» 2 / Bakara  66:

Kuran Sırası: 2
İniş Sırası: 87
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286

 » 2 / Bakara  Suresi: 66
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَجَعَلْنَاهَا (FCALNEHE) = feceǎlnāhā : ve bunu yaptık
2. نَكَالًا (NKELE) = nekālen : ibretlik bir ceza
3. لِمَا (LME) = limā : şey için
4. بَيْنَ (BYN) = beyne : arasındaki (önündeki)
5. يَدَيْهَا (YD̃YHE) = yedeyhā : onların iki eli
6. وَمَا (VME) = ve mā : ve şey (için)
7. خَلْفَهَا (ḢLFHE) = ḣalfehā : ardından gelen
8. وَمَوْعِظَةً (VMVAƵT) = ve mev'ǐZeten : ve bir öğüt
9. لِلْمُتَّقِينَ (LLMTGYN) = lilmutteḳīne : müttakiler için
ve bunu yaptık | ibretlik bir ceza | şey için | arasındaki (önündeki) | onların iki eli | ve şey (için) | ardından gelen | ve bir öğüt | müttakiler için |

[CAL] [NKL] [] [BYN] [YD̃Y] [] [ḢLF] [VAƵ] [VGY]
FCALNEHE NKELE LME BYN YD̃YHE VME ḢLFHE VMVAƵT LLMTGYN

feceǎlnāhā nekālen limā beyne yedeyhā ve mā ḣalfehā ve mev'ǐZeten lilmutteḳīne
فجعلناها نكالا لما بين يديها وما خلفها وموعظة للمتقين

 » 2 / Bakara  Suresi: 66
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فجعلناها ج ع ل | CAL FCALNEHE feceǎlnāhā ve bunu yaptık So We made it
نكالا ن ك ل | NKL NKELE nekālen ibretlik bir ceza a deterrent punishment
لما | LME limā şey için for those
بين ب ي ن | BYN BYN beyne arasındaki (önündeki) (in) front
يديها ي د ي | YD̃Y YD̃YHE yedeyhā onların iki eli (of) them
وما | VME ve mā ve şey (için) and those
خلفها خ ل ف | ḢLF ḢLFHE ḣalfehā ardından gelen after them
وموعظة و ع ظ | VAƵ VMVAƵT ve mev'ǐZeten ve bir öğüt and an admonition
للمتقين و ق ي | VGY LLMTGYN lilmutteḳīne müttakiler için for those who fear (Allah).

2:66 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve bunu yaptık | ibretlik bir ceza | şey için | arasındaki (önündeki) | onların iki eli | ve şey (için) | ardından gelen | ve bir öğüt | müttakiler için |

[CAL] [NKL] [] [BYN] [YD̃Y] [] [ḢLF] [VAƵ] [VGY]
FCALNEHE NKELE LME BYN YD̃YHE VME ḢLFHE VMVAƵT LLMTGYN

feceǎlnāhā nekālen limā beyne yedeyhā ve mā ḣalfehā ve mev'ǐZeten lilmutteḳīne
فجعلناها نكالا لما بين يديها وما خلفها وموعظة للمتقين

[ج ع ل] [ن ك ل] [] [ب ي ن] [ي د ي] [] [خ ل ف] [و ع ظ] [و ق ي]

 » 2 / Bakara  Suresi: 66
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فجعلناها ج ع ل | CAL FCALNEHE feceǎlnāhā ve bunu yaptık So We made it
Fe,Cim,Ayn,Lam,Nun,Elif,He,Elif,
80,3,70,30,50,1,5,1,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
الفاء عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
نكالا ن ك ل | NKL NKELE nekālen ibretlik bir ceza a deterrent punishment
Nun,Kef,Elif,Lam,Elif,
50,20,1,30,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
لما | LME limā şey için for those
Lam,Mim,Elif,
30,40,1,
P – prefixed preposition lām
REL – relative pronoun
جار ومجرور
بين ب ي ن | BYN BYN beyne arasındaki (önündeki) (in) front
Be,Ye,Nun,
2,10,50,
LOC – accusative location adverb
ظرف مكان منصوب
يديها ي د ي | YD̃Y YD̃YHE yedeyhā onların iki eli (of) them
Ye,Dal,Ye,He,Elif,
10,4,10,5,1,
N – genitive feminine dual noun
PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun
اسم مجرور و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وما | VME ve mā ve şey (için) and those
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
REL – relative pronoun
الواو عاطفة
اسم موصول
خلفها خ ل ف | ḢLF ḢLFHE ḣalfehā ardından gelen after them
Hı,Lam,Fe,He,Elif,
600,30,80,5,1,
LOC – accusative masculine location adverb
PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun
ظرف مكان منصوب و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وموعظة و ع ظ | VAƵ VMVAƵT ve mev'ǐZeten ve bir öğüt and an admonition
Vav,Mim,Vav,Ayn,Zı,Te merbuta,
6,40,6,70,900,400,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative feminine indefinite noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
للمتقين و ق ي | VGY LLMTGYN lilmutteḳīne müttakiler için for those who fear (Allah).
Lam,Lam,Mim,Te,Gaf,Ye,Nun,
30,30,40,400,100,10,50,
P – prefixed preposition lām
N – genitive masculine plural (form VIII) active participle
جار ومجرور
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَجَعَلْنَاهَا: ve bunu yaptık | نَكَالًا: ibretlik bir ceza | لِمَا: şey için | بَيْنَ: arasındaki (önündeki) | يَدَيْهَا: onların iki eli | وَمَا: ve şey (için) | خَلْفَهَا: ardından gelen | وَمَوْعِظَةً: ve bir öğüt | لِلْمُتَّقِينَ: müttakiler için |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فجعلناها FCALNEHE ve bunu yaptık | نكالا NKELE ibretlik bir ceza | لما LME şey için | بين BYN arasındaki (önündeki) | يديها YD̃YHE onların iki eli | وما WME ve şey (için) | خلفها ḢLFHE ardından gelen | وموعظة WMWAƵT ve bir öğüt | للمتقين LLMTGYN müttakiler için |
Kırık Meal (Okunuş) : |feceǎlnāhā: ve bunu yaptık | nekālen: ibretlik bir ceza | limā: şey için | beyne: arasındaki (önündeki) | yedeyhā: onların iki eli | ve mā: ve şey (için) | ḣalfehā: ardından gelen | ve mev'ǐZeten: ve bir öğüt | lilmutteḳīne: müttakiler için |
Kırık Meal (Transcript) : |FCALNEHE: ve bunu yaptık | NKELE: ibretlik bir ceza | LME: şey için | BYN: arasındaki (önündeki) | YD̃YHE: onların iki eli | VME: ve şey (için) | ḢLFHE: ardından gelen | VMVAƵT: ve bir öğüt | LLMTGYN: müttakiler için |
Abdulbaki Gölpınarlı : O zaman bunu görenlerle sonradan gelenlere ibret, sakınanlara da bir öğüt olmak üzere onları maymun şekline sokmuştuk.
Adem Uğur : Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakîler için de bir öğüt vesilesi kıldık.
Ahmed Hulusi : Bu; olayı yaşayanlara ve onlardan sonra gelenlere ibret bir ceza olsun; korunmak isteyenler de bundan öğüt alsınlar, diyedir.
Ahmet Tekin : Bu ibret dolu cezayı, bizzat görenlere ve sonraki nesillere bir ders, bir gözdağı, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunanlara, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davrananlara, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlere de unutamayacakları bir öğüt, bir ibret vesilesi kıldık.
Ahmet Varol : Bu olayı, öncekilere ve sonradan geleceklere ders verici bir ceza ve takva sahipleri için de bir öğüt kıldık.
Ali Bulaç : Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık.
Ali Fikri Yavuz : Biz, o azâbı; onlarla bulunanlara, onlardan sonra gelip duyanlara, ibret; ve takvâ sâhibi müminlere de bir nasihat kıldık.
Bekir Sadak : (65-66) Icinizden cumartesi gunu azginlik edenleri elbette biliyorsunuz. Onlara «Asagilik birer maymun olunuz» dedik"; bunu, cagdaslarina ve sonradan geleceklere bir ceza ornegi ve Allah'a karsi gelmekten sakinanlara ogut olsun diye yaptik.
Celal Yıldırım : İşte Biz bu (milletin tutumunu ve başlarına gelen kötü sonuçları) kendi devirlerinde yaşayanlara ve sonradan gelecek olanlara bir ibret ve takva (Allah'tan korkup kötülüklerden sakınan irfan) sahiplerine bir öğüt kıldık.
Diyanet İşleri : Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık.
Diyanet İşleri (eski) : (65-66) İçinizden cumartesi günü azgınlık edenleri elbette biliyorsunuz. Onlara 'Aşağılık birer maymun olunuz' dedik; bunu, çağdaşlarına ve sonradan geleceklere bir ceza örneği ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara öğüt olsun diye yaptık.
Diyanet Vakfi : Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakîler için de bir öğüt vesilesi kıldık.
Edip Yüksel : Bu cezayı çağdaşlarına ve sonraki kuşaklara bir ibret ve erdemli insanlar için de bir öğüt yaptık.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Bu ibret dolu cezayı öncekilere ve sonrakilere bir ders, korunacaklara da bir nasihat, bir öğüt yaptık.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ve bu cezayı önündekilere ve sonrakilere bir ibret dersi ve korunacaklara da bir öğüt ve nasihat yaptık.
Elmalılı Hamdi Yazır : ve bu ukubeti önündekilere ve arkasındakilere bir dersi ibret ve korunacaklara bir va'z-u nasıhat olmak üzere yaptık.
Fizilal-il Kuran : Bu cezayı, onu görenlere ve sonradan gelip işitenlere ibret ve takva sahiplerine öğüt yaptık.
Gültekin Onan : Bunu çağdaşlarına / yanında olanlara (lima beyne yedeyha) ve sonraki kuşaklara / gelecek olanlara (halfeha) bir ceza / azab / ibret verici ceza (nekalen) ve muttakiler için de bir öğüt / nasihat (mevızaten) yaptık.
Hakkı Yılmaz : Sonra da aşağılık maymunluğu, çağdaşlarına ve sonrakilere müthiş bir ders ve Allah'ın koruması altına girmiş kişiler için bir nasihat/öğüt yaptık. ***
Hasan Basri Çantay : Binâen'aleyh onu hem önündekilere (o zaman hazır olanlara), hem ardındakilere (sonradan geleceklere) ibret verici ceza ve (mü'minlerden) takvaaye erenler de bir öğüd yaptık.
Hayrat Neşriyat : Böylece bunu (bu hâdiseyi) önündekilere ve arkasındakilere (o zamanda bulunanlara ve ardından geleceklere) ibret verici bir cezâ, takvâ sâhiblerine ise bir nasîhat kıldık.
İbni Kesir : Artık bunu hem önündekilere, hem de ardındakilere ibret verici bir ceza, hem de müttakilere bir öğüt kıldık.
İskender Evrenosoğlu : Böylece onu (bu cezayı), hayatta olanlara ve onların arkasından gelecek olanlara bir ibret ve takva sahipleri için bir öğüt kıldık.
Muhammed Esed : Ve onları hem kendi zamanları, hem de bütün gelecek zamanlar için uyarıcı bir örnek kıldık, Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlara da ibret alınacak bir ders.
Ömer Nasuhi Bilmen : Artık bunu o zamandakilere ve ondan sonrakilere bir ibret, müttekiler için de bir nasihat kıldık.
Ömer Öngüt : İşte biz bu (maymunlaşma cezasını), kendi devirlerinde yaşayıp hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelecek olanlara bir ibret dersi, takvâ sahibi müminlere de bir öğüt yaptık.
Şaban Piriş : Böylece onların akıbetini hem önlerinde bulunanlar için, hem de kendilerinden sonra gelecekler için bir ibret ve Allah’tan korkanlar için de bir öğüt vesilesi yaptık.
Suat Yıldırım : Bunu, hem bu hâdiseye şahit olanlara, hem de sonradan gelecek olan nesillere bir ibret ve korunacaklara da bir öğüt kıldık.
Süleyman Ateş : Ve bunu, önündekilere ve ardından geleceklere ibret bir cezâ, (Allâh'ın azâbından) korunanlara da bir öğüt yaptık.
Tefhim-ul Kuran : Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonradan gelecek olanlara 'ders verici bir ceza,' takva sahipleri için de bir öğüd kıldık.
Ümit Şimşek : Bunu da, hem onların çağdaşlarına, hem de sonradan geleceklere bir ibret, sakınanlara ise bir öğüt olsun diye yaptık.
Yaşar Nuri Öztürk : Bu durumu, o zamankilere ve onların ardından geleceklere ibret dolu bir ceza, takva sahiplerine de bir öğüt yaptık.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}