» 10 / Yûnus  54:

Kuran Sırası: 10
İniş Sırası: 51
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109

 » 10 / Yûnus  Suresi: 54
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَلَوْ (VLV) = velev : ve şayet
2. أَنَّ (ÊN) = enne : şüphesiz
3. لِكُلِّ (LKL) = likulli : her
4. نَفْسٍ (NFS) = nefsin : nefis
5. ظَلَمَتْ (ƵLMT) = Zelemet : zulmeden
6. مَا (ME) = mā : ne varsa
7. فِي (FY) = fī :
8. الْأَرْضِ (ELÊRŽ) = l-erDi : yeryüzünde
9. لَافْتَدَتْ (LEFTD̃T) = lāftedet : fidye olarak verirdi
10. بِهِ (BH) = bihi : onu
11. وَأَسَرُّوا (VÊSRVE) = ve eserrū : ve açığa vururlar
12. النَّدَامَةَ (ELND̃EMT) = n-nedāmete : pişmanlıklarını
13. لَمَّا (LME) = lemmā : zaman
14. رَأَوُا (RÊVE) = raevu : gördükleri
15. الْعَذَابَ (ELAZ̃EB) = l-ǎƶābe : azabı
16. وَقُضِيَ (VGŽY) = veḳuDiye : ve hüküm verilir
17. بَيْنَهُمْ (BYNHM) = beynehum : aralarında
18. بِالْقِسْطِ (BELGSŦ) = bil-ḳisTi : adaletle
19. وَهُمْ (VHM) = ve hum : ve onlar
20. لَا (LE) = lā :
21. يُظْلَمُونَ (YƵLMVN) = yuZlemūne : haksızlığa uğratılmazlar
ve şayet | şüphesiz | her | nefis | zulmeden | ne varsa | | yeryüzünde | fidye olarak verirdi | onu | ve açığa vururlar | pişmanlıklarını | zaman | gördükleri | azabı | ve hüküm verilir | aralarında | adaletle | ve onlar | | haksızlığa uğratılmazlar |

[] [] [KLL] [NFS] [ƵLM] [] [] [ERŽ] [FD̃Y] [] [SRR] [ND̃M] [] [REY] [AZ̃B] [GŽY] [BYN] [GSŦ] [] [] [ƵLM]
VLV ÊN LKL NFS ƵLMT ME FY ELÊRŽ LEFTD̃T BH VÊSRVE ELND̃EMT LME RÊVE ELAZ̃EB VGŽY BYNHM BELGSŦ VHM LE YƵLMVN

velev enne likulli nefsin Zelemet l-erDi lāftedet bihi ve eserrū n-nedāmete lemmā raevu l-ǎƶābe veḳuDiye beynehum bil-ḳisTi ve hum yuZlemūne
ولو أن لكل نفس ظلمت ما في الأرض لافتدت به وأسروا الندامة لما رأوا العذاب وقضي بينهم بالقسط وهم لا يظلمون

 » 10 / Yûnus  Suresi: 54
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولو | VLV velev ve şayet And if
أن | ÊN enne şüphesiz that
لكل ك ل ل | KLL LKL likulli her for every
نفس ن ف س | NFS NFS nefsin nefis soul
ظلمت ظ ل م | ƵLM ƵLMT Zelemet zulmeden (that) wronged,
ما | ME ne varsa whatever
في | FY (is) in
الأرض ا ر ض | ERŽ ELÊRŽ l-erDi yeryüzünde the earth,
لافتدت ف د ي | FD̃Y LEFTD̃T lāftedet fidye olarak verirdi it (would) seek to ransom
به | BH bihi onu with it,
وأسروا س ر ر | SRR VÊSRVE ve eserrū ve açığa vururlar and they (will) confide
الندامة ن د م | ND̃M ELND̃EMT n-nedāmete pişmanlıklarını the regret
لما | LME lemmā zaman when
رأوا ر ا ي | REY RÊVE raevu gördükleri they see
العذاب ع ذ ب | AZ̃B ELAZ̃EB l-ǎƶābe azabı the punishment.
وقضي ق ض ي | GŽY VGŽY veḳuDiye ve hüküm verilir But will be judged
بينهم ب ي ن | BYN BYNHM beynehum aralarında between them
بالقسط ق س ط | GSŦ BELGSŦ bil-ḳisTi adaletle in justice,
وهم | VHM ve hum ve onlar and they
لا | LE (will) not
يظلمون ظ ل م | ƵLM YƵLMVN yuZlemūne haksızlığa uğratılmazlar (be) wronged.

10:54 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve şayet | şüphesiz | her | nefis | zulmeden | ne varsa | | yeryüzünde | fidye olarak verirdi | onu | ve açığa vururlar | pişmanlıklarını | zaman | gördükleri | azabı | ve hüküm verilir | aralarında | adaletle | ve onlar | | haksızlığa uğratılmazlar |

[] [] [KLL] [NFS] [ƵLM] [] [] [ERŽ] [FD̃Y] [] [SRR] [ND̃M] [] [REY] [AZ̃B] [GŽY] [BYN] [GSŦ] [] [] [ƵLM]
VLV ÊN LKL NFS ƵLMT ME FY ELÊRŽ LEFTD̃T BH VÊSRVE ELND̃EMT LME RÊVE ELAZ̃EB VGŽY BYNHM BELGSŦ VHM LE YƵLMVN

velev enne likulli nefsin Zelemet l-erDi lāftedet bihi ve eserrū n-nedāmete lemmā raevu l-ǎƶābe veḳuDiye beynehum bil-ḳisTi ve hum yuZlemūne
ولو أن لكل نفس ظلمت ما في الأرض لافتدت به وأسروا الندامة لما رأوا العذاب وقضي بينهم بالقسط وهم لا يظلمون

[] [] [ك ل ل] [ن ف س] [ظ ل م] [] [] [ا ر ض] [ف د ي] [] [س ر ر] [ن د م] [] [ر ا ي] [ع ذ ب] [ق ض ي] [ب ي ن] [ق س ط] [] [] [ظ ل م]

 » 10 / Yûnus  Suresi: 54
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولو | VLV velev ve şayet And if
Vav,Lam,Vav,
6,30,6,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
COND – conditional particle
الواو عاطفة
حرف شرط
أن | ÊN enne şüphesiz that
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب من اخوات «ان»
لكل ك ل ل | KLL LKL likulli her for every
Lam,Kef,Lam,
30,20,30,
P – prefixed preposition lām
N – genitive masculine noun
جار ومجرور
نفس ن ف س | NFS NFS nefsin nefis soul
Nun,Fe,Sin,
50,80,60,
N – genitive feminine singular indefinite noun
اسم مجرور
ظلمت ظ ل م | ƵLM ƵLMT Zelemet zulmeden (that) wronged,
Zı,Lam,Mim,Te,
900,30,40,400,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
فعل ماض
ما | ME ne varsa whatever
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
في | FY (is) in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
الأرض ا ر ض | ERŽ ELÊRŽ l-erDi yeryüzünde the earth,
Elif,Lam,,Re,Dad,
1,30,,200,800,
"N – genitive feminine noun → Earth"
اسم مجرور
لافتدت ف د ي | FD̃Y LEFTD̃T lāftedet fidye olarak verirdi it (would) seek to ransom
Lam,Elif,Fe,Te,Dal,Te,
30,1,80,400,4,400,
EMPH – emphatic prefix lām
V – 3rd person feminine singular (form VIII) perfect verb
اللام لام التوكيد
فعل ماض
به | BH bihi onu with it,
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
وأسروا س ر ر | SRR VÊSRVE ve eserrū ve açığa vururlar and they (will) confide
Vav,,Sin,Re,Vav,Elif,
6,,60,200,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الندامة ن د م | ND̃M ELND̃EMT n-nedāmete pişmanlıklarını the regret
Elif,Lam,Nun,Dal,Elif,Mim,Te merbuta,
1,30,50,4,1,40,400,
N – accusative feminine noun
اسم منصوب
لما | LME lemmā zaman when
Lam,Mim,Elif,
30,40,1,
T – time adverb
ظرف زمان
رأوا ر ا ي | REY RÊVE raevu gördükleri they see
Re,,Vav,Elif,
200,,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
العذاب ع ذ ب | AZ̃B ELAZ̃EB l-ǎƶābe azabı the punishment.
Elif,Lam,Ayn,Zel,Elif,Be,
1,30,70,700,1,2,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
وقضي ق ض ي | GŽY VGŽY veḳuDiye ve hüküm verilir But will be judged
Vav,Gaf,Dad,Ye,
6,100,800,10,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular passive perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض مبني للمجهول
بينهم ب ي ن | BYN BYNHM beynehum aralarında between them
Be,Ye,Nun,He,Mim,
2,10,50,5,40,
LOC – accusative location adverb
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
ظرف مكان منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
بالقسط ق س ط | GSŦ BELGSŦ bil-ḳisTi adaletle in justice,
Be,Elif,Lam,Gaf,Sin,Tı,
2,1,30,100,60,9,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine noun
جار ومجرور
وهم | VHM ve hum ve onlar and they
Vav,He,Mim,
6,5,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
الواو عاطفة
ضمير منفصل
لا | LE (will) not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يظلمون ظ ل م | ƵLM YƵLMVN yuZlemūne haksızlığa uğratılmazlar (be) wronged.
Ye,Zı,Lam,Mim,Vav,Nun,
10,900,30,40,6,50,
V – 3rd person masculine plural passive imperfect verb, jussive mood
PRON – subject pronoun
فعل مضارع مبني للمجهول مجزوم والواو ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَلَوْ: ve şayet | أَنَّ: şüphesiz | لِكُلِّ: her | نَفْسٍ: nefis | ظَلَمَتْ: zulmeden | مَا: ne varsa | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | لَافْتَدَتْ: fidye olarak verirdi | بِهِ: onu | وَأَسَرُّوا: ve açığa vururlar | النَّدَامَةَ: pişmanlıklarını | لَمَّا: zaman | رَأَوُا: gördükleri | الْعَذَابَ: azabı | وَقُضِيَ: ve hüküm verilir | بَيْنَهُمْ: aralarında | بِالْقِسْطِ: adaletle | وَهُمْ: ve onlar | لَا: | يُظْلَمُونَ: haksızlığa uğratılmazlar |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولو WLW ve şayet | أن ÊN şüphesiz | لكل LKL her | نفس NFS nefis | ظلمت ƵLMT zulmeden | ما ME ne varsa | في FY | الأرض ELÊRŽ yeryüzünde | لافتدت LEFTD̃T fidye olarak verirdi | به BH onu | وأسروا WÊSRWE ve açığa vururlar | الندامة ELND̃EMT pişmanlıklarını | لما LME zaman | رأوا RÊWE gördükleri | العذاب ELAZ̃EB azabı | وقضي WGŽY ve hüküm verilir | بينهم BYNHM aralarında | بالقسط BELGSŦ adaletle | وهم WHM ve onlar | لا LE | يظلمون YƵLMWN haksızlığa uğratılmazlar |
Kırık Meal (Okunuş) : |velev: ve şayet | enne: şüphesiz | likulli: her | nefsin: nefis | Zelemet: zulmeden | : ne varsa | : | l-erDi: yeryüzünde | lāftedet: fidye olarak verirdi | bihi: onu | ve eserrū: ve açığa vururlar | n-nedāmete: pişmanlıklarını | lemmā: zaman | raevu: gördükleri | l-ǎƶābe: azabı | veḳuDiye: ve hüküm verilir | beynehum: aralarında | bil-ḳisTi: adaletle | ve hum: ve onlar | : | yuZlemūne: haksızlığa uğratılmazlar |
Kırık Meal (Transcript) : |VLV: ve şayet | ÊN: şüphesiz | LKL: her | NFS: nefis | ƵLMT: zulmeden | ME: ne varsa | FY: | ELÊRŽ: yeryüzünde | LEFTD̃T: fidye olarak verirdi | BH: onu | VÊSRVE: ve açığa vururlar | ELND̃EMT: pişmanlıklarını | LME: zaman | RÊVE: gördükleri | ELAZ̃EB: azabı | VGŽY: ve hüküm verilir | BYNHM: aralarında | BELGSŦ: adaletle | VHM: ve onlar | LE: | YƵLMVN: haksızlığa uğratılmazlar |
Abdulbaki Gölpınarlı : Zulmeden kişi, yeryüzünde ne varsa hepsine sâhip olsaydı kurtulmak için hepsini de bağışlardı. Azâbı görünce nâdim olurlar ve aralarında adâletle hükmedilir. Zulüm görmez onlar.
Adem Uğur : (O zaman) zulmeden herkes yeryüzündeki bütün servete sahip olsa (azaptan kurtulmak için) elbette onu feda eder. Ve azabı gördükleri zaman için için yanarlar. Aralarında adaletle hükmolunur ve onlara zulmedilmez.
Ahmed Hulusi : (Kendine) zulmetmiş her nefs (bilinç), eğer yeryüzünde bulunan her şeye sahip olsaydı, elbette onu fidye olarak vermek isterdi! Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını göstermeye hâlleri kalmaz! Aralarında hak ettikleriyle hükmolunmuştur. . . Hak ettiklerinin dışında bir şey yaşamazlar!
Ahmet Tekin : Baskı zulüm işkence ile temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen, İslâm dini aleyhinde propaganda yapan herkes yeryüzündeki bütün servet ve imkâna sahip olsa, cezadan kurtulmak için elbette onu feda eder. Azâbı gördükleri zaman, için için pişmanlık duyacaklar. İşte böyle bir zamanda bile mü’minlerle kâfirler arasında hakları, mükâfatları ve cezalarının tesbiti ile ilgili âdil bir muhakeme yapılarak kararlar icra edilir. Onlara haksızlık da yapılmaz.
Ahmet Varol : Zulmeden her bir can, yeryüzünde olanların tümüne sahip olsaydı bunu fidye olarak verirdi. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını açığa vururlar. Aralarında adaletle hüküm verilir ve hiç bir haksızlığa uğratılmazlar.
Ali Bulaç : Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir.
Ali Fikri Yavuz : Küfre varmakla zulmeden her nefis, eğer bütün yeryüzündekine sahip olsaydı, azabı gördükleri vakit, hepsi pişmanlığı açığa vurarak kendini kurtarmak için onu mahakkak feda ederdi. Fakat kendilerine zulüm yapılmaksızın, aralarında adaletle (günahları kadar azabla) hüküm verilmesi takdir edilmiştir.
Bekir Sadak : Haksizlik etmis olan her kisi, yeryuzunde olan her seye sahip olsa, onu azabin fidyesi olarak verirdi. Azabi gorunce pismanlik gosterdiler. Haksizliga ugratilmadan aralarinda adaletle hukmolunmustur.
Celal Yıldırım : Eğer zulmeden her kişi, yeryüzündeki her şey kendisine ait olsaydı, onu kurtuluş akçesi olarak verirdi. Azabı gördükleri vakit hepsi de için için pişmanlık duydular. Aralarında adaletle hükmedilir ve onlar haksızlığa da uğratılmazlar.
Diyanet İşleri : (O gün) zulmetmiş olan herkes, eğer yeryüzündeki her şeye sahip olsa, kendini kurtarmak için onu fidye verir. Azabı gördüklerinde, için için derin bir pişmanlık duyarlar. Onlara zulmedilmeksizin aralarında adaletle hükmedilir.
Diyanet İşleri (eski) : Haksızlık etmiş olan her kişi, yeryüzünde olan her şeye sahip olsa, onu azabın fidyesi olarak verirdi. Azabı görünce pişmanlık gösterdiler. Haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmolunmuştur.
Diyanet Vakfi : (O zaman) zulmeden herkes yeryüzündeki bütün servete sahip olsa (azaptan kurtulmak için) elbette onu feda eder. Ve azabı gördükleri zaman için için yanarlar. Aralarında adaletle hükmolunur ve onlara zulmedilmez.
Edip Yüksel : Zulmetmiş bir can yeryüzündeki her şeye sahip olsa, onu fidye olarak vermek isteyecektir. Azabı gördüklerinde derin pişmanlık duyacaklar. Adaletle yargılanacaklar ve onlara zulmedilmeyecektir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Zulüm yapmış olan herkes, azabı görünce yeryüzündeki her şeyin sahibi olsa da, (o azaptan kurtulmak için) hepsini feda ederdi. Ve içten içe pişmanlık duyardı. Fakat aralarında adaletle hüküm verilir ve hiçbirine zulüm yapılmaz.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Zulmetmiş olan herkes bütün yeryüzüne malik olsaydı, azabı gördükleri zaman hepsi içten içe pişmanlık duyarak kendisini kurtarmak için onu feda ederdi; fakat aralarında hüküm adalet ile imza edilmiştir, hiçbirine zulmedilmez!
Elmalılı Hamdi Yazır : Zulmetmiş olan her nefis bütün Arzdakine malik olsa idi, azâbı gördükleri vakıt hepsi içten içe nedamet ederek kendini kurtarmak için onu fedâ ederdi, fakat beynlerinde kaza, adalet ile imza edilmiştir, hiç birine zulmedilmez
Fizilal-il Kuran : Kendisine zulmetmiş olan herkes, o gün yeryüzünün bütün servetine sahip olsa bunu (azaptan kurtulmak için) fidye olarak verirdi. Onlar azabı gördükleri zaman pişmanlıktan donakalırlar. Haklarında adalet uyarınca hüküm verilir, kendilerine haksızlık edilmez.
Gültekin Onan : Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir.
Hakkı Yılmaz : "Ve eğer ki, şirk koşmak sûretiyle yanlış; kendi zararlarına iş yapmış olan herkes yeryüzünde ne varsa kendisinin olsa onu feda ederdi/ kurtulmalık verirdi. Ve onlar, azabı görünce pişmanlık duyardı. Ve aralarında adalet kesinlikle gerçekleşecektir. Ve onlar, haksızlığa uğramazlar. "
Hasan Basri Çantay : Zulmeden herkes, eğer yerde bulunan (bütün) eşyâye mâlik olsaydı, (azâbdan kurtulmak için) onu behemehal feda ederdi. Onlar azabı görünce peşîmanlıklarını açıklarlar. (Ne çare ki) aralarında, kendilerine haksızlık yapılmaksızın, adaletle hüküm olunmuşdur.
Hayrat Neşriyat : Şübhesiz ki zulmeden (ve böylelikle cezâyı hak eden) her nefis yeryüzünde bulunan herşey, (kendisinin) olsaydı, (o azabdan kurtulmak için) onu kesinlikle fedâ ederdi. Ve azâbı gördüklerinde, için için pişmanlık duyarlar. Artık aralarında adâletle hüküm verilir ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.
İbni Kesir : Yeryüzünde bulunan her şey, nefsine zulmeden kimsenin olsaydı, onu fidye verirdi. Azabı gördükleri zaman içlerinde pişmanlık duyarlar. Halbuki onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmolunmuştur.
İskender Evrenosoğlu : Muhakkak ki; zulmeden her nefs, yeryüzünde ne varsa onun olsa, azabı gördüğü zaman pişmanlığını gizler ve mutlaka onu (onların hepsini) feda ederdi (verirdi). Ve onların arasında adaletle hükmedilmiştir. Ve onlara zulmedilmez.
Muhammed Esed : Haksızlık yapan herkes, dünyadaki her şey onun olsa, (o Gün) onu kurtulmak için fidye olarak verirdi. Ve (o zalimler kendilerini bekleyen) azabı görünce pişmanlıklarını gösterecek gücü (bile) kendilerinde bulamayacaklar. Yine de onlar hakkında adaletle yargıda bulunulacak; kendilerine zulmedilmeyecektir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Eğer zulmetmiş olan her şahıs için bütün yerde bulunanlar olsa idi elbette onları feda ederdi ve azabı gördükleri zaman için için nedâmette bulunmuş olurlar. Ve onların arasında adâletle hükmolunmuş olur ve onlar zulmolunmazlar.
Ömer Öngüt : Nefsine zulmeden herkes, yeryüzünde ne varsa kendisinin olsaydı, onu fedâ etmek isterdi. Azabı gördükleri zaman da pişmanlıklarını gizlemeye çalışırlar. Aralarında adaletle hükmolunur ve onlara zulmedilmez.
Şaban Piriş : Zulmetmiş herkes yeryüzündeki her şeyi fidye olarak vermek ister.. Azabı gördüklerinde pişmanlık duyarlar. Oysa onlara zulmedilmeden aralarında adaletle hükmedilmiştir.
Suat Yıldırım : Kendi nefsine zulmeden her kişi, dünyadaki bütün şeylere malik olsaydı bile, cezadan kurtulmak için hepsini fidye olarak verirdi. Onlar cezaları olan azabı görünce içten içe duydukları pişmanlığı açığa vururlar. Ne çare ki, kendilerine asla haksızlık edilmeksizin, aralarında adaletle hüküm verilmiştir.
Süleyman Ateş : (O zaman), kendisine zulmeden her kişi, yeryüzünde ne varsa hepsi kendisinin olsaydı (azâbdan kurtulmak için) onu fidye verirdi. Azâbı gördükleri zaman, içlerinde pişmanlık duyarlar, aralarında adâletle hükmedilir, asla haksızlığa uğratılmazlar.
Tefhim-ul Kuran : Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir.
Ümit Şimşek : Zulmetmiş olan herkes, o gün dünyada ne varsa fidye olarak vermek ister. Azabı gördüklerinde için için pişmanlık duyarlar. Sonra kimseye bir haksızlık yapılmadan, aralarında adaletle hükmedilir.
Yaşar Nuri Öztürk : Zulmetmiş her benlik, yeryüzündekiler kendinin olsa, kurtulmak için tümünü fidye verecektir. Azabı gördüklerinde pişmanlığı ta içlerinde duyarlar. Aralarında adaletle hükmedilmiştir. Asla zulme uğratılmazlar!


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}