» 2 / Bakara  156:

Kuran Sırası: 2
İniş Sırası: 87
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286

 » 2 / Bakara  Suresi: 156
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : onlar ki
2. إِذَا (ÎZ̃E) = iƶā : zaman
3. أَصَابَتْهُمْ (ÊṦEBTHM) = eSābethum : onlara eriştiği
4. مُصِيبَةٌ (MṦYBT) = muSībetun : bir bela
5. قَالُوا (GELVE) = ḳālū : derler
6. إِنَّا (ÎNE) = innā : şüphesiz biz
7. لِلَّهِ (LLH) = lillahi : Allah içiniz
8. وَإِنَّا (VÎNE) = ve innā : ve şüphesiz biz
9. إِلَيْهِ (ÎLYH) = ileyhi : O'na
10. رَاجِعُونَ (RECAVN) = rāciǔne : döneceğiz
onlar ki | zaman | onlara eriştiği | bir bela | derler | şüphesiz biz | Allah içiniz | ve şüphesiz biz | O'na | döneceğiz |

[] [] [ṦVB] [ṦVB] [GVL] [] [] [] [] [RCA]
ELZ̃YN ÎZ̃E ÊṦEBTHM MṦYBT GELVE ÎNE LLH VÎNE ÎLYH RECAVN

elleƶīne iƶā eSābethum muSībetun ḳālū innā lillahi ve innā ileyhi rāciǔne
الذين إذا أصابتهم مصيبة قالوا إنا لله وإنا إليه راجعون

 » 2 / Bakara  Suresi: 156
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
الذين | ELZ̃YN elleƶīne onlar ki Those who,
إذا | ÎZ̃E iƶā zaman when
أصابتهم ص و ب | ṦVB ÊṦEBTHM eSābethum onlara eriştiği strikes them
مصيبة ص و ب | ṦVB MṦYBT muSībetun bir bela a misfortune,
قالوا ق و ل | GVL GELVE ḳālū derler they say,
إنا | ÎNE innā şüphesiz biz """Indeed, we"
لله | LLH lillahi Allah içiniz belong to Allah
وإنا | VÎNE ve innā ve şüphesiz biz and indeed we
إليه | ÎLYH ileyhi O'na towards Him
راجعون ر ج ع | RCA RECAVN rāciǔne döneceğiz "will return."""

2:156 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

onlar ki | zaman | onlara eriştiği | bir bela | derler | şüphesiz biz | Allah içiniz | ve şüphesiz biz | O'na | döneceğiz |

[] [] [ṦVB] [ṦVB] [GVL] [] [] [] [] [RCA]
ELZ̃YN ÎZ̃E ÊṦEBTHM MṦYBT GELVE ÎNE LLH VÎNE ÎLYH RECAVN

elleƶīne iƶā eSābethum muSībetun ḳālū innā lillahi ve innā ileyhi rāciǔne
الذين إذا أصابتهم مصيبة قالوا إنا لله وإنا إليه راجعون

[] [] [ص و ب] [ص و ب] [ق و ل] [] [] [] [] [ر ج ع]

 » 2 / Bakara  Suresi: 156
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
الذين | ELZ̃YN elleƶīne onlar ki Those who,
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
إذا | ÎZ̃E iƶā zaman when
,Zel,Elif,
,700,1,
T – time adverb
ظرف زمان
أصابتهم ص و ب | ṦVB ÊṦEBTHM eSābethum onlara eriştiği strikes them
,Sad,Elif,Be,Te,He,Mim,
,90,1,2,400,5,40,
V – 3rd person feminine singular (form IV) perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
مصيبة ص و ب | ṦVB MṦYBT muSībetun bir bela a misfortune,
Mim,Sad,Ye,Be,Te merbuta,
40,90,10,2,400,
N – nominative feminine indefinite (form IV) active participle
اسم مرفوع
قالوا ق و ل | GVL GELVE ḳālū derler they say,
Gaf,Elif,Lam,Vav,Elif,
100,1,30,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
إنا | ÎNE innā şüphesiz biz """Indeed, we"
,Nun,Elif,
,50,1,
ACC – accusative particle
PRON – 1st person plural object pronoun
حرف نصب و«نا» ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
لله | LLH lillahi Allah içiniz belong to Allah
Lam,Lam,He,
30,30,5,
"P – prefixed preposition lām
PN – genitive proper noun → Allah"
جار ومجرور
وإنا | VÎNE ve innā ve şüphesiz biz and indeed we
Vav,,Nun,Elif,
6,,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
ACC – accusative particle
PRON – 1st person plural object pronoun
الواو عاطفة
حرف نصب و«نا» ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
إليه | ÎLYH ileyhi O'na towards Him
,Lam,Ye,He,
,30,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
راجعون ر ج ع | RCA RECAVN rāciǔne döneceğiz "will return."""
Re,Elif,Cim,Ayn,Vav,Nun,
200,1,3,70,6,50,
N – nominative masculine plural active participle
اسم مرفوع
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |الَّذِينَ: onlar ki | إِذَا: zaman | أَصَابَتْهُمْ: onlara eriştiği | مُصِيبَةٌ: bir bela | قَالُوا: derler | إِنَّا: şüphesiz biz | لِلَّهِ: Allah içiniz | وَإِنَّا: ve şüphesiz biz | إِلَيْهِ: O'na | رَاجِعُونَ: döneceğiz |
Kırık Meal (Harekesiz) : |الذين ELZ̃YN onlar ki | إذا ÎZ̃E zaman | أصابتهم ÊṦEBTHM onlara eriştiği | مصيبة MṦYBT bir bela | قالوا GELWE derler | إنا ÎNE şüphesiz biz | لله LLH Allah içiniz | وإنا WÎNE ve şüphesiz biz | إليه ÎLYH O'na | راجعون RECAWN döneceğiz |
Kırık Meal (Okunuş) : |elleƶīne: onlar ki | iƶā: zaman | eSābethum: onlara eriştiği | muSībetun: bir bela | ḳālū: derler | innā: şüphesiz biz | lillahi: Allah içiniz | ve innā: ve şüphesiz biz | ileyhi: O'na | rāciǔne: döneceğiz |
Kırık Meal (Transcript) : |ELZ̃YN: onlar ki | ÎZ̃E: zaman | ÊṦEBTHM: onlara eriştiği | MṦYBT: bir bela | GELVE: derler | ÎNE: şüphesiz biz | LLH: Allah içiniz | VÎNE: ve şüphesiz biz | ÎLYH: O'na | RECAVN: döneceğiz |
Abdulbaki Gölpınarlı : O sabredenleri ki onlar, bir musîbete uğradılar mı biz Allah'ınız, gene de gerisin geriye ona döneceğiz derler.
Abdullah Aydın : O sabırlı kimseler ki, bir musibete uğradıklarında: “Biz Allah'ın kuluyuz ve (öldükten sonra) yine O'na döneceğiz.” derler.
Adem Uğur : O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler.
Ahmed Hulusi : Onlar, kendilerine hoşlanmadıkları bir olay isâbet ettiğinde, "Biz Allâh (Esmâ'sının açığa çıkması) içiniz ve O'na dönücüyüz (sonuçta bu gerçeği yaşayacağız)" derler.
Ahmet Davudoğlu : Ki onlar başlarına bir belâ geldiği zaman: “Biz Allah'ın (dünyada takdirine teslim olmuş kulları)yız ve biz (ahirette de) yine O'na döneceğiz.” derler.
Ahmet Tekin : Sabrederek mücadeleye devam edenler, başlarına bir musibet, bir belâ geldiği zaman: 'Biz ilâhî kazaya rıza için yaratılmış kullarız. Sonunda yine Allah’ın huzuruna vararak hesaba çekileceğiz' diyenlerdir.
Ahmet Varol : Onlar başlarına bir musibet geldiğinde: 'Şüphesiz biz Allah'a aidiz ve O'na döneceğiz' derler. [30]
Ali Arslan : (O sabredenler) ki, kendilerine bir felâket isabet ettiğinde: “Biz Allah'danız ve şüphesiz ki O'na döneceğiz.” derler.
Ali Bulaç : Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz."
Ali Fikri Yavuz : Onlar, o kimselerdir ki, kendilerine bir belâ geldiği zaman teslimiyet göstererek: “-Biz Allah’ın kuluyuz ve (öldükten sonra da) yine ona döneceğiz” derler.
Arif Pamuk : O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: "Biz Allah'ın kullarıyız ve O'na döneceğiz." derler.
Ayntabî Mehmet Efendi : Onlar ki, bir musîbete uğradıkları vakit: “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn (Biz Allah'ın kullarıyız, ancak O'na döneriz, musîbetlerine râzıyız).” derler.
Bahaeddin Sağlam : Öyle sabredenler ki, bir musibet başlarına geldiğinde: “Biz Allah'ın malıyız ve O'na döneceğiz.” derler.
Bekir Sadak : Onlara bir musibet geldiginde: «Biz Allah'iniz ve elbette O'na donecegiz» derler.
Bir Heyet : İşte o sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: “Biz Allah için varız, ve biz sonunda O'na döneceğiz.” derler.
Celal Yıldırım : Onlar ki kendilerine bir musibet dokunduğu zaman «Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döndürüleceğiz» derler.
Diyanet İşleri : Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.
Diyanet İşleri (eski) : Onlara bir musibet geldiğinde: 'Biz Allah'ınız ve elbette O'na döneceğiz' derler.
Diyanet Vakfi : O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler.
Diyanet Vakfı (1993) : O sabredenler kendilerine bir bela geldiği zaman: “Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz.” derler.
Edip Yüksel : Ki onlara bir musibet geldiğinde, 'Biz ALLAH'a aidiz ve O'na dönücüyüz,' derler
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: «Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz.» derler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : ki başlarına bir bela geldiğinde: «Biz Allah'a aitiz ve sonunda O'na döneceğiz.» derler.
Elmalılı Hamdi Yazır : ki başlarına bir musibet geldiği vakit «biz Allahınız ve nihayet ona döneceğiz» derler
Fizilal-il Kuran : Ki onların başlarına bir musibet geldiğinde; «Biz Allah için varız ve yine O'na döneceğiz» derler.
Gültekin Onan : Onlara bir musibet isabet ettiğinde, "Biz Tanrı'ya aidiz ve kuşkusuz O'na dönücüyüz" derler.
Hakkı Yılmaz : (155,156) Ve de kesinlikle Biz, korkudan, açlıktan bir şeylerle ve mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile sizi zayıf düşüreceğiz/ imtihan edeceğiz. Kendilerine bir musibet geldiği zaman, “Biz şüphesiz Allah'a aidiz ve yalnız O'na döneceğiz” diyen şu sabredenlere de müjdele!
Hasan Basri Çantay : Ki onlar kendilerine bir belâ geldiği zaman «Biz (dünyâda) Allanın (teslim olmuş kulları) yız ve biz (âhiretde de) ancak ona dönücüleriz» diyenlerdir.
Hasan Tahsin Feyizli : Ki onlar, kendilerine bir belâ geldiği zaman ancak: “Biz Allah için (teslim olmuş kullar)ız ve elbette (yine) biz, ancak O'na döneceğiz.” derler.
Hayrat Neşriyat : Onlar ki, kendilerine bir musîbet geldiği zaman: 'Muhakkak ki biz, Allah’a âidiz ve muhakkak ki biz, ancak O’na dönücüleriz!' derler.
Hüseyin Atay, Yaşar Kutluay : Onlara bir musibet geldiğinde: “Biz Allah'ınız ve elbette O'na döneceğiz.” derler.
Hüseyin Kaleli : “Kendilerine bir musîbet geldiği zaman: “Muhakkak biz Allâh’ın (kullarıyız) ve şüphesiz biz ancak ona dönücüleriz” diyenler.”
İbni Kesir : Ki onlara bir musibet geldiği zaman; biz Allah içiniz ve yine O'na döneceğiz, derler.
İskender Evrenosoğlu : Onlar ki, kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O'na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O'na döneceğiz (ulaşacağız).” derler.
İsmail Mutlu, Şaban Döğen : O sabredenler ki, başlarına bir musibet geldiğinde "Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine O'na döneceğiz" derler.
Muhammed Esed : Ki, onların başına bir musibet gelince, "Doğrusu biz Allah'a aidiz ve muhakkak O'na döneceğiz!" derler.
Mustafa İslamoğlu : Onlar bir musibete uğradıklarında: “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve sonunda yine O’na döneceğiz” derler.
Nedim Yılmaz : O sabredenler, başlarına bir musibet gelince: “Biz Allah’a aidiz ve kesinlikle yalnız O’na döneceğiz” derler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Onlar ki, kendilerine bir musibet isabet ettiği zaman, «Biz Allah içiniz ve biz nihâyet ona döneceğiz,» derler.
Ömer Öngüt : Onlara bir musibet geldiğinde: “Biz Allah içiniz ve elbette O'na döneceğiz. ” derler.
Ömer Rıza Doğrul : Onlar ki bir musibete uğradıkları zaman: “Biz Allah’ınız (O’nun için yaşıyoruz) ve Allah’a dönücüyüz” derler.
Şaban Piriş : Onlar, bir musibete uğrayınca: -Biz, Allah’a aitiz ve elbette O’na döneceğiz derler.
Suat Yıldırım : Sabırlılar o kimselerdir ki başlarına musîbet geldiğinde, "Biz Allah’a âidiz ve vakti geldiğinde elbette O’na döneceğiz" derler.
Süleyman Ateş : Ki onlara bir belâ eriştiği zaman: "Biz Allâh içiniz ve biz O'na döneceğiz," derler.
Talat Koçyiğit : Nitekim bunlar, kendilerine bir musîbet geldiği zaman: “Biz Allah'a aidiz ve elbette O'na döneceğiz.” derler.
Tefhim-ul Kuran : Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki; «Biz Allah'a ait (kullar) ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz.»
Ümit Şimşek : Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, 'Biz zaten Allah'ınız, yine Ona döneceğiz' derler.
Yaşar Nuri Öztürk : Onlara bir ıstırap gelip çattığında şöyle derler: "Biz Allah içiniz ve sonunda O'na dönüp gideceğiz."
Ziya Kazıcı, Necip Taylan : Öyle sabredenler ki, kendilerine bir bela geldiğinde: “Biz Allah'ın (teslim olmuş kulları)yız. Ve biz (ahirette de) ancak O'na dönücüleriz.” derler.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}