REM – prefixed resumption particle REL – relative pronoun الواو استئنافية اسم موصول
أصابكم
ص و ب | ṦVB
ÊṦEBKM
eSābekum
sizin başınıza gelen
struck you
,Sad,Elif,Be,Kef,Mim, ,90,1,2,20,40,
V – 3rd person masculine singular (form IV) perfect verb PRON – 2nd person masculine plural object pronoun فعل ماض والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
يوم
ي و م | YVM
YVM
yevme
gün
(on the) day
Ye,Vav,Mim, 10,6,40,
T – accusative masculine time adverb ظرف زمان منصوب
التقى
ل ق ي | LGY
ELTG
t-teḳā
karşılaştığı
(when) met
Elif,Lam,Te,Gaf,, 1,30,400,100,,
V – 3rd person masculine singular (form VIII) perfect verb فعل ماض
الجمعان
ج م ع | CMA
ELCMAEN
l-cem'ǎāni
iki topluluğun
the two hosts
Elif,Lam,Cim,Mim,Ayn,Elif,Nun, 1,30,3,40,70,1,50,
N – nominative masculine dual noun اسم مرفوع
فبإذن
ا ذ ن | EZ̃N
FBÎZ̃N
febiiƶni
ancak izniyledir
(was) by (the) permission
Fe,Be,,Zel,Nun, 80,2,,700,50,
SUP – prefixed supplemental particle P – prefixed preposition bi N – genitive masculine noun الفاء زائدة جار ومجرور
الله
|
ELLH
llahi
Allah'ın
(of) Allah
Elif,Lam,Lam,He, 1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah" لفظ الجلالة مجرور
وليعلم
ع ل م | ALM
VLYALM
veliyeǎ'leme
ve bilmesi içindir
and that He (might) make evident
Vav,Lam,Ye,Ayn,Lam,Mim, 6,30,10,70,30,40,
REM – prefixed resumption particle PRP – prefixed particle of purpose lām V – 3rd person masculine singular imperfect verb, subjunctive mood الواو استئنافية اللام لام التعليل فعل مضارع منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |وَمَا: ve şey | أَصَابَكُمْ: sizin başınıza gelen | يَوْمَ: gün | الْتَقَى: karşılaştığı | الْجَمْعَانِ: iki topluluğun | فَبِإِذْنِ: ancak izniyledir | اللَّهِ: Allah'ın | وَلِيَعْلَمَ: ve bilmesi içindir | الْمُؤْمِنِينَ: inananları |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وما WMEve şey | أصابكم ÊṦEBKMsizin başınıza gelen | يوم YWMgün | التقى ELTGkarşılaştığı | الجمعان ELCMAENiki topluluğun | فبإذن FBÎZ̃Nancak izniyledir | الله ELLHAllah'ın | وليعلم WLYALMve bilmesi içindir | المؤمنين ELMÙMNYNinananları |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve mā: ve şey | eSābekum: sizin başınıza gelen | yevme: gün | t-teḳā: karşılaştığı | l-cem'ǎāni: iki topluluğun | febiiƶni: ancak izniyledir | llahi: Allah'ın | veliyeǎ'leme: ve bilmesi içindir | l-mu'minīne: inananları |
Kırık Meal (Transcript) : |VME: ve şey | ÊṦEBKM: sizin başınıza gelen | YVM: gün | ELTG: karşılaştığı | ELCMAEN: iki topluluğun | FBÎZ̃N: ancak izniyledir | ELLH: Allah'ın | VLYALM: ve bilmesi içindir | ELMÙMNYN: inananları |
Abdulbaki Gölpınarlı : İki topluluğun karşılaştığı gün size gelip çatan musîbet, Allah'ın izniyle gelip çatmıştı. Böylece de inananları bildirmeyi.
Adem Uğur : (166-167)İki birliğin karşılaştığı gün sizin başınıza gelenler, ancak Allah'ın dilemesiyle olmuştur ki, bu da, müminleri ayırdetmesi ve münafıkları ortaya çıkarması için idi. Bunlara: "Gelin, Allah yolunda çarpışın; ya da savunma yapın" denildiği zaman, "Harbetmeyi bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik" dediler. Onlar o gün, imandan çok, kâfirliğe yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Halbuki Allah, onların içlerinde gizlediklerini daha iyi bilir.
Ahmed Hulusi : (Uhud'da) iki topluluğun savaşında başınıza gelenler, hakikatiniz olan Allâh Esmâ'sının getirisinin iman edenlerde açığa çıkıp, kimin ne olduğunun bilinmesi içindir.
Ahmet Tekin : İki ordunun, iki topluluğun karşılaştığı gün sizin başınıza gelenler Allah’ın izniyle gelmiştir. Bu mü’minleri belirlemesi içindi.
Ahmet Varol : İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün başınıza gelenler Allah'ın izniyle ve gerçek iman sahiplerini ortaya çıkarmak içindi.
Ali Bulaç : İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) mü'minleri ayırdetmesi;
Ali Fikri Yavuz : İki topluluğun (Mümin ve müşriklerin Uhud savaşında) karşılaştığı gün, başınıza gelen musibet, Allah’ın izniyle olup müminlerin sebatını göstermek içindi.
Bekir Sadak : (166-16) 7 Iki toplulugun karsilastigi gunde basiniza gelen, Allah'in izniyledir. Bu, inananlari da, munafiklik edenleri de belirtmesi icindir. Munafiklik edenlere: «gelin, Allah yolunda savasin, veya hic olmazsa savunmada bulunun» dendigi zaman: «Eger savasmayi bilseydik, ardinizdan gelirdik» dediler. O gun, onlar imandan cok inkara yakindilar. Kalblerinde olmayani agizlariyla soyluyorlar. Allah gizlediklerini onlardan iyi bilir.
Celal Yıldırım : (166-167) İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musîbet de Allah'ın izniyledir. Bu da mü'minleri belirlemesi, münafıklık yapanları da ayırd etmesi içindir ki onlara : «Geliniz Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz» denilmişti ; onlar ise «Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik» diye cevap vermişlerdi. Onlar o gün imândan çok küfre yakındılar. Kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir..
Diyanet İşleri : (166-167) İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi. Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi de onlar, “Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik” dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir.
Diyanet İşleri (eski) : (166-167) İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen, Allah'ın izniyledir. Bu, inananları da, münafıklık edenleri de belirtmesi içindir. Münafıklık edenlere: 'gelin, Allah yolunda savaşın, veya hiç olmazsa savunmada bulunun' dendiği zaman: 'Eğer savaşmayı bilseydik, ardınızdan gelirdik' dediler. O gün, onlar imandan çok inkara yakındılar. Kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlar. Allah gizlediklerini onlardan iyi bilir.
Diyanet Vakfi : (166-167) İki birliğin karşılaştığı gün sizin başınıza gelenler, ancak Allah'ın dilemesiyle olmuştur ki, bu da, müminleri ayırdetmesi ve münafıkları ortaya çıkarması için idi. Bunlara: «Gelin, Allah yolunda çarpışın; ya da savunma yapın» denildiği zaman, «Harbetmeyi bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik» dediler. Onlar o gün, imandan çok, kâfirliğe yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Halbuki Allah, onların içlerinde gizlediklerini daha iyi bilir.
Edip Yüksel : İki ordu çarpıştığı gün başınıza gelenler ALLAH'ın izniyle oldu. İnananlar böylece ayırdedilir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : (166-167) İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Ve onlara: «Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz.» denilmişti. Onlar ise: «Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik.» demişlerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakındılar, kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : O iki ordu çarpıştığı gün başınıza gelen de yine Allah'ın izniyledir. Hem müminleri belli edeceği,
Elmalılı Hamdi Yazır : O iki cem'iyet çarpıştığı gün başınıza gelen de yine Allahın izniledir. Hem mü'minleri belli edeceği için,
Fizilal-il Kuran : İki topluluğun karşılaştığı gün başınıza gelen musibet, Allah'ın izni ile gerçekleşti. Bu musibet, Allah'ın müminleri belirlemesi için meydana geldi.
Gültekin Onan : İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Tanrı'nın izniyle idi. (Bu, Tanrı'nın) inançlıları ayırdetmesi; (ve)
Hakkı Yılmaz : (166-168) İki topluluğun karşılaştığı günde size dokunan şeyler de Allah'ın izniyledir/ bilgisiyledir. Ve mü’minleri bildirsin/ işaretleyip göstersin ve münâfıklık yapan kimseleri –kendileri oturup dururken kardeşleri için: “Eğer bize itaat etselerdi öldürülmezlerdi” diyen kimseleri– bildirsin/ işaretleyip göstersin diyedir. Ve onlara: “Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya savunma yapınız” denilmişti. Onlar: “Biz, savaşı bilseydik kesinlikle size uyardık” dediler. Onlar o gün, imandan çok Allah'ın ilâhlığını, rabliğini örmeye yakındılar. Onlar, kalplerinde olmayan şeyleri ağızlarıyla söylüyorlar. Allah, gizledikleri şeyleri daha iyi bilendir. De ki: “Eğer doğru kimseler iseniz, haydi kendinizden ölümü uzaklaştırınız.”
Hasan Basri Çantay : İki ordu karşılaşdığı gün size gelen musıybet Allahın emriyle idi. (Bu, Allahın) mü'minleri ayırd etmesi.
Hayrat Neşriyat : Hâlbuki (Uhud’da) iki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelenler, böylece Allah’ın izniyle olup, mü’minleri ortaya çıkarması içindi.
İbni Kesir : İki ordu karşılaştığı gün size gelen musibet, Allah'ın emriyleydi. Bu; mü'minleri belirtmek içindi.
İskender Evrenosoğlu : Ve iki topluluğun karşılaştığı o gün, size isabet eden şey (musibet) ancak Allah'ın izniyleydi ve mü'minleri bilmesi (belirlenmesi) içindi.
Muhammed Esed : iki ordunun harpte karşılaştığı gün başınıza gelenler Allah'ın izni ile gerçekleşti. Bu, Allah'ın (gerçek) müminleri belirlemesi içindi;
Ömer Nasuhi Bilmen : İki ordunun karşılaştığı gün size isabet eden, Allah Teâlâ'nın izni ile idi ve mü'minleri temyiz etmesi içindi.
Ömer Öngüt : İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen felâket de Allah'ın izniyle olmuştur. Bu, mümin olanları ortaya çıkarması içindi.
Şaban Piriş : (166-167) İki ordunun çarpıştığı gün başınıza gelen ancak Allah’ın izni ile olmuştu. Müminleri belirlemek ve münafıklık edenleri de ortaya çıkarmak için. O münafıklara: -Gelin, Allah yolunda savaşın veya müdafaada bulunun! denilmiş, onlar da: -Savaşmayı bilseydik, ardınızdan gelirdik elbette, demişlerdi. Onlar o gün, imandan çok küfre yakındılar. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Allah onların gizlediğini çok iyi biliyor.
Suat Yıldırım : (166-167) İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen musîbet Allah’ın izniyle olmuştu. Bu da O’nun müminleri ayırd etmesi, münafıklık yapanları da meydana çıkarması için idi. O münafıklara: "Gelin, Allah yolunda savaşın veya hiç olmazsa düşmanınızın size ve ailelerinize saldırmasını önleyin!" denildiğinde: "Biz savaş olacağını bilseydik size katılırdık." dediler. Doğrusu o gün onlar imandan ziyade küfre yakın idiler. Onlar, ağızlarıyla, kalplerinde olmayan şeyleri söylüyorlardı. Ama Allah onların gizlediklerini pek iyi bilir.
Süleyman Ateş : İki topluluğun karşılaştığı gün, sizin başınıza gelen, ancak Allâh'ın izniyle olmuştur ki (O), inananları bilsin (deneyip ortaya çıkarsın).
Tefhim-ul Kuran : İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) mü'minleri ayırdetmesi;
Ümit Şimşek : İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelenler, Allah'ın izniyle idi-tâ ki iman etmiş olanları Allah böylece ayırt etsin.
Yaşar Nuri Öztürk : İki topluluğun karşılaştığı gün sizin başınıza gelen, Allah'ın izniyledir ve Allah, müminleri bilsin diyedir.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]