» 3 / Âl-i Imrân  154:

Kuran Sırası: 3
İniş Sırası: 89
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200

 » 3 / Âl-i Imrân  Suresi: 154
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. ثُمَّ (S̃M) = ṧumme : sonra
2. أَنْزَلَ (ÊNZL) = enzele : indirdi
3. عَلَيْكُمْ (ALYKM) = ǎleykum : size
4. مِنْ (MN) = min :
5. بَعْدِ (BAD̃) = beǎ'di : ardından
6. الْغَمِّ (ELĞM) = l-ğammi : o üzüntünün
7. أَمَنَةً (ÊMNT) = emeneten : bir güven
8. نُعَاسًا (NAESE) = nuǎāsen : bir uyku
9. يَغْشَىٰ (YĞŞ) = yeğşā : bürüyen
10. طَائِفَةً (ŦEÙFT) = Tāifeten : bir kısmınızı
11. مِنْكُمْ (MNKM) = minkum : sizden
12. وَطَائِفَةٌ (VŦEÙFT) = veTāifetun : ve bir kısmınız da
13. قَدْ (GD̃) = ḳad : doğrusu
14. أَهَمَّتْهُمْ (ÊHMTHM) = ehemmethum : kaygısına düşmüştü
15. أَنْفُسُهُمْ (ÊNFSHM) = enfusuhum : kendi canlarının
16. يَظُنُّونَ (YƵNVN) = yeZunnūne : bir zanda bulunuyorlar
17. بِاللَّهِ (BELLH) = billahi : Allah'a karşı
18. غَيْرَ (ĞYR) = ğayra : -sız
19. الْحَقِّ (ELḪG) = l-Haḳḳi : hak-
20. ظَنَّ (ƵN) = Zenne : zannı (gibi)
21. الْجَاهِلِيَّةِ (ELCEHLYT) = l-cāhiliyyeti : cahiliyye
22. يَقُولُونَ (YGVLVN) = yeḳūlūne : diyorlardı
23. هَلْ (HL) = hel : var mı
24. لَنَا (LNE) = lenā : bize
25. مِنَ (MN) = mine :
26. الْأَمْرِ (ELÊMR) = l-emri : bu işten
27. مِنْ (MN) = min : hiçbir
28. شَيْءٍ (ŞYÙ) = şey'in : şey
29. قُلْ (GL) = ḳul : de ki
30. إِنَّ (ÎN) = inne : şüphesiz
31. الْأَمْرَ (ELÊMR) = l-emra :
32. كُلَّهُ (KLH) = kullehu : bütünüyle
33. لِلَّهِ (LLH) = lillahi : Allah'a aittir
34. يُخْفُونَ (YḢFVN) = yuḣfūne : onlar gizliyorlar
35. فِي (FY) = fī :
36. أَنْفُسِهِمْ (ÊNFSHM) = enfusihim : içlerinde
37. مَا (ME) = mā : şeyleri
38. لَا (LE) = lā :
39. يُبْدُونَ (YBD̃VN) = yubdūne : açıklayamadıkları
40. لَكَ (LK) = leke : sana
41. يَقُولُونَ (YGVLVN) = yeḳūlūne : diyorlar ki
42. لَوْ (LV) = lev : şayet
43. كَانَ (KEN) = kāne : olsaydı
44. لَنَا (LNE) = lenā : bize
45. مِنَ (MN) = mine :
46. الْأَمْرِ (ELÊMR) = l-emri : bu işten
47. شَيْءٌ (ŞYÙ) = şey'un : bir şey (fayda)
48. مَا (ME) = mā :
49. قُتِلْنَا (GTLNE) = ḳutilnā : öldürülmezdik
50. هَاهُنَا (HEHNE) = hāhunā : burada
51. قُلْ (GL) = ḳul : de ki
52. لَوْ (LV) = lev : şayet
53. كُنْتُمْ (KNTM) = kuntum : olsaydınız
54. فِي (FY) = fī :
55. بُيُوتِكُمْ (BYVTKM) = buyūtikum : evlerinizde dahi
56. لَبَرَزَ (LBRZ) = leberaze : mutlaka boylardı
57. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : olanlar
58. كُتِبَ (KTB) = kutibe : yazılmış
59. عَلَيْهِمُ (ALYHM) = ǎleyhimu : üzerine
60. الْقَتْلُ (ELGTL) = l-ḳatlu : öldürülme(si)
61. إِلَىٰ (ÎL) = ilā :
62. مَضَاجِعِهِمْ (MŽECAHM) = meDāciǐhim : yatacakları yeri
63. وَلِيَبْتَلِيَ (VLYBTLY) = veliyebteliye : ve denemesi içindir
64. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah'ın
65. مَا (ME) = mā : olanı
66. فِي (FY) = fī : içinde
67. صُدُورِكُمْ (ṦD̃VRKM) = Sudūrikum : göğüsleriniz
68. وَلِيُمَحِّصَ (VLYMḪṦ) = veliyumeHHiSa : ve açığa çıkarması içindir
69. مَا (ME) = mā : olanı
70. فِي (FY) = fī : içinde
71. قُلُوبِكُمْ (GLVBKM) = ḳulūbikum : kalbleriniz
72. وَاللَّهُ (VELLH) = vallahu : Allah
73. عَلِيمٌ (ALYM) = ǎlīmun : bilir
74. بِذَاتِ (BZ̃ET) = biƶāti : özünü
75. الصُّدُورِ (ELṦD̃VR) = S-Sudūri : göğüslerin
sonra | indirdi | size | | ardından | o üzüntünün | bir güven | bir uyku | bürüyen | bir kısmınızı | sizden | ve bir kısmınız da | doğrusu | kaygısına düşmüştü | kendi canlarının | bir zanda bulunuyorlar | Allah'a karşı | -sız | hak- | zannı (gibi) | cahiliyye | diyorlardı | var mı | bize | | bu işten | hiçbir | şey | de ki | şüphesiz | | bütünüyle | Allah'a aittir | onlar gizliyorlar | | içlerinde | şeyleri | | açıklayamadıkları | sana | diyorlar ki | şayet | olsaydı | bize | | bu işten | bir şey (fayda) | | öldürülmezdik | burada | de ki | şayet | olsaydınız | | evlerinizde dahi | mutlaka boylardı | olanlar | yazılmış | üzerine | öldürülme(si) | | yatacakları yeri | ve denemesi içindir | Allah'ın | olanı | içinde | göğüsleriniz | ve açığa çıkarması içindir | olanı | içinde | kalbleriniz | Allah | bilir | özünü | göğüslerin |

[] [NZL] [] [] [BAD̃] [ĞMM] [EMN] [NAS] [ĞŞV] [ŦVF] [] [ŦVF] [] [HMM] [NFS] [ƵNN] [] [ĞYR] [ḪGG] [ƵNN] [CHL] [GVL] [] [] [] [EMR] [] [ŞYE] [GVL] [] [EMR] [KLL] [] [ḢFY] [] [NFS] [] [] [BD̃V] [] [GVL] [] [KVN] [] [] [EMR] [ŞYE] [] [GTL] [] [GVL] [] [KVN] [] [BYT] [BRZ] [] [KTB] [] [GTL] [] [ŽCA] [BLV] [] [] [] [ṦD̃R] [MḪṦ] [] [] [GLB] [] [ALM] [] [ṦD̃R]
S̃M ÊNZL ALYKM MN BAD̃ ELĞM ÊMNT NAESE YĞŞ ŦEÙFT MNKM VŦEÙFT GD̃ ÊHMTHM ÊNFSHM YƵNVN BELLH ĞYR ELḪG ƵN ELCEHLYT YGVLVN HL LNE MN ELÊMR MN ŞYÙ GL ÎN ELÊMR KLH LLH YḢFVN FY ÊNFSHM ME LE YBD̃VN LK YGVLVN LV KEN LNE MN ELÊMR ŞYÙ ME GTLNE HEHNE GL LV KNTM FY BYVTKM LBRZ ELZ̃YN KTB ALYHM ELGTL ÎL MŽECAHM VLYBTLY ELLH ME FY ṦD̃VRKM VLYMḪṦ ME FY GLVBKM VELLH ALYM BZ̃ET ELṦD̃VR

ṧumme enzele ǎleykum min beǎ'di l-ğammi emeneten nuǎāsen yeğşā Tāifeten minkum veTāifetun ḳad ehemmethum enfusuhum yeZunnūne billahi ğayra l-Haḳḳi Zenne l-cāhiliyyeti yeḳūlūne hel lenā mine l-emri min şey'in ḳul inne l-emra kullehu lillahi yuḣfūne enfusihim yubdūne leke yeḳūlūne lev kāne lenā mine l-emri şey'un ḳutilnā hāhunā ḳul lev kuntum buyūtikum leberaze elleƶīne kutibe ǎleyhimu l-ḳatlu ilā meDāciǐhim veliyebteliye llahu Sudūrikum veliyumeHHiSa ḳulūbikum vallahu ǎlīmun biƶāti S-Sudūri
ثم أنزل عليكم من بعد الغم أمنة نعاسا يغشى طائفة منكم وطائفة قد أهمتهم أنفسهم يظنون بالله غير الحق ظن الجاهلية يقولون هل لنا من الأمر من شيء قل إن الأمر كله لله يخفون في أنفسهم ما لا يبدون لك يقولون لو كان لنا من الأمر شيء ما قتلنا هاهنا قل لو كنتم في بيوتكم لبرز الذين كتب عليهم القتل إلى مضاجعهم وليبتلي الله ما في صدوركم وليمحص ما في قلوبكم والله عليم بذات الصدور

 » 3 / Âl-i Imrân  Suresi: 154
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ثم | S̃M ṧumme sonra Then
أنزل ن ز ل | NZL ÊNZL enzele indirdi He sent down
عليكم | ALYKM ǎleykum size upon you
من | MN min from
بعد ب ع د | BAD̃ BAD̃ beǎ'di ardından after
الغم غ م م | ĞMM ELĞM l-ğammi o üzüntünün the distress
أمنة ا م ن | EMN ÊMNT emeneten bir güven security -
نعاسا ن ع س | NAS NAESE nuǎāsen bir uyku slumber
يغشى غ ش و | ĞŞV YĞŞ yeğşā bürüyen overcoming
طائفة ط و ف | ŦVF ŦEÙFT Tāifeten bir kısmınızı a group
منكم | MNKM minkum sizden of you,
وطائفة ط و ف | ŦVF VŦEÙFT veTāifetun ve bir kısmınız da while a group
قد | GD̃ ḳad doğrusu certainly
أهمتهم ه م م | HMM ÊHMTHM ehemmethum kaygısına düşmüştü worried [them]
أنفسهم ن ف س | NFS ÊNFSHM enfusuhum kendi canlarının (about) themselves
يظنون ظ ن ن | ƵNN YƵNVN yeZunnūne bir zanda bulunuyorlar thinking
بالله | BELLH billahi Allah'a karşı about Allah
غير غ ي ر | ĞYR ĞYR ğayra -sız other than
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳi hak- the truth -
ظن ظ ن ن | ƵNN ƵN Zenne zannı (gibi) (the) thought
الجاهلية ج ه ل | CHL ELCEHLYT l-cāhiliyyeti cahiliyye (of) [the] ignorance.
يقولون ق و ل | GVL YGVLVN yeḳūlūne diyorlardı saying,
هل | HL hel var mı """Is (there)"
لنا | LNE lenā bize for us
من | MN mine from
الأمر ا م ر | EMR ELÊMR l-emri bu işten the matter
من | MN min hiçbir any
شيء ش ي ا | ŞYE ŞYÙ şey'in şey "thing?"""
قل ق و ل | GVL GL ḳul de ki Say,
إن | ÎN inne şüphesiz """Indeed"
الأمر ا م ر | EMR ELÊMR l-emra the matter
كله ك ل ل | KLL KLH kullehu bütünüyle all (of) it
لله | LLH lillahi Allah'a aittir "(is) for Allah."""
يخفون خ ف ي | ḢFY YḢFVN yuḣfūne onlar gizliyorlar They hide
في | FY in
أنفسهم ن ف س | NFS ÊNFSHM enfusihim içlerinde themselves
ما | ME şeyleri what
لا | LE not
يبدون ب د و | BD̃V YBD̃VN yubdūne açıklayamadıkları they reveal
لك | LK leke sana to you,
يقولون ق و ل | GVL YGVLVN yeḳūlūne diyorlar ki They say,
لو | LV lev şayet """If"
كان ك و ن | KVN KEN kāne olsaydı was
لنا | LNE lenā bize for us
من | MN mine from
الأمر ا م ر | EMR ELÊMR l-emri bu işten the matter
شيء ش ي ا | ŞYE ŞYÙ şey'un bir şey (fayda) anything
ما | ME not
قتلنا ق ت ل | GTL GTLNE ḳutilnā öldürülmezdik we would have been killed
هاهنا | HEHNE hāhunā burada "here."""
قل ق و ل | GVL GL ḳul de ki Say,
لو | LV lev şayet """If"
كنتم ك و ن | KVN KNTM kuntum olsaydınız you were
في | FY in
بيوتكم ب ي ت | BYT BYVTKM buyūtikum evlerinizde dahi your houses,
لبرز ب ر ز | BRZ LBRZ leberaze mutlaka boylardı surely (would have) come out
الذين | ELZ̃YN elleƶīne olanlar those who -
كتب ك ت ب | KTB KTB kutibe yazılmış was decreed
عليهم | ALYHM ǎleyhimu üzerine upon them
القتل ق ت ل | GTL ELGTL l-ḳatlu öldürülme(si) [the] death
إلى | ÎL ilā towards
مضاجعهم ض ج ع | ŽCA MŽECAHM meDāciǐhim yatacakları yeri their places of death.
وليبتلي ب ل و | BLV VLYBTLY veliyebteliye ve denemesi içindir And that might test
الله | ELLH llahu Allah'ın Allah
ما | ME olanı what
في | FY içinde (is) in
صدوركم ص د ر | ṦD̃R ṦD̃VRKM Sudūrikum göğüsleriniz your breasts
وليمحص م ح ص | MḪṦ VLYMḪṦ veliyumeHHiSa ve açığa çıkarması içindir and that He may purge
ما | ME olanı what
في | FY içinde (is) in
قلوبكم ق ل ب | GLB GLVBKM ḳulūbikum kalbleriniz your hearts.
والله | VELLH vallahu Allah And Allah
عليم ع ل م | ALM ALYM ǎlīmun bilir (is) All-Aware
بذات | BZ̃ET biƶāti özünü of what
الصدور ص د ر | ṦD̃R ELṦD̃VR S-Sudūri göğüslerin (is in) the breasts.

3:154 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

sonra | indirdi | size | | ardından | o üzüntünün | bir güven | bir uyku | bürüyen | bir kısmınızı | sizden | ve bir kısmınız da | doğrusu | kaygısına düşmüştü | kendi canlarının | bir zanda bulunuyorlar | Allah'a karşı | -sız | hak- | zannı (gibi) | cahiliyye | diyorlardı | var mı | bize | | bu işten | hiçbir | şey | de ki | şüphesiz | | bütünüyle | Allah'a aittir | onlar gizliyorlar | | içlerinde | şeyleri | | açıklayamadıkları | sana | diyorlar ki | şayet | olsaydı | bize | | bu işten | bir şey (fayda) | | öldürülmezdik | burada | de ki | şayet | olsaydınız | | evlerinizde dahi | mutlaka boylardı | olanlar | yazılmış | üzerine | öldürülme(si) | | yatacakları yeri | ve denemesi içindir | Allah'ın | olanı | içinde | göğüsleriniz | ve açığa çıkarması içindir | olanı | içinde | kalbleriniz | Allah | bilir | özünü | göğüslerin |

[] [NZL] [] [] [BAD̃] [ĞMM] [EMN] [NAS] [ĞŞV] [ŦVF] [] [ŦVF] [] [HMM] [NFS] [ƵNN] [] [ĞYR] [ḪGG] [ƵNN] [CHL] [GVL] [] [] [] [EMR] [] [ŞYE] [GVL] [] [EMR] [KLL] [] [ḢFY] [] [NFS] [] [] [BD̃V] [] [GVL] [] [KVN] [] [] [EMR] [ŞYE] [] [GTL] [] [GVL] [] [KVN] [] [BYT] [BRZ] [] [KTB] [] [GTL] [] [ŽCA] [BLV] [] [] [] [ṦD̃R] [MḪṦ] [] [] [GLB] [] [ALM] [] [ṦD̃R]
S̃M ÊNZL ALYKM MN BAD̃ ELĞM ÊMNT NAESE YĞŞ ŦEÙFT MNKM VŦEÙFT GD̃ ÊHMTHM ÊNFSHM YƵNVN BELLH ĞYR ELḪG ƵN ELCEHLYT YGVLVN HL LNE MN ELÊMR MN ŞYÙ GL ÎN ELÊMR KLH LLH YḢFVN FY ÊNFSHM ME LE YBD̃VN LK YGVLVN LV KEN LNE MN ELÊMR ŞYÙ ME GTLNE HEHNE GL LV KNTM FY BYVTKM LBRZ ELZ̃YN KTB ALYHM ELGTL ÎL MŽECAHM VLYBTLY ELLH ME FY ṦD̃VRKM VLYMḪṦ ME FY GLVBKM VELLH ALYM BZ̃ET ELṦD̃VR

ṧumme enzele ǎleykum min beǎ'di l-ğammi emeneten nuǎāsen yeğşā Tāifeten minkum veTāifetun ḳad ehemmethum enfusuhum yeZunnūne billahi ğayra l-Haḳḳi Zenne l-cāhiliyyeti yeḳūlūne hel lenā mine l-emri min şey'in ḳul inne l-emra kullehu lillahi yuḣfūne enfusihim yubdūne leke yeḳūlūne lev kāne lenā mine l-emri şey'un ḳutilnā hāhunā ḳul lev kuntum buyūtikum leberaze elleƶīne kutibe ǎleyhimu l-ḳatlu ilā meDāciǐhim veliyebteliye llahu Sudūrikum veliyumeHHiSa ḳulūbikum vallahu ǎlīmun biƶāti S-Sudūri
ثم أنزل عليكم من بعد الغم أمنة نعاسا يغشى طائفة منكم وطائفة قد أهمتهم أنفسهم يظنون بالله غير الحق ظن الجاهلية يقولون هل لنا من الأمر من شيء قل إن الأمر كله لله يخفون في أنفسهم ما لا يبدون لك يقولون لو كان لنا من الأمر شيء ما قتلنا هاهنا قل لو كنتم في بيوتكم لبرز الذين كتب عليهم القتل إلى مضاجعهم وليبتلي الله ما في صدوركم وليمحص ما في قلوبكم والله عليم بذات الصدور

[] [ن ز ل] [] [] [ب ع د] [غ م م] [ا م ن] [ن ع س] [غ ش و] [ط و ف] [] [ط و ف] [] [ه م م] [ن ف س] [ظ ن ن] [] [غ ي ر] [ح ق ق] [ظ ن ن] [ج ه ل] [ق و ل] [] [] [] [ا م ر] [] [ش ي ا] [ق و ل] [] [ا م ر] [ك ل ل] [] [خ ف ي] [] [ن ف س] [] [] [ب د و] [] [ق و ل] [] [ك و ن] [] [] [ا م ر] [ش ي ا] [] [ق ت ل] [] [ق و ل] [] [ك و ن] [] [ب ي ت] [ب ر ز] [] [ك ت ب] [] [ق ت ل] [] [ض ج ع] [ب ل و] [] [] [] [ص د ر] [م ح ص] [] [] [ق ل ب] [] [ع ل م] [] [ص د ر]

 » 3 / Âl-i Imrân  Suresi: 154
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ثم | S̃M ṧumme sonra Then
Se,Mim,
500,40,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
أنزل ن ز ل | NZL ÊNZL enzele indirdi He sent down
,Nun,Ze,Lam,
,50,7,30,
V – 3rd person masculine singular (form IV) perfect verb
فعل ماض
عليكم | ALYKM ǎleykum size upon you
Ayn,Lam,Ye,Kef,Mim,
70,30,10,20,40,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
من | MN min from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
بعد ب ع د | BAD̃ BAD̃ beǎ'di ardından after
Be,Ayn,Dal,
2,70,4,
N – genitive noun
اسم مجرور
الغم غ م م | ĞMM ELĞM l-ğammi o üzüntünün the distress
Elif,Lam,Ğayn,Mim,
1,30,1000,40,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
أمنة ا م ن | EMN ÊMNT emeneten bir güven security -
,Mim,Nun,Te merbuta,
,40,50,400,
N – accusative indefinite noun
اسم منصوب
نعاسا ن ع س | NAS NAESE nuǎāsen bir uyku slumber
Nun,Ayn,Elif,Sin,Elif,
50,70,1,60,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
يغشى غ ش و | ĞŞV YĞŞ yeğşā bürüyen overcoming
Ye,Ğayn,Şın,,
10,1000,300,,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
فعل مضارع
طائفة ط و ف | ŦVF ŦEÙFT Tāifeten bir kısmınızı a group
Tı,Elif,,Fe,Te merbuta,
9,1,,80,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
منكم | MNKM minkum sizden of you,
Mim,Nun,Kef,Mim,
40,50,20,40,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
وطائفة ط و ف | ŦVF VŦEÙFT veTāifetun ve bir kısmınız da while a group
Vav,Tı,Elif,,Fe,Te merbuta,
6,9,1,,80,400,
CIRC – prefixed circumstantial particle
N – nominative feminine singular indefinite noun
الواو حالية
اسم مرفوع
قد | GD̃ ḳad doğrusu certainly
Gaf,Dal,
100,4,
CERT – particle of certainty
حرف تحقيق
أهمتهم ه م م | HMM ÊHMTHM ehemmethum kaygısına düşmüştü worried [them]
,He,Mim,Te,He,Mim,
,5,40,400,5,40,
V – 3rd person feminine singular (form IV) perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
أنفسهم ن ف س | NFS ÊNFSHM enfusuhum kendi canlarının (about) themselves
,Nun,Fe,Sin,He,Mim,
,50,80,60,5,40,
N – nominative feminine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
يظنون ظ ن ن | ƵNN YƵNVN yeZunnūne bir zanda bulunuyorlar thinking
Ye,Zı,Nun,Vav,Nun,
10,900,50,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بالله | BELLH billahi Allah'a karşı about Allah
Be,Elif,Lam,Lam,He,
2,1,30,30,5,
"P – prefixed preposition bi
PN – genitive proper noun → Allah"
جار ومجرور
غير غ ي ر | ĞYR ĞYR ğayra -sız other than
Ğayn,Ye,Re,
1000,10,200,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳi hak- the truth -
Elif,Lam,Ha,Gaf,
1,30,8,100,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
ظن ظ ن ن | ƵNN ƵN Zenne zannı (gibi) (the) thought
Zı,Nun,
900,50,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
الجاهلية ج ه ل | CHL ELCEHLYT l-cāhiliyyeti cahiliyye (of) [the] ignorance.
Elif,Lam,Cim,Elif,He,Lam,Ye,Te merbuta,
1,30,3,1,5,30,10,400,
N – genitive feminine noun
اسم مجرور
يقولون ق و ل | GVL YGVLVN yeḳūlūne diyorlardı saying,
Ye,Gaf,Vav,Lam,Vav,Nun,
10,100,6,30,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
هل | HL hel var mı """Is (there)"
He,Lam,
5,30,
INTG – interrogative particle
حرف استفهام
لنا | LNE lenā bize for us
Lam,Nun,Elif,
30,50,1,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person plural personal pronoun
جار ومجرور
من | MN mine from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الأمر ا م ر | EMR ELÊMR l-emri bu işten the matter
Elif,Lam,,Mim,Re,
1,30,,40,200,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
من | MN min hiçbir any
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
شيء ش ي ا | ŞYE ŞYÙ şey'in şey "thing?"""
Şın,Ye,,
300,10,,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
قل ق و ل | GVL GL ḳul de ki Say,
Gaf,Lam,
100,30,
V – 2nd person masculine singular imperative verb
فعل أمر
إن | ÎN inne şüphesiz """Indeed"
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب
الأمر ا م ر | EMR ELÊMR l-emra the matter
Elif,Lam,,Mim,Re,
1,30,,40,200,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
كله ك ل ل | KLL KLH kullehu bütünüyle all (of) it
Kef,Lam,He,
20,30,5,
N – accusative masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لله | LLH lillahi Allah'a aittir "(is) for Allah."""
Lam,Lam,He,
30,30,5,
"P – prefixed preposition lām
PN – genitive proper noun → Allah"
جار ومجرور
يخفون خ ف ي | ḢFY YḢFVN yuḣfūne onlar gizliyorlar They hide
Ye,Hı,Fe,Vav,Nun,
10,600,80,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form IV) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
أنفسهم ن ف س | NFS ÊNFSHM enfusihim içlerinde themselves
,Nun,Fe,Sin,He,Mim,
,50,80,60,5,40,
N – genitive feminine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ما | ME şeyleri what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
لا | LE not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يبدون ب د و | BD̃V YBD̃VN yubdūne açıklayamadıkları they reveal
Ye,Be,Dal,Vav,Nun,
10,2,4,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form IV) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
لك | LK leke sana to you,
Lam,Kef,
30,20,
P – prefixed preposition lām
PRON – 2nd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
يقولون ق و ل | GVL YGVLVN yeḳūlūne diyorlar ki They say,
Ye,Gaf,Vav,Lam,Vav,Nun,
10,100,6,30,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
لو | LV lev şayet """If"
Lam,Vav,
30,6,
COND – conditional particle
حرف شرط
كان ك و ن | KVN KEN kāne olsaydı was
Kef,Elif,Nun,
20,1,50,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
لنا | LNE lenā bize for us
Lam,Nun,Elif,
30,50,1,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person plural personal pronoun
جار ومجرور
من | MN mine from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الأمر ا م ر | EMR ELÊMR l-emri bu işten the matter
Elif,Lam,,Mim,Re,
1,30,,40,200,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
شيء ش ي ا | ŞYE ŞYÙ şey'un bir şey (fayda) anything
Şın,Ye,,
300,10,,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
ما | ME not
Mim,Elif,
40,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
قتلنا ق ت ل | GTL GTLNE ḳutilnā öldürülmezdik we would have been killed
Gaf,Te,Lam,Nun,Elif,
100,400,30,50,1,
V – 1st person plural passive perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض مبني للمجهول و«نا» ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
هاهنا | HEHNE hāhunā burada "here."""
He,Elif,He,Nun,Elif,
5,1,5,50,1,
VOC – prefixed vocative particle ha
DEM – demonstrative pronoun
أداة نداء
اسم اشارة
قل ق و ل | GVL GL ḳul de ki Say,
Gaf,Lam,
100,30,
V – 2nd person masculine singular imperative verb
فعل أمر
لو | LV lev şayet """If"
Lam,Vav,
30,6,
COND – conditional particle
حرف شرط
كنتم ك و ن | KVN KNTM kuntum olsaydınız you were
Kef,Nun,Te,Mim,
20,50,400,40,
V – 2nd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
بيوتكم ب ي ت | BYT BYVTKM buyūtikum evlerinizde dahi your houses,
Be,Ye,Vav,Te,Kef,Mim,
2,10,6,400,20,40,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لبرز ب ر ز | BRZ LBRZ leberaze mutlaka boylardı surely (would have) come out
Lam,Be,Re,Ze,
30,2,200,7,
EMPH – emphatic prefix lām
V – 3rd person masculine singular perfect verb
اللام لام التوكيد
فعل ماض
الذين | ELZ̃YN elleƶīne olanlar those who -
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
كتب ك ت ب | KTB KTB kutibe yazılmış was decreed
Kef,Te,Be,
20,400,2,
V – 3rd person masculine singular passive perfect verb
فعل ماض مبني للمجهول
عليهم | ALYHM ǎleyhimu üzerine upon them
Ayn,Lam,Ye,He,Mim,
70,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
القتل ق ت ل | GTL ELGTL l-ḳatlu öldürülme(si) [the] death
Elif,Lam,Gaf,Te,Lam,
1,30,100,400,30,
N – nominative masculine verbal noun
اسم مرفوع
إلى | ÎL ilā towards
,Lam,,
,30,,
P – preposition
حرف جر
مضاجعهم ض ج ع | ŽCA MŽECAHM meDāciǐhim yatacakları yeri their places of death.
Mim,Dad,Elif,Cim,Ayn,He,Mim,
40,800,1,3,70,5,40,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وليبتلي ب ل و | BLV VLYBTLY veliyebteliye ve denemesi içindir And that might test
Vav,Lam,Ye,Be,Te,Lam,Ye,
6,30,10,2,400,30,10,
REM – prefixed resumption particle
PRP – prefixed particle of purpose lām
V – 3rd person masculine singular (form VIII) imperfect verb, subjunctive mood
الواو استئنافية
اللام لام التعليل
فعل مضارع منصوب
الله | ELLH llahu Allah'ın Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
ما | ME olanı what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
في | FY içinde (is) in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
صدوركم ص د ر | ṦD̃R ṦD̃VRKM Sudūrikum göğüsleriniz your breasts
Sad,Dal,Vav,Re,Kef,Mim,
90,4,6,200,20,40,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وليمحص م ح ص | MḪṦ VLYMḪṦ veliyumeHHiSa ve açığa çıkarması içindir and that He may purge
Vav,Lam,Ye,Mim,Ha,Sad,
6,30,10,40,8,90,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PRP – prefixed particle of purpose lām
V – 3rd person masculine singular (form II) imperfect verb, subjunctive mood
الواو عاطفة
اللام لام التعليل
فعل مضارع منصوب
ما | ME olanı what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
في | FY içinde (is) in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
قلوبكم ق ل ب | GLB GLVBKM ḳulūbikum kalbleriniz your hearts.
Gaf,Lam,Vav,Be,Kef,Mim,
100,30,6,2,20,40,
"N – genitive feminine plural noun → Heart
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun"
اسم مجرور والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
والله | VELLH vallahu Allah And Allah
Vav,Elif,Lam,Lam,He,
6,1,30,30,5,
"REM – prefixed resumption particle
PN – nominative proper noun → Allah"
الواو استئنافية
لفظ الجلالة مرفوع
عليم ع ل م | ALM ALYM ǎlīmun bilir (is) All-Aware
Ayn,Lam,Ye,Mim,
70,30,10,40,
N – nominative masculine singular indefinite noun
اسم مرفوع
بذات | BZ̃ET biƶāti özünü of what
Be,Zel,Elif,Te,
2,700,1,400,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine singular noun
جار ومجرور
الصدور ص د ر | ṦD̃R ELṦD̃VR S-Sudūri göğüslerin (is in) the breasts.
Elif,Lam,Sad,Dal,Vav,Re,
1,30,90,4,6,200,
N – genitive masculine plural noun
اسم مجرور
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |ثُمَّ: sonra | أَنْزَلَ: indirdi | عَلَيْكُمْ: size | مِنْ: | بَعْدِ: ardından | الْغَمِّ: o üzüntünün | أَمَنَةً: bir güven | نُعَاسًا: bir uyku | يَغْشَىٰ: bürüyen | طَائِفَةً: bir kısmınızı | مِنْكُمْ: sizden | وَطَائِفَةٌ: ve bir kısmınız da | قَدْ: doğrusu | أَهَمَّتْهُمْ: kaygısına düşmüştü | أَنْفُسُهُمْ: kendi canlarının | يَظُنُّونَ: bir zanda bulunuyorlar | بِاللَّهِ: Allah'a karşı | غَيْرَ: -sız | الْحَقِّ: hak- | ظَنَّ: zannı (gibi) | الْجَاهِلِيَّةِ: cahiliyye | يَقُولُونَ: diyorlardı | هَلْ: var mı | لَنَا: bize | مِنَ: | الْأَمْرِ: bu işten | مِنْ: hiçbir | شَيْءٍ: şey | قُلْ: de ki | إِنَّ: şüphesiz | الْأَمْرَ: | كُلَّهُ: bütünüyle | لِلَّهِ: Allah'a aittir | يُخْفُونَ: onlar gizliyorlar | فِي: | أَنْفُسِهِمْ: içlerinde | مَا: şeyleri | لَا: | يُبْدُونَ: açıklayamadıkları | لَكَ: sana | يَقُولُونَ: diyorlar ki | لَوْ: şayet | كَانَ: olsaydı | لَنَا: bize | مِنَ: | الْأَمْرِ: bu işten | شَيْءٌ: bir şey (fayda) | مَا: | قُتِلْنَا: öldürülmezdik | هَاهُنَا: burada | قُلْ: de ki | لَوْ: şayet | كُنْتُمْ: olsaydınız | فِي: | بُيُوتِكُمْ: evlerinizde dahi | لَبَرَزَ: mutlaka boylardı | الَّذِينَ: olanlar | كُتِبَ: yazılmış | عَلَيْهِمُ: üzerine | الْقَتْلُ: öldürülme(si) | إِلَىٰ: | مَضَاجِعِهِمْ: yatacakları yeri | وَلِيَبْتَلِيَ: ve denemesi içindir | اللَّهُ: Allah'ın | مَا: olanı | فِي: içinde | صُدُورِكُمْ: göğüsleriniz | وَلِيُمَحِّصَ: ve açığa çıkarması içindir | مَا: olanı | فِي: içinde | قُلُوبِكُمْ: kalbleriniz | وَاللَّهُ: Allah | عَلِيمٌ: bilir | بِذَاتِ: özünü | الصُّدُورِ: göğüslerin |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ثم S̃M sonra | أنزل ÊNZL indirdi | عليكم ALYKM size | من MN | بعد BAD̃ ardından | الغم ELĞM o üzüntünün | أمنة ÊMNT bir güven | نعاسا NAESE bir uyku | يغشى YĞŞ bürüyen | طائفة ŦEÙFT bir kısmınızı | منكم MNKM sizden | وطائفة WŦEÙFT ve bir kısmınız da | قد GD̃ doğrusu | أهمتهم ÊHMTHM kaygısına düşmüştü | أنفسهم ÊNFSHM kendi canlarının | يظنون YƵNWN bir zanda bulunuyorlar | بالله BELLH Allah'a karşı | غير ĞYR -sız | الحق ELḪG hak- | ظن ƵN zannı (gibi) | الجاهلية ELCEHLYT cahiliyye | يقولون YGWLWN diyorlardı | هل HL var mı | لنا LNE bize | من MN | الأمر ELÊMR bu işten | من MN hiçbir | شيء ŞYÙ şey | قل GL de ki | إن ÎN şüphesiz | الأمر ELÊMR | كله KLH bütünüyle | لله LLH Allah'a aittir | يخفون YḢFWN onlar gizliyorlar | في FY | أنفسهم ÊNFSHM içlerinde | ما ME şeyleri | لا LE | يبدون YBD̃WN açıklayamadıkları | لك LK sana | يقولون YGWLWN diyorlar ki | لو LW şayet | كان KEN olsaydı | لنا LNE bize | من MN | الأمر ELÊMR bu işten | شيء ŞYÙ bir şey (fayda) | ما ME | قتلنا GTLNE öldürülmezdik | هاهنا HEHNE burada | قل GL de ki | لو LW şayet | كنتم KNTM olsaydınız | في FY | بيوتكم BYWTKM evlerinizde dahi | لبرز LBRZ mutlaka boylardı | الذين ELZ̃YN olanlar | كتب KTB yazılmış | عليهم ALYHM üzerine | القتل ELGTL öldürülme(si) | إلى ÎL | مضاجعهم MŽECAHM yatacakları yeri | وليبتلي WLYBTLY ve denemesi içindir | الله ELLH Allah'ın | ما ME olanı | في FY içinde | صدوركم ṦD̃WRKM göğüsleriniz | وليمحص WLYMḪṦ ve açığa çıkarması içindir | ما ME olanı | في FY içinde | قلوبكم GLWBKM kalbleriniz | والله WELLH Allah | عليم ALYM bilir | بذات BZ̃ET özünü | الصدور ELṦD̃WR göğüslerin |
Kırık Meal (Okunuş) : |ṧumme: sonra | enzele: indirdi | ǎleykum: size | min: | beǎ'di: ardından | l-ğammi: o üzüntünün | emeneten: bir güven | nuǎāsen: bir uyku | yeğşā: bürüyen | Tāifeten: bir kısmınızı | minkum: sizden | veTāifetun: ve bir kısmınız da | ḳad: doğrusu | ehemmethum: kaygısına düşmüştü | enfusuhum: kendi canlarının | yeZunnūne: bir zanda bulunuyorlar | billahi: Allah'a karşı | ğayra: -sız | l-Haḳḳi: hak- | Zenne: zannı (gibi) | l-cāhiliyyeti: cahiliyye | yeḳūlūne: diyorlardı | hel: var mı | lenā: bize | mine: | l-emri: bu işten | min: hiçbir | şey'in: şey | ḳul: de ki | inne: şüphesiz | l-emra: | kullehu: bütünüyle | lillahi: Allah'a aittir | yuḣfūne: onlar gizliyorlar | : | enfusihim: içlerinde | : şeyleri | : | yubdūne: açıklayamadıkları | leke: sana | yeḳūlūne: diyorlar ki | lev: şayet | kāne: olsaydı | lenā: bize | mine: | l-emri: bu işten | şey'un: bir şey (fayda) | : | ḳutilnā: öldürülmezdik | hāhunā: burada | ḳul: de ki | lev: şayet | kuntum: olsaydınız | : | buyūtikum: evlerinizde dahi | leberaze: mutlaka boylardı | elleƶīne: olanlar | kutibe: yazılmış | ǎleyhimu: üzerine | l-ḳatlu: öldürülme(si) | ilā: | meDāciǐhim: yatacakları yeri | veliyebteliye: ve denemesi içindir | llahu: Allah'ın | : olanı | : içinde | Sudūrikum: göğüsleriniz | veliyumeHHiSa: ve açığa çıkarması içindir | : olanı | : içinde | ḳulūbikum: kalbleriniz | vallahu: Allah | ǎlīmun: bilir | biƶāti: özünü | S-Sudūri: göğüslerin |
Kırık Meal (Transcript) : |S̃M: sonra | ÊNZL: indirdi | ALYKM: size | MN: | BAD̃: ardından | ELĞM: o üzüntünün | ÊMNT: bir güven | NAESE: bir uyku | YĞŞ: bürüyen | ŦEÙFT: bir kısmınızı | MNKM: sizden | VŦEÙFT: ve bir kısmınız da | GD̃: doğrusu | ÊHMTHM: kaygısına düşmüştü | ÊNFSHM: kendi canlarının | YƵNVN: bir zanda bulunuyorlar | BELLH: Allah'a karşı | ĞYR: -sız | ELḪG: hak- | ƵN: zannı (gibi) | ELCEHLYT: cahiliyye | YGVLVN: diyorlardı | HL: var mı | LNE: bize | MN: | ELÊMR: bu işten | MN: hiçbir | ŞYÙ: şey | GL: de ki | ÎN: şüphesiz | ELÊMR: | KLH: bütünüyle | LLH: Allah'a aittir | YḢFVN: onlar gizliyorlar | FY: | ÊNFSHM: içlerinde | ME: şeyleri | LE: | YBD̃VN: açıklayamadıkları | LK: sana | YGVLVN: diyorlar ki | LV: şayet | KEN: olsaydı | LNE: bize | MN: | ELÊMR: bu işten | ŞYÙ: bir şey (fayda) | ME: | GTLNE: öldürülmezdik | HEHNE: burada | GL: de ki | LV: şayet | KNTM: olsaydınız | FY: | BYVTKM: evlerinizde dahi | LBRZ: mutlaka boylardı | ELZ̃YN: olanlar | KTB: yazılmış | ALYHM: üzerine | ELGTL: öldürülme(si) | ÎL: | MŽECAHM: yatacakları yeri | VLYBTLY: ve denemesi içindir | ELLH: Allah'ın | ME: olanı | FY: içinde | ṦD̃VRKM: göğüsleriniz | VLYMḪṦ: ve açığa çıkarması içindir | ME: olanı | FY: içinde | GLVBKM: kalbleriniz | VELLH: Allah | ALYM: bilir | BZ̃ET: özünü | ELṦD̃VR: göğüslerin |
Abdulbaki Gölpınarlı : Bu gamdan sonra size emniyetle bir uyku verdi ki içinizden bir bölüğü sarıp kapladı. Bir bölükse can kaygısına düşmüştü. Allah hakkında, Müslümanlıktan önceki bilgisizlik çağında olduğu gibi haksız zanlara kapıldılar. Diyorlar ki: Bu işte nemiz var bizim? De ki: Bütün işler Allah'ındır. Onlar, sana açıklamadıklarını yüreklerinde gizliyorlar ve bu işte payımız olsaydı burada öldürülmezdik diyorlar. De ki: Evlerinizde de olsanız, öldürmeleri yazılanlar, gene çıkarlar, öldürülüp yatacakları yerlere giderlerdi ve Allah, gönüllerinizde olanları yoklamak, yüreklerinizdekini artırmak için yaptı bunu ve Allah, yüreklerinizde ne varsa hepsini bilir.
Adem Uğur : Sonra o kederin arkasından Allah size bir güven indirdi ki, (bu güvenin yol açtığı) uyuklama hali bir kısmınızı kaplıyordu. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir gurup da, Allah'a karşı haksız yere cahiliye devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar, "Bu işten bize ne!" diyorlardı. De ki: İş (zafer, yardım, herşeyin karar ve buyruğu) tamamen Allah'a aittir. Onlar, sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. "Bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlar. Şöyle de: Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi. Allah, içinizdekileri yoklamak ve kalplerinizdekileri temizlemek için (böyle yaptı). Allah içinizde ne varsa hepsini bilir.
Ahmed Hulusi : Sonra gamın ardından bir güven duygusu inzâl ederek içinizi yatıştırdı. Bir grup da (münafıklar - ikiyüzlüler) kendi canlarının (çıkarlarının) kaygısına düşmüştü. Allâh'a karşı cahiliye zannı ile düşünerek "Bu karara bizim bir katkımız mı var" diyorlardı. De ki: "Hüküm - karar tümüyle Allâh'a aittir!" Onlar dışa vurmadıklarını içlerinde sakladılar. "Bu hüküm - kararda bir hissemiz olsaydı burada öldürülmezdik" dediler. De ki: "Evlerinizde dahi kalsaydınız, haklarında öldürülme yazılmış (programlanmış) olanlar her hâlükârda evlerinden çıkıp, düşüp kalacakları (öldürülecekleri) yere giderlerdi. Allâh içinizdekini (dışınıza vurup ne olduğunuzu) size göstermek ve yanlış fikirlerden arınmanızı sağlamak için bunu yaşattı. Allâh içinizdekileri bilir, zira sînelerinizin hakikati O'nun Esmâ'sıdır. "
Ahmet Tekin : Sonra o kederin ardından Allah üzerinize bir güven, içinizden bir kısmını saran ağır bir uyku indirdi. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir grup da, Allah’a karşı haksız yere İslâm dışı, cahiliyet devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar: 'Yönetimde sözümüz mü geçiyor ki? Tedbir konusunda bizim görüşümüz mü alındı ki? Beklenilen zaferden, ganimetten bize bir pay mı var ki? Bizim elimizden bir şey mi gelir ki?' mânâlarına gelen lastikli, tarizli sözler söylüyorlardı. Sen: 'Zafer, üstünlük tamamen Allah’ın tasarrufundadır' de. Onlar senin karşında açıkça söyleyemeyecekleri asıl düşüncelerini içlerinde gizliyorlar: 'Bizim fikrimizle hareket edilse, tedbirlerimiz dikkate alınsaydı, burada içimizden bu kadar ölü vermezdik' diyerek tenkit ediyorlardı. Sen de: 'Evlerinizde oturmuş olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülecekleri yerlere çıkıp giderlerdi. Allah gönüllerinizdekini denemek, akıllarınızdakini, kalplerinizdekini temizlemek için böyle yaptı. Allah gönlünüzdeki sırları bilir.' de.
Ahmet Varol : Sonra kederin ardından üzerinize bir güven, içinizden bir kısmınızı bürüyen bir uyuklama indirdi. Bir grup da canlarının derdine düşmüşlerdi; cahiliye zannıyla, Allah hakkında, haksız düşüncelere kapılmaya başladılar. Bunlar: 'Bu işten bize bir şey var mı?' diyorlardı. De ki: 'İş (buyruk) tamamiyle Allah'a aittir.' Onlar sana açıklamadıklarını kalplerinde gizliyorlar. 'Bu işten bize bir şey olsaydı burada öldürülmezdik' [19] diyorlar. De ki: 'Eğer evlerinizde olsaydınız, haklarında öldürülme hükmü yazılmış olanlar yine mutlaka düşecekleri yerlere varırlardı.' Allah kalplerinizde olanı imtihan etmek gönüllerinizi arındırmak için (bu durumlarla sizi karşılaştırıyor). Allah kalplerde olanı bilir.
Ali Bulaç : Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Alah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.
Ali Fikri Yavuz : Sonra o kederin arkasından üzerinize Allah bir emniyet, bir uyku indirdi. Öyle ki, içinizden bir zümreyi (öz müminleri o uyku) sarıyordu. (münafıklardan ibaret) bir zümreyi de, nefisleri, can kaygısına düşürmüş, gözleri uyku tutmaz olmuştu; Allah’a karşı cahiliyyet zannı gibi haksız bir zan besliyor ve; “- Bu zafer işinden bize ne?” diyorlardı. (Rasûlüm), de ki: “- Bütün iş Allah’ındır.” Onlar, nefislerinde, sana açamadıkları bir şey gizliyorlar: “- İş elimizde olsa, zorla savaşa çıkarılmasaydık burada öldürülmezdik” diyorlardı. (Rasûlüm) de ki: “- Evinizde de olsaydınız, üzerlerine ölüm yazılmış (takdir edilmiş) bulunanları yine dışarı çıkacak, düşüp kaldıkları yerleri çaresiz boylayacaklardı.” Allah, Uhud savaşındaki bu olayları, kalblerinizde olan ihlâs ve nifakı meydana çıkarmak ve yüreklerinizdeki niyyetleri pâk ve öz yapmak için başınıza getirdi. Allah kalplerde olanı pek iyi bilir.
Bekir Sadak : Kederden sonra, bir takiminizi kendinden gecirecek sekilde size huzur ve emniyet indirdi; oysa bir takiminiz da kendi derdlerine dusmuslerdi. Haksiz yere Allah hakkinda, cahiliye devrinde oldugu gibi inaniyorlar. «Bu iste bizim bir fikrimiz var mi?» diyorlardi; De ki: «Buyrugun hepsi Allah'indir". Sana acmadiklarini iclerinde gizliyorlar. «Bu iste bizim fikrimiz alinsaydi, burada oldurulmezdik» diyorlar. De ki: «Evlerinizde olsaydiniz, haklarinda olum yazili olan kimseler, yine de devrilecekleri yere varirlardi". Bu, Allah'in icinde olani denemesi, kalblerinizde olani aritmasi icindir. Allah gonullerde olani bilir.
Celal Yıldırım : Sonra o üzüntü ve kederin ardından üzerinize bir güven, bir uyuklama indirdi de içinizden bir kısmını kendinden geçirircesine bürüdü. Bir kısmı da kendi derdine, can kaygısına düştüler; Allah hakkında haksız yere Cahiliyyet Devri zannını beslediler ve «bu işten bize ne ?» dediler. De ki: «Şüphesiz işin hepsi Allah'ındır.» İçlerinde sana açmadıkları bir şeyi gizliyorlar ve «bizim bu işte bir (görüş) hissemiz olsaydı burada öldürülmezdik» diye söyleniyorlardı. De ki: «Evlerinizde de olsaydınız yine de hakkında öldürülme yazılmış olanlar çıkar, katledilecekleri yere giderlerdi. Bu, Allah'ın göğüslerinizdekini yoklayıp denemek ve kalblerinizdekini ortaya çıkarıp (şüphe ve vesveseyi) temizlemesi içindi. Allah gönüllerde olanı hakkıyle bilir..
Diyanet İşleri : Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah’a karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; “Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok” diyorlardı. De ki: “Bütün iş, Allah’ındır.” Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: “Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik.” De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah, bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak için yaptı. Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.”
Diyanet İşleri (eski) : Kederden sonra, bir takımınızı kendinden geçirecek şekilde size huzur ve emniyet indirdi; oysa bir takımınız da kendi derdlerine düşmüşlerdi. Haksız yere Allah hakkında, cahiliye devrinde olduğu gibi inanıyorlar. 'Bu işte bizim bir fikrimiz var mı?' diyorlardı; De ki: 'Buyruğun hepsi Allah'ındır'. Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlar. 'Bu işte bizim fikrimiz alınsaydı, burada öldürülmezdik' diyorlar. De ki: Evlerinizde olsaydınız, haklarında ölüm yazılı olan kimseler, yine de devrilecekleri yere varırlardı. Bu, Allah'ın içinizde olanı denemesi, kalblerinizde olanı arıtması içindir. Allah gönüllerde olanı bilir.
Diyanet Vakfi : Sonra o kederin arkasından Allah size bir güven indirdi ki, (bu güvenin yol açtığı) uyuklama hali bir kısmınızı kaplıyordu. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir gurup da, Allah'a karşı haksız yere cahiliye devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar, «Bu işten bize ne!» diyorlardı. De ki: İş (zafer, yardım, herşeyin karar ve buyruğu) tamamen Allah'a aittir. Onlar, sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. «Bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik» diyorlar. Şöyle de: Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi. Allah, içinizdekileri yoklamak ve kalplerinizdekileri temizlemek için (böyle yaptı). Allah içinizde ne varsa hepsini bilir.
Edip Yüksel : Sonra o üzüntünün ardından, içinizden bir grubu sakinleştiren güven dolu bir uykuyu üzerinize indirdi. Bir kısmınız bencilce kendi derdine düşmüş, cahiliye döneminde olduğu gibi ALLAH hakkında yanlış düşünceler üretiyor ve, 'Bu işte bir yetkimiz varmı,' diyordu. 'Tüm yetki ALLAH'ındır,' de. Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlardı. 'Bizim bir yetkimiz olsaydı burada öldürülmezdik,' diyorlar. De ki, 'Evlerinizde dahi olsaydınız, aranızda ölmesi kararlaştırılanlar devrilecekleri yere doğru sürüneceklerdi.' ALLAH böylece göğüslerinizdekini dener ve kalplerinizdekini arıtır. ALLAH en gizli düşünceleri bilir
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize öyle bir eminlik, öyle bir uyku indirdi ki, o, içinizden bir zümreyi örtüp bürüyordu. Bir zümre de canları sevdasına düşmüştü. Allah'a karşı, cahiliyet zannı gibi, hakka aykırı bir zan besliyorlar ve «Bu işten bize ne?» diyorlardı. De ki: «Bütün iş Allah'ındır». Onlar sana açıklamayacaklarını içlerinde saklıyorlar (ve) diyorlar ki: «Bize bu işten bir şey olsaydı burada öldürülmezdik». Onlara şöyle söyle: «Eğer siz evlerinizde olsaydınız bile, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar yine muhakkak yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gidecekti. Allah (bunu) göğüslerinizin içindekini denemek ve yüreklerinizdekini temizlemek için yaptı. Allah göğüslerin içinde olanı bilir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Sonra o kederin arkasından size içinizden bir zümreyi saran bir güven, bir uyku indirdi; diğer bir zümre ise kendi dertlerine düşmüş, Allah'a karşı cahiliyye kanaatine benzeyen gerçek dışı bir kanaat besliyorlar: «Bizim yapacağımız bir şey var mı?» diyorlardı. De ki: «Şüphesiz, bütün iş Allah'ındır.» Onlar, içlerinde sana açıklamadıkları bir şey gizliyorlar, «Bizim bu işte görüşümüz alınsaydı burada öldürülüp gitmezdik» diyorlar. De ki: «Evinizde bile olsaydınız öldürülmesi takdir edilmiş bulunanlar çaresiz yine çıkıp ölecekleri yerleri boylayacaklardı. Allah içinizdekileri yoklamak ve yüreklerinizdekini meydana çıkarmak için bunu başınıza getirdi. Allah sinlerin özünü bilir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Sonra o gamın arkasından üzerinize bir emniyyet indirdi: bir uyku ki içinizden bir taifeyi sarıyordu, bir taife de nefisleri sevdasına düşmüşlerdi: Allaha karşı cahiliyye zannı nâ hak bir zan besliyorlardı: «var mı bize o emirden bir şey?» diyorlardı, «hakikat emrin hepsi Allahın» de, onlar nefislerinde sana açamadıkları bir şey gizliyorlar: «bizim emirden bir hıssamız olsa idi burada katlolunmazdık» diyorlar, deki: «evinizde de olsa idiniz üzerlerine katil yazılmış bulunanlar yine çıkacak düşüb kaldıkları yerleri çaresiz boylıyacaklardı, Allah sinelerinizdekini yoklamak ve yüreğinizdekini meydana çıkarmak içindir ki bunu başınıza getirdi, Allah sinelerin kühnünü bilir
Fizilal-il Kuran : Sonra o kederin ardından üzerinize öyle bir emniyet, öyle bir uyku indirdi ki O, içinizden bir zümreyi bürüyordu. Bir zümre de canları sevdasına düşmüştü. Allah’a karşı cahiliyyet zannı gibi haksız bir zan besliyorlar, “Bu işten bize ne?” diyorlardı. De ki: “Bütün iş Allah’ındır”. İçlerinde sana açmadıkları bir şey gizliyorlar. “Bu bize ait bir şey olsaydı burada öldürülmezdik” diyorlar. De ki: “Evlerinizde olsaydınız üzerlerine ölüm yazılmış olanlar; yine muhakkak devrilecekleri yerlere çıkıp gidecektiler.” Bu, göğüslerinizin içindekini yoklamak, kalplerinizdekini temizlemek içindir. Ve Allah, sinelerdekini hakkıyla bilir.
Gültekin Onan : Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (emeneten) (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Tanrı'ya karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak : "Bu buyruktan bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz buyruğun tümü Tanrı'nındır". Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu buyruktan bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Tanrı, sinelerenizdekini denemek ve kalplerinizdekini arındırmak için (yaptı). Tanrı, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.
Hakkı Yılmaz : "Sonra Allah, o kederin ardından üzerinize bir güven, sizden bir grubu örtüp bürüyen bir uyku indirdi. Bir grup da nefislerinin sevdasına düştü; Allah'a karşı gerçek dışı cahiliyet zannı olarak, zan üretiyorlardı. Onlar, “Bu işten bize bir şey var mı?” diyorlardı. –De ki: “Bütün iş Allah'a aittir.– Onlar, sana açıklamayacakları şeyleri içlerinde saklıyorlardı. Onlar, “Bize bu işten bir şey olsaydı burada öldürülmezdik” diyorlardı. De ki: “Eğer siz, evlerinizde olsaydınız bile, üzerlerine öldürülme yazılmış olanlar kesinlikle yan gelip yatacakları [öldürülecekleri] yerlere çıkıp gidecekti.” Ve o, Allah'ın göğüslerinizdekini sınaması ve kalplerinizdekini temizlemesi içindir. Ve Allah, göğüslerinizdekini çok iyi bilendir. "
Hasan Basri Çantay : Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize öyle bir emînlik, öyle bir uyku indirdi ki o, içinizden bir zümreyi örtüb bürüyordu. Bir zümre de canları sevdasına düşmüşdü. Allâha karşı câhiliyyet zannı gibi hakka aykırı bir zan besliyorlar ve: «Bu işden bize ne?» diyorlardı. De ki: (Habîbim), «Bütün iş Allahındır». Onlar sana açıklamayacaklarını içlerinde saklıyorlar, diyorlar ki: «Bize bu işden bir şey (bir pay) olsaydı burada öldürülmezdik». Şöyle de: «Siz evlerinizde olsaydınız bile üzerlerine öldürülmesi yazılmış (takdîr edilmiş) olanlar yine muhakkak yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıb gidecekdi. (Allah bunu) göğüslerinizin içindekini yoklamak, yüreklerinizdekini temizlemek için (yapdı). Allah, sîynelerdeki özü hakkıyle bilendir.
Hayrat Neşriyat : Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize bir emniyet, bir uyku indirdi ki, (o hâl)içinizden bir tâifeyi (samîmî mü’minleri) bürüyordu; (münâfıklardan) bir tâife de vardı ki, doğrusu nefisleri, kendilerini derde düşürmüş, Allah hakkında haksız yere, câhiliye zannıyla zanda bulunuyorlardı. 'Bu işten (zafer ve galibiyet va'dinden) bize bir şey var mı?' diyorlardı.(Ey Resûlüm!) De ki: 'Şübhesiz iş tamâmıyla Allah’a âiddir!' Sana açıklayamayacaklarını içlerinde gizliyorlar. (Birbirlerine:) 'Eğer (Muhammed’in dediği gibi) bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik' diyorlardı.De ki: 'Evlerinizde bile bulunsaydınız, üzerlerine ölüm yazılmış olanlar, (öldürülerek)yatacakları yerlere mutlaka çıkıp giderlerdi!' Artık (bu, birçok hikmetler ve) Allah’ın sînelerinizde olanı denemesi, hem kalblerinizde olanı temizlemesi içindir. Çünki Allah, sînelerin içinde olanı hakkıyla bilendir.
İbni Kesir : Sonra o üzüntünün ardından, üzerinize öyle bir emniyet ve öyle bir uyku indirdi ki; içinizden bir kısmını bürüyordu, bir kısmı da canları sevdasına düşmüştü. Allah'a karşı cahiliyet zannı gibi haksız bir zan besliyorlar. Bu işten bize ne? diyorlardı. De ki: Bütün iş Allah'ındır. İçlerinde sana açmadıkları birşey gizliyorlar. Bu, bize ait birşey olsaydı burada öldürülmezdik, diyorlar. De ki: Evlerinizde olsaydınız üzerlerine ölüm yazılmış olanlar yine mutlaka devrilecekleri yerlere çıkıp gideceklerdi. Bu; göğüslerinizin içindekini yoklamak, kalblerinizdekini temizlemek içindir. Allah, göğüslerdekini bilendir.
İskender Evrenosoğlu : Sonra (Allah), bu gamın arkasından sizin üzerinize sükûnet veren bir uyku indirdi, içinizden bir grubu sarıp kaplıyordu ve diğer grup, canlarını önemsemişti (canlarının kaygısına düştüler). Allah'a karşı cahiliyye zannı ile haksız zanda bulunuyorlar: "Bu emirden bize bir şey (bir nasib) var mı?" diyorlar. (Onlara): "Muhakkak ki emirlerin hepsi Allah'ındır." de. İçlerinde sana açıklamadıkları bir şey saklıyorlar. "Bu emirden bize bir şey (bir nasib) olsaydı, burada öldürülmezdik." diyorlar. Eğer siz, evlerinizde bile olsaydınız, üzerlerine katl (öldürülmeleri) yazılmış olanlar, yatacakları (ölüp düşecekleri) yere mutlaka çıkıp giderlerdi. (Bu) Allah'ın sizin sinelerinizde olanı sınamak ve kalplerinizde olandan (şüpheden), sizi temize çıkarmak (fitneden kurtarmak) içindir. Ve Allah, sinelerde olanı en iyi bilendir.
Muhammed Esed : Sonra O, bu kederin ardından, size bir emniyet duygusu, bazılarınızı sarıp kuşatan bir iç sükuneti bağışladı; oysa sadece kendilerini düşünen ötekiler, Allah hakkında yanlış fikirlere -putperest cahiliyye düşüncelerine- kapıldılar ve "(Bu konuda)) o zaman bir karar yetkisine sahip miydik?" diye (kendi kendilerine) sordular. De ki: "Bütün karar yetkisi, yalnızca Allah'a aittir!" (Onlara gelince,) onlar, "Eğer bir karar yetkimiz olsaydı, ardımızda bu kadar çok ölü bırakmazdık" diyerek (ey Peygamber,) sana göstermeyecekleri o (iman zayıflığı)nı içlerinde saklamaya çalışıyorlar. (Onlara) de ki: "Evlerinizde de kalmış olsaydınız, (içinizden) ölümü takdir edilmiş olanlar, devrilecekleri yere mutlaka çıkıp giderlerdi." Ve bu (başınıza gelenlerin tümü), Allah'ın göğüslerinizde barındırdığınız her şeyi sınaması ve kalplerinizin içini her türlü boş ve yararsız şeylerden arındırması içindir: Zira Allah, (insanların) kalplerindeki her şeyi bilir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Sonra o gamın ardından üzerinize bir emniyet, hafif bir uyku indirdi ki, sizden bir zümreyi örtüp kaplayıverdi. Sizden bir tâifeyi de nefisleri kaygıya düşürmüştü. Allah Teâlâ'ya karşı cahiliye zannı gibi hakka muhalif bir zanda bulunuyorlardı. Diyorlardı ki: «Bize bu emirden bir şey var mıdır?» De ki: «Şüphesiz emrin hepsi de Allah'ındır.» Onlar sana açıklamıyacakları şeyleri kendi nefislerinde gizleyiverirler. Derler ki: «Eğer bizim için bu emirden bir şey olsaydı burada katlolunmazdık. De ki: «Eğer sizler evlerinizde olsaydınız, üzerlerine katledilmeleri yazılmış olanlar yine çıkar, ölüp yatacakları yerlere kadar muhakkak giderlerdi.» Ve Allah Teâlâ göğüslerinizin içinde olanı meydana koymak ve kalblerinizde olanı temizlemek için (bu hadiseyi vücuda getirirdi). Ve Allah Teâlâ sinelerde bulunanları hakkıyla bilendir.
Ömer Öngüt : Sonra o üzüntünün ardından Allah size öyle bir güven, öyle bir uyku indirdi ki, içinizden bir kısmını bürüyordu. Bir kısmı da canlarının derdine düşmüştü. Allah'a karşı câhiliyet zannı gibi hak olmayan bir zanda bulunuyorlar ve: “Bu işten bize bir şey var mı?” diyorlardı. Resulüm! De ki: “Bütün emir Allah'ındır. ” Onlar kalplerinde gizlediklerini sana açıklamıyorlar. “Bu, bize âit bir şey olsaydı, hiçbirimiz burada öldürülmezdi. ” diyorlar. Resulüm! De ki: “Eğer sizler evlerinizde dahi kalmış olsaydınız, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi. Bu, göğüslerinizin içindekini yoklamak, kalplerinizdekini temizlemek içindir. Allah göğüslerin özünü bilendir.
Şaban Piriş : Sonra, o kederin ardından size öyle bir güven öyle bir uyku indirdik ki O, içinizden bir grubu kapladı. Bir grup da canlarının derdine düşüp, Allah hakkında, cahiliye (dönemi) zannı ile doğru olmayan bir zanda bulunuyorlardı: -Bu işten bize ne? (Biz mi gelmek istedik) diyorlardı. De ki: -İş tamamıyla Allah’ındır. İçlerinde, sana açıklamadıkları bir şey gizliyorlar. -Bizim görüşümüz alınsaydı, burada öldürülüp gitmezdik, diyorlar. De ki: -Evlerinizde bulunsaydınız bile, öldürülecekleri takdir olunanlar yatırılacakları yere giderlerdi. Bu, Allah’ın gönüllerinizdekini denemesi ve kalplerinizdekini temizlemesi içindir... Allah, gönüllerde olanı hakkıyla bilir.
Suat Yıldırım : Sonra o kederin peşinden üzerinize bir güven duygusu indirdi. Sizden bir kısmını bürüyen tatlı bir uyku hali verdi. Bir kısmınız ise can derdine düşmüş, Allah hakkında Cahiliye devrindekine benzer, gerçek dışı şeyler düşünüyorlar: "Bu işin kararlaştırılmasında bizim yetkimiz mi var? Ne gezer!" diye söyleniyorlardı. De ki: "Bütün yetki ve karar Allah’ındır" Onlar aslında içlerinde, sana karşı açığa vuramadıkları birşeyler saklıyor ve kendi aralarında: "Bu emir ve komuta işinde bir payımız olsaydı, şimdi burada olmaz, öldürülmezdik." diyorlardı. De ki: Siz evlerinizde dahi olsaydınız, haklarında ölüm takdir edilenler, mutlaka düşüp ölecekleri yerlere doğru çıkacaklardı. Allah, sizin içinizde olanı sınamak ve kalplerinizi her türlü vesvese ve kirden arındırıp pırıl pırıl yapmak içindir ki bunu başınıza getirdi. Allah sinelerin özünü dahi bilir.
Süleyman Ateş : Sonra o üzüntünün ardından (Allâh) size bir güven, bir kısmınızı bürüyen bir uyku indirdi; bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah'a karşı câhiliyye zannı gibi haksız bir zanda bulunuyorlar: "Bu işten bize bir şey var mı?" diyorlardı. De ki: "Bütün iş, Allah'a aittir." Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. Diyorlar ki: "Bu işten bize bir fayda olsaydı, burada öldürülmezdik." De ki: "Evlerinizde dahi olsaydınız, yine üzerine öldürülme(si) yazılmış olanlar, mutlaka (vurulup) yatacakları yeri boylardı. Allâh göğüslerinizdekini denemek, kalblerinizdekini açığa çıkarmak için (bunları başınıza getirdi)". Allâh göğüslerin özünü bilir.
Tefhim-ul Kuran : Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: «Bu işten bize ne var ki?» diyorlardı. De ki: «Şüphesiz işin tümü Allah'ındır.» Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, «Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik» diyorlar. De ki: «Eğer evlerinizde de olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı) . Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.
Ümit Şimşek : Bu gamdan sonra Allah size bir emniyet indirdi ve içinizden bir kısmını kaplayan bir uyku verdi. Kendi derdine düşen daha başkaları ise, Cahiliyet kafasıyla Allah hakkında gerçek dışı zanlara kapılmışlardı. Onlar 'Yönetimde bizim de bir payımız olacak mı?' diyorlar. Sen, 'Emir bütünüyle Allah'ındır' de. Gönüllerinde ise, sana açıklayamadıkları şeyi gizliyorlar. Diyorlar ki: 'Eğer yönetimde bizim de bir payımız olsaydı, burada böyle öldürülmezdik.' De ki: Siz evinizde bile olsanız, ölümleri takdir edilmiş olanlar, evlerinden çıkıp, düşecekleri yere varacaklardı. Allah, gönüllerinizde olanı sınamak ve kalplerinizdekini temizlemek için bunları başınıza getirdi. Allah, gönüllerde saklı ne varsa hepsini bilir.
Yaşar Nuri Öztürk : Sonra bu kederin ardından üzerinize, içinizden bir grubu sarıp kuşatan, güven verici bir uyku indirdi. Bir grup da -gerçekten onlar kendi canlarının derdine düşmüştü- Allah hakkında gerçek dışı sanılara, cahiliye düşüncelerine kapılıyordu. "Şu işten bize bir şey var mı?" diyorlardı. De ki: "Emir/iş ve oluş tümüyle Allah'ındır." Öz benliklerinde, sana açıklamaz oldukları şeyler saklıyorlar. Diyorlar ki: "Bu işten bizim lehimize bir şey olsaydı, şuracıkta öldürülmezdik." Söyle onlara: "Evlerinizde kalsaydınız bile, üzerlerine ölüm yazılmış olanlar, uzanacakları yerleri muhakkak boylayacaklardı." Bu, Allah, göğüslerinizdekini denesin, kalplerinizdekini ortaya çıkarsın diyedir. Allah, göğüslerin özünü çok iyi bilir.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}