Kırık Meal (Arapça) : |مَا : | لَكُمْ : neyiniz var? | لَا : | تَنْطِقُونَ : konuşmuyorsunuz | Kırık Meal (Harekesiz) : |ما ME | لكم LKM neyiniz var? | لا LE | تنطقون TNŦGWN konuşmuyorsunuz | Kırık Meal (Okunuş) : |mā : | lekum : neyiniz var? | lā : | tenTiḳūne : konuşmuyorsunuz | Kırık Meal (Transcript) : |ME : | LKM : neyiniz var? | LE : | TNŦGVN : konuşmuyorsunuz | Abdulbaki Gölpınarlı : Ne oldu size, niçin konuşmuyorsunuz? Adem Uğur : Neden konuşmuyorsunuz? dedi. Ahmed Hulusi : "Niye konuşmuyorsunuz?" Ahmet Tekin : 'Derdiniz ne ki, konuşmuyorsunuz?' Ahmet Varol : 'Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?' Ali Bulaç : "Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?" Ali Fikri Yavuz : Ne oluyor size, konuşmuyorsunuz?” Bekir Sadak : (91-92) O da onlarin tanrilarina gizlice yonelip: «Sunduklari yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konusmuyor musunuz?» dedi. Celal Yıldırım : «Neden konuşmuyorsunuz ?» dedi. Diyanet İşleri : “Ne diye konuşmuyorsunuz?” Diyanet İşleri (eski) : (91-92) O da onların tanrılarına gizlice yönelip: 'Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?' dedi. Diyanet Vakfi : (91-92) Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Neden konuşmuyorsunuz? dedi. Edip Yüksel : 'Neyiniz var, neden konuşmuyorsunuz?' Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : (Cevap vermediklerini görünce de): «Neyiniz var da konuşmuyorsunuz?» (dedi). Elmalılı (sadeleştirilmiş) : (92-93) «Neyiniz var konuşmuyorsunuz?» diyerek yaklaşıp onlara kuvvetli bir darbe indirdi. Elmalılı Hamdi Yazır : Neyiniz var söylemiyorsunuz Fizilal-il Kuran : Neyiniz var konuşamıyor musunuz? dedi. Gültekin Onan : "Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?" Hakkı Yılmaz : (91,92) Sonra da o, onların ilâhlarına sokulup “Yemez misiniz/ nasiplenmez misiniz? Neyiniz var ki, konuşmuyorsunuz?” dedi. Hasan Basri Çantay : «Ne oluyor size konuşmuyorsunuz»?! Hayrat Neşriyat : 'Size ne oldu da konuşmuyorsunuz?' İbni Kesir : Ne o, konuşmuyor musunuz? İskender Evrenosoğlu : Yoksa siz konuşmuyor musunuz? Muhammed Esed : Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?" dedi. Ömer Nasuhi Bilmen : «Size ne oluyor ki, konuşamıyorsunuz?» Ömer Öngüt : "Neden konuşmuyorsunuz?" Şaban Piriş : Size ne oldu da konuşmuyorsunuz? Suat Yıldırım : (91-92) O da çaktırmadan putların yanına sokuldu. Onlara takdim edilmiş öylece duran yemekleri görünce: "Buyursanıza, neden yemiyorsunuz?" "Neyiniz var, neden konuşmuyorsunuz?" dedi. Süleyman Ateş : "Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?" Tefhim-ul Kuran : «Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?» Ümit Şimşek : 'Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?' Yaşar Nuri Öztürk : "Neniz var ki, konuşmuyorsunuz!"