» 10 / Yûnus  39:

Kuran Sırası: 10
İniş Sırası: 51
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109

 » 10 / Yûnus  Suresi: 39
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. بَلْ (BL) = bel : hayır
2. كَذَّبُوا (KZ̃BVE) = keƶƶebū : yalanladılar
3. بِمَا (BME) = bimā : şeyi
4. لَمْ (LM) = lem :
5. يُحِيطُوا (YḪYŦVE) = yuHīTū : kavrayamadıkları
6. بِعِلْمِهِ (BALMH) = biǐlmihi : ilmini
7. وَلَمَّا (VLME) = velemmā : ve
8. يَأْتِهِمْ (YÊTHM) = ye'tihim : kendilerine gelmeyen
9. تَأْوِيلُهُ (TÊVYLH) = te'vīluhu : yorumu
10. كَذَٰلِكَ (KZ̃LK) = keƶālike : böyle
11. كَذَّبَ (KZ̃B) = keƶƶebe : yalanlamışlardı
12. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseler de
13. مِنْ (MN) = min :
14. قَبْلِهِمْ (GBLHM) = ḳablihim : onlardan önceki(ler)
15. فَانْظُرْ (FENƵR) = fenZur : bir bak
16. كَيْفَ (KYF) = keyfe : nasıl
17. كَانَ (KEN) = kāne : olduğuna
18. عَاقِبَةُ (AEGBT) = ǎāḳibetu : sonlarının
19. الظَّالِمِينَ (ELƵELMYN) = Z-Zālimīne : zalimlerin
hayır | yalanladılar | şeyi | | kavrayamadıkları | ilmini | ve | kendilerine gelmeyen | yorumu | böyle | yalanlamışlardı | kimseler de | | onlardan önceki(ler) | bir bak | nasıl | olduğuna | sonlarının | zalimlerin |

[] [KZ̃B] [] [] [ḪVŦ] [ALM] [] [ETY] [EVL] [] [KZ̃B] [] [] [GBL] [NƵR] [KYF] [KVN] [AGB] [ƵLM]
BL KZ̃BVE BME LM YḪYŦVE BALMH VLME YÊTHM TÊVYLH KZ̃LK KZ̃B ELZ̃YN MN GBLHM FENƵR KYF KEN AEGBT ELƵELMYN

bel keƶƶebū bimā lem yuHīTū biǐlmihi velemmā ye'tihim te'vīluhu keƶālike keƶƶebe elleƶīne min ḳablihim fenZur keyfe kāne ǎāḳibetu Z-Zālimīne
بل كذبوا بما لم يحيطوا بعلمه ولما يأتهم تأويله كذلك كذب الذين من قبلهم فانظر كيف كان عاقبة الظالمين

 » 10 / Yûnus  Suresi: 39
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
بل | BL bel hayır Nay,
كذبوا ك ذ ب | KZ̃B KZ̃BVE keƶƶebū yalanladılar they denied
بما | BME bimā şeyi what
لم | LM lem not
يحيطوا ح و ط | ḪVŦ YḪYŦVE yuHīTū kavrayamadıkları they could encompass
بعلمه ع ل م | ALM BALMH biǐlmihi ilmini (of) its knowledge
ولما | VLME velemmā ve and not
يأتهم ا ت ي | ETY YÊTHM ye'tihim kendilerine gelmeyen has come (to) them
تأويله ا و ل | EVL TÊVYLH te'vīluhu yorumu its interpretation.
كذلك | KZ̃LK keƶālike böyle Thus
كذب ك ذ ب | KZ̃B KZ̃B keƶƶebe yalanlamışlardı denied
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler de those
من | MN min before them,
قبلهم ق ب ل | GBL GBLHM ḳablihim onlardan önceki(ler) before them,
فانظر ن ظ ر | NƵR FENƵR fenZur bir bak then see
كيف ك ي ف | KYF KYF keyfe nasıl how
كان ك و ن | KVN KEN kāne olduğuna was
عاقبة ع ق ب | AGB AEGBT ǎāḳibetu sonlarının (the) end
الظالمين ظ ل م | ƵLM ELƵELMYN Z-Zālimīne zalimlerin (of) the wrongdoers.

10:39 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

hayır | yalanladılar | şeyi | | kavrayamadıkları | ilmini | ve | kendilerine gelmeyen | yorumu | böyle | yalanlamışlardı | kimseler de | | onlardan önceki(ler) | bir bak | nasıl | olduğuna | sonlarının | zalimlerin |

[] [KZ̃B] [] [] [ḪVŦ] [ALM] [] [ETY] [EVL] [] [KZ̃B] [] [] [GBL] [NƵR] [KYF] [KVN] [AGB] [ƵLM]
BL KZ̃BVE BME LM YḪYŦVE BALMH VLME YÊTHM TÊVYLH KZ̃LK KZ̃B ELZ̃YN MN GBLHM FENƵR KYF KEN AEGBT ELƵELMYN

bel keƶƶebū bimā lem yuHīTū biǐlmihi velemmā ye'tihim te'vīluhu keƶālike keƶƶebe elleƶīne min ḳablihim fenZur keyfe kāne ǎāḳibetu Z-Zālimīne
بل كذبوا بما لم يحيطوا بعلمه ولما يأتهم تأويله كذلك كذب الذين من قبلهم فانظر كيف كان عاقبة الظالمين

[] [ك ذ ب] [] [] [ح و ط] [ع ل م] [] [ا ت ي] [ا و ل] [] [ك ذ ب] [] [] [ق ب ل] [ن ظ ر] [ك ي ف] [ك و ن] [ع ق ب] [ظ ل م]

 » 10 / Yûnus  Suresi: 39
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
بل | BL bel hayır Nay,
Be,Lam,
2,30,
RET – retraction particle
حرف اضراب
كذبوا ك ذ ب | KZ̃B KZ̃BVE keƶƶebū yalanladılar they denied
Kef,Zel,Be,Vav,Elif,
20,700,2,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بما | BME bimā şeyi what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
لم | LM lem not
Lam,Mim,
30,40,
NEG – negative particle
حرف نفي
يحيطوا ح و ط | ḪVŦ YḪYŦVE yuHīTū kavrayamadıkları they could encompass
Ye,Ha,Ye,Tı,Vav,Elif,
10,8,10,9,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) imperfect verb, jussive mood
PRON – subject pronoun
فعل مضارع مجزوم والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بعلمه ع ل م | ALM BALMH biǐlmihi ilmini (of) its knowledge
Be,Ayn,Lam,Mim,He,
2,70,30,40,5,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
جار ومجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ولما | VLME velemmā ve and not
Vav,Lam,Mim,Elif,
6,30,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
يأتهم ا ت ي | ETY YÊTHM ye'tihim kendilerine gelmeyen has come (to) them
Ye,,Te,He,Mim,
10,,400,5,40,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb, jussive mood
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع مجزوم و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
تأويله ا و ل | EVL TÊVYLH te'vīluhu yorumu its interpretation.
Te,,Vav,Ye,Lam,He,
400,,6,10,30,5,
N – nominative masculine (form II) verbal noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم مرفوع والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
كذلك | KZ̃LK keƶālike böyle Thus
Kef,Zel,Lam,Kef,
20,700,30,20,
P – prefixed preposition ka
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
جار ومجرور
كذب ك ذ ب | KZ̃B KZ̃B keƶƶebe yalanlamışlardı denied
Kef,Zel,Be,
20,700,2,
V – 3rd person masculine singular (form II) perfect verb
فعل ماض
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler de those
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
من | MN min before them,
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
قبلهم ق ب ل | GBL GBLHM ḳablihim onlardan önceki(ler) before them,
Gaf,Be,Lam,He,Mim,
100,2,30,5,40,
N – genitive noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فانظر ن ظ ر | NƵR FENƵR fenZur bir bak then see
Fe,Elif,Nun,Zı,Re,
80,1,50,900,200,
REM – prefixed resumption particle
V – 2nd person masculine singular imperative verb
الفاء استئنافية
فعل أمر
كيف ك ي ف | KYF KYF keyfe nasıl how
Kef,Ye,Fe,
20,10,80,
INTG – interrogative noun
اسم استفهام
كان ك و ن | KVN KEN kāne olduğuna was
Kef,Elif,Nun,
20,1,50,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
عاقبة ع ق ب | AGB AEGBT ǎāḳibetu sonlarının (the) end
Ayn,Elif,Gaf,Be,Te merbuta,
70,1,100,2,400,
N – nominative feminine noun
اسم مرفوع
الظالمين ظ ل م | ƵLM ELƵELMYN Z-Zālimīne zalimlerin (of) the wrongdoers.
Elif,Lam,Zı,Elif,Lam,Mim,Ye,Nun,
1,30,900,1,30,40,10,50,
N – genitive masculine plural active participle
اسم مجرور
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |بَلْ: hayır | كَذَّبُوا: yalanladılar | بِمَا: şeyi | لَمْ: | يُحِيطُوا: kavrayamadıkları | بِعِلْمِهِ: ilmini | وَلَمَّا: ve | يَأْتِهِمْ: kendilerine gelmeyen | تَأْوِيلُهُ: yorumu | كَذَٰلِكَ: böyle | كَذَّبَ: yalanlamışlardı | الَّذِينَ: kimseler de | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: onlardan önceki(ler) | فَانْظُرْ: bir bak | كَيْفَ: nasıl | كَانَ: olduğuna | عَاقِبَةُ: sonlarının | الظَّالِمِينَ: zalimlerin |
Kırık Meal (Harekesiz) : |بل BL hayır | كذبوا KZ̃BWE yalanladılar | بما BME şeyi | لم LM | يحيطوا YḪYŦWE kavrayamadıkları | بعلمه BALMH ilmini | ولما WLME ve | يأتهم YÊTHM kendilerine gelmeyen | تأويله TÊWYLH yorumu | كذلك KZ̃LK böyle | كذب KZ̃B yalanlamışlardı | الذين ELZ̃YN kimseler de | من MN | قبلهم GBLHM onlardan önceki(ler) | فانظر FENƵR bir bak | كيف KYF nasıl | كان KEN olduğuna | عاقبة AEGBT sonlarının | الظالمين ELƵELMYN zalimlerin |
Kırık Meal (Okunuş) : |bel: hayır | keƶƶebū: yalanladılar | bimā: şeyi | lem: | yuHīTū: kavrayamadıkları | biǐlmihi: ilmini | velemmā: ve | ye'tihim: kendilerine gelmeyen | te'vīluhu: yorumu | keƶālike: böyle | keƶƶebe: yalanlamışlardı | elleƶīne: kimseler de | min: | ḳablihim: onlardan önceki(ler) | fenZur: bir bak | keyfe: nasıl | kāne: olduğuna | ǎāḳibetu: sonlarının | Z-Zālimīne: zalimlerin |
Kırık Meal (Transcript) : |BL: hayır | KZ̃BVE: yalanladılar | BME: şeyi | LM: | YḪYŦVE: kavrayamadıkları | BALMH: ilmini | VLME: ve | YÊTHM: kendilerine gelmeyen | TÊVYLH: yorumu | KZ̃LK: böyle | KZ̃B: yalanlamışlardı | ELZ̃YN: kimseler de | MN: | GBLHM: onlardan önceki(ler) | FENƵR: bir bak | KYF: nasıl | KEN: olduğuna | AEGBT: sonlarının | ELƵELMYN: zalimlerin |
Abdulbaki Gölpınarlı : Hayır, onlar bilgileriyle kavrayamadıkları ve henüz zuhûr etmeyen vaitleri yalanladılar. Tıpkı bunun gibi evvelce gelip geçen ümmetler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Bak da gör, zulmedenlerin sonları neye varmış, nice olmuş.
Adem Uğur : Bilakis, onlar ilmini kavrayamadıkları ve yorumu kendilerine asla gelmemiş olan (Kur'an'ı) yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Şimdi bak, zalimlerin sonu nasıl oldu!
Ahmed Hulusi : Hayır! İlmini ihâta etmedikleri ve ne olduğu hakkındaki bilgisi henüz kendilerine açılmamış bir şeyi yalanladılar. . . Onlardan öncekiler de böyle yalanladılar! Zulmedenlerin sonu nasıl oldu bir bak!
Ahmet Tekin : Aslında onlar, mâhiyetini, içindeki bilgileri, getirdiği ilâhî düzeni kavrayamadıkları, bildirdiği hususlar da o an önlerinde gerçekleşmediği, sonuçlarını hemen görmedikleri için Kur’ân’ı yalanladılar. Onlardan öncekiler de kutsal kitapları, peygamberleri böyle yalanlamışlardı. Şimdi ibret nazarıyla bak, incele, inkâr ile isyan ile, baskı, zulüm, işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen, aleyhte propaganda yapan zâlimlerin sonu nasıl oldu?
Ahmet Varol : Hayır, onlar ilmini kavrayamadıkları ve kendilerine henüz yorumu gelmemiş şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonlarının nasıl olduğuna bir bak!
Ali Bulaç : Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulmedenlerin nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak.
Ali Fikri Yavuz : Hayır, o kâfirler, ilmini kavrayamadıkları Kur’an’ı yalanladılar ve kendilerine, hakikat ve inceliği hakkında bir anlayış da gelmedi. Onlardan önce gelen ümmetler de Peygamberlerini, işte böyle yalanlamışlardı. Amma bak, zalimlerin âkibeti nasıl oldu!...
Bekir Sadak : Onlar, ilmini kavrayamadiklari ve henuz yorumu da kendilerine bildirilmemis olan seyi yalanladilar. Onlardan oncekiler de boylece yalanlamislardi. Zalimlerin sonunun nasil olduguna bir bak.
Celal Yıldırım : Hayır, onlar ilmini kavrayamadıkları ve henüz yorumu da kendilerine gelip ulaşmıyan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Bir bak, zâlimlerin sonu ne oldu ?
Diyanet İşleri : Hayır öyle değil. Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve kendilerine yorumu gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de (peygamberleri ve onlara indirilen kitapları) böyle yalanlamışlardı. Bak, o zalimlerin sonu nasıl oldu.
Diyanet İşleri (eski) : Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve henüz yorumu da kendilerine bildirilmemiş olan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böylece yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.
Diyanet Vakfi : Bilakis, onlar hakkıyla bilmedikleri ve bildirdikleri kendilerine (vakıa olarak) gelmemiş Kur’an’ı yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Şimdi bak, zalimlerin sonu nasıl oldu!
Edip Yüksel : Hayır, onlar bilgisini kavramadan ve asıl anlamına ulaşmadan onu yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de böyle yalanladı. Zalimlerin sonuna dikkatle bak.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Hayır. Onlar bilgileriyle kavrayamadıkları, te'vili de kendilerine hiç gelmemiş olan bir şeyi yalan saydılar. Bunlardan önce gelip geçenler de yine böyle inkâr etmişlerdi, amma bak zalimlerin akıbeti nasıl oldu.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Hayır, onlar anlamını kavrayamadıkları ve yorumu kendilerine hiç gelmemiş olan birşeye yalan dediler; bunlardan önce gelip geçenler de böyle yalanlamışlardı; ancak bak zalimlerin sonu nasıl oldu!
Elmalılı Hamdi Yazır : Hayır onlar, ılmini ihata etmedikleri ve te'vili kendilerine hiç gelmemiş olan bir şey'i tekzib ettiler, bunlardan evvel geçenler de böyle tekzib etmişlerdi amma bak zâlimlerin akıbeti nasıl oldu?
Fizilal-il Kuran : Tersine onlar bilgisini kavrayamadıkları ve henüz açıklamasına da muhatap olmadıkları bir mesajı yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlanmışlardı. Gör bakalım, o zalimlerin sonu nice oldu?
Gültekin Onan : Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine henüz tevili gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulmedenlerin nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak.
Hakkı Yılmaz : "Tam tersine, onlar bilgisini kavrayamadıkları ve ilk olarak ortaya çıkması kendilerine henüz gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Bunlardan önceki kişiler, böyle yalanlamışlardı. İşte bak şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanların âkıbeti nasıl olmuştur. "
Hasan Basri Çantay : Hayır, onlar ilmini kavrayamadıkları şey'i yalan saydılar. Kendilerine te'vîli (hakkında bir idrâk) gelmedi. Onlardan evvelki (ümmetler) de (peygamberlerini) böyle tekzîb etdiler işte. Bak, o zaalimlerin sonucu nice olmuşdur!
Hayrat Neşriyat : Bil'akis (onlar) ilmini kavrayamadıkları ve te’vîli (ma'nâsı) henüz kendilerine gelmemiş olan bir şeyi (Kur’ân’ı daha anlamadan) yalanladılar. Onlardan öncekiler de(peygamberlerini ve kendilerine gönderilen kitabları) böyle yalanlamıştı ama, bak zâlimlerin âkıbeti nasıl oldu!
İbni Kesir : Hayır, onlar bilgisini kavrayamadıkları, yorumu kendilerine gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.
İskender Evrenosoğlu : Hayır onlara tevîl gelmedikçe (gelmediği için) ilmini kavrayamadıkları şeyi yalanladılar. Bunun gibi ondan öncekiler de yalanladılar. Artık bak, zalimlerin akıbeti (sonu) nasıl oldu.
Muhammed Esed : Hayır hayır, aslında onlar özünü, hikmetini kavrayamadıkları ve önceden kendilerine açıklanmamış her şeyi yalanlamaya eğilimliler. Onlardan önce gelip geçenler de işte böyle gerçeği yalanlamaya yeltenmişlerdi. (Gerçeği görmek istiyorsan) zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Ömer Nasuhi Bilmen : Hayır. Onlar ilmini ihata edemedikleri ve daha te'vili kendilerine gelmemiş olan bir şeyi tekzîp ettiler. Onlardan evvelkiler de böylece tekzîpte bulunmuşlardı. Artık bak ki zalimlerin akibeti nasıl olmuştur.
Ömer Öngüt : Hayır! Onlar ilmini kavrayamadıkları ve henüz te'vili kendilerine gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanlamışlardı. Bak! Zâlimlerin sonu nasıl oldu?
Şaban Piriş : Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve henüz açıklaması onlara gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Suat Yıldırım : Hayır! Onlar, hakkında etraflı bir bilgi edinmeden ve henüz yorumuna tam vakıf olmadan, bu Kur’ân’ı, çarçabuk yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de böyle yalan saymışlardı. Bak ve zalimlerin sonunun nasıl olduğunu anla!
Süleyman Ateş : Hayır, bilgisini kavrayamadıkları, sonucu henüz başlarına gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Bak, o zâlimlerin sonu nice oldu?
Tefhim-ul Kuran : Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine de henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulme sapanların nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak.
Ümit Şimşek : Aslında onlar, ilmini kavrayamadıkları ve henüz başlarına gelmemiş olan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı; sonra, bak, o zalimlerin sonu ne oldu.
Yaşar Nuri Öztürk : Hayır, düşündükleri gibi değil. Onlar, ilmini kuşatamadıkları ve yorumu kendilerine hiç gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamıştı. Bak da gör nasıl olmuştur zalimlerin sonu!


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}