» 21 / Enbiyâ  87:

Kuran Sırası: 21
İniş Sırası: 73
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112

 » 21 / Enbiyâ  Suresi: 87
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَذَا (VZ̃E) = ve ƶā : ve Zü(nnun'u)
2. النُّونِ (ELNVN) = n-nūni : (ve Zün)nun'u
3. إِذْ (ÎZ̃) = iƶ : zira
4. ذَهَبَ (Z̃HB) = ƶehebe : gitmişti
5. مُغَاضِبًا (MĞEŽBE) = muğāDiben : kızarak
6. فَظَنَّ (FƵN) = fe Zenne : sanmıştı
7. أَنْ (ÊN) = en : diye
8. لَنْ (LN) = len : asla
9. نَقْدِرَ (NGD̃R) = neḳdira : güç yetiremeyeceğiz
10. عَلَيْهِ (ALYH) = ǎleyhi : kendisine
11. فَنَادَىٰ (FNED̃) = fenādā : nihayet yalvardı
12. فِي (FY) = fī : içinde
13. الظُّلُمَاتِ (ELƵLMET) = Z-Zulumāti : karanlıklar
14. أَنْ (ÊN) = en : diye
15. لَا (LE) = lā : yoktur
16. إِلَٰهَ (ÎLH) = ilāhe : tanrı
17. إِلَّا (ÎLE) = illā : başka
18. أَنْتَ (ÊNT) = ente : senden
19. سُبْحَانَكَ (SBḪENK) = subHāneke : senin şanın yücedir
20. إِنِّي (ÎNY) = innī : muhakkak ben
21. كُنْتُ (KNT) = kuntu : oldum
22. مِنَ (MN) = mine :
23. الظَّالِمِينَ (ELƵELMYN) = Z-Zālimīne : zalimlerden
ve Zü(nnun'u) | (ve Zün)nun'u | zira | gitmişti | kızarak | sanmıştı | diye | asla | güç yetiremeyeceğiz | kendisine | nihayet yalvardı | içinde | karanlıklar | diye | yoktur | tanrı | başka | senden | senin şanın yücedir | muhakkak ben | oldum | | zalimlerden |

[] [NVN] [] [Z̃HB] [ĞŽB] [ƵNN] [] [] [GD̃R] [] [ND̃V] [] [ƵLM] [] [] [ELH] [] [] [SBḪ] [] [KVN] [] [ƵLM]
VZ̃E ELNVN ÎZ̃ Z̃HB MĞEŽBE FƵN ÊN LN NGD̃R ALYH FNED̃ FY ELƵLMET ÊN LE ÎLH ÎLE ÊNT SBḪENK ÎNY KNT MN ELƵELMYN

ve ƶā n-nūni ƶehebe muğāDiben fe Zenne en len neḳdira ǎleyhi fenādā Z-Zulumāti en ilāhe illā ente subHāneke innī kuntu mine Z-Zālimīne
وذا النون إذ ذهب مغاضبا فظن أن لن نقدر عليه فنادى في الظلمات أن لا إله إلا أنت سبحانك إني كنت من الظالمين

 » 21 / Enbiyâ  Suresi: 87
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وذا | VZ̃E ve ƶā ve Zü(nnun'u) And Dhun-Nun
النون ن و ن | NVN ELNVN n-nūni (ve Zün)nun'u And Dhun-Nun
إذ | ÎZ̃ zira when
ذهب ذ ه ب | Z̃HB Z̃HB ƶehebe gitmişti he went
مغاضبا غ ض ب | ĞŽB MĞEŽBE muğāDiben kızarak (while) angry
فظن ظ ن ن | ƵNN FƵN fe Zenne sanmıştı and thought
أن | ÊN en diye that
لن | LN len asla never
نقدر ق د ر | GD̃R NGD̃R neḳdira güç yetiremeyeceğiz We would decree
عليه | ALYH ǎleyhi kendisine upon him.
فنادى ن د و | ND̃V FNED̃ fenādā nihayet yalvardı Then he called
في | FY içinde in
الظلمات ظ ل م | ƵLM ELƵLMET Z-Zulumāti karanlıklar the darkness(es)
أن | ÊN en diye that,
لا | LE yoktur """(There is) no"
إله ا ل ه | ELH ÎLH ilāhe tanrı god
إلا | ÎLE illā başka except
أنت | ÊNT ente senden You,
سبحانك س ب ح | SBḪ SBḪENK subHāneke senin şanın yücedir Glory be to You!
إني | ÎNY innī muhakkak ben Indeed, [I]
كنت ك و ن | KVN KNT kuntu oldum I am
من | MN mine of
الظالمين ظ ل م | ƵLM ELƵELMYN Z-Zālimīne zalimlerden "the wrongdoers."""

21:87 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve Zü(nnun'u) | (ve Zün)nun'u | zira | gitmişti | kızarak | sanmıştı | diye | asla | güç yetiremeyeceğiz | kendisine | nihayet yalvardı | içinde | karanlıklar | diye | yoktur | tanrı | başka | senden | senin şanın yücedir | muhakkak ben | oldum | | zalimlerden |

[] [NVN] [] [Z̃HB] [ĞŽB] [ƵNN] [] [] [GD̃R] [] [ND̃V] [] [ƵLM] [] [] [ELH] [] [] [SBḪ] [] [KVN] [] [ƵLM]
VZ̃E ELNVN ÎZ̃ Z̃HB MĞEŽBE FƵN ÊN LN NGD̃R ALYH FNED̃ FY ELƵLMET ÊN LE ÎLH ÎLE ÊNT SBḪENK ÎNY KNT MN ELƵELMYN

ve ƶā n-nūni ƶehebe muğāDiben fe Zenne en len neḳdira ǎleyhi fenādā Z-Zulumāti en ilāhe illā ente subHāneke innī kuntu mine Z-Zālimīne
وذا النون إذ ذهب مغاضبا فظن أن لن نقدر عليه فنادى في الظلمات أن لا إله إلا أنت سبحانك إني كنت من الظالمين

[] [ن و ن] [] [ذ ه ب] [غ ض ب] [ظ ن ن] [] [] [ق د ر] [] [ن د و] [] [ظ ل م] [] [] [ا ل ه] [] [] [س ب ح] [] [ك و ن] [] [ظ ل م]

 » 21 / Enbiyâ  Suresi: 87
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وذا | VZ̃E ve ƶā ve Zü(nnun'u) And Dhun-Nun
Vav,Zel,Elif,
6,700,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine singular noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
النون ن و ن | NVN ELNVN n-nūni (ve Zün)nun'u And Dhun-Nun
Elif,Lam,Nun,Vav,Nun,
1,30,50,6,50,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
إذ | ÎZ̃ zira when
,Zel,
,700,
T – time adverb
ظرف زمان
ذهب ذ ه ب | Z̃HB Z̃HB ƶehebe gitmişti he went
Zel,He,Be,
700,5,2,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
مغاضبا غ ض ب | ĞŽB MĞEŽBE muğāDiben kızarak (while) angry
Mim,Ğayn,Elif,Dad,Be,Elif,
40,1000,1,800,2,1,
N – accusative masculine indefinite (form III) active participle
اسم منصوب
فظن ظ ن ن | ƵNN FƵN fe Zenne sanmıştı and thought
Fe,Zı,Nun,
80,900,50,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الفاء عاطفة
فعل ماض
أن | ÊN en diye that
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
لن | LN len asla never
Lam,Nun,
30,50,
NEG – negative particle
حرف نفي
نقدر ق د ر | GD̃R NGD̃R neḳdira güç yetiremeyeceğiz We would decree
Nun,Gaf,Dal,Re,
50,100,4,200,
V – 1st person plural imperfect verb, subjunctive mood
فعل مضارع منصوب
عليه | ALYH ǎleyhi kendisine upon him.
Ayn,Lam,Ye,He,
70,30,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
فنادى ن د و | ND̃V FNED̃ fenādā nihayet yalvardı Then he called
Fe,Nun,Elif,Dal,,
80,50,1,4,,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine singular (form III) perfect verb
الفاء استئنافية
فعل ماض
في | FY içinde in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
الظلمات ظ ل م | ƵLM ELƵLMET Z-Zulumāti karanlıklar the darkness(es)
Elif,Lam,Zı,Lam,Mim,Elif,Te,
1,30,900,30,40,1,400,
N – genitive feminine plural noun
اسم مجرور
أن | ÊN en diye that,
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
لا | LE yoktur """(There is) no"
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
إله ا ل ه | ELH ÎLH ilāhe tanrı god
,Lam,He,
,30,5,
N – accusative masculine singular noun
اسم منصوب
إلا | ÎLE illā başka except
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
أنت | ÊNT ente senden You,
,Nun,Te,
,50,400,
PRON – 2nd person masculine singular personal pronoun
ضمير منفصل
سبحانك س ب ح | SBḪ SBḪENK subHāneke senin şanın yücedir Glory be to You!
Sin,Be,Ha,Elif,Nun,Kef,
60,2,8,1,50,20,
N – accusative masculine noun
PRON – 2nd person masculine singular possessive pronoun
اسم منصوب والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
إني | ÎNY innī muhakkak ben Indeed, [I]
,Nun,Ye,
,50,10,
ACC – accusative particle
PRON – 1st person singular object pronoun
حرف نصب والياء ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
كنت ك و ن | KVN KNT kuntu oldum I am
Kef,Nun,Te,
20,50,400,
V – 1st person singular perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
من | MN mine of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الظالمين ظ ل م | ƵLM ELƵELMYN Z-Zālimīne zalimlerden "the wrongdoers."""
Elif,Lam,Zı,Elif,Lam,Mim,Ye,Nun,
1,30,900,1,30,40,10,50,
N – genitive masculine plural active participle
اسم مجرور
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَذَا: ve Zü(nnun'u) | النُّونِ: (ve Zün)nun'u | إِذْ: zira | ذَهَبَ: gitmişti | مُغَاضِبًا: kızarak | فَظَنَّ: sanmıştı | أَنْ: diye | لَنْ: asla | نَقْدِرَ: güç yetiremeyeceğiz | عَلَيْهِ: kendisine | فَنَادَىٰ: nihayet yalvardı | فِي: içinde | الظُّلُمَاتِ: karanlıklar | أَنْ: diye | لَا: yoktur | إِلَٰهَ: tanrı | إِلَّا: başka | أَنْتَ: senden | سُبْحَانَكَ: senin şanın yücedir | إِنِّي: muhakkak ben | كُنْتُ: oldum | مِنَ: | الظَّالِمِينَ: zalimlerden |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وذا WZ̃E ve Zü(nnun'u) | النون ELNWN (ve Zün)nun'u | إذ ÎZ̃ zira | ذهب Z̃HB gitmişti | مغاضبا MĞEŽBE kızarak | فظن FƵN sanmıştı | أن ÊN diye | لن LN asla | نقدر NGD̃R güç yetiremeyeceğiz | عليه ALYH kendisine | فنادى FNED̃ nihayet yalvardı | في FY içinde | الظلمات ELƵLMET karanlıklar | أن ÊN diye | لا LE yoktur | إله ÎLH tanrı | إلا ÎLE başka | أنت ÊNT senden | سبحانك SBḪENK senin şanın yücedir | إني ÎNY muhakkak ben | كنت KNT oldum | من MN | الظالمين ELƵELMYN zalimlerden |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve ƶā: ve Zü(nnun'u) | n-nūni: (ve Zün)nun'u | : zira | ƶehebe: gitmişti | muğāDiben: kızarak | fe Zenne: sanmıştı | en: diye | len: asla | neḳdira: güç yetiremeyeceğiz | ǎleyhi: kendisine | fenādā: nihayet yalvardı | : içinde | Z-Zulumāti: karanlıklar | en: diye | : yoktur | ilāhe: tanrı | illā: başka | ente: senden | subHāneke: senin şanın yücedir | innī: muhakkak ben | kuntu: oldum | mine: | Z-Zālimīne: zalimlerden |
Kırık Meal (Transcript) : |VZ̃E: ve Zü(nnun'u) | ELNVN: (ve Zün)nun'u | ÎZ̃: zira | Z̃HB: gitmişti | MĞEŽBE: kızarak | FƵN: sanmıştı | ÊN: diye | LN: asla | NGD̃R: güç yetiremeyeceğiz | ALYH: kendisine | FNED̃: nihayet yalvardı | FY: içinde | ELƵLMET: karanlıklar | ÊN: diye | LE: yoktur | ÎLH: tanrı | ÎLE: başka | ÊNT: senden | SBḪENK: senin şanın yücedir | ÎNY: muhakkak ben | KNT: oldum | MN: | ELƵELMYN: zalimlerden |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve Zünnun da hani öfkelenip gitmişti de sanmıştı ki bizim gücümüz yetmeyecek ona; derken karanlıklarda nidâ ederek gerçekten de senden başka yoktur tapacak, tenzîh ederim seni ve şüphe yok ki ben, zâlimlerden oldum demişti.
Adem Uğur : Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: "Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz etti.
Ahmed Hulusi : ZünNun (Yunus). . . Hani kızarak çekip gitmiş ve kendisini sıkıştırmayacağımızı zannetmişti! Nihayet karanlıklar içinde: "Tanrı yok (benliğim yok); sadece Sen (hakikatimi oluşturan El Esmâ mânâların)! Senin (Esmâ mânâlarını açığa çıkaran olarak bu işlevimle) tespihindeyim! Muhakkak ki ben zâlimlerden oldum" diye yönelmişti.
Ahmet Tekin : Balina mahkûmunu, (Yûnus’u) da hatırlayarak insanlara anlat. Hani o kavminin tutumundan dolayı öfkeye kapılarak çekip gitmişti. Bizim, kendisini darda koymayacağımızı, sıkıştıramayacağımızı sanmıştı. Balığın karnında karanlıklar içinde: 'Hak ilâh yalnızca sensin. Seni tenzih ve tesbih ederim. Zâlimlerden, âsilerden oldum.' diye niyaz etmişti.
Ahmet Varol : Balık sahibi (Yunus'u) da (an). Hani o öfkeli olarak gitmiş ve bizim kendisini darlığa sokmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıkların içinde: 'Senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Ben zalimlerden oldum' diye yakarışta bulunmuştu.
Ali Bulaç : Balık sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka ilah yoktur, sen yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu.
Ali Fikri Yavuz : Zü’n-Nûn’i (Balık sahibini = Yûnus’u) da hatırla. Hani o, (dinini kabul etmiyen kavmine) öfkelenerek gitmişti de, kendisini hiç bir zaman sıkıştırmıyacağımızı sanmıştı. Derken (yutulduğu balığın karnındaki) karanlıklar içinde: “- Senden başka hiç bir ilâh yoktur, seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben, haksızlık edenlerden oldum.” diye dua etmişti.
Bekir Sadak : Zunnun hakkinda soyledigimizi de an. O, ofkelenerek giderken, kendisini sikintiya sokmayacagimizi sanmisti; fakat sonunda karanliklar icinde: «Senden baska tanri yoktur, Sen munezzehsin, dogrusu ben haksizlik edenlerdenim» diye seslenmisti.
Celal Yıldırım : Zünnûn'u da an, hani bir vakit o öfkelenerek gitmişti de kendisini hiç sıkıştırmıyacağımızı sanmıştı; ne var ki o karanlıklar içinde, «senden başka ilâh yoktur, seni tenzîh ederim ; doğrusu ben kendime haksızlık edenlerdenim» diye duâ etmişti.
Diyanet İşleri : Zünnûn’u da hatırla. Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” diye dua etti.
Diyanet İşleri (eski) : Zünnun (Balık Sahibi; Yunus) hakkında söylediğimizi de an. O, öfkelenerek giderken, kendisini sıkıntıya sokmayacağımızı sanmıştı; fakat sonunda karanlıklar içinde: 'Senden başka tanrı yoktur, Sen münezzehsin, doğrusu ben haksızlık edenlerdenim' diye seslenmişti.
Diyanet Vakfi : Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: «Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!» diye niyaz etti.
Edip Yüksel : ZanNun (yani isminde 'Nun' harfi bulunan Yunus) da... Protesto ederek görevini terketmişti. Kendisini kontrol edemiyeceğimizi sandı. Sonunda, (balığın karnındaki) karanlıklar içinde, 'Senden başka tanrı yok. Sen yücesin. Ben yanlış davrandım,' diye yalvardı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Zünnun'u (balık sahibi Yunus'u) da hatırla. Hani o, öfkelenerek gitmişti de, bizim kendisini hiçbir zaman sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Fakat sonunda karanlıklar içinde: «Senden başka ilâh yoktur, sen münezzehsin, Şüphesiz ben haksızlık edenlerden oldum» diye seslenmişti.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Zünnun'u (Yunus'u) da. Hani öfkelenerek gitmişti de Bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı; derken karanlıklar içinde: «Senden başka ilah yoktur, seni tenzih ederim, ben gerçekten zalimlerden oldum diye.» seslendi.
Elmalılı Hamdi Yazır : Zennunu da; hani öfkelenerek gitmişti de biz kendisini aslâ sıkıştırmayız zannetmişti, derken zulmetler içinde «la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimîn» diye nidâ etti
Fizilal-il Kuran : Zunnun'a (Yunus'a) gelince hani o öfke içinde yurdundan ayrılırken artık bizim kendisini sıkıntıya uğratmayacağımızı sanmıştı. Fakat sonra karanlıklar içinde «Senden başka ilah yoktur, sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ben gerçekten bir zalim oldum» diye bize seslendi.
Gültekin Onan : Balık sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi / sıkıştırmayacağımızı / ele geçirmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka tanrı yoktur, sen yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu.
Hakkı Yılmaz : "Ve Zünnûn'u [kılıç sahibini, Ninovalı'yı], hani öfkelenerek gitmişti de kendisini sıkıntıya sokmayacağımızı sanmıştı. Sonra da karanlıklar içinde, “Senden başka ilâh diye bir şey yoktur! Seni tenzih ederim. Şüphesiz ben yanlış; kendi zararlarına iş yapanlardan oldum!” diye seslenmişti. "
Hasan Basri Çantay : O balık saahibini de (hatırla). Hani o, (kavmine) öfkelenmiş olarak gitmişdi de bizim kendisini hiçbir zaman sıkışdırmayacağımızı sanmışdı. Derken o, karanlıklar içinde (kalıb): «Senden başka hiçbir Tanrı yokdur. Seni tenzîh ederim. Hakıykat ben haksızlık edenlerden oldum» diye (Allaha) niyaz etmişdi.
Hayrat Neşriyat : Zünnûn’u da (balık sâhibi Yûnus’u da an)! Hani (kavmine) kızan biri olarak,(bizden izinsiz) gitmişti de kendisini (bu yüzden) aslâ sıkıştırmayacağımızı sanmıştı; derken(balığın karnında) karanlıklar içinde (kalıp): 'Senden başka ilâh yoktur; seni tenzîh ederim! Gerçekten ben (nefsine) zulmedenlerden oldum!' diye nidâ etmişti.
İbni Kesir : Zünnun'a da. Hani o, öfkelenerek giderken kendisine güç yetiremeyeceğimizi sanmıştı. Ama sonunda karanlıklar içinde: Sen'den başka hiç bir ilah yoktur. Tenzih ederim seni, doğrusu ben, haksızlık edenlerden oldum, diye niyaz etmişti.
İskender Evrenosoğlu : Ve Zennûn (Yunus A.S), gadaba gelerek (öfkelenerek) gitmişti. Böylece ona muktedir olamayacağımızı (hükmedemeyeceğimizi) zannetti. Sonra karanlıklar içinde (şöyle) nida etti: “Senden başka İlâh yoktur. Sen Sübhan'sın (herşeyden münezzehsin). Muhakkak ki ben, zalimlerden oldum.”
Muhammed Esed : Ve o balık olayının kahramanı(nı da an); hani, o gücümüzün kendisine ulaşamayacağını sanarak öfkeyle çıkıp gitmişti! Ama sonra (düştüğü bunalımın) derin karanlığı içinde: "Senden başka tanrı yok! Sınırsız kudret ve yüceliğinle Sen her şeyin üstündesin: doğrusu ben gerçekten büyük bir haksızlık yaptım!" diye seslenmişti.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve Zünnûn'u da (yâd et) o vakit ki, gazebnâk olarak gitmişti. Bizim kendisini muaheze etmiyeceğimizi zannetmişti. Derken zulmetler içinde (kalıp) niyazda bulundu ki: «(Yarabbi!) Senden başka ilâh yoktur, seni tenzih ederim, şüphe yok ki ben zalimlerden oldum.»
Ömer Öngüt :
Şaban Piriş : Zunnûna da.. Hani o, öfkeli olarak giderken, aleyhinde hüküm vermeyeceğimizi zannetmişti. Karanlıklar içinde seslendi: - Senden başka ilah yoktur, Sen tüm noksanlıklardan yücesin. Gerçekten ben, zalimlerden oldum.
Suat Yıldırım :
Süleyman Ateş : Zünnûn'u (balık karnına girmiş olan Yûnus ibn Matta'yı) da an; zira (o, kavmine) kızarak gitmişti, bizim kendisine güç yetiremeyeceğimizi, (kavminin arasından çıkmakla kendisini kurtaracağını) sanmıştı. Nihâyet karanlıklar içinde (kalıp): "Senden başka tanrı yoktur. Senin şânın yücedir, ben zâlimlerden oldum!" diye yalvardı.
Tefhim-ul Kuran : Balık sahibi (Zünnun yani Yunus'u da) ; hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki, kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar için de: «Senden başka ilah yoktur, sen yücesin, gerçekten de ben zulmedenlerden oldum» diye çağrıda bulunmuştu.
Ümit Şimşek : Balık sahibini de an. Hani o öfkelenerek gitmişti de Bizim onu bu yüzden sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Sonra da karanlıklar içinde iken 'Senden başka tanrı yok; Sen her kusurdan münezzehsin. Ben ise kendisine yazık edenlerden oldum' diye niyaz etmişti.
Yaşar Nuri Öztürk : Ve Zünnûn. Hani kızarak gitmişti de ona asla güç yetiremeyeceğimizi/ölçüyü kendisine uygulamayacağımızı sanmıştı. Sonra, karanlıkların bağrında şöyle yakardı: "Senden başka ilah yok, tespih ederim seni. Kuşkusuz, ben zalimlerden oldum."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}