» 7 / A’râf  95:

Kuran Sırası: 7
İniş Sırası: 39
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206

 » 7 / A’râf  Suresi: 95
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. ثُمَّ (S̃M) = ṧumme : sonra
2. بَدَّلْنَا (BD̃LNE) = beddelnā : değiştirip getirdik
3. مَكَانَ (MKEN) = mekāne : yerine
4. السَّيِّئَةِ (ELSYÙT) = s-seyyieti : kötülüğü
5. الْحَسَنَةَ (ELḪSNT) = l-Hasenete : iyilik
6. حَتَّىٰ (ḪT) = Hattā : ta ki
7. عَفَوْا (AFVE) = ǎfev : çoğaldılar
8. وَقَالُوا (VGELVE) = ve ḳālū : ve dediler
9. قَدْ (GD̃) = ḳad : muhakkak
10. مَسَّ (MS) = messe : dokunmuştu
11. ابَاءَنَا ( ËBEÙNE) = ābā'enā : atalarımıza
12. الضَّرَّاءُ (ELŽREÙ) = D-Derrā'u : darlık
13. وَالسَّرَّاءُ (VELSREÙ) = ve sserrā'u : ve sevinç
14. فَأَخَذْنَاهُمْ (FÊḢZ̃NEHM) = feeḣaƶnāhum : biz de onları yakaladık
15. بَغْتَةً (BĞTT) = beğteten : ansızın
16. وَهُمْ (VHM) = vehum : ve onlar
17. لَا (LE) = lā : değillerdi
18. يَشْعُرُونَ (YŞARVN) = yeş'ǔrūne : farkında
sonra | değiştirip getirdik | yerine | kötülüğü | iyilik | ta ki | çoğaldılar | ve dediler | muhakkak | dokunmuştu | atalarımıza | darlık | ve sevinç | biz de onları yakaladık | ansızın | ve onlar | değillerdi | farkında |

[] [BD̃L] [KVN] [SVE] [ḪSN] [] [AFV] [GVL] [] [MSS] [EBV] [ŽRR] [SRR] [EḢZ̃] [BĞT] [] [] [ŞAR]
S̃M BD̃LNE MKEN ELSYÙT ELḪSNT ḪT AFVE VGELVE GD̃ MS ËBEÙNE ELŽREÙ VELSREÙ FÊḢZ̃NEHM BĞTT VHM LE YŞARVN

ṧumme beddelnā mekāne s-seyyieti l-Hasenete Hattā ǎfev ve ḳālū ḳad messe ābā'enā D-Derrā'u ve sserrā'u feeḣaƶnāhum beğteten vehum yeş'ǔrūne
ثم بدلنا مكان السيئة الحسنة حتى عفوا وقالوا قد مس آباءنا الضراء والسراء فأخذناهم بغتة وهم لا يشعرون

 » 7 / A’râf  Suresi: 95
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ثم | S̃M ṧumme sonra Then
بدلنا ب د ل | BD̃L BD̃LNE beddelnā değiştirip getirdik We changed
مكان ك و ن | KVN MKEN mekāne yerine (in) place
السيئة س و ا | SVE ELSYÙT s-seyyieti kötülüğü (of) the bad
الحسنة ح س ن | ḪSN ELḪSNT l-Hasenete iyilik the good,
حتى | ḪT Hattā ta ki until
عفوا ع ف و | AFV AFVE ǎfev çoğaldılar they increased
وقالوا ق و ل | GVL VGELVE ve ḳālū ve dediler and said,
قد | GD̃ ḳad muhakkak """Verily,"
مس م س س | MSS MS messe dokunmuştu (had) touched
آباءنا ا ب و | EBV ËBEÙNE ābā'enā atalarımıza our forefathers
الضراء ض ر ر | ŽRR ELŽREÙ D-Derrā'u darlık the adversity
والسراء س ر ر | SRR VELSREÙ ve sserrā'u ve sevinç "and the ease."""
فأخذناهم ا خ ذ | EḢZ̃ FÊḢZ̃NEHM feeḣaƶnāhum biz de onları yakaladık So We seized them
بغتة ب غ ت | BĞT BĞTT beğteten ansızın suddenly,
وهم | VHM vehum ve onlar while they
لا | LE değillerdi (did) not
يشعرون ش ع ر | ŞAR YŞARVN yeş'ǔrūne farkında perceive.

7:95 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

sonra | değiştirip getirdik | yerine | kötülüğü | iyilik | ta ki | çoğaldılar | ve dediler | muhakkak | dokunmuştu | atalarımıza | darlık | ve sevinç | biz de onları yakaladık | ansızın | ve onlar | değillerdi | farkında |

[] [BD̃L] [KVN] [SVE] [ḪSN] [] [AFV] [GVL] [] [MSS] [EBV] [ŽRR] [SRR] [EḢZ̃] [BĞT] [] [] [ŞAR]
S̃M BD̃LNE MKEN ELSYÙT ELḪSNT ḪT AFVE VGELVE GD̃ MS ËBEÙNE ELŽREÙ VELSREÙ FÊḢZ̃NEHM BĞTT VHM LE YŞARVN

ṧumme beddelnā mekāne s-seyyieti l-Hasenete Hattā ǎfev ve ḳālū ḳad messe ābā'enā D-Derrā'u ve sserrā'u feeḣaƶnāhum beğteten vehum yeş'ǔrūne
ثم بدلنا مكان السيئة الحسنة حتى عفوا وقالوا قد مس آباءنا الضراء والسراء فأخذناهم بغتة وهم لا يشعرون

[] [ب د ل] [ك و ن] [س و ا] [ح س ن] [] [ع ف و] [ق و ل] [] [م س س] [ا ب و] [ض ر ر] [س ر ر] [ا خ ذ ] [ب غ ت] [] [] [ش ع ر]

 » 7 / A’râf  Suresi: 95
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ثم | S̃M ṧumme sonra Then
Se,Mim,
500,40,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
بدلنا ب د ل | BD̃L BD̃LNE beddelnā değiştirip getirdik We changed
Be,Dal,Lam,Nun,Elif,
2,4,30,50,1,
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
مكان ك و ن | KVN MKEN mekāne yerine (in) place
Mim,Kef,Elif,Nun,
40,20,1,50,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
السيئة س و ا | SVE ELSYÙT s-seyyieti kötülüğü (of) the bad
Elif,Lam,Sin,Ye,,Te merbuta,
1,30,60,10,,400,
N – genitive feminine noun
اسم مجرور
الحسنة ح س ن | ḪSN ELḪSNT l-Hasenete iyilik the good,
Elif,Lam,Ha,Sin,Nun,Te merbuta,
1,30,8,60,50,400,
N – accusative feminine noun
اسم منصوب
حتى | ḪT Hattā ta ki until
Ha,Te,,
8,400,,
INC – inceptive particle
حرف ابتداء
عفوا ع ف و | AFV AFVE ǎfev çoğaldılar they increased
Ayn,Fe,Vav,Elif,
70,80,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
وقالوا ق و ل | GVL VGELVE ve ḳālū ve dediler and said,
Vav,Gaf,Elif,Lam,Vav,Elif,
6,100,1,30,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
قد | GD̃ ḳad muhakkak """Verily,"
Gaf,Dal,
100,4,
CERT – particle of certainty
حرف تحقيق
مس م س س | MSS MS messe dokunmuştu (had) touched
Mim,Sin,
40,60,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
آباءنا ا ب و | EBV ËBEÙNE ābā'enā atalarımıza our forefathers
,Be,Elif,,Nun,Elif,
,2,1,,50,1,
N – accusative masculine plural noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
اسم منصوب و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
الضراء ض ر ر | ŽRR ELŽREÙ D-Derrā'u darlık the adversity
Elif,Lam,Dad,Re,Elif,,
1,30,800,200,1,,
N – nominative feminine noun
اسم مرفوع
والسراء س ر ر | SRR VELSREÙ ve sserrā'u ve sevinç "and the ease."""
Vav,Elif,Lam,Sin,Re,Elif,,
6,1,30,60,200,1,,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – nominative masculine noun
الواو عاطفة
اسم مرفوع
فأخذناهم ا خ ذ | EḢZ̃ FÊḢZ̃NEHM feeḣaƶnāhum biz de onları yakaladık So We seized them
Fe,,Hı,Zel,Nun,Elif,He,Mim,
80,,600,700,50,1,5,40,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
الفاء عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بغتة ب غ ت | BĞT BĞTT beğteten ansızın suddenly,
Be,Ğayn,Te,Te merbuta,
2,1000,400,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
وهم | VHM vehum ve onlar while they
Vav,He,Mim,
6,5,40,
CIRC – prefixed circumstantial particle
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
الواو حالية
ضمير منفصل
لا | LE değillerdi (did) not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يشعرون ش ع ر | ŞAR YŞARVN yeş'ǔrūne farkında perceive.
Ye,Şın,Ayn,Re,Vav,Nun,
10,300,70,200,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |ثُمَّ: sonra | بَدَّلْنَا: değiştirip getirdik | مَكَانَ: yerine | السَّيِّئَةِ: kötülüğü | الْحَسَنَةَ: iyilik | حَتَّىٰ: ta ki | عَفَوْا: çoğaldılar | وَقَالُوا: ve dediler | قَدْ: muhakkak | مَسَّ: dokunmuştu | ابَاءَنَا: atalarımıza | الضَّرَّاءُ: darlık | وَالسَّرَّاءُ: ve sevinç | فَأَخَذْنَاهُمْ: biz de onları yakaladık | بَغْتَةً: ansızın | وَهُمْ: ve onlar | لَا: değillerdi | يَشْعُرُونَ: farkında |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ثم S̃M sonra | بدلنا BD̃LNE değiştirip getirdik | مكان MKEN yerine | السيئة ELSYÙT kötülüğü | الحسنة ELḪSNT iyilik | حتى ḪT ta ki | عفوا AFWE çoğaldılar | وقالوا WGELWE ve dediler | قد GD̃ muhakkak | مس MS dokunmuştu | آباءنا ËBEÙNE atalarımıza | الضراء ELŽREÙ darlık | والسراء WELSREÙ ve sevinç | فأخذناهم FÊḢZ̃NEHM biz de onları yakaladık | بغتة BĞTT ansızın | وهم WHM ve onlar | لا LE değillerdi | يشعرون YŞARWN farkında |
Kırık Meal (Okunuş) : |ṧumme: sonra | beddelnā: değiştirip getirdik | mekāne: yerine | s-seyyieti: kötülüğü | l-Hasenete: iyilik | Hattā: ta ki | ǎfev: çoğaldılar | ve ḳālū: ve dediler | ḳad: muhakkak | messe: dokunmuştu | ābā'enā: atalarımıza | D-Derrā'u: darlık | ve sserrā'u: ve sevinç | feeḣaƶnāhum: biz de onları yakaladık | beğteten: ansızın | vehum: ve onlar | : değillerdi | yeş'ǔrūne: farkında |
Kırık Meal (Transcript) : |S̃M: sonra | BD̃LNE: değiştirip getirdik | MKEN: yerine | ELSYÙT: kötülüğü | ELḪSNT: iyilik | ḪT: ta ki | AFVE: çoğaldılar | VGELVE: ve dediler | GD̃: muhakkak | MS: dokunmuştu | ËBEÙNE: atalarımıza | ELŽREÙ: darlık | VELSREÙ: ve sevinç | FÊḢZ̃NEHM: biz de onları yakaladık | BĞTT: ansızın | VHM: ve onlar | LE: değillerdi | YŞARVN: farkında |
Abdulbaki Gölpınarlı : Sonra da kötülük yerine iyilik verdik, çoğaldılar ve atalarımız da malca zarara uğramışlardı, genişliğe kavuşmuşlardı, bu, böyledir dediler de ansızın onları azâba uğrattık, anlamadılar bile.
Adem Uğur : Sonra kötülüğü (darlığı) değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve: "Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı" dediler. Biz de onları, kendileri farkına varmadan ansızın yakaladık.
Ahmed Hulusi : Sonra içine düştükleri sıkıntıyı iyilik ile değiştirdik. . . Nihayet refaha erip (mal, evlatça) çoğaldılar ve (bu defa): "Babalarımıza da sıkıntı ve refah dolu günler gelmiştir (bunda alınacak bir ders olamaz)" dediler. . . Biz de onları, ne olup bittiğini fark etmeden yakaladık!
Ahmet Tekin : Sonra bu kötü, sıkıntılı, felâketli günlerin yerine düzenli bir devlet hayatı, iyilik bolluk, zenginlik ve refah getirdik. Nihayet çoğaldılar. Başlarına gelen felâketleri, Allah’ın cezalandırması ve imtihanı sayacakları yerde: 'Atalarımız da böyle sıkıntılar ve sevinçli günler, ekonomik darboğazlar ve refah günleri yaşamışlardı. Bunlar tabiî olaylardır' diyerek ikazları hafife aldılar. Biz de onları, farkına varmadıkları bir anda, ansızın, hayal edemeyecekleri bir şekilde yakalayıp işlerini bitirdik.
Ahmet Varol : Sonra kötülüğün yerine iyilik verdik. Derken hayli çoğaldılar, varlıkları arttı ve: 'Babalarımıza da darlık ve rahatlık dokunmuştu' dediler. Bunun üzerine onları farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakaladık.
Ali Bulaç : Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik, öyle ki onlar, çoğaldılar ve: "Atalarımıza da (bazan) şiddetli sıkıntılar (bazan da) refah ve genişlikler dokunmuştu" dediler. Bunun üzerine, biz de onları kendileri hiç şuurunda değilken apansız kıskıvrak yakalayıverdik.
Ali Fikri Yavuz : Sonra bu sıkıntının yerine iyilik ve selâmet verdik. Derken çoğaldılar ve; “- Doğrusu atalarımıza da böyle sıkıntılı haller olmuş, sevinçli ve geniş haller de gelmiş” dediler. Tam o sırada, hatırlarından geçmezken, ansızın kendilerine azabla yakalayıverdik.
Bekir Sadak : Sonra kotulugun yerine iyiligi koyduk, oyle ki, cogalip, «Babalarimiz da darliga ugramis, bolluga kavusmuslardi» dediler. Bu yuzden onlari haberleri olmadan, ansizin yakalayiverdik.
Celal Yıldırım : Sonra da bu tür kötülüğü iyiliğe çevirmişizdir, o kadar ki. çoğalmışlar ve «doğrusu atalarımıza da (bu gibi) sıkıntı ve darlık dokunmuş, bolluk ve ferahlığa kavuşmuşlardı» demişlerdi de o sebepten haberleri olmadan ansızın onları tutup (mahvetmiştik).
Diyanet İşleri : Sonra kötülüğün (sıkıntı ve darlığın) yerine iyiliği (bolluk ve genişliği) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve (nankörlük edip): “Atalarımız da darlığa uğramış ve bolluğa kavuşmuşlardı” dediler. Biz de, farkında değillerken onları ansızın yakaladık.
Diyanet İşleri (eski) : Sonra kötülüğün yerine iyiliği koyduk, öyle ki, çoğalıp, 'babalarımız da darlığa uğramış, bolluğa kavuşmuşlardı' dediler. Bu yüzden onları haberleri olmadan, ansızın yakalayıverdik.
Diyanet Vakfi : Sonra kötülüğü (darlığı) değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve: «Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı» dediler. Biz de onları, kendileri farkına varmadan ansızın yakaladık.
Edip Yüksel : Sonra kötülüğün yerine iyiliği getirdik. Ne var ki anlayışlarını yitirdiler: 'Sıkıntı ve refah atalarımıza da dokunmuştu,' dediler. Bunun üzerine, haberleri olmadan onları ansızın yakaladık.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik, nihayet çoğaldılar ve: «Atalarımıza da böyle darlık ve sevinç dokunmuştu.» dediler ve hemen onları, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakaladık.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Sonra da kötülük yerine güzellik getirmişizdir. Nihayet çoğalmışlar ve: «Doğrusu atalarımızın sıkıntılı halleri de neşeli zamanları da olmuştu.» demişlerdi. O zaman Biz de kendilerini -hatırlarından geçmezken- ansızın tutmuş bastırıvermiştik.
Elmalılı Hamdi Yazır : Sonra da fenalık yerine güzelliğe tebdil etmişizdir, tâki artmışlar ve demişlerdir: Doğrusu atalarımıza sıkıntılı haller de olmuş, sürûrlü demler de, tam o vakit biz de kendilerini hatırlarından geçmezken ansızın tutmuş bastırıvermiştik.
Fizilal-il Kuran : Sonra kötü günleri iyi günlerle değiştirdik de sayıca çoğaldılar ve: «Atalarımız da hem sıkıntılı hem de sevinçli günler geçirmişlerdi» dediler. Bunun üzerine onları hiç ummadıkları bir sırada ansızın yakalayıverdik.»
Gültekin Onan : Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik, öyle ki onlar çoğaldılar ve: "Atalarımıza da (bazen) şiddetli sıkıntılar (bazen de) refah ve genişlikler dokunmuştu" dediler. Bunun üzerine, biz de onları kendileri hiç şuurunda değilken apansız kıskıvrak yakalayıverdik.
Hakkı Yılmaz : (94,95) "Biz hangi kente bir peygamber gönderdiysek, onun halkını kesinlikle yalvarıp yakarsınlar diye yoksulluk ve darlıkla yakaladık. Sonra kötülüğün yerini iyiliğe değiştirdik; sonunda çoğaldılar ve “Atalarımıza da böyle darlık ve sevinç dokunmuştu” dediler. Bunun üzerine onları hemen, onlar hiç farkında değillerken ansızın yakalayıverdik. "
Hasan Basri Çantay : Sonra bu sıkıntının yerine iyilik (selâmet, bolluk) verdik. Nihayet çoğaldılar, «Atalarımıza da (gah böyle) fakirlik, şiddet, hastalık, (gâh) iyilik, genişlik dokunmuşdur» dediler. Bunun üzerine biz de kendileri farkına varmadan, onları ansızın tutub yakalayıverdik.
Hayrat Neşriyat : Sonra kötülüğün (o darlığın) yerini, iyilik (bolluk)la değiştirdik. Nihâyet (mal ve evlâd cihetiyle) çoğaldılar ve: 'Doğrusu atalarımıza (da zaman zaman böyle) darlıklar ve bolluklar dokunmuştu. (Bunun tehdîd edildiğimiz azabla bir alâkası yok!)' dediler de, kendileri hiç farkında değillerken onları ansızın yakalayıverdik.
İbni Kesir : Sonra kötülüğün yerine iyilik koyduk. Nihayet çoğaldılar ve; atalarımıza da fakirlik, şiddet, hastalık, iyilik ve genişlik dokunmuştu, dediler. Bunun üzerine Biz de onları kendilerine farkına varmadan ansızın yakalayıverdik.
İskender Evrenosoğlu : Sonra seyyiatin yerini hasenatla değiştirdik. Ne zaman ki çoğaldılar ve şöyle dediler. “Babalarımıza da şiddetli darlık ve ferahlık dokunmuştu. (Allah'tan bilmediler, ders almadılar). Bunun üzerine onları farkına varmadan (şuurunda değilken) aniden aldık.”
Muhammed Esed : Sonra o darlığı genişliğe çevirmişizdir ki refahı tatsınlar da (kendi kendilerine): "Atalarımız da darlık ve sıkıntıya düşmüşler (ve genişliği görmüşler)di" desinler, işte ancak bundan sonradır ki, kendileri daha (ne olup bittiğinin) farkına varmadan, onları kıskıvrak yakaladık.
Ömer Nasuhi Bilmen : Sonra bu fenalık yerini güzelliğe tebdîl ettik. Tâ ki çoğaldılar ve dediler ki: «Muhakkak bizim babalarımıza da sıkıntılı haller, neşveli demler dokunmuştur.» Artık Biz de onları kendileri farkına varmadıkları halde ansızın tutup yakaladık.
Ömer Öngüt : Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirdik. Nihayet çoğaldılar ve: “Atalarımıza da böyle darlık ve sevinç dokunmuştu. ” dediler. Biz de onları hiç hatırlarından geçmediği bir anda ansızın yakaladık.
Şaban Piriş : Sonra meşakkatin yerini iyilikle değiştirdik de (başlarına geleni unutarak) boş verdiler. Ve: -Atalarımız da hem darlık hem de bolluk görmüşlerdir, dediler. Biz de onları farkında değillerken ansızın yakaladık.
Suat Yıldırım : Sonra o kötü durumları değiştirip güzellikleri yayarız. Zamanla ahali çoğalıp "Vaktiyle atalarımız gâh üzülmüş, gâh sevinmişlerdi." derler fakat olaylardan ibret alıp şükretmezler. Derken, o bilinçsiz halleriyle, hiç hatırlarından geçmezken, ansızın onları kıskıvrak yakalarız.
Süleyman Ateş : Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirdik de (insanlar) çoğaldılar ve: "Atalarımıza da darlık ve sevinç dokunmuştu (onlar da üzüntülü ve sevinçli günler geçirmişlerdi)." dediler (de olaylardan ibret alıp şükretmediler). Biz de onları, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakaladık.
Tefhim-ul Kuran : Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik, öyle ki onlar, çoğaldılar ve: «Atalarımıza da (bazan) şiddetli sıkıntılar (bazan da) refah ve genişlikler dokunmuştu» dediler. Bunun üzerine, biz de onları kendileri hiç şuurunda değilken apansız kıskıvrak-yakalayıverdik.
Ümit Şimşek : Sonra da kötülükleri kaldırıp yerine iyilik verdik. Nihayet sayıları ve servetleri artınca, 'Atalarımızın başına da böyle darlıklar ve bolluklar gelmişti' dediler. Biz de onları, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakalayıverdik.
Yaşar Nuri Öztürk : Sonra zorluk ve sıkıntının yerine mutluluk ve güzelliği getirmişiz de çoğalmışlar ve şöyle demişlerdir: "Atalarımız da zorluk ve sevinçle yüzyüze gelmişlerdi." Nihayet biz onları farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakalayıverdik.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}