» 7 / A’râf  155:

Kuran Sırası: 7
İniş Sırası: 39
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206

 » 7 / A’râf  Suresi: 155
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَاخْتَارَ (VEḢTER) = veḣtāra : ve seçti
2. مُوسَىٰ (MVS) = mūsā : Musa
3. قَوْمَهُ (GVMH) = ḳavmehu : kavminden
4. سَبْعِينَ (SBAYN) = seb'ǐyne : yetmiş
5. رَجُلًا (RCLE) = raculen : adam
6. لِمِيقَاتِنَا (LMYGETNE) = limīḳātinā : bizimle buluşma vakti için
7. فَلَمَّا (FLME) = felemmā : ne zaman ki
8. أَخَذَتْهُمُ (ÊḢZ̃THM) = eḣaƶethumu : onları yakalayınca
9. الرَّجْفَةُ (ELRCFT) = r-racfetu : sarsıntı
10. قَالَ (GEL) = ḳāle : (Musa) dedi ki
11. رَبِّ (RB) = rabbi : Rabbim
12. لَوْ (LV) = lev : şayet
13. شِئْتَ (ŞÙT) = şi'te : dileseydin
14. أَهْلَكْتَهُمْ (ÊHLKTHM) = ehlektehum : bunları da helak ederdin
15. مِنْ (MN) = min :
16. قَبْلُ (GBL) = ḳablu : daha önce
17. وَإِيَّايَ (VÎYEY) = ve iyyāye : ve beni de
18. أَتُهْلِكُنَا (ÊTHLKNE) = etuhlikunā : bizi helak mı edeceksin?
19. بِمَا (BME) = bimā : ötürü
20. فَعَلَ (FAL) = feǎle : yaptıklarından
21. السُّفَهَاءُ (ELSFHEÙ) = s-sufehā'u : bazı beyinsizlerin
22. مِنَّا (MNE) = minnā : içimizden
23. إِنْ (ÎN) = in :
24. هِيَ (HY) = hiye : bu (iş)
25. إِلَّا (ÎLE) = illā : başka bir şey değildir
26. فِتْنَتُكَ (FTNTK) = fitnetuke : senin imtihanından
27. تُضِلُّ (TŽL) = tuDillu : şaşırtırsın
28. بِهَا (BHE) = bihā : onunla
29. مَنْ (MN) = men :
30. تَشَاءُ (TŞEÙ) = teşā'u : dilediğini
31. وَتَهْدِي (VTHD̃Y) = ve tehdī : ve yol gösterirsin
32. مَنْ (MN) = men :
33. تَشَاءُ (TŞEÙ) = teşā'u : dilediğine
34. أَنْتَ (ÊNT) = ente : sen
35. وَلِيُّنَا (VLYNE) = veliyyunā : bizim velimizsin
36. فَاغْفِرْ (FEĞFR) = feğfir : bağışla
37. لَنَا (LNE) = lenā : bizi
38. وَارْحَمْنَا (VERḪMNE) = verHamnā : ve bize acı
39. وَأَنْتَ (VÊNT) = ve ente : ve sen
40. خَيْرُ (ḢYR) = ḣayru : en iyisisin
41. الْغَافِرِينَ (ELĞEFRYN) = l-ğāfirīne : bağışlayanların
ve seçti | Musa | kavminden | yetmiş | adam | bizimle buluşma vakti için | ne zaman ki | onları yakalayınca | sarsıntı | (Musa) dedi ki | Rabbim | şayet | dileseydin | bunları da helak ederdin | | daha önce | ve beni de | bizi helak mı edeceksin? | ötürü | yaptıklarından | bazı beyinsizlerin | içimizden | | bu (iş) | başka bir şey değildir | senin imtihanından | şaşırtırsın | onunla | | dilediğini | ve yol gösterirsin | | dilediğine | sen | bizim velimizsin | bağışla | bizi | ve bize acı | ve sen | en iyisisin | bağışlayanların |

[ḢYR] [] [GVM] [SBA] [RCL] [VGT] [] [EḢZ̃] [RCF] [GVL] [RBB] [] [ŞYE] [HLK] [] [GBL] [] [HLK] [] [FAL] [SFH] [] [] [] [] [FTN] [ŽLL] [] [] [ŞYE] [HD̃Y] [] [ŞYE] [] [VLY] [ĞFR] [] [RḪM] [] [ḢYR] [ĞFR]
VEḢTER MVS GVMH SBAYN RCLE LMYGETNE FLME ÊḢZ̃THM ELRCFT GEL RB LV ŞÙT ÊHLKTHM MN GBL VÎYEY ÊTHLKNE BME FAL ELSFHEÙ MNE ÎN HY ÎLE FTNTK TŽL BHE MN TŞEÙ VTHD̃Y MN TŞEÙ ÊNT VLYNE FEĞFR LNE VERḪMNE VÊNT ḢYR ELĞEFRYN

veḣtāra mūsā ḳavmehu seb'ǐyne raculen limīḳātinā felemmā eḣaƶethumu r-racfetu ḳāle rabbi lev şi'te ehlektehum min ḳablu ve iyyāye etuhlikunā bimā feǎle s-sufehā'u minnā in hiye illā fitnetuke tuDillu bihā men teşā'u ve tehdī men teşā'u ente veliyyunā feğfir lenā verHamnā ve ente ḣayru l-ğāfirīne
واختار موسى قومه سبعين رجلا لميقاتنا فلما أخذتهم الرجفة قال رب لو شئت أهلكتهم من قبل وإياي أتهلكنا بما فعل السفهاء منا إن هي إلا فتنتك تضل بها من تشاء وتهدي من تشاء أنت ولينا فاغفر لنا وارحمنا وأنت خير الغافرين

 » 7 / A’râf  Suresi: 155
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
واختار خ ي ر | ḢYR VEḢTER veḣtāra ve seçti And chose
موسى | MVS mūsā Musa Musa
قومه ق و م | GVM GVMH ḳavmehu kavminden (from) his people
سبعين س ب ع | SBA SBAYN seb'ǐyne yetmiş seventy
رجلا ر ج ل | RCL RCLE raculen adam men
لميقاتنا و ق ت | VGT LMYGETNE limīḳātinā bizimle buluşma vakti için for Our appointment.
فلما | FLME felemmā ne zaman ki Then when
أخذتهم ا خ ذ | EḢZ̃ ÊḢZ̃THM eḣaƶethumu onları yakalayınca seized them
الرجفة ر ج ف | RCF ELRCFT r-racfetu sarsıntı the earthquake
قال ق و ل | GVL GEL ḳāle (Musa) dedi ki he said,
رب ر ب ب | RBB RB rabbi Rabbim """O my Lord!"
لو | LV lev şayet If
شئت ش ي ا | ŞYE ŞÙT şi'te dileseydin you (had) willed,
أهلكتهم ه ل ك | HLK ÊHLKTHM ehlektehum bunları da helak ederdin You (could) have destroyed them
من | MN min from
قبل ق ب ل | GBL GBL ḳablu daha önce before
وإياي | VÎYEY ve iyyāye ve beni de and me.
أتهلكنا ه ل ك | HLK ÊTHLKNE etuhlikunā bizi helak mı edeceksin? Would You destroy us
بما | BME bimā ötürü for what
فعل ف ع ل | FAL FAL feǎle yaptıklarından did
السفهاء س ف ه | SFH ELSFHEÙ s-sufehā'u bazı beyinsizlerin the foolish
منا | MNE minnā içimizden among us?
إن | ÎN in Not
هي | HY hiye bu (iş) it (was)
إلا | ÎLE illā başka bir şey değildir but
فتنتك ف ت ن | FTN FTNTK fitnetuke senin imtihanından Your trial,
تضل ض ل ل | ŽLL TŽL tuDillu şaşırtırsın You let go astray
بها | BHE bihā onunla by it
من | MN men whom
تشاء ش ي ا | ŞYE TŞEÙ teşā'u dilediğini You will
وتهدي ه د ي | HD̃Y VTHD̃Y ve tehdī ve yol gösterirsin and You guide
من | MN men whom
تشاء ش ي ا | ŞYE TŞEÙ teşā'u dilediğine You will.
أنت | ÊNT ente sen You
ولينا و ل ي | VLY VLYNE veliyyunā bizim velimizsin (are) our Protector,
فاغفر غ ف ر | ĞFR FEĞFR feğfir bağışla so forgive
لنا | LNE lenā bizi us
وارحمنا ر ح م | RḪM VERḪMNE verHamnā ve bize acı and have mercy upon us,
وأنت | VÊNT ve ente ve sen and You
خير خ ي ر | ḢYR ḢYR ḣayru en iyisisin (are) Best
الغافرين غ ف ر | ĞFR ELĞEFRYN l-ğāfirīne bağışlayanların (of) Forgivers.

7:155 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve seçti | Musa | kavminden | yetmiş | adam | bizimle buluşma vakti için | ne zaman ki | onları yakalayınca | sarsıntı | (Musa) dedi ki | Rabbim | şayet | dileseydin | bunları da helak ederdin | | daha önce | ve beni de | bizi helak mı edeceksin? | ötürü | yaptıklarından | bazı beyinsizlerin | içimizden | | bu (iş) | başka bir şey değildir | senin imtihanından | şaşırtırsın | onunla | | dilediğini | ve yol gösterirsin | | dilediğine | sen | bizim velimizsin | bağışla | bizi | ve bize acı | ve sen | en iyisisin | bağışlayanların |

[ḢYR] [] [GVM] [SBA] [RCL] [VGT] [] [EḢZ̃] [RCF] [GVL] [RBB] [] [ŞYE] [HLK] [] [GBL] [] [HLK] [] [FAL] [SFH] [] [] [] [] [FTN] [ŽLL] [] [] [ŞYE] [HD̃Y] [] [ŞYE] [] [VLY] [ĞFR] [] [RḪM] [] [ḢYR] [ĞFR]
VEḢTER MVS GVMH SBAYN RCLE LMYGETNE FLME ÊḢZ̃THM ELRCFT GEL RB LV ŞÙT ÊHLKTHM MN GBL VÎYEY ÊTHLKNE BME FAL ELSFHEÙ MNE ÎN HY ÎLE FTNTK TŽL BHE MN TŞEÙ VTHD̃Y MN TŞEÙ ÊNT VLYNE FEĞFR LNE VERḪMNE VÊNT ḢYR ELĞEFRYN

veḣtāra mūsā ḳavmehu seb'ǐyne raculen limīḳātinā felemmā eḣaƶethumu r-racfetu ḳāle rabbi lev şi'te ehlektehum min ḳablu ve iyyāye etuhlikunā bimā feǎle s-sufehā'u minnā in hiye illā fitnetuke tuDillu bihā men teşā'u ve tehdī men teşā'u ente veliyyunā feğfir lenā verHamnā ve ente ḣayru l-ğāfirīne
واختار موسى قومه سبعين رجلا لميقاتنا فلما أخذتهم الرجفة قال رب لو شئت أهلكتهم من قبل وإياي أتهلكنا بما فعل السفهاء منا إن هي إلا فتنتك تضل بها من تشاء وتهدي من تشاء أنت ولينا فاغفر لنا وارحمنا وأنت خير الغافرين

[خ ي ر] [] [ق و م] [س ب ع] [ر ج ل] [و ق ت] [] [ا خ ذ ] [ر ج ف] [ق و ل] [ر ب ب] [] [ش ي ا] [ه ل ك] [] [ق ب ل] [] [ه ل ك] [] [ف ع ل] [س ف ه] [] [] [] [] [ف ت ن] [ض ل ل] [] [] [ش ي ا] [ه د ي] [] [ش ي ا] [] [و ل ي] [غ ف ر] [] [ر ح م] [] [خ ي ر] [غ ف ر]

 » 7 / A’râf  Suresi: 155
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
واختار خ ي ر | ḢYR VEḢTER veḣtāra ve seçti And chose
Vav,Elif,Hı,Te,Elif,Re,
6,1,600,400,1,200,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular (form VIII) perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
موسى | MVS mūsā Musa Musa
Mim,Vav,Sin,,
40,6,60,,
"PN – nominative masculine proper noun → Musa"
اسم علم مرفوع
قومه ق و م | GVM GVMH ḳavmehu kavminden (from) his people
Gaf,Vav,Mim,He,
100,6,40,5,
N – accusative masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
سبعين س ب ع | SBA SBAYN seb'ǐyne yetmiş seventy
Sin,Be,Ayn,Ye,Nun,
60,2,70,10,50,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
رجلا ر ج ل | RCL RCLE raculen adam men
Re,Cim,Lam,Elif,
200,3,30,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
لميقاتنا و ق ت | VGT LMYGETNE limīḳātinā bizimle buluşma vakti için for Our appointment.
Lam,Mim,Ye,Gaf,Elif,Te,Nun,Elif,
30,40,10,100,1,400,50,1,
P – prefixed preposition lām
N – genitive masculine noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
جار ومجرور و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فلما | FLME felemmā ne zaman ki Then when
Fe,Lam,Mim,Elif,
80,30,40,1,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الفاء استئنافية
ظرف زمان
أخذتهم ا خ ذ | EḢZ̃ ÊḢZ̃THM eḣaƶethumu onları yakalayınca seized them
,Hı,Zel,Te,He,Mim,
,600,700,400,5,40,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الرجفة ر ج ف | RCF ELRCFT r-racfetu sarsıntı the earthquake
Elif,Lam,Re,Cim,Fe,Te merbuta,
1,30,200,3,80,400,
N – nominative feminine noun
اسم مرفوع
قال ق و ل | GVL GEL ḳāle (Musa) dedi ki he said,
Gaf,Elif,Lam,
100,1,30,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
رب ر ب ب | RBB RB rabbi Rabbim """O my Lord!"
Re,Be,
200,2,
N – accusative masculine noun
PRON – 1st person singular possessive pronoun
اسم منصوب والياء المحذوفة ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لو | LV lev şayet If
Lam,Vav,
30,6,
COND – conditional particle
حرف شرط
شئت ش ي ا | ŞYE ŞÙT şi'te dileseydin you (had) willed,
Şın,,Te,
300,,400,
V – 2nd person masculine singular perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل
أهلكتهم ه ل ك | HLK ÊHLKTHM ehlektehum bunları da helak ederdin You (could) have destroyed them
,He,Lam,Kef,Te,He,Mim,
,5,30,20,400,5,40,
V – 2nd person masculine singular (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
من | MN min from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
قبل ق ب ل | GBL GBL ḳablu daha önce before
Gaf,Be,Lam,
100,2,30,
N – genitive noun
اسم مجرور
وإياي | VÎYEY ve iyyāye ve beni de and me.
Vav,,Ye,Elif,Ye,
6,,10,1,10,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PRON – 1st person singular personal pronoun
الواو عاطفة
ضمير منفصل
أتهلكنا ه ل ك | HLK ÊTHLKNE etuhlikunā bizi helak mı edeceksin? Would You destroy us
,Te,He,Lam,Kef,Nun,Elif,
,400,5,30,20,50,1,
INTG – prefixed interrogative alif
V – 2nd person masculine singular (form IV) imperfect verb
PRON – 1st person plural object pronoun
الهمزة همزة استفهام
فعل مضارع و«نا» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بما | BME bimā ötürü for what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
فعل ف ع ل | FAL FAL feǎle yaptıklarından did
Fe,Ayn,Lam,
80,70,30,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
السفهاء س ف ه | SFH ELSFHEÙ s-sufehā'u bazı beyinsizlerin the foolish
Elif,Lam,Sin,Fe,He,Elif,,
1,30,60,80,5,1,,
N – nominative masculine plural noun
اسم مرفوع
منا | MNE minnā içimizden among us?
Mim,Nun,Elif,
40,50,1,
P – preposition
PRON – 1st person plural object pronoun
جار ومجرور
إن | ÎN in Not
,Nun,
,50,
NEG – negative particle
حرف نفي
هي | HY hiye bu (iş) it (was)
He,Ye,
5,10,
PRON – 3rd person feminine singular personal pronoun
ضمير منفصل
إلا | ÎLE illā başka bir şey değildir but
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
فتنتك ف ت ن | FTN FTNTK fitnetuke senin imtihanından Your trial,
Fe,Te,Nun,Te,Kef,
80,400,50,400,20,
N – nominative feminine noun
PRON – 2nd person masculine singular possessive pronoun
اسم مرفوع والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
تضل ض ل ل | ŽLL TŽL tuDillu şaşırtırsın You let go astray
Te,Dad,Lam,
400,800,30,
V – 2nd person masculine singular (form IV) imperfect verb
فعل مضارع
بها | BHE bihā onunla by it
Be,He,Elif,
2,5,1,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person feminine singular personal pronoun
جار ومجرور
من | MN men whom
Mim,Nun,
40,50,
REL – relative pronoun
اسم موصول
تشاء ش ي ا | ŞYE TŞEÙ teşā'u dilediğini You will
Te,Şın,Elif,,
400,300,1,,
V – 2nd person masculine singular imperfect verb
فعل مضارع
وتهدي ه د ي | HD̃Y VTHD̃Y ve tehdī ve yol gösterirsin and You guide
Vav,Te,He,Dal,Ye,
6,400,5,4,10,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine singular imperfect verb
الواو عاطفة
فعل مضارع
من | MN men whom
Mim,Nun,
40,50,
REL – relative pronoun
اسم موصول
تشاء ش ي ا | ŞYE TŞEÙ teşā'u dilediğine You will.
Te,Şın,Elif,,
400,300,1,,
V – 2nd person masculine singular imperfect verb
فعل مضارع
أنت | ÊNT ente sen You
,Nun,Te,
,50,400,
PRON – 2nd person masculine singular personal pronoun
ضمير منفصل
ولينا و ل ي | VLY VLYNE veliyyunā bizim velimizsin (are) our Protector,
Vav,Lam,Ye,Nun,Elif,
6,30,10,50,1,
N – nominative masculine noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فاغفر غ ف ر | ĞFR FEĞFR feğfir bağışla so forgive
Fe,Elif,Ğayn,Fe,Re,
80,1,1000,80,200,
REM – prefixed resumption particle
V – 2nd person masculine singular imperative verb
الفاء استئنافية
فعل أمر
لنا | LNE lenā bizi us
Lam,Nun,Elif,
30,50,1,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person plural personal pronoun
جار ومجرور
وارحمنا ر ح م | RḪM VERḪMNE verHamnā ve bize acı and have mercy upon us,
Vav,Elif,Re,Ha,Mim,Nun,Elif,
6,1,200,8,40,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine singular imperative verb
PRON – 1st person plural object pronoun
الواو عاطفة
فعل أمر و«نا» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
وأنت | VÊNT ve ente ve sen and You
Vav,,Nun,Te,
6,,50,400,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PRON – 2nd person masculine singular personal pronoun
الواو عاطفة
ضمير منفصل
خير خ ي ر | ḢYR ḢYR ḣayru en iyisisin (are) Best
Hı,Ye,Re,
600,10,200,
N – nominative masculine singular noun
اسم مرفوع
الغافرين غ ف ر | ĞFR ELĞEFRYN l-ğāfirīne bağışlayanların (of) Forgivers.
Elif,Lam,Ğayn,Elif,Fe,Re,Ye,Nun,
1,30,1000,1,80,200,10,50,
N – genitive masculine plural active participle
اسم مجرور
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَاخْتَارَ: ve seçti | مُوسَىٰ: Musa | قَوْمَهُ: kavminden | سَبْعِينَ: yetmiş | رَجُلًا: adam | لِمِيقَاتِنَا: bizimle buluşma vakti için | فَلَمَّا: ne zaman ki | أَخَذَتْهُمُ: onları yakalayınca | الرَّجْفَةُ: sarsıntı | قَالَ: (Musa) dedi ki | رَبِّ: Rabbim | لَوْ: şayet | شِئْتَ: dileseydin | أَهْلَكْتَهُمْ: bunları da helak ederdin | مِنْ: | قَبْلُ: daha önce | وَإِيَّايَ: ve beni de | أَتُهْلِكُنَا: bizi helak mı edeceksin? | بِمَا: ötürü | فَعَلَ: yaptıklarından | السُّفَهَاءُ: bazı beyinsizlerin | مِنَّا: içimizden | إِنْ: | هِيَ: bu (iş) | إِلَّا: başka bir şey değildir | فِتْنَتُكَ: senin imtihanından | تُضِلُّ: şaşırtırsın | بِهَا: onunla | مَنْ: | تَشَاءُ: dilediğini | وَتَهْدِي: ve yol gösterirsin | مَنْ: | تَشَاءُ: dilediğine | أَنْتَ: sen | وَلِيُّنَا: bizim velimizsin | فَاغْفِرْ: bağışla | لَنَا: bizi | وَارْحَمْنَا: ve bize acı | وَأَنْتَ: ve sen | خَيْرُ: en iyisisin | الْغَافِرِينَ: bağışlayanların |
Kırık Meal (Harekesiz) : |واختار WEḢTER ve seçti | موسى MWS Musa | قومه GWMH kavminden | سبعين SBAYN yetmiş | رجلا RCLE adam | لميقاتنا LMYGETNE bizimle buluşma vakti için | فلما FLME ne zaman ki | أخذتهم ÊḢZ̃THM onları yakalayınca | الرجفة ELRCFT sarsıntı | قال GEL (Musa) dedi ki | رب RB Rabbim | لو LW şayet | شئت ŞÙT dileseydin | أهلكتهم ÊHLKTHM bunları da helak ederdin | من MN | قبل GBL daha önce | وإياي WÎYEY ve beni de | أتهلكنا ÊTHLKNE bizi helak mı edeceksin? | بما BME ötürü | فعل FAL yaptıklarından | السفهاء ELSFHEÙ bazı beyinsizlerin | منا MNE içimizden | إن ÎN | هي HY bu (iş) | إلا ÎLE başka bir şey değildir | فتنتك FTNTK senin imtihanından | تضل TŽL şaşırtırsın | بها BHE onunla | من MN | تشاء TŞEÙ dilediğini | وتهدي WTHD̃Y ve yol gösterirsin | من MN | تشاء TŞEÙ dilediğine | أنت ÊNT sen | ولينا WLYNE bizim velimizsin | فاغفر FEĞFR bağışla | لنا LNE bizi | وارحمنا WERḪMNE ve bize acı | وأنت WÊNT ve sen | خير ḢYR en iyisisin | الغافرين ELĞEFRYN bağışlayanların |
Kırık Meal (Okunuş) : |veḣtāra: ve seçti | mūsā: Musa | ḳavmehu: kavminden | seb'ǐyne: yetmiş | raculen: adam | limīḳātinā: bizimle buluşma vakti için | felemmā: ne zaman ki | eḣaƶethumu: onları yakalayınca | r-racfetu: sarsıntı | ḳāle: (Musa) dedi ki | rabbi: Rabbim | lev: şayet | şi'te: dileseydin | ehlektehum: bunları da helak ederdin | min: | ḳablu: daha önce | ve iyyāye: ve beni de | etuhlikunā: bizi helak mı edeceksin? | bimā: ötürü | feǎle: yaptıklarından | s-sufehā'u: bazı beyinsizlerin | minnā: içimizden | in: | hiye: bu (iş) | illā: başka bir şey değildir | fitnetuke: senin imtihanından | tuDillu: şaşırtırsın | bihā: onunla | men: | teşā'u: dilediğini | ve tehdī: ve yol gösterirsin | men: | teşā'u: dilediğine | ente: sen | veliyyunā: bizim velimizsin | feğfir: bağışla | lenā: bizi | verHamnā: ve bize acı | ve ente: ve sen | ḣayru: en iyisisin | l-ğāfirīne: bağışlayanların |
Kırık Meal (Transcript) : |VEḢTER: ve seçti | MVS: Musa | GVMH: kavminden | SBAYN: yetmiş | RCLE: adam | LMYGETNE: bizimle buluşma vakti için | FLME: ne zaman ki | ÊḢZ̃THM: onları yakalayınca | ELRCFT: sarsıntı | GEL: (Musa) dedi ki | RB: Rabbim | LV: şayet | ŞÙT: dileseydin | ÊHLKTHM: bunları da helak ederdin | MN: | GBL: daha önce | VÎYEY: ve beni de | ÊTHLKNE: bizi helak mı edeceksin? | BME: ötürü | FAL: yaptıklarından | ELSFHEÙ: bazı beyinsizlerin | MNE: içimizden | ÎN: | HY: bu (iş) | ÎLE: başka bir şey değildir | FTNTK: senin imtihanından | TŽL: şaşırtırsın | BHE: onunla | MN: | TŞEÙ: dilediğini | VTHD̃Y: ve yol gösterirsin | MN: | TŞEÙ: dilediğine | ÊNT: sen | VLYNE: bizim velimizsin | FEĞFR: bağışla | LNE: bizi | VERḪMNE: ve bize acı | VÊNT: ve sen | ḢYR: en iyisisin | ELĞEFRYN: bağışlayanların |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve Mûsâ, kendisine vâde verdiğimiz yere götürmek üzere kavminden yetmiş kişi seçti. Derken bulundukları yerde şiddetli bir deprem başlayınca yâ Rabbi dedi, dileseydin onları da daha önce helâk ederdin, beni de. İçimizdeki akılsızların işledikleri suç yüzünden bizi de mi helâk edeceksin? Bu, ancak senin bir sınamandan başka bir şey değil. Onunla dilediğini doğru yoldan çıkarırsın, dilediğini doğru yola sevk edersin. Sensin yardımcımız ve sahibimiz, ört bizim suçlarımızı ve acı bize, sensin suçları örtenlerin en hayırlısı.
Adem Uğur : Musa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim sahibimizsin, bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin! (Hz. Musa'nın, kavmini temsilen seçip Allah'ın huzuruna getirdiği kimseler, Allah ile kendi arasındaki konuşmayı işitince, onunla yetinmediler ve: ""Ey Musa, Allah'ı açıkca görmedikçe sana asla inanmayacağız"" dediler. Bunun üzerine orada şiddetli bir deprem oldu ve bayılıp düştüler. Hz. Musa, Allah'a yalvardı da bu afet kaldırıldı.)
Ahmed Hulusi : Musa, tövbe etmeleri için kararlaştırılan yere gelmek üzere, halkından yetmiş adam seçti. . . Ne zaman ki orada onları şiddetli sarsıntı yakaladı, (Musa şöyle) dedi: "Rabbim. . . Eğer dileseydin (hakikati örtme suçundan dolayı) onları da beni de daha önce helâk ederdin! Aramızdaki anlayışı kıtların yaptığı yüzünden bizi helâk mi edeceksin? O ancak, senin bir fitnendir; kimi dilersen onunla saptırır ve kimi dilersen hidâyet edersin. . . Sen Veliyy'mizsin; bizi mağfiret et ve bize rahmet kıl. . . Sen Ğâfir'lerin (bağışlayanların) en hayırlısısın. "
Ahmet Tekin : Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte kavminden ehil ve güvenilir yetmiş erkeği, en hayırlılarını temsilci seçti. Onları şiddetli bir gürleme halinde âni bir sarsıntı yakalayınca Mûsâ: 'Ey Rabbim, sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradenin tecellisine uygun olsaydı, onları da, beni de, daha önce helâk ederdin. İçimizden bir takım beyinsizlerin işlediği günahlar yüzünden hepimizi mi helâk edeceksin? Bu yalnızca, senin imtihanındır. Bununla sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradenin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselerin hak yoldan uzaklaşıp dalâleti tercihlerine özgürlük tanırsın. Sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradenin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri hidayete de erdirirsin. Sen bizim velîmizsin, emrinde olduğumuz otorite, işlerimizi havale ettiğimiz hâmimizsin. Bizi koruma kalkanına al, bağışla. Bize merhamet et, sen koruma kalkanına alanların, bağışlayanların en hayırlısısın.' dedi.
Ahmet Varol : Musa belirlediğimiz vakit için kavminden yetmiş adam seçti. Onları kuvvetli bir sarsıntı alınca (Musa) şöyle dedi: 'Ey Rabbim! İsteseydin onları da beni de daha önce helak ederdin. İçimizdeki düşüncesizler yüzünden bizleri helak eder misin? O ancak senin bir imtihanındır. Onunla dilediğini sapıklığa düşürür dilediğini de doğru yola eriştirirsin. Sen bizim dostumuzsun. Şu halde bizi bağışla ve bize merhamet eyle. Sen bağışlayanların en hayırlısısın.
Ali Bulaç : Musa, belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip ayırdı. Bunları da 'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince, dedi ki: "Rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın."
Ali Fikri Yavuz : Mûsa, buzağıya tapan arkadaşlarından ötürü özür dilemek üzere tayin ettiğimiz vakit için kavminden yetmiş adam seçti. Onları kuvvetli sarsıntı (zelzele) yakalayınca, Mûsa dedi ki! “- Ey Rabbim! Eğer dileseydin, bunları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki akılsızların yaptığı (günahlar) yüzünden bizi helâk mi edeceksin? Onların bu cahillikleri, ancak senin imtihan ve ihtiyarındır. Sen bu imtihanınla dilediğini sapıklığa bırakır, dilediğine hidayet verirsin; sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın.
Bekir Sadak : Musa, tayin ettigimiz muddette milletinden yetmis kisi secti; onlari sarsinti tutunca dedi ki: «Rabbim! Dileseydin daha once beni ve onlari yok ederdin, aramizdaki beyinsizlerin yaptiklarindan oturu bizi yok eder misin? Bu, Senin imtihanindan baska birsey degildir, bununla diledigini saptirir, diledigini dogru yola iletirsin; bizim dostumuz Sensin; bizi bagisla, bize merhamet et. Sen bagislayanlarin en iyisisin.»
Celal Yıldırım : Musa belirlediğimiz vakitte ibâdet yerine (gelmek üzere) kavminden yetmiş kişi seçip ayırdı. Ne vakit ki, onları şiddetli sarsıntı tuttu, Musa dedi ki: «Ey Rabbim ! Dileseydin bundan önce onları da, beni de yok ederdin. Bizden birtakım beyinsizlerin yaptıkları (kötülükten) dolayı bizi helak mı edersin ? Doğrusu bu senin bir denemendir ki, dilediğini onunla saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirirsin. Bizim Velîmiz (yegâne sahibimiz, koruyucumuz ve dostumuz) sensin. Bizi bağışla, bize merhamet eyle ; sen bağışlayanların en hayırlısısın.
Diyanet İşleri : Mûsâ, kavminden, belirlediğimiz yere gitmek için yetmiş adam seçti. Onları sarsıntı yakalayınca (bayıldılar). Mûsâ, “Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan önce helâk ederdin. Şimdi içimizden birtakım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helâk mı edeceksin? Bu, sırf senin bir imtihanındır. Onunla dilediğin kimseyi saptırırsın, dilediğini de doğruya iletirsin. Sen, bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen, bağışlayanların en hayırlısısın” dedi.
Diyanet İşleri (eski) : Musa, tayin ettiğimiz müddette milletinden yetmiş kişi seçti; onları sarsıntı tutunca dedi ki: 'Rabbim! Dileseydin daha önce beni ve onları yok ederdin, aramızdaki beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi yok eder misin? Bu, Senin imtihanından başka birşey değildir, bununla dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletirsin; bizim dostumuz Sensin; bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en iyisisin.'
Diyanet Vakfi : Musa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki: «Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim sahibimizsin, bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin!
Edip Yüksel : Bizimle randevu için, Musa, halkı arasından yetmiş kişi seçti. Kendilerini sarsıntı tutunca: 'Rabbim, dileseydin beni ve onları daha önce yok ederdin. İçimizde ki beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi yok mu edeceksin? Bu, Senin düzenlediğin bir sınav olmalı. Dilediğini onunla saptırır, dilediğini de onunla doğru yola iletirsin. Sahibimiz sensin; bizi bağışla bize acı. Sen en iyi Bağışlayansın,' dedi,
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Bir de Musa, mîkatımız için (tayin ettiğimiz vakitte tevbe için) kavminden yetmiş erkek seçti. Ne zaman ki, bunları o sarsıntı yakaladı, işte o zaman Musa: «Rabbim! dedi, dileseydin bunları da, beni de daha önce helâk ederdin. Şimdi bizi, içimizdeki o beyinsizlerin yaptıkları yüzünden helâk mi edeceksin? O iş de senin imtihanından başka bir şey değildi. Sen bu imtihanla dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirirsin. Bizim velimiz sensin. Artık bizi bağışla, merhamet et, sen bağışlayanların en hayırlısısın.»
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bir de Musa tayin ettiğimiz vakitte huzurumuzda bulunmak üzere kavminden yetmiş er seçmişti. Ne zaman ki bunları o sarsıntı yakaladı. Musa dedi ki: «Rabbim, dileseydin bunları ve beni daha önce helak ederdin. Şimdi bizi, içimizdeki o beyinsizlerin yaptıkları yüzünden helak mı edeceksin? O da sırf Senin imtihanın; Sen bununla dilediğini sapıklığa bırakır, dilediğine hidayet kılarsın! Bizim velimiz Sensin; artık bizi bağışla, bize merhamet eyle; bağışlayanların en hayırlısı Sensin!
Elmalılı Hamdi Yazır : Bir de Musâ kavminden mikatımız için yetmiş er seçmişti, vaktâ ki bunları o sarsıntı yakaladı, rabbım, dedi: dilese idin bunları ve beni daha evvel helâk ederdin, şimdi bizi içimizden o süfehanın ettikleriyle helâk mi edeceksin? O sırf senin fitnen, sen bununla dilediğini dalâlete bırakır, dilediğine hidayet kılarsın, sen bizim velimizsin, artık bize mağfiret buyur, merhamet buyur, sen ki hayrülgafirînsin
Fizilal-il Kuran : Musa belirlediğimiz buluşma için soydaşlarından yetmiş kişi seçti. Bunlar bir sarsıntıya tutulunca Musa dedi ki; «Ey Rabbim, eğer dileseydin onları da beni de daha önce yokederdin. Aramızdaki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi yok eder misin? Bu senin bir sınavından başka bir şey değildir. Bu sınav aracılığı ile dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim dostumuz, efendimizsin. O halde bizi bağışla, bize merhamet et, sen bağışlayıcıların en hayırlısısın.»
Gültekin Onan : Musa, belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip ayırdı. Bunları da 'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince, dedi ki: "rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge. Sen bağışlayanların en hayırlısısın."
Hakkı Yılmaz : Ve Mûsâ, belirlediğimiz vakit için toplumuna yetmiş adam seçti. Ne zaman ki, bunları o sarsıntı yakaladı, işte o zaman Mûsâ, “Rabbim!” dedi, “Dileseydin bunları da, beni de daha önce değişime/ yıkıma uğratırdın. Şimdi bizi, içimizdeki o aklı ermezlerin yaptıkları yüzünden değişime/ yıkıma mı uğratacaksın? O, Senin, saflaşmamız için ateşlere atmandan başka bir şey değildir. Sen bu saflaştırma işlerinle dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğine de kılavuzluk edersin. Sen bizim yardımcımız, kılavuzluk eden yakınımızsın. Artık bizi bağışla, merhamet et, Sen bağışlayanların en hayırlısısın. Ve bize hem bu dünyada bir iyilik yaz, hem de âhirette. Biz gerçekten de Sana döndük.”
Hasan Basri Çantay : Musa, ta'yin etdiğimiz vakıtda (tevbe için beraberinde götürmek üzere) kavminden yetmiş adam ayırdı. Vaktaki onları müdhiş bir sarsıntı tuttu, dedi ki: «Yâ Rab, eğer dileseydin onları da, beni de daha evvel helak ederdin, içimizden bir takım beyinsizlerin işlediği (günâh) yüzünden hepimizi helak mı edeceksin? Zâten o da Senin imtihaanından başka (bir şey) değildi. Sen onunla kimi dilersen sapıklığa götürür, yine onunla kimi dilersen (bunu da) doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. O halde bizi yarlığa, bizi esirge. Sen yarlığayıcıların en hayırlısısın».
Hayrat Neşriyat : Ve Mûsâ, ta'yîn ettiğimiz vakit(te ta'yîn ettiğimiz yere gelip mağfiret dilemeleri)için kavminden (buzağıya tapmayan) yetmiş adam seçti. Onları da o şiddetli sarsıntı yakalayınca (Mûsâ) dedi ki: 'Rabbim! Eğer dileseydin (buzağıya tapanlara engel olmadıkları ve onları terk etmedikleri için) onları da (ve dileseydin) beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden bazı beyinsizlerin yaptığı şeyler yüzünden bizi helâk mı edeceksin? (Helâk etme yâ Rabbî!) Bu, senin imtihânından başka bir şey değildir. Onunla kimi dilersen(küfürlerindeki ısrarları sebebiyle) dalâlete atar, kimi de dilersen (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirirsin. Sen bizim velîmizsin; artık bize mağfiret eyle; ve bize merhamet buyur; çünki sen bağışlayanların en hayırlısısın!'
İbni Kesir : Musa, ta'yin ettiğimiz vakit için kavminden yetmiş kişi seçti. Onları titreme tutunca dedi ki: Rabbım; dileseydin önce onalrı da helak ederdin, beni de. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin? Bu, Senin imtihanından başka birşey değildir. Onunla dilediğini dalalete düşürür, dilediğini de hidayete götürürsün. Sen, bizim dostumuzsun. O halde bizi bağışla, merhamet et bize. Sen bağışlayanların en hayırlısısın.
İskender Evrenosoğlu : Ve Musa (A.S), Bizim belirlediğimiz buluşma zamanımız için kavminden yetmiş adam seçti. Onları, şiddetli bir sarsıntı yakalayınca şöyle dedi: “Rabbim, şâyet dileseydin daha önce onları ve beni helâk ederdin. İçimizden sefihlerin yaptıklarından dolayı, bizi helâk mı edeceksin? O ancak Senin bir imtihanındır. Onunla dilediğini dalâlette bırakırsın ve dilediğini hidayete erdirirsin. Sen, bizim dostumuzsun. Artık bizi mağfiret et ve bize rahmet (merhamet) et. Sen, mağfiret edenlerin en hayırlısısın.”
Muhammed Esed : Sonra Bizim belirlediğimiz bir vakit (ve yere) gelmek (ve bağışlanma için dua etmek üzere) halkı içinden yetmiş adam seçti. Ve işte o zaman onları bir sarsıntı yakaladığında, "Ey Rabbim!" diye duada bulundu, "Eğer dileseydin, daha önce de onları yok ederdin ve (onlarla beraber) beni de. İçimizden birtakım dar kafalıların yaptıklarından ötürü bizi yok edecek misin (şimdi)? (Bütün) insanlar Senin bir sınamandan başka bir şey değil; ki onunla dilediğinin sapmasına fırsat verir, dilediğini de doğru yola sokarsın. Bizim velimiz/yakınımız sensin: öyleyse bağışla, bize acı, çünkü bağışlayanların en hayırlısı sensin!
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve Mûsa, kavminden yetmiş erkeği tayin ettiğimiz vakit için seçmişti. Vaktâ ki, onları saika yakaladı, dedi ki: «Yarabbi! Eğer dilese idin onları ve beni daha evvel helâk ederdin. Bizden birtakım sefihlerin yaptıkları şey sebebiyle bizi helâk eder misin? Bu ancak Senin bir imtihanındır, bununla dilediğini saptırırsın ve Sen dilediğini hidâyete kavuşturursun. Sen bizim velîmizsin, artık bize mağfiret buyur ve bize rahmet et ve Sen mağfiret edenlerin en hayırlısısın.»
Ömer Öngüt : Musa, tayin ettiğimiz vakit için kavminden yetmiş kişiyi seçti. Onları bir sarsıntı tutunca, dedi ki: “Rabbim! Dileseydin bunları da beni de daha önce helâk ederdin. Aramızdaki beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi helâk eder misin? Bu senin imtihanından başka bir şey değildir. Sen bu imtihanınla dilediğini dalâlete düşürür saptırırsın, dilediğini de hidayete götürür doğru yola iletirsin. Bizim dostumuz sensin. Bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın. ”
Şaban Piriş : -Rabbim, eğer dileseydin onları ve beni daha önce helak ederdin. İçimizdeki alçakların yaptıkları şeylerden dolayı bizi helak mı edeceksin? Bu senin imtihanından başka bir şey değildir. Sen, onunla dilediğini sapıklıkta bırakır ve dilediğine de doğru yolu gösterirsin. Sen bizim velimizsin. Bizi affet, bize acı! Sen bağışlayanların en hayırlısısın!
Suat Yıldırım : Mûsâ ümmetinden yetmiş kişi seçti, onları alıp huzura getirdi. Gelenlerin bu kabul şerefiyle yetinmeyip Allah’ı açıkça görmek istemeleri üzerine, onları şiddetli bir deprem yakaladı. Mûsâ: "Ya Rabbî! dedi, dileseydin beni de bunları da daha önce imha ederdin.Şimdi bizi aramızdaki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı helâk mi edeceksin?Bu sırf Senin bir imtihanından ibarettir. Dilediğini bu imtihanla şaşırtır, dilediğine yol gösterirsin. Sensin bizim Mevla’mız! Affet bizi, merhamet eyle! Sen affedenlerin en hayırlısısın!"
Süleyman Ateş : (Allâh, Mûsâ'ya kırk gece ibâdetten sonra buluşma va'detmiş ve kavminden yetmiş kişiyi de seçip o huzûra getirmesini emretmişti). Mûsâ, bizimle buluşma vakti için kavminden yetmiş adam seçti (huzûra getirdi. Gelenler, Mûsâ ile Allâh arasındaki o yüce konuşmayı işitmekle yetinmeyip Allâh'ı açıkça görmedikçe inanmayacaklarını söylediler. Bunun üzerine) onları sarsıntı yakalayınca (Mûsâ) dedi ki: "Rabbim, dileseydin bunları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden bazı beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi helâk mı edeceksin? Bu (iş), senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini şaşırtırsın, dilediğine yol gösterirsin. Sen bizim velimizsin, bizi bağışla, bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin!"
Tefhim-ul Kuran : Musa belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip ayırdı. Bunları da 'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince, dedi ki: «Rabbim, eğer dileseydin, onları da, beni de daha önceden helak ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete eriştirirsin. Bizim velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın.»
Ümit Şimşek : Musa kavminden yetmiş adam seçerek belirlediğimiz yere getirdi. Onları şiddetli bir sarsıntı tuttuğunda, Musa dedi ki: 'Yâ Rabbi, eğer dileseydin onları da, beni de daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk eder misin? Bu senin bir sınamandır; Sen dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Bizim dostumuz ve yardımcımız da Sensin. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın.
Yaşar Nuri Öztürk : Musa, bizimle buluşma vakti için toplumundan yetmiş adam seçti. Şiddetli sarsıntı onları yakalayınca Musa şöyle dedi: "Rabbim, dileseydin, onları da beni de daha önce helak ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helak mı edeceksin? Bu iş senin imtihanından başka birşey değildir. Onunla dilediğini şaşırtır, dilediğine yol gösterirsin. Sen bizim Veli'mizsin. O halde affet bizi, acı bize. Sen affedenlerin en hayırlısısın."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}