıklarını gördük» dediler.(26:74) | |
İbrahim dedi ki, «Nelere taptığınızı görüyor musunuz?»(26:75) | |
Gerek sizin ve gerekse eski atalarınızın.(26:76) | |
O putlar, benim düşmanlarımdırlar. Benim tek dostum alemlerin Rabb'i olan Allah'tır.(26:77) | |
O beni yaratan ve doğru yola iletendir.(26:78) | |
O beni doyuran ve içirendir.(26:79) | |
Hastalığımda beni iyileştiren O'dur.(26:80) | |
O, beni öldürecek ve sonra yeniden diriltecek olandır.(26:81) | |
Hesaplaşma günü günahlarımı affedeceğini umduğum da O'dur.(26:82) | |
Ya Rabbi, bana yararlı bilgi ve egemenlik ver ve beni iyi kullarının arasına kat.(26:83) | |
İlerdeki kuşaklar arasında doğruluğun sözcüsü olmamı nasip eyle.(26:84) | |
Beni bol nimetli cennette sürekli kalanlardan eyle.(26:85) | |
Babamı affeyle. Çünkü o sapıklardandır.(26:86) | |
İnsanların yeniden dirilecekleri gün beni mahcup etme.(26:87) | |
Ki, o gün, insana ne malı ve ne de evlatları yarar sağlamaz.(26:88) | |
Yalnız temiz kalple Allah'ın huzuruna gelen kurtulur.(26:89) | |
O gün, cennet, kötülüklerden sakınanların yakınına getirilir.(26:90) | |
Cehennem de sapıkların gözleri önünde dikilir.(26:91) | |
Sapıklara denir ki; «Hani vaktiyle taptığınız sözde ilahlar.(26:92) | |
Allah'ı bir yana bırakarak ilah edindiğiniz putlar? Şimdi size yardım edebiliyorlar ya da kendilerini kurtarabiliyorlar mı?(26:93) | |
Düzmece ilahlar ile sapıklar başaşağı cehenneme atılırlar.(26:94) | |
Şeytanın bütün askerleri de.(26:95) | |
Orada birbirleri ile tartışmaya tutuşarak derler ki,(26:96) | |
Vallahi bizler apaçık bir sapıklığa saplanmıştık.(26:97) | |
Çünkü sizleri alemlerin Rabb'ine denk tutmuştuk.(26:98) | |
Bizi ağır suçlular yoldan çıkarmışlardır.(26:99) | |
Şimdi bizim bir şefaatçimiz yok.(26:100) | |
Cana yakın bir dostumuz da yok.(26:101) | |
Ah keşki, bir daha dünyaya dönebilsek de mü'minlerden olsak.(26:102) | |
Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.(26:103) | |
Nuh'un soydaşları peygamberlerini yalanladılar.(26:105) | |
Hani kardeşleri Nuh, onlara dedi ki, Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?(26:106) | |
Ben size gönderilmiş, güvenilir bir Allah elçisiyim.(26:107) | |
Öyleyse Allah'tan korkunuz ve çağrıma uyunuz.(26:108) | |
Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum, benim çabamın karşılığını verecek olan alemlerin Rabb'idir.(26:109) | |
O halde Allah'tan korkunuz ve çağrıma uyunuz.(26:110) | |
Soydaşları, «peşinden gelenler aramızdaki ayak takımı iken hiç biz sana inanır mıyız» dediler.(26:111) | |
Nuh dedi ki; «Onların neler yaptıklarını ben bilemem.»(26:112) | |
Onların hesabını görmek, sadece Rabb'ime düşer. Keşke bu gerçeğin bilincinde olsanız.(26:113) | |
Mü'minleri yanımdan kovmak bana yakışmaz.(26:114) | |
Ben sadece açık sözlü bir uyarıcıyım.(26:115) | |
Soydaşları; «Ey Nuh, eğer bu dediklerinden vazgeçmezsen taşa tutulup öldürülenlerden olacaksın» dediler.(26:116) | |
Bunun üzerine Nuh dedi ki: «Ya Rabbi, soydaşlarım beni yalanladılar.(26:117) | |
Onlar ile aramdaki meseleyi sen kesin çözüme bağla; beni ve yanımdaki mü'minleri kurtar.»(26:118) | |
Bunun üzerine Nuh'u ve yanındakileri dolu bir gemiye bindirerek kurtardık.(26:119) | |
Bunun arkasından dışarda kalanları suda boğduk.(26:120) | |
Adoğulları da peygamberlerini yalanladılar.(26:123) | |
Hani kardeşleri Hud, onlara dedi ki, «Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?»(26:124) | |
Öyleyse Allah'tan korkunuz da, çağrıma uyunuz.(26:126) | |
Sizler her yüksek tepeye gösteriş amaçlı bir anıt dikerek boş işlerle mi oyalanıyorsunuz.?(26:128) | |
Hiç ölmemek ümidi ile sağlam köşkler mi yapıyorsunuz?(26:129) | |
Birini yakalayınca zorbaca yakalıyorsunuz.(26:130) | |
Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz.(26:131) | |
Size bildiğiniz nimetleri bağışlayan Allah'tan korkunuz.(26:132) | |
O size davar sürüleri ile evlatlar bağışladı.(26:133) | |
Bahçeler ve pınarlar armağan etti.(26:134) | |
Sizin hesabınıza 'büyük gün'ün azabından endişe ederim.(26:135) | |
Adoğulları dediler ki, «İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizim için birdir.»(26:136) | |
Bu uygulamalarımız, eski atalarımızdan bize gelen geleneklerden başka birşey değildir.(26:137) | |
Bizim azaba çarpılmamız sözkonusu değildir.(26:138) | |
Böylece peygamberlerini yalanladılar. Biz de onları yokettik. Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğu inanmamış kimselerdir.(26:139) | |
Semudoğulları da peygamberlerini yalanladılar.(26:141) | |
Hani kardeşleri Salih onlara dedi ki, siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?(26:142) | |
Ben size gönderilmiş güvenilir bir Allah elçisiyim.(26:143) | |
Öyleyse Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz.(26:144) | |
Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum; benim çabalarımın karşılığını verecek olan, alemlerin Rabb'idir.(26:145) | |
Siz bu dünyada hep güven içinde yaşatılacağınızı mı sanıyorsunuz?(26:146) | |
Bahçeler ve pınarlar arasında(26:147) | |
Ekinler ve olgun tomurcuklar hurmalar arasında(26:148) | |
Dağları maharetle oyup alımlı köşkler yapıyorsunuz?(26:149) | |
Aranızdaki azıtmışların emirlerine uymayınız.(26:151) | |
Onlar yeryüzünde kargaşa çıkarırlar, hiçbir bozukluğu düzeltmezler.(26:152) | |
Semudoğulları dediler ki; «Sen büyüye çarpılmış birisin.»(26:153) | |
Sen sadece bizler gibi bir insansın. Eğer doğru söylüyorsan bize bir mucize göster.(26:154) | |
İstediğiniz mucize işte şu dişi devedir. Su içme sırası bir gün onun ve belli bir günde sizindir.(26:155) | |
Ona bir kötülük dokundurmayınız. Yoksa Büyük Gün'ün azabına çarpılırsınız.'(26:156) | |
Buna rağmen devenin ayaklarını keserek onu cansız yere devirdiler. Fakat hemen pişman oldular.(26:157) | |
Arkasından azab, yakalarına yapıştı. Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.(26:158) | |
Lut'un soydaşları da peygamberlerini yalanladılar.(26:160) | |
Hani kardeşleri Lut, onlara dedi ki; «Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?(26:161) | |
Gerçekten ben, size gönderilen güvenilir bir peygamberim.(26:162) | |
Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum, benim çabalarımın karşılığını verecek olan alemlerin Rabb'idir.(26:164) | |
Sizler erkekler ile cinsel ilişki kuruyorsunuz, öyle mi?(26:165) | |
Buna karşılık Rabb'inizin sizin için eş olarak yarattığı kadınları bırakıyorsunuz? Sizler doğal sınırları çiğneyen, sapık bir toplumsunuz.(26:166) | |
Soydaşları «Ey Lut, eğer bu dediklerinden vazgeçmezsen kesinlikle seni buradan süreceğiz» dediler.(26:167) | |
Lut dedi ki; Ben sizin bu sapık davranışınızdan tiksinenlerdenim.(26:168) | |
Ya Rabbi, beni ve ailemi bunların sapık davranışlarının yaygın cezasından kurtar.(26:169) | |
Biz de Lut'u ve ailesini kurtardık.(26:170) | |
Ailesinden sadece yaşlı bir kadın, sapıklar arasında kaldı.(26:171) | |
Sonra geride kalanları yokettik.(26:172) | |
Onların başlarına müthiş bir yağmur yağdırdık. Uyarıcıları umursamayanların başlarına yağan yağmur ne fenadır.(26:173) | |
Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdir.(26:174) | |
Eyke halkı da peygamberlerini yalanladılar.(26:176) | |
Hani Şuayb, onlara dedi ki; «Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?»(26:177) | |
Ben size gönderilmiş, güvenilir bir elçiyim.(26:178) | |
Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum; benim çabalarımın karşılığını verecek olan, alemlerin Rabb'idir.(26:180) | |
Ölçme işlemlerinizde dürüst olunuz, eksik ölçenlerden olmayınız.(26:181) | |
Tartma işlemlerinde doğru ve duyarlı terazi kullanınız.(26:182) | |
Halkın mallarına düşük değer biçmeyiniz, yeryüzünde kargaşa çıkarıp dirliği bozmayınız.(26:183) | |
Sizi ve sizden önceki kuşakları yaratan Allah'tan korkunuz.(26:184) | |
Eykeliler dediler ki; «Sen büyüye çarpılmış birisin.»(26:185) | |
Sen de sadece bizler gibi bir insansın. Senin kesinlikle yalan söylediğin kanısındayız.(26:186) | |
Eğer doğru söylüyorsan başımıza gökten parçalar yağdır.(26:187) | |
Şuayb «Rabbim neler yaptığınızı herkesten iyi bilir.»(26:188) | |
Eykeliler, Şuayb'i yalanladılar. Bunun üzerine «Yakar bulut günü» nün azabı yakalarına yapıştı. O gerçekten müthiş bir günün azabı idi.(26:189) | |
Hiç kuşkusuz Kur'an, Rabb'in tarafından indirilmiştir.(26:192) | |
Onu «güvenilir ruh» (Cebrail) indirdi.(26:193) | |
Senin kalbine; uyarıcılardan biri olasın diye.(26:194) | |
Açık, yalın bir arapça ile(26:195) | |
Kur'an'ın temel ilkeleri, daha önceki ümmetlerin kutsal kitaplarında da yer almıştı.(26:196) | |
İsrailoğulları bilginlerinin bu Kur'an'dan haberdar olmaları müşrikler için bir delil değil mi?(26:197) | |
Eğer biz Kur'an'ı ana dili arapça olmayan birine indirseydik de,(26:198) | |
Onu o müşriklere okusaydı ona yine inanmazlardı.(26:199) | |
Böylece inanmamayı ağır suçluların kalplerine aşıladık.(26:200) | |
Onlar acıklı azabı görmedikçe ona inanmazlar.(26:201) | |
O azapla hiç farkında olmadıkları bir sırada, ansızın yüzyüze gelirler.(26:202) | |
O zaman «Acaba bize mühlet verilir mi?» derler.(26:203) | |
Onlar azabımızın bir an önce gerçekleşmesini mi istiyorlar?(26:204) | |
Baksana, eğer onları yıllarca refah içinde yaşatsak da,(26:205) | |
Sonra tehdit edildikleri azap başlarına gelse;(26:206) | |
Vaktiyle refah içinde geçirdikleri hayat kendilerine hiçbir fayda sağlamaz.(26:207) | |
Yok ettiğimiz her ülkeye mutlaka uyarıcılar gönderdik.(26:208) | |
Amaç başlarına gelecekleri kendilerine önceden haber vermektir. Biz zalim değiliz.(26:209) | |
Kur'an, şeytanlar tarafından indirilmiş değildir.(26:210) | |
Bu onların sıfatları ile bağdaşmaz. Zaten onlar bunu yapamazlar da.(26:211) | |
Çünkü onların vahyi işitmeleri engellenmiştir.(26:212) | |
Sakın Allah'ın yanısıra başka bir ilaha yalvarma; yoksa azaba çarpılanlardan olursun.(26:213) | |
Öncelikle en yakın akrabalarını uyar.(26:214) | |
Sana uyan mü'minlere karşı alçak gönüllülük kanatlarını indir.(26:215) | |
Eğer hemşehrilerin sana karşı gelirlerse onlara «Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım» de.(26:216) | |
Üstün iradeli ve merhametli olan Allah'a dayan.(26:217) | |
O seni namaza durduğunda görür.(26:218) | |
Secde edenler ile birlikte eğilip dikildiğini de görür.(26:219) | |
Hiç kuşkusuz O, herşeyi işitir ve herşeyi görür.(26:220) | |
Şeytânların kime ineceğini size söyleyeyim mi?(26:221) | |
Onlar ne kadar aşırı yalancı ve günah düşkünü varsa onlara inerler.(26:222) | |
Onlar, çoğunluğu yalancı olan şeytanların söylediklerine kulak verirler.(26:223) | |
Şairlere gelince ancak amaçsız, havai insanlar onların peşinden gider.(26:224) | |
Görmüyormusun ki, onlar her vadiye dalarlar.(26:225) | |
Ve yapmadıklarını söylerler.(26:226) | |
Yalnız iman edip iyi ameller işleyenler, sık sık Allah'ı ananlar ve zulme uğradıklarında zalimlere karşı koyanlar böyle değildirler. Zalimler ne acı bir akıbetle yüzyüze geleceklerini yakında anlayacaklardır.(26:227) | |