» 37 / Sâffât  Suresi:

Kuran Sırası: 37
İniş Sırası: 56

Kırık Meal (Arapça) Meali
|وَالصَّافَّاتِ: andolsun | صَفًّا: sıra sıra dizilenlere | (37:1)
|فَالزَّاجِرَاتِ: ve sürenlere | زَجْرًا: bağırıp | (37:2)
|فَالتَّالِيَاتِ: ve okuyanlara | ذِكْرًا: zikir | (37:3)
|إِنَّ: şüphesiz | إِلَٰهَكُمْ: Tanrınız | لَوَاحِدٌ: elbette birdir | (37:4)
|رَبُّ: Rabbidir | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | وَمَا: ve ne varsa | بَيْنَهُمَا: bunlar arasında | وَرَبُّ: ve Rabbidir | الْمَشَارِقِ: doğuların | (37:5)
|إِنَّا: elbette biz | زَيَّنَّا: süsledik | السَّمَاءَ: semasını | الدُّنْيَا: dünya | بِزِينَةٍ: bir zinetle | الْكَوَاكِبِ: yıldızlarla | (37:6)
|وَحِفْظًا: ve (onu) koruduk | مِنْ: karşı | كُلِّ: her türlü | شَيْطَانٍ: şeytana | مَارِدٍ: ita'at dışına çıkan | (37:7)
|لَا: | يَسَّمَّعُونَ: dinleyemezler | إِلَى: | الْمَلَإِ: melekleri | الْأَعْلَىٰ: yüce | وَيُقْذَفُونَ: ve taşlanırlar | مِنْ: | كُلِّ: her | جَانِبٍ: yandan | (37:8)
|دُحُورًا: kovulurlar | وَلَهُمْ: ve Onların | عَذَابٌ: bir azab | وَاصِبٌ: sürekli | (37:9)
|إِلَّا: (fakat) yalnız | مَنْ: kimseyi | خَطِفَ: kapan | الْخَطْفَةَ: bir söz | فَأَتْبَعَهُ: onu izler | شِهَابٌ: bir şihab (ışın) | ثَاقِبٌ: delici | (37:10)
|فَاسْتَفْتِهِمْ: şimdi onlara sor | أَهُمْ: kendileri mi? | أَشَدُّ: daha çetin | خَلْقًا: yaratılış bakımından | أَمْ: yoksa | مَنْ: kimseler (mi?) | خَلَقْنَا: bizim yarattıklarımız | إِنَّا: elbette biz | خَلَقْنَاهُمْ: onları yarattık | مِنْ: | طِينٍ: bir çamurdan | لَازِبٍ: yapışkan | (37:11)
|بَلْ: hayır | عَجِبْتَ: sen şaşıyorsun | وَيَسْخَرُونَ: onlar ise alay ediyorlar | (37:12)
|وَإِذَا: ve ne zaman | ذُكِّرُوا: öğüt verilse | لَا: | يَذْكُرُونَ: öğüt almazlar | (37:13)
|وَإِذَا: ve ne zaman | رَأَوْا: görseler | ايَةً: bir mu'cize | يَسْتَسْخِرُونَ: alay ederler | (37:14)
|وَقَالُوا: ve diyorlar | إِنْ: değildir | هَٰذَا: bu | إِلَّا: başka bir şey | سِحْرٌ: bir büyüden | مُبِينٌ: apaçık | (37:15)
|أَإِذَا: zaman mı? | مِتْنَا: öldüğümüz | وَكُنَّا: ve olduğumuz | تُرَابًا: toprak | وَعِظَامًا: ve kemik | أَإِنَّا: biz mi? | لَمَبْعُوثُونَ: diriltileceğiz | (37:16)
|أَوَابَاؤُنَا: atalarımız da mı? | الْأَوَّلُونَ: evvelki | (37:17)
|قُلْ: de ki | نَعَمْ: evet | وَأَنْتُمْ: ve siz | دَاخِرُونَ: aşağılanacaksınız | (37:18)
|فَإِنَّمَا: sadece ibarettir | هِيَ: o (iş) | زَجْرَةٌ: korkunç sesten | وَاحِدَةٌ: bir tek | فَإِذَا: hemen | هُمْ: onlar | يَنْظُرُونَ: bakıp kalırlar | (37:19)
|وَقَالُوا: ve dediler | يَا: EY/HEY/AH | وَيْلَنَا: eyvah bize | هَٰذَا: bu | يَوْمُ: günüdür | الدِّينِ: ceza | (37:20)
|هَٰذَا: bu | يَوْمُ: günüdür | الْفَصْلِ: hüküm | الَّذِي: | كُنْتُمْ: olduğunuz | بِهِ: onu | تُكَذِّبُونَ: yalanlıyor | (37:21)
|احْشُرُوا: toplayın | الَّذِينَ: kimseleri | ظَلَمُوا: (o) zalim(leri) | وَأَزْوَاجَهُمْ: ve onların eşlerini | وَمَا: ve | كَانُوا: olduklarını | يَعْبُدُونَ: tapıyor(lar) | (37:22)
|مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | فَاهْدُوهُمْ: onları götürün | إِلَىٰ: | صِرَاطِ: yoluna | الْجَحِيمِ: cehennemin | (37:23)
|وَقِفُوهُمْ: ve durdurun onları | إِنَّهُمْ: çünkü onlar | مَسْئُولُونَ: sorguya çekileceklerdir | (37:24)
|مَا: | لَكُمْ: size ne oldu ki? | لَا: | تَنَاصَرُونَ: birbirinize yardım etmiyorsunuz | (37:25)
|بَلْ: hayır | هُمُ: onlar | الْيَوْمَ: o gün | مُسْتَسْلِمُونَ: teslim olmuşlardır | (37:26)
|وَأَقْبَلَ: ve döner | بَعْضُهُمْ: bir kısmı | عَلَىٰ: | بَعْضٍ: diğerine | يَتَسَاءَلُونَ: sorar | (37:27)
|قَالُوا: dediler ki | إِنَّكُمْ: şüphesiz siz | كُنْتُمْ: | تَأْتُونَنَا: bize gelirdiniz | عَنِ: -dan | الْيَمِينِ: sağ- | (37:28)
|قَالُوا: dediler | بَلْ: hayır | لَمْ: | تَكُونُوا: zaten siz değildiniz | مُؤْمِنِينَ: inanan insanlar | (37:29)
|وَمَا: | كَانَ: ve yoktu | لَنَا: bizim | عَلَيْكُمْ: sizi zorlayacak | مِنْ: hiçbir | سُلْطَانٍ: gücümüz | بَلْ: bilakis | كُنْتُمْ: siz idiniz | قَوْمًا: bir toplum | طَاغِينَ: azgın | (37:30)
|فَحَقَّ: artık hak oldu | عَلَيْنَا: bize | قَوْلُ: sözü | رَبِّنَا: Rabbimizin | إِنَّا: elbette biz | لَذَائِقُونَ: tadacağız | (37:31)
|فَأَغْوَيْنَاكُمْ: sizi azdırdık | إِنَّا: çünkü biz | كُنَّا: kendimiz | غَاوِينَ: azmıştık | (37:32)
|فَإِنَّهُمْ: onlar | يَوْمَئِذٍ: o gün | فِي: | الْعَذَابِ: azabda | مُشْتَرِكُونَ: ortaktırlar | (37:33)
|إِنَّا: biz | كَذَٰلِكَ: işte böyle | نَفْعَلُ: yaparız | بِالْمُجْرِمِينَ: suçlulara | (37:34)
|إِنَّهُمْ: çünkü onlar | كَانُوا: idiler | إِذَا: zaman | قِيلَ: dendiği | لَهُمْ: onlara | لَا: yoktur | إِلَٰهَ: tanrı | إِلَّا: başka | اللَّهُ: Allah'tan | يَسْتَكْبِرُونَ: büyüklük tasıyor(lar) | (37:35)
|وَيَقُولُونَ: ve derlerdi | أَئِنَّا: biz mi? | لَتَارِكُو: terk edeceğiz | الِهَتِنَا: tanrılarımızı | لِشَاعِرٍ: bir şair için | مَجْنُونٍ: cinlenmiş | (37:36)
|بَلْ: hayır | جَاءَ: o getirmişti | بِالْحَقِّ: gerçeği | وَصَدَّقَ: ve doğrulamıştı | الْمُرْسَلِينَ: elçileri | (37:37)
|إِنَّكُمْ: şüphesiz siz | لَذَائِقُو: tadacaksınız | الْعَذَابِ: azabı | الْأَلِيمِ: acı | (37:38)
|وَمَا: ve | تُجْزَوْنَ: cezalandırılmayacaksınız | إِلَّا: dışında | مَا: şeyler | كُنْتُمْ: olduğunuz | تَعْمَلُونَ: yapmış | (37:39)
|إِلَّا: (ve) hariçtir | عِبَادَ: kulları | اللَّهِ: Allah'ın | الْمُخْلَصِينَ: halis | (37:40)
|أُولَٰئِكَ: işte | لَهُمْ: onlar için vardır | رِزْقٌ: bir rızık | مَعْلُومٌ: bilinen | (37:41)
|فَوَاكِهُ: (türlü) meyvalar | وَهُمْ: ve onlar | مُكْرَمُونَ: ağırlanırlar | (37:42)
|فِي: | جَنَّاتِ: cennetlerinde | النَّعِيمِ: Ni'met | (37:43)
|عَلَىٰ: üzerinde | سُرُرٍ: tahtlar | مُتَقَابِلِينَ: karşılıklı otururlar | (37:44)
|يُطَافُ: dolaştırılır | عَلَيْهِمْ: önlerinde | بِكَأْسٍ: kadehler | مِنْ: -tan | مَعِينٍ: akan kaynak- | (37:45)
|بَيْضَاءَ: berrak | لَذَّةٍ: lezzetli | لِلشَّارِبِينَ: içenler için | (37:46)
|لَا: yoktur | فِيهَا: onda | غَوْلٌ: sersemletme | وَلَا: ve olmazlar | هُمْ: onlar | عَنْهَا: onunla | يُنْزَفُونَ: sarhoş | (37:47)
|وَعِنْدَهُمْ: ve yanlarında (vardır) | قَاصِرَاتُ: kendilerini hapsetmiş | الطَّرْفِ: bakışlarıyla | عِينٌ: iri gözlü (eşler) | (37:48)
|كَأَنَّهُنَّ: onlar gibi (eşlerdir) | بَيْضٌ: bembeyaz yumurta | مَكْنُونٌ: saklı | (37:49)
|فَأَقْبَلَ: dönmüş | بَعْضُهُمْ: biri | عَلَىٰ: | بَعْضٍ: diğerine | يَتَسَاءَلُونَ: soruyorlar | (37:50)
|قَالَ: dedi | قَائِلٌ: bir sözcü | مِنْهُمْ: onlardan | إِنِّي: şüphesiz | كَانَ: vardı | لِي: benim | قَرِينٌ: bir arkadaşım | (37:51)
|يَقُولُ: derdi ki | أَإِنَّكَ: sen misin? | لَمِنَ: kimseler(den) | الْمُصَدِّقِينَ: doğrulayan(lar) | (37:52)
|أَإِذَا: zaman mı? | مِتْنَا: biz öldüğümüz | وَكُنَّا: ve olduğumuz | تُرَابًا: toprak | وَعِظَامًا: ve kemik | أَإِنَّا: biz mi? | لَمَدِينُونَ: cezalanacağız | (37:53)
|قَالَ: dedi ki | هَلْ: | أَنْتُمْ: siz | مُطَّلِعُونَ: bakar mısınız? | (37:54)
|فَاطَّلَعَ: baktı | فَرَاهُ: onu gördü | فِي: | سَوَاءِ: ortasında | الْجَحِيمِ: cehennemin | (37:55)
|قَالَ: dedi | تَاللَّهِ: tallahi | إِنْ: | كِدْتَ: sen az daha | لَتُرْدِينِ: beni de alçaltacaktın | (37:56)
|وَلَوْلَا: ve olmasaydı | نِعْمَةُ: ni'meti | رَبِّي: Rabbimin | لَكُنْتُ: şimdi ben de olurdum | مِنَ: | الْمُحْضَرِينَ: (oraya) getirilenlerden | (37:57)
|أَفَمَا: değil miyiz? | نَحْنُ: biz | بِمَيِّتِينَ: öleceklerden | (37:58)
|إِلَّا: dışında | مَوْتَتَنَا: ölümümüz | الْأُولَىٰ: ilk | وَمَا: ve değiliz | نَحْنُ: biz | بِمُعَذَّبِينَ: azaba uğratılcak | (37:59)
|إِنَّ: gerçekten | هَٰذَا: bu | لَهُوَ: ta kendisidir | الْفَوْزُ: başarının | الْعَظِيمُ: büyük | (37:60)
|لِمِثْلِ: misli gibi | هَٰذَا: bunun | فَلْيَعْمَلِ: çalışsınlar | الْعَامِلُونَ: çalışanlar | (37:61)
|أَذَٰلِكَ: bu mu? | خَيْرٌ: hayırlı | نُزُلًا: ağırlanmak için | أَمْ: yoksa | شَجَرَةُ: ağacı (mı?) | الزَّقُّومِ: zakkum | (37:62)
|إِنَّا: elbette biz | جَعَلْنَاهَا: onu yaptık | فِتْنَةً: bir fitne (sınav) | لِلظَّالِمِينَ: zalimler için | (37:63)
|إِنَّهَا: elbette o | شَجَرَةٌ: bir ağaçtır | تَخْرُجُ: çıkan | فِي: | أَصْلِ: dibinde | الْجَحِيمِ: cehennemin | (37:64)
|طَلْعُهَا: tomurcukları | كَأَنَّهُ: gibidir | رُءُوسُ: başları | الشَّيَاطِينِ: şeytanların | (37:65)
|فَإِنَّهُمْ: onlar | لَاكِلُونَ: yiyeceklerdir | مِنْهَا: ondan | فَمَالِئُونَ: ve dolduracaklardır | مِنْهَا: onunla | الْبُطُونَ: karınlarını | (37:66)
|ثُمَّ: sonra | إِنَّ: şüphesiz | لَهُمْ: onların vardır | عَلَيْهَا: bunun üzerine | لَشَوْبًا: bir içkileri | مِنْ: -dan | حَمِيمٍ: kaynar su- | (37:67)
|ثُمَّ: sonra | إِنَّ: elbette | مَرْجِعَهُمْ: dönecekleri yer | لَإِلَى: mutlaka | الْجَحِيمِ: cehennemdir | (37:68)
|إِنَّهُمْ: çünkü onlar | أَلْفَوْا: buldular | ابَاءَهُمْ: babalarını | ضَالِّينَ: sapık kimseler | (37:69)
|فَهُمْ: kendileri de | عَلَىٰ: üzerinde | اثَارِهِمْ: onların izleri | يُهْرَعُونَ: koşturuyorlar | (37:70)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | ضَلَّ: sapmıştı | قَبْلَهُمْ: onlardan önce | أَكْثَرُ: çoğu | الْأَوَّلِينَ: evvelkilerin | (37:71)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | أَرْسَلْنَا: biz göndermiştik | فِيهِمْ: onların içine | مُنْذِرِينَ: uyarıcılar | (37:72)
|فَانْظُرْ: bak | كَيْفَ: nasıl | كَانَ: oldu | عَاقِبَةُ: sonu | الْمُنْذَرِينَ: uyarılanların | (37:73)
|إِلَّا: ancak hariçtir | عِبَادَ: kulları | اللَّهِ: Allah'ın | الْمُخْلَصِينَ: halis | (37:74)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | نَادَانَا: bize yalvarmıştı | نُوحٌ: Nuh | فَلَنِعْمَ: ne güzel | الْمُجِيبُونَ: kabul buyurmuştuk | (37:75)
|وَنَجَّيْنَاهُ: onu kurtarmıştık | وَأَهْلَهُ: ve ailesini | مِنَ: -dan | الْكَرْبِ: sıkıntı- | الْعَظِيمِ: büyük | (37:76)
|وَجَعَلْنَا: ve yaptık | ذُرِّيَّتَهُ: onun zürriyetini | هُمُ: onları | الْبَاقِينَ: kalıcı | (37:77)
|وَتَرَكْنَا: ve (iyi bir ün) bıraktık | عَلَيْهِ: ona | فِي: arasında | الْاخِرِينَ: sonra gelenler | (37:78)
|سَلَامٌ: selam olsun | عَلَىٰ: | نُوحٍ: Nuh'a | فِي: içinde | الْعَالَمِينَ: alemler | (37:79)
|إِنَّا: şüphesiz biz | كَذَٰلِكَ: işte böyle | نَجْزِي: mükafatlandırırız | الْمُحْسِنِينَ: güzel davrananları | (37:80)
|إِنَّهُ: çünkü o | مِنْ: -dandır | عِبَادِنَا: bizim kullarımız- | الْمُؤْمِنِينَ: inanan | (37:81)
|ثُمَّ: sonra | أَغْرَقْنَا: suda boğduk | الْاخَرِينَ: ötekilerini | (37:82)
|وَإِنَّ: ve şüphesiz | مِنْ: | شِيعَتِهِ: onun kolundan idi | لَإِبْرَاهِيمَ: İbrahim de | (37:83)
|إِذْ: zira | جَاءَ: gelmişti | رَبَّهُ: Rabbine | بِقَلْبٍ: bir kalb ile | سَلِيمٍ: tertemiz | (37:84)
|إِذْ: hani | قَالَ: demişti ki | لِأَبِيهِ: babasına | وَقَوْمِهِ: ve kavmine | مَاذَا: neye | تَعْبُدُونَ: tapıyorsunuz | (37:85)
|أَئِفْكًا: uydurma | الِهَةً: tanrılar (mı?) | دُونَ: bırakıp | اللَّهِ: Allah'ı | تُرِيدُونَ: istiyorsunuz | (37:86)
|فَمَا: nedir? | ظَنُّكُمْ: zannınız | بِرَبِّ: Rabbi hakkında | الْعَالَمِينَ: alemlerin | (37:87)
|فَنَظَرَ: baktı | نَظْرَةً: göz atarak | فِي: | النُّجُومِ: yıldızlara | (37:88)
|فَقَالَ: ve dedi | إِنِّي: elbette ben | سَقِيمٌ: hastayım | (37:89)
|فَتَوَلَّوْا: bunun üzerine kaçtılar | عَنْهُ: ondan | مُدْبِرِينَ: arkalarını dönüp | (37:90)
|فَرَاغَ: o da gizlice sokuldu | إِلَىٰ: | الِهَتِهِمْ: onların tanrılarına | فَقَالَ: ve dedi | أَلَا: | تَأْكُلُونَ: yemez misini? | (37:91)
|مَا: | لَكُمْ: neyiniz var? | لَا: | تَنْطِقُونَ: konuşmuyorsunuz | (37:92)
|فَرَاغَ: ve gizlice sokulup | عَلَيْهِمْ: üzerlerine | ضَرْبًا: darbe indirdi | بِالْيَمِينِ: sağ eliyle | (37:93)
|فَأَقْبَلُوا: hemen gittiler | إِلَيْهِ: ona | يَزِفُّونَ: koşarak | (37:94)
|قَالَ: dedi | أَتَعْبُدُونَ: -mi tapıyorsunuz? | مَا: şeylere | تَنْحِتُونَ: yonttuğunuz | (37:95)
|وَاللَّهُ: oysa Allah | خَلَقَكُمْ: sizi yaratmıştır | وَمَا: ve (bu şeyleri) | تَعْمَلُونَ: yaptığınız | (37:96)
|قَالُوا: dediler | ابْنُوا: yapın | لَهُ: onun için | بُنْيَانًا: bir bina | فَأَلْقُوهُ: ve onu atın | فِي: | الْجَحِيمِ: ateşe | (37:97)
|فَأَرَادُوا: ve istediler | بِهِ: ona | كَيْدًا: bir tuzak kurmak | فَجَعَلْنَاهُمُ: biz de onları kıldık | الْأَسْفَلِينَ: aşağılıklardan | (37:98)
|وَقَالَ: ve dedi ki | إِنِّي: elbette ben | ذَاهِبٌ: gideceğim | إِلَىٰ: | رَبِّي: Rabbime | سَيَهْدِينِ: O beni doğru yola iletecek | (37:99)
|رَبِّ: Rabbim | هَبْ: lutfet | لِي: bana | مِنَ: | الصَّالِحِينَ: iyilerden (bir çocuk) | (37:100)
|فَبَشَّرْنَاهُ: ona müjdeledik | بِغُلَامٍ: bir erkek çocuk | حَلِيمٍ: halim | (37:101)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | بَلَغَ: (çocuk) erişince | مَعَهُ: onun yanında | السَّعْيَ: koşma çağına | قَالَ: (İbrahim ona) dedi | يَا: EY/HEY/AH | بَنِي: Çocukları | إِنِّي: şüphesiz ki ben | أَرَىٰ: görüyorum | فِي: | الْمَنَامِ: uykuda | أَنِّي: ben | أَذْبَحُكَ: seni kesiyorum | فَانْظُرْ: (düşün) bak | مَاذَا: ne? | تَرَىٰ: görüyorsun (dersin) | قَالَ: dedi | يَا: EY/HEY/AH | أَبَتِ: babacığım | افْعَلْ: yap | مَا: şeyi | تُؤْمَرُ: sana emredilen | سَتَجِدُنِي: beni bulacaksın | إِنْ: eğer | شَاءَ: dilerse | اللَّهُ: Allah | مِنَ: -den | الصَّابِرِينَ: sabredenler- | (37:102)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | أَسْلَمَا: ikisi (Allah'ın emrine) teslim oludu | وَتَلَّهُ: ve (çocuğu) yıktı | لِلْجَبِينِ: alnı üzerine | (37:103)
|وَنَادَيْنَاهُ: ve biz ona seslendik | أَنْ: diye | يَا: EY/HEY/AH | إِبْرَاهِيمُ: İbrahim | (37:104)
|قَدْ: andolsun | صَدَّقْتَ: sen doğruladın | الرُّؤْيَا: rüyayı | إِنَّا: elbette biz | كَذَٰلِكَ: işte böyle | نَجْزِي: mükafatlandırırız | الْمُحْسِنِينَ: güzel davrananları | (37:105)
|إِنَّ: gerçekten | هَٰذَا: bu | لَهُوَ: muhakkak o | الْبَلَاءُ: bir imtihandır | الْمُبِينُ: apaçık | (37:106)
|وَفَدَيْنَاهُ: ve fidye olarak ona verdik | بِذِبْحٍ: bir kurbanlık | عَظِيمٍ: büyük | (37:107)
|سَلَامٌ: selam olsun | عَلَىٰ: üzerine | إِبْرَاهِيمَ: İbrahim | (37:109)
|كَذَٰلِكَ: işte böyle | نَجْزِي: biz mükafatlandırırız | الْمُحْسِنِينَ: güzel davrananları | (37:110)
|إِنَّهُ: çünkü o | مِنْ: | عِبَادِنَا: bizim kullarımızdandı | الْمُؤْمِنِينَ: mü'min | (37:111)
|وَبَشَّرْنَاهُ: ve ona müjdeledik | بِإِسْحَاقَ: İshak'ı | نَبِيًّا: bir peygamber olarak | مِنَ: -den | الصَّالِحِينَ: iyiler- | (37:112)
|وَبَارَكْنَا: ve bereketler verdik | عَلَيْهِ: kendisine | وَعَلَىٰ: ve | إِسْحَاقَ: İshak'a | وَمِنْ: | ذُرِّيَّتِهِمَا: onların neslinden | مُحْسِنٌ: iyi hareket eden de var | وَظَالِمٌ: ve zulmeden de | لِنَفْسِهِ: kendisine | مُبِينٌ: açıkça | (37:113)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | مَنَنَّا: lutuflarda bulunduk | عَلَىٰ: | مُوسَىٰ: Musa'ya | وَهَارُونَ: ve Harun'a | (37:114)
|وَنَجَّيْنَاهُمَا: ve onları kurtardık | وَقَوْمَهُمَا: ve kavimlerini | مِنَ: -dan | الْكَرْبِ: sıkıntı- | الْعَظِيمِ: büyük | (37:115)
|وَنَصَرْنَاهُمْ: ve onlara yardım ettik | فَكَانُوا: böylece oldular | هُمُ: kendileri | الْغَالِبِينَ: üstün gelenler(den) | (37:116)
|وَاتَيْنَاهُمَا: ve onlara verdik | الْكِتَابَ: Kitabı | الْمُسْتَبِينَ: açık ifadeli | (37:117)
|وَهَدَيْنَاهُمَا: ve onları ilettik | الصِّرَاطَ: yola | الْمُسْتَقِيمَ: doğru | (37:118)
|وَتَرَكْنَا: ve (iyi bir ün) bıraktık | عَلَيْهِمَا: onlara | فِي: arasında | الْاخِرِينَ: sonra gelenler | (37:119)
|سَلَامٌ: selam olsun | عَلَىٰ: | مُوسَىٰ: Musa'ya | وَهَارُونَ: ve Harun'a | (37:120)
|إِنَّا: elbette biz | كَذَٰلِكَ: işte böyle | نَجْزِي: mükafatlandırırız | الْمُحْسِنِينَ: güzel davrananları | (37:121)
|إِنَّهُمَا: çünkü ikisi de | مِنْ: | عِبَادِنَا: bizim kullarımızdandı | الْمُؤْمِنِينَ: inanan | (37:122)
|وَإِنَّ: ve şüphesiz | إِلْيَاسَ: İlyas | لَمِنَ: | الْمُرْسَلِينَ: elçilerdendi | (37:123)
|إِذْ: hani | قَالَ: demişti ki | لِقَوْمِهِ: kavmine | أَلَا: | تَتَّقُونَ: korunmaz mısınız? | (37:124)
|أَتَدْعُونَ: -mi yalvarıyorsunuz? | بَعْلًا: Ba'l'e | وَتَذَرُونَ: ve bırakıyorsunuz | أَحْسَنَ: en güzelini | الْخَالِقِينَ: yaratıcıların | (37:125)
|اللَّهَ: Allah'ı? | رَبَّكُمْ: sizin Rabbiniz | وَرَبَّ: ve Rabbi | ابَائِكُمُ: atalarınızın | الْأَوَّلِينَ: önceki | (37:126)
|فَكَذَّبُوهُ: onu yalanladılar | فَإِنَّهُمْ: bundan dolayı onlar | لَمُحْضَرُونَ: (azaba) getirileceklerdir | (37:127)
|إِلَّا: yalnız hariçtir | عِبَادَ: kulları | اللَّهِ: Allah'ın | الْمُخْلَصِينَ: halis | (37:128)
|وَتَرَكْنَا: biz (iyi bir ün) bıraktık | عَلَيْهِ: ona | فِي: arasında | الْاخِرِينَ: sonra gelenler | (37:129)
|سَلَامٌ: selam olsun | عَلَىٰ: | إِلْ: İl | يَاسِينَ: Yasin | (37:130)
|وَإِنَّ: ve şüphesiz | لُوطًا: Lut | لَمِنَ: | الْمُرْسَلِينَ: gönderilen elçilerdendi | (37:133)
|إِذْ: hani | نَجَّيْنَاهُ: onu kurtarmıştık | وَأَهْلَهُ: ve ailesini | أَجْمَعِينَ: hepsini | (37:134)
|إِلَّا: dışında | عَجُوزًا: acuze bir kadın | فِي: arasında bulunan | الْغَابِرِينَ: (azabda) kalacaklar | (37:135)
|ثُمَّ: sonra | دَمَّرْنَا: kırdık (geçirdik) | الْاخَرِينَ: ötekileri | (37:136)
|وَإِنَّكُمْ: şüphesiz siz | لَتَمُرُّونَ: geçip gidiyorsunuz | عَلَيْهِمْ: onların yanlarından | مُصْبِحِينَ: sabahleyin | (37:137)
|وَبِاللَّيْلِ: ve geceleyin | أَفَلَا: | تَعْقِلُونَ: düşünmüyor musunuz? | (37:138)
|وَإِنَّ: ve şüphesiz | يُونُسَ: Yunus | لَمِنَ: | الْمُرْسَلِينَ: gönderilen elçilerdendi | (37:139)
|إِذْ: hani | أَبَقَ: kaçmıştı | إِلَى: | الْفُلْكِ: gemiye | الْمَشْحُونِ: dolu | (37:140)
|فَسَاهَمَ: kur'a çekti | فَكَانَ: ve oldu | مِنَ: | الْمُدْحَضِينَ: yenilenlerden | (37:141)
|فَالْتَقَمَهُ: sonra onu yuttu | الْحُوتُ: balık | وَهُوَ: ve o | مُلِيمٌ: kendi kendisini kınarken | (37:142)
|فَلَوْلَا: eğer | أَنَّهُ: ki o | كَانَ: olmasaydı | مِنَ: | الْمُسَبِّحِينَ: tesbih edenlerden | (37:143)
|لَلَبِثَ: kalırdı | فِي: | بَطْنِهِ: onun karnında | إِلَىٰ: kadar | يَوْمِ: güne | يُبْعَثُونَ: yeniden diriltilecekleri | (37:144)
|فَنَبَذْنَاهُ: onu attık | بِالْعَرَاءِ: ağaçsız çıplak bir yere | وَهُوَ: ve o | سَقِيمٌ: hasta bir halde iken | (37:145)
|وَأَنْبَتْنَا: ve bitirdik | عَلَيْهِ: üzerine | شَجَرَةً: bir ağacı | مِنْ: | يَقْطِينٍ: asma kabak | (37:146)
|وَأَرْسَلْنَاهُ: ve onu elçi gönderdik | إِلَىٰ: (insan)a | مِائَةِ: yüz | أَلْفٍ: bin | أَوْ: ya da | يَزِيدُونَ: daha fazlasına | (37:147)
|فَامَنُوا: ve inandılar | فَمَتَّعْنَاهُمْ: biz de onları geçindirdik | إِلَىٰ: kadar | حِينٍ: bir süreye | (37:148)
|فَاسْتَفْتِهِمْ: şimdi onlara sor | أَلِرَبِّكَ: Rabbine (mi?) | الْبَنَاتُ: kızlar | وَلَهُمْ: ve Onların | الْبَنُونَ: oğlanlar (mı?) | (37:149)
|أَمْ: yoksa | خَلَقْنَا: yarattık | الْمَلَائِكَةَ: melekleri | إِنَاثًا: dişi olarak (mı?) | وَهُمْ: ve onlar | شَاهِدُونَ: görüyorlarken | (37:150)
|أَلَا: iyi bilin ki | إِنَّهُمْ: elbette onlar | مِنْ: yüzünden | إِفْكِهِمْ: iftiraları | لَيَقُولُونَ: diyorlar ki | (37:151)
|وَلَدَ: doğurdu | اللَّهُ: Allah | وَإِنَّهُمْ: ve onlar | لَكَاذِبُونَ: elbette yalancıdırlar | (37:152)
|أَصْطَفَى: tercih mi etmiş? | الْبَنَاتِ: kızları | عَلَى: karşı | الْبَنِينَ: oğlanlara | (37:153)
|مَا: ne? | لَكُمْ: size (ne) oldu? | كَيْفَ: nasıl | تَحْكُمُونَ: hüküm veriyorsunuz | (37:154)
|أَفَلَا: | تَذَكَّرُونَ: hiç mi düşünmüyorsunuz? | (37:155)
|أَمْ: yoksa (-mi var?) | لَكُمْ: sizin | سُلْطَانٌ: bir deliliniz- | مُبِينٌ: açık | (37:156)
|فَأْتُوا: getirin | بِكِتَابِكُمْ: Kitabınızı | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | صَادِقِينَ: doğrulardan | (37:157)
|وَجَعَلُوا: ve uydurdular | بَيْنَهُ: O'nunla | وَبَيْنَ: arasında | الْجِنَّةِ: cinler | نَسَبًا: bir nesep | وَلَقَدْ: oysa | عَلِمَتِ: bilmişlerdir | الْجِنَّةُ: cinler | إِنَّهُمْ: kendilerinin | لَمُحْضَرُونَ: (yüce divana) getirileceklerini | (37:158)
|سُبْحَانَ: (münezzehtir) yücedir | اللَّهِ: Allah | عَمَّا: | يَصِفُونَ: onların taktıkları sıfatlardan | (37:159)
|إِلَّا: fakat hariçtir | عِبَادَ: kulları | اللَّهِ: Allah'ın | الْمُخْلَصِينَ: temiz | (37:160)
|فَإِنَّكُمْ: ne siz | وَمَا: ve ne de | تَعْبُدُونَ: taptıklarınız | (37:161)
|مَا: değil(siniz) | أَنْتُمْ: siz | عَلَيْهِ: O'na karşı | بِفَاتِنِينَ: saptıracak | (37:162)
|إِلَّا: başkasını | مَنْ: kimseden | هُوَ: O | صَالِ: girecek | الْجَحِيمِ: cehenneme | (37:163)
|وَمَا: ve yoktur | مِنَّا: bizden kimsenin | إِلَّا: dışında | لَهُ: onun | مَقَامٌ: bir makamı | مَعْلُومٌ: bilinen | (37:164)
|وَإِنَّا: ve elbette biziz | لَنَحْنُ: muhakkak biz | الصَّافُّونَ: o saf saf dizilenler | (37:165)
|وَإِنَّا: ve elbette biziz | لَنَحْنُ: muhakkak biz | الْمُسَبِّحُونَ: o tesbih edenler | (37:166)
|وَإِنْ: ve elbette | كَانُوا: onlar | لَيَقُولُونَ: şöyle diyorlardı | (37:167)
|لَوْ: eğer olsaydı | أَنَّ: kuşkusuz | عِنْدَنَا: yanımızda | ذِكْرًا: bir uyarı | مِنَ: | الْأَوَّلِينَ: öncekilerden | (37:168)
|لَكُنَّا: elbette biz olurduk | عِبَادَ: kulları | اللَّهِ: Allah'ın | الْمُخْلَصِينَ: halis | (37:169)
|فَكَفَرُوا: ama inkar ettiler | بِهِ: onu | فَسَوْفَ: yakında | يَعْلَمُونَ: bileceklerdir | (37:170)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | سَبَقَتْ: geçmişti | كَلِمَتُنَا: şu sözümüz | لِعِبَادِنَا: kullarımıza | الْمُرْسَلِينَ: gönderilen elçi | (37:171)
|إِنَّهُمْ: mutlaka onlar | لَهُمُ: kendileri olacaktır | الْمَنْصُورُونَ: zafere ulaştırılanlar | (37:172)
|وَإِنَّ: ve mutlaka | جُنْدَنَا: bizim ordumuz | لَهُمُ: onlara | الْغَالِبُونَ: galip gelecektir | (37:173)
|فَتَوَلَّ: o halde dön | عَنْهُمْ: onlardan | حَتَّىٰ: kadar | حِينٍ: bir süreye | (37:174)
|وَأَبْصِرْهُمْ: onları gözetle | فَسَوْفَ: yakında | يُبْصِرُونَ: göreceklerdir | (37:175)
|أَفَبِعَذَابِنَا: bizim azabımızı mı? | يَسْتَعْجِلُونَ: acele istiyorlar | (37:176)
|فَإِذَا: zaman | نَزَلَ: (azab) indiği | بِسَاحَتِهِمْ: yurtlarına | فَسَاءَ: ne kötü olur | صَبَاحُ: sabahı | الْمُنْذَرِينَ: uyarılmış olanların | (37:177)
|وَتَوَلَّ: ve uzaklaş | عَنْهُمْ: onlardan | حَتَّىٰ: kadar | حِينٍ: bir süreye | (37:178)
|وَأَبْصِرْ: ve (bekle de) gör | فَسَوْفَ: yakında | يُبْصِرُونَ: onlar da göreceklerdir | (37:179)
|سُبْحَانَ: yücedir | رَبِّكَ: Rabbin | رَبِّ: sahibi | الْعِزَّةِ: kudret ve şeref | عَمَّا: | يَصِفُونَ: onların nitelendirmelerinden | (37:180)
|وَسَلَامٌ: ve selam olsun | عَلَى: üzerine | الْمُرْسَلِينَ: gönderilen elçiler | (37:181)
|وَالْحَمْدُ: ve hamd olsun | لِلَّهِ: Allah'a | رَبِّ: Rabbi | الْعَالَمِينَ: alemlerin | (37:182)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}