» 6 / En’âm  Suresi:

Kuran Sırası: 6
İniş Sırası: 55

Kırık Meal (Arapça) Meali
|الْحَمْدُ: hamdolsun | لِلَّهِ: o Allah'a | الَّذِي: ki | خَلَقَ: yarattı | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضَ: ve yeri | وَجَعَلَ: ve var etti | الظُّلُمَاتِ: karanlıkları | وَالنُّورَ: ve aydınlığı | ثُمَّ: yine de | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | بِرَبِّهِمْ: Rablerine | يَعْدِلُونَ: eşler tutuyorlar | (6:1)
|هُوَ: O | الَّذِي: ki | خَلَقَكُمْ: sizi yaratıp | مِنْ: -dan | طِينٍ: çamur- | ثُمَّ: sonra | قَضَىٰ: koymuştur | أَجَلًا: bir süre | وَأَجَلٌ: ve bir süre | مُسَمًّى: belirli | عِنْدَهُ: kendi katından | ثُمَّ: böyle iken | أَنْتُمْ: siz hala | تَمْتَرُونَ: kuşkulanıyorsunuz | (6:2)
|وَهُوَ: ve O | اللَّهُ: (tek) Allah'tır | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerde de | وَفِي: ve | الْأَرْضِ: yerde | يَعْلَمُ: bilir | سِرَّكُمْ: sizin gizlinizi | وَجَهْرَكُمْ: ve açığınızı | وَيَعْلَمُ: ve bilir | مَا: ne | تَكْسِبُونَ: kazandığınızı | (6:3)
|وَمَا: | تَأْتِيهِمْ: onlara gelmez | مِنْ: hiçbir | ايَةٍ: ayet | مِنْ: -inden | ايَاتِ: ayetler- | رَبِّهِمْ: Rablerinin | إِلَّا: asla | كَانُوا: olmasınlar | عَنْهَا: ondan | مُعْرِضِينَ: yüz çeviriyor | (6:4)
|فَقَدْ: işte elbette | كَذَّبُوا: yalanladılar | بِالْحَقِّ: hakkı | لَمَّا: ne zaman ki | جَاءَهُمْ: kendilerine geldi | فَسَوْفَ: fakat yakında | يَأْتِيهِمْ: kendilerine gelecektir | أَنْبَاءُ: haberleri | مَا: şeyin | كَانُوا: | بِهِ: onunla | يَسْتَهْزِئُونَ: alay ettikleri | (6:5)
|أَلَمْ: | يَرَوْا: görmediler mi | كَمْ: nicesini | أَهْلَكْنَا: yok ettik | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: onlardan önce | مِنْ: -den | قَرْنٍ: nesiller- | مَكَّنَّاهُمْ: onlara imkanlar vermiştik | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | مَا: ne varsa | لَمْ: | نُمَكِّنْ: vermediğimiz imkanları | لَكُمْ: size | وَأَرْسَلْنَا: ve boşaltmıştık | السَّمَاءَ: göğü de | عَلَيْهِمْ: üzerlerine | مِدْرَارًا: bol bol | وَجَعَلْنَا: ve kılmıştık | الْأَنْهَارَ: ırmakları | تَجْرِي: akar | مِنْ: | تَحْتِهِمْ: (ayaklarının) altından | فَأَهْلَكْنَاهُمْ: fakat onları helak ettik | بِذُنُوبِهِمْ: günahlarından ötürü | وَأَنْشَأْنَا: ve yarattık | مِنْ: | بَعْدِهِمْ: onların ardından | قَرْنًا: bir nesil | اخَرِينَ: başka | (6:6)
|وَلَوْ: ve eğer | نَزَّلْنَا: indirmiş olsaydık | عَلَيْكَ: sana | كِتَابًا: bir Kitap | فِي: | قِرْطَاسٍ: kağıt üzerine yazılı | فَلَمَسُوهُ: onu tutsalardı | بِأَيْدِيهِمْ: elleriyle | لَقَالَ: yine derlerdi | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | إِنْ: | هَٰذَا: bu | إِلَّا: ancak | سِحْرٌ: bir büyüdür | مُبِينٌ: apaçık | (6:7)
|وَقَالُوا: ve dediler | لَوْلَا: değil miydi? | أُنْزِلَ: indirilmeli | عَلَيْهِ: O'na | مَلَكٌ: bir melek | وَلَوْ: ve eğer | أَنْزَلْنَا: indirseydik | مَلَكًا: bir melek | لَقُضِيَ: bitirilmiş olurdu | الْأَمْرُ: | ثُمَّ: artık | لَا: | يُنْظَرُونَ: hiç göz açtırılmazdı | (6:8)
|وَلَوْ: ve eğer | جَعَلْنَاهُ: onu yapsaydık | مَلَكًا: melek | لَجَعَلْنَاهُ: yine yapardık | رَجُلًا: bir adam (şeklinde) | وَلَلَبَسْنَا: ve yine düşürürdük | عَلَيْهِمْ: onları | مَا: | يَلْبِسُونَ: düştükleri kuşkuya | (6:9)
|وَلَقَدِ: ve muhakkak | اسْتُهْزِئَ: alay edilmişti | بِرُسُلٍ: peygamberlerle | مِنْ: | قَبْلِكَ: senden önce de | فَحَاقَ: fakat kuşatıverdi | بِالَّذِينَ: kimseleri | سَخِرُوا: alay edenleri | مِنْهُمْ: onlarla | مَا: şey | كَانُوا: | بِهِ: onunla | يَسْتَهْزِئُونَ: alay ettikleri | (6:10)
|قُلْ: de ki | سِيرُوا: dolaşın | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | ثُمَّ: sonra | انْظُرُوا: görün | كَيْفَ: nasıl | كَانَ: olmuş | عَاقِبَةُ: sonu | الْمُكَذِّبِينَ: yalanlayanların | (6:11)
|قُلْ: de ki | لِمَنْ: kimindir? | مَا: olanlar | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَالْأَرْضِ: ve yerde | قُلْ: de ki | لِلَّهِ: Allah'ındır | كَتَبَ: O yazmıştır | عَلَىٰ: üstüne | نَفْسِهِ: kendi | الرَّحْمَةَ: rahmet etmeyi | لَيَجْمَعَنَّكُمْ: sizi elbette toplayacaktır | إِلَىٰ: | يَوْمِ: gününde | الْقِيَامَةِ: kıyamet | لَا: | رَيْبَ: şüphe olmayan | فِيهِ: varlığında | الَّذِينَ: ama kimseler | خَسِرُوا: ziyana sokan(lar) | أَنْفُسَهُمْ: kendilerini | فَهُمْ: onlar | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmazlar | (6:12)
|وَلَهُ: ve onlar | مَا: her şey | سَكَنَ: barınan | فِي: | اللَّيْلِ: gecede | وَالنَّهَارِ: ve gündüzde | وَهُوَ: e O | السَّمِيعُ: işitendir | الْعَلِيمُ: bilendir | (6:13)
|قُلْ: de ki | أَغَيْرَ: başkasını mı? | اللَّهِ: Allah'tan | أَتَّخِذُ: edineyim | وَلِيًّا: dost | فَاطِرِ: yoktan var eden | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضِ: ve yeri | وَهُوَ: ve kendisi | يُطْعِمُ: besleyen | وَلَا: | يُطْعَمُ: fakat beslenmeyen | قُلْ: de ki | إِنِّي: bana | أُمِرْتُ: emrerdildi | أَنْ: | أَكُونَ: olmam | أَوَّلَ: ilki | مَنْ: olanların | أَسْلَمَ: İslam | وَلَا: ve sakın | تَكُونَنَّ: olma | مِنَ: | الْمُشْرِكِينَ: ortak koşanlardan | (6:14)
|قُلْ: de ki | إِنِّي: şüphesiz ben | أَخَافُ: korkarım | إِنْ: eğer | عَصَيْتُ: isyan edersem | رَبِّي: Rabbime | عَذَابَ: azabından | يَوْمٍ: bir günün | عَظِيمٍ: büyük | (6:15)
|مَنْ: kim | يُصْرَفْ: çevrilip savılırsa | عَنْهُ: ondan (azabdan) | يَوْمَئِذٍ: o gün | فَقَدْ: gerçekten | رَحِمَهُ: (Allah) ona acımıştır | وَذَٰلِكَ: işte budur | الْفَوْزُ: başarı | الْمُبِينُ: apaçık | (6:16)
|وَإِنْ: ve eğer | يَمْسَسْكَ: sana dokundursa | اللَّهُ: Allah | بِضُرٍّ: bir zarar | فَلَا: yoktur | كَاشِفَ: açacak | لَهُ: onu | إِلَّا: başka | هُوَ: kendisinden | وَإِنْ: ve eğer | يَمْسَسْكَ: sana dokundursa | بِخَيْرٍ: bir hayır | فَهُوَ: kuşkusuz O | عَلَىٰ: | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyi | قَدِيرٌ: yapabilendir | (6:17)
|وَهُوَ: ve O | الْقَاهِرُ: tam hakimdir | فَوْقَ: üstünde | عِبَادِهِ: kullarının | وَهُوَ: ve O | الْحَكِيمُ: herşeyi yerli yerince yapan | الْخَبِيرُ: haber alandır | (6:18)
|قُلْ: de ki | أَيُّ: hangi | شَيْءٍ: şey | أَكْبَرُ: daha büyüktür | شَهَادَةً: şahidlik bakımından | قُلِ: de ki | اللَّهُ: Allah | شَهِيدٌ: şahiddir | بَيْنِي: benimle | وَبَيْنَكُمْ: sizin aranızda | وَأُوحِيَ: ve vahyolundu | إِلَيَّ: bana | هَٰذَا: bu | الْقُرْانُ: Kur'an | لِأُنْذِرَكُمْ: sizi uyarayım | بِهِ: onunla | وَمَنْ: ve herkesi | بَلَغَ: ulaştığı | أَئِنَّكُمْ: siz | لَتَشْهَدُونَ: şahidlik ediyor musunuz? | أَنَّ: gerçekten | مَعَ: ile beraber | اللَّهِ: Allah | الِهَةً: tanrılar olduğuna | أُخْرَىٰ: başka | قُلْ: de ki | لَا: | أَشْهَدُ: ben şahidlik etmem | قُلْ: de ki | إِنَّمَا: ancak | هُوَ: O | إِلَٰهٌ: Tanrıdır | وَاحِدٌ: tek bir | وَإِنَّنِي: şüphesiz ben | بَرِيءٌ: uzağım | مِمَّا: şeylerden | تُشْرِكُونَ: sizin ortak koştuğunuz | (6:19)
|الَّذِينَ: kendilerine | اتَيْنَاهُمُ: verdiklerimiz | الْكِتَابَ: Kitap | يَعْرِفُونَهُ: onu tanırlar | كَمَا: gibi | يَعْرِفُونَ: tanıdıkları | أَبْنَاءَهُمُ: oğullarını | الَّذِينَ: kimseler | خَسِرُوا: ziyana sokan(lar) | أَنْفُسَهُمْ: kendilerini | فَهُمْ: onlar | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmazlar | (6:20)
|وَمَنْ: ve kim olabilir? | أَظْلَمُ: daha zalim | مِمَّنِ: edenlerden | افْتَرَىٰ: iftira | عَلَى: karşı | اللَّهِ: Allah'a | كَذِبًا: yalanı | أَوْ: ya da | كَذَّبَ: yalanlayandan | بِايَاتِهِ: O'nun ayetlerini | إِنَّهُ: şüphesiz | لَا: | يُفْلِحُ: kurtuluş yüzü görmezler | الظَّالِمُونَ: zalimler | (6:21)
|وَيَوْمَ: ve gün | نَحْشُرُهُمْ: topladığımız | جَمِيعًا: hepsini | ثُمَّ: sonra | نَقُولُ: dediğimiz | لِلَّذِينَ: kimselere | أَشْرَكُوا: ortak koşan(lara) | أَيْنَ: hani nerede? | شُرَكَاؤُكُمُ: ortaklarınız | الَّذِينَ: kimseler | كُنْتُمْ: olduğunuz | تَزْعُمُونَ: zannetmekte | (6:22)
|ثُمَّ: sonra | لَمْ: | تَكُنْ: kalmadığı | فِتْنَتُهُمْ: onların çareleri | إِلَّا: başka | أَنْ: | قَالُوا: demelerinden | وَاللَّهِ: Allah'a andolsun ki | رَبِّنَا: Rabbimiz | مَا: | كُنَّا: biz değildik | مُشْرِكِينَ: ortak koşanlar | (6:23)
|انْظُرْ: bak | كَيْفَ: nasıl | كَذَبُوا: yalan söylediler | عَلَىٰ: karşı | أَنْفُسِهِمْ: kendilerine | وَضَلَّ: ve sapıp gitti | عَنْهُمْ: kendilerinden | مَا: şeyler | كَانُوا: oldukları | يَفْتَرُونَ: uydurduruyor(lar) | (6:24)
|وَمِنْهُمْ: içlerinden vardır | مَنْ: kimseler | يَسْتَمِعُ: dinleyen | إِلَيْكَ: seni | وَجَعَلْنَا: fakat biz koyduk | عَلَىٰ: üstüne | قُلُوبِهِمْ: kalblerinin | أَكِنَّةً: perdeler | أَنْ: | يَفْقَهُوهُ: onu anlamalarına engel | وَفِي: ve içine | اذَانِهِمْ: kulaklarının | وَقْرًا: ağırlık | وَإِنْ: ve eğer | يَرَوْا: görseler de | كُلَّ: her | ايَةٍ: mu'cizeyi | لَا: asla | يُؤْمِنُوا: inanmazlar | بِهَا: ona | حَتَّىٰ: hatta | إِذَا: zaman | جَاءُوكَ: sana geldikleri | يُجَادِلُونَكَ: seninle tartışırlar | يَقُولُ: derler | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | إِنْ: | هَٰذَا: bu | إِلَّا: başka değildir | أَسَاطِيرُ: masallarından | الْأَوَّلِينَ: eskilerin | (6:25)
|وَهُمْ: ve onlar | يَنْهَوْنَ: hem menederler | عَنْهُ: ondan | وَيَنْأَوْنَ: hem de uzak dururlar | عَنْهُ: ondan | وَإِنْ: ve böylece | يُهْلِكُونَ: mahvediyorlar | إِلَّا: yalnız | أَنْفُسَهُمْ: kendilerini | وَمَا: değiller | يَشْعُرُونَ: farkında | (6:26)
|وَلَوْ: ve eğer | تَرَىٰ: bir görsen | إِذْ: iken | وُقِفُوا: durdurulmuş | عَلَى: başında | النَّارِ: ateşin | فَقَالُوا: dediklerini | يَا: EY/HEY/AH | لَيْتَنِي: keşke ben | نُرَدُّ: geri döndürülseydik | وَلَا: ve | نُكَذِّبَ: yalanlamasaydık | بِايَاتِ: ayetlerini | رَبِّنَا: Rabbimizin | وَنَكُونَ: ve olsaydık | مِنَ: -dan | الْمُؤْمِنِينَ: inananlar- | (6:27)
|بَلْ: hayır | بَدَا: göründü | لَهُمْ: onlara | مَا: | كَانُوا: oldukları | يُخْفُونَ: gizlemekte | مِنْ: | قَبْلُ: daha önce | وَلَوْ: eğer | رُدُّوا: geri gönderilselerdi | لَعَادُوا: yine dönerlerdi | لِمَا: şeye | نُهُوا: men'olundukları | عَنْهُ: kendinden | وَإِنَّهُمْ: çünkü onlar | لَكَاذِبُونَ: yalancılardır | (6:28)
|وَقَالُوا: dediler ki | إِنْ: | هِيَ: onlar | إِلَّا: başka yoktur | حَيَاتُنَا: hayatımızdan | الدُّنْيَا: dünya | وَمَا: ve değiliz | نَحْنُ: biz | بِمَبْعُوثِينَ: diriltilecek | (6:29)
|وَلَوْ: ve eğer | تَرَىٰ: (onları) bir görsen | إِذْ: iken | وُقِفُوا: durdurulmuş | عَلَىٰ: huzurunda | رَبِّهِمْ: Rablerinin | قَالَ: dedi | أَلَيْسَ: değil miymiş? | هَٰذَا: bu | بِالْحَقِّ: gerçek | قَالُوا: dediler ki | بَلَىٰ: evet gerçektir | وَرَبِّنَا: Rabbimiz hakkı için | قَالَ: dedi | فَذُوقُوا: öyle ise tadın | الْعَذَابَ: azabı | بِمَا: dolayı | كُنْتُمْ: ettiğinizden | تَكْفُرُونَ: inkar | (6:30)
|قَدْ: gerçekten | خَسِرَ: ziyana uğradı(lar) | الَّذِينَ: kimseler | كَذَّبُوا: yalanlayan(lar) | بِلِقَاءِ: huzuruna çıkmayı | اللَّهِ: Allah'ın | حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: zaman | جَاءَتْهُمُ: kendilerine geldiği | السَّاعَةُ: o sa'at | بَغْتَةً: ansızın | قَالُوا: dediler | يَا: EY/HEY/AH | حَسْرَتَنَا: Pişmanız | عَلَىٰ: dolayı | مَا: | فَرَّطْنَا: kusurlarımızdan | فِيهَا: orada | وَهُمْ: ve onlar | يَحْمِلُونَ: yüklenecekler | أَوْزَارَهُمْ: günahlarını | عَلَىٰ: | ظُهُورِهِمْ: sırtlarına | أَلَا: bakın | سَاءَ: ne kötü | مَا: şeyler | يَزِرُونَ: yüklenip taşıyorlar | (6:31)
|وَمَا: ve değildir | الْحَيَاةُ: hayatı | الدُّنْيَا: dünya | إِلَّا: başka bir şey | لَعِبٌ: bir oyundan | وَلَهْوٌ: ve eğlenceden | وَلَلدَّارُ: ve yurdu | الْاخِرَةُ: ahiret | خَيْرٌ: daha iyidir | لِلَّذِينَ: kimseler için | يَتَّقُونَ: korunan(lar) | أَفَلَا: | تَعْقِلُونَ: düşünmüyor musunuz? | (6:32)
|قَدْ: muhakkak | نَعْلَمُ: biliyoruz | إِنَّهُ: şüphesiz | لَيَحْزُنُكَ: seni üzüyor | الَّذِي: şeyler | يَقُولُونَ: onların dedikleri | فَإِنَّهُمْ: gerçekte onlar | لَا: | يُكَذِّبُونَكَ: seni yalanlamıyorlar | وَلَٰكِنَّ: fakat | الظَّالِمِينَ: o zalimler | بِايَاتِ: ayetlerini | اللَّهِ: Allah'ın | يَجْحَدُونَ: yalanlıyorlar | (6:33)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | كُذِّبَتْ: yalanlanmıştı | رُسُلٌ: elçiler | مِنْ: | قَبْلِكَ: senden önce de | فَصَبَرُوا: sabrettiler | عَلَىٰ: karşı | مَا: | كُذِّبُوا: yalanlanmalarına | وَأُوذُوا: ve eziyet edilmelerine | حَتَّىٰ: nihayet | أَتَاهُمْ: onlara yetişti | نَصْرُنَا: yardımımız | وَلَا: yoktur | مُبَدِّلَ: değiştirebilecek | لِكَلِمَاتِ: kelimelerini | اللَّهِ: Allah'ın | وَلَقَدْ: andolsun | جَاءَكَ: sana da gelmiştir | مِنْ: -inden | نَبَإِ: haber- | الْمُرْسَلِينَ: elçilerin | (6:34)
|وَإِنْ: ve eğer | كَانَ: | كَبُرَ: ağır geldiyse | عَلَيْكَ: sana | إِعْرَاضُهُمْ: onların yüz çevirmesi | فَإِنِ: haydi | اسْتَطَعْتَ: yapabilirsen | أَنْ: | تَبْتَغِيَ: ara ki | نَفَقًا: bir delik | فِي: içine | الْأَرْضِ: yerin | أَوْ: ya da | سُلَّمًا: bir merdiven | فِي: | السَّمَاءِ: göğe | فَتَأْتِيَهُمْ: onlara getiresin | بِايَةٍ: bir mu'cize | وَلَوْ: şayet | شَاءَ: dileseydi | اللَّهُ: Allah | لَجَمَعَهُمْ: elbette onları toplardı | عَلَى: üzerinde | الْهُدَىٰ: hidayet | فَلَا: | تَكُونَنَّ: o halde olma | مِنَ: -den | الْجَاهِلِينَ: cahiller- | (6:35)
|إِنَّمَا: ancak | يَسْتَجِيبُ: icabet eder | الَّذِينَ: kimseler | يَسْمَعُونَ: işiten(ler) | وَالْمَوْتَىٰ: ölülere gelince | يَبْعَثُهُمُ: onları diriltir | اللَّهُ: Allah | ثُمَّ: sonra | إِلَيْهِ: O'na | يُرْجَعُونَ: döndürülürler | (6:36)
|وَقَالُوا: dediler ki | لَوْلَا: değil miydi? | نُزِّلَ: indirilmeli | عَلَيْهِ: ona | ايَةٌ: bir mu'cize | مِنْ: -nden | رَبِّهِ: Rabbi- | قُلْ: de ki | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | قَادِرٌ: kadirdir | عَلَىٰ: üzerine | أَنْ: | يُنَزِّلَ: indirmeğe | ايَةً: bir mu'cize | وَلَٰكِنَّ: fakat | أَكْثَرَهُمْ: çokları | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler | (6:37)
|وَمَا: yoktur ki | مِنْ: hiçbir | دَابَّةٍ: yürüyen hayvan | فِي: -nde | الْأَرْضِ: yeryüzü- | وَلَا: ve hiçbir | طَائِرٍ: kuş | يَطِيرُ: uçan | بِجَنَاحَيْهِ: iki kanadiyle | إِلَّا: olmasınlar | أُمَمٌ: birer ümmet | أَمْثَالُكُمْ: sizin gibi | مَا: | فَرَّطْنَا: biz eksik bırakmamışızdır | فِي: | الْكِتَابِ: Kitapta | مِنْ: hiçbir | شَيْءٍ: şeyi | ثُمَّ: sonra | إِلَىٰ: -(nin huzuru)na | رَبِّهِمْ: Rableri- | يُحْشَرُونَ: toplanacaklardır | (6:38)
|وَالَّذِينَ: kimseler | كَذَّبُوا: yalanlayan(lar) | بِايَاتِنَا: bizim ayetlerimizi | صُمٌّ: sağırdırlar | وَبُكْمٌ: ve dilsizdirler | فِي: içinde | الظُّلُمَاتِ: karanlıklar | مَنْ: kimseyi | يَشَإِ: dilediği | اللَّهُ: Allah | يُضْلِلْهُ: şaşırtır | وَمَنْ: ve kimseyi de | يَشَأْ: dilediği | يَجْعَلْهُ: koyar | عَلَىٰ: üzerine | صِرَاطٍ: yol | مُسْتَقِيمٍ: doğru | (6:39)
|قُلْ: de ki | أَرَأَيْتَكُمْ: gördünüz mü? | إِنْ: eğer | أَتَاكُمْ: size gelse | عَذَابُ: azabı | اللَّهِ: Allah'ın | أَوْ: ya da | أَتَتْكُمُ: gelse | السَّاعَةُ: o sa'at | أَغَيْرَ: başkasına mı | اللَّهِ: Allah'tan | تَدْعُونَ: yalvarırsınız | إِنْ: şayet | كُنْتُمْ: iseniz (söyleyin) | صَادِقِينَ: doğru (sözlü) | (6:40)
|بَلْ: hayır | إِيَّاهُ: yalnız O'na | تَدْعُونَ: yalvarırsınız | فَيَكْشِفُ: O da kaldırır | مَا: şeyi | تَدْعُونَ: istediğiniz | إِلَيْهِ: ondan | إِنْ: şayet | شَاءَ: dilerse | وَتَنْسَوْنَ: ve unutursunuz | مَا: şeyleri | تُشْرِكُونَ: ortak koştuğunuz | (6:41)
|وَلَقَدْ: muhakkak | أَرْسَلْنَا: (elçiler) gönderdik | إِلَىٰ: | أُمَمٍ: ümmetlere | مِنْ: | قَبْلِكَ: senden önce de | فَأَخَذْنَاهُمْ: onları yakalayıp cezalandırmıştık | بِالْبَأْسَاءِ: darlık ile | وَالضَّرَّاءِ: ve sıkıntı ile | لَعَلَّهُمْ: belki onlar | يَتَضَرَّعُونَ: yalvarırlar diye | (6:42)
|فَلَوْلَا: hiç olmazsa | إِذْ: zaman | جَاءَهُمْ: kendilerine geldiği | بَأْسُنَا: baskınımız | تَضَرَّعُوا: yalvarsalardı | وَلَٰكِنْ: fakat | قَسَتْ: katılaştı | قُلُوبُهُمْ: kalbleri | وَزَيَّنَ: ve süslü gösterdi | لَهُمُ: onlara | الشَّيْطَانُ: şeytan | مَا: şeyleri | كَانُوا: oldukları | يَعْمَلُونَ: yapmış | (6:43)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | نَسُوا: unutunca | مَا: | ذُكِّرُوا: yapılan uyarıları | بِهِ: kendileri | فَتَحْنَا: açıverdik | عَلَيْهِمْ: üzerlerine | أَبْوَابَ: kapılarını | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyin | حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: sırada | فَرِحُوا: sevince daldıkları | بِمَا: şey ile | أُوتُوا: kendilerine verilen | أَخَذْنَاهُمْ: onları yakaladık | بَغْتَةً: ansızın | فَإِذَا: böylece | هُمْ: onlar | مُبْلِسُونَ: bütün umutlarnı yitirdiler | (6:44)
|فَقُطِعَ: böylece kesildi | دَابِرُ: ardı | الْقَوْمِ: milletin | الَّذِينَ: onlar ki | ظَلَمُوا: haksızlık ediyordu | وَالْحَمْدُ: hamdolsun | لِلَّهِ: Allah'a | رَبِّ: Rabbi | الْعَالَمِينَ: alemlerin | (6:45)
|قُلْ: de ki | أَرَأَيْتُمْ: söyleyin bana | إِنْ: eğer | أَخَذَ: alsa | اللَّهُ: Allah | سَمْعَكُمْ: işitme(duyu)nuzu | وَأَبْصَارَكُمْ: ve gözlerinizi | وَخَتَمَ: ve mühür vursa | عَلَىٰ: üstüne | قُلُوبِكُمْ: kalblerinizin | مَنْ: kimdir? | إِلَٰهٌ: tanrı | غَيْرُ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | يَأْتِيكُمْ: size getirecek | بِهِ: bun(lar)ı | انْظُرْ: bak | كَيْفَ: nasıl | نُصَرِّفُ: türlü türlü açıklıyoruz | الْايَاتِ: ayetleri | ثُمَّ: sonra yine | هُمْ: onlar | يَصْدِفُونَ: yüz çeviriyorlar | (6:46)
|قُلْ: de ki | أَرَأَيْتَكُمْ: söyleyin bana | إِنْ: eğer | أَتَاكُمْ: size gelse | عَذَابُ: azabı | اللَّهِ: Allah'ın | بَغْتَةً: ansızın | أَوْ: ya da | جَهْرَةً: açıkça | هَلْ: mi? | يُهْلَكُ: helak edilir | إِلَّا: başkası | الْقَوْمُ: toplumdan | الظَّالِمُونَ: zalim | (6:47)
|وَمَا: | نُرْسِلُ: biz gönderimeyi | الْمُرْسَلِينَ: elçileri | إِلَّا: dışında | مُبَشِّرِينَ: müjdeciler olmak | وَمُنْذِرِينَ: ve uyarıcılar olmak | فَمَنْ: o halde kim | امَنَ: inanır | وَأَصْلَحَ: ve uslanırsa | فَلَا: yoktur | خَوْفٌ: korku | عَلَيْهِمْ: onlara | وَلَا: ve değildir | هُمْ: onlar | يَحْزَنُونَ: üzülecek de | (6:48)
|وَالَّذِينَ: kimselere | كَذَّبُوا: yalanlayan(lara) | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | يَمَسُّهُمُ: dokunacaktır | الْعَذَابُ: azab | بِمَا: yüzünden | كَانُوا: yaptıkları | يَفْسُقُونَ: fenalık | (6:49)
|قُلْ: de ki | لَا: | أَقُولُ: ben demiyorum | لَكُمْ: size | عِنْدِي: yanımdadır | خَزَائِنُ: hazineleri | اللَّهِ: Allah'ın | وَلَا: ve | أَعْلَمُ: bilmem | الْغَيْبَ: gaybı | وَلَا: ve | أَقُولُ: demiyorum | لَكُمْ: size | إِنِّي: ben | مَلَكٌ: meleğim | إِنْ: | أَتَّبِعُ: ben uyuyorum | إِلَّا: sadece | مَا: şeye | يُوحَىٰ: vahyolunan | إِلَيَّ: bana | قُلْ: de ki | هَلْ: midir? | يَسْتَوِي: eşit | الْأَعْمَىٰ: kör | وَالْبَصِيرُ: ve gören | أَفَلَا: | تَتَفَكَّرُونَ: düşünmüyor musunuz? | (6:50)
|وَأَنْذِرْ: ve uyar | بِهِ: onunla | الَّذِينَ: kimseleri | يَخَافُونَ: korkan(ları) | أَنْ: ki | يُحْشَرُوا: toplanacaklardır | إِلَىٰ: (huzuru)na | رَبِّهِمْ: Rablerine | لَيْسَ: yoktur | لَهُمْ: kendilerinin | مِنْ: | دُونِهِ: O'ndan başka | وَلِيٌّ: ne dostları | وَلَا: ne de | شَفِيعٌ: destekçileri | لَعَلَّهُمْ: belki | يَتَّقُونَ: korunurlar | (6:51)
|وَلَا: | تَطْرُدِ: kovma | الَّذِينَ: kimseleri | يَدْعُونَ: yalvaranları | رَبَّهُمْ: Rablerine | بِالْغَدَاةِ: sabah | وَالْعَشِيِّ: ve akşam | يُرِيدُونَ: isteyerek | وَجْهَهُ: O'nun rızasını | مَا: yoktur | عَلَيْكَ: sana | مِنْ: -ndan | حِسَابِهِمْ: onların hesabı- | مِنْ: hiçbir | شَيْءٍ: şey (sorumluluk) | وَمَا: ve yoktur | مِنْ: -dan | حِسَابِكَ: senin hesabın- | عَلَيْهِمْ: onlara | مِنْ: hiçbir | شَيْءٍ: şey (sorumluk) | فَتَطْرُدَهُمْ: onları kovup da | فَتَكُونَ: olasın | مِنَ: -den | الظَّالِمِينَ: zalimler- | (6:52)
|وَكَذَٰلِكَ: böylece | فَتَنَّا: biz denedik | بَعْضَهُمْ: onların kimini | بِبَعْضٍ: kimi ile | لِيَقُولُوا: demeleri için | أَهَٰؤُلَاءِ: şunlara mı? | مَنَّ: lutfu layık gördü | اللَّهُ: Allah | عَلَيْهِمْ: kendilerine | مِنْ: -dan | بَيْنِنَا: aramız- | أَلَيْسَ: değil midir? | اللَّهُ: Allah | بِأَعْلَمَ: daha iyi bilen | بِالشَّاكِرِينَ: şükredenleri | (6:53)
|وَإِذَا: ve zaman | جَاءَكَ: sana geldikleri | الَّذِينَ: kimseler | يُؤْمِنُونَ: inanan(lar) | بِايَاتِنَا: ayetlerimize | فَقُلْ: de ki | سَلَامٌ: selam olsun | عَلَيْكُمْ: size | كَتَبَ: yazmıştır | رَبُّكُمْ: Rabbiniz | عَلَىٰ: üzerine | نَفْسِهِ: kendi | الرَّحْمَةَ: rahmeti | أَنَّهُ: kuşkusuz | مَنْ: kim | عَمِلَ: yaparsa | مِنْكُمْ: sizden | سُوءًا: bir kötülük | بِجَهَالَةٍ: bilmeyerek | ثُمَّ: sonra | تَابَ: tevbe eder | مِنْ: | بَعْدِهِ: ardından | وَأَصْلَحَ: ve uslanırsa | فَأَنَّهُ: muhakkak ki O | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (6:54)
|وَكَذَٰلِكَ: ve böylece | نُفَصِّلُ: açıklıyoruz | الْايَاتِ: ayetleri | وَلِتَسْتَبِينَ: belli olsun diye | سَبِيلُ: yolu | الْمُجْرِمِينَ: suçluların | (6:55)
|قُلْ: de ki | إِنِّي: elbette ben | نُهِيتُ: men'olundum | أَنْ: | أَعْبُدَ: tapmaktan | الَّذِينَ: | تَدْعُونَ: yalvardıklarınıza | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | قُلْ: de ki | لَا: | أَتَّبِعُ: ben uymam | أَهْوَاءَكُمْ: sizin keyiflerinize | قَدْ: çünkü | ضَلَلْتُ: sapıtmış olurum | إِذًا: o takdirde | وَمَا: ve olmam | أَنَا: ben | مِنَ: | الْمُهْتَدِينَ: yola gelenlerden | (6:56)
|قُلْ: de ki | إِنِّي: elbette ben | عَلَىٰ: üzerindeyim | بَيِّنَةٍ: açık bir delil | مِنْ: -den | رَبِّي: Rabbim- | وَكَذَّبْتُمْ: siz ise yalanladınız | بِهِ: onu | مَا: değildir | عِنْدِي: benim yanımda | مَا: şey (azab) | تَسْتَعْجِلُونَ: acele istediğiniz | بِهِ: onu | إِنِ: | الْحُكْمُ: hüküm vermek | إِلَّا: yalnızca | لِلَّهِ: Allah'a aittir | يَقُصُّ: (O) anlatır | الْحَقَّ: gerçeği | وَهُوَ: ve O | خَيْرُ: en iyisidir | الْفَاصِلِينَ: ayırdedenlerin | (6:57)
|قُلْ: de ki | لَوْ: eğer | أَنَّ: elbette | عِنْدِي: benim yanımda olsaydı | مَا: şey | تَسْتَعْجِلُونَ: acele istediğiniz | بِهِ: onu | لَقُضِيَ: bitirilmişti | الْأَمْرُ: | بَيْنِي: aramızda | وَبَيْنَكُمْ: ve sizin aranızda | وَاللَّهُ: Allah | أَعْلَمُ: daha iyi bilir | بِالظَّالِمِينَ: zalimleri | (6:58)
|وَعِنْدَهُ: ve O'nun yanındadır | مَفَاتِحُ: anahtarları | الْغَيْبِ: gayb'ın | لَا: | يَعْلَمُهَا: onları bilmez | إِلَّا: başkası | هُوَ: O'ndan | وَيَعْلَمُ: ve (O) bilir | مَا: ne varsa | فِي: | الْبَرِّ: karada olan | وَالْبَحْرِ: ve denizde olan | وَمَا: | تَسْقُطُ: düşmez | مِنْ: hiçbir | وَرَقَةٍ: yaprak | إِلَّا: dışında | يَعْلَمُهَا: onun bilgisi | وَلَا: ve (yoktur) | حَبَّةٍ: bir dane | فِي: içinde | ظُلُمَاتِ: karanlıkları | الْأَرْضِ: yerin | وَلَا: ve (yoktur) | رَطْبٍ: yaş | وَلَا: ve | يَابِسٍ: kuru | إِلَّا: ancak | فِي: vardır | كِتَابٍ: bir Kitapta | مُبِينٍ: apaçık | (6:59)
|وَهُوَ: ve O'dur | الَّذِي: kimseler | يَتَوَفَّاكُمْ: sizi öldüren | بِاللَّيْلِ: geceleyin | وَيَعْلَمُ: ve bilir | مَا: şeyi | جَرَحْتُمْ: işlediğiniz | بِالنَّهَارِ: gündüzün | ثُمَّ: sonra | يَبْعَثُكُمْ: sizi diriltir | فِيهِ: onda | لِيُقْضَىٰ: tamamlanıncaya kadar | أَجَلٌ: süre | مُسَمًّى: belirlenmiş | ثُمَّ: sonra | إِلَيْهِ: O'nadır | مَرْجِعُكُمْ: dönüşünüz | ثُمَّ: sonra | يُنَبِّئُكُمْ: size haber verecektir | بِمَا: şeyleri | كُنْتُمْ: olduğunuz | تَعْمَلُونَ: yapmış | (6:60)
|وَهُوَ: ve O | الْقَاهِرُ: tek hakimdir | فَوْقَ: üstünde | عِبَادِهِ: kulların | وَيُرْسِلُ: ve gönderir | عَلَيْكُمْ: size | حَفَظَةً: koruyucu(melek)ler | حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: zaman | جَاءَ: geldiği | أَحَدَكُمُ: birinize | الْمَوْتُ: ölüm | تَوَفَّتْهُ: onun canını alırlar | رُسُلُنَا: elçilerimiz | وَهُمْ: onlar | لَا: | يُفَرِّطُونَ: hiç geri kalmazlar | (6:61)
|ثُمَّ: sonra | رُدُّوا: döndürülürler | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a | مَوْلَاهُمُ: Tanrıları | الْحَقِّ: gerçek olan | أَلَا: doğrusu | لَهُ: yalnız O'nundur | الْحُكْمُ: hüküm | وَهُوَ: ve O | أَسْرَعُ: en çabuğudur | الْحَاسِبِينَ: hesap görenlerin | (6:62)
|قُلْ: de ki | مَنْ: kim | يُنَجِّيكُمْ: sizi kurtarıyor | مِنْ: -ndan | ظُلُمَاتِ: karanlıkları- | الْبَرِّ: karanın | وَالْبَحْرِ: ve denizin | تَدْعُونَهُ: O'na yakardığınızda | تَضَرُّعًا: gizli olarak | وَخُفْيَةً: ve açık olarak | لَئِنْ: eğer | أَنْجَانَا: bizi kurtarırsa | مِنْ: | هَٰذِهِ: bundan | لَنَكُونَنَّ: elbette olacağız | مِنَ: -den | الشَّاكِرِينَ: şükredenler- | (6:63)
|قُلِ: de ki | اللَّهُ: Allah | يُنَجِّيكُمْ: sizi kurtarıyor | مِنْهَا: ondan | وَمِنْ: ve | كُلِّ: bütün | كَرْبٍ: sıkıntılardan | ثُمَّ: sonra | أَنْتُمْ: siz yine | تُشْرِكُونَ: O'na ortak koşuyorsunuz | (6:64)
|قُلْ: de ki | هُوَ: O | الْقَادِرُ: kadirdir | عَلَىٰ: üzerine | أَنْ: | يَبْعَثَ: göndermeğe | عَلَيْكُمْ: sizin üzerinize | عَذَابًا: bir azab | مِنْ: | فَوْقِكُمْ: üstünüzden | أَوْ: yahut | مِنْ: | تَحْتِ: altından | أَرْجُلِكُمْ: ayaklarınızın | أَوْ: ya da | يَلْبِسَكُمْ: sizi birbirinize düşürüp | شِيَعًا: parti parti | وَيُذِيقَ: ve taddırmağa | بَعْضَكُمْ: kiminize | بَأْسَ: hıncını | بَعْضٍ: kiminizin | انْظُرْ: bak | كَيْفَ: nasıl | نُصَرِّفُ: açıklıyoruz | الْايَاتِ: ayetleri | لَعَلَّهُمْ: diye | يَفْقَهُونَ: anlasınlar | (6:65)
|وَكَذَّبَ: ve yalanladı | بِهِ: onu | قَوْمُكَ: kavmin | وَهُوَ: ve O | الْحَقُّ: gerçek iken | قُلْ: de ki | لَسْتُ: ben değilim | عَلَيْكُمْ: size | بِوَكِيلٍ: vekil | (6:66)
|لِكُلِّ: her | نَبَإٍ: haberin | مُسْتَقَرٌّ: gerçekleşeceği bir zaman vardır | وَسَوْفَ: yakında | تَعْلَمُونَ: bilirsiniz | (6:67)
|وَإِذَا: ve zaman | رَأَيْتَ: gördüğün | الَّذِينَ: | يَخُوضُونَ: (münasebetsizliğe) dalanları | فِي: hakkında | ايَاتِنَا: ayetlerimiz | فَأَعْرِضْ: yüz çevir | عَنْهُمْ: onlardan | حَتَّىٰ: kadar | يَخُوضُوا: onlar geçinceye | فِي: | حَدِيثٍ: bir söze | غَيْرِهِ: başka | وَإِمَّا: eğer | يُنْسِيَنَّكَ: sana (bunu) unutturursa | الشَّيْطَانُ: şeytan | فَلَا: | تَقْعُدْ: oturma | بَعْدَ: sonra | الذِّكْرَىٰ: hatırladıktan | مَعَ: beraber | الْقَوْمِ: topluluğuyla | الظَّالِمِينَ: zalimler | (6:68)
|وَمَا: ve yoktur | عَلَى: üzerine | الَّذِينَ: kimseler | يَتَّقُونَ: korunanlar | مِنْ: | حِسَابِهِمْ: onların hesabından | مِنْ: bir | شَيْءٍ: şey (sorumluluk) | وَلَٰكِنْ: ama | ذِكْرَىٰ: bir hatırlatmak lazımdır | لَعَلَّهُمْ: belki | يَتَّقُونَ: korunurlar diye | (6:69)
|وَذَرِ: ve bırak | الَّذِينَ: kimseleri | اتَّخَذُوا: yerine koyan(ları) | دِينَهُمْ: dinlerini | لَعِبًا: oyun | وَلَهْوًا: ve eğlence | وَغَرَّتْهُمُ: ve aldattığı kimseleri | الْحَيَاةُ: hayatının | الدُّنْيَا: dünya | وَذَكِّرْ: ve öğüt ver | بِهِ: o (Kur'an) ile | أَنْ: diye | تُبْسَلَ: helake gider | نَفْسٌ: bir kişi | بِمَا: dolayı | كَسَبَتْ: kazandığından | لَيْسَ: olmaz | لَهَا: onun | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | وَلِيٌّ: ne bir dostu | وَلَا: ne de | شَفِيعٌ: bir yardımcısı | وَإِنْ: ve eğer | تَعْدِلْ: verse | كُلَّ: her türlü | عَدْلٍ: fidyeyi | لَا: | يُؤْخَذْ: kabul edilmez | مِنْهَا: ondan | أُولَٰئِكَ: işte onlar | الَّذِينَ: kimselerdir | أُبْسِلُوا: helake uğrayan(lardır) | بِمَا: dolayı | كَسَبُوا: kazandıklarından | لَهُمْ: onlar için vardır | شَرَابٌ: bir içki | مِنْ: -dan | حَمِيمٍ: kaynar su- | وَعَذَابٌ: ve bir azab | أَلِيمٌ: acıklı | بِمَا: dolayı | كَانُوا: olduklarından | يَكْفُرُونَ: inkar ediyor | (6:70)
|قُلْ: de ki | أَنَدْعُو: mi yalvaralım? | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | مَا: şeylere | لَا: | يَنْفَعُنَا: bize yarar vermeyen | وَلَا: | يَضُرُّنَا: ve zarar vermeyen | وَنُرَدُّ: ve döndürülüp | عَلَىٰ: üzerinde | أَعْقَابِنَا: ökçelerimiz | بَعْدَ: sonra | إِذْ: | هَدَانَا: bizi doğru yola ilettikten | اللَّهُ: Allah | كَالَّذِي: gibi mi? | اسْتَهْوَتْهُ: ayartarak | الشَّيَاطِينُ: şeytanların | فِي: | الْأَرْضِ: çölde bıraktıkları | حَيْرَانَ: şaşkın bir halde | لَهُ: kimse | أَصْحَابٌ: arkadaşlarının ise | يَدْعُونَهُ: çağırdıkları | إِلَى: | الْهُدَى: doğru yola | ائْتِنَا: Bize gel! diye | قُلْ: de ki | إِنَّ: muhakkak | هُدَى: yol gösterme | اللَّهِ: Allah'ın | هُوَ: ancak | الْهُدَىٰ: yol göstermesidir | وَأُمِرْنَا: ve bize emredilmiştir | لِنُسْلِمَ: teslim olmamız | لِرَبِّ: Rabbine | الْعَالَمِينَ: alemlerin | (6:71)
|وَأَنْ: ve ayrıca | أَقِيمُوا: -doğrulun | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe- | وَاتَّقُوهُ: ve O'ndan korkun | وَهُوَ: O'dur | الَّذِي: o kimse ki | إِلَيْهِ: huzuruna | تُحْشَرُونَ: varıp toplanacağınız | (6:72)
|وَهُوَ: O'dur | الَّذِي: o ki | خَلَقَ: yarattı | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضَ: ve yeri | بِالْحَقِّ: hak (ve hikmet) ile | وَيَوْمَ: ve gün | يَقُولُ: dediği | كُنْ: Ol! | فَيَكُونُ: oluverir | قَوْلُهُ: sözü | الْحَقُّ: haktır | وَلَهُ: ve onlar | الْمُلْكُ: mülk | يَوْمَ: gün | يُنْفَخُ: üfleneceği | فِي: | الصُّورِ: Sur'a | عَالِمُ: bilendir | الْغَيْبِ: gizliyi | وَالشَّهَادَةِ: ve açığı | وَهُوَ: O | الْحَكِيمُ: hükümdardır | الْخَبِيرُ: herşeyi haber alandır | (6:73)
|وَإِذْ: hani | قَالَ: demişti ki | إِبْرَاهِيمُ: İbrahim | لِأَبِيهِ: babası | ازَرَ: Azer'e | أَتَتَّخِذُ: mi ediniyorsun? | أَصْنَامًا: putları | الِهَةً: tanrılar | إِنِّي: doğrusu ben | أَرَاكَ: seni görüyorum | وَقَوْمَكَ: ve kavmini | فِي: içinde | ضَلَالٍ: bir sapıklık | مُبِينٍ: açık | (6:74)
|وَكَذَٰلِكَ: ve böylece | نُرِي: biz gösteriyorduk | إِبْرَاهِيمَ: İbrahim'e | مَلَكُوتَ: melekutunu | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | وَلِيَكُونَ: olsun diye | مِنَ: -dan | الْمُوقِنِينَ: inananlar- | (6:75)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | جَنَّ: basınca | عَلَيْهِ: üzerine | اللَّيْلُ: gece | رَأَىٰ: (İbrahim) gördü | كَوْكَبًا: bir yıldız | قَالَ: dedi | هَٰذَا: budur | رَبِّي: Rabbim | فَلَمَّا: ne zaman ki | أَفَلَ: (yıldız) batınca | قَالَ: dedi | لَا: | أُحِبُّ: sevmem | الْافِلِينَ: batanları | (6:76)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | رَأَى: gördüğünde | الْقَمَرَ: Ay'ı | بَازِغًا: doğarken | قَالَ: dedi | هَٰذَا: budur | رَبِّي: Rabbim | فَلَمَّا: ne zaman ki | أَفَلَ: (o da) batınca | قَالَ: dedi | لَئِنْ: eğer | لَمْ: | يَهْدِنِي: bana doğru yolu göstermeseydi | رَبِّي: Rabbim | لَأَكُونَنَّ: elbette olurdum | مِنَ: -tan | الْقَوْمِ: topluluk- | الضَّالِّينَ: sapıtan | (6:77)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | رَأَى: görünce | الشَّمْسَ: güneşi | بَازِغَةً: doğarken | قَالَ: dedi | هَٰذَا: budur | رَبِّي: Rabbim | هَٰذَا: bu | أَكْبَرُ: daha büyük | فَلَمَّا: ne zaman ki | أَفَلَتْ: (O da) batınca | قَالَ: dedi ki | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | إِنِّي: elbette ben | بَرِيءٌ: uzağım | مِمَّا: şeylerden | تُشْرِكُونَ: sizin ortak koştuğunuz | (6:78)
|إِنِّي: şüphesiz ben | وَجَّهْتُ: çevirdim | وَجْهِيَ: yüzümü | لِلَّذِي: | فَطَرَ: yoktan var edene | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضَ: ve yeri | حَنِيفًا: tamamen | وَمَا: ve artık değilim | أَنَا: ben | مِنَ: -dan | الْمُشْرِكِينَ: ortak koşanlar- | (6:79)
|وَحَاجَّهُ: ve onunla tartışmaya girişti | قَوْمُهُ: kavmi | قَالَ: dedi ki | أَتُحَاجُّونِّي: benimle tartışıyor musunuz? | فِي: hakkında | اللَّهِ: Allah | وَقَدْ: muhakkak | هَدَانِ: beni doğru yola iletmiş iken | وَلَا: | أَخَافُ: ben korkmam | مَا: şeylerden | تُشْرِكُونَ: sizin ortak koştuğunuz | بِهِ: O'na | إِلَّا: ancak | أَنْ: | يَشَاءَ: dilediği olur | رَبِّي: Rabbimin | شَيْئًا: şeyler | وَسِعَ: kuşatmıştır | رَبِّي: Rabbim | كُلَّ: he | شَيْءٍ: şeyi | عِلْمًا: bilgice | أَفَلَا: | تَتَذَكَّرُونَ: hala öğüt almıyor musunuz? | (6:80)
|وَكَيْفَ: ve nasıl | أَخَافُ: ben korkarım | مَا: şeylerden | أَشْرَكْتُمْ: sizin ortak koştuğunuz | وَلَا: | تَخَافُونَ: korkmuyorsunuz da | أَنَّكُمْ: siz | أَشْرَكْتُمْ: ortak koşmaktan | بِاللَّهِ: Allah'ın | مَا: şeyleri | لَمْ: | يُنَزِّلْ: indirmediği | بِهِ: hakkında | عَلَيْكُمْ: size | سُلْطَانًا: hiçbir delil | فَأَيُّ: şimdi hangisi | الْفَرِيقَيْنِ: iki topluluktan | أَحَقُّ: daha layıktır | بِالْأَمْنِ: güvende olmağa | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | تَعْلَمُونَ: biliyor | (6:81)
|الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | وَلَمْ: ve | يَلْبِسُوا: bulamayanlar | إِيمَانَهُمْ: imanlarını | بِظُلْمٍ: bir haksızlıkla | أُولَٰئِكَ: işte | لَهُمُ: onlarındır | الْأَمْنُ: güven | وَهُمْ: ve onlardır | مُهْتَدُونَ: doğru yolu bulanlar da | (6:82)
|وَتِلْكَ: işte bunlar | حُجَّتُنَا: hüccetlerimizdir | اتَيْنَاهَا: verdiğimiz | إِبْرَاهِيمَ: İbrahim'e | عَلَىٰ: karşı | قَوْمِهِ: kavmine | نَرْفَعُ: yükseltiriz | دَرَجَاتٍ: derecelerle | مَنْ: kimseyi | نَشَاءُ: dilediğimiz | إِنَّ: şüphesiz | رَبَّكَ: Rabbin | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | عَلِيمٌ: bilendir | (6:83)
|وَوَهَبْنَا: ve biz hediye ettik | لَهُ: ona | إِسْحَاقَ: İshak'ı | وَيَعْقُوبَ: ve Ya'kub'u da | كُلًّا: hepsine de | هَدَيْنَا: doğru yolu gösterdik | وَنُوحًا: Nuh'a | هَدَيْنَا: yol göstermiştik | مِنْ: | قَبْلُ: daha önce | وَمِنْ: ve | ذُرِّيَّتِهِ: onun soyundan | دَاوُودَ: Davud'a | وَسُلَيْمَانَ: ve Süleyman'a | وَأَيُّوبَ: ve Eyyub'a | وَيُوسُفَ: ve Yusuf'a | وَمُوسَىٰ: ve Musa'ya | وَهَارُونَ: ve Harun'a | وَكَذَٰلِكَ: ve böylece | نَجْزِي: biz ödüllendiririz | الْمُحْسِنِينَ: güzel davrananları | (6:84)
|وَزَكَرِيَّا: ve Zekeriyya'ya | وَيَحْيَىٰ: ve Yahya'ya | وَعِيسَىٰ: ve Îsa | وَإِلْيَاسَ: ve İlyas'a | كُلٌّ: hepsi | مِنَ: -den (idi) | الصَّالِحِينَ: salihler- | (6:85)
|وَإِسْمَاعِيلَ: ve İsma'il'e | وَالْيَسَعَ: ve el-Yesa'a | وَيُونُسَ: ve Yunus'a | وَلُوطًا: ve Lut'a da | وَكُلًّا: hepsini | فَضَّلْنَا: üstün kıldık | عَلَى: üzerine | الْعَالَمِينَ: alemler | (6:86)
|وَمِنْ: ve | ابَائِهِمْ: babalarından | وَذُرِّيَّاتِهِمْ: ve çocuklarından | وَإِخْوَانِهِمْ: ve kardeşlerinden | وَاجْتَبَيْنَاهُمْ: onları seçtik | وَهَدَيْنَاهُمْ: ve onları ilettik | إِلَىٰ: | صِرَاطٍ: yola | مُسْتَقِيمٍ: doğru | (6:87)
|ذَٰلِكَ: İşte bu | هُدَى: hidayetidir | اللَّهِ: Allah'ın | يَهْدِي: doğru yola iletir | بِهِ: bununla | مَنْ: | يَشَاءُ: dilediğini | مِنْ: -ndan | عِبَادِهِ: kulları- | وَلَوْ: eğer | أَشْرَكُوا: ortak koşsalardı | لَحَبِطَ: boşa giderdi | عَنْهُمْ: onlar | مَا: şeyler | كَانُوا: oldukları | يَعْمَلُونَ: yaptıkları | (6:88)
|أُولَٰئِكَ: İşte onlar | الَّذِينَ: kimselerdir | اتَيْنَاهُمُ: verdiğimiz | الْكِتَابَ: Kitap | وَالْحُكْمَ: ve hüküm | وَالنُّبُوَّةَ: ve peygamberlik | فَإِنْ: eğer | يَكْفُرْ: inkar ederse | بِهَا: bunları | هَٰؤُلَاءِ: şimdi şunlar | فَقَدْ: mukakkak | وَكَّلْنَا: biz vekil bırakmışızdır | بِهَا: bunlara | قَوْمًا: bir toplumu | لَيْسُوا: bunları etmeyecek | بِهَا: | بِكَافِرِينَ: inkar | (6:89)
|أُولَٰئِكَ: İşte onlar | الَّذِينَ: kimselerdir | هَدَى: hidayet ettikleridir | اللَّهُ: Allah'ın | فَبِهُدَاهُمُ: onların yoluna | اقْتَدِهْ: uy | قُلْ: de ki | لَا: | أَسْأَلُكُمْ: sizden istemiyorum | عَلَيْهِ: ona karşılık | أَجْرًا: bir ücret | إِنْ: değildir | هُوَ: O | إِلَّا: ancak | ذِكْرَىٰ: bir öğüttür | لِلْعَالَمِينَ: alemlere | (6:90)
|وَمَا: | قَدَرُوا: tanıyamadılar | اللَّهَ: Allah'ı | حَقَّ: hakkıyla | قَدْرِهِ: O'nun kadrini | إِذْ: zira | قَالُوا: dediler | مَا: | أَنْزَلَ: indirmedi | اللَّهُ: Allah | عَلَىٰ: üzerine | بَشَرٍ: insan | مِنْ: | شَيْءٍ: bir şey | قُلْ: de ki | مَنْ: kim | أَنْزَلَ: indirdi | الْكِتَابَ: Kitabı | الَّذِي: o ki | جَاءَ: getirdi | بِهِ: onu | مُوسَىٰ: Musa | نُورًا: nur olarak | وَهُدًى: ve yol gösterici olarak | لِلنَّاسِ: insanlara | تَجْعَلُونَهُ: siz onu haline getirip | قَرَاطِيسَ: parça parça kağıtlar | تُبْدُونَهَا: gösteriyorsunuz | وَتُخْفُونَ: ve gizliyorsunuz | كَثِيرًا: çoğunu da | وَعُلِّمْتُمْ: ve size öğretildiği | مَا: şeylerin | لَمْ: | تَعْلَمُوا: bilmediği | أَنْتُمْ: ne sizin | وَلَا: | ابَاؤُكُمْ: ne de babalarınızın | قُلِ: de ki | اللَّهُ: Alah | ثُمَّ: sonra | ذَرْهُمْ: bırak onları | فِي: | خَوْضِهِمْ: daldıkları bataklıkta | يَلْعَبُونَ: oynayadursunlar | (6:91)
|وَهَٰذَا: bu da | كِتَابٌ: bir Kitaptır | أَنْزَلْنَاهُ: indirdiğimiz | مُبَارَكٌ: mubarek | مُصَدِّقُ: doğrulayıcı | الَّذِي: | بَيْنَ: arasındakini | يَدَيْهِ: elleri | وَلِتُنْذِرَ: ve uyarman için | أُمَّ: anası | الْقُرَىٰ: şehirlerin | وَمَنْ: kimseleri | حَوْلَهَا: çevresindeki | وَالَّذِينَ: ve kimseler | يُؤْمِنُونَ: inananU(lar) | بِالْاخِرَةِ: ahirete | يُؤْمِنُونَ: inanırlar | بِهِ: buna | وَهُمْ: ve onlar | عَلَىٰ: | صَلَاتِهِمْ: SaLâTlerini/desteklerini | يُحَافِظُونَ: korurlar/sürdürürler | (6:92)
|وَمَنْ: kim olabilir? | أَظْلَمُ: daha zalim | مِمَّنِ: kimseden | افْتَرَىٰ: uyduran | عَلَى: karşı | اللَّهِ: Allah'a | كَذِبًا: yalan | أَوْ: ya da | قَالَ: diyenden | أُوحِيَ: vahyolundu | إِلَيَّ: bana | وَلَمْ: | يُوحَ: vahyedilmemiş iken | إِلَيْهِ: kendisine | شَيْءٌ: bir şey | وَمَنْ: ve kimseden | قَالَ: diyen | سَأُنْزِلُ: ben de indireceğim | مِثْلَ: gibi | مَا: şey | أَنْزَلَ: indirdiği | اللَّهُ: Allah'ın | وَلَوْ: eğer | تَرَىٰ: bir görsen | إِذِ: | الظَّالِمُونَ: zalimleri | فِي: içinde | غَمَرَاتِ: dalgaları | الْمَوْتِ: ölüm | وَالْمَلَائِكَةُ: ve melekler | بَاسِطُو: uzatmış | أَيْدِيهِمْ: ellerini | أَخْرِجُوا: haydi çıkarın | أَنْفُسَكُمُ: canlarınızı | الْيَوْمَ: bugün | تُجْزَوْنَ: cezalandırılacaksınız | عَذَابَ: azabıyla | الْهُونِ: alçaklık | بِمَا: dolayı | كُنْتُمْ: olmanızdan | تَقُولُونَ: söylüyor | عَلَى: karşı | اللَّهِ: Allah'a | غَيْرَ: olmayanı | الْحَقِّ: gerçek | وَكُنْتُمْ: ve | عَنْ: | ايَاتِهِ: O'nun ayetlerine karşı | تَسْتَكْبِرُونَ: büyüklük taslamanızdan | (6:93)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | جِئْتُمُونَا: yine bize geldiniz | فُرَادَىٰ: tek olarak | كَمَا: gibi | خَلَقْنَاكُمْ: sizi yarattığımız | أَوَّلَ: ilk | مَرَّةٍ: kez | وَتَرَكْتُمْ: ve bıraktınız | مَا: şeyleri | خَوَّلْنَاكُمْ: sizi hayaline daldırdığımız | وَرَاءَ: arkasında | ظُهُورِكُمْ: sırtlarınız | وَمَا: | نَرَىٰ: ve görmüyoruz | مَعَكُمْ: yanınızda | شُفَعَاءَكُمُ: şefaatçilerinizi | الَّذِينَ: kimseleri | زَعَمْتُمْ: sandığınız | أَنَّهُمْ: onların | فِيكُمْ: içinizden | شُرَكَاءُ: ortak olduklarını | لَقَدْ: andolsun | تَقَطَّعَ: (bağlar) kesilmiş | بَيْنَكُمْ: aranızdaki | وَضَلَّ: ve kaybolup gitmiştir | عَنْكُمْ: sizden | مَا: şeyler | كُنْتُمْ: | تَزْعُمُونَ: sandığınız | (6:94)
|إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah'tır | فَالِقُ: yaran | الْحَبِّ: daneyi | وَالنَّوَىٰ: ve çekirdeği | يُخْرِجُ: çıkarır | الْحَيَّ: diriyi | مِنَ: -den | الْمَيِّتِ: ölü- | وَمُخْرِجُ: ve çıkarır | الْمَيِّتِ: ölüyü | مِنَ: -den | الْحَيِّ: diri- | ذَٰلِكُمُ: işte budur | اللَّهُ: Allah | فَأَنَّىٰ: o halde nasıl | تُؤْفَكُونَ: çevriliyorsunuz | (6:95)
|فَالِقُ: karanlığı yarıp | الْإِصْبَاحِ: sabahı ortaya çıkarmış | وَجَعَلَ: ve kılmıştır | اللَّيْلَ: geceyi | سَكَنًا: dinlenme zamanı | وَالشَّمْسَ: ve güneşi | وَالْقَمَرَ: ve ayı | حُسْبَانًا: hesap (ölçüsü) yapmıştır | ذَٰلِكَ: bu | تَقْدِيرُ: takdiridir | الْعَزِيزِ: o üstün | الْعَلِيمِ: bilen(Allah)ın | (6:96)
|وَهُوَ: ve O'dur | الَّذِي: kimse | جَعَلَ: yaratan | لَكُمُ: sizin için | النُّجُومَ: yıldızları | لِتَهْتَدُوا: yol bulasınız diye | بِهَا: onlarla | فِي: | ظُلُمَاتِ: karanlıklarında | الْبَرِّ: karanın | وَالْبَحْرِ: ve denizin | قَدْ: gerçekten | فَصَّلْنَا: biz genişçe açıkladık | الْايَاتِ: ayetleri | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يَعْلَمُونَ: bilen | (6:97)
|وَهُوَ: ve O'dur | الَّذِي: kimse | أَنْشَأَكُمْ: sizi inşa eden | مِنْ: -ten | نَفْسٍ: nefis- | وَاحِدَةٍ: bir tek | فَمُسْتَقَرٌّ: (sizin için) bir karar | وَمُسْتَوْدَعٌ: ve emanet yeri vardır | قَدْ: gerçekten | فَصَّلْنَا: biz genişçe açıkladık | الْايَاتِ: ayetleri | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يَفْقَهُونَ: anlayan | (6:98)
|وَهُوَ: ve O'dur | الَّذِي: kimse | أَنْزَلَ: indiren | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | مَاءً: suyu | فَأَخْرَجْنَا: çıkardık | بِهِ: onunla | نَبَاتَ: bitkiyi | كُلِّ: her | شَيْءٍ: çeşit | فَأَخْرَجْنَا: ve çıkardık | مِنْهُ: o (bitki)den | خَضِرًا: bir filiz | نُخْرِجُ: çıkarıyoruz | مِنْهُ: ondan da | حَبًّا: daneler | مُتَرَاكِبًا: birbiri üzerine binmiş | وَمِنَ: | النَّخْلِ: hurmanın | مِنْ: -ndan | طَلْعِهَا: tomurcuğu- | قِنْوَانٌ: sarkan | دَانِيَةٌ: salkımlar | وَجَنَّاتٍ: ve bahçeleri | مِنْ: | أَعْنَابٍ: üzüm | وَالزَّيْتُونَ: ve zeytin | وَالرُّمَّانَ: ve nar | مُشْتَبِهًا: (kimi) birbirine benzer | وَغَيْرَ: | مُتَشَابِهٍ: (kimi) benzemez | انْظُرُوا: bakın | إِلَىٰ: | ثَمَرِهِ: meyvesine | إِذَا: zaman | أَثْمَرَ: meyve verirken | وَيَنْعِهِ: ve olgunlaştığı | إِنَّ: şüphesiz | فِي: | ذَٰلِكُمْ: bunda | لَايَاتٍ: çok ibret vardır | لِقَوْمٍ: toplumu için | يُؤْمِنُونَ: inananlar | (6:99)
|وَجَعَلُوا: ve yaptılar | لِلَّهِ: Allah'a | شُرَكَاءَ: ortak | الْجِنَّ: cinleri | وَخَلَقَهُمْ: halbuki onları O yaratmıştır | وَخَرَقُوا: ve icadettiler | لَهُ: O'na | بَنِينَ: oğullar | وَبَنَاتٍ: ve kızlar | بِغَيْرِ: | عِلْمٍ: bilmeden | سُبْحَانَهُ: O münezzehtir | وَتَعَالَىٰ: ve yücedir | عَمَّا: | يَصِفُونَ: onların nitelemelerinden | (6:100)
|بَدِيعُ: yoktan var edendir | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضِ: ve yeri | أَنَّىٰ: nasıl? | يَكُونُ: olabilir | لَهُ: O'nun | وَلَدٌ: çocuğu | وَلَمْ: | تَكُنْ: yoktur | لَهُ: kendisinin | صَاحِبَةٌ: bir eşi | وَخَلَقَ: ve O yaratmıştır | كُلَّ: her | شَيْءٍ: şeyi | وَهُوَ: ve O | بِكُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyi | عَلِيمٌ: bilendir | (6:101)
|ذَٰلِكُمُ: işte budur | اللَّهُ: Allah | رَبُّكُمْ: Rabbiniz | لَا: yoktur | إِلَٰهَ: tanrı | إِلَّا: başka | هُوَ: O'ndan | خَالِقُ: (O) yaratıcısıdır | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyin | فَاعْبُدُوهُ: O'na kulluk edin | وَهُوَ: ve O | عَلَىٰ: üzerine | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şey | وَكِيلٌ: vekildir | (6:102)
|لَا: | تُدْرِكُهُ: O'nu görmez | الْأَبْصَارُ: gözler | وَهُوَ: ve O | يُدْرِكُ: görür | الْأَبْصَارَ: gözleri | وَهُوَ: ve O | اللَّطِيفُ: latiftir | الْخَبِيرُ: herşeyi haber alandır | (6:103)
|قَدْ: doğrusu | جَاءَكُمْ: size geldi | بَصَائِرُ: basiretler | مِنْ: -den | رَبِّكُمْ: Rabbiniz- | فَمَنْ: artık kim | أَبْصَرَ: görürse | فَلِنَفْسِهِ: (yararı) kendisinedir | وَمَنْ: ve kim de | عَمِيَ: kör olursa | فَعَلَيْهَا: (zararı) kendisinedir | وَمَا: ve değilim | أَنَا: ben | عَلَيْكُمْ: sizin üzerinize | بِحَفِيظٍ: bekçi | (6:104)
|وَكَذَٰلِكَ: ve işte böylece | نُصَرِّفُ: döne döne açıklıyoruz | الْايَاتِ: ayetleri | وَلِيَقُولُوا: desinler diye | دَرَسْتَ: sen ders almışsın | وَلِنُبَيِّنَهُ: ve onu iyice açıklayalım diye | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يَعْلَمُونَ: bilen | (6:105)
|اتَّبِعْ: tabi ol | مَا: şeye | أُوحِيَ: vahyolunan | إِلَيْكَ: sana | مِنْ: -den | رَبِّكَ: Rabbin- | لَا: yoktur | إِلَٰهَ: tanrı | إِلَّا: başka | هُوَ: O'ndan | وَأَعْرِضْ: ve yüz çevir | عَنِ: -dan | الْمُشْرِكِينَ: ortak koşanlar- | (6:106)
|وَلَوْ: ve eğer | شَاءَ: isteseydi | اللَّهُ: Allah | مَا: | أَشْرَكُوا: ortak koşmazlardı | وَمَا: | جَعَلْنَاكَ: biz seni yapmadık | عَلَيْهِمْ: onların üzerine | حَفِيظًا: bekçi | وَمَا: ve değilsin | أَنْتَ: sen | عَلَيْهِمْ: onlara | بِوَكِيلٍ: vekil | (6:107)
|وَلَا: | تَسُبُّوا: sövmeyin ki | الَّذِينَ: kimselere | يَدْعُونَ: yalvardıkların | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | فَيَسُبُّوا: onlar da sövmesinler | اللَّهَ: Allah'a | عَدْوًا: taşkınlıkla | بِغَيْرِ: | عِلْمٍ: bilmeyerek | كَذَٰلِكَ: böyle | زَيَّنَّا: biz süslü gösterdik | لِكُلِّ: her | أُمَّةٍ: ümmete | عَمَلَهُمْ: yaptıkları işi | ثُمَّ: sonunda | إِلَىٰ: | رَبِّهِمْ: Rablerinedir | مَرْجِعُهُمْ: dönüşleri | فَيُنَبِّئُهُمْ: O haber verecektir | بِمَا: şeyleri | كَانُوا: oldukları | يَعْمَلُونَ: yapmış | (6:108)
|وَأَقْسَمُوا: ve yemin ettiler | بِاللَّهِ: Allah'a | جَهْدَ: güçlü | أَيْمَانِهِمْ: yeminleriyle | لَئِنْ: eğer | جَاءَتْهُمْ: kendilerine gelirse | ايَةٌ: bir mu'cize | لَيُؤْمِنُنَّ: mutlaka inanacaklarına | بِهَا: ona | قُلْ: de ki | إِنَّمَا: ancak | الْايَاتُ: Mu'cizeler | عِنْدَ: katındadır | اللَّهِ: Allah | وَمَا: değil misiniz? | يُشْعِرُكُمْ: şuurunda | أَنَّهَا: o (mu'cize) | إِذَا: ne zaman | جَاءَتْ: gelmiş olsa | لَا: | يُؤْمِنُونَ: onlar inanmazlar | (6:109)
|وَنُقَلِّبُ: ve ters çeviririz | أَفْئِدَتَهُمْ: gönüllerini | وَأَبْصَارَهُمْ: ve gözlerini | كَمَا: gibi | لَمْ: | يُؤْمِنُوا: inanmadıkları | بِهِ: ona | أَوَّلَ: ilk | مَرَّةٍ: defasında | وَنَذَرُهُمْ: ve bırakırız onları | فِي: içinde | طُغْيَانِهِمْ: azgınlıkları | يَعْمَهُونَ: bocalayıp dururlar | (6:110)
|وَلَوْ: ve eğer | أَنَّنَا: biz | نَزَّلْنَا: indirseydik | إِلَيْهِمُ: onlara | الْمَلَائِكَةَ: melekleri | وَكَلَّمَهُمُ: ve kendilerine konuşsaydı | الْمَوْتَىٰ: ölüler | وَحَشَرْنَا: ve toplayıp getirseydik | عَلَيْهِمْ: onlara | كُلَّ: her | شَيْءٍ: şeyi | قُبُلًا: karşılarına | مَا: | كَانُوا: onlar yine de | لِيُؤْمِنُوا: inanmazlardı | إِلَّا: dışında | أَنْ: | يَشَاءَ: dilemesi | اللَّهُ: Allah'ın | وَلَٰكِنَّ: ve fakat | أَكْثَرَهُمْ: çokları | يَجْهَلُونَ: cahillik ederler | (6:111)
|وَكَذَٰلِكَ: ve böylece | جَعَلْنَا: biz yaptık | لِكُلِّ: her | نَبِيٍّ: peygambere | عَدُوًّا: düşman | شَيَاطِينَ: şeytanlarını | الْإِنْسِ: insan | وَالْجِنِّ: ve cin | يُوحِي: fısıldarlar | بَعْضُهُمْ: bir kısmı | إِلَىٰ: | بَعْضٍ: diğerlerine | زُخْرُفَ: yaldızlı | الْقَوْلِ: sözler | غُرُورًا: aldatmak için | وَلَوْ: ve eğer | شَاءَ: dileseydi | رَبُّكَ: Rabbin | مَا: | فَعَلُوهُ: onu yapamazlardı | فَذَرْهُمْ: artık onları baş başa bırak | وَمَا: şeylerle | يَفْتَرُونَ: uydurdukları | (6:112)
|وَلِتَصْغَىٰ: ve meyletsin | إِلَيْهِ: ona | أَفْئِدَةُ: kalbleri | الَّذِينَ: kimselerin | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmayan(ların) | بِالْاخِرَةِ: ahirete | وَلِيَرْضَوْهُ: ve ondan hoşlansınlar | وَلِيَقْتَرِفُوا: ve işlemeğe devam etsinler | مَا: | هُمْ: onların | مُقْتَرِفُونَ: işledikleri suçları | (6:113)
|أَفَغَيْرَ: başka mı? | اللَّهِ: Allah'tan | أَبْتَغِي: arayayım | حَكَمًا: bir hakem | وَهُوَ: ve O | الَّذِي: | أَنْزَلَ: indirmiş iken | إِلَيْكُمُ: size | الْكِتَابَ: Kitabı | مُفَصَّلًا: açıklanmış olarak | وَالَّذِينَ: ve kimseler | اتَيْنَاهُمُ: kendilerine verdiğimiz | الْكِتَابَ: Kitap | يَعْلَمُونَ: bilirler | أَنَّهُ: ki O gerçekten | مُنَزَّلٌ: indirilmiştir | مِنْ: tarafından | رَبِّكَ: Rabbin | بِالْحَقِّ: hak olarak | فَلَا: | تَكُونَنَّ: hiç olma | مِنَ: -dan | الْمُمْتَرِينَ: kuşkulananlar- | (6:114)
|وَتَمَّتْ: ve tamamlanmıştır | كَلِمَتُ: sözü | رَبِّكَ: Rabbinin | صِدْقًا: doğruluk | وَعَدْلًا: ve adalet bakımından | لَا: yoktur | مُبَدِّلَ: değiştirebilecek | لِكَلِمَاتِهِ: O'nun sözlerini | وَهُوَ: O | السَّمِيعُ: işitendir | الْعَلِيمُ: bilendir | (6:115)
|وَإِنْ: eğer | تُطِعْ: uysan | أَكْثَرَ: çoğuna | مَنْ: kimselerin | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | يُضِلُّوكَ: seni saptırırlar | عَنْ: -ndan | سَبِيلِ: yolu- | اللَّهِ: Allah'ın | إِنْ: | يَتَّبِعُونَ: onlar uyuyorlar | إِلَّا: sadece | الظَّنَّ: zanna | وَإِنْ: ve | هُمْ: onlar | إِلَّا: sadece | يَخْرُصُونَ: saçmalıyorlar | (6:116)
|إِنَّ: elbette | رَبَّكَ: Rabbin | هُوَ: O | أَعْلَمُ: çok iyi bilir | مَنْ: kimseleri | يَضِلُّ: sapan(lar)ı | عَنْ: -ndan | سَبِيلِهِ: yolu- | وَهُوَ: ve O | أَعْلَمُ: çok iyi bilir | بِالْمُهْتَدِينَ: hidayete erenleri | (6:117)
|فَكُلُوا: o halde yeyiniz | مِمَّا: (hayvan)lardan | ذُكِرَ: anılan | اسْمُ: adı | اللَّهِ: Allah'ın | عَلَيْهِ: üzerine | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: siz | بِايَاتِهِ: O'nun ayetlerine | مُؤْمِنِينَ: inanıyorsanız | (6:118)
|وَمَا: ne oluyor ki? | لَكُمْ: size | أَلَّا: | تَأْكُلُوا: yemiyorsunuz | مِمَّا: olanlardan | ذُكِرَ: anılmış | اسْمُ: adı | اللَّهِ: Allah'ın | عَلَيْهِ: üzerine | وَقَدْ: ve muhakkak | فَصَّلَ: açıklamıştır | لَكُمْ: size | مَا: şeyleri | حَرَّمَ: haram kıldığı | عَلَيْكُمْ: size | إِلَّا: dışında | مَا: şeyleri | اضْطُرِرْتُمْ: mecbur kaldıklarınız | إِلَيْهِ: onlara | وَإِنَّ: ve doğrusu | كَثِيرًا: birçokları | لَيُضِلُّونَ: şaşırtıyorlar | بِأَهْوَائِهِمْ: keyiflerine uyarak | بِغَيْرِ: olmaksızın | عِلْمٍ: bir bilgileri | إِنَّ: muhakkak ki | رَبَّكَ: Rabbin | هُوَ: O | أَعْلَمُ: çok iyi bilir | بِالْمُعْتَدِينَ: sınırı aşanları | (6:119)
|وَذَرُوا: ve bırakın | ظَاهِرَ: açığını | الْإِثْمِ: günahın | وَبَاطِنَهُ: ve gizlisini | إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: kimseler | يَكْسِبُونَ: kazananlar | الْإِثْمَ: günah | سَيُجْزَوْنَ: cezasını çekeceklerdir | بِمَا: | كَانُوا: olduklarının | يَقْتَرِفُونَ: yapmış | (6:120)
|وَلَا: | تَأْكُلُوا: yemeyiniz | مِمَّا: şeylerden | لَمْ: | يُذْكَرِ: anılmayanlardan | اسْمُ: adı | اللَّهِ: Allah'ın | عَلَيْهِ: üzerine | وَإِنَّهُ: çünkü o | لَفِسْقٌ: yoldan çıkmadır | وَإِنَّ: ve şüphesiz | الشَّيَاطِينَ: şeytanlar | لَيُوحُونَ: fısıldarlar | إِلَىٰ: | أَوْلِيَائِهِمْ: dostlarına | لِيُجَادِلُوكُمْ: sizinle mücadele etmelerini | وَإِنْ: ve eğer | أَطَعْتُمُوهُمْ: onlara uyarsanız | إِنَّكُمْ: şüphesiz siz de | لَمُشْرِكُونَ: müşriklerden (olursunuz) | (6:121)
|أَوَمَنْ: kimse gibi midir? | كَانَ: iken | مَيْتًا: ölü | فَأَحْيَيْنَاهُ: kendisini dirilttiğimiz | وَجَعَلْنَا: ve verdiğimiz | لَهُ: kendisine | نُورًا: bir ışık | يَمْشِي: yürüyebileceği | بِهِ: onunla | فِي: arasında | النَّاسِ: insanlar | كَمَنْ: kimsenin | مَثَلُهُ: benzeri | فِي: içindeki | الظُّلُمَاتِ: karanlıklar | لَيْسَ: olmayan | بِخَارِجٍ: çıkışı | مِنْهَا: ondan | كَذَٰلِكَ: işte öyle | زُيِّنَ: süslü gösterilmiştir | لِلْكَافِرِينَ: kafirlere | مَا: (işler) | كَانُوا: oldukları | يَعْمَلُونَ: yapıyor | (6:122)
|وَكَذَٰلِكَ: ve böylece | جَعَلْنَا: yaptık | فِي: | كُلِّ: her | قَرْيَةٍ: kentin | أَكَابِرَ: büyüklerini | مُجْرِمِيهَا: (oranın) suçluları | لِيَمْكُرُوا: tuzak kursunlar diye | فِيهَا: orada | وَمَا: (oysa) | يَمْكُرُونَ: onlar tuzak kurmazlar | إِلَّا: başkasına | بِأَنْفُسِهِمْ: kendilerinden | وَمَا: | يَشْعُرُونَ: ama farkında değillerdir | (6:123)
|وَإِذَا: ve zaman | جَاءَتْهُمْ: onlara geldiği | ايَةٌ: bir ayet | قَالُوا: dediler | لَنْ: | نُؤْمِنَ: kat'iyyen inanmayız | حَتَّىٰ: kadar | نُؤْتَىٰ: bize verilinceye | مِثْلَ: aynısı | مَا: | أُوتِيَ: verilenin | رُسُلُ: elçilerine | اللَّهِ: Allah'ın | اللَّهُ: Allah | أَعْلَمُ: daha iyi bilir | حَيْثُ: yeri | يَجْعَلُ: koyacağı | رِسَالَتَهُ: mesajını | سَيُصِيبُ: erişecektir | الَّذِينَ: kimselere | أَجْرَمُوا: suç işleyen(lere) | صَغَارٌ: bir aşağılık | عِنْدَ: katında | اللَّهِ: Allah | وَعَذَابٌ: ve bir azab | شَدِيدٌ: çetin | بِمَا: karşı | كَانُوا: (yaptıkları) | يَمْكُرُونَ: hilelerine | (6:124)
|فَمَنْ: kimi | يُرِدِ: isterse | اللَّهُ: Allah | أَنْ: | يَهْدِيَهُ: doğru yola iletmek | يَشْرَحْ: açar | صَدْرَهُ: onun göğsünü | لِلْإِسْلَامِ: İslam'a | وَمَنْ: kimi de | يُرِدْ: isterse | أَنْ: | يُضِلَّهُ: saptırmak | يَجْعَلْ: yapar | صَدْرَهُ: onun göğsünü | ضَيِّقًا: daralmış | حَرَجًا: tıkanık | كَأَنَّمَا: gibi | يَصَّعَّدُ: yükseliyor | فِي: | السَّمَاءِ: göğe | كَذَٰلِكَ: işte böyle | يَجْعَلُ: çökertir | اللَّهُ: Allah | الرِّجْسَ: pislik (sıkıntı) | عَلَى: üstüne | الَّذِينَ: kimselerin | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmayan(ların) | (6:125)
|وَهَٰذَا: işte budur | صِرَاطُ: yolu | رَبِّكَ: Rabbinin | مُسْتَقِيمًا: doğru | قَدْ: muhakkak | فَصَّلْنَا: biz geniş geniş açıkladık. | الْايَاتِ: ayetleri | لِقَوْمٍ: kavimler için | يَذَّكَّرُونَ: öğüt alan | (6:126)
|لَهُمْ: onlarındır | دَارُ: yurdu | السَّلَامِ: esenlik | عِنْدَ: katında | رَبِّهِمْ: Rableri | وَهُوَ: ve O | وَلِيُّهُمْ: onların dostudur | بِمَا: dolayı | كَانُوا: olduklarından | يَعْمَلُونَ: yapıyor(lar) | (6:127)
|وَيَوْمَ: ve gün | يَحْشُرُهُمْ: bir araya toplayacağı | جَمِيعًا: hepsini | يَا: EY/HEY/AH | مَعْشَرَ: topluluğu | الْجِنِّ: cinler | قَدِ: muhakkak | اسْتَكْثَرْتُمْ: siz çok uğraştınız | مِنَ: | الْإِنْسِ: insanlarla | وَقَالَ: derler ki | أَوْلِيَاؤُهُمْ: onların dostları | مِنَ: -dan | الْإِنْسِ: insanlar- | رَبَّنَا: Rabbimiz | اسْتَمْتَعَ: yararlandık | بَعْضُنَا: kimimiz | بِبَعْضٍ: kimimizden | وَبَلَغْنَا: ve ulaştık | أَجَلَنَا: sonuna | الَّذِي: ki | أَجَّلْتَ: verdiğin sürenin | لَنَا: bize | قَالَ: (Allah da) buyurur ki | النَّارُ: ateştir | مَثْوَاكُمْ: durağınız | خَالِدِينَ: ebedi kalacaksınız | فِيهَا: orada | إِلَّا: hariç | مَا: | شَاءَ: dilemesi | اللَّهُ: Allah'ın | إِنَّ: şüphesiz | رَبَّكَ: Rabbin | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | عَلِيمٌ: bilendir | (6:128)
|وَكَذَٰلِكَ: işte böyle | نُوَلِّي: peşine takarız | بَعْضَ: bir kısmını | الظَّالِمِينَ: zalimlerin | بَعْضًا: diğerlerinin | بِمَا: ötürü | كَانُوا: olduklarından | يَكْسِبُونَ: kazanıyor(lar) | (6:129)
|يَا: EY/HEY/AH | مَعْشَرَ: topluluğu | الْجِنِّ: cin | وَالْإِنْسِ: ve insan | أَلَمْ: | يَأْتِكُمْ: gelmedi mi? | رُسُلٌ: elçiler | مِنْكُمْ: içinizden | يَقُصُّونَ: anlatan | عَلَيْكُمْ: size | ايَاتِي: ayetlerimi | وَيُنْذِرُونَكُمْ: ve sizi uyaran | لِقَاءَ: karşılaşacağınıza dair | يَوْمِكُمْ: gününüzle | هَٰذَا: bu | قَالُوا: dediler | شَهِدْنَا: şahidiz | عَلَىٰ: aleyhine | أَنْفُسِنَا: nefsimiz | وَغَرَّتْهُمُ: onları aldattı | الْحَيَاةُ: hayatı | الدُّنْيَا: dünya | وَشَهِدُوا: ve şahidlik ettiler | عَلَىٰ: karşı | أَنْفُسِهِمْ: nefislerine | أَنَّهُمْ: şüphesiz | كَانُوا: olduklarına | كَافِرِينَ: kafir | (6:130)
|ذَٰلِكَ: bu böyledir | أَنْ: çünkü | لَمْ: | يَكُنْ: değildir | رَبُّكَ: Rabbin | مُهْلِكَ: helak edici | الْقُرَىٰ: ülkeleri | بِظُلْمٍ: zulüm ile | وَأَهْلُهَا: halkı | غَافِلُونَ: habersiz iken | (6:131)
|وَلِكُلٍّ: her birinin | دَرَجَاتٌ: dereceleri vardır | مِمَّا: -e göre | عَمِلُوا: yaptıkları işler- | وَمَا: değildir | رَبُّكَ: Rabbin | بِغَافِلٍ: habersiz | عَمَّا: -ndan | يَعْمَلُونَ: onların yaptıkları- | (6:132)
|وَرَبُّكَ: ve Rabbin | الْغَنِيُّ: zengindir | ذُو: sahibidir | الرَّحْمَةِ: rahmet | إِنْ: eğer | يَشَأْ: dilerse | يُذْهِبْكُمْ: sizi uzaklaştırır | وَيَسْتَخْلِفْ: ve yerinize getirir | مِنْ: | بَعْدِكُمْ: sizden sonra | مَا: | يَشَاءُ: dilediğini | كَمَا: gibi | أَنْشَأَكُمْ: sizi yarattığı | مِنْ: -ndan | ذُرِّيَّةِ: soyu- | قَوْمٍ: bir topluluğun | اخَرِينَ: başka | (6:133)
|إِنَّ: muhakkak | مَا: | تُوعَدُونَ: size söylenen uyarı | لَاتٍ: gelecektir | وَمَا: ve değil(siniz) | أَنْتُمْ: siz | بِمُعْجِزِينَ: onu engelleyecek | (6:134)
|قُلْ: de ki | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | اعْمَلُوا: yapacağınızı yapın | عَلَىٰ: | مَكَانَتِكُمْ: imkanınıza göre | إِنِّي: şüphesiz ben de | عَامِلٌ: yapıyorum | فَسَوْفَ: yakında | تَعْلَمُونَ: bileceksiniz | مَنْ: kimin | تَكُونُ: olacağını | لَهُ: | عَاقِبَةُ: sonunun | الدَّارِ: bu yurdun | إِنَّهُ: şüphesiz | لَا: | يُفْلِحُ: iflah olmazlar | الظَّالِمُونَ: Zalimler | (6:135)
|وَجَعَلُوا: ve kıldılar | لِلَّهِ: Allah'ın | مِمَّا: şeylerden | ذَرَأَ: yarattığı | مِنَ: -den | الْحَرْثِ: ekin(ler)- | وَالْأَنْعَامِ: ve hayvanlar(dan) | نَصِيبًا: bir pay | فَقَالُوا: dediler ki | هَٰذَا: bu | لِلَّهِ: Allah'ındır | بِزَعْمِهِمْ: zanlarınca | وَهَٰذَا: bu da | لِشُرَكَائِنَا: ortaklarımızındır | فَمَا: (halbuki) | كَانَ: olan | لِشُرَكَائِهِمْ: ortaklarına ait | فَلَا: | يَصِلُ: ulaşmaz | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a | وَمَا: | كَانَ: olan (ise) | لِلَّهِ: Allah'a ait | فَهُوَ: o | يَصِلُ: ulaşır | إِلَىٰ: | شُرَكَائِهِمْ: ortaklarına | سَاءَ: ne kötü | مَا: | يَحْكُمُونَ: hüküm veriyorlar | (6:136)
|وَكَذَٰلِكَ: ve yine | زَيَّنَ: süslü gösterdiler | لِكَثِيرٍ: çoğuna | مِنَ: -den | الْمُشْرِكِينَ: müşrikler- | قَتْلَ: öldürmeyi | أَوْلَادِهِمْ: evladlarını | شُرَكَاؤُهُمْ: ortakları | لِيُرْدُوهُمْ: onları mahvetsinler diye | وَلِيَلْبِسُوا: ve karıştırsınlar diye | عَلَيْهِمْ: kendi | دِينَهُمْ: dinlerini | وَلَوْ: eğer | شَاءَ: dileseydi | اللَّهُ: Allah | مَا: | فَعَلُوهُ: bunu yapamazlardı | فَذَرْهُمْ: öyleyse onları baş başa bırak | وَمَا: şeylerle | يَفْتَرُونَ: uydurdukları | (6:137)
|وَقَالُوا: dediler ki | هَٰذِهِ: bunlar | أَنْعَامٌ: hayvanlardır | وَحَرْثٌ: ve ekinlerdir | حِجْرٌ: dokunulmaz | لَا: | يَطْعَمُهَا: yiyemez | إِلَّا: başkası | مَنْ: kimseden | نَشَاءُ: bizim dilediğimiz | بِزَعْمِهِمْ: zanlarınca | وَأَنْعَامٌ: ve hayvanlar | حُرِّمَتْ: yasaklanmış | ظُهُورُهَا: sırtı(na binilmesi) | وَأَنْعَامٌ: ve hayvanlar | لَا: | يَذْكُرُونَ: anılmayan | اسْمَ: adı | اللَّهِ: Allah'ın | عَلَيْهَا: üzerlerine | افْتِرَاءً: iftira ederek | عَلَيْهِ: O'na (Allah'a) | سَيَجْزِيهِمْ: onları cezalandıracaktır | بِمَا: nedeniyle | كَانُوا: | يَفْتَرُونَ: iftira etmeleri | (6:138)
|وَقَالُوا: ve dediler ki | مَا: olanlar | فِي: | بُطُونِ: karınlarında | هَٰذِهِ: bu | الْأَنْعَامِ: hayvanların | خَالِصَةٌ: yalnız | لِذُكُورِنَا: erkeklerimize aittir | وَمُحَرَّمٌ: ve haramdır | عَلَىٰ: üzerine | أَزْوَاجِنَا: kadınlarımız | وَإِنْ: ve eğer | يَكُنْ: olursa | مَيْتَةً: ölü | فَهُمْ: o zaman hepsi | فِيهِ: onda | شُرَكَاءُ: ortaktır | سَيَجْزِيهِمْ: cezalarını verecektir | وَصْفَهُمْ: bu nitelendirmelerinin | إِنَّهُ: çünkü O | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | عَلِيمٌ: bilendir | (6:139)
|قَدْ: muhakkak | خَسِرَ: ziyana uğrarlar | الَّذِينَ: kimseler | قَتَلُوا: öldüren(ler) | أَوْلَادَهُمْ: çocuklarını | سَفَهًا: beyinsizce | بِغَيْرِ: | عِلْمٍ: bilgisizlik yüzünden | وَحَرَّمُوا: ve haram kılanlar | مَا: | رَزَقَهُمُ: kendilerine verdiği rızkı | اللَّهُ: Allah'ın | افْتِرَاءً: iftira ederek | عَلَى: karşı | اللَّهِ: Allah'a | قَدْ: muhakkak | ضَلُّوا: sapmışlardır | وَمَا: ve değillerdir | كَانُوا: onlar | مُهْتَدِينَ: yola gelici | (6:140)
|وَهُوَ: ve O'dur | الَّذِي: ki | أَنْشَأَ: yaratan | جَنَّاتٍ: bahçeleri | مَعْرُوشَاتٍ: çardaklı | وَغَيْرَ: ve | مَعْرُوشَاتٍ: çardaksız | وَالنَّخْلَ: hurma(ları) | وَالزَّرْعَ: ve ekin(ler)i | مُخْتَلِفًا: çeşit çeşit | أُكُلُهُ: ürünleri | وَالزَّيْتُونَ: ve zeytinleri | وَالرُّمَّانَ: ve narları | مُتَشَابِهًا: birbirine benzer | وَغَيْرَ: | مُتَشَابِهٍ: ve benzemez | كُلُوا: yeyin | مِنْ: -ndan | ثَمَرِهِ: meyvası- | إِذَا: zaman | أَثْمَرَ: meyva verdiği | وَاتُوا: ve verin | حَقَّهُ: hakkını (sadakasını) | يَوْمَ: günü | حَصَادِهِ: hasat | وَلَا: ve asla | تُسْرِفُوا: israf etmeyin | إِنَّهُ: çünkü O | لَا: | يُحِبُّ: sevmez | الْمُسْرِفِينَ: israf edenleri | (6:141)
|وَمِنَ: -dan | الْأَنْعَامِ: hayvanlar- | حَمُولَةً: (kimi) yük taşır | وَفَرْشًا: (kiminin) tüyünden sergi yapılır | كُلُوا: yeyin | مِمَّا: | رَزَقَكُمُ: size verdiği rızıktan | اللَّهُ: Allah'ın | وَلَا: | تَتَّبِعُوا: izlemeyin | خُطُوَاتِ: adımlarını | الشَّيْطَانِ: şeytanın | إِنَّهُ: zira o | لَكُمْ: sizin için | عَدُوٌّ: bir düşmandır | مُبِينٌ: apaçık | (6:142)
|ثَمَانِيَةَ: sekiz | أَزْوَاجٍ: çift | مِنَ: -dan | الضَّأْنِ: koyun- | اثْنَيْنِ: iki | وَمِنَ: ve -den | الْمَعْزِ: keçi- | اثْنَيْنِ: iki | قُلْ: de ki | الذَّكَرَيْنِ: iki erkeği mi? | حَرَّمَ: haram etti | أَمِ: yoksa | الْأُنْثَيَيْنِ: iki dişiyi (mi?) | أَمَّا: yoksa | اشْتَمَلَتْ: bulunan(yavru)ları mı | عَلَيْهِ: | أَرْحَامُ: rahimlerinde | الْأُنْثَيَيْنِ: iki dişinin | نَبِّئُونِي: bana haber verin | بِعِلْمٍ: bilgi ile | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | صَادِقِينَ: doğru | (6:143)
|وَمِنَ: ve | الْإِبِلِ: deveden | اثْنَيْنِ: iki | وَمِنَ: ve -dan | الْبَقَرِ: sığır- | اثْنَيْنِ: iki | قُلْ: de ki | الذَّكَرَيْنِ: iki erkeği mi? | حَرَّمَ: haram etti | أَمِ: yoksa | الْأُنْثَيَيْنِ: iki dişiyi (mi?) | أَمَّا: yoksa | اشْتَمَلَتْ: bulunan(yavru)ları mı | عَلَيْهِ: | أَرْحَامُ: Rahimlerinde | الْأُنْثَيَيْنِ: iki dişinin | أَمْ: yoksa | كُنْتُمْ: oldunuz | شُهَدَاءَ: şahidler (mi?) | إِذْ: zaman | وَصَّاكُمُ: size vasiyyet ettiği | اللَّهُ: Allah'ın | بِهَٰذَا: böyle | فَمَنْ: kim olabilir? | أَظْلَمُ: daha zalim | مِمَّنِ: -dan | افْتَرَىٰ: uyduran- | عَلَى: karşı | اللَّهِ: Allah'a | كَذِبًا: bir yalan | لِيُضِلَّ: saptırmak için | النَّاسَ: insanları | بِغَيْرِ: olmaksızın | عِلْمٍ: bilgisi | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | لَا: | يَهْدِي: doğru yola iletmez | الْقَوْمَ: topluluğu | الظَّالِمِينَ: zalim | (6:144)
|قُلْ: de ki | لَا: | أَجِدُ: bulamıyorum | فِي: | مَا: şeyde | أُوحِيَ: vahyolunan | إِلَيَّ: bana | مُحَرَّمًا: bir haramlık | عَلَىٰ: üzerine | طَاعِمٍ: yemek | يَطْعَمُهُ: yiyen kimse | إِلَّا: ancak hariçtir | أَنْ: | يَكُونَ: olması | مَيْتَةً: leş | أَوْ: yahut | دَمًا: kan | مَسْفُوحًا: akıtılmış | أَوْ: yahut | لَحْمَ: eti | خِنْزِيرٍ: domuz | فَإِنَّهُ: -ki şüphesiz | رِجْسٌ: pistir | أَوْ: ya da | فِسْقًا: bir fısk | أُهِلَّ: boğazlanmış | لِغَيْرِ: başkası adına | اللَّهِ: Allah'tan | بِهِ: onun | فَمَنِ: ama kim | اضْطُرَّ: çaresiz kalırsa (yiyebilir) | غَيْرَ: | بَاغٍ: saldırmaksızın | وَلَا: ve | عَادٍ: sınırı aşmaksızın | فَإِنَّ: çünkü | رَبَّكَ: Rabbin | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (6:145)
|وَعَلَى: ve | الَّذِينَ: şunlara ki | هَادُوا: yahudilere | حَرَّمْنَا: haram ettik | كُلَّ: bütün | ذِي: olanları | ظُفُرٍ: tırnaklı(ları) | وَمِنَ: | الْبَقَرِ: sığırın | وَالْغَنَمِ: ve koyunun | حَرَّمْنَا: haram kıldık | عَلَيْهِمْ: onlara | شُحُومَهُمَا: yağlarını | إِلَّا: hariç | مَا: | حَمَلَتْ: taşıdıkları | ظُهُورُهُمَا: sırtlarının | أَوِ: yahut | الْحَوَايَا: bağırsaklarının | أَوْ: ya da | مَا: | اخْتَلَطَ: karışanlar | بِعَظْمٍ: kemiğe | ذَٰلِكَ: böylece | جَزَيْنَاهُمْ: onları cezalandırdık | بِبَغْيِهِمْ: aşırılıkları yüzünden | وَإِنَّا: biz elbette | لَصَادِقُونَ: doğru söyleyenleriz | (6:146)
|فَإِنْ: eğer | كَذَّبُوكَ: seni yalanladılarsa | فَقُلْ: de ki | رَبُّكُمْ: Rabbiniz | ذُو: sahibidir | رَحْمَةٍ: rahmet | وَاسِعَةٍ: bol | وَلَا: (fakat) | يُرَدُّ: geri çevrilmez | بَأْسُهُ: O'nun azabı | عَنِ: -dan | الْقَوْمِ: toplum- | الْمُجْرِمِينَ: suçlu | (6:147)
|سَيَقُولُ: diyecekler ki | الَّذِينَ: kimseler | أَشْرَكُوا: ortak koşan(lar) | لَوْ: şayet | شَاءَ: isteseydi | اللَّهُ: Allah | مَا: | أَشْرَكْنَا: biz ortak koşmazdık | وَلَا: | ابَاؤُنَا: babalarımız da | وَلَا: | حَرَّمْنَا: haram yapmazdık | مِنْ: hiçbir | شَيْءٍ: şeyi | كَذَٰلِكَ: öyle (demişlerdi) | كَذَّبَ: yalanlayanlar | الَّذِينَ: | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: onlardan önce | حَتَّىٰ: nihayet | ذَاقُوا: tadmışlardı | بَأْسَنَا: azabımızı | قُلْ: de ki | هَلْ: var mı? | عِنْدَكُمْ: yanınızda | مِنْ: hiç | عِلْمٍ: bir bilgi | فَتُخْرِجُوهُ: çıka(rıp gösterece)ğiniz | لَنَا: bize | إِنْ: | تَتَّبِعُونَ: siz uyuyorsunuz | إِلَّا: sadece | الظَّنَّ: zanna | وَإِنْ: ve eğer | أَنْتُمْ: siz | إِلَّا: sadece | تَخْرُصُونَ: saçmalıyorsunuz | (6:148)
|قُلْ: de ki | فَلِلَّهِ: Allah'ındır | الْحُجَّةُ: delil | الْبَالِغَةُ: üstün olan | فَلَوْ: eğer | شَاءَ: dileseydi | لَهَدَاكُمْ: elbette doğru yola iletirdi | أَجْمَعِينَ: hepinizi | (6:149)
|قُلْ: de ki | هَلُمَّ: haydi getirin | شُهَدَاءَكُمُ: tanrılarınızı | الَّذِينَ: o ki | يَشْهَدُونَ: şahidlik edecek | أَنَّ: | اللَّهَ: Allah'ın | حَرَّمَ: yasakladığına | هَٰذَا: bunu | فَإِنْ: eğer | شَهِدُوا: şahidlik ederlerse | فَلَا: | تَشْهَدْ: sen şahidlik etme | مَعَهُمْ: onlarla beraber | وَلَا: ve | تَتَّبِعْ: uyma | أَهْوَاءَ: keyiflerine | الَّذِينَ: kimselerin | كَذَّبُوا: yalanlayan(ların) | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | وَالَّذِينَ: ve kimselerin | لَا: | يُؤْمِنُونَ: ve inanmayanların | بِالْاخِرَةِ: ahirete | وَهُمْ: ve onlar | بِرَبِّهِمْ: Rablerine | يَعْدِلُونَ: eş tutmaktadırlar | (6:150)
|قُلْ: de ki | تَعَالَوْا: gelin | أَتْلُ: okuyayım | مَا: şeyleri | حَرَّمَ: haram kıldığı | رَبُّكُمْ: Rabbinizin | عَلَيْكُمْ: size | أَلَّا: asla | تُشْرِكُوا: ortak koşmayın | بِهِ: O'na | شَيْئًا: hiçbir şeyi | وَبِالْوَالِدَيْنِ: ve ana babaya | إِحْسَانًا: iyilik edin | وَلَا: ve | تَقْتُلُوا: öldürmeyin | أَوْلَادَكُمْ: çocuklarınızı | مِنْ: | إِمْلَاقٍ: fakirlik korkusuyla | نَحْنُ: biz | نَرْزُقُكُمْ: sizi besliyoruz | وَإِيَّاهُمْ: onları | وَلَا: | تَقْرَبُوا: yaklaşmayın | الْفَوَاحِشَ: fuhuşlara | مَا: ne | ظَهَرَ: açığına | مِنْهَا: onun | وَمَا: ve nede | بَطَنَ: kapalısına | وَلَا: | تَقْتُلُوا: ve kıymayın | النَّفْسَ: cana | الَّتِي: | حَرَّمَ: yasakladığı | اللَّهُ: Allah'ın | إِلَّا: olmadan | بِالْحَقِّ: hak ile | ذَٰلِكُمْ: işte | وَصَّاكُمْ: size tavsiye etti | بِهِ: bunları | لَعَلَّكُمْ: umulur ki | تَعْقِلُونَ: düşünürsünüz | (6:151)
|وَلَا: | تَقْرَبُوا: yaklaşmayın | مَالَ: malına | الْيَتِيمِ: yetimin | إِلَّا: müstesna | بِالَّتِي: (olması) | هِيَ: onun | أَحْسَنُ: en güzel biçimde | حَتَّىٰ: kadar | يَبْلُغَ: erişinceye | أَشُدَّهُ: erginlik çağına | وَأَوْفُوا: ve tam yapın | الْكَيْلَ: ölçü | وَالْمِيزَانَ: ve tartıyı | بِالْقِسْطِ: adaletle | لَا: | نُكَلِّفُ: biz teklif etmeyiz | نَفْسًا: kişiye | إِلَّا: dışındakini | وُسْعَهَا: gücünün yettiğinden | وَإِذَا: ve zaman | قُلْتُمْ: söylediğiniz | فَاعْدِلُوا: adalet yapın | وَلَوْ: eğer | كَانَ: olsa da | ذَا: | قُرْبَىٰ: akrabanız | وَبِعَهْدِ: ve tutun | اللَّهِ: Allah'a | أَوْفُوا: verdiğiniz sözü | ذَٰلِكُمْ: işte | وَصَّاكُمْ: size tavsiye etti. | بِهِ: bunları | لَعَلَّكُمْ: umulur ki | تَذَكَّرُونَ: öğüt alırsınız | (6:152)
|وَأَنَّ: ve işte | هَٰذَا: budur | صِرَاطِي: benim yolum | مُسْتَقِيمًا: dosdoğru | فَاتَّبِعُوهُ: ona uyun | وَلَا: | تَتَّبِعُوا: uymayın | السُّبُلَ: yollara | فَتَفَرَّقَ: ayırmasın | بِكُمْ: sizi | عَنْ: -ndan | سَبِيلِهِ: O'nun yolu- | ذَٰلِكُمْ: böylece | وَصَّاكُمْ: size tavsiye etti | بِهِ: kendisiyle | لَعَلَّكُمْ: umulur ki | تَتَّقُونَ: korunursunuz | (6:153)
|ثُمَّ: sonra | اتَيْنَا: verdik | مُوسَى: Musa'ya | الْكِتَابَ: Kitabı | تَمَامًا: (ni'metimizi) tamamlamak için | عَلَى: üzerine | الَّذِي: kimselere | أَحْسَنَ: iyilik eden(lere) | وَتَفْصِيلًا: ve açıklamak (için) | لِكُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyi | وَهُدًى: ve yola iletici | وَرَحْمَةً: ve rahmet olarak | لَعَلَّهُمْ: umulur ki | بِلِقَاءِ: kavuşacaklarına | رَبِّهِمْ: Rablerine | يُؤْمِنُونَ: inanırlar | (6:154)
|وَهَٰذَا: işte bu (Kur'an) da | كِتَابٌ: Kitaptır | أَنْزَلْنَاهُ: indirdiğimiz | مُبَارَكٌ: mübarek | فَاتَّبِعُوهُ: O'na uyun | وَاتَّقُوا: ve korunun | لَعَلَّكُمْ: umulur ki siz | تُرْحَمُونَ: merhamet olunursunuz | (6:155)
|أَنْ: | تَقُولُوا: demeyesiniz | إِنَّمَا: yalnız | أُنْزِلَ: indirildi | الْكِتَابُ: Kitap | عَلَىٰ: üzerine | طَائِفَتَيْنِ: iki topluluk | مِنْ: | قَبْلِنَا: bizden önceki | وَإِنْ: | كُنَّا: biz ise idik | عَنْ: | دِرَاسَتِهِمْ: onların okumasından | لَغَافِلِينَ: habersiz | (6:156)
|أَوْ: yahut | تَقُولُوا: demeyesiniz | لَوْ: eğer | أَنَّا: şüphesiz ki | أُنْزِلَ: indirilseydi | عَلَيْنَا: bize | الْكِتَابُ: Kitap | لَكُنَّا: biz olurduk | أَهْدَىٰ: daha doğru yolda | مِنْهُمْ: onlardan | فَقَدْ: işte | جَاءَكُمْ: size de geldi | بَيِّنَةٌ: açık delil | مِنْ: -den | رَبِّكُمْ: Rabbiniz- | وَهُدًى: ve hidayet | وَرَحْمَةٌ: ve rahmet | فَمَنْ: kim olabilir? | أَظْلَمُ: daha zalim | مِمَّنْ: kimseden | كَذَّبَ: yalanlayıp | بِايَاتِ: ayetlerini | اللَّهِ: Allah'ın | وَصَدَفَ: ve yüz çeviren | عَنْهَا: onlardan | سَنَجْزِي: cezalandıracağız | الَّذِينَ: kimseleri | يَصْدِفُونَ: yüz çevirenleri | عَنْ: -den | ايَاتِنَا: ayetlerimiz- | سُوءَ: en kötüsüyle | الْعَذَابِ: azabın | بِمَا: ötürü | كَانُوا: | يَصْدِفُونَ: yüz çevirmelerinden | (6:157)
|هَلْ: mı? | يَنْظُرُونَ: bekliyorlar | إِلَّا: ille | أَنْ: | تَأْتِيَهُمُ: gelmesini | الْمَلَائِكَةُ: meleklerin | أَوْ: yahut | يَأْتِيَ: gelmesini | رَبُّكَ: Rabbinin | أَوْ: ya da | يَأْتِيَ: gelmesini | بَعْضُ: bazı | ايَاتِ: ayetlerinin | رَبِّكَ: Rabbinin | يَوْمَ: gün | يَأْتِي: geldiği | بَعْضُ: bazı | ايَاتِ: ayetleri | رَبِّكَ: Rabbinin | لَا: | يَنْفَعُ: fayda sağlamaz | نَفْسًا: kimseye | إِيمَانُهَا: inanması | لَمْ: hiç | تَكُنْ: etmemiş | امَنَتْ: iman | مِنْ: | قَبْلُ: daha önce | أَوْ: ya da | كَسَبَتْ: kazanmamış olan | فِي: | إِيمَانِهَا: imanında | خَيْرًا: bir hayır | قُلِ: de ki | انْتَظِرُوا: bekleyin | إِنَّا: biz de | مُنْتَظِرُونَ: beklemekteyiz | (6:158)
|إِنَّ: gerçekten | الَّذِينَ: kimseler | فَرَّقُوا: parça parça eden | دِينَهُمْ: dinlerini | وَكَانُوا: ve olanlar (var ya) | شِيَعًا: grup grup | لَسْتَ: senin yoktur | مِنْهُمْ: onlarla | فِي: | شَيْءٍ: hiçbir (ilişkin) | إِنَّمَا: ancak | أَمْرُهُمْ: onların işi | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a (kalmış)tır | ثُمَّ: sonra | يُنَبِّئُهُمْ: onlara haber verecektir | بِمَا: şeyleri | كَانُوا: oldukları | يَفْعَلُونَ: yapıyorlar | (6:159)
|مَنْ: kim | جَاءَ: gelirse | بِالْحَسَنَةِ: bir iyilikle | فَلَهُ: Zira onlar/onlarsa | عَشْرُ: on (katı) | أَمْثَالِهَا: o(getirdiği)nin | وَمَنْ: ve kim | جَاءَ: gelirse | بِالسَّيِّئَةِ: bir kötülükle | فَلَا: | يُجْزَىٰ: cezalandırılmaz | إِلَّا: dışında | مِثْلَهَا: onun dengi | وَهُمْ: ve onlar | لَا: | يُظْلَمُونَ: haksızlığa uğratılmazlar | (6:160)
|قُلْ: de ki | إِنَّنِي: muhakkak beni | هَدَانِي: beni iletti | رَبِّي: Rabbim | إِلَىٰ: | صِرَاطٍ: yola | مُسْتَقِيمٍ: dosdoğru | دِينًا: dine | قِيَمًا: dosdoğru | مِلَّةَ: dinine | إِبْرَاهِيمَ: İbrahim'in | حَنِيفًا: hanif | وَمَا: | كَانَ: O değildi | مِنَ: -dan | الْمُشْرِكِينَ: ortak koşanlar- | (6:161)
|قُلْ: de ki | إِنَّ: şüphesiz | صَلَاتِي: SaLâTım/desteğim | وَنُسُكِي: ve nüsukum | وَمَحْيَايَ: ve diriliğim | وَمَمَاتِي: ve ölülüğüm | لِلَّهِ: Allah içindir | رَبِّ: Rabbi | الْعَالَمِينَ: alemlerin | (6:162)
|لَا: yoktur | شَرِيكَ: ortağı | لَهُ: O'nun | وَبِذَٰلِكَ: ve böyle | أُمِرْتُ: bana emrolundu | وَأَنَا: ve ben | أَوَّلُ: ilkiyim | الْمُسْلِمِينَ: müslümanların | (6:163)
|قُلْ: de ki | أَغَيْرَ: başka mı? | اللَّهِ: Allah'tan | أَبْغِي: arayayım | رَبًّا: Rab | وَهُوَ: (halbuki) O | رَبُّ: Rabbi iken | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyin | وَلَا: | تَكْسِبُ: kazanmaz | كُلُّ: hiç | نَفْسٍ: kimse | إِلَّا: başkasını | عَلَيْهَا: kendisine ait olandan | وَلَا: ve | تَزِرُ: taşımaz | وَازِرَةٌ: taşıyan (hiç kimse) | وِزْرَ: yükünü | أُخْرَىٰ: bir başkasının | ثُمَّ: sonra | إِلَىٰ: | رَبِّكُمْ: Rabbinizedir | مَرْجِعُكُمْ: dönüşünüz | فَيُنَبِّئُكُمْ: size haber verecektir | بِمَا: şeyleri | كُنْتُمْ: olduğunuz | فِيهِ: onda | تَخْتَلِفُونَ: ayrılığa düşüyor | (6:164)
|وَهُوَ: ve O'dur | الَّذِي: | جَعَلَكُمْ: sizi yapan | خَلَائِفَ: halifeleri | الْأَرْضِ: yeryüzünün | وَرَفَعَ: ve üstün kılan | بَعْضَكُمْ: kiminizi | فَوْقَ: üzerine | بَعْضٍ: kiminiz | دَرَجَاتٍ: derecelerle | لِيَبْلُوَكُمْ: sizi denemek için | فِي: | مَا: şeylerde | اتَاكُمْ: size verdiği | إِنَّ: doğrusu | رَبَّكَ: Rabbin | سَرِيعُ: çabuk olandır | الْعِقَابِ: cezası | وَإِنَّهُ: ve O | لَغَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (6:165)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}