REM – prefixed resumption particle V – 3rd person feminine singular perfect verb PRON – 3rd person masculine plural object pronoun الفاء استئنافية فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الرجفة
ر ج ف | RCF
ELRCFT
r-racfetu
o müthiş sarsıntı
the earthquake,
Elif,Lam,Re,Cim,Fe,Te merbuta, 1,30,200,3,80,400,
N – nominative feminine noun اسم مرفوع
فأصبحوا
ص ب ح | ṦBḪ
FÊṦBḪVE
feeSbeHū
çökekaldılar
then they became
Fe,,Sad,Be,Ha,Vav,Elif, 80,,90,2,8,6,1,
CAUS – prefixed particle of cause V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb PRON – subject pronoun الفاء سببية فعل ماض من اخوات «كان» والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «اصبح»
في
|
FY
fī
in
Fe,Ye, 80,10,
P – preposition حرف جر
دارهم
د و ر | D̃VR
D̃ERHM
dārihim
yurtlarında
their home(s)
Dal,Elif,Re,He,Mim, 4,1,200,5,40,
N – genitive feminine singular noun PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
جاثمين
ج ث م | CS̃M
CES̃MYN
cāṧimīne
diz üstü
fallen prone.
Cim,Elif,Se,Mim,Ye,Nun, 3,1,500,40,10,50,
N – accusative masculine plural active participle اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |فَأَخَذَتْهُمُ: derken onları yakalayıverdi | الرَّجْفَةُ: o müthiş sarsıntı | فَأَصْبَحُوا: çökekaldılar | فِي: | دَارِهِمْ: yurtlarında | جَاثِمِينَ: diz üstü |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فأخذتهم FÊḢZ̃THMderken onları yakalayıverdi | الرجفة ELRCFTo müthiş sarsıntı | فأصبحوا FÊṦBḪWEçökekaldılar | في FY | دارهم D̃ERHMyurtlarında | جاثمين CES̃MYNdiz üstü |
Kırık Meal (Okunuş) : |feeḣaƶethumu: derken onları yakalayıverdi | r-racfetu: o müthiş sarsıntı | feeSbeHū: çökekaldılar | fī: | dārihim: yurtlarında | cāṧimīne: diz üstü |
Kırık Meal (Transcript) : |FÊḢZ̃THM: derken onları yakalayıverdi | ELRCFT: o müthiş sarsıntı | FÊṦBḪVE: çökekaldılar | FY: | D̃ERHM: yurtlarında | CES̃MYN: diz üstü |
Abdulbaki Gölpınarlı : Derken, şiddetli bir depremle azâba uğradılar, yurtlarında diz çökmüş bir halde yüzükoyun kapanarak helâk olup gittiler.
Adem Uğur : Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar.
Ahmed Hulusi : Onları o şiddetli sarsıntı yakaladı. . . Yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
Ahmet Tekin : Derken, şiddetli bir gürleme halinde âni bir sarsıntı onların işini bitirdi. Sabahleyin yurtlarında yere çarpılarak çakılıp kalanlar oldular.
Ahmet Varol : Bunun üzerine onları kuvvetli bir sarsıntı aldı ve yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
Ali Bulaç : Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da, kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
Ali Fikri Yavuz : Nihayet onları, o korkunç zelzele (sarsıntı) yakalayıverdi. Böylece evlerinde çöküp helâk oldular.
Bekir Sadak : Bu yuzden onlari bir sarsinti tuttu ve olduklari yerde diz ustu cokuverdiler.
Celal Yıldırım : (91-92) Bunun üzerine onları müthiş sarsıntı yakalayıverdi ve (böylece) kendi yurtlarında oldukları yerde dizüstü çöküp kaldılar; Şuâyb'ı yalanlayanlar sanki orada hiç şenşatır yaşamamış gibi oldular. Şuâyb'ı yalanlayanlar ziyana uğrayanların tâ kendileri oldular.
Diyanet İşleri : Derken, onları o korkunç sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar.
Diyanet İşleri (eski) : Bu yüzden onları bir sarsıntı tuttu ve oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
Diyanet Vakfi : Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar.
Edip Yüksel : Bunun üzerine onları bir sarsıntı yakaladı da evlerinde diz üstü çöküverdiler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Derken onları o dehşetli sarsıntı yakalayıverdi ve hemen yurtlarında çökekaldılar.
Elmalılı Hamdi Yazır : Derken onları o recfe tutuverdi, derhal vatanlarında çöke kaldılar
Fizilal-il Kuran : Bu arada ani bir yersarsıntısına tutuldular da oldukları yerde yığılıp kalıverdiler.
Gültekin Onan : Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
Hakkı Yılmaz : (91,92) Bunun üzerine o müthiş sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında diz üstü çöke kaldılar. Şu‘ayb'ı yalanlayanlar, sanki orada hiç oturmamış/zenginlik sürmemiş gibi oldular. Şu‘ayb'ı yalanlayanlar var ya, işte ziyana uğrayanlar, kendileri oldular.
Hasan Basri Çantay : Bunun üzerine onları o müdhiş zelzele yakalayıverdi de yurdlarında diz üstü çöken (helake uğrayan) kimseler oldular.
Hayrat Neşriyat : Bunun üzerine onları o sarsıntı yakaladı da yurtlarında dizüstü çöküp kalan kimseler oldular.
İbni Kesir : Bunun üzerine onları sarsıntı yakalayıverdi. Ve yurtlarında dizüstü çökenler oldular.
İskender Evrenosoğlu : Böylece şiddetli bir sarsıntı onları yakaladı. Bunun üzerine kendi yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
Muhammed Esed : Derken, bir deprem onların işini bitirdi: kendi evlerinde cansız olarak yere serilip kaldılar.
Ömer Nasuhi Bilmen : Derken onları şiddetli bir zelzele yakaladı da yurtlarında diz üstü çöken kimseler oldular.
Ömer Öngüt : Derken kendilerini müthiş bir sarsıntı yakalayıverdi, yurtlarında dizüstü çökekaldılar.
Şaban Piriş : (91-92.) Onları dehşetli bir sarsıntı tuttu ve oldukları yerde çöküp kaldılar. Şuayb’ı yalanlayanlar sanki orda hiç yaşamamış gibi oldular. Şuayb’ı yalanlayanların asıl kendileri mahvoldu.
Suat Yıldırım : Derken şiddetli bir deprem onları kıskıvrak yakaladı ve derhal oldukları yerde çökekaldılar.
Süleyman Ateş : Derken o müthiş sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Tefhim-ul Kuran : Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da, kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
Ümit Şimşek : Sonra onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü serilip kaldılar.
Yaşar Nuri Öztürk : Bunun üzerine o korkunç titreşim/o büyük zelzele onları yakalayıverdi de öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]