Ahmed Hulusi Meali |
|
Ta, Siin, Miim.(26:1) | |
Bunlar apaçık ortada olan BİLGİnin (Sünnetullah'ın) işaretleridir.(26:2) | |
İman etmiyorlar diye neredeyse kendini helâk edeceksin?(26:3) | |
Eğer dilesek semâdan üzerlerine bir mucize inzâl ederiz de, zorunlu olarak boyunları bükülüp, hükmü kabul ederler!(26:4) | |
Ne zaman kendilerine Rahman'dan yeni bir hatırlatma gelse, hep ondan yüz çevirirler.(26:5) | |
Gerçekten yalanladılar! Alay edegeldikleri şeyin haberleri, kendilerine yakında gelecektir.(26:6) | |
Görmediler mi arzı ki, orada her cömert çiftten (genetik çifte sarmalından) nice (şeyler) yetiştirip büyüttük?(26:7) | |
Muhakkak ki bunda bir işaret vardır. . . Onların ekseriyeti (Hakk'a, hakikatlerine) iman etmemişlerdir.(26:8) | |
Muhakkak ki senin Rabbin "HÛ"; El Aziyz'dir, Er Rahıym'dir.(26:9) | |
Hani Rabbin Musa'ya: "Zâlimler topluluğuna git!" diye nida etmişti.(26:10) | |
"Firavun'un halkına. . . Korkup korunmayacaklar mı?"(26:11) | |
(Musa) dedi ki: "Rabbim, beni yalanlamalarından korkuyorum!"(26:12) | |
"İçim daralıyor, dilim çözülmüyor, bunun için Harun'a (görev) irsâl et!"(26:13) | |
"Beni öldürmelerinden korkuyorum; çünkü onların haklı oldukları bir suçum var!"(26:14) | |
Buyurdu ki: "Hayır, asla!". . . "İkiniz mucizelerimiz - delillerimiz olarak gidiniz. . . Doğrusu biz sizinle BİRlikteyiz, işiticileriz. "(26:15) | |
"İkiniz Firavun'a gelin ve deyin ki: Muhakkak ki biz Rabb-ül âlemîn'in (Esmâ özellikleriyle âlemdekileri yaratanın) Rasûlüyüz. . . "(26:16) | |
"İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder. "(26:17) | |
(Fir'avun) dedi ki: '(Biz) seni çocukken içimizde yetiştirmedik mi? Ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?'(26:18) | |
"Bir de o fiili işledin! (Firavun'un halkından birini öldürmek). . . Sen nankörlerdensin!"(26:19) | |
(Musa) dedi ki: "O filli işlediğimde ben ne yaptığımın farkında değildim. "(26:20) | |
"Bu yüzden de sizden korkumdan firar ettim. . . Rabbim de bana bir hüküm hibe etti ve beni Rasûllerden kıldı. "(26:21) | |
"Nimetim diye başıma kaktığın şey, İsrailoğullarını köleleştirmen yüzünden oluşan bir olaydır!"(26:22) | |
Firavun dedi ki: "Peki, Rabb-ül âlemîn nedir?"(26:23) | |
(Musa) dedi ki: "Semâların, arzın ve ikisi arasında olan şeylerin Rabbi (Esmâ'sından meydana getireni), eğer yakîn ehliyseniz (bilirsiniz)!"(26:24) | |
(Firavun) etrafında olanlara: "İşitiyor musunuz?" dedi.(26:25) | |
(Musa) dedi ki: "Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbi. "(26:26) | |
(Firavun) dedi ki: "Size irsâl olunan bu Rasûlünüz kesinlikle cinnî etki altındadır. " (Rasûllerin birçoğu hakikati dillendirdiğinde, cin etkisi altında olma ithamına maruz kalmıştır. A. H. )(26:27) | |
(Musa) dedi ki: "Doğu, batı ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbi. . . Eğer aklınızı kullanıyorsanız!"(26:28) | |
(Firavun) dedi ki: "Andolsun ki, eğer benim gayrımı tanrı edinirsen, seni zindana attırırım!"(26:29) | |
(Musa) dedi ki: "Apaçık bir şey ile (apaçık bir delil olarak) sana gelmişsem de mi?"(26:30) | |
(Firavun) dedi ki: "Hadi göster bakalım, eğer doğru söyleyenlerden isen?"(26:31) | |
(Musa da) asasını bıraktı; birden o kesinlikle yılan olarak göründü!(26:32) | |
(Musa) elini çekip çıkardı (gömleğinden), bakanlar bembeyaz gördü!(26:33) | |
(Firavun) çevresindeki ileri gelenlerine dedi ki: "Muhakkak ki bu çok bilen bir sihirbaz. . . "(26:34) | |
"Sihri ile sizi mekânınızdan çıkarmayı diliyor. . . Nedir öneriniz?"(26:35) | |
Dediler ki: "Onu ve kardeşini alıkoy. . . Şehirlere de haberciler yolla. . . "(26:36) | |
"Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler!"(26:37) | |
Nihayet sihirbazlar belirlenen zamanda, bilinen bir yerde toplandılar.(26:38) | |
İnsanlara: "Hepiniz toplandınız mı?" denildi.(26:39) | |
"Eğer galip gelirlerse, muhtemelen biz sihirbazlara tâbi oluruz" (dedi halk).(26:40) | |
Sihirbazlar geldiklerinde, Firavun'a dediler ki: "Peki biz galip gelirsek, bir kazancımız olacak mı?"(26:41) | |
(Firavun): "Evet" dedi. . . "Siz o takdirde benim en yakınlarım olacaksınız. "(26:42) | |
Musa onlara dedi ki: "Atın (ortaya) bakalım elinizdekileri!"(26:43) | |
Onlar da iplerini ve asalarını attılar ve: "Firavun'un izzetine yemin olsun, galip geleceğiz" dediler.(26:44) | |
Musa da asasını attı; bir de ne görsünler, o (asa), onların var gösterdiklerini kapıp yutuyor!(26:45) | |
Bunu gören sihirbazlar, yere kapandılar Musa önünde!(26:46) | |
Dediler ki: "Âlemlerin Rabbine iman ediyoruz. . . "(26:47) | |
"Musa'nın ve Harun'un Rabbine!"(26:48) | |
(Firavun) dedi ki: "Ben size izin vermeden mi Ona iman ettiniz? Kesinlikle O, size sihri öğreten büyüğünüzdür. . . Yakında bileceksiniz. . . Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestirip, kesinlikle hepinizi toptan astıracağım. "(26:49) | |
(İman eden sihirbazlar da) dediler ki: "Zararı olmaz! Kesinlikle biz Rabbimize (hakikatimize) dönücüleriz. "(26:50) | |
"Biz ilk iman edenler olarak, Rabbimizin hatalarımızı mağfiret edeceğini umuyoruz. "(26:51) | |
Musa'ya: "Kullarımı gece oradan götür. . . Siz takip edileceksiniz" diye vahyettik.(26:52) | |
Firavun, şehirlere haberciler saldı. . .(26:53) | |
"Bunlar (İsrailoğulları) önemsiz bir azınlıktır!"(26:54) | |
"Ne var ki bizi öfkelendiriyorlar!"(26:55) | |
"Doğrusu biz (her şeye) hazırlıklı bir topluluğuz" (dedi Firavun).(26:56) | |
Bu yüzden onları bağ-bahçelerden ve pınarlardan çıkardık.(26:57) | |
Hazinelerden, zenginliklerden!(26:58) | |
İşte böyle. . . (Sonunda) onlara (Firavun hanedanına) İsrailoğullarını vâris kıldık.(26:59) | |
(Firavun ve ordusu) güneş doğarken onları izlediler.(26:60) | |
İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın çevresindekiler: "Bize yetiştiler" dediler.(26:61) | |
(Musa) dedi ki: "Hayır! Rabbim benimledir; (kurtuluşun) yolunu gösterecektir!"(26:62) | |
Musa'ya: "Asan ile denize vur" diye vahyettik. . . (Vurunca) patladı, ikiye yarıldı. . . Sonra her bir yan büyük bir dağ gibi oldu.(26:63) | |
Diğerlerini de (takip edenleri) oraya yaklaştırdık.(26:64) | |
Musa'yı ve Onunla beraber olanların hepsini kurtardık.(26:65) | |
Sonra, ötekilerini suda boğduk.(26:66) | |
Muhakkak ki bu olayda bir mucize - ders var! Onların çoğunluğu ise buna iman etmiş değillerdir.(26:67) | |
Muhakkak ki senin Rabbin "HÛ"dur; El Aziyz'dir, Er Rahıym'dir.(26:68) | |
İbrahim'in haberini de anlat onlara.(26:69) | |
Hani (İbrahim) babasına ve toplumuna: "Neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.(26:70) | |
Dediler ki: "Putlara kulluk ederiz, hep onlarla meşgulüz. "(26:71) | |
(İbrahim) dedi ki: "Dua ettiğinizde sizi işitirler mi?"(26:72) | |
"Yahut size fayda sağlıyor ya da zarar veriyorlar mı?"(26:73) | |
Dediler ki: "Hayır! Fakat atalarımızı bunu uygular bulduk (biz de taklit ediyoruz onları)!"(26:74) | |
(İbrahim) dedi ki: "Bir düşünün! Neye kulluk ediyorsunuz. . . "(26:75) | |
"Siz ve geçmişteki atalarınız!"(26:76) | |
"Kesinlikle onlar benim düşmanımdır. . . Sadece Rabb-ül âlemîn. . . "(26:77) | |
"Ki O, beni yarattı. . . O bana hidâyet eder. "(26:78) | |
"Ki O, beni yedirip doyurur ve içirir. "(26:79) | |
"Hastalandığımda, O'dur bana şifa veren. "(26:80) | |
"Ki O, beni öldüren, sonra dirilten. "(26:81) | |
"Ki O, Din hükümleri sürecinde hatalarımı mağfiret edeceğini umduğum. "(26:82) | |
"Rabbim, bana bir hüküm hibe et ve beni sâlihlere dâhil et!"(26:83) | |
"Arkamdan geleceklere de hakikati iletmemi sağla!"(26:84) | |
"Beni nimetler cennetinin vârislerinden kıl!"(26:85) | |
"Babamı mağfiret et! Muhakkak ki o, doğru inançtan sapanlardandı!"(26:86) | |
"Bâ's sürecinde beni rezil - rüsva etme!"(26:87) | |
"O süreçte zenginlik de fayda vermez, oğullar da (fayda vermez). "(26:88) | |
"Sadece, Allâh'a kalb-i selîm (şuurunda hakikat açığa çıkmış olan) ile gelmiş kimse müstesna!"(26:89) | |
Korunmuşlara cennet (yaşantısı) yaklaştırılmıştır.(26:90) | |
Hakikatten sapanlar içinse; cehennem önlerine getirilmiştir!(26:91) | |
Onlara: "Nerede tapındığınız şeyler?" denildi.(26:92) | |
"Allâh dûnunda tapındıklarınız. . . Size yardım ediyorlar mı? Yahut kendilerine bir yardımları dokunur mu?"(26:93) | |
Onlar (taptıklarınız) ve hakikatinden sapıp putlara tapanlar, onun içinde (cehennemde) tepetaklak yüzüstü yere çarpılmıştır!(26:94) | |
İblis'in orduları da toptan (oraya atılmıştır).(26:95) | |
Onlar orada tartışarak dediler ki:(26:96) | |
"Tallahi, kesinlikle apaçık bir sapkınlık içinde imişiz!"(26:97) | |
"Hani sizi Rabb-ül âlemîn ile eşit kılmıştık. "(26:98) | |
"Bizi ancak o suçlular (hakikati inkâr edenler) saptırdı. "(26:99) | |
"Şefaatçimiz de yok. "(26:100) | |
"Güveneceğimiz bir dostumuz da yok. "(26:101) | |
"Keşke geri dönebilsek de (hakikate) iman etmenin getirisini elde etsek. "(26:102) | |
Muhakkak ki bu olayda bir ders vardır. . . Onların çoğunluğu (hakikatlerine) iman etmiş değillerdir.(26:103) | |
Kesinlikle Rabbin "HÛ"; El Aziyz'dir, Er Rahıym'dir.(26:104) | |
Nuh toplumu da Rasûlleri yalanladı.(26:105) | |
Hani kardeşleri Nuh onlara dedi ki: "Korkup sakınmaz mısınız?"(26:106) | |
"Kesinlikle sizin için güvenilir bir Rasûlüm. "(26:107) | |
"O hâlde Allâh'tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin!"(26:108) | |
"Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum. . . Çalışmamın karşılığını yaşatacak olan sadece Rabb-ül âlemîn'dir!"(26:109) | |
Dediler ki: "En alt tabaka sana tâbi oluyor iken, sana iman eder miyiz hiç?"(26:111) | |
(Nuh) dedi ki: "Onların yaptıkları konusunda bilgim yok. . . "(26:112) | |
"Onların yaptıklarının sonucu, Rabbimin bileceği iştir. . . Olayın şuuruna varsaydınız!"(26:113) | |
"Ben iman edenleri uzaklaştırıcı değilim!"(26:114) | |
"Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım!"(26:115) | |
Dediler ki: "Andolsun ki ey Nuh, eğer vazgeçmezsen kesinlikle taşlanarak öldürüleceksin!"(26:116) | |
(Nuh) dedi ki: "Rabbim. . . Halkım kesinkes beni yalanladı!"(26:117) | |
"Benimle onların arasını aç ki (lâyıklarını bulsunlar; Rasûl aralarında yaşarken azap gelmez); beni ve iman edenlerden benimle beraber olanları kurtar. "(26:118) | |
Biz de Onu ve Onunla beraber olan kimselerle dolu gemiyle, onları kurtardık.(26:119) | |
Sonra, onların ardında kalanları suda boğduk!(26:120) | |
Muhakkak ki bu olayda bir mucize - ders vardır. . . Ne var ki onların ekseriyeti iman edenler değillerdir!(26:121) | |
Kesinlikle Rabbindir "HÛ"; El Aziyz'dir, Er Rahıym'dir.(26:122) | |
Ad (Hud a. s. ın halkı) da Rasûlleri yalanladı.(26:123) | |
Hani kardeşleri Hud onlara dedi ki: "Korkup sakınmaz mısınız (korunun; takva elde edin!)?"(26:124) | |
"Şüphesiz ki ben sizin için güvenilir bir Rasûlüm. "(26:125) | |
"O hâlde Allâh'tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin. "(26:126) | |
"Bunun üzerine sizden bir karşılık istemiyorum. . . Çalışmamın karşılığı sadece Rabb-ül âlemîn'e aittir. "(26:127) | |
"Siz her tepeye köşkler inşa edip, oyalanıyor musunuz?"(26:128) | |
"Sonsuz yaşayacakmış gibi kale benzeri evler mi yaptırıyorsunuz?"(26:129) | |
"Gücünüze dayanarak hakları ortadan kaldırıp, ele geçirdiğinize sahip oluyorsunuz!"(26:130) | |
"Artık Allâh'tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin. "(26:131) | |
"Bildiğiniz nimetlerle size yardım edenden korunun. "(26:132) | |
"En'am (kurban edilebilir hayvanlar) ve oğullar verdi. "(26:133) | |
"Bahçeler, pınarlar. . . "(26:134) | |
"Doğrusu, çok büyük bir sürecin azabı üzerinizdedir (diye) korkuyorum. "(26:135) | |
Dediler ki: "İster öğüt ver ister verme; bize birdir!"(26:136) | |
"Bu eskilerin uydurmasıdır!"(26:137) | |
"Biz azaba da çarpılmayacağız!"(26:138) | |
Böylece Onu yalanladılar, biz de onları helâk ettik! Muhakkak ki bu olayda bir mucize - ders vardır! Onların ekseriyeti de iman eden değillerdir.(26:139) | |
Kesinlikle senin Rabbin'dir "HÛ"; El Aziyz'dir, Er Rahıym'dir.(26:140) | |
Semud da Rasûlleri yalanladı.(26:141) | |
Hani kardeşleri Sâlih onlara dedi ki: "Korkup sakınmaz mısınız?"(26:142) | |
"Ben kesinlikle güveneceğiniz bir Rasûlüm. "(26:143) | |
"Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum. . . Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül âlemîn'e aittir. "(26:145) | |
"(Ne yaparsanız yapın) hep böyle güvende olacağınızı mı sanıyorsunuz?"(26:146) | |
"Cennetler (bahçeler) ve pınarlar içinde. . . "(26:147) | |
"Ekinler ve tomurcuklarıyla hurma ağaçları!"(26:148) | |
"Hünerli ve keyifli olarak dağlardan evler yontuyorsunuz!"(26:149) | |
"Yetkisini aşanların emrine itaat etmeyin!"(26:151) | |
"Ki onlar (yetkilerini aşanlar) dünyada insanları yanlışa yönlendirirler, düzeltici olmazlar. "(26:152) | |
Dediler ki: "Sen büyülenmişsin (etki altına girmişsin). "(26:153) | |
"Sen yalnızca bizim benzerimiz bir beşersin (ama kendini farklı sanıyorsun)! Eğer sözünde sadıksan hadi bir mucize göster!"(26:154) | |
(Sâlih) dedi ki: "Şu (başıboş) dişi deve. . . Onun da bir su içme sırası var, sizin develerinizin de. . . "(26:155) | |
"(Sakın) ona kötülük yapmayın. (Aksi takdirde) sizi çok güçlü bir sürecin azabı yakalar. "(26:156) | |
(Uyarıyı dinlemeyip) dişi deveyi vahşice boğazladılar; sonunda da çok pişman oldular.(26:157) | |
Sonunda o azap onları çarptı! Muhakkak ki bu olayda bir işaret - ders vardır. . . Onların çoğunluğu iman etmemişlerdir!(26:158) | |
Lût toplumu da Rasûlleri yalanladı.(26:160) | |
Hani kardeşleri Lût onlara dedi ki: "Korkup sakınmaz mısınız?"(26:161) | |
"İnsanlardan (dişileri bırakıp) erkeklerle mi yatmak istiyorsunuz?"(26:165) | |
"Rabbinizin sizin için yarattığı kadınları bırakıyorsunuz! Hayır, siz sınırlarınızı aşan bir topluluksunuz!"(26:166) | |
Dediler ki: "Andolsun ki ey Lût, eğer (bu söylemlerinden) vazgeçmezsen, kesinlikle (buradan) çıkarılacaksın!"(26:167) | |
(Lût) dedi ki: "Gerçek şu ki, sizin bu fiillerinizden nefret ediyorum! (Fâile değil, fiile nefret gerçeği vurgulanıyor. A. H. )"(26:168) | |
"Rabbim, beni ve ehlimi (bunların) yaptıklarından kurtar. "(26:169) | |
Bunun üzerine Onu ve ehlini toptan kurtardık.(26:170) | |
Sadece gelmek istemeyen kocakarı (Lût a. s. ın iman etmeyen karısı) hariç!(26:171) | |
Sonra diğerlerini yerle bir ettik!(26:172) | |
Onların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki! Uyarılanların yağmuru ne kötüdür!(26:173) | |
Muhakkak ki bu olayda da bir işaret - ders vardır. . . Ne var ki onların çoğunluğu iman etmemiştir.(26:174) | |
Ashab-ı Eyke de (orman halkı, Şuayb a. s. ın kavmi) Rasûlleri yalanladı!(26:176) | |
Hani Şuayb onlara dedi ki: "Korkup sakınmaz mısınız?"(26:177) | |
"Ölçmeyi tam yapın. . . Tartıda hile yapıp eksik vermeyin!"(26:181) | |
"Sağlıklı ölçümleme ile ölçün!"(26:182) | |
"İnsanların hakkını vermemezlik etmeyin ve düzgün düzeni bozmayın, dünyada taşkınlık yapmayın. "(26:183) | |
"Sizi ve önceki nesilleri yaratandan (onlara yaptıklarının sonucunu yaşattığı ve size de yaşatacağı için) korunun!"(26:184) | |
Dediler ki: "Sen yalnızca büyülenmişsin (etki altındasın)!"(26:185) | |
"Sen bizim gibi bir beşersin! Senin yalancı olduğunu düşünüyoruz!"(26:186) | |
"Eğer sözünde sadıksan, hadi üzerimize semâdan parçalar düşürt. "(26:187) | |
(Şuayb) dedi ki: "Rabbim, yaptıklarınızı (yaratan olarak) daha iyi bilir. "(26:188) | |
Böylece Onu yalanladılar da bu yüzden o kararan günün şiddetli azabı onları yakaladı. . . Muhakkak ki o aziym bir sürecin azabı idi.(26:189) | |
Muhakkak ki bu olayda da işaret - ders vardır. . . Ne var ki onların çoğunluğu iman etmemiştir!(26:190) | |
Muhakkak ki O (Kur'ân), Rabb-ül âlemîn'in tenzîlidir (hakikatin olan El Esmâ mertebesinden şuuruna boyutsal iniştir)!(26:192) | |
Er Ruh-ul Emin (Fuadına yansıyan Esmâ ilmi) Onunla (Cibrîl) indi!(26:193) | |
Senin kalbine (şuuruna) ki, (bu bilgiye dayalı olarak) uyarıcılardan olasın!(26:194) | |
Apaçık bir Arapça anlatım diliyle!(26:195) | |
Şüphesiz ki O (hakikat bilgisi), öncekilerin hikmetli bilgilerinde de vardır.(26:196) | |
İsrailoğullarının âlimlerinin Onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?(26:197) | |
Eğer Onu Arapça bilmeyen birine inzâl etseydik;(26:198) | |
Onu, onlara bildirseydi; gene Ona iman etmezlerdi.(26:199) | |
İşte Onu, (hakikati inkâr) suçu işleyenlerin akıllarına bu kadar sokarız!(26:200) | |
Feci azabı görünceye kadar Ona iman etmezler.(26:201) | |
(Ölüm azabı) onlara, düşünmedikleri bir anda, ansızın gelir! (Ölüm, en büyük azaptır; çünkü kişi ölümü tadarak hakikatini bizzat müşahede eder ve hakikatinin hakkını veremediğini kavrar; artık bunun gereğini yerine getirme imkânı kalmadığını idrak ederek çok büyük bir pişmanlığın azabı içine düşer. A. H. )(26:202) | |
(O vakit) derler ki: "Bize ek süre tanınır mı ki?"(26:203) | |
Azabımızın kendilerinde açığa çıkmasını acele mi istiyorlar?(26:204) | |
Görüyorsun işte. . . Onları senelerce çeşitli nimetlerle zevklendirsek,(26:205) | |
Sonra, uyarıldıkları başlarına gelse. . .(26:206) | |
Sahip olduklarıyla yaşadıkları zevkler, onlara hiçbir yarar sağlamaz!(26:207) | |
Biz, uyarıcıları gelmemiş hiçbir bölge halkını helâk etmedik.(26:208) | |
(Önce) hatırlatma olur! Biz haksızlık etmeyiz!(26:209) | |
Onu (Kurân'ı) şeytanlar oluşturmadı!(26:210) | |
Onların işlevine uymaz! (Zaten) buna yetecek kuvvelere de sahip değillerdir!(26:211) | |
Muhakkak ki onlar algılama kapasitesinden yoksundurlar!(26:212) | |
O hâlde Allâh (hakikati ortada iken) yanı sıra tanrı kavramına yönelme! Yoksa azabı yaşayacaklardan olursun!(26:213) | |
Uyarmaya en yakınlarından başla!(26:214) | |
İman edenlerden sana tâbi olanları kanadının altına al!(26:215) | |
Eğer sana âsi olurlar ise de ki: "Ben yaptıklarınızdan berîyim!"(26:216) | |
(Hakikatin olan Esmâ mertebesine) Aziyz Rahıym'e tevekkül et!(26:217) | |
Ki O, işlevine kalktığında seni görür. . .(26:218) | |
Secde edenler içinde yer aldığını da!(26:219) | |
Muhakkak ki O, "HÛ"; Semi'dir, Aliym'dir.(26:220) | |
Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?(26:221) | |
Kendini aldatan vebal sahibini etkilerler!(26:222) | |
Kendilerini aldatanlar, (şeytanlara - bilinçteki aldatıcı fikirlere) kulak verirler ve onların ekseriyeti yalancıdırlar.(26:223) | |
Şairler (şiirlerle duygusallığı tahrik ederek, insanları tanrı edindiklerine tapınmaya yönlendirenler); onlara hakikatten sapanlar tâbi olur.(26:224) | |
Görmez misin ki onlar hayal - evham dünyalarında yaşarlar!(26:225) | |
Muhakkak ki onlar yapmayacakları şeyleri söylerler!(26:226) | |
Ancak (hakikate) iman edenler ve imanın gereğini uygulayanlar, Allâh'ı çok zikredenler ve zulme uğradıktan sonra zafere ulaşanlar müstesna. . . (Nefslerine) zulmedenler, yakında hangi dönüşüme uğrayacaklarını kavrayacaklar (ama iş işten geçmiş olacak)!(26:227) | |