» 26 / Su’arâ  Suresi:

Kuran Sırası: 26
İniş Sırası: 47

Kırık Meal (Okunuş) Meali
|Tsm: Ta sin mim | (26:1)
|tilke: şunlar | āyātu: ayetleridir | l-kitābi: Kitabın | l-mubīni: apaçık | (26:2)
|leǎlleke: sen neredeyse | bāḣiǔn: helak edeceksin | nefseke: kendini | ellā: diye | yekūnū: etmiyorlar | mu'minīne: iman | (26:3)
|in: eğer | neşe': dilesek | nunezzil: indiririz | ǎleyhim: onların üzerine | mine: -ten | s-semāi: gök- | āyeten: bir mu'cize | feZellet: ve oluverir | eǎ'nāḳuhum: boyunları | lehā: ona | ḣāDiǐyne: eğilip kalmış | (26:4)
|ve mā: ve | ye'tīhim: onlara gelmez | min: hiçbir | ƶikrin: Zikir (uyarı) | mine: -dan | r-raHmāni: Rahman- | muHdeṧin: yeni | illā: | kānū: olmadıkları | ǎnhu: ondan | muǎ'riDīne: yüz çevirici | (26:5)
|feḳad: şüphesiz | keƶƶebū: yalanladılar | feseye'tīhim: ama kendilerine gelecektir | enbā'u: haberleri | : şeyin | kānū: oldukları | bihi: onunla | yestehziūne: alay edip duruyor(lar) | (26:6)
|evelem: | yerav: bakmadılar mı? | ilā: | l-erDi: yeryüzüne | kem: kaç | enbetnā: bitirmişizdir | fīhā: orada | min: çeşitten | kulli: her | zevcin: çifti | kerīmin: güzel | (26:7)
|inne: şüphesiz | : vardır | ƶālike: bunda | lāyeten: bir ibret | vemā: ama yine | kāne: değillerdir | ekṧeruhum: çokları | mu'minīne: inanıcı | (26:8)
|ve inne: ve şüphesiz | rabbeke: Rabbin | lehuve: işte O | l-ǎzīzu: üstündür | r-raHīmu: merhamet edendir | (26:9)
|ve iƶ: hani | nādā: seslenmişti | rabbuke: Rabbin | mūsā: Musa'ya | eni: diye | 'ti: git | l-ḳavme: kavmine | Z-Zālimīne: zalimler | (26:10)
|ḳavme: kavmine | fir'ǎvne: Fir'avn'ın | elā: | yetteḳūne: onlar korunmayacaklar mı? | (26:11)
|ḳāle: (Musa) dedi | rabbi: Rabbim | innī: şüphesiz ben | eḣāfu: korkuyorum | en: diye | yukeƶƶibūni: beni yalanlayacaklar | (26:12)
|ve yeDīḳu: ve daralıyor | Sadrī: göğsüm | ve lā: ve | yenTaliḳu: açılmıyor | lisānī: dilim | feersil: onun için elçilik ver | ilā: | hārūne: Harun'a da | (26:13)
|ve lehum: ve Onların | ǎleyye: bana yükledikleri | ƶenbun: bir suç | feeḣāfu: korkuyorum | en: diye | yeḳtulūni: beni öldürecekler | (26:14)
|ḳāle: (Allah) dedi | kellā: hayır | feƶhebā: ikiniz de gidin | biāyātinā: ayetlerimizle | innā: şüphesiz biz | meǎkum: sizinle beraberiz | mustemiǔne: dinliyoruz | (26:15)
|fe'tiyā: gidin ikiniz | fir'ǎvne: Fir'avn'e | fe ḳūlā: ve deyin ki | innā: gerçekten biz | rasūlu: elçisiyiz | rabbi: Rabbinin | l-ǎālemīne: alemlerin | (26:16)
|en: | ersil: gönder | meǎnā: bizimle beraber | benī: oğullarını | isrāīle: İsrail | (26:17)
|ḳāle: (Fir'avn) dedi ki | elem: | nurabbike: biz seni yetiştirmedik mi? | fīnā: içimizden | velīden: bir çocuk olarak | velebiṧte: ve kalmadın mı? | fīnā: aramızda | min: | ǔmurike: ömründen | sinīne: nice yıllar | (26:18)
|ve feǎlte: ve yaptın | feǎ'leteke: yaptığın | lletī: | feǎlte: o (kötü) işi | ve ente: ve sen | mine: -den(sin) | l-kāfirīne: nankörler- | (26:19)
|ḳāle: (Musa) dedi | feǎltuhā: onu yaptığım | iƶen: zaman | veenā: ben | mine: | D-Dāllīne: dalalette idim | (26:20)
|feferartu: kaçtım | minkum: aranızdan | lemmā: | ḣiftukum: sizden korkunca | fevehebe: sonra verdi | : bana | rabbī: Rabbim | Hukmen: hükümdarlık | ve ceǎlenī: ve beni yaptı | mine: -den | l-murselīne: elçiler- | (26:21)
|ve tilke: ve işte | niǎ'metun: ni'met | temunnuhā: kaktığın | ǎleyye: başıma | en: (yüzündendir) | ǎbbedte: köle yapman | benī: oğullarını | isrāīle: İsrail | (26:22)
|ḳāle: dedi ki | fir'ǎvnu: Fir'avn | ve mā: nedir? | rabbu: Rabbi | l-ǎālemīne: alemlerin | (26:23)
|ḳāle: dedi ki | rabbu: Rabbidir | s-semāvāti: göklerin | vel'erDi: ve yerin | ve mā: ve olanların | beynehumā: ikisi arasında | in: eğer | kuntum: iseniz | mūḳinīne: gerçekten inanan kimseler | (26:24)
|ḳāle: (Fir'avn) dedi | limen: kimselere | Havlehu: çevresinde bulunan | elā: | testemiǔne: işitiyor musunuz? | (26:25)
|ḳāle: (Musa) dedi | rabbukum: sizin Rabbinizdir | ve rabbu: ve Rabbidir | ābāikumu: atalarınızın | l-evvelīne: önceki | (26:26)
|ḳāle: (Fir'avn) dedi | inne: şüphesiz | rasūlekumu: elçiniz | lleƶī: | ursile: gönderilen | ileykum: size | lemecnūnun: mutlaka delidir | (26:27)
|ḳāle: (Musa) dedi | rabbu: Rabbidir | l-meşriḳi: doğunun | velmeğribi: ve batının | ve mā: ve olanların | beynehumā: bunlar arasında | in: eğer | kuntum: iseniz | teǎ'ḳilūne: düşünüyor | (26:28)
|ḳāle: (Fir'avn) dedi | leini: andolsun ki eğer | tteḣaƶte: edinirsen | ilāhen: bir tanrı | ğayrī: benden başka | leec'ǎlenneke: seni mutlaka yapacağım | mine: -dan | l-mescūnīne: zindana atılanlar- | (26:29)
|ḳāle: (Musa) dedi | evelev: | ci'tuke: sana getirsem de mi? | bişey'in: bir şey | mubīnin: apaçık | (26:30)
|ḳāle: (Fir'avn) dedi | fe'ti: getir | bihi: onu | in: eğer | kunte: isen | mine: -dan | S-Sādiḳīne: doğrular- | (26:31)
|feelḳā: sonra attı | ǎSāhu: asasını | fe iƶā: bir de (baktılar ki) | hiye: o | ṧuǎ'bānun: bir ejderha | mubīnun: apaçık | (26:32)
|ve nezeǎ: ve çıkardı | yedehu: elini | fe iƶā: işte | hiye: o (da) | beyDā'u: parıl parıl parlıyor(du) | linnāZirīne: bakanlara | (26:33)
|ḳāle: (Fir'avn) dedi | lilmelei: ileri gelenlere | Havlehu: çevresindeki | inne: şüphesiz | hāƶā: bu | lesāHirun: bir büyücüdür | ǎlīmun: bilen | (26:34)
|yurīdu: istiyor | en: | yuḣricekum: sizi çıkarmak | min: -dan | erDikum: toprağınız- | bisiHrihi: büyüsüyle | femāƶā: o halde ne? | te'murūne: buyurursunuz | (26:35)
|ḳālū: dediler ki | ercih: onu beklet | ve eḣāhu: ve kardeşini | veb'ǎṧ: ve gönder | : | l-medāini: kentlere | Hāşirīne: toplayıcılar | (26:36)
|ye'tūke: sana getirsinler | bikulli: bütün | seHHārin: büyücüleri | ǎlīmin: bilgin | (26:37)
|fecumiǎ: ve bir araya getirildi | s-seHaratu: büyücüler | limīḳāti: belirlenen vaktinde | yevmin: bir günün | meǎ'lūmin: belli | (26:38)
|ve ḳīle: ve denildi | linnāsi: halka da | hel: musunuz? | entum: siz de | muctemiǔne: toplanıyor | (26:39)
|leǎllenā: umarız ki | nettebiǔ: onlara uyarız | s-seHarate: büyücülere | in: eğer | kānū: ise | humu: onlar | l-ğālibīne: üstün gelirler | (26:40)
|felemmā: ne zaman ki | cā'e: geldi(ler) | s-seHaratu: büyücüler | ḳālū: dediler | lifir'ǎvne: Fir'avn'a | einne: var değil mi? | lenā: bize | leecran: bir ücret | in: eğer | kunnā: olursak | neHnu: biz | l-ğālibīne: üstün gelenler | (26:41)
|ḳāle: dedi | neǎm: evet | ve innekum: şüphesiz siz | iƶen: o takdirde | lemine: | l-muḳarrabīne: yakınlardan olacaksınız | (26:42)
|ḳāle: dedi | lehum: onlara | mūsā: Musa | elḳū: atın | : şeyi | entum: siz | mulḳūne: atacağınız | (26:43)
|feelḳav: sonra attılar | Hibālehum: iplerini | ve ǐSiyyehum: ve değneklerini | ve ḳālū: ve dediler | biǐzzeti: şerefine | fir'ǎvne: Fir'avn'ın | innā: biz | leneHnu: elbette biz | l-ğālibūne: galib geleceğiz | (26:44)
|feelḳā: attı | mūsā: Musa | ǎSāhu: asasını | fe iƶā: birden | hiye: o | telḳafu: yutmağa başladı | : şey(ler)i | ye'fikūne: onların uydurdukları | (26:45)
|feulḳiye: derhal kapandılar | s-seHaratu: büyücüler | sācidīne: secdeye | (26:46)
|ḳālū: dediler | āmennā: inandık | birabbi: Rabbine | l-ǎālemīne: alemlerin | (26:47)
|rabbi: Rabbine | mūsā: Musa'nın | ve hārūne: ve Harun'un | (26:48)
|ḳāle: (Fir'avn) dedi | āmentum: inandınız mı? | lehu: ona | ḳable: önce | en: | āƶene: ben izin vermeden | lekum: size | innehu: şüphesiz O | lekebīrukumu: büyüğünüzdür | lleƶī: | ǎllemekumu: size öğreten | s-siHra: büyüyü | felesevfe: öyleyse yakında | teǎ'lemūne: bileceksiniz | leuḳaTTiǎnne: mutlaka keseceğim | eydiyekum: ellerinizi | ve erculekum: ve ayaklarınızı | min: | ḣilāfin: çapraz olarak | veleuSallibennekum: ve asacağım | ecmeǐyne: hepinizi | (26:49)
|ḳālū: dediler | : yok | Deyra: zarar | innā: muhakkak biz | ilā: | rabbinā: Rabbimize | munḳalibūne: döneceğiz | (26:50)
|innā: şüphesiz biz | neTmeǔ: umarız | en: | yeğfira: bağışlayacağını | lenā: bizi | rabbunā: Rabbimizin | ḣaTāyānā: hatalarımızı | en: için | kunnā: olduğumuz | evvele: ilk | l-mu'minīne: inananlar | (26:51)
|ve evHaynā: ve vahyettik | ilā: | mūsā: Musa'ya | en: diye | esri: geceleyin yürüt | biǐbādī: kullarımı | innekum: siz mutlaka | muttebeǔne: takibedileceksiniz | (26:52)
|feersele: sonra gönderdi | fir'ǎvnu: Fir'avn | : | l-medāini: kentlere | Hāşirīne: (asker) toplayıcılar | (26:53)
|inne: şüphesiz | hā'ulā'i: şunlar | leşirƶimetun: topluluktur | ḳalīlūne: az bir | (26:54)
|ve innehum: ve elbette onlar | lenā: bizi | leğāiZūne: kızdırmaktadırlar | (26:55)
|ve innā: ve mutlaka biz | lecemīǔn: bir cemaatiz | Hāƶirūne: ihtiyatlı | (26:56)
|feeḣracnāhum: böylece biz onları çıkardık | min: -den | cennātin: bahçeler(in)- | ve ǔyūnin: ve çeşmeler(inden) | (26:57)
|ve kunūzin: ve hazineler(inden) | ve meḳāmin: ve yer(lerinden) | kerīmin: o güzel | (26:58)
|keƶālike: böylece | ve evraṧnāhā: bunları miras yaptık | benī: oğullarına | isrāīle: İsrail | (26:59)
|feetbeǔhum: onların ardına düştüler | muşriḳīne: güneş doğarken | (26:60)
|felemmā: ne zaman ki | terā'ā: birbirini görünce | l-cem'ǎāni: iki topluluk | ḳāle: dedi(ler) | eSHābu: adamları | mūsā: Musa'nın | innā: şüphesiz biz | lemudrakūne: işte yakalandık | (26:61)
|ḳāle: (Musa) dedi | kellā: hayır | inne: şüphesiz | meǐye: benimle beraberdir | rabbī: Rabbim | seyehdīni: bana yol gösterecektir | (26:62)
|feevHaynā: diye vahyettik | ilā: | mūsā: Musa'ya | eni: | Drib: vur | biǎSāke: değneğinle | l-beHra: denize | fenfeleḳa: sonra yarıldı | fe kāne: ve oldu | kullu: her | firḳin: bölüm | kāTTavdi: bir dağ gibi | l-ǎZīmi: kocaman | (26:63)
|ve ezlefnā: ve yaklaştırdık | ṧemme: buraya | l-āḣarīne: ötekileri | (26:64)
|ve enceynā: ve kurtardık | mūsā: Musa'yı | ve men: ve olanları | meǎhu: beraberinde | ecmeǐyne: hepsini | (26:65)
|ṧumme: sonra | eğraḳnā: boğduk | l-āḣarīne: ötekilerini | (26:66)
|inne: muhakkak ki | : vardır | ƶālike: bunda | lāyeten: bir ibret | vemā: ama | kāne: | ekṧeruhum: çokları | mu'minīne: inanmazlar | (26:67)
|ve inne: ve şüphesiz | rabbeke: Rabbin | lehuve: O'dur | l-ǎzīzu: üstün olan | r-raHīmu: merhamet eden | (26:68)
|vetlu: oku | ǎleyhim: onlara | nebee: haberini | ibrāhīme: İbrahim'in | (26:69)
|: hani | ḳāle: demişti | liebīhi: babasına | ve ḳavmihi: ve kavmine | : neye? | teǎ'budūne: tapıyorsunuz | (26:70)
|ḳālū: dediler | neǎ'budu: tapıyoruz | eSnāmen: putlara | feneZellu: duruyoruz | lehā: onların önünde | ǎākifīne: ibadete | (26:71)
|ḳāle: dedi ki | hel: -mı? | yesmeǔnekum: onlar sizi işitiyorlar- | : zaman | ted'ǔne: du'a ettiğiniz | (26:72)
|ev: yahut | yenfeǔnekum: size fayda verebiliyorlar (mı?) | ev: veya | yeDurrūne: zarar verebiliyorlar( mı)? | (26:73)
|ḳālū: dediler | bel: hayır | vecednā: bulduk | ābā'enā: babalarımızı | keƶālike: böyle | yef'ǎlūne: yaparlarken | (26:74)
|ḳāle: dedi | eferaeytum: gördünüz mü? | : neye | kuntum: | teǎ'budūne: tapıyorsunuz | (26:75)
|entum: siz | ve ābā'ukumu: ve atalarınız | l-eḳdemūne: eski | (26:76)
|feinnehum: onlar | ǎduvvun: düşmanımdır | : benim | illā: yalnız hariç | rabbe: Rabbi | l-ǎālemīne: alemlerin | (26:77)
|Elleƶī: | ḣaleḳanī: beni yaratan | fe huve: O'dur | yehdīni: bana yol gösteren | (26:78)
|velleƶī: ve | huve: O'dur | yuT'ǐmunī: bana yediren | ve yesḳīni: ve içiren | (26:79)
|ve iƶā: ve zaman | meriDtu: hastalandığım | fehuve: O'dur | yeşfīni: bana şifa veren | (26:80)
|velleƶī: O'dur | yumītunī: beni öldürecek olan | ṧumme: sonra | yuHyīni: diriltecek olan | (26:81)
|velleƶī: ve O'dur | eTmeǔ: umduğum | en: | yeğfira: afftmesini | : beni | ḣaTīetī: hatamı | yevme: günü | d-dīni: din (ceza) | (26:82)
|rabbi: Rabbim | heb: ver | : bana | Hukmen: hüküm | ve elHiḳnī: ve beni kat | biS-SāliHīne: Salihler arasına | (26:83)
|vec'ǎl: ve nasib eyle | : bana | lisāne: dili | Sidḳin: doğruluk | : içinde | l-āḣirīne: sonra gelenler | (26:84)
|vec'ǎlnī: ve beni kıl | min: -nden | veraṧeti: varisleri- | cenneti: cennetinin | n-neǐymi: ni'met(i bol olan) | (26:85)
|veğfir: ve bağışla | liebī: babamı | innehu: çünkü o | kāne: | mine: -dandır | D-Dāllīne: sapıklar- | (26:86)
|ve lā: | tuḣzinī: beni utandırma | yevme: gün | yub'ǎṧūne: diriltilecekleri | (26:87)
|yevme: o gün | : | yenfeǔ: fayda vermez | mālun: (ne) mal | ve lā: ne de | benūne: oğullar | (26:88)
|illā: dışındakine | men: kimse | etā: getiren | llahe: Allah'a | biḳalbin: kalb | selīmin: sağlam ve temiz | (26:89)
|ve uzlifeti: ve yaklaştırılır | l-cennetu: cennet | lilmutteḳīne: muttakiler için | (26:90)
|ve burrizeti: ve karşısına çıkarılır | l-ceHīmu: cehennem | lilğāvīne: azgınların | (26:91)
|ve ḳīle: ve denilir | lehum: onlara | eyne: hani nerede? | : şeyler | kuntum: | teǎ'budūne: taptıklarınız | (26:92)
|min: | dūni: başkası | llahi: Allah'tan | hel: -mı? | yenSurūnekum: size yardım ediyorlar- | ev: yahut | yenteSirūne: kendilerine yardımları dokunuyor (mu?) | (26:93)
|fekubkibū: tepe taklak atılırlar | fīhā: oraya | hum: onlar | velğāvūne: ve azgınlar | (26:94)
|ve cunūdu: ve askerleri | iblīse: İblis'in | ecmeǔne: bütün | (26:95)
|ḳālū: derler ki | vehum: onlar | fīhā: orada | yeḣteSimūne: çekişerek | (26:96)
|tāllehi: vallahi | in: gerçekten | kunnā: biz -imişiz | lefī: içinde | Delālin: bir sapıklık | mubīnin: apaçık | (26:97)
|: çünkü | nusevvīkum: sizi eşit tutuyorduk | birabbi: Rabbine | l-ǎālemīne: alemlerin | (26:98)
|ve mā: | eDellenā: bizi saptıramazlar | illā: bakası | l-mucrimūne: suçlulardan | (26:99)
|femā: artık yoktur | lenā: bizim | min: | şāfiǐyne: şefa'atçilerimiz | (26:100)
|ve lā: ve yoktur | Sadīḳin: bir dostumuz | Hamīmin: sıcak | (26:101)
|felev: ah keşke | enne: | lenā: bizim için olsa | kerraten: bir (dönüş) daha | fenekūne: ve olsak | mine: -dan | l-mu'minīne: inananlar- | (26:102)
|inne: muhakkak ki | : vardır | ƶālike: bunda | lāyeten: bir ibret | vemā: ama yine | kāne: olmazlar | ekṧeruhum: çokları | mu'minīne: inananlardan | (26:103)
|ve inne: şüphesiz | rabbeke: Rabbin | lehuve: O'dur | l-ǎzīzu: üstün olan | r-raHīmu: merhamet eden | (26:104)
|keƶƶebet: yalanladı | ḳavmu: kavmi | nūHin: Nuh | l-murselīne: gönderilen elçileri | (26:105)
|: hani | ḳāle: demişti | lehum: onlara | eḣūhum: kardeşleri | nūHun: Nuh | elā: | tetteḳūne: korunmaz mısınız? | (26:106)
|innī: muhakkak ben | lekum: sizin için | rasūlun: bir elçiyim | emīnun: güvenilir | (26:107)
|fetteḳū: korkun | llahe: Allah'tan | ve eTīǔni: ve bana ita'at edin | (26:108)
|ve mā: ve | eselukum: ben sizden istemiyorum | ǎleyhi: buna karşı | min: hiç | ecrin: bir ücret | in: yoktur | ecriye: bana bir ücret | illā: başka | ǎlā: ait olandan | rabbi: Rabbine | l-ǎālemīne: alemlerin | (26:109)
|fetteḳū: öyle ise korkun | llahe: Allah'tan | ve eTīǔni: ve bana ita'at edin | (26:110)
|ḳālū: dediler ki | enu'minu: biz inanır mıyız? | leke: sana | vettebeǎke: uymuşken | l-erƶelūne: bayağı kimseler | (26:111)
|ḳāle: dedi ki | ve mā: ve | ǐlmī: ben bilmem | bimā: şeyleri | kānū: oldukları | yeǎ'melūne: onların yapıyor | (26:112)
|in: doğrusu | Hisābuhum: onların hesabı | illā: ancak | ǎlā: aittir | rabbī: Rabbime | lev: eğer | teş'ǔrūne: düşünürseniz | (26:113)
|ve mā: ve değilim | enā: ben | biTāridi: kovacak | l-mu'minīne: inananları | (26:114)
|in: değilim | enā: ben | illā: başka | neƶīrun: bir uyarıcı(dan) | mubīnun: apaçık | (26:115)
|ḳālū: dediler | lein: eğer | lem: | tentehi: vazgeçmezsen | : EY/HEY/AH | nūHu: Nuh | letekūnenne: mutlaka olacaksın | mine: -dan | l-mercūmīne: taşlananlar- | (26:116)
|ḳāle: (Nuh) dedi | rabbi: Rabbim | inne: şüphesiz | ḳavmī: kavmim | keƶƶebūni: beni yalanladı | (26:117)
|fefteH: o halde aç | beynī: benimle | ve beynehum: onların arasını | fetHen: (kesin hükümle) açarak | ve neccinī: ve beni kurtar | ve men: ve bulunanları | meǐye: benimle beraber | mine: -den | l-mu'minīne: mü'minler- | (26:118)
|feenceynāhu: biz de onu kurtardık | ve men: ve bulunanları | meǎhu: onunla beraber | : içinde | l-fulki: gemi | l-meşHūni: dolu | (26:119)
|ṧumme: sonra | eğraḳnā: boğduk | beǎ'du: bunun ardından | l-bāḳīne: geride kalanları | (26:120)
|inne: muhakkak ki | : vardır | ƶālike: bunda | lāyeten: bir ibret | vemā: ama yine | kāne: değildir | ekṧeruhum: çokları | mu'minīne: inananlardan | (26:121)
|ve inne: ve şüphesiz | rabbeke: Rabbin | lehuve: işte O'dur | l-ǎzīzu: üstün olan | r-raHīmu: merhamet eden | (26:122)
|keƶƶebet: yalanladı | ǎādun: Ad (kavmi) de | l-murselīne: gönderilen elçileri | (26:123)
|: hani | ḳāle: demişti | lehum: onlara | eḣūhum: kardeşleri | hūdun: Hud | elā: | tetteḳūne: korunmaz mısınız? | (26:124)
|innī: şüphesiz ben | lekum: sizin için | rasūlun: bir elçiyim | emīnun: güvenilir | (26:125)
|ve mā: | eselukum: ben sizden istemiyorum | ǎleyhi: buna karşı | min: hiç | ecrin: bir ücret | in: | ecriye: benim ücretim | illā: ancak | ǎlā: aittir | rabbi: Rabbine | l-ǎālemīne: alemlerin | (26:127)
|etebnūne: siz yapıyor musunuz? | bikulli: her | rīǐn: tepeye (yol üzerine) | āyeten: bir işaret (saraylar) | teǎ'beṧūne: eğleniyor (musunuz?) | (26:128)
|ve tetteḣiƶūne: ve ediniyorsunuz | meSāniǎ: köşkler (ve müstahkem kaleler) | leǎllekum: belki | teḣludūne: ebedi yaşarsınız diye | (26:129)
|ve iƶā: ve zaman | beTaştum: yakaladığınız | beTaştum: yakalıyorsunuz | cebbārīne: zorbalar gibi | (26:130)
|fetteḳū: o halde korkun | llahe: Allah'tan | ve eTīǔni: ve bana ita'at edin | (26:131)
|vetteḳū: ve korkun | lleƶī: kimseden | emeddekum: size bol bol veren | bimā: şeyleri (ni'metleri) | teǎ'lemūne: bildiğiniz | (26:132)
|emeddekum: ki O size vermiştir | bien'ǎāmin: davarlar | ve benīne: ve oğullar | (26:133)
|ve cennātin: ve bahçeler | ve ǔyūnin: ve çeşmeler | (26:134)
|innī: doğrusu ben | eḣāfu: korkuyorum | ǎleykum: size | ǎƶābe: azabından | yevmin: bir günün | ǎZīmin: büyük | (26:135)
|ḳālū: dediler ki | sevā'un: aynıdır | ǎleynā: bizce | eveǎZte: öğüt versen de | em: veya | lem: | tekun: olmasan da | mine: -den | l-vāǐZīne: öğüt verenler- | (26:136)
|in: değildir | hāƶā: bu (davranışımız) | illā: başka | ḣuluḳu: ahlakı(ndan) | l-evvelīne: evvelkilerin | (26:137)
|ve mā: ve değiliz | neHnu: biz | bimuǎƶƶebīne: azaba uğratılacak | (26:138)
|fekeƶƶebūhu: onu yalanladılar | feehleknāhum: biz de onları helak ettik | inne: muhakkak ki | : vardır | ƶālike: bunda | lāyeten: bir ibret | vemā: ama yine | kāne: değildir | ekṧeruhum: çokları | mu'minīne: inananlardan | (26:139)
|ve inne: şüphesiz | rabbeke: Rabbin | lehuve: işte O'dur | l-ǎzīzu: üstün olan | r-raHīmu: merhamet eden | (26:140)
|keƶƶebet: yalanladı | ṧemūdu: Semud (kavmi) de | l-murselīne: gönderilen elçileri | (26:141)
|: hani | ḳāle: demişti ki | lehum: onlara | eḣūhum: kardeşleri | SāliHun: Salih | elā: | tetteḳūne: korunmaz mısınız? | (26:142)
|innī: doğrusu ben | lekum: sizin için | rasūlun: bir elçiyim | emīnun: güvenilir | (26:143)
|ve mā: | eselukum: ben sizden istemiyorum | ǎleyhi: buna karşı | min: hiç | ecrin: bir ücret | in: | ecriye: benim ücretim | illā: yalnız | ǎlā: aittir | rabbi: Rabbine | l-ǎālemīne: alemlerin | (26:145)
|etutrakūne: bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz? | : içinde | : | hāhunā: burada | āminīne: güven | (26:146)
|: içinde | cennātin: bahçeler | ve ǔyūnin: ve çeşme başlarında | (26:147)
|ve zurūǐn: ve ekinler arasında | ve neḣlin: ve hurmalıklarda | Tal'ǔhā: tomurcuklu | heDīmun: yumuşak | (26:148)
|ve tenHitūne: ve yontuyorsunuz | mine: -dan | l-cibāli: dağlar- | buyūten: evler | fārihīne: ustalıkla | (26:149)
|ve lā: | tuTīǔ: uymayın | emra: emrine | l-musrifīne: aşırıların | (26:151)
|elleƶīne: kimselerin | yufsidūne: bozgunculuk yapan | : | l-erDi: yeryüzünde | ve lā: ve | yuSliHūne: ıslah etmeyenlerin | (26:152)
|ḳālū: dediler | innemā: doğrusu | ente: sen | mine: -densin | l-museHHarīne: iyice büyülenmişler- | (26:153)
|: değilsin | ente: sen | illā: başka | beşerun: bir insandan | miṧlunā: bizim gibi | fe'ti: bize getir | biāyetin: bir mu'cize | in: eğer | kunte: isen | mine: -dan | S-Sādiḳīne: doğrular- | (26:154)
|ḳāle: dedi ki | hāƶihi: işte bu | nāḳatun: dişi devedir | lehā: onun vardır | şirbun: su içme hakkı | velekum: ve sizin vardır | şirbu: su içme hakkı | yevmin: bir gün | meǎ'lūmin: belli | (26:155)
|ve lā: sakın | temessūhā: ona dokundurmayın | bisū'in: bir kötülük | feye'ḣuƶekum: sonra sizi yakalar | ǎƶābu: azabı | yevmin: bir günün | ǎZīmin: büyük | (26:156)
|feǎḳarūhā: nihayet onu kestiler | feeSbeHū: ama oldular | nādimīne: pişman | (26:157)
|feeḣaƶehumu: ve onları yakaladı | l-ǎƶābu: azab | inne: muhakkak ki | : vardır | ƶālike: bunda | lāyeten: bir ibret | vemā: ama yine | kāne: değildir | ekṧeruhum: çokları | mu'minīne: inananlardan | (26:158)
|keƶƶebet: yalanladı | ḳavmu: kavmi | lūTin: Lut | l-murselīne: gönderilen elçileri | (26:160)
|: hani | ḳāle: demişti | lehum: onlara | eḣūhum: kardeşleri | lūTun: Lut | elā: | tetteḳūne: korunmaz mısınız? | (26:161)
|ete'tūne: -mi gidiyorsunuz? | ƶ-ƶukrāne: erkeklere | mine: içinde | l-ǎālemīne: alemlerin | (26:165)
|ve teƶerūne: ve bırakıyor (musunuz?) | : şeyleri | ḣaleḳa: yarattığı | lekum: sizin için | rabbukum: Rabbinizin | min: | ezvācikum: eşlerinizi | bel: bilakis | entum: siz | ḳavmun: bir kavimsiniz | ǎādūne: sınırı aşan | (26:166)
|ḳālū: dediler | lein: andolsun eğer | lem: | tentehi: vazgeçmezsen | : EY/HEY/AH | lūTu: Lut | letekūnenne: mutlaka olacaksın | mine: -den | l-muḣracīne: sürülenler- | (26:167)
|ḳāle: (Lut) dedi ki | innī: şüphesiz ben | liǎmelikum: sizin bu işinize | mine: | l-ḳālīne: kızanlardanım | (26:168)
|rabbi: Rabbim | neccinī: beni kurtar | ve ehlī: ve ailemi | mimmā: şeylerden | yeǎ'melūne: yaptıkları | (26:169)
|fenecceynāhu: biz de onu kurtardık | ve ehlehu: ve ailesini | ecmeǐyne: tamamen | (26:170)
|illā: yalnız hariç | ǎcūzen: bir koca karı | : arasında | l-ğābirīne: geride kalanlar | (26:171)
|ṧumme: sonra | demmernā: helak ettik | l-āḣarīne: ötekilerini | (26:172)
|ve emTarnā: ve yağdırdık | ǎleyhim: üzerlerine | meTaran: bir yağmur | fe sā'e: çok kötü oldu | meTaru: yağmuru | l-munƶerīne: uyarılanların | (26:173)
|keƶƶebe: yalanladı | eSHābu: halkı | l-eyketi: Eyke | l-murselīne: gönderilen elçileri | (26:176)
|: hani | ḳāle: demişti | lehum: onlara | şuǎybun: Şu'ayb | elā: | tetteḳūne: korunmaz mısınız? | (26:177)
|ve mā: ve | eselukum: ben sizden istemiyorum | ǎleyhi: buna karşı | min: hiç | ecrin: bir ücret | in: | ecriye: benim ücretim | illā: yalnız | ǎlā: aittir | rabbi: Rabbine | l-ǎālemīne: alemlerin | (26:180)
|evfū: tam yapın | l-keyle: ölçüyü | ve lā: ve | tekūnū: olmayın | mine: -den | l-muḣsirīne: eksiltenler- | (26:181)
|ve zinū: tartın | bil-ḳisTāsi: terazi ile | l-musteḳīmi: dosdoğru | (26:182)
|ve lā: ve | tebḣasū: kısmayın | n-nāse: insanların | eşyā'ehum: haklarını | ve lā: ve | teǎ'ṧev: karışıklık çıkarmayın | : | l-erDi: yeryüzünde | mufsidīne: bozgunculuk yaparak | (26:183)
|vetteḳū: ve korkun | lleƶī: | ḣaleḳakum: sizi yaratandan | velcibillete: ve nesilleri | l-evvelīne: önceki | (26:184)
|ḳālū: dediler ki | innemā: muhakkak | ente: sen | mine: -densin | l-museHHarīne: iyice büyülenmişler- | (26:185)
|ve mā: ve değilsin | ente: sen | illā: başka bir şey | beşerun: bir insandan | miṧlunā: bizim gibi | ve in: ve | neZunnuke: biz seni sanıyoruz | lemine: -dan | l-kāƶibīne: mutlaka yalancılar- | (26:186)
|feesḳiT: o halde düşür | ǎleynā: üzerimize | kisefen: parçalar | mine: -ten | s-semāi: gök- | in: eğer | kunte: isen | mine: -dan | S-Sādiḳīne: doğrular- | (26:187)
|ḳāle: dedi | rabbī: Rabbim | eǎ'lemu: daha iyi bilir | bimā: şeyi | teǎ'melūne: yaptığınız | (26:188)
|fekeƶƶebūhu: fakat onu yalanladılar | feeḣaƶehum: nihayet onları yakaladı | ǎƶābu: azabı | yevmi: gününün | Z-Zulleti: gölge | innehu: gerçekten o | kāne: idi | ǎƶābe: azabı | yevmin: bir günün | ǎZīmin: büyük | (26:189)
|ve innehu: muhakkak ki o (Kur'an) | letenzīlu: indirmesidir | rabbi: Rabbinin | l-ǎālemīne: alemlerin | (26:192)
|nezele: indirdi | bihi: onu | r-rūHu: Ruhu'(l-Emin) | l-emīnu: (Ruhu')l-Emin | (26:193)
|ǎlā: | ḳalbike: senin kalbine | litekūne: olman için | mine: -dan | l-munƶirīne: uyarıcılar- | (26:194)
|bilisānin: bir dille | ǎrabiyyin: Arapça | mubīnin: apaçık | (26:195)
|ve innehu: şüphesiz o | lefī: vardır | zuburi: Kitaplarında | l-evvelīne: evvelkilerin | (26:196)
|evelem: | yekun: değil mi? | lehum: onlar için | āyeten: bir delil | en: | yeǎ'lemehu: onu bilmesi | ǔlemā'u: bilginlerinin | benī: oğulları | isrāīle: İsrail | (26:197)
|velev: ve şayet | nezzelnāhu: biz onu indirseydik | ǎlā: üzerine | beǎ'Di: biri | l-eǎ'cemīne: yabancılardan | (26:198)
|fe ḳaraehu: onu okusaydı | ǎleyhim: onlara | : | kānū: olmazlardı | bihi: ona | mu'minīne: inanıyor | (26:199)
|keƶālike: öylece | seleknāhu: biz onu soktuk | : içine | ḳulūbi: kalbleri | l-mucrimīne: suçluların | (26:200)
|: | yu'minūne: inanmazlar | bihi: ona | Hattā: kadar | yeravu: görünceye | l-ǎƶābe: azabı | l-elīme: acıklı | (26:201)
|fe ye'tiyehum: (azab) onlara gelir de | beğteten: ansızın | vehum: onlar | : hiç | yeş'ǔrūne: farkında olmazlar | (26:202)
|feyeḳūlū: derler | hel: -miyiz? | neHnu: biz | munZerūne: süre verilerlerden | (26:203)
|efebiǎƶābinā: bizim azabımızı mı? | yesteǎ'cilūne: acele istiyorlar | (26:204)
|eferaeyte: gödün mü? | in: eğer | metteǎ'nāhum: biz onları yaşatsak | sinīne: yıllarca | (26:205)
|ṧumme: sonra | cā'ehum: kendilerine gelse | : şey | kānū: oldukları | yūǎdūne: tehdid ediliyor | (26:206)
|: yoktur | eğnā: (hiç) yararı | ǎnhum: kendilerine | : şeylerin | kānū: oldukları | yumetteǔne: yaşatılıyor | (26:207)
|ve mā: ve | ehleknā: biz helak etmedik | min: hiçbir | ḳaryetin: kenti | illā: olmayan | lehā: onun | munƶirūne: uyarıcıları | (26:208)
|ƶikrā: uyarırlardı | ve mā: ve | kunnā: biz değildik | Zālimīne: zulmediciler | (26:209)
|ve mā: ve | tenezzelet: indirmedi | bihi: O'nu (Kur'an'ı) | ş-şeyāTīnu: şeytanlar | (26:210)
|ve mā: | yenbeğī: bu yaraşmaz | lehum: onlara | ve mā: ve zaten | yesteTīǔne: yapamazlar | (26:211)
|innehum: çünkü onlar | ǎni: | s-sem'ǐ: işitmekten | lemeǎ'zūlūne: uzaklaştırılmışlardır | (26:212)
|felā: o halde | ted'ǔ: çağırma | meǎ: ile beraber | llahi: Allah | ilāhen: bir tanrı | āḣara: başka | fetekūne: sonra olursun | mine: -den | l-muǎƶƶebīne: azabedilenler- | (26:213)
|ve enƶir: ve uyar | ǎşīrateke: akrabanı | l-eḳrabīne: en yakın | (26:214)
|veḣfiD: ve indir | cenāHake: kanadını | limeni: kimselere | ttebeǎke: sana uyan | mine: -den | l-mu'minīne: mü'minler- | (26:215)
|fein: şayet | ǎSavke: sana karşı gelirlerse | feḳul: de ki | innī: şüphesiz ben | berī'un: uzağım | mimmā: şeylerden | teǎ'melūne: sizin yaptıklarınız | (26:216)
|ve teve kkel: ve tevekkül et | ǎlā: üzerine | l-ǎzīzi: galib olan | r-raHīmi: ve esirgeyene | (26:217)
|Elleƶī: ki O | yerāke: seni görür | Hīne: zaman | teḳūmu: doğrulduğun | (26:218)
|ve teḳallubeke: ve döndürüldüğün | : -içinde | s-sācidīne: saygı- | (26:219)
|innehu: ki O | huve: onu | s-semīǔ: işitir | l-ǎlīmu: bilir | (26:220)
|hel: -mi? | unebbiukum: size haber vereyim- | ǎlā: üzerine | men: kim | tenezzelu: ineceğini | ş-şeyāTīnu: şeytanların | (26:221)
|tenezzelu: onlar inerler | ǎlā: üzerine | kulli: her | effākin: yalancı | eṧīmin: günahkar | (26:222)
|yulḳūne: kulak verirler | s-sem'ǎ: işitilene | ve ekṧeruhum: ve çokları da | kāƶibūne: yalan söylerler | (26:223)
|ve şşuǎrā'u: ve Şa'irler | yettebiǔhumu: onlar uyarlar | l-ğāvūne: azgınlara | (26:224)
|elem: | tera: görmez misin? | ennehum: onlar | : | kulli: her | vādin: vadide | yehīmūne: şaşkın şaşkın dolaşırlar | (26:225)
|ve ennehum: ve onlar | yeḳūlūne: söylerler | : şeyleri | : | yef'ǎlūne: yapmayacakları | (26:226)
|illā: ancak hariç | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | ve ǎmilū: ve yapanlar | S-SāliHāti: iyi işler | ve ƶekerū: ve ananlar | llahe: Allah'ı | keṧīran: çokça | venteSarū: ve üstün gelmeğe çalışanlar | min: | beǎ'di: sonra | : | Zulimū: kendilerine zulmedildikten | ve seyeǎ'lemu: ve yakında bileceklerdir | elleƶīne: kimseler | Zelemū: zulmeden(ler) | eyye: nasıl | munḳalebin: bir devrimle | yenḳalibūne: devrileceklerini | (26:227)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}