» 10 / Yûnus  Suresi:

Kuran Sırası: 10
İniş Sırası: 51

Kırık Meal (Okunuş) Meali
|Elif, Lâm, Râ: Elif Lâm Râ | tilke: bunlar | āyātu: ayetleridir | l-kitābi: Kitab'ın | l-Hakīmi: hikmetli | (10:1)
|ekāne: mı geldi? | linnāsi: insanlara | ǎceben: tuhaf | en: | evHaynā: vahyetmemiz | ilā: | raculin: bir adama | minhum: içlerinden | en: diye | enƶiri: uyarsın | n-nāse: insanları | ve beşşiri: ve müjdelesin | elleƶīne: kimselere | āmenū: iman edenlere | enne: (ki) şüphesiz | lehum: onlar için vardır | ḳademe: makamı | Sidḳin: doğruluk | ǐnde: katında | rabbihim: Rableri | ḳāle: dediler ki | l-kāfirūne: kâfirler | inne: şüphesiz | hāƶā: bu | lesāHirun: bir büyücüdür | mubīnun: apaçık | (10:2)
|inne: şüphesiz | rabbekumu: sizin Rabbiniz | llahu: Allah'tır | lleƶī: ki | ḣaleḳa: yarattı | s-semāvāti: gökleri | vel'erDe: ve yeri | : | sitteti: altı | eyyāmin: günde | ṧumme: sonra | stevā: kuşattı | ǎlā: | l-ǎrşi: Arş'ı | yudebbiru: düzene koydu | l-emra: işleri | : yoktur | min: kimse | şefīǐn: şefaat edecek | illā: dışında | min: | beǎ'di: | iƶnihi: O'nun izni | ƶālikumu: işte budur | llahu: Allah | rabbukum: Rabbiniz olan | feǎ'budūhu: O'na kulluk edin | efelā: | teƶekkerūne: Düşünüp öğüt almaz mısınız? | (10:3)
|ileyhi: O'nadır | merciǔkum: dönüşü | cemīǎn: hepinizin | veǎ'de: vaadi | llahi: Allah'ın | Haḳḳan: gerçektir | innehu: O'dur | yebdeu: ilk kez başlatan | l-ḣalḳa: yaratmayı | ṧumme: sonra | yuǐyduhu: onu tekrarlayan | liyecziye: karşılıklarını vermek üzere | elleƶīne: kimselere | āmenū: iman eden(lere) | ve ǎmilū: ve ameller işleyen(lere) | S-SāliHāti: salih | bil-ḳisTi: adaletli bir şekilde | velleƶīne: ve kiimselere | keferū: inkâr eden(lere) | lehum: vardır | şerābun: bir içecek | min: -dan | Hamīmin: kaynar su- | ve ǎƶābun: ve bir azap | elīmun: acıklı | bimā: dolayı | kānū: olmalarından | yekfurūne: inkâr ediyor(lar) | (10:4)
|huve: O'dur | lleƶī: | ceǎle: yapan | ş-şemse: güneşi | Diyā'en: bir ışık | velḳamera: ve ayı | nūran: bir nur | ve ḳadderahu: ve düzenleyen | menāzile: belli menzillere göre | liteǎ'lemū: bilmeniz için | ǎdede: sayısını | s-sinīne: yılların | velHisābe: ve hesabını | : | ḣaleḳa: yaratmamıştır | llahu: Allah | ƶālike: bütün bunları | illā: dışında | bil-Haḳḳi: hak olmak | yufeSSilu: etraflıca açıklıyor | l-āyāti: ayetlerini | liḳavmin: bir topluluk için | yeǎ'lemūne: bilen | (10:5)
|inne: şüphesiz | : | ḣtilāfi: ardarda gelmesinde | l-leyli: gece | ve nnehāri: ve gündüzün | ve mā: | ḣaleḳa: yarattıklarında | llahu: Allah'ın | : | s-semāvāti: göklerde | vel'erDi: ve yerde | lāyātin: ayetler vardır | liḳavmin: bir topluluk için | yetteḳūne: sakınan | (10:6)
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | : | yercūne: ummayan(lar) | liḳā'enā: bize kavuşmayı | ve raDū: ve razı olan(lar) | bil-Hayāti: hayatına | d-dunyā: dünya | veTmeennū: ve gönüllerini kaptıran(lar) | bihā: ona | velleƶīne: ve olanlar | hum: onlar | ǎn: -den | āyātinā: bizim ayetlerimiz- | ğāfilūne: gafil(ler) | (10:7)
|ulāike: işte bunların | me'vāhumu: varacakları yer | n-nāru: cehennemdir | bimā: karşılık | kānū: olduklarına | yeksibūne: kazanıyor(lar) | (10:8)
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseleri | āmenū: iman eden(leri) | ve ǎmilū: ve ameller işleyen(leri) | S-SāliHāti: salih | yehdīhim: doğru yola iletir | rabbuhum: Rableri | biīmānihim: imanları dolayısıyla | tecrī: akar | min: | teHtihimu: onların altlarından | l-enhāru: ırmaklar | : | cennāti: cennetlerinde | n-neǐymi: naim | (10:9)
|deǎ'vāhum: onların duaları | fīhā: orada | subHāneke: senin şanın pek yücedir | llahumme: Ey Allah'ım | ve teHiyyetuhum: ve dilekleri (de) | fīhā: aralarındaki | selāmun: Selâm'dır | ve āḣiru: ve sonu (ise) | deǎ'vāhum: dualarının | eni: | l-Hamdu: hamdolsun'dur | lillahi: Allah'a | rabbi: Rabbi | l-ǎālemīne: alemlerin | (10:10)
|velev: ve eğer | yuǎccilu: acele verseydi | llahu: Allah | linnāsi: insanlara | ş-şerra: kötülüğü | stiǎ'cālehum: acele istemeleri gibi | bil-ḣayri: iyiliği | leḳuDiye: hemen bitmiş olurdu | ileyhim: onların | eceluhum: süreleri | feneƶeru: böyle bırakırız | elleƶīne: kimseleri | : | yercūne: ummayanları | liḳā'enā: bize kavuşmayı | : | Tuğyānihim: taşkınlıkları içinde | yeǎ'mehūne: bocalar bir halde | (10:11)
|ve iƶā: ve ne zaman ki | messe: dokunduğunda | l-insāne: insana | D-Durru: bir darlık | deǎānā: bize dua eder | licenbihi: yan yatarken | ev: veya | ḳāǐden: otururken | ev: yahut | ḳāimen: ayakta | felemmā: ancak | keşefnā: giderdiğimizde | ǎnhu: ondan | Durrahu: darlığını | merra: hareket eder | keen: gibi | lem: | yed'ǔnā: bize dua etmemiş | ilā: | Durrin: darlıktan dolayı | messehu: kendisine dokunmuş olan | keƶālike: işte böyle | zuyyine: süslü gösterilmiştir | lilmusrifīne: aşırıya gidenlere | : şeyler | kānū: oldukları | yeǎ'melūne: yapıyor(lar) | (10:12)
|veleḳad: ve andolsun | ehleknā: helak ettik | l-ḳurūne: nice nesilleri | min: | ḳablikum: sizden önce | lemmā: | Zelemū: haksızlık ettiklerinden | ve cā'ethum: kendilerine geldiği halde | rusuluhum: peygamberleri | bil-beyyināti: apaçık delillerle | vemā: | kānū: | liyu'minū: ve iman etmeyecekleri için | keƶālike: işte böyle | neczī: cezalandırırız | l-ḳavme: topluluğunu | l-mucrimīne: suçlular | (10:13)
|ṧumme: sonra | ceǎlnākum: sizi kıldık | ḣalāife: halifeler | : | l-erDi: yeryüzüne | min: | beǎ'dihim: onların ardından | linenZura: görmek için | keyfe: neler | teǎ'melūne: yapacağınızı | (10:14)
|ve iƶā: ne zaman ki | tutlā: okunduğunda | ǎleyhim: onlara | āyātunā: ayetlerimiz | beyyinātin: apaçık bir şekilde | ḳāle: derler | elleƶīne: kimseler | : | yercūne: ummayanlar | liḳā'enā: bize kavuşmayı | 'ti: getir | biḳur'ānin: bir Kur'an | ğayri: başka | hāƶā: bundan | ev: veya | beddilhu: bunu değiştir | ḳul: de ki | : | yekūnu: (sözkonusu) olamaz | : benim | en: | ubeddilehu: onu değiştirmem | min: | tilḳā'i: tarafımdan | nefsī: kendi | in: | ettebiǔ: ben uyuyorum | illā: ancak | : | yūHā: vahyedilene | ileyye: bana | innī: şüphesiz ben | eḣāfu: korkarım | in: | ǎSaytu: karşı gelirsem | rabbī: Rabbime | ǎƶābe: azabından | yevmin: bir günün | ǎZīmin: büyük | (10:15)
|ḳul: de ki | lev: şayet | şā'e: dileseydi | llahu: Allah | : | televtuhu: bunu okumazdım | ǎleykum: size | ve lā: | edrākum: ve size hiç bildirmezdi | bihi: bunu | feḳad: elbette | lebiṧtu: geçirdim | fīkum: sizin aranızda | ǔmuran: belli bir ömür | min: | ḳablihi: daha önce | efelā: | teǎ'ḳilūne: hiç düşünmüyor musunuz? | (10:16)
|femen: kim olabilir? | eZlemu: daha zalim | mimmeni: kimseden | fterā: uyduran | ǎlā: karşı | llahi: Allah'a | keƶiben: yalan | ev: yahut | keƶƶebe: yalanlayandan | biāyātihi: O'nun ayetlerini | innehu: şüphesiz | : | yufliHu: kurtuluşa eremezler | l-mucrimūne: suçlular | (10:17)
|ve yeǎ'budūne: ve ibadet ediyorlar | min: | dūni: bırakıp | llahi: Allah'ı | : şeylere | : hiç | yeDurruhum: bir zararı olmayan | ve lā: ve | yenfeǔhum: yararı olmayan | ve yeḳūlūne: ve diyorlar ki | hā'ulā'i: bunlar | şufeǎā'unā: bizim şefaatçilerimizdir | ǐnde: katında | llahi: Allah | ḳul: de ki | etunebbiūne: bildiriyor musunuz? | llahe: Allah'a | bimā: bir şeyi | : | yeǎ'lemu: bilmediği | : | s-semāvāti: göklerde | ve lā: ve | : | l-erDi: yerde | subHānehu: O münezzehtir | ve teǎālā: ve yücedir | ǎmmā: | yuşrikūne: ortak koştuklarından | (10:18)
|ve mā: ve | kāne: değildir | n-nāsu: insanlar | illā: ancak | ummeten: bir ümmettir | vāHideten: tek | feḣtelefū: sonradan ayrılığa düştüler | velevlā: eğer olmasaydı | kelimetun: bir takdir | sebeḳat: önceden belirlenmiş | min: | rabbike: Rabbin tarafından | leḳuDiye: kesin hüküm verilirdi | beynehum: aralarında | fīmā: şeylerde | fīhi: onda | yeḣtelifūne: ayrılığa düştükleri | (10:19)
|ve yeḳūlūne: ve diyorlar | levlā: keşke | unzile: indirilse | ǎleyhi: ona | āyetun: bir mucize | min: | rabbihi: Rabbinden | feḳul: de ki | innemā: ancak | l-ğaybu: gayb | lillahi: Allah'ındır | fenteZirū: bekleyin | innī: elbette ben de | meǎkum: sizinle birlikte | mine: | l-munteZirīne: bekleyenlerdenim | (10:20)
|ve iƶā: ve zaman | eƶeḳnā: tattırdığımız | n-nāse: insanlara | raHmeten: genişlik | min: | beǎ'di: sonra | Derrā'e: bir darlıktan | messethum: kendilerine dokunan | iƶā: hemen | lehum: onların vardır | mekrun: hileleri | : hakkında | āyātinā: ayetlerimiz | ḳuli: de ki | llahu: Allah | esraǔ: daha hızlıdır | mekran: düzen kurmada | inne: şüphesiz | rusulenā: elçilerimiz | yektubūne: yazmaktadırlar | : | temkurūne: sizin hilelerinizi | (10:21)
|huve: O'dur | lleƶī: | yuseyyirukum: sizi gezdiren | : | l-berri: karada | velbeHri: ve denizde | Hattā: hatta | iƶā: zaman | kuntum: olduğunuz | : | l-fulki: gemide | ve cerayne: ve yürüttüğü (zaman) | bihim: bununla | birīHin: bir rüzgârın | Tayyibetin: tatlı | ve feriHū: ve neşelendikleri sırada | bihā: onların bununla | cā'ethā: birden çıkıp | rīHun: bir fırtına | ǎāSifun: sert | ve cā'ehumu: ve geldiğinde | l-mevcu: dalgalar | min: | kulli: her | mekānin: yönden | ve Zennū: ve kanaat getirdiklerinde | ennehum: muhakkak onlar | uHīTa: kuşatıldıklarına | bihim: kendilerinin | deǎvu: dua etmeye başlarlar | llahe: Allah'a | muḣliSīne: has kılarak | lehu: O'na | d-dīne: dini | lein: eğer | enceytenā: bizi kurtarırsan | min: | hāƶihi: bundan | lenekūnenne: elbette olacağız | mine: -den | ş-şākirīne: şükredenler- | (10:22)
|felemmā: ne zaman ki | encāhum: kurtarır onları | iƶā: hemen | hum: onlar | yebğūne: taşkınlık etmeye başlarlar | : | l-erDi: yeryüzünde | biğayri: | l-Haḳḳi: haksız yere | : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | n-nāsu: insanlar | innemā: gerçekte | beğyukum: taşkınlığınız | ǎlā: aleyhinize olan | enfusikum: kendinizin | metāǎ: geçici zevkleridir | l-Hayāti: hayatının | d-dunyā: dünya | ṧumme: sonra | ileynā: bizedir | merciǔkum: dönüşünüz | fe nunebbiukum: ve size bildiririz | bimā: şeyi | kuntum: olduğunuz | teǎ'melūne: yapıyor | (10:23)
|innemā: ancak | meṧelu: örneği | l-Hayāti: hayatının | d-dunyā: dünya | kemāin: suya benzer | enzelnāhu: indirdiğimiz | mine: | s-semāi: gökten | feḣteleTa: birbirine karıştığı | bihi: onunla | nebātu: bitkilerinin | l-erDi: yeryüzü | mimmā: öyle ki | ye'kulu: yer | n-nāsu: insanlar | vel'en'ǎāmu: ve hayvanlar | Hattā: sonuçta | iƶā: sırada | eḣaƶeti: alıp | l-erDu: yeryüzü | zuḣrufehā: güzelliğini | vezzeyyenet: ve süslendiği | ve Zenne: ve sandıkları | ehluhā: sahiplerinin | ennehum: gerçekten | ḳādirūne: kadir olduklarını | ǎleyhā: bunlara | etāhā: gelir | emrunā: emrimiz | leylen: gece | ev: veya | nehāran: gündüz | fe ceǎlnāhā: böylece onları çeviririz | HaSīden: biçilmiş hale | keen: gibi | lem: | teğne: hiç yokmuş | bil-emsi: bir gün önce | keƶālike: işte böyle | nufeSSilu: ayrıntılı olarak açıklıyoruz | l-āyāti: ayetlerimizi | liḳavmin: topluluk için | yetefekkerūne: düşünen | (10:24)
|vallahu: Allah | yed'ǔ: çağırır | ilā: | dāri: yurduna | s-selāmi: esenlik | ve yehdī: ve iletir | men: kimseyi | yeşā'u: dilediği | ilā: | SirāTin: yola | musteḳīmin: doğru | (10:25)
|lilleƶīne: kimselere vardır | eHsenū: iyilik eden(lere) | l-Husnā: daha iyisi | ve ziyādetun: ve fazlası | ve lā: | yerheḳu: bürümez | vucūhehum: onların yüzlerini | ḳaterun: karalık | ve lā: | ƶilletun: ve aşağılık | ulāike: işte bunlar | eSHābu: ehlidirler | l-cenneti: cennet | hum: onlar | fīhā: orada | ḣālidūne: sürekli kalıcıdırlar | (10:26)
|velleƶīne: kimselere gelince | kesebū: kazanan(lara) | s-seyyiāti: kötülükler | cezā'u: ceza verilir | seyyietin: bir kötülüğe | bimiṧlihā: aynıyla | ve terheḳuhum: ve bürür | ƶilletun: bir aşağılık | : yoktur | lehum: onlar için | mine: -tan | llahi: Allah- | min: | ǎāSimin: kurtaracak | keennemā: gibidir | uğşiyet: kaplanmış | vucūhuhum: yüzleri | ḳiTaǎn: parçalarıyla | mine: | l-leyli: bir gecenin | muZlimen: kapkaranlık | ulāike: bunlar | eSHābu: ehlidirler | n-nāri: cehennem | hum: onlar | fīhā: orada | ḣālidūne: sürekli kalıcıdırlar | (10:27)
|ve yevme: ve o gün | neHşuruhum: onları biraraya toplarız | cemīǎn: tümünü | ṧumme: sonra | neḳūlu: deriz | lilleƶīne: kimselere | eşrakū: ortak koşan(lara) | mekānekum: (haydi) yerlerinize! | entum: siz | ve şurakā'ukum: ve ortak koştuklarınız | fezeyyelnā: böylece ayırırız | beynehum: onları birbirlerinden | ve ḳāle: ve (şöyle) derler | şurakā'uhum: koştukları ortaklar | : | kuntum: siz değildiniz | iyyānā: bize | teǎ'budūne: ibadet ediyor | (10:28)
|fekefā: şimdi yeter | billahi: Allah | şehīden: şahit olarak | beynenā: aramızda | ve beynekum: ve sizin aranızda | in: şüphesiz | kunnā: biz idik | ǎn: -dan | ǐbādetikum: sizin tapınmanız- | leğāfilīne: habersiz | (10:29)
|hunālike: işte orada | teblū: hesabını verir | kullu: her | nefsin: can | : | eslefet: önceden işlemiş olduğunun | ve ruddū: ve döndürülmüşlerdir | ilā: | llahi: Allah'a | mevlāhumu: mevlaları olan | l-Haḳḳi: gerçek | ve Delle: ve kaybolmuştur | ǎnhum: kendilerinden | : şeyler ise | kānū: oldukları | yefterūne: uyduruyor(lar) | (10:30)
|ḳul: de ki | men: kimdir? | yerzuḳukum: sizi rızıklandıran | mine: | s-semāi: gökten | vel'erDi: ve yerden | emmen: yahut kimdir? | yemliku: sahip olan | s-sem'ǎ: kulaklara | vel'ebSāra: ve gözlere | ve men: ve kimdir? | yuḣricu: çıkaran | l-Hayye: diriyi | mine: -den | l-meyyiti: ölü- | ve yuḣricu: ve çıkaran | l-meyyite: ölüyü | mine: -den | l-Hayyi: diri- | ve men: ve kimdir? | yudebbiru: düzene koyan | l-emra: işleri | feseyeḳūlūne: diyecekler | llahu: Allah | feḳul: de ki | efelā: öyleyse | tetteḳūne: sakınmıyor musunuz? | (10:31)
|feƶālikumu: işte budur | llahu: Allah | rabbukumu: sizin Rabbiniz olan | l-Haḳḳu: gerçek | femāƶā: ne vardır? | beǎ'de: dışında | l-Haḳḳi: gerçeğin | illā: başka | D-Delālu: sapıklıktan | feennā: öyleyse nasıl? | tuSrafūne: döndürülüyorsunuz | (10:32)
|keƶālike: böylece | Haḳḳat: gerçekleşmiş oldu | kelimetu: sözü | rabbike: Rabbinin | ǎlā: hakkındaki | elleƶīne: kimseler | feseḳū: yoldan çıkmış(lar) | ennehum: onlar | : | yu'minūne: iman etmezler | (10:33)
|ḳul: de ki | hel: var mıdır? | min: | şurakāikum: sizin ortak koştuklarınızdan | men: bir kimse | yebdeu: ilk kez gerçekleştirip | l-ḣalḳa: yaratma işini | ṧumme: sonra | yuǐyduhu: yeniden diriltecek | ḳuli: de ki | llahu: Allah | yebdeu: ilk kez gerçekleştirip | l-ḣalḳa: yaratma işini | ṧumme: sonra | yuǐyduhu: yeniden diriltir | feennā: artık nasıl? | tu'fekūne: çevriliyorsunuz | (10:34)
|ḳul: de ki | hel: var mıdır? | min: -dan | şurakāikum: sizin ortak koştuklarınız- | men: bir kimse | yehdī: iletecek | ilā: | l-Haḳḳi: hakka | ḳuli: de ki | llahu: Allah | yehdī: iletir | lilHaḳḳi: hakka | efemen: kimse mi? | yehdī: ileten | ilā: | l-Haḳḳi: hakka | eHaḳḳu: daha lâyıktır | en: | yuttebeǎ: uyulmaya | emmen: yoksa kimse mi? | : | yehiddī: doğru yolu bulamayan | illā: dışında | en: | yuhdā: kendisi yöneltilmesi | femā: ne oluyor | lekum: size | keyfe: nasıl | teHkumūne: hüküm veriyorsunuz | (10:35)
|ve mā: ve | yettebiǔ: uymamaktadır | ekṧeruhum: onların çoğu | illā: başkasına | Zennen: zandan | inne: şüphesiz | Z-Zenne: zan ise | : | yuğnī: kazandırmaz | mine: | l-Haḳḳi: gerçek açısından | şey'en: bir şey | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ǎlīmun: bilmektedir | bimā: şeyleri | yef'ǎlūne: onların yaptıkları | (10:36)
|ve mā: ve | kāne: değildir | hāƶā: bu | l-ḳurānu: Kur'an | en: | yufterā: uydurulmuş | min: | dūni: başkası tarafından | llahi: Allah'tandır | velākin: ve ancak | teSdīḳa: doğrulayıcıdır | lleƶī: | beyne: arasındakini | yedeyhi: iki eli | ve tefSīle: ve açıklayıcıdır | l-kitābi: Kitab'ı | : | raybe: şüphe yoktur | fīhi: onda | min: | rabbi: Rabbi'ndendir | l-ǎālemīne: alemlerin | (10:37)
|em: yoksa | yeḳūlūne: diyorlar | fterāhu: O'nu kendisi uydurdu | ḳul: de ki | fe'tū: getirin | bisūratin: bir sure | miṧlihi: onun benzeri | ved'ǔ: ve çağırın | meni: | steTaǎ'tum: gücünüz yeteni | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | in: eğer | kuntum: iseniz | Sādiḳīne: doğru sözlü | (10:38)
|bel: hayır | keƶƶebū: yalanladılar | bimā: şeyi | lem: | yuHīTū: kavrayamadıkları | biǐlmihi: ilmini | velemmā: ve | ye'tihim: kendilerine gelmeyen | te'vīluhu: yorumu | keƶālike: böyle | keƶƶebe: yalanlamışlardı | elleƶīne: kimseler de | min: | ḳablihim: onlardan önceki(ler) | fenZur: bir bak | keyfe: nasıl | kāne: olduğuna | ǎāḳibetu: sonlarının | Z-Zālimīne: zalimlerin | (10:39)
|ve minhum: ve içlerinde vardır | men: kimse | yu'minu: iman eden | bihi: ona | ve minhum: ve içlerinde vardır | men: kimse | : | yu'minu: iman etmeyen de | bihi: ona | ve rabbuke: ve Rabbin | eǎ'lemu: daha iyi bilir | bil-mufsidīne: bozguncuları | (10:40)
|ve in: ve eğer | keƶƶebūke: seni yalanlarlarsa | feḳul: de ki | : banadır | ǎmelī: benim yaptığım | velekum: ve sizedir | ǎmelukum: sizin yaptığınız | entum: siz | berīūne: uzaksınız | mimmā: -dan | eǎ'melu: benim yaptığım- | ve enā: ve ben de | berī'un: uzağım | mimmā: -dan | teǎ'melūne: sizin yaptıklarınız- | (10:41)
|ve minhum: içlerinde vardır | men: kimseler | yestemiǔne: dinleyenler | ileyke: seni | efeente: sen | tusmiǔ: duyurabilecek misin? | S-Summe: sağırlara | velev: üstelik | kānū: | : | yeǎ'ḳilūne: akıl etmiyorlarsa | (10:42)
|ve minhum: ve onlardan vardır | men: kimseler | yenZuru: bakan(lar) | ileyke: sana | efeente: sen | tehdī: doğru yola iletebilecek misin? | l-ǔmye: körleri | velev: ve eğer | kānū: | : | yubSirūne: görmüyorlarsa | (10:43)
|inne: şüphesiz | llahe: Allah | : | yeZlimu: haksızlık etmez | n-nāse: insanlara | şey'en: hiçbir | velākinne: ancak | n-nāse: insanlar | enfusehum: kendi kendilerine | yeZlimūne: haksızlık ederler | (10:44)
|ve yevme: ve gün | yeHşuruhum: onları toplayacağımız | keen: sanki gibi | lem: | yelbeṧū: kalmamışlar | illā: bile | sāǎten: bir anı kadar | mine: -den | n-nehāri: gündüz- | yeteǎārafūne: tanışırlar | beynehum: kendi aralarında | ḳad: muhakkak | ḣasira: zarara uğramışlardır | elleƶīne: kimseler | keƶƶebū: yalanlayan(lar) | biliḳā'i: kavuşmayı | llahi: Allah'a | ve mā: ve | kānū: | muhtedīne: doğru yola girmeyenler | (10:45)
|ve immā: veya | nuriyenneke: sana göstersek | beǎ'De: bir kısmını | lleƶī: | neǐduhum: onlara vaadettiklerimizin | ev: ya da | neteveffeyenneke: seni vefat ettirsek | feileynā: sonuçta bizedir | merciǔhum: onların dönüşü | ṧumme: sonra | llahu: Allah | şehīdun: şahittir | ǎlā: üzerine | : şey | yef'ǎlūne: onların yaptıkları | (10:46)
|velikulli: ve hepsi için vardır | ummetin: ümmetin | rasūlun: bir peygamberi | feiƶā: ne zaman ki | cā'e: geldiğinde | rasūluhum: Peygamberleri | ḳuDiye: hükmedilir | beynehum: aralarında | bil-ḳisTi: adaletle | ve hum: ve onlar | : | yuZlemūne: haksızlığa uğratılmazlar | (10:47)
|ve yeḳūlūne: ve diyorlar ki | metā: ne zamandır? | hāƶā: bu | l-veǎ'du: vaad edilen | in: eğer | kuntum: iseniz | Sādiḳīne: doğru sözlü | (10:48)
|ḳul: de ki | : | emliku: ben dokunduramam | linefsī: kendime | Derran: bir zarar | ve lā: veya | nef'ǎn: yarar | illā: başka | : | şā'e: dilediğinden | llahu: Allah'ın | likulli: hepsi için vardır | ummetin: ümmetin | ecelun: bir eceli | iƶā: zaman | cā'e: geldiği | eceluhum: ecelleri | felā: ne | yeste'ḣirūne: öne alınırlar | sāǎten: bir saat | ve lā: ne de | yesteḳdimūne: geriye bırakılırlar | (10:49)
|ḳul: de ki | eraeytum: söyleyin bakalım | in: eğer | etākum: size gelirse | ǎƶābuhu: O'nun azabı | beyāten: gece vakti | ev: veya | nehāran: gündüz | māƶā: ne diye | yesteǎ'cilu: acele ediyorlar | minhu: bunda | l-mucrimūne: suçlular | (10:50)
|eṧumme: (ondan) sonra mı? | iƶā: zaman ki | : ne | veḳaǎ: gerçekleşti | āmentum: inanacaksınız | bihi: ona | āl'āne: şimdi mi? | ve ḳad: elbette | kuntum: siz | bihi: onu | testeǎ'cilūne: acele istiyordunuz | (10:51)
|ṧumme: sonra | ḳīle: denilir | lilleƶīne: kimselere | Zelemū: zulmeden(lere) | ƶūḳū: tadın | ǎƶābe: azabı | l-ḣuldi: sonsuz | hel: musunuz? | tuczevne: cezalandırılıyor | illā: başkasıyla | bimā: | kuntum: olduklarınızdan | teksibūne: kazanıyor(lar) | (10:52)
|ve yestenbiūneke: senden soruyorlar | eHaḳḳun: gerçek mi? | huve: O | ḳul: de ki | ī: evet | verabbī: Rabbime yemin ederim ki | innehu: şüphesiz o | leHaḳḳun: gerçektir | ve mā: ve değil(siniz) | entum: siz | bimuǎ'cizīne: aciz bırakacak | (10:53)
|velev: ve şayet | enne: şüphesiz | likulli: her | nefsin: nefis | Zelemet: zulmeden | : ne varsa | : | l-erDi: yeryüzünde | lāftedet: fidye olarak verirdi | bihi: onu | ve eserrū: ve açığa vururlar | n-nedāmete: pişmanlıklarını | lemmā: zaman | raevu: gördükleri | l-ǎƶābe: azabı | veḳuDiye: ve hüküm verilir | beynehum: aralarında | bil-ḳisTi: adaletle | ve hum: ve onlar | : | yuZlemūne: haksızlığa uğratılmazlar | (10:54)
|elā: iyi bilin ki | inne: şüphesiz | lillahi: Allah'ındır | : olanların tümü | : | s-semāvāti: göklerde | vel'erDi: ve yerde | elā: İyi bilin ki | inne: şüphesiz | veǎ'de: vaadettiği | llahi: Allah'ın | Haḳḳun: gerçektir | velākinne: ancak | ekṧerahum: onların çoğu | : | yeǎ'lemūne: bilmiyorlar | (10:55)
|huve: O | yuHyī: diriltir | ve yumītu: ve öldürür | ve ileyhi: ve O'na | turceǔne: döndürülürsünüz | (10:56)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | n-nāsu: insanlar | ḳad: muhakkak | cā'etkum: size gelmiştir | mev'ǐZetun: bir öğüt | min: | rabbikum: Rabbinizden | ve şifā'un: ve bir şifa | limā: olanlar için | : | S-Sudūri: gönüllerde | ve huden: ve bir hidayet | ve raHmetun: ve rahmet | lilmu'minīne: mü'minler için | (10:57)
|ḳul: de ki | bifeDli: lütfuyla | llahi: Allah'ın | ve biraHmetihi: ve rahmetiyle | febiƶālike: işte bununla | felyefraHū: sevinsinler | huve: bu | ḣayrun: hayırlıdır | mimmā: şeylerden | yecmeǔne: biriktirdikleri | (10:58)
|ḳul: de ki | eraeytum: görmüyor musunuz? | : | enzele: indirdiğini | llahu: Allah'ın | lekum: size | min: -tan | rizḳin: rızık- | fe ceǎltum: ve sizin kıldığınızı | minhu: ondan | Harāmen: (bir kısmını) haram | ve Halālen: (bir kısmını) helal | ḳul: de ki | āllehu: Allah mı? | eƶine: izin verdi | lekum: size | em: yoksa | ǎlā: karşı | llahi: Allah'a | tefterūne: iftira (mı) ediyorsunuz | (10:59)
|ve mā: ve nedir? | Zennu: zanları | elleƶīne: kimselerin | yefterūne: uyduranların | ǎlā: karşı | llahi: Allah'a | l-keƶibe: yalan | yevme: günü (hakkında) | l-ḳiyāmeti: kıyamet | inne: şüphesiz | llahe: Allah | leƶū: sahibidir | feDlin: lütuf | ǎlā: karşı | n-nāsi: insanlara | velākinne: ve ancak | ekṧerahum: onların çoğu | : | yeşkurūne: şükretmezler | (10:60)
|ve mā: ve ne | tekūnu: olsanız | : | şe'nin: durumda | ve mā: ve ne | tetlū: okusanız | minhu: onun hakkında | min: -dan | ḳur'ānin: Kur'an- | ve lā: ne ne | teǎ'melūne: yapsanız | min: -lardan | ǎmelin: yapılacak- | illā: ancak | kunnā: biz | ǎleykum: sizin üzerinize | şuhūden: şahidiz | : zaman | tufīDūne: siz daldığınız | fīhi: ona | ve mā: değildir | yeǎ'zubu: gizli | ǎn: -den | rabbike: Rabbin- | min: (bir şey) | miṧḳāli: ağırlığınca | ƶerratin: zerre | : | l-erDi: yerde | ve lā: ne de | : | s-semāi: gökte | ve lā: ne de | eSğara: daha küçüğü | min: | ƶālike: bundan | ve lā: ve ne de | ekbera: daha büyüğü | illā: ancak | : | kitābin: kitaptadır | mubīnin: apaçık | (10:61)
|elā: iyi bilin ki | inne: şüphesiz | evliyā'e: dostları için | llahi: Allah'ın | : yoktur | ḣavfun: korku | ǎleyhim: onlara | ve lā: ve | hum: onlar | yeHzenūne: üzülmeyeceklerdir | (10:62)
|elleƶīne: kimseler | āmenū: onlar iman eden | ve kānū: ve | yetteḳūne: sakınanlar | (10:63)
|lehumu: onlar için vardır | l-buşrā: müjdeler | : | l-Hayāti: hayatında | d-dunyā: dünya | ve fī: ve | l-āḣirati: ahirette | : olmaz | tebdīle: değişme | likelimāti: sözlerinde | llahi: Allah'ın | ƶālike: işte | huve: bu | l-fevzu: kurtuluştur | l-ǎZīmu: büyük | (10:64)
|ve lā: | yeHzunke: seni üzmesin | ḳavluhum: onların sözleri | inne: şüphesiz | l-ǐzzete: yücelik | lillahi: Allah'ındır | cemīǎn: tamamen | huve: O | s-semīǔ: duyandır | l-ǎlīmu: bilendir | (10:65)
|elā: iyi bilin ki | inne: şüphesiz | lillahi: Allah'ındır | men: kim varsa | : | s-semāvāti: göklerde | ve men: ve kim varsa | : | l-erDi: yerde | ve mā: ve | yettebiǔ: uymuyorlar | elleƶīne: kimseler | yed'ǔne: tapınan(lar) | min: | dūni: başkalarına | llahi: Allah'tan | şurakā'e: ortak koştuklarına | in: ancak | yettebiǔne: onlar uyuyorlar | illā: sadece | Z-Zenne: zanna | ve in: ve | hum: onlar | illā: sadece | yeḣruSūne: saçmalıyorlar | (10:66)
|huve: O'dur | lleƶī: o ki | ceǎle: yaratan | lekumu: sizin için | l-leyle: geceyi | liteskunū: dinlenmeniz için | fīhi: onda | ve nnehāra: ve gündüzü | mubSiran: aydınlatıcı olarak | inne: şüphesiz | : | ƶālike: bunda | lāyātin: ayetler vardır | liḳavmin: bir topluluk için | yesmeǔne: duyan | (10:67)
|ḳālū: dediler | tteḣaƶe: edindi | llahu: Allah | veleden: çocuk | subHānehu: O bundan münezzehtir | huve: O | l-ğaniyyu: hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır | lehu: O'nundur | : ne varsa | : | s-semāvāti: göklerde | ve mā: ve ne varsa | : | l-erDi: yerde | in: yoktur | ǐndekum: sizin | min: hiçbir | sulTānin: deliliniz | bihāƶā: bu konuda | eteḳūlūne: söylüyor musunuz? | ǎlā: hakkında | llahi: Allah | : şeyi | : | teǎ'lemūne: bilmediğiniz | (10:68)
|ḳul: de ki | inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | yefterūne: uyduran(lar) | ǎlā: hakkında | llahi: Allah | l-keƶibe: yalan | : | yufliHūne: kurtuluşa eremezler | (10:69)
|metāǔn: bir geçim sürerler | : | d-dunyā: dünyada | ṧumme: sonra | ileynā: bizedir | merciǔhum: dönüşleri | ṧumme: sonra | nuƶīḳuhumu: tattırırız | l-ǎƶābe: azabı | ş-şedīde: şiddetli | bimā: dolayı | kānū: olmalarından | yekfurūne: inkâr ediyor(lar) | (10:70)
|vetlu: oku | ǎleyhim: onlara | nebee: kıssasını | nūHin: Nuh'un | : hani | ḳāle: şöyle söylemişti | liḳavmihi: kavmine | : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | in: eğer | kāne: ise | kebura: ağır | ǎleykum: size | meḳāmī: aranızda durmam | ve teƶkīrī: ve size hatırlatmam | biāyāti: ayetlerini | llahi: Allah'ın | feǎlā: bilin ki | llahi: Allah'a | tevekkeltu: güvendim | feecmiǔ: siz de toplanın | emrakum: işiniz hakkında | ve şurakā'ekum: ortaklarınızla | ṧumme: sonra | : | yekun: olmasın | emrukum: işiniz | ǎleykum: kendi aranızda | ğummeten: bir dert | ṧumme: sonra | ḳDū: uygulayın | ileyye: bana karşı | ve lā: ve | tunZirūni: bana mühlet vermeyin | (10:71)
|fein: eğer | tevelleytum: yüz çevirirseniz | femā: | seeltukum: sizden istemiş değilim | min: hiç bir | ecrin: ücret | in: | ecriye: benim ecrim | illā: ancak | ǎlā: aittir | llahi: Allah'a | ve umirtu: ve ben emrolundum | en: | ekūne: olmakla | mine: -dan | l-muslimīne: Müslümanlar- | (10:72)
|fekeƶƶebūhu: yine de onu yalanladılar | fenecceynāhu: ancak biz onu kurtardık | ve men: ve olanları | meǎhu: onunla beraber | : | l-fulki: gemide | ve ceǎlnāhum: ve onları yaptık | ḣalāife: halifeler | ve eğraḳnā: ve suda boğduk | elleƶīne: kimseleri | keƶƶebū: yalanlayan(ları) | biāyātinā: ayetlerimizi | fenZur: bir bak | keyfe: nasıl | kāne: olduğuna | ǎāḳibetu: sonlarının | l-munƶerīne: uyarılanların | (10:73)
|ṧumme: sonra | beǎṧnā: gönderdik | min: | beǎ'dihi: onun ardından | rusulen: peygamberleri | ilā: | ḳavmihim: kavimlerine | fe cā'ūhum: getirdiler | bil-beyyināti: açık belgeler | femā: ancak | kānū: onlar | liyu'minū: inanmadılar | bimā: şeylere | keƶƶebū: yalanladıkları | bihi: onu | min: | ḳablu: daha önce | keƶālike: işte böyle | neTbeǔ: mühürleriz | ǎlā: üzerini | ḳulūbi: kalpleri | l-muǎ'tedīne: aşırı gidenlerin | (10:74)
|ṧumme: sonra | beǎṧnā: gönderdik | min: | beǎ'dihim: onların ardından | mūsā: Musa'yı | ve hārūne: ve Harun'u | ilā: | fir'ǎvne: Firavuna | ve meleihi: ve onun ileri gelenlerine | biāyātinā: ayetlerimizle | festekberū: ancak onlar büyüklendiler | ve kānū: ve oldular | ḳavmen: bir topluluk | mucrimīne: suçlu | (10:75)
|felemmā: ne zaman ki | cā'ehumu: onlara gelince | l-Haḳḳu: gerçek | min: | ǐndinā: katımızdan | ḳālū: dediler | inne: şüphesiz | hāƶā: bu | lesiHrun: bir sihirdir | mubīnun: apaçık | (10:76)
|ḳāle: dedi | mūsā: Musa | eteḳūlūne: böyle mi diyorsunuz? | lilHaḳḳi: gerçek | lemmā: zaman | cā'ekum: size geldiği | esiHrun: sihir midir? | hāƶā: bu | velā: ve | yufliHu: kurtuluşa ermezler | s-sāHirūne: sihirbazlar | (10:77)
|ḳālū: dediler | eci'tenā: mi geldiniz? | litelfitenā: bizi çevirmek için | ǎmmā: (yol)dan | vecednā: bulduğumuz | ǎleyhi: üzerinde | ābā'enā: atalarımızı | ve tekūne: ve olması | lekumā: ikiniz için | l-kibriyā'u: büyüklüğün | : | l-erDi: yeryüzünde | ve mā: (fakat) değiliz | neHnu: biz | lekumā: size | bimu'minīne: iman edecek | (10:78)
|ve ḳāle: ve dedi ki | fir'ǎvnu: Firavun | 'tūnī: bana getirin | bikulli: bütün | sāHirin: sihirbazları | ǎlīmin: bilgin | (10:79)
|felemmā: ne zaman ki | cā'e: gelince | s-seHaratu: Sihirbazlar | ḳāle: dedi | lehum: onlara | mūsā: Musa | elḳū: atın | : şeyleri | entum: siz | mulḳūne: atacağınız | (10:80)
|felemmā: zaman | elḳav: attıkları | ḳāle: dedi ki | mūsā: Musa | : şeyler | ci'tum: sizin getirdiğiniz | bihi: (onunla) | s-siHru: sihirdir | inne: şüphesiz | llahe: Allah | seyubTiluhu: onu boşa çıkaracaktır | inne: şüphesiz | llahe: Allah | : | yuSliHu: düzeltmez | ǎmele: işlerini | l-mufsidīne: bozguncuların | (10:81)
|ve yuHiḳḳu: ortaya çıkarır | llahu: Allah | l-Haḳḳa: hakkı | bikelimātihi: sözleriyle | velev: şayet | kerihe: hoşlanmasalar da | l-mucrimūne: suçlular | (10:82)
|femā: olmadı | āmene: iman eden | limūsā: Musa'ya | illā: başka | ƶurriyyetun: bir genç takımdan | min: -nden | ḳavmihi: kavmi- | ǎlā: | ḣavfin: korkusuyla | min: -dan | fir'ǎvne: Firavun- | ve meleihim: ve adamlarının | en: | yeftinehum: kötülük etmeleri | ve inne: ve şüphesiz | fir'ǎvne: Firavun | leǎālin: iyice büyüklenmişti | : | l-erDi: yeryüzünde | ve innehu: ve şüphesiz o | lemine: kimselerdendi | l-musrifīne: çok aşırı giden | (10:83)
|ve ḳāle: ve dedi ki | mūsā: Musa | : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | in: eğer | kuntum: siz | āmentum: iman ettiyseniz | billahi: Allah'a | feǎleyhi: O'na | tevekkelū: güvenin | in: eğer | kuntum: siz | muslimīne: teslim olduysanız | (10:84)
|feḳālū: onlar da dediler ki | ǎlā: | llahi: Allah'a | tevekkelnā: güvendik | rabbenā: Rabbimiz | : | tec'ǎlnā: bizi kılma | fitneten: bir fitne | lilḳavmi: topluluğu için | Z-Zālimīne: zalimler | (10:85)
|ve neccinā: ve bizi kurtar | biraHmetike: rahmetinle | mine: -ndan | l-ḳavmi: topluluğu- | l-kāfirīne: kâfirler | (10:86)
|ve evHaynā: ve vahyettik | ilā: | mūsā: Musa'ya | ve eḣīhi: ve kardeşine | en: diye | tebevvā: hazırlayın | liḳavmikumā: kavminiz için | bimiSra: sırlanmış/pürüssüz | buyūten: yapılar | vec'ǎlū: ve kıldı | buyūtekum: yapılarınızı | ḳibleten: kıble | ve eḳīmū: ve doğrulun | S-Salāte: SaLâTe/desteğe | ve beşşiri: ve müjdele | l-mu'minīne: Mü'minleri | (10:87)
|ve ḳāle: ve dedi ki | mūsā: Musa | rabbenā: Rabbimiz | inneke: şüphesiz sen | āteyte: verdin | fir'ǎvne: Firavun'a | ve meleehu: ve adamlarına | zīneten: süs(ler) | ve emvālen: ve mallar | : | l-Hayāti: hayatında | d-dunyā: dünya | rabbenā: Rabbimiz | liyuDillū: saptırmaları için mi? | ǎn: -dan | sebīlike: senin yolun- | rabbenā: Rabbimiz | Tmis: yok et | ǎlā: | emvālihim: onların mallarını | veşdud: ve bağla | ǎlā: üzerini | ḳulūbihim: kalplerinin | felā: | yu'minū: (ki) iman etmesinler | Hattā: kadar | yeravu: görünceye | l-ǎƶābe: azabı | l-elīme: acıklı | (10:88)
|ḳāle: (Allah) dedi ki | ḳad: muhakkak | ucībet: kabul edildi | deǎ'vetukumā: duanız | festeḳīmā: doğru yolda devam edin | ve lā: ve | tettebiǎānni: uymayın | sebīle: yollarına | elleƶīne: kimselerin | : | yeǎ'lemūne: bilmeyen(lerin) | (10:89)
|ve cāve znā: ve geçirdik | bibenī: oğullarını | isrāīle: İsrail | l-beHra: denizden | fe etbeǎhum: onların peşlerine düştüler | fir'ǎvnu: Firavun | ve cunūduhu: ve askerleri de | beğyen: taşkınlıkla | ve ǎdve n: ve düşmanlıkla | Hattā: sonunda | iƶā: zaman | edrakehu: onu yakaladığı | l-ğaraḳu: boğulma | ḳāle: dedi | āmentu: iman ettim | ennehu: elbette | : olmadığına | ilāhe: ilah | illā: başka | lleƶī: kimseden | āmenet: iman ettiği | bihi: kendisine | benū: oğullarının | isrāīle: İsrail | ve enā: ve ben de | mine: | l-muslimīne: Müslümanlardanım | (10:90)
|āl'āne: şimdi mi? | ve ḳad: oysa | ǎSayte: isyan etmiştin | ḳablu: daha önce | ve kunte: ve olmuştun | mine: -dan | l-mufsidīne: bozguncular- | (10:91)
|felyevme: bugün | nuneccīke: kurtaracağız | bibedenike: senin bedenini | litekūne: olman için | limen: kimseler için | ḣalfeke: kendinden sonraki | āyeten: bir ibret | ve inne: gerçekte ise | keṧīran: çoğu | mine: -dan | n-nāsi: insanlar- | ǎn: -den | āyātinā: ayetlerimiz- | leğāfilūne: habersizdirler | (10:92)
|veleḳad: andolsun | bevve'nā: yerleştirdik | benī: oğullarını | isrāīle: İsrail | mubevvee: bir yere | Sidḳin: iyi | ve razeḳnāhum: ve onları rızıklandırdık | mine: | T-Tayyibāti: temiz şeylerle | fe mā: | ḣtelefū: ayrılığa düşmediler | Hattā: kadar | cā'ehumu: kendilerine gelinceye | l-ǐlmu: ilim | inne: şüphesiz | rabbeke: Rabbin | yeḳDī: hükmünü verir | beynehum: aralarında | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | fīmā: hususlarda | kānū: oldukları | fīhi: onda | yeḣtelifūne: ayrılığa düştükleri | (10:93)
|fein: eğer | kunte: isen | : içinde | şekkin: kuşku | mimmā: şeyden | enzelnā: indirdiğimiz | ileyke: sana | feseli: o halde sor | elleƶīne: kimselere | yeḳra'ūne: okuyan(lara) | l-kitābe: kitap | min: | ḳablike: senden önce | leḳad: andolsun ki | cā'eke: sana geldi | l-Haḳḳu: gerçek | min: | rabbike: Rabbinden | felā: sakın | tekūnenne: olma | mine: -den | l-mumterīne: şüpheye düşenler- | (10:94)
|ve lā: ve sakın | tekūnenne: olma | mine: -den | elleƶīne: kimseler- | keƶƶebū: yalanlayan(lar) | biāyāti: ayetlerini | llahi: Allah'ın | fetekūne: yoksa olursun | mine: -dan | l-ḣāsirīne: hüsrana uğrayanlar- | (10:95)
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | Haḳḳat: kesinleşmiş olan(lar) | ǎleyhim: haklarında | kelimetu: sözü | rabbike: Rabbinin | : | yu'minūne: iman etmezler | (10:96)
|velev: bile | cā'ethum: gelse | kullu: bütün | āyetin: ayetler | Hattā: kadar | yeravu: görünceye | l-ǎƶābe: azabı | l-elīme: acıklı | (10:97)
|felevlā: bulunsaydı ya! | kānet: | ḳaryetun: bir kasaba | āmenet: iman eden | fe nefe ǎhā: kendine yarar sağlayan | īmānuhā: imanı | illā: dışında | ḳavme: kavminin | yūnuse: Yunus | lemmā: ne zaman ki | āmenū: iman ettiler | keşefnā: kaldırdık | ǎnhum: üzerlerinden | ǎƶābe: azabını | l-ḣizyi: rezillik | : | l-Hayāti: hayatında | d-dunyā: dünya | ve metteǎ'nāhum: ve onları yararlandırdık | ilā: -ye kadar | Hīnin: belli bir süre- | (10:98)
|velev: ve şayet | şā'e: dileseydi | rabbuke: Rabbin | lāmene: iman ederdi | men: kimseler | : bulunan | l-erDi: yeryüzünde | kulluhum: hepsi | cemīǎn: topluca | efeente: sen mi? | tukrihu: zorlayacaksın | n-nāse: insanları | Hattā: kadar | yekūnū: oluncaya | mu'minīne: mü'min | (10:99)
|ve mā: değildir | kāne: mümkün | linefsin: hiç kimsenin | en: | tu'mine: iman etmesi | illā: dışında | biiƶni: izni | llahi: Allah'ın | ve yec'ǎlu: O gönderir | r-ricse: iğrenç azabı | ǎlā: üzerlerine | elleƶīne: kimselerin | : | yeǎ'ḳilūne: akıl erdiremeyen(ler) | (10:100)
|ḳuli: de ki | nZurū: bir bakın | māƶā: neler olduğuna | : | s-semāvāti: göklerde | vel'erDi: ve yerde | vemā: | tuğnī: bir şey kazandırmaz | l-āyātu: ayetler | ve nnuƶuru: ve uyarılar | ǎn: | ḳavmin: bir topluluğa | : | yu'minūne: iman etmeyen | (10:101)
|fehel: mı? | yenteZirūne: bekliyorlar | illā: başkasını | miṧle: benzerinden | eyyāmi: (başlarına gelen) günlerin | elleƶīne: | ḣalev: geçmiş olanların | min: | ḳablihim: kendilerinden önce | ḳul: de ki | fenteZirū: bekleyin bakalım | innī: şüphesiz ben de | meǎkum: sizinle birlikte | mine: | l-munteZirīne: bekleyenlerdenim | (10:102)
|ṧumme: Sonra | nuneccī: kurtarırız | rusulenā: peygamberlerimizi | velleƶīne: ve kimseleri | āmenū: iman eden(leri) | keƶālike: işte böyle | Haḳḳan: bir haktır | ǎleynā: üzerimize | nunci: kurtarmak | l-mu'minīne: Mü'minleri | (10:103)
|ḳul: de ki | : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | n-nāsu: insanlar | in: eğer | kuntum: iseniz | : içinde | şekkin: bir kuşku | min: -den | dīnī: benim dinim- | felā: (bilin ki) | eǎ'budu: ben tapmıyorum | elleƶīne: şeylere | teǎ'budūne: sizin taptıklarınız | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | velākin: ancak | eǎ'budu: kulluk ederim | llahe: Allah'a | lleƶī: | yeteveffākum: sizin canınızı alacak olan | ve umirtu: ve ben emrolundum | en: | ekūne: olmakla | mine: -den | l-mu'minīne: mü'minler- | (10:104)
|ve en: ve | eḳim: doğrult | vecheke: benliğini/yüzünü | liddīni: dine | Hanīfen: hanif olan | ve lā: ve | tekūnenne: olma | mine: -dan | l-muşrikīne: ortak koşanlar- | (10:105)
|ve lā: ve | ted'ǔ: tapma | min: | dūni: bırakıp | llahi: Allah'ı | : şeylere | : | yenfeǔke: sana yararı dokunmayan | ve lā: ne de | yeDurruke: sana zararı dokunmayan | fein: eğer | feǎlte: böyle yaparsan | feinneke: şüphesiz sen | iƶen: o zaman | mine: | Z-Zālimīne: zalimlerden olursun | (10:106)
|ve in: eğer | yemseske: sana verirse | llahu: Allah | biDurrin: bir sıkıntı | felā: yoktur | kāşife: giderecek | lehu: onu | illā: başka | huve: O'ndan | ve in: ve eğer | yuridke: senin için dilerse | biḣayrin: bir iyilik | felā: yoktur | rādde: geri çevirecek | lifeDlihi: O'nun lütfunu | yuSību: verir | bihi: bunu | men: kimseye | yeşā'u: dilediği | min: -ndan | ǐbādihi: kulları- | ve huve: ve O | l-ğafūru: bağışlayıcıdır | r-raHīmu: merhamet edicidir | (10:107)
|ḳul: de ki | : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | n-nāsu: insanlar | ḳad: muhakkak | cā'ekumu: size gelmiştir | l-Haḳḳu: hak | min: -den | rabbikum: Rabbiniz- | femeni: kim | htedā: hidayet bulursa | feinnemā: şüphesiz | yehtedī: hidayet bulmuştur | linefsihi: kendi yararına | ve men: ve kim de | Delle: sapıtırsa | feinnemā: şüphesiz | yeDillu: sapıtmıştır | ǎleyhā: kendi aleyhine | ve mā: değilim | enā: ben | ǎleykum: sizin üzerinize | bivekīlin: bir vekil | (10:108)
|vettebiǎ': uy | : şeye | yūHā: vahyedilen | ileyke: sana | veSbir: ve sabret | Hattā: kadar | yeHkume: hükmünü verinceye | llahu: Allah | ve huve: ve O | ḣayru: en hayırlısıdır | l-Hākimīne: hüküm verenlerin | (10:109)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}