Hayrat Neşriyat Meali |
|
And olsun (ibâdet için) sâffât olan (saf saf dizilen meleklere, mü’minlere, âlimlere, mücâhid)lere!(37:1) | |
Ve (başkalarını da) sevk ederek idâre (ve haykırarak men') edenlere!(37:2) | |
Hem zikir (Kur’ân) okuyanlara! (And olsun!)(37:3) | |
Şübhesiz ki sizin İlâhınız, gerçekten tektir.(37:4) | |
Göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir; doğuların da Rabbidir.(37:5) | |
Şübhesiz ki biz, en yakın göğü (dünya semâsını) bir ziynetle, yıldızlarla süsledik.(37:6) | |
Ve (onu) her âsî şeytandan muhâfaza ederek (koruduk).(37:7) | |
(8-9) (O şeytanlar, artık) mele-i a'lâyı (semâdaki melekleri) dinleyemezler ve her taraftan kovularak (alevli yıldızlarla) taşlanırlar ve onlar için devamlı bir azab vardır.(37:8) | |
Ancak bir söz kapan olursa, onu da delici, alevli bir yıldız ta'kib eder.(37:10) | |
Şimdi sor onlara: 'Yaratılış cihetiyle kendileri mi daha zor, yoksa bizim (semâ ile berâber içinde) yarattıklarımız mı?' Muhakkak ki biz, kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık.(37:11) | |
(Ey Habîbim!) Bil'akis (sen, onların bu kadar delillere rağmen inkâr etmelerine)hayret ettin, hâlbuki (onlar senin anlattıklarınla) alay ediyorlar.(37:12) | |
Kendilerine nasîhat edildiği zaman da, ibret almıyorlar.(37:13) | |
Ve bir mu'cize gördükleri zaman, (onunla) alay etmek istiyorlar.(37:14) | |
Bir de dediler ki: 'Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir.'(37:15) | |
'(Biz) öldüğümüz, bir toprak ve bir kemik (yığını) hâline geldiğimiz zaman mı, gerçekten biz mi yeniden diriltilecek kimseleriz?'(37:16) | |
'Önceki atalarımız da mı?'(37:17) | |
(Ey Resûlüm!) De ki: 'Evet! Hem de siz zelîl kimseler olarak (diriltileceksiniz)!'(37:18) | |
Artık o (dirilme işi), sâdece (korkunç) bir sesten ibârettir; bir de bakarsın ki onlar(dirilmiş de etraflarına) bakıyorlar!(37:19) | |
Ve: 'Eyvâh bize! Bu, dîn (cezâ) günüdür!' derler.(37:20) | |
(Melekler onlara der ki:) '(Evet) bu, kendisini yalanlamakta olduğunuz ayırma günü (aranızda hüküm verme günü)dür!'(37:21) | |
(22-23) (Meleklere ise o gün şöyle denilir:) 'Zulmedenleri ve onlara eşlik edenleri ve Allah’dan başka tapmakta oldukları şeyleri toplayın; sonra onları Cehennemin yoluna götürün!'(37:22) | |
'Ve tutun onları! Çünki onlar, sorguya çekilecek kimselerdir.'(37:24) | |
Size ne oldu ki yardımlaşmıyorsunuz?(37:25) | |
Hayır! Bugün onlar teslîm olmuş kimselerdir.(37:26) | |
Ve onlar birbirlerine yönelmiş, karşılıklı (olarak birbirlerini) mes’ûl tutarlar(çekişirler).(37:27) | |
(Tâbi' olanlar, elebaşlarına:) 'Doğrusu siz, bize sağdan gelirdiniz (hayrımıza çalışır görünürdünüz)!' derler.(37:28) | |
(O reisler ise) derler ki: 'Bil'akis, (siz zâten) mü’min kimseler olmamıştınız.'(37:29) | |
'Hem bizim için, sizin üzerinizde bir güç yoktu. Bil'akis (siz), bir azgınlar topluluğu idiniz.'(37:30) | |
'Artık Rabbimizin (azab) sözü üzerimize hak oldu; şübhesiz biz (bu azâbı)gerçekten tadacak kimseleriz.'(37:31) | |
'Evet, (biz) sizi azdırdık; çünki kendimiz azgın kimseler idik.'(37:32) | |
Artık şübhesiz ki o gün onlar, azabda ortaktırlar.(37:33) | |
İşte biz, günahkârlara böyle yaparız.(37:34) | |
Çünki onlar kendilerine: 'Allah’dan başka ilâh yoktur' denildiği zaman, büyüklük taslıyorlardı.(37:35) | |
Ve: 'Doğrusu biz, deli bir şâir için ilâhlarımızı gerçekten terk edecek kimseler miyiz?' diyorlardı.(37:36) | |
Hayır! (O,) hakkı getirdi ve (bütün) peygamberleri tasdîk etti.(37:37) | |
Muhakkak ki siz, o elemli azâbı gerçekten tadıcılarsınız.(37:38) | |
Ve sâdece yapmakta olduklarınızın karşılığını göreceksiniz.(37:39) | |
Ancak Allah’ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesnâ.(37:40) | |
(41-42) İşte onlar var ya, kendileri için ma'lûm bir rızık, türlü meyveler vardır. Ve onlar, ikrâm olunacak kimselerdir.(37:41) | |
(43-44) Naîm Cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerindedirler.(37:43) | |
Pınardan (doldurulmuş) kadehlerle, (onların) etraflarında dolaşılır.(37:45) | |
(O içecekler ki) bembeyazdır; içenler için lezzetlidir.(37:46) | |
Onda ne bir sersemletme vardır, ne de onlar ondan sarhoş olurlar.(37:47) | |
Ve yanlarında, (kocalarından) başkasına bakmayan iri gözlü (zevce)ler vardır.(37:48) | |
Sanki onlar (örtülüp saklanmış) toz toprak görmemiş (latîf bir rengi olan) yumurta gibidirler.(37:49) | |
O zaman (Cennet ehli) birbirlerine yönelerek karşılıklı soru sorarlar (sohbet ederler).(37:50) | |
İçlerinden konuşan biri şöyle der: 'Doğrusu benim (dünyada) bir yakınım vardı.'(37:51) | |
'(Bana:) 'Gerçekten sen, (dirilmeyi) tasdîk edenlerden misin?’ derdi.'(37:52) | |
'(Ve bana:) '(Biz) öldüğümüz ve bir toprak, bir kemik (yığını) hâline geldiğimiz zaman mı, gerçekten biz mi cezâlandırılacak kimseler olacağız?’ (derdi).'(37:53) | |
(Sonra o kişi yanındakilere:) 'Siz (onun hâlinden) haberdâr mısınız?' dedi.(37:54) | |
Derken baktı da onu Cehennemin ortasında gördü.(37:55) | |
Dedi ki: 'Allah’a yemîn olsun ki, (sen) nerede ise gerçekten beni (de) helâk edecektin!'(37:56) | |
'Eğer Rabbimin ni'meti olmasaydı, doğrusu (ben de orada) hazır bulundurulmuşlardan olacaktım.'(37:57) | |
(58-59) 'Peki (nasılmış), biz (dünyada) ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek(Cennette ebedî olarak kalacak) ve biz (îmânımızdan dolayı) azab görmeyecek kimseler değil miymişiz?'(37:58) | |
Şübhesiz ki bu, elbette büyük kurtuluşun ta kendisidir!(37:60) | |
Çalışanlar, o hâlde böylesi (bir netîce) için çalışsın!(37:61) | |
Ağırlama olarak bu mu hayırlıdır, yoksa zakkum ağacı mı?(37:62) | |
Gerçekten biz, onu (alevler içindeki o ağacı) zâlimler için bir fitne (dünyada bir imtihan vesîlesi) kıldık.(37:63) | |
Muhakkak ki o, Cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.(37:64) | |
Tomurcukları, sanki şeytanların başları gibidir.(37:65) | |
Bundan sonra şübhesiz ki onlar, elbette bundan yiyecek kimseler olup, artık karınları(nı) bununla dolduracak olanlardır.(37:66) | |
Sonra bunun üzerine, doğrusu onlar için kaynar sudan karıştırılmış bir içecek vardır.(37:67) | |
Sonra onların dönüşleri elbette Cehennemedir.(37:68) | |
Doğrusu onlar, atalarını sapık kimseler buldular.(37:69) | |
Fakat kendileri (de) onların izleri üzerinde koşturuyorlar.(37:70) | |
And olsun ki, onlardan önce, evvelki (ümmet)lerin çoğu dalâlete düşmüştü.(37:71) | |
(Ve yine) and olsun ki, onların içlerinde de (Allah’ın azâbından haber veren)korkutucu (peygamber)ler göndermiştik.(37:72) | |
Artık bak, o korkutulanların âkıbeti nasıl oldu?(37:73) | |
Celâlim hakkı için, Nûh (kavminden ümîdini kesince) bize yalvarmıştı; işte (biz) ne güzel icâbet edenleriz!(37:75) | |
Çünki (biz) onu ve ehlini o büyük felâketten kurtardık.(37:76) | |
Ve (yeryüzünde) onun neslini gerçekten kalıcı kimseler kıldık.(37:77) | |
Hem sonraki (ümmet)ler içinde, ona (iyi bir nâm) bıraktık.(37:78) | |
(Bütün) âlemler içinde Nûh’a selâm olsun!(37:79) | |
(80-81) Muhakkak ki biz, iyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız. Çünki o, bizim mü’minkullarımızdandır.(37:80) | |
Sonra diğerlerini suda boğduk.(37:82) | |
Şübhesiz İbrâhîm de onun yolunda olanlardandır.(37:83) | |
Çünki Rabbisine selîm bir kalb ile gelmişti.(37:84) | |
(85-87) Hani, babasına ve kavmine şöyle demişti: '(Siz) nelere tapıyorsunuz?' 'İftirâ etmek için mi Allah’dan başka ilâhlar istiyorsunuz?' 'Peki âlemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?'(37:85) | |
(88-89) Derken yıldızlara bir bakış baktı da: 'Ben gerçekten hastayım' dedi.(37:88) | |
Bunun üzerine (kavmi kendilerine de bulaşır korkusuyla) arkalarını dönen kimseler olarak ondan kaçtılar.(37:90) | |
Sonra (o da bir bahâne ile) gizlice onların ilâhlarına varıp dedi ki: '(Önünüze konmuş bu yiyeceklerden) yemiyor musunuz?'(37:91) | |
'Size ne oldu da konuşmuyorsunuz?'(37:92) | |
Derken sağ eliyle (kuvvetli) bir darbe indirmek üzere gizlice üzerlerine vardı (da onları kırdı).(37:93) | |
Bunun üzerine (kavmi) koşarak ona yöneldiler.(37:94) | |
(95-96) (İbrâhîm) dedi ki: '(Siz ellerinizle) yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Hâlbuki sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.'(37:95) | |
(Onlar ise:) 'Onun için bir binâ yapın da, onu ateşe atın!' dediler.(37:97) | |
Böylece ona tuzak kurmak istediler, fakat onları en alçak kimseler kıldık.(37:98) | |
Nihâyet (biz kendisini ateşten kurtardıktan sonra İbrâhîm) dedi ki: 'Gerçekten ben Rabbime gidiciyim; (O) bana doğru yolu gösterecektir.'(37:99) | |
'Rabbim! Bana sâlihlerden (olacak bir çocuk) ihsân eyle!'(37:100) | |
Bunun üzerine (biz de) onu halîm bir oğul (olan İsmâîl) ile müjdeledik.(37:101) | |
Nihâyet (çocuğu) onunla berâber çalışacak çağa erişince (İbrâhîm): 'Ey oğulcuğum! Doğrusu ben uykuda (rüyâmda) görüyorum ki, gerçekten ben seni boğazlıyorum(kurbân ediyorum); artık bak, (bu rüyâm hakkında) sen ne görürsün (fikrin nedir)?' dedi.(Çocuğu İsmâîl:) 'Ey babacığım! Sana emredileni yap! İnşâallah beni sabredenlerden bulacaksın!' dedi.(37:102) | |
(103-106) Böylece (ikisi de) teslîm olup (İbrâhîm) onu alnının bir tarafı (yere gelecek şekilde, yanı) üzerine yere yatırınca, artık ona: 'Ey İbrâhîm! Hakikaten rüyâya sadâkat gösterdin! İşte biz iyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız. Şübhesiz ki bu, gerçekten apaçık bir imtihandır!' diye seslendik.(37:103) | |
Ve (oğluna bedel) ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.(37:107) | |
Hem sonraki (ümmet)ler içinde ona (iyi bir nâm) bıraktık.(37:108) | |
İbrâhîm’e selâm olsun!(37:109) | |
İyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız.(37:110) | |
Çünki o, bizim mü’min kullarımızdandır.(37:111) | |
Bir de onu sâlihlerden bir peygamber olarak İshâk ile müjdeledik.(37:112) | |
Ona da, İshâk’a da bereket verdik. Her ikisinin neslinden iyilik eden de, nefsine apaçık zulmeden de bulunur.(37:113) | |
Celâlim hakkı için, Mûsâ ve Hârûn’a da ihsanda bulunduk!(37:114) | |
Çünki kendilerini ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan (Fir'avun’un işkencesinden)kurtardık.(37:115) | |
Ve onlara yardım ettik de galib gelenler onlar oldular.(37:116) | |
İkisine de apaçık anlaşılan Kitâb’ı (Tevrât’ı) verdik.(37:117) | |
Ve kendilerini dosdoğru yola hidâyet ettik.(37:118) | |
Sonraki (ümmet)ler içinde o ikisine de (iyi bir nâm) bıraktık.(37:119) | |
Mûsâ ve Hârun’a selâm olsun!(37:120) | |
Doğrusu biz iyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız.(37:121) | |
Şübhesiz ikisi (de) bizim mü’min kullarımızdandır.(37:122) | |
Muhakkak ki İlyâs da elbette peygamberlerdendir.(37:123) | |
O vakit kavmine demişti ki: '(Siz Allah’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?'(37:124) | |
(125-126) 'Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbi olan Allah’ı bırakıp da Ba'l’e mi yalvarıyorsunuz?'(37:125) | |
Fakat (kavmi) onu yalanladılar; artık şübhesiz ki onlar, elbette (o gün Cehennemde) hazır bulundurulacak olan kimselerdir.(37:127) | |
Sonraki (ümmet)ler içinde ona da (iyi bir nâm) bıraktık.(37:129) | |
İlyâs’a selâm olsun!(37:130) | |
Doğrusu biz, iyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız.(37:131) | |
Çünki o bizim mü’min kullarımızdandır.(37:132) | |
Şübhesiz ki Lût da elbet peygamberlerdendir.(37:133) | |
Hani (kavmini helâk ederken) onu ve bütün âilesini kurtarmıştık.(37:134) | |
Ancak geride kalan (isyankâr)lar arasında bulunan bir kocakarı hâriç.(37:135) | |
Sonra o diğerlerini helâk ettik.(37:136) | |
(137-138) (Ey Mekkeliler!) Elbette siz de sabaha ulaşan kimseler iken ve geceleyin doğrusu onlar(ın harâb olmuş yerlerin)e uğruyorsunuz. Hiç akıl erdirmez misiniz?(37:137) | |
Muhakkak ki Yûnus da elbette peygamberlerdendir.(37:139) | |
Hani (o), dolu gemiye kaçmıştı.(37:140) | |
Nihâyet (gemidekilerle birlikte) kur'a çekti de, kaybedenlerden oldu.(37:141) | |
Derken o (kendi kendini) kınayan bir kimse olduğu hâlde balık onu yuttu.(37:142) | |
(143-144) Fakat gerçekten o, tesbîh edenlerden olmasaydı, mutlaka (insanların)diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.(37:143) | |
Bunun üzerine kendisi hasta bir hâlde iken onu (ağaçsız bir) alana attık.(37:145) | |
Ve üzerine (gölge yapması ve ondan beslenmesi için) kabak (cinsin)den bir ağaç bitirdik.(37:146) | |
Ve onu yüz bin (kişilik bir topluluğ)a veya (daha da) artmakta olanlara(peygamber olarak) gönderdik.(37:147) | |
Sonunda îmân ettiler de onları bir zamâna kadar (dünya ni'metlerinden)faydalandırdık.(37:148) | |
(Ey Resûlüm!) Şimdi sor onlara: 'Kızlar Rabbinin de, oğullar onların mı?'(37:149) | |
Yoksa melekleri dişiler olarak yarattık da, onlar (buna) şâhid olan kimseler miydi?(37:150) | |
(151-152) Dikkat edin! Muhakkak ki onlar, iftirâları yüzünden 'Allah doğurdu' diyorlar; şübhe yok ki onlar gerçekten yalancıdırlar.(37:151) | |
(O,) kızları oğullara tercih mi etmiş?(37:153) | |
Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?(37:154) | |
Hiç ibret almıyor musunuz?(37:155) | |
Yoksa sizin apaçık bir delîliniz mi var?(37:156) | |
Öyle ise (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, kitâbınızı getirin!(37:157) | |
Bir de (Allah’ın) kendisi ile cinler arasında bir neseb (bağı) uydurdular. And olsun cinler de bilirler ki, gerçekten onlar (bu sözü uyduranlar) elbette (o gün Cehennemde) hazır bulundurulacak olan kimselerdir.(37:158) | |
Allah, (onların) vasıflandırmakta oldukları şeylerden pek münezzehtir!(37:159) | |
Ancak Allah’ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesnâdır (onlar Cehennemden kurtulurlar ve Allah’a böyle iftirâ etmezler).(37:160) | |
(161-162) Artık gerçekten siz ve tapmakta olduklarınız, siz (hiç kimseyi) O’na (Allah’a)karşı fitneye düşürecek kimseler değilsiniz!(37:161) | |
Ancak (kendi ameli ile hak ederek) Cehenneme girecek olan o kimse hâriç.(37:163) | |
(Melekler şöyle derler:) 'Bizden bir kimse yoktur ki mutlaka onun için, bilinen bir makam olmasın!'(37:164) | |
'Ve şübhesiz ki, (emrolunacağımız herşey için) saf saf duranlar elbette ancak biziz.'(37:165) | |
'Hem muhakkak ki, tesbîh edenler gerçekten ancak biziz.'(37:166) | |
(167-169) Ve (o müşrikler) doğrusu diyorlardı ki: 'Eğer şübhesiz bizim yanımızda(da) öncekiler(e verilenler)den bir kitab olsaydı, (biz de) elbette Allah’ın ihlâsa erdirilmiş kulları olurduk.'(37:167) | |
Buna rağmen (Kur’ân gelince) onu inkâr ettiler. Ama (inkârlarının âkıbetini)ileride bilecekler.(37:170) | |
Celâlim hakkı için, peygamber kullarımız hakkında sözümüz geçmiştir (vardır).(37:171) | |
Şübhe yok ki onlar, gerçekten kendilerine yardım olunacak kimselerdir.(37:172) | |
Ve şübhesiz bizim ordumuz (ki elbette) onlar galib gelenlerdir.(37:173) | |
(Ey Habîbim!) Onun için bir zamâna kadar onlardan yüz çevir!(37:174) | |
Ve onları(n başlarına gelecek olanı) gör; nihâyet ileride (onlar da) görecekler!(37:175) | |
Şimdi azâbımızı acele mi istiyorlar?(37:176) | |
Ama (o azab) onların sâhasına indiği zaman, artık o korkutulanların sabâhı ne kötüdür!(37:177) | |
Yine (sen) bir zamâna kadar onlardan yüz çevir!(37:178) | |
Ve (başlarına gelecekleri) gör; nihâyet ileride (onlar da) görecekler!(37:179) | |
İzzet sâhibi Rabbin, (onların) vasıflamakta oldukları şeylerden pek münezzehtir.(37:180) | |
Ve selâm, peygamberler üzerine olsun!(37:181) | |
Ve hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.(37:182) | |