» 7 / A’râf  149:

Kuran Sırası: 7
İniş Sırası: 39
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206

 » 7 / A’râf  Suresi: 149
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَلَمَّا (VLME) = velemmā : ne zaman ki
2. سُقِطَ (SGŦ) = suḳiTa : düşürüldü
3. فِي (FY) = fī : arasına
4. أَيْدِيهِمْ (ÊYD̃YHM) = eydīhim : (başları) ellerinin
5. وَرَأَوْا (VRÊVE) = ve raev : ve gör(üp anla)dılar
6. أَنَّهُمْ (ÊNHM) = ennehum : kendilerinin
7. قَدْ (GD̃) = ḳad : gerçekten
8. ضَلُّوا (ŽLVE) = Dellū : sapmış olduklarını
9. قَالُوا (GELVE) = ḳālū : dediler ki
10. لَئِنْ (LÙN) = lein : eğer
11. لَمْ (LM) = lem :
12. يَرْحَمْنَا (YRḪMNE) = yerHamnā : bize acımazsa
13. رَبُّنَا (RBNE) = rabbunā : Rabbimiz
14. وَيَغْفِرْ (VYĞFR) = ve yeğfir : ve bağışlamazsa
15. لَنَا (LNE) = lenā : bizi
16. لَنَكُونَنَّ (LNKVNN) = lenekūnenne : elbette oluruz
17. مِنَ (MN) = mine : -dan
18. الْخَاسِرِينَ (ELḢESRYN) = l-ḣāsirīne : ziyana uğrayanlar-
ne zaman ki | düşürüldü | arasına | (başları) ellerinin | ve gör(üp anla)dılar | kendilerinin | gerçekten | sapmış olduklarını | dediler ki | eğer | | bize acımazsa | Rabbimiz | ve bağışlamazsa | bizi | elbette oluruz | -dan | ziyana uğrayanlar- |

[] [SGŦ] [] [YD̃Y] [REY] [] [] [ŽLL] [GVL] [] [] [RḪM] [RBB] [ĞFR] [] [KVN] [] [ḢSR]
VLME SGŦ FY ÊYD̃YHM VRÊVE ÊNHM GD̃ ŽLVE GELVE LÙN LM YRḪMNE RBNE VYĞFR LNE LNKVNN MN ELḢESRYN

velemmā suḳiTa eydīhim ve raev ennehum ḳad Dellū ḳālū lein lem yerHamnā rabbunā ve yeğfir lenā lenekūnenne mine l-ḣāsirīne
ولما سقط في أيديهم ورأوا أنهم قد ضلوا قالوا لئن لم يرحمنا ربنا ويغفر لنا لنكونن من الخاسرين

 » 7 / A’râf  Suresi: 149
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولما | VLME velemmā ne zaman ki And when
سقط س ق ط | SGŦ SGŦ suḳiTa düşürüldü (it was made to) fall
في | FY arasına into
أيديهم ي د ي | YD̃Y ÊYD̃YHM eydīhim (başları) ellerinin their hands
ورأوا ر ا ي | REY VRÊVE ve raev ve gör(üp anla)dılar and they saw
أنهم | ÊNHM ennehum kendilerinin that they
قد | GD̃ ḳad gerçekten (had) indeed
ضلوا ض ل ل | ŽLL ŽLVE Dellū sapmış olduklarını gone astray,
قالوا ق و ل | GVL GELVE ḳālū dediler ki they said,
لئن | LÙN lein eğer """If"
لم | LM lem not
يرحمنا ر ح م | RḪM YRḪMNE yerHamnā bize acımazsa has Mercy on us,
ربنا ر ب ب | RBB RBNE rabbunā Rabbimiz Our Lord,
ويغفر غ ف ر | ĞFR VYĞFR ve yeğfir ve bağışlamazsa and forgive
لنا | LNE lenā bizi [for] us,
لنكونن ك و ن | KVN LNKVNN lenekūnenne elbette oluruz we will surely be
من | MN mine -dan among
الخاسرين خ س ر | ḢSR ELḢESRYN l-ḣāsirīne ziyana uğrayanlar- "the losers."""

7:149 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ne zaman ki | düşürüldü | arasına | (başları) ellerinin | ve gör(üp anla)dılar | kendilerinin | gerçekten | sapmış olduklarını | dediler ki | eğer | | bize acımazsa | Rabbimiz | ve bağışlamazsa | bizi | elbette oluruz | -dan | ziyana uğrayanlar- |

[] [SGŦ] [] [YD̃Y] [REY] [] [] [ŽLL] [GVL] [] [] [RḪM] [RBB] [ĞFR] [] [KVN] [] [ḢSR]
VLME SGŦ FY ÊYD̃YHM VRÊVE ÊNHM GD̃ ŽLVE GELVE LÙN LM YRḪMNE RBNE VYĞFR LNE LNKVNN MN ELḢESRYN

velemmā suḳiTa eydīhim ve raev ennehum ḳad Dellū ḳālū lein lem yerHamnā rabbunā ve yeğfir lenā lenekūnenne mine l-ḣāsirīne
ولما سقط في أيديهم ورأوا أنهم قد ضلوا قالوا لئن لم يرحمنا ربنا ويغفر لنا لنكونن من الخاسرين

[] [س ق ط] [] [ي د ي] [ر ا ي] [] [] [ض ل ل] [ق و ل] [] [] [ر ح م] [ر ب ب] [غ ف ر] [] [ك و ن] [] [خ س ر]

 » 7 / A’râf  Suresi: 149
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولما | VLME velemmā ne zaman ki And when
Vav,Lam,Mim,Elif,
6,30,40,1,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الواو استئنافية
ظرف زمان
سقط س ق ط | SGŦ SGŦ suḳiTa düşürüldü (it was made to) fall
Sin,Gaf,Tı,
60,100,9,
V – 3rd person masculine singular passive perfect verb
فعل ماض مبني للمجهول
في | FY arasına into
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
أيديهم ي د ي | YD̃Y ÊYD̃YHM eydīhim (başları) ellerinin their hands
,Ye,Dal,Ye,He,Mim,
,10,4,10,5,40,
N – genitive feminine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ورأوا ر ا ي | REY VRÊVE ve raev ve gör(üp anla)dılar and they saw
Vav,Re,,Vav,Elif,
6,200,,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
أنهم | ÊNHM ennehum kendilerinin that they
,Nun,He,Mim,
,50,5,40,
ACC – accusative particle
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
حرف نصب من اخوات «ان» و«هم» ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
قد | GD̃ ḳad gerçekten (had) indeed
Gaf,Dal,
100,4,
CERT – particle of certainty
حرف تحقيق
ضلوا ض ل ل | ŽLL ŽLVE Dellū sapmış olduklarını gone astray,
Dad,Lam,Vav,Elif,
800,30,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
قالوا ق و ل | GVL GELVE ḳālū dediler ki they said,
Gaf,Elif,Lam,Vav,Elif,
100,1,30,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
لئن | LÙN lein eğer """If"
Lam,,Nun,
30,,50,
EMPH – emphatic prefix lām
COND – conditional particle
اللام لام التوكيد
حرف شرط
لم | LM lem not
Lam,Mim,
30,40,
NEG – negative particle
حرف نفي
يرحمنا ر ح م | RḪM YRḪMNE yerHamnā bize acımazsa has Mercy on us,
Ye,Re,Ha,Mim,Nun,Elif,
10,200,8,40,50,1,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb, jussive mood
PRON – 1st person plural object pronoun
فعل مضارع مجزوم و«نا» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ربنا ر ب ب | RBB RBNE rabbunā Rabbimiz Our Lord,
Re,Be,Nun,Elif,
200,2,50,1,
N – nominative masculine noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ويغفر غ ف ر | ĞFR VYĞFR ve yeğfir ve bağışlamazsa and forgive
Vav,Ye,Ğayn,Fe,Re,
6,10,1000,80,200,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular imperfect verb, jussive mood
الواو عاطفة
فعل مضارع مجزوم
لنا | LNE lenā bizi [for] us,
Lam,Nun,Elif,
30,50,1,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person plural personal pronoun
جار ومجرور
لنكونن ك و ن | KVN LNKVNN lenekūnenne elbette oluruz we will surely be
Lam,Nun,Kef,Vav,Nun,Nun,
30,50,20,6,50,50,
EMPH – emphatic prefix lām
V – 1st person plural imperfect verb
EMPH – emphatic suffix nūn
اللام لام التوكيد
فعل مضارع والنون للتوكيد
من | MN mine -dan among
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الخاسرين خ س ر | ḢSR ELḢESRYN l-ḣāsirīne ziyana uğrayanlar- "the losers."""
Elif,Lam,Hı,Elif,Sin,Re,Ye,Nun,
1,30,600,1,60,200,10,50,
N – genitive masculine plural active participle
اسم مجرور
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَلَمَّا: ne zaman ki | سُقِطَ: düşürüldü | فِي: arasına | أَيْدِيهِمْ: (başları) ellerinin | وَرَأَوْا: ve gör(üp anla)dılar | أَنَّهُمْ: kendilerinin | قَدْ: gerçekten | ضَلُّوا: sapmış olduklarını | قَالُوا: dediler ki | لَئِنْ: eğer | لَمْ: | يَرْحَمْنَا: bize acımazsa | رَبُّنَا: Rabbimiz | وَيَغْفِرْ: ve bağışlamazsa | لَنَا: bizi | لَنَكُونَنَّ: elbette oluruz | مِنَ: -dan | الْخَاسِرِينَ: ziyana uğrayanlar- |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولما WLME ne zaman ki | سقط SGŦ düşürüldü | في FY arasına | أيديهم ÊYD̃YHM (başları) ellerinin | ورأوا WRÊWE ve gör(üp anla)dılar | أنهم ÊNHM kendilerinin | قد GD̃ gerçekten | ضلوا ŽLWE sapmış olduklarını | قالوا GELWE dediler ki | لئن LÙN eğer | لم LM | يرحمنا YRḪMNE bize acımazsa | ربنا RBNE Rabbimiz | ويغفر WYĞFR ve bağışlamazsa | لنا LNE bizi | لنكونن LNKWNN elbette oluruz | من MN -dan | الخاسرين ELḢESRYN ziyana uğrayanlar- |
Kırık Meal (Okunuş) : |velemmā: ne zaman ki | suḳiTa: düşürüldü | : arasına | eydīhim: (başları) ellerinin | ve raev: ve gör(üp anla)dılar | ennehum: kendilerinin | ḳad: gerçekten | Dellū: sapmış olduklarını | ḳālū: dediler ki | lein: eğer | lem: | yerHamnā: bize acımazsa | rabbunā: Rabbimiz | ve yeğfir: ve bağışlamazsa | lenā: bizi | lenekūnenne: elbette oluruz | mine: -dan | l-ḣāsirīne: ziyana uğrayanlar- |
Kırık Meal (Transcript) : |VLME: ne zaman ki | SGŦ: düşürüldü | FY: arasına | ÊYD̃YHM: (başları) ellerinin | VRÊVE: ve gör(üp anla)dılar | ÊNHM: kendilerinin | GD̃: gerçekten | ŽLVE: sapmış olduklarını | GELVE: dediler ki | LÙN: eğer | LM: | YRḪMNE: bize acımazsa | RBNE: Rabbimiz | VYĞFR: ve bağışlamazsa | LNE: bizi | LNKVNN: elbette oluruz | MN: -dan | ELḢESRYN: ziyana uğrayanlar- |
Abdulbaki Gölpınarlı : Adamakıllı nâdim olup doğru yoldan sapıttıklarını görünce de Rabbimiz acımazsa bize ve yarlıgamazsa bizi, mutlaka ziyankârlardan olacağız dediler.
Adem Uğur : Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız!
Ahmed Hulusi : Düşünüp, hakikatten sapmış olduklarını fark ederek pişman olduklarında: "Yemin olsun ki, Rabbimiz bize rahmet etmez ve bizi mağfiret etmez ise, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz" dediler.
Ahmet Tekin : İş işten geçip pişmanlıktan kıvranırlarken, başlarına buyruk davranarak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ettiklerini gördüklerinde: 'Rabbimiz bize merhamet etmez, bizi koruma kalkanına almaz, bağışlamazsa, hüsrana uğrayanlardan oluruz' dediler.
Ahmet Varol : Yaptıklarına pişman oldukları ve sapıklığa düştüklerini anladıkları zaman: 'Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa zarar edenlerden oluruz' dediler.
Ali Bulaç : Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp saptıklarını görünce: "Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız" dediler.
Ali Fikri Yavuz : Ne zaman ki,buzağıya taptıklarına kuvvetle pişman oldular ve kesin olarak sapmış bulunduklarını gördüler, şöyle dediler: “- Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa muhakkak biz, hüsranda kalanlardan olacağız.
Bekir Sadak : Elleri bogrunde, caresiz kalip, kendilerinin sapitmis olduklarini gorunce: «Eger Rabbimiz bize acimaz ve bizi bagislamazsa, and olsun ki mahvoluruz» dediler.
Celal Yıldırım : Ne vakit ki, yaptıklarına için için pişmanlık duydular ve kendilerini cidden sapıtmış gördüler, «and olsun ki Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa elbette zarara uğrayanlardan oluruz!» diyerek (günahkâr âsî olduklarını dile getirdiler).
Diyanet İşleri : İsrailoğulları (yaptıklarına) pişman olup, gerçekten sapmış olduklarını görünce, “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz” dediler.
Diyanet İşleri (eski) : Elleri böğründe, çaresiz kalıp, kendilerinin sapıtmış olduklarını görünce: 'Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, and olsun ki mahvoluruz' dediler.
Diyanet Vakfi : Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız!
Edip Yüksel : Yaptıklarına pişman olup sapmış olduklarını anlayınca da, 'Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa kaybedenlerden oluruz,' dediler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ne zaman ki, ellerine kırağı düşürüldü (yaptıklarına pişman oldular), o zaman sapıtmış olduklarını gördüler. «Yemin olsun ki; eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa, muhakkak biz kötü akıbete düşenlerden olacağız.» dediler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ne zaman ki ellerine kırağı düşürüldü (şiddetli bir pişmanlığa düştüler), gerçekten sapıtmış olduklarını görünce: «Andolsun ki, Rabbimiz merhamet etmez ve bağışlamazsa muhakkak hüsranda kalanlardan olacağız!» dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Vaktâki ellerine kırağı düşürüldü ve cidden sapmış olduklarını gördüler, kasem olsun ki, dediler: eğer bize merhamet etmez de rabbımız, mağfiret buyurmazsa her halde husranda kalanlardan olacağız
Fizilal-il Kuran : Fakat başları ellerinin arasına düştüğünde (yaptıklarına pişman olduklarında), sapıtmış olduklarını gördüklerinde «Eğer Rabbimiz bize acımaz, bizi bağışlamaz ise, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan, mahvolanlardan oluruz» dediler.
Gültekin Onan : Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp saptıklarını görünce: "Eğer rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız" dediler.
Hakkı Yılmaz : Ne zaman ki, gözlerinin önüne geldi ve sapıtmış olduklarını gördüler, “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa, kesinlikle biz büyük zarara uğrayanlardan olacağız” dediler.
Hasan Basri Çantay : Vaktaki (buzağıya tapmakdan) çok peşîman oldular ve kendilerinin muhakkak sapdıklarını gördüler: «Eğer Rabbimiz bize acımaz, bizi bağışlamazsa her halde en büyük ziyana uğrayanlardan olacağız» dediler.
Hayrat Neşriyat : Nihâyet (pişmanlık) ellerine düşürüldü (ve üzüntülerinden ellerini ısırır oldular)da, şübhesiz kendilerinin gerçekten saptıklarını görünce: 'Yemîn olsun ki, eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bize mağfiret etmezse, muhakkak hüsrâna uğrayanlardan olacağız!' dediler.
İbni Kesir : Elleri böğründe, çaresiz kalıp kendilerinin de sapıtmış olduklarını görünce; dediler ki: Rabbımız bize merhamet etmezse ve bizi bağışlamazsa muhakkak ki hüsrana uğrayanlardan olacağız.
İskender Evrenosoğlu : Ve ellerinin arasına düşürülünce (akılları başlarına gelince pişman oldular) dalâlete düşmüş olduklarını gördüler: “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi mağfiret etmezse, mutlaka biz hüsrana düşenlerden oluruz.” dediler.
Muhammed Esed : (sonradan) yoldan çıktıklarını fark ederek pişmanlık içinde ellerini dizlerine vurup da, "Doğrusu, Rabbimiz acıyıp da bağışlamazda, biz gerçekten ziyana uğramış kimselerden olacağız!" deseler bile.
Ömer Nasuhi Bilmen : Vaktâ ki nedâmete düştüler ve kendilerinin hakikaten doğru yoldan çıkmış olduklarını gördüler. Dediler ki: «Eğer bize Rabbimiz merhamet etmezse ve bizi bağışlamazsa elbette büyük bir ziyana uğramışlardan olacağız.»
Ömer Öngüt : (Pişmanlıklarından) başları elleri arasına düşürülüp de, kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa, andolsun ki en büyük ziyana uğrayanlardan olacağız. ”
Şaban Piriş : Ellerindeki düşürüldüğü ve sapmış olduklarını gördükleri zaman: -Eğer Rabbimiz, bize acımazsa ve bizi bağışlamazsa mahvolanlardan oluruz, dediler.
Suat Yıldırım : Ne vakit ki yaptıklarının saçmalığını anlayıp son derece pişman oldular ve saptıklarını gördüler, "Yemin olsun ki, dediler, eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi affetmezse, muhakkak her şeyimizi kaybedenlerden oluruz."
Süleyman Ateş : Ne zaman ki (pişmanlıklarından ötürü) başları elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını gör(üp anla)dılar, dediler ki: "Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, elbette ziyana uğrayanlardan oluruz!"
Tefhim-ul Kuran : Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasında düşürüldü ve kendilerinin de gerçekten şaşırıp saptıklarını görünce: «Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız» dediler.
Ümit Şimşek : Nihayet akılları başlarına gelip de sapıklık etmiş olduklarını anlayınca dediler ki: 'Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, biz hüsrana düşenlerden oluruz.'
Yaşar Nuri Öztürk : Başları avuçları arasına düşürülüp de sapmış olduklarını fark ettiklerinde şöyle yakardılar: "Rabbimiz bize merhamet etmez, bizi affetmezse mutlaka hüsrana düşenlerden olacağız."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}