» 7 / A’râf  164:

Kuran Sırası: 7
İniş Sırası: 39
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206

 » 7 / A’râf  Suresi: 164
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَإِذْ (VÎZ̃) = ve iƶ : artık
2. قَالَتْ (GELT) = ḳālet : dedi
3. أُمَّةٌ (ÊMT) = ummetun : bir topluluk
4. مِنْهُمْ (MNHM) = minhum : içlerinden
5. لِمَ (LM) = lime : niçin?
6. تَعِظُونَ (TAƵVN) = teǐZūne : öğüt veriyorsunuz
7. قَوْمًا (GVME) = ḳavmen : bir kavme
8. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah'ın
9. مُهْلِكُهُمْ (MHLKHM) = muhlikuhum : helak edeceği
10. أَوْ (ÊV) = ev : yahut
11. مُعَذِّبُهُمْ (MAZ̃BHM) = muǎƶƶibuhum : azabedeceği
12. عَذَابًا (AZ̃EBE) = ǎƶāben : bir azapla
13. شَدِيدًا (ŞD̃YD̃E) = şedīden : şiddetli
14. قَالُوا (GELVE) = ḳālū : dediler ki
15. مَعْذِرَةً (MAZ̃RT) = meǎ'ƶiraten : ma'zeret için
16. إِلَىٰ (ÎL) = ilā :
17. رَبِّكُمْ (RBKM) = rabbikum : Rabbinize
18. وَلَعَلَّهُمْ (VLALHM) = veleǎllehum : ve belki
19. يَتَّقُونَ (YTGVN) = yetteḳūne : korunurlar (diye)
artık | dedi | bir topluluk | içlerinden | niçin? | öğüt veriyorsunuz | bir kavme | Allah'ın | helak edeceği | yahut | azabedeceği | bir azapla | şiddetli | dediler ki | ma'zeret için | | Rabbinize | ve belki | korunurlar (diye) |

[] [GVL] [EMM] [] [] [VAƵ] [GVM] [] [HLK] [] [AZ̃B] [AZ̃B] [ŞD̃D̃] [GVL] [AZ̃R] [] [RBB] [] [VGY]
VÎZ̃ GELT ÊMT MNHM LM TAƵVN GVME ELLH MHLKHM ÊV MAZ̃BHM AZ̃EBE ŞD̃YD̃E GELVE MAZ̃RT ÎL RBKM VLALHM YTGVN

ve iƶ ḳālet ummetun minhum lime teǐZūne ḳavmen llahu muhlikuhum ev muǎƶƶibuhum ǎƶāben şedīden ḳālū meǎ'ƶiraten ilā rabbikum veleǎllehum yetteḳūne
وإذ قالت أمة منهم لم تعظون قوما الله مهلكهم أو معذبهم عذابا شديدا قالوا معذرة إلى ربكم ولعلهم يتقون

 » 7 / A’râf  Suresi: 164
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذ | VÎZ̃ ve iƶ artık And when
قالت ق و ل | GVL GELT ḳālet dedi said
أمة ا م م | EMM ÊMT ummetun bir topluluk a community
منهم | MNHM minhum içlerinden among them,
لم | LM lime niçin? """Why"
تعظون و ع ظ | VAƵ TAƵVN teǐZūne öğüt veriyorsunuz (do) you preach
قوما ق و م | GVM GVME ḳavmen bir kavme a people,
الله | ELLH llahu Allah'ın (whom) Allah
مهلكهم ه ل ك | HLK MHLKHM muhlikuhum helak edeceği (is going to) destroy them
أو | ÊV ev yahut or
معذبهم ع ذ ب | AZ̃B MAZ̃BHM muǎƶƶibuhum azabedeceği punish them
عذابا ع ذ ب | AZ̃B AZ̃EBE ǎƶāben bir azapla (with) a punishment
شديدا ش د د | ŞD̃D̃ ŞD̃YD̃E şedīden şiddetli "severe?"""
قالوا ق و ل | GVL GELVE ḳālū dediler ki They said,
معذرة ع ذ ر | AZ̃R MAZ̃RT meǎ'ƶiraten ma'zeret için """To be absolved"
إلى | ÎL ilā before
ربكم ر ب ب | RBB RBKM rabbikum Rabbinize your Lord
ولعلهم | VLALHM veleǎllehum ve belki and that they may
يتقون و ق ي | VGY YTGVN yetteḳūne korunurlar (diye) "become righteous."""

7:164 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

artık | dedi | bir topluluk | içlerinden | niçin? | öğüt veriyorsunuz | bir kavme | Allah'ın | helak edeceği | yahut | azabedeceği | bir azapla | şiddetli | dediler ki | ma'zeret için | | Rabbinize | ve belki | korunurlar (diye) |

[] [GVL] [EMM] [] [] [VAƵ] [GVM] [] [HLK] [] [AZ̃B] [AZ̃B] [ŞD̃D̃] [GVL] [AZ̃R] [] [RBB] [] [VGY]
VÎZ̃ GELT ÊMT MNHM LM TAƵVN GVME ELLH MHLKHM ÊV MAZ̃BHM AZ̃EBE ŞD̃YD̃E GELVE MAZ̃RT ÎL RBKM VLALHM YTGVN

ve iƶ ḳālet ummetun minhum lime teǐZūne ḳavmen llahu muhlikuhum ev muǎƶƶibuhum ǎƶāben şedīden ḳālū meǎ'ƶiraten ilā rabbikum veleǎllehum yetteḳūne
وإذ قالت أمة منهم لم تعظون قوما الله مهلكهم أو معذبهم عذابا شديدا قالوا معذرة إلى ربكم ولعلهم يتقون

[] [ق و ل] [ا م م] [] [] [و ع ظ] [ق و م] [] [ه ل ك] [] [ع ذ ب] [ع ذ ب] [ش د د] [ق و ل] [ع ذ ر] [] [ر ب ب] [] [و ق ي]

 » 7 / A’râf  Suresi: 164
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذ | VÎZ̃ ve iƶ artık And when
Vav,,Zel,
6,,700,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
T – time adverb
الواو عاطفة
ظرف زمان
قالت ق و ل | GVL GELT ḳālet dedi said
Gaf,Elif,Lam,Te,
100,1,30,400,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
فعل ماض
أمة ا م م | EMM ÊMT ummetun bir topluluk a community
,Mim,Te merbuta,
,40,400,
N – nominative feminine singular indefinite noun
اسم مرفوع
منهم | MNHM minhum içlerinden among them,
Mim,Nun,He,Mim,
40,50,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
لم | LM lime niçin? """Why"
Lam,Mim,
30,40,
P – prefixed preposition lām
INTG – interrogative noun
جار ومجرور
تعظون و ع ظ | VAƵ TAƵVN teǐZūne öğüt veriyorsunuz (do) you preach
Te,Ayn,Zı,Vav,Nun,
400,70,900,6,50,
V – 2nd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
قوما ق و م | GVM GVME ḳavmen bir kavme a people,
Gaf,Vav,Mim,Elif,
100,6,40,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
الله | ELLH llahu Allah'ın (whom) Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
مهلكهم ه ل ك | HLK MHLKHM muhlikuhum helak edeceği (is going to) destroy them
Mim,He,Lam,Kef,He,Mim,
40,5,30,20,5,40,
N – nominative masculine (form IV) active participle
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
أو | ÊV ev yahut or
,Vav,
,6,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
معذبهم ع ذ ب | AZ̃B MAZ̃BHM muǎƶƶibuhum azabedeceği punish them
Mim,Ayn,Zel,Be,He,Mim,
40,70,700,2,5,40,
N – nominative masculine (form II) active participle
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
عذابا ع ذ ب | AZ̃B AZ̃EBE ǎƶāben bir azapla (with) a punishment
Ayn,Zel,Elif,Be,Elif,
70,700,1,2,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
شديدا ش د د | ŞD̃D̃ ŞD̃YD̃E şedīden şiddetli "severe?"""
Şın,Dal,Ye,Dal,Elif,
300,4,10,4,1,
ADJ – accusative masculine singular indefinite adjective
صفة منصوبة
قالوا ق و ل | GVL GELVE ḳālū dediler ki They said,
Gaf,Elif,Lam,Vav,Elif,
100,1,30,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
معذرة ع ذ ر | AZ̃R MAZ̃RT meǎ'ƶiraten ma'zeret için """To be absolved"
Mim,Ayn,Zel,Re,Te merbuta,
40,70,700,200,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
إلى | ÎL ilā before
,Lam,,
,30,,
P – preposition
حرف جر
ربكم ر ب ب | RBB RBKM rabbikum Rabbinize your Lord
Re,Be,Kef,Mim,
200,2,20,40,
N – genitive masculine noun
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ولعلهم | VLALHM veleǎllehum ve belki and that they may
Vav,Lam,Ayn,Lam,He,Mim,
6,30,70,30,5,40,
REM – prefixed resumption particle
ACC – accusative particle
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
الواو استئنافية
حرف نصب من اخوات «ان» و«هم» ضمير متصل في محل نصب اسم «لعل»
يتقون و ق ي | VGY YTGVN yetteḳūne korunurlar (diye) "become righteous."""
Ye,Te,Gaf,Vav,Nun,
10,400,100,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form VIII) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَإِذْ: artık | قَالَتْ: dedi | أُمَّةٌ: bir topluluk | مِنْهُمْ: içlerinden | لِمَ: niçin? | تَعِظُونَ: öğüt veriyorsunuz | قَوْمًا: bir kavme | اللَّهُ: Allah'ın | مُهْلِكُهُمْ: helak edeceği | أَوْ: yahut | مُعَذِّبُهُمْ: azabedeceği | عَذَابًا: bir azapla | شَدِيدًا: şiddetli | قَالُوا: dediler ki | مَعْذِرَةً: ma'zeret için | إِلَىٰ: | رَبِّكُمْ: Rabbinize | وَلَعَلَّهُمْ: ve belki | يَتَّقُونَ: korunurlar (diye) |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وإذ WÎZ̃ artık | قالت GELT dedi | أمة ÊMT bir topluluk | منهم MNHM içlerinden | لم LM niçin? | تعظون TAƵWN öğüt veriyorsunuz | قوما GWME bir kavme | الله ELLH Allah'ın | مهلكهم MHLKHM helak edeceği | أو ÊW yahut | معذبهم MAZ̃BHM azabedeceği | عذابا AZ̃EBE bir azapla | شديدا ŞD̃YD̃E şiddetli | قالوا GELWE dediler ki | معذرة MAZ̃RT ma'zeret için | إلى ÎL | ربكم RBKM Rabbinize | ولعلهم WLALHM ve belki | يتقون YTGWN korunurlar (diye) |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve iƶ: artık | ḳālet: dedi | ummetun: bir topluluk | minhum: içlerinden | lime: niçin? | teǐZūne: öğüt veriyorsunuz | ḳavmen: bir kavme | llahu: Allah'ın | muhlikuhum: helak edeceği | ev: yahut | muǎƶƶibuhum: azabedeceği | ǎƶāben: bir azapla | şedīden: şiddetli | ḳālū: dediler ki | meǎ'ƶiraten: ma'zeret için | ilā: | rabbikum: Rabbinize | veleǎllehum: ve belki | yetteḳūne: korunurlar (diye) |
Kırık Meal (Transcript) : |VÎZ̃: artık | GELT: dedi | ÊMT: bir topluluk | MNHM: içlerinden | LM: niçin? | TAƵVN: öğüt veriyorsunuz | GVME: bir kavme | ELLH: Allah'ın | MHLKHM: helak edeceği | ÊV: yahut | MAZ̃BHM: azabedeceği | AZ̃EBE: bir azapla | ŞD̃YD̃E: şiddetli | GELVE: dediler ki | MAZ̃RT: ma'zeret için | ÎL: | RBKM: Rabbinize | VLALHM: ve belki | YTGVN: korunurlar (diye) |
Abdulbaki Gölpınarlı : Hani onlardan bir topluluk, Allah'ın helâk edeceği, yahut da şiddetle azaplandıracağı bir kavme ne diye öğüt verirsiniz demişti de öğüt verenler, Rabbinize karşı bir özür serdedebilelim ve belki de sakınırlar ümidiyle demişlerdi.
Adem Uğur : İçlerinden bir topluluk: "Allah'ın helâk edeceği yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dedi. (Öğüt verenler) dediler ki: Rabbinize mazeret beyan edelim diye bir de sakınırlar ümidiyle (öğüt veriyoruz).
Ahmed Hulusi : Hani onlardan bir ümmet şöyle dedi: "Allâh'ın kendilerini helâk edeceği yahut şiddetli bir azapla azaplandıracağı bir kavme niçin öğüt veriyorsunuz?". . . Dediler ki: "Rabbiniz indînde mesûliyetimiz kalksın diye; ayrıca belki onlar da korunurlar (diye). "
Ahmet Tekin : İçlerinden tutkun, yetişmiş bir cemaat: 'Allah’ın helâk edeceği, yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme, ne diye öğüt veriyor, sorumluluk uyarısında bulunuyorsunuz?' dedi. Öğüt verenler, uyaranlar: 'İlerde, Rabbinize verilebilecek bir cevabımız olsun, bir de, belki Allah’a sığınıp, emirlerine yapışırlar, günahlardan arınıp, azaptan korunurlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranırlar, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olurlar diye öğüt verip uyarıyoruz' dediler.
Ahmet Varol : İçlerinden bir topluluk: 'Allah'ın kendilerini helak edeceği yahut şiddetli bir şekilde azaba çarptıracağı bir topluluğa neden öğüt veriyorsunuz?' dediklerinde (öğüt verenler): 'Rabbinize karşı bir mazeretimizin olması için ve belki sakınırlar diye!' dediler.
Ali Bulaç : Onlardan bir topluluk: "Allah'ın kendilerini helak etmek veya şiddetli bir azaba uğratmak istediği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dediğinde "Rabbinize karşı bir özür için ve bir ihtimal sakınabilirler, diye" dediler.
Ali Fikri Yavuz : İçlerinden bir ümmet: “- Niçin Allah’ın helâk edeceği veya şiddetli bir azâbla azâblandıracağı bir kavme nasihat ediyorsunuz?” dediği vakit, o öğüdü verenler şöyle dediler: “- Bizim nasihatımız, Rabbinizin yasağını (cumartesi balık avlamamayı) beyan etmek üzerimize vâcip olmakla, Allah katında ma’zûr tutulmamız içindir. Gerek ki, (avdan) sakınırlar.”
Bekir Sadak : Aralarindan bir topluluk: «Allah'in yok edecegi veya siddetli azaba ugratacagi bir millete nicin ogut veriyorsunuz?» dediler. Ogut verenler: «Rabbinize, hic degilse bir ozur beyan edebilmemiz icindir, belki Allah'a karsi gelmekten sakinirlar» dediler.
Celal Yıldırım : İçlerinden bir topluluk, «Allah'ın yok edeceği veya şiddetli bir azâb ile azâblandıracağı bir kavme neden öğüt veriyorsunuz ?» demişlerdi de, onlar da : «Rabbımıza bir özür (beyan edelim) ve bir de belki Allah'tan korkup kötülüklerden sakınırlar diye (öğüt verme ihtiyacını duyuyoruz), cevabında bulunmuşlardı.
Diyanet İşleri : Hani onlardan bir topluluk demişti ki: “Siz, Allah’ın helâk edeceği veya şiddetli bir azaba uğratacağı bir kavme ne diye (boş yere) öğüt veriyorsunuz?” Onlar da, “Rabbinize bir mazeret beyan etmek için, bir de belki Allah’a karşı gelmekten sakınırlar diye (öğüt veriyoruz)” demişlerdi.
Diyanet İşleri (eski) : Aralarından bir topluluk: 'Allah'ın yok edeceği veya şiddetli azaba uğratacağı bir millete niçin öğüt veriyorsunuz?' dediler. Öğüt verenler: 'Rabbinize, hiç değilse bir özür beyan edebilmemiz içindir, belki Allah'a karşı gelmekten sakınırlar' dediler.
Diyanet Vakfi : İçlerinden bir topluluk: «Allah'ın helâk edeceği yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?» dedi. (Öğüt verenler) dediler ki: Rabbinize mazeret beyan edelim diye bir de sakınırlar ümidiyle (öğüt veriyoruz).
Edip Yüksel : İçlerinden bir topluluk: 'ALLAH'ın helak edeceği veya çetin bir biçimde azaplandıracağı bir halka ne diye öğüt veriyorsunuz,' dedi. Dediler ki: 'Rabbinizden özür dileyin,' belki dinleyip kurtulurlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : İçlerinden bir topluluk, «Allah'ın helâk edeceği, ya da çetin bir azapla cezalandıracağı bir kavme ne diye nasihat ediyorsunuz» dediği vakit, o uyarıda bulunanlar dediler ki; «Rabbiniz tarafından mazur görülmemiz için, bir de belki günahlardan sakınırlar diye.»
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ve içlerinden bir topluluk: «Ne diye Allah'ın helak edeceği veya çetin bir azapla cezalandıracağı bir kavme nasihat veriyorsunuz?» dediği vakit onlar dediler ki: «Rabbiniz tarafından mazur sayılmamız için, bir de bakarsınız belki Allah'tan korkar sakınırlar diye.»
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve içlerinden bir ümmed niçin Allahın helâk edeceği veya şiddetli bir azâb ile ta'zib eyliyeceği bir kavme va'z ediyorsunuz dediği vakit o va'ızlar dediler ki: rabbınıza i'tizar edebileceğimiz bir ma'ziret olmak için, bir de ne bilirsiniz belki Allahtan korkar sakınırlar
Fizilal-il Kuran : Hani o kasabalılardan bir grup «Allah'a yokedeceği ya da ağır bir azaba çarptıracağı bir topluma ne diye öğüt veriyorsunuz» dedi de öğüt verenler «Rabbinize karşı haklı bir mazeretimiz olsun ve ola ki kötülükten sakınırlar» dediler.
Gültekin Onan : İçlerinden bir ümmet: "Tanrı'nın kendilerini helak etmek veya şiddetli bir azaba uğratmak istediği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dediğinde "Rabbinize karşı bir özür için veya bir ihtimal sakınabilirler diye" dediler.
Hakkı Yılmaz : "Ve hani onların içlerinden bir ümmet; önderli toplum, “Allah'ın değişime/ yıkıma uğratacağı ya da çetin bir azapla azap edeceği bir topluma ne diye öğüt veriyorsunuz?” dediği vakit, o uyarıda bulunanlar da dediler ki: “Rabbinize karşı mazeret olsun, bunlar da Allah'ın koruması altına girsinler diye.” "
Hasan Basri Çantay : Hani içlerinden bir ümmet: «Allahın kendilerini (dünyâda) helak edeceği veya (âhiretde) çetin bir azâb ile cezalandıracağı bir kavme ne diye öğüd veriyorsunuz?» dediği zaman onlar (o va'z edenler) de: «Rabbinize özür (dilemiye yüzümüz olsun) için. Umulur ki sakınırlar» demişlerdi.
Hayrat Neşriyat : Hani içlerinden bir cemâatte: 'Allah’ın kendilerini helâk edici olduğu veya şiddetli bir azâb ile onları cezâlandırıcı olduğu bir kavme ne diye nasîhat ediyorsunuz?' demişti. (Nasîhat edenler ise:) 'Rabbinize bir ma'zeret (beyân etmek) için, bir de umulur ki(günah işlemekten) sakınırlar diye (nasîhat ediyoruz)!' dediler.
İbni Kesir : Hani, içlerinden bir topluluk demişti ki: Allah'ın kendilerini helak edeceği veya çetin bir azab ile cezalandıracağı bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz? Onlar da: Rabbınıza karşı mazeret olsun ve belki sakınırlar diye, demişlerdi.
İskender Evrenosoğlu : Ve onlardan bir ümmet: “Allah'ın helâk edeceği (yok edeceği) veya şiddetli bir azapla azap edeceği bir kavme niçin öğüt veriyorsunuz?” dedikleri zaman şöyle dediler: “Rabbinize bir özür olsun ve böylece (bu öğütle) takva sahibi olurlar.” diye.
Muhammed Esed : Ve ne zaman onların içinden bazıları, (Sebt günü bozguncularını durdurmaya çalışan kimselere): "Allahın zaten ortadan kaldırmak yahut (en azından) zorlu bir azapla cezalandırmak üzere olduğu bir topluluğa ne diye öğüt veriyorsunuz" diye sorduklarında, bu erdemli kişiler şöyle cevap verdiler: "Rabbinizin katında sorumlu olmayalım diye; ve (bir de, bu bozguncular) belki böylece Allaha karşı sorumluluk bilincine erişirler diye!"
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve hani onlardan bir cemaat de dedi ki: «Allah Teâlâ'nın kendilerini helâk edeceği ve şiddetli bir azap ile muazzep kılacağı bir gürûha ne için nasihatta bulunuyorsunuz?» Dediler ki: «Rabbinize karşı itizarda bulunmak için.» Ve umulur ki, ittikada bulunurlar.
Ömer Öngüt : İçlerinden bir topluluk: “Allah'ın helâk edeceği veya şiddetli bir azap ile cezalandıracağı bir topluluğa ne diye öğüt veriyorsunuz?” dediler. Onlar da: “Rabbinize karşı mazeret beyan etmek için, bir de belki Allah'tan korkarlar diye. ” cevabını verdiler.
Şaban Piriş : Onlardan bir topluluk şöyle diyordu: -Allah’ın helak edeceği ve şiddetli bir ceza ile cezalandıracağı topluma niye öğüt veriyorsunuz? -Rabbinize karşı bir mazeret olsun ve belki sakınırlar! diye cevap verdiler..
Suat Yıldırım : Hani onlardan bir cemaat: "Allah’ın yerle bir edeceği veya şiddetli bir felaket göndereceği şu gürûha ne diye boşuna öğüt verip duruyorsunuz?" demişti. O salih kişiler de: "Rabbinize mazeret arz edebilmek için! Bir de ne bilirsiniz, olur ki Allah’a karşı gelmekten nihayet sakınırlar ümidiyle öğüt veriyoruz." diye cevap verdiler.
Süleyman Ateş : İçlerinden bir topluluk: "Allâh'ın helâk edeceği, yahut şiddetli bir şekilde azâbedeceği bir kavme artık ne diye öğüt veriyorsunuz?" dedi. Dediler ki: "Rabbinize ma'zeret (beyan edebilmek) için, bir de belki korunurlar diye (öğüt veriyoruz)."
Tefhim-ul Kuran : Onlardan bir topluluk: «Allah'ın kendilerini yıkıma uğratmak veya şiddetli bir azaba uğratmak istediği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?» dediğinde «Rabbinize karşı bir özür için ve bir ihtimal sakınabilirler, diye» dediler.
Ümit Şimşek : İçlerinden bir topluluk, onları sakındırmaya çalışanlara, 'Allah'ın helâk edeceği veya şiddetli bir azapla cezalandıracağı bir kavme niçin öğüt verip duruyorsunuz?' dediklerinde, onlar dediler ki: 'Rabbimize karşı bir özür olsun diye. Bakarsınız, onlar da Allah'a karşı gelmekten sakınırlar.'
Yaşar Nuri Öztürk : İçlerinden bir topluluk şöyle dedi: "Allah'ın helak edeceği yahut şiddetli bir azapla azaplandıracağı bir topluma ne diye öğüt verip duruyorsunuz? Dediler ki: "Rabbinize karşı bir mazeret olsun diye ve bir de korunup sakınırlar ümidiyle."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}