» 2 / Bakara  146:

Kuran Sırası: 2
İniş Sırası: 87
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286

 » 2 / Bakara  Suresi: 146
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseler
2. اتَيْنَاهُمُ ( ËTYNEHM) = āteynāhumu : kendilerine verdiğimiz
3. الْكِتَابَ (ELKTEB) = l-kitābe : Kitap
4. يَعْرِفُونَهُ (YARFVNH) = yeǎ'rifūnehu : onu tanırlar
5. كَمَا (KME) = kemā : gibi
6. يَعْرِفُونَ (YARFVN) = yeǎ'rifūne : tanıdıkları
7. أَبْنَاءَهُمْ (ÊBNEÙHM) = ebnā'ehum : oğullarını
8. وَإِنَّ (VÎN) = ve inne : ve (yine) elbette
9. فَرِيقًا (FRYGE) = ferīḳan : bir grup
10. مِنْهُمْ (MNHM) = minhum : onlardan
11. لَيَكْتُمُونَ (LYKTMVN) = leyektumūne : gizlerler
12. الْحَقَّ (ELḪG) = l-Haḳḳa : gerçeği
13. وَهُمْ (VHM) = vehum : onlar
14. يَعْلَمُونَ (YALMVN) = yeǎ'lemūne : bildikleri (halde)
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |الَّذِينَ: kimseler | اتَيْنَاهُمُ: kendilerine verdiğimiz | الْكِتَابَ: Kitap | يَعْرِفُونَهُ: onu tanırlar | كَمَا: gibi | يَعْرِفُونَ: tanıdıkları | أَبْنَاءَهُمْ: oğullarını | وَإِنَّ: ve (yine) elbette | فَرِيقًا: bir grup | مِنْهُمْ: onlardan | لَيَكْتُمُونَ: gizlerler | الْحَقَّ: gerçeği | وَهُمْ: onlar | يَعْلَمُونَ: bildikleri (halde) |
Kırık Meal (Harekesiz) : |الذين ELZ̃YN kimseler | آتيناهم ËTYNEHM kendilerine verdiğimiz | الكتاب ELKTEB Kitap | يعرفونه YARFWNH onu tanırlar | كما KME gibi | يعرفون YARFWN tanıdıkları | أبناءهم ÊBNEÙHM oğullarını | وإن WÎN ve (yine) elbette | فريقا FRYGE bir grup | منهم MNHM onlardan | ليكتمون LYKTMWN gizlerler | الحق ELḪG gerçeği | وهم WHM onlar | يعلمون YALMWN bildikleri (halde) |
Kırık Meal (Okunuş) : |elleƶīne: kimseler | āteynāhumu: kendilerine verdiğimiz | l-kitābe: Kitap | yeǎ'rifūnehu: onu tanırlar | kemā: gibi | yeǎ'rifūne: tanıdıkları | ebnā'ehum: oğullarını | ve inne: ve (yine) elbette | ferīḳan: bir grup | minhum: onlardan | leyektumūne: gizlerler | l-Haḳḳa: gerçeği | vehum: onlar | yeǎ'lemūne: bildikleri (halde) |
Kırık Meal (Transcript) : |ELZ̃YN: kimseler | ËTYNEHM: kendilerine verdiğimiz | ELKTEB: Kitap | YARFVNH: onu tanırlar | KME: gibi | YARFVN: tanıdıkları | ÊBNEÙHM: oğullarını | VÎN: ve (yine) elbette | FRYGE: bir grup | MNHM: onlardan | LYKTMVN: gizlerler | ELḪG: gerçeği | VHM: onlar | YALMVN: bildikleri (halde) |
Abdulbaki Gölpınarlı : Kendilerine kitap indirdiğimiz kimseler, Peygamberi, oğullarını tanır gibi tanırlar. Tanırlar ama gene de içlerinden bir kısmı bile-bile gerçeği gizler.
Adem Uğur : Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler.
Ahmed Hulusi : Kendilerine (Kitap) Bilgi verdiklerimizden bir kısmı Onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir grup bilerek Hakk'ı gizlerler.
Ahmet Tekin : Kendilerine kutsal kitapları, Tevrat’ı, İncil’i verdiklerimiz onu, Muhammed’i, öz oğullarını bildikleri gibi, kitaplarında zikredilen özellikleri sebebiyle tanırlar. Böyle iken içlerinden bir kısmı bile bile hakikati, onun Hak Peygamber olduğunu gizliyorlar.
Ahmet Varol : Kendilerine daha önce Kitab vermiş olduklarımız onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Yine de onlardan bir grup bile bile gerçeği gizlerler.
Ali Bulaç : Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler.
Ali Fikri Yavuz : Kendilerine kitap verdiklerimiz, Hazreti Peygamberi, öz oğullarını tanır gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden bir topluluk hak ve hakikatı bile bile gizlerler.
Bekir Sadak : Kendilerine Kitab verdiklerimiz, onu (peygamberi) ogullarini tanidiklari gibi tanirlar. Onlardan bir takimi, dogrusu bile bile hakki gizlerler.
Celal Yıldırım : Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yahudiler ile Hıristiyanlar) O'nu (son peygamberi) öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla beraber onlardan bir kısmı bilip durdukları halde hakkı gizlerler.
Diyanet İşleri : Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden birtakımı bile bile gerçeği gizlerler.
Diyanet İşleri (eski) : Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir takımı, doğrusu bile bile hakkı gizlerler.
Diyanet Vakfi : Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler.
Edip Yüksel : Kendilerine kitap verdiklerimiz, bu gerçekleri çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar; ama yine de onlardan bir grup bile bile gerçeği gizler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : O kendilerine kitap verdiğimiz ümmetlerin âlimleri onu o peygamberi oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı gerçeği bile bile gizlerler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Kendilerine kitap verdiğimiz toplumların alimleri, peygamberi, oğullarını tanır gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden bir takımı, gerçeği bile bile gizlerler.
Elmalılı Hamdi Yazır : O kendilerine kitab verdiğimiz ümmetlerin uleması onu -o Peygamberi- oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı hakkı bile bile ketmederler
Fizilal-il Kuran : Kendilerine kitap verdiklerimiz O'nu (Muhammed'i) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Fakat onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizler.
Gültekin Onan : Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü bildikleri halde gerçeği gizlerler.
Hakkı Yılmaz : Kendilerine Kitap verdiğimiz şu kimseler, Peygamber'i kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Şüphesiz onlardan bir kesim de bilip durmalarına rağmen, kesinlikle hakkı gizliyorlar.
Hasan Basri Çantay : Kendilerine Kitab verdiklerimiz onu (o peygamberi) Öz oğulları gibi tanırlar, öyle iken içlerinden bir güruh, kendileri bilib durdukları halde, yine mutlakaa Hakkı gizlerler.
Hayrat Neşriyat : Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu (o peygamberi) kendi oğullarını tanımakta oldukları gibi tanırlar. Buna rağmen şübhesiz onlardan bir fırka, kendileri bile bile gerçekten hakkı gizlerler.
İbni Kesir : Kendilerine kitab verdiklerimiz, onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Öyle iken içlerinden bir güruh bilir oldukları halde, yine de hakkı gizlerler.
İskender Evrenosoğlu : Kendilerine kitap verdiklerimiz, O'na (Hz. Muhammed (S.A.V)'e) kendi oğullarına arif oldukları (tanıdıkları) gibi ariftirler (tanıyıp bilirler). Ve muhakkak ki onlardan bir fırka, hakkı gerçekten bile bile gizliyor .
Muhammed Esed : Daha önce kendilerine vahiy verdiklerimiz, onu kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar: Ancak bilin ki, onların bazısı hakikati bile bile örtbas eder.
Ömer Nasuhi Bilmen : O kendilerine kitap verdiğimiz kimseler kendi oğullarını bildikleri gibi O'nu da bilirler. Fakat onlardan bir fırka, hiç şüphe yok ki, bilir oldukları halde hakkı ketmederler.
Ömer Öngüt : Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizlerler.
Şaban Piriş : Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yahudi ve Hıristiyanlar) onu (Muhammed’i) öz oğulları gibi tanırlar. Bununla beraber onlardan bir kısmı bildikleri halde hakkı gizlerler.
Suat Yıldırım : Kendilerine kitap vermiş olduğumuz kimseler, onu (Muhammed’i) tıpkı evlatlarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken, onlardan bir kısmı, bile bile gerçeği gizler.
Süleyman Ateş : Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu, oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar, ama yine de onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizlerler.
Tefhim-ul Kuran : Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde mutlaka gerçeği gizlerler.
Ümit Şimşek : Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu, kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Yine de onlardan bir zümre var ki, bile bile gerçeği gizler.
Yaşar Nuri Öztürk : Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla birlikte, içlerinden bir zümre, bilip durdukları halde gerçeği gizliyorlar.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}