| Muhammed Esed Meali |
|
 Ta-Sin-Mim.(26:1) | |
| Bunlar, kendi içinde apaçık ve tutarlı olan ve gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan ilahi kelamın mesajlarıdır.(26:2) | |
| (İnsanların bir kısmı, ulaştırdığın mesaja) inanmıyorlar diye (üzüntüden) neredeyse kendini tüketeceksin!(26:3) | |
| Eğer dileseydik, onlara gökten öyle bir alamet indirirdik ki, onun karşısında boyunları bükülür, hemen baş eğerlerdi.(26:4) | |
| (Ama Biz böyle olsun istemedik:) ve bu yüzden, onlar da, ne zaman Rahman'dan hatırlatıcı, uyarıcı yeni bir mesaj gelse, mutlaka ondan yüz çevirirler.(26:5) | |
| Nitekim, işte (bu mesajı da) yalanladılar. Ama alay edip durdukları şeyin tahakkuku yakında bütün açıklığıyla onların karşısına çıkarılacak!(26:6) | |
| Peki bunlar, yeryüzüne hiç bakıp da düşünmediler mi: orada her çeşitten nice güzel (hayat) türleri çıkarmışız?(26:7) | |
| Şüphesiz, bunda (insanlar için çıkarılacak) bir ders vardır; ama onlardan çoğu (buna) inanmazlar.(26:8) | |
| Oysa, senin Rabbin çok acıyıp esirgeyen O yüceler yücesidir!(26:9) | |
| Ve (hatırla,) hani, Rabbin Musa'ya: "Şu zalimler toplumuna git!" diye seslenmişti,(26:10) | |
| "Şu Bana karşı sorumluluk bilincinden uzaklaşan Firavun toplumuna!"(26:11) | |
| (Musa:) "Ey Rabbim!" diye cevap verdi, "Doğrusu, beni yalanlamalarından korkuyorum,(26:12) | |
| ve göğsümün daralacağından ve dilimin dolaşacağından (korkuyorum); bu yüzden, (bu emri) Harun'a tevdi et.(26:13) | |
| Üstelik, onların benim aleyhime ciddi bir suçlamaları da var ortada; bu yüzden beni öldürmelerinden korkuyorum".(26:14) | |
| (Allah:) "Hayır, asla!" dedi, "Yine de, siz ikiniz mesajlarımızla gidin; (yapacağınız çağrıyı) izlemek üzere Biz de sizinle beraberiz!(26:15) | |
| Haydi, şimdi ikiniz de Firavun'a gidin ve ona deyin ki: 'Biz alemlerin Rabbinden bir mesaj getiriyoruz:(26:16) | |
| İsrailoğulları'nı bırak, bizimle gelsinler!"(26:17) | |
| (Fakat Musa mesajını Firavun'a tebliğ edince, Firavun:) "Biz seni çocukken yanımızda yetiştirmemiş miydik?" dedi, "Ve sen ömrünün pek çok yılını bizim aramızda geçirmemiş miydin?(26:18) | |
| Ama sonunda yapacağını yaptın ve nankör biri oldu(ğunu gösterdi)n!"(26:19) | |
| (Musa:) "Evet, o fiili daha ne yaptığımı bilmez biriyken işledim" dedi,(26:20) | |
| "ve sizin yanınızdan kaçtım, çünkü sizden korkuyordum. Ama daha sonra bana Rabbim (doğruyla eğri arasında) hüküm verebilme yeteneği bahşetti; ve beni elçiler(in)den biri yaptı.(26:21) | |
| Ve o başıma kaktığın iyiliğe gelince, bu İsrailoğulları'nı köleleştirmenin bir sonucu (değil mi)ydi?"(26:22) | |
| Firavun: "Bu alemlerin Rabbi de kim oluyor?" dedi.(26:23) | |
| (Musa:) "Eğer gerçekten (doğruyu) öğrenmek ve (onu) yürekten benimsemek istiyorsanız (söyleyeyim;) göklerin, yerin ve bu ikisi arasında var olan her şeyin Rabbi(dir O)!" diye cevap verdi.(26:24) | |
| (Firavun,) çevresindekilere: "(Onun ne dediğini) duydunuz mu?" dedi.(26:25) | |
| (Ve Musa:) "O sizin de Rabbinizdir, göçüp gitmiş atalarınızın da!" diye devam etti.(26:26) | |
| (Firavun:) "Bu size gönderil(diğini iddia eden) rasulünüz düpedüz bir deli, bir kaçık!" dedi.(26:27) | |
| (Fakat Musa sözlerine devamla:) "Doğunun, batının ve bu ikisi arasında kalan her yerin Rabbidir O; tabii (bunu) eğer aklınızı kullanırsanız (kavrayabilirsiniz)!" dedi.(26:28) | |
| (Firavun:) "Bak", dedi, eğer benden başka bir tanrı benimsersen, seni mutlaka hapse attırırım!"(26:29) | |
| (Musa:) "Size gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan bir şey getirmiş olsam da, öyle mi?" dedi.(26:30) | |
| (Firavun:) "Eğer doğru sözlü biriysen, haydi, çıkar ortaya o dediğini!" diye cevap verdi.(26:31) | |
| Bunun üzerine (Musa) asasını yere bıraktı, bir de ne görsünler, (her haliyle) düpedüz bir yılan!(26:32) | |
| Sonra elini ortaya çıkardı; bakanlar ne görsünler, bembeyazdı.(26:33) | |
| (Firavun) çevresindeki seçkinlere: "Doğrusu bu gerçekten çok bilgili bir büyücü" dedi,(26:34) | |
| "büyüsünün gücüyle sizi ülkenizden çıkarmak istiyor. Bu durumda ne tavsiye edersiniz?"(26:35) | |
| "Onu ve kardeşini bir süre alıkoy" dediler, "bu arada, şehirlere haberciler gönder,(26:36) | |
| hüner sahibi bütün büyücüleri toplayıp sana getirsinler".(26:37) | |
| Ve böylece büyücüler belli bir günün belirli bir saatinde bir araya geldiler.(26:38) | |
| Ve halka da "Hepiniz toplandınız mı?" denildi,(26:39) | |
| "Çünkü, umarız ki, üstün gelen büyücüler olursa onların (hükmüne) uyarız".(26:40) | |
| Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: "Eğer biz üstün gelirsek, doğrusu büyük bir mükafatı hak etmiş oluruz, değil mi?" dediler.(26:41) | |
| (Firavun;) "Elbette", diye cevap verdi, "o takdirde, gerçekten de benim gözdelerim arasında yer alacaksınız".(26:42) | |
| (Ve) Musa onlara: "Ne atacaksanız atın!" dedi.(26:43) | |
| Bunun üzerine onlar da halatlarını ve asalarını yere bıraktılar ve "Firavun'un sayesinde, üstün gelen mutlaka biz olacağız" dediler.(26:44) | |
| (Onların) ardından Musa da asasını atınca, bir de ne görsünler, onların bütün o düzenbazlıklarını yutmasın mı!(26:45) | |
| Bu durum karşısında büyücüler hemen yere kapanarak(26:46) | |
| "Biz alemlerin Rabbine inandık!" dediler,(26:47) | |
| "Musa'nın ve Harun'un Rabbine!"(26:48) | |
| (Firavun:) "Ben size izin vermeden ona inanıyorsunuz, öyle mi?" diye çıkıştı, "Size büyüyü öğreten ustanız bu olmalı mutlaka! Fakat yakında (benim intikamımı) göreceksiniz: içinizden çoğunun ellerini ayaklarını kestireceğim, hepinizi astıracağım!"(26:49) | |
| Onlar da: "Hayır, (sen bize) bir zarar veremezsin" diye karşılık verdiler, "(çünkü) er geç Rabbimize döneceğiz!(26:50) | |
| İnananların ilkleri olmamızdan ötürü Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız!"(26:51) | |
| Ve derken, Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü mutlaka takip edileceksiniz!" diye vahyettik.(26:52) | |
| Bu arada Firavun şehirlere münadiler çıkarıp(26:53) | |
| (tebaasına:) "Bu (İsrailoğulları) soysuz, sefil bir topluluk;(26:54) | |
| fakat kalpleri bize karşı kin ve nefretle dolu;(26:55) | |
| çünkü (görüyorlar ki) biz birlik bütünlük içindeyiz ve her türlü tehdit ve tehlikeye karşı hazırlıklıyız;(26:56) | |
| bunun içindir ki onları bağlar(ın)dan bahçeler(in)den, pınar başlarından çıkarıp attık,(26:57) | |
| zenginlikler(in)den, nüfuz ve statülerinden (yoksun bıraktık)!" diyerek (onları İsrailoğulları'na karşı harekete geçirdi).(26:58) | |
| Olaylar böyle gelişti; fakat (Firavun'un çekip aldığı bütün) bu şeylere (zaman içinde) İsrailoğulları'nın yeniden kavuşmasını sağladık.(26:59) | |
| Ve sonunda (Mısırlılar) gün doğarken onlara yetiştiler;(26:60) | |
| İki topluluk birbirinin görüş alanına girdiklerinde Musa'nın yandaşları: "İşte yakalandık!" dediler.(26:61) | |
| (Musa:) "Hayır, asla! Rabbim benimle beraber" dedi, "bana mutlaka bir çıkış yolu gösterecektir!" dedi.(26:62) | |
| Bunun üzerine, Musa'ya: "Asanla denize vur!" diye vahyettik. (Musa söyleneni yapınca) deniz ortadan yarıldı; öyle ki, açılan yolun her iki yanında sular koca dağlar gibi yükseldi.(26:63) | |
| Ve kovalayanları (da) oraya yaklaştırdık.(26:64) | |
| Öyle ki, (sonunda) Musa ve beraberindekileri kurtardık,(26:65) | |
| ama ötekileri sulara gömüverdik.(26:66) | |
| Bu (kıssada), şüphesiz, (bütün insanlar için) bir ders vardır; velev ki onlardan çoğu inanmasa da.(26:67) | |
| Ve gerçek şu ki, senin Rabbin, çok acıyan esirgeyen O yüceler yücesidir!(26:68) | |
| Onlara İbrahim'in başından geçenleri de anlat.(26:69) | |
| Hani, o babasına ve kavmine "Nelere kulluk ediyorsunuz?" diye sormuştu.(26:70) | |
| Onlar da: "Putlara kulluk ediyoruz" diye karşılık verdiler, "ve her zaman, kendini onlara adamış kimseler olarak kalacağız!"(26:71) | |
| (İbrahim:) "Peki, yalvarıp yakardığınız zaman sizi işittiklerine,(26:72) | |
| yahut size fayda ya da zarar verebildiklerine (gerçekten inanıyor musunuz)?" dedi.(26:73) | |
| "Ama" diye çıkıştılar, "biz atalarımızı da bunu yapıyor gördük!"(26:74) | |
| (İbrahim:) "Peki" dedi, "(bu) taptığınız şeylere (başınızı kaldırıp da) hiç bakmadınız mı?(26:75) | |
| Sizler ve sizden önceki atalarınız,(26:76) | |
| "İmdi, (bana gelince, ben biliyorum ki,) şüphesiz (bu düzmece tanrılar) benim düşmanlarımdır, (ve benim için) alemlerin Rabbinden başka (tanrı yoktur);(26:77) | |
| beni yaratan da, bana doğru yolu gösteren de O'dur;(26:78) | |
| ve beni yediren de, içiren de O'dur;(26:79) | |
| ve hasta olduğum zaman beni iyileştiren,(26:80) | |
| ve beni öldürecek olan ve sonra yeniden diriltecek olan (hep) O'dur.(26:81) | |
| Ve Hesap Günü'nde hatalarımı bağışlamasını umduğum kimse de O'dur.(26:82) | |
| "Ey Rabbim! Bana (doğruyla eğrinin ne olduğuna) hükmedebilme bilgi ve yeteneğini bağışla ve beni dürüst ve erdemli insanların arasına kat(26:83) | |
| ve gerçeği benden sonrakilere ulaştırabilme gücü ver bana;(26:84) | |
| ve beni o nimetlerle dolu bahçenin varislerinden biri yap!(26:85) | |
| "Ve babamı bağışla; çünkü, o gerçekten yolunu şaşıranlar arasında.(26:86) | |
| "Ve o herkesin kaldırılacağı Gün beni utandırma;(26:87) | |
| o Gün ki, ne malın mülkün, ne de çoluk çocuğun bir yararı olmayacaktır;(26:88) | |
| yalnızca Allah'ın huzuruna kötülükten korunmuş bir kalple çıkanlar (kurtulacaktır)!"(26:89) | |
| Çünkü, (o Gün) cennet, Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlara yaklaştırılacaktır,(26:90) | |
| cehennemse büyük azgınlıklar içinde yitip gitmiş olanların karşısına çıkarılacaktır;(26:91) | |
| Ve onlara: "Nerede sizin bütün o tapınıp durduklarınız?" diye sorulacaktır,(26:92) | |
| "(Hani), o Allah'tan başka (tanrı yerine koyduklarınız)? Onlar, bakalım, size yahut kendilerine yardım edebilecekler mi?"(26:93) | |
| Pek tabii onlar da, azgınlık içinde yitip gidenler de, hepsi üst üste cehenneme tıkılacaklar;(26:94) | |
| ve İblis'in bütün avenesi..!(26:95) | |
| O Gün orada onlar, birbirlerini suçlayarak derler ki:(26:96) | |
| "Allah şahittir ki, biz apaçık bir sapıklık içindeydik,(26:97) | |
| çünkü, siz(in gibi yaratılmış varlıklar)ı alemlerin Rabbiyle bir tutuyorduk;(26:98) | |
| yine de (sizi tanrılaştırarak) yoldan çıkmamıza günah (önderlerimiz) sebep oldu!(26:99) | |
| Ama şimdi ne bir arka çıkanımız var,(26:100) | |
| ne de candan bir dostumuz.(26:101) | |
| N'olurdu, (o hayata) bir kere daha dönebilseydik de inananlardan olsaydık!"(26:102) | |
| Şüphesiz bütün bunlarda (insanlar için) bir ders vardır, onların çoğu (buna) inanmasa da.(26:103) | |
| Ve şüphesiz senin Rabbin çok acıyıp esirgeyen O yüceler yücesidir.(26:104) | |
| Nuh toplumu (da) peygamberlerini yalanladı.(26:105) | |
| Kardeşleri Nuh onlara: "Allah'a karşı sorumluluk bilinci duymaz mısınız?" dedi,(26:106) | |
| "Bakın, ben (O'nun tarafından) size (gönderilmiş) güvenilir bir elçiyim:(26:107) | |
| öyleyse artık Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyın ve benim izimden yürüyün!"(26:108) | |
| "Hem bunun için sizden (dünyevi) bir karşılık da gözlemiyorum; hak ettiğim karşılığı (vermek) alemlerin Rabbinden başkasına düşmez.(26:109) | |
| "(Toplumun) en aşağı tabakasından insanların senin ardına düştüğünü göre göre tutup sana mı inanacağız?" dediler.(26:111) | |
| (Nuh:) "Ben onların (bana gelmeden önce) neler yaptıklarını bilmem" dedi.(26:112) | |
| "Eğer iyi düşünecek olursanız, onları yargılamak ancak Rabbime düşer!(26:113) | |
| Bunun içindir ki, inandığını söyleyenleri yanımdan kovacak değilim;(26:114) | |
| ben sadece (gerçekleri) apaçık dile getiren bir uyarıcıyım."(26:115) | |
| (İnanmayanlar:) "Ey Nuh!" dediler, "Eğer (bu iddialarına) son vermezsen, mutlaka taşlanacaksın!"(26:116) | |
| (Bunun üzerine Nuh:) "Ey Rabbim!" dedi, "İşte kavmim beni yalanladı;(26:117) | |
| bunun için, benimle onlar arasındaki gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koy; beni ve benimle beraber olan müminleri kurtar!"(26:118) | |
| Ve bunun üzerine Biz de, onu ve onunla beraber olanları dopdolu bir gemi içinde kurtardık.(26:119) | |
| Sonra da, geride kalanları sulara gömüverdik.(26:120) | |
| Şüphesiz bu (kıssada insanlar için) bir ders vardır, onların çoğu (buna) inanmasa da.(26:121) | |
| Ve şüphesiz senin Rabbin çok acıyıp esirgeyen O yüceler yücesidir!(26:122) | |
| (Ve) Ad toplumu (da) gönderilen elçilerden (birini) yalanladı.(26:123) | |
| Hani, kardeşleri Hud onlara: "Artık, Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşımayacak mısınız?" demişti.(26:124) | |
| "Bakın, ben size (Allah'ın gönderdiği) güvenilir bir elçiyim;(26:125) | |
| öyleyse, artık Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyın ve bana itaat edin!(26:126) | |
| Hem, ben sizden bunun için (dünyevi) bir karşılık da beklemiyorum; benim hak ettiğim karşılığı vermek alemlerin Rabbinden başkasına düşmez.(26:127) | |
| Her tepede cehalet eseri, (putperestçe) anıtlar, tapınaklar mı yükselteceksiniz(26:128) | |
| Ve sonsuza kadar yaşayacağınız kuruntusuyla, sapasağlam malikaneler mi edineceksiniz?(26:129) | |
| Ve (başkalarının hukukuna) el uzattığınız zaman, hiçbir sınır tanımadan, hep böyle zorbalık mı yapacaksınız?(26:130) | |
| "Öyleyse, Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyın ve bana itaat edin,(26:131) | |
| düşünebileceğiniz bütün (iyilikleri) size sağlayan (Allah'tan) yana duyarlı olun;(26:132) | |
| size sürüler ve çocuklar veren,(26:133) | |
| size bahçeler ve pınarlar veren (Allah'tan yana)...(26:134) | |
| Doğrusu, ben sizin için o büyük ve zorlu günün azabından korkuyorum!"(26:135) | |
| (Ama bütün bu uyarılara karşı onlar:) "Bize öğüt veriyor olsan da, olmasan da, bizim için fark etmez!" dediler.(26:136) | |
| "Bu (benimsediğimiz tutum) atalarımızın tutumundan başka bir şey değil ki..!(26:137) | |
| Hem, (bu yüzden) azaba uğrayacak da değiliz!"(26:138) | |
| İşte o'nu böyle yalanladılar; ve bunun üzerine Biz de onları yok ettik. Bu (kıssada da insanlar için) mutlaka, bir ders vardır, onlardan çoğu (buna) inanmasa da...(26:139) | |
| (Ve) Semud toplumu (da) gönderilen elçilerden (birini) yalanladı.(26:141) | |
| Hani, onlara (da) kardeşleri Salih, "Artık Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşımayacak mısınız?" demişti.(26:142) | |
| "Bakın ben (O'nun tarafından) size gönderilen güvenilir bir elçiyim;(26:143) | |
| Üstelik, ben sizden herhangi bir karşılık da istiyor değilim; benim hak ettiğim karşılığı vermek alemlerin Rabbinden başkasına düşmez.(26:145) | |
| Bu bulunduğunuz hal üzere hep böyle güvenlik içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?(26:146) | |
| Bu bahçeler içre ve bu pınar başlarında;(26:147) | |
| bu ekinler, bu zarif görünüşlü ince sürgünlü hurmalıklar arasında...(26:148) | |
| Ve dağlarda hep böyle ustalıkla evler yontabileceğinizi (mi sanıyorsunuz)?(26:149) | |
| Öyleyse, artık Allah'tan yana bilinç ve duyarlık gösterin ve bana itaat edin;(26:150) | |
| ölçüyü aşanların sözüne uymayın;(26:151) | |
| o ölçüyü aşanlar ki, yeryüzünde düzen ve uyum sağlayacaklarına bozgunculuk yaparlar!"(26:152) | |
| (Salih'in kavmi:) "Sen mutlaka büyülenmiş birisin!" dediler.(26:153) | |
| "Bizim gibi ölümlü bir insandan başka bir şey değilsin! Eğer doğru sözlü biriysen, bize bir alamet getir (de görelim)!"(26:154) | |
| (Salih:) "(İşte) şu dişi deve; su içme hakkı (belirli bir gün) onun, belirli günlerde de sizindir;(26:155) | |
| öyleyse, sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa büyük, çetin bir günün azabı gelip sizi bulur!" dedi.(26:156) | |
| Bütün bu uyarılara rağmen onlar yine de o deveyi hoyratça boğazladılar; ama bunu yaptıklarına (çok geçmeden) pişman oldular;(26:157) | |
| çünkü (Salih'in önceden haber verdiği) azap onları kıskıvrak yakaladı. Şüphesiz bu (kıssada da insanlar için) bir ders vardır; onlardan çoğu (buna) inanmasalar da...(26:158) | |
| (Ve) Lut toplumu (da) gönderilen elçilerden (birini) yalanladı;(26:160) | |
| hani, kardeşleri Lut onlara: "Allah'a karşı sorumluluk bilinci duymaz mısınız?" demişti,(26:161) | |
| "Bakın, ben (O'nun tarafından) size gönderilen güvenilir bir elçiyim;(26:162) | |
| öyleyse, artık Allah'tan yana bilinç ve duyarlık gösterin ve bana itaat edin!(26:163) | |
| Üstelik ben sizden herhangi bir karşılık da istiyor değilim; benim hak ettiğim karşılığı vermek alemlerin Rabbinden başkasına düşmez.(26:164) | |
| İnsanların içinden (tab'an ve hukuken meşru olan cinsi bırakıp da) erkeklere mi yaklaşıyorsunuz?(26:165) | |
| Hem de, Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizden uzaklaşarak? Yoo, siz her türlü ölçüyü aşan azgın bir toplumsunuz!"(26:166) | |
| "Ey Lut!" dediler, "Eğer (bu sözlerinden) vazgeçmezsen (bu şehirden) mutlaka kovulacaksın!"(26:167) | |
| (Lut:) "İyi bilin ki, ben bu sizin yaptıklarınızı sonuna kadar kınayanlardan biri olarak kalacağım!" dedi.(26:168) | |
| (Ve sonra şöyle dua etti:) "Ey Rabbim, beni ve ailemi bunların yapageldikleri (kötülüklerden) kurtar!"(26:169) | |
| Bunun üzerine Biz de o'nu ve ailesini kurtardık;(26:170) | |
| yalnızca geride kalmayı seçen bir kocakarı bunun dışında kaldı;(26:171) | |
| ve sonra ötekileri kırıp geçirdik;(26:172) | |
| üzerlerine (helak edici) yağmurlar yağdırdık; uyarıl(dıkları halde uslanmay)anların maruz kaldığı yağmur, gerçekten, ne korkunçtur!(26:173) | |
| Bu (kıssada da insanlar için) bir ders vardır; onlardan çoğu (buna) inanmasalar da...(26:174) | |
| Şüphesiz senin Rabbin çok acıyıp esirgeyen O yüceler yücesidir!(26:175) | |
| (Ve) O ağaçlı vadinin halkı da kendilerine gönderilen elçiyi yalanladılar.(26:176) | |
| Hani, Şuayb onlara: "Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşımayacak mısınız?" demişti,(26:177) | |
| "Bakın, ben size (O'nun tarafından) gönderilmiş güvenilir bir elçiyim;(26:178) | |
| öyleyse artık Allah'tan yana bilinç ve duyarlık gösterin ve bana itaat edin!(26:179) | |
| Üstelik, ben sizden bir karşılık da beklemiyorum; benim hak ettiğim karşılığı vermek alemlerin Rabbinden başkasına düşmez.(26:180) | |
| Ölçüyü (her zaman ve herkese karşı) tam tutun; (başkalarının hakkını düzenbazca) eksilten kimselerden olmayın;(26:181) | |
| ve (tarttığınız zaman) şaşmaz bir teraziyle tartın,(26:182) | |
| insanları hak ettikleri şeylerden yoksun bırakmayın; ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın;(26:183) | |
| sizi de, sizden önceki nesilleri de yaratan Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyın!"(26:184) | |
| (Halkı Şuayb'a şöyle) dedi: "Sen düpedüz büyülenmiş birisin;(26:185) | |
| olup olacağın, bizim gibi ölümlü bir insansın; doğrusunu istersen, biz senin düpedüz bir yalancı olduğunu düşünüyoruz!(26:186) | |
| Eğer doğru sözlü biriysen, haydi, göğü parça parça başımıza indir (de görelim)!"(26:187) | |
| (Şuayb:) "Bütün (bu) yaptıklarınızı en iyi bilen Rabbimdir" diye cevap verdi.(26:188) | |
| Böylece onu yalanlamış oldular; ve bu yüzden, (kopkoyu) gölgelerle kaplı bir günün azabı onları kıskıvrak yakaladı.(26:189) | |
| Bu (kıssada da insanlar için) bir ders vardır; insanların çoğu (buna) inanmasalar da...(26:190) | |
| İmdi, şüphesiz, bu (ilahi mesaj) alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir;(26:192) | |
| onunla, mutlak güvenilirlik derecesinde olan vahiy inmiştir(26:193) | |
| senin kalbine, ki (ey Muhammed, onunla) uyaran kimselerden biri olasın(26:194) | |
| (ve çevrendekileri) apaçık Arap diliyle (uyarasın).(26:195) | |
| Ve bu (mesaj, temel çizgileriyle), hiç şüphesiz, ilahi hikmetleri bildiren önceki kitaplarda da yer almaktadır.(26:196) | |
| İsrailoğulları arasındaki (birçok) bilginin bu (gerçeği) bilmeleri onlar için yeterli bir belirti sayılmaz mı?(26:197) | |
| Onu Arap olmayan birine indirseydik,(26:198) | |
| ve bu yabancı onu (kendi diliyle) onlara okusaydı, onlar yine inanacak değillerdi.(26:199) | |
| Biz bu (mesajı)n o günahkarların kalplerinden (bir yankı bulmadan) geçip gitmesine yol açtık:(26:200) | |
| o can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmayacaklardır.(26:201) | |
| O azap ki, sonunda, onların hiç beklemedikleri bir anda ansızın gelip çatacaktır;(26:202) | |
| ve o zaman onlar: "Acaba geri bırakılamaz mıyız?" diye feryad edecekler.(26:203) | |
| O halde, azabımızın çarçabuk gelmesini mi istiyorlar?(26:204) | |
| İmdi, düşün, (ey Muhammed): onlara (dünya hayatının) tadını çıkarmaları için yıllarca fırsat vermişsek,(26:205) | |
| ve sonra vaad edildikleri (azap) başlarına gelmişse;(26:206) | |
| kendilerine vaktiyle verilmiş olan fırsatın onlara ne yararı olabilir?(26:207) | |
| Kaldı ki, Biz hiçbir toplumu önceden uyarmadan yok etmemişizdir(26:208) | |
| ve hatırlatıcı mesajlar göndermeden; çünkü Biz (hiç kimseye) asla zulmetmeyiz.(26:209) | |
| Ve (bu ilahi mesaj öylesine katıksız vahiy ürünüdür ki) onu asla şeytani güçler indirmemiştir;(26:210) | |
| çünkü bu onların harcı değildir; zaten, buna güçleri de yetmez.(26:211) | |
| Ayrıca, onların onu dinlemeleri (de) kesin olarak engellenmiştir!(26:212) | |
| Bunun içindir ki, (ey insanoğlu,) Allah'la beraber başka bir ilaha başvurma ki kendini azaba uğrayanların arasında bulmayasın.(26:213) | |
| Ve en yakınları(ndan başlayarak erişebildiğin herkesi) uyar(26:214) | |
| ve seni izleyen müminlere kol kanat ger;(26:215) | |
| buna rağmen sana karşı çıkarlarsa, de ki: "Ben sizin yapıp ettiklerinizden sorumlu değilim!"(26:216) | |
| Ve bu yolda, çok acıyıp esirgeyen O yüceler yücesine güven,(26:217) | |
| O ki senin (O'nun yolunda tek başına) ayakta kalmaya çalıştığını da görmektedir,(26:218) | |
| (O'nun huzurunda) saygıyla yere kapananlar arasında yer aldığını da görmektedir;(26:219) | |
| çünkü her şeyi bütün gerçeğiyle bilen (ve dolayısıyla) her şeyi işiten O'dur!(26:220) | |
| Sana o şeytani güçlerin kime indiğini haber vereyim mi?(26:221) | |
| Onlar nerede kendi kendini aldatan günahkar biri varsa ona inerler(26:222) | |
| ki, böyleleri (zaten hep asılsız, aldatıcı şeylere) kulak verir ve onlardan çoğu başkalarına da yalan söylerler.(26:223) | |
| Şairlere gelince, (onlar da kendi kendilerini aldatmaya yatkındırlar ve bu sebeple) onlara (da yalnızca) azgınlar uymaktadır.(26:224) | |
| Görmez misin onların her vadide (sözcüklerin, hayallerin peşinde) şaşkın şaşkın dolaştıklarını;(26:225) | |
| ve (çoğu zaman) yapmadıklarını söyleyegeldiklerini?(26:226) | |
| Ama inanan, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan, Allah'ı sıkça anan, (sadece) haksızlığa uğratıldıkdan sonra kendilerini savunan ve haksızlık yapanların, hangi devrimle devrileceklerini er geç görecekleri (konusunda Allah'ın vaadine güvenen şairler) bu hükmün dışındadır!(26:227) | |
