» 21 / Enbiyâ  40:

Kuran Sırası: 21
İniş Sırası: 73
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112

 » 21 / Enbiyâ  Suresi: 40
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. بَلْ (BL) = bel : doğrusu
2. تَأْتِيهِمْ (TÊTYHM) = te'tīhim : o onlara gelecek
3. بَغْتَةً (BĞTT) = beğteten : ansızın
4. فَتَبْهَتُهُمْ (FTBHTHM) = fe tebhetuhum : onları şaşırtacak
5. فَلَا (FLE) = felā :
6. يَسْتَطِيعُونَ (YSTŦYAVN) = yesteTīǔne : güçleri yetmeyecek
7. رَدَّهَا (RD̃HE) = raddehā : onu reddetmeye
8. وَلَا (VLE) = ve lā : ve ne de
9. هُمْ (HM) = hum : kendilerine
10. يُنْظَرُونَ (YNƵRVN) = yunZerūne : süre verilecek
doğrusu | o onlara gelecek | ansızın | onları şaşırtacak | | güçleri yetmeyecek | onu reddetmeye | ve ne de | kendilerine | süre verilecek |

[] [ETY] [BĞT] [BHT] [] [ŦVA] [RD̃D̃] [] [] [NƵR]
BL TÊTYHM BĞTT FTBHTHM FLE YSTŦYAVN RD̃HE VLE HM YNƵRVN

bel te'tīhim beğteten fe tebhetuhum felā yesteTīǔne raddehā ve lā hum yunZerūne
بل تأتيهم بغتة فتبهتهم فلا يستطيعون ردها ولا هم ينظرون

 » 21 / Enbiyâ  Suresi: 40
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
بل | BL bel doğrusu Nay,
تأتيهم ا ت ي | ETY TÊTYHM te'tīhim o onlara gelecek it will come to them
بغتة ب غ ت | BĞT BĞTT beğteten ansızın unexpectedly
فتبهتهم ب ه ت | BHT FTBHTHM fe tebhetuhum onları şaşırtacak and bewilder them,
فلا | FLE felā then not
يستطيعون ط و ع | ŦVA YSTŦYAVN yesteTīǔne güçleri yetmeyecek they will be able
ردها ر د د | RD̃D̃ RD̃HE raddehā onu reddetmeye to repel it,
ولا | VLE ve lā ve ne de and not
هم | HM hum kendilerine they
ينظرون ن ظ ر | NƵR YNƵRVN yunZerūne süre verilecek will be given respite.

21:40 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

doğrusu | o onlara gelecek | ansızın | onları şaşırtacak | | güçleri yetmeyecek | onu reddetmeye | ve ne de | kendilerine | süre verilecek |

[] [ETY] [BĞT] [BHT] [] [ŦVA] [RD̃D̃] [] [] [NƵR]
BL TÊTYHM BĞTT FTBHTHM FLE YSTŦYAVN RD̃HE VLE HM YNƵRVN

bel te'tīhim beğteten fe tebhetuhum felā yesteTīǔne raddehā ve lā hum yunZerūne
بل تأتيهم بغتة فتبهتهم فلا يستطيعون ردها ولا هم ينظرون

[] [ا ت ي] [ب غ ت] [ب ه ت] [] [ط و ع] [ر د د] [] [] [ن ظ ر]

 » 21 / Enbiyâ  Suresi: 40
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
بل | BL bel doğrusu Nay,
Be,Lam,
2,30,
RET – retraction particle
حرف اضراب
تأتيهم ا ت ي | ETY TÊTYHM te'tīhim o onlara gelecek it will come to them
Te,,Te,Ye,He,Mim,
400,,400,10,5,40,
V – 3rd person feminine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بغتة ب غ ت | BĞT BĞTT beğteten ansızın unexpectedly
Be,Ğayn,Te,Te merbuta,
2,1000,400,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
فتبهتهم ب ه ت | BHT FTBHTHM fe tebhetuhum onları şaşırtacak and bewilder them,
Fe,Te,Be,He,Te,He,Mim,
80,400,2,5,400,5,40,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 3rd person feminine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
الفاء عاطفة
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فلا | FLE felā then not
Fe,Lam,Elif,
80,30,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الفاء استئنافية
حرف نفي
يستطيعون ط و ع | ŦVA YSTŦYAVN yesteTīǔne güçleri yetmeyecek they will be able
Ye,Sin,Te,Tı,Ye,Ayn,Vav,Nun,
10,60,400,9,10,70,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form X) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ردها ر د د | RD̃D̃ RD̃HE raddehā onu reddetmeye to repel it,
Re,Dal,He,Elif,
200,4,5,1,
N – accusative masculine noun
PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun
اسم منصوب و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ولا | VLE ve lā ve ne de and not
Vav,Lam,Elif,
6,30,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
هم | HM hum kendilerine they
He,Mim,
5,40,
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
ضمير منفصل
ينظرون ن ظ ر | NƵR YNƵRVN yunZerūne süre verilecek will be given respite.
Ye,Nun,Zı,Re,Vav,Nun,
10,50,900,200,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form IV) passive imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع مبني للمجهول والواو ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |بَلْ: doğrusu | تَأْتِيهِمْ: o onlara gelecek | بَغْتَةً: ansızın | فَتَبْهَتُهُمْ: onları şaşırtacak | فَلَا: | يَسْتَطِيعُونَ: güçleri yetmeyecek | رَدَّهَا: onu reddetmeye | وَلَا: ve ne de | هُمْ: kendilerine | يُنْظَرُونَ: süre verilecek |
Kırık Meal (Harekesiz) : |بل BL doğrusu | تأتيهم TÊTYHM o onlara gelecek | بغتة BĞTT ansızın | فتبهتهم FTBHTHM onları şaşırtacak | فلا FLE | يستطيعون YSTŦYAWN güçleri yetmeyecek | ردها RD̃HE onu reddetmeye | ولا WLE ve ne de | هم HM kendilerine | ينظرون YNƵRWN süre verilecek |
Kırık Meal (Okunuş) : |bel: doğrusu | te'tīhim: o onlara gelecek | beğteten: ansızın | fe tebhetuhum: onları şaşırtacak | felā: | yesteTīǔne: güçleri yetmeyecek | raddehā: onu reddetmeye | ve lā: ve ne de | hum: kendilerine | yunZerūne: süre verilecek |
Kırık Meal (Transcript) : |BL: doğrusu | TÊTYHM: o onlara gelecek | BĞTT: ansızın | FTBHTHM: onları şaşırtacak | FLE: | YSTŦYAVN: güçleri yetmeyecek | RD̃HE: onu reddetmeye | VLE: ve ne de | HM: kendilerine | YNƵRVN: süre verilecek |
Abdulbaki Gölpınarlı : Hattâ o gün, onlara birdenbire geliverecek de şaşırtacak onları ve onu reddetmeye güçleri yetmeyeceği gibi mühlet de verilmeyecek onlara.
Adem Uğur : Bilâkis kendilerine o (kıyamet) öyle âni gelir ki, onları şaşırtır. Artık, ne reddedebilirler onu, ne de kendilerine mühlet verilir.
Ahmed Hulusi : Bilakis (vadolunanı yaşatacak vefat {bedenin hayatiyetini yitirmesiyle meydana gelen kopuş}) onlara ansızın gelir de, kendilerini şaşkına çevirir! Artık onu ne geri çevirmeye güçleri yeter ve ne de kendilerine mühlet verilir.
Ahmet Tekin : Doğrusu bu azap onlara, ansızın gelecek ve onları şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne tevbeleri ve özür dilemeleri sebebiyle cezaları geciktirilecek, ne de kendilerine göz açtırılacaktır.
Ahmet Varol : Hayır o, onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkına çevirecek. Artık ne onu geri çevirmeye güç yetirebilecekler ne de kendilerine süre tanınacak.
Ali Bulaç : Hayır, onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne onlara süre tanınacak.
Ali Fikri Yavuz : Doğrusu bu azab (kıyamet), onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir.
Bekir Sadak : Belki aniden gelecek de onlari sasirtacaktir. Artik onu geri ceviremezler; kendileri de ertelenmez.
Celal Yıldırım : Hayır, o onlara aniden gelecek de kendilerini şaşırtacak ve artık onu geri çevirmeye güç getiremiyecekler ve onlara süre de tanınmıyacak..
Diyanet İşleri : Şüphesiz o (tehdit edildikleri azap) onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz açtırılacak.
Diyanet İşleri (eski) : Belki aniden gelecek de onları şaşırtacaktır. Artık onu geri çeviremezler; kendileri de ertelenmez.
Diyanet Vakfi : Bilâkis kendilerine o (kıyamet) öyle âni gelir ki, onları şaşırtır. Artık, ne reddedebilirler onu, ne de kendilerine mühlet verilir.
Edip Yüksel : Nitekim, onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecektir. Ne onu geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine süre verilir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Doğrusu bu azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Doğrusu o azap onlara ansızın gelecek de kendilerini dondurakalacaktır; artık ne geri çevrilmesine göçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Doğrusu o onları bağdeten gelecek de kendilerini dondura kalacak, artık ne reddini güçleri yetecek ne de kendilerine mühlet verilecek
Fizilal-il Kuran : Aslında o tehdit, apansız bir şekilde karşılarına çıkıverir de şaşkınlıktan donakalırlar. O zaman onu ne başlarından savabilirler ve ne de kendilerine mühlet verilir.
Gültekin Onan : Hayır, onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne onlara süre tanınacak.
Hakkı Yılmaz : Aslında bu azap, onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık onu geri çevirmeye güçleri yetmeyecek ve onlara süre tanınmayacak.
Hasan Basri Çantay : Belki (bu), onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacakdır. Artık onu redde muktedir olamayacaklar (ı gibi), onlara mühlet de verilmeyecekdir.
Hayrat Neşriyat : Bil'akis (kıyâmet) onlara ansızın gelecek de onları dehşete düşürecektir; artık ne onu geri çevirebilirler, ne de kendilerine (tevbe için) mühlet verilir!
İbni Kesir : Doğrusu o aniden gelecek ve onları şaşırtacaktır. Artık onu geri çevirmeye güçleri yetmeyecektir. Ve onlara mühlet de verilmeyecektir.
İskender Evrenosoğlu : Hayır, onlara (azap) ansızın gelecek. Böylece onları dehşette bırakacak. Artık onu reddetmeye (geri çevirmeye) güçleri yetmeyecek. Ve de onlara bakılmayacak.
Muhammed Esed : Yoo, (o Son Saat) apansız gelip çatacak ve onları şaşkına çevirecek; öyle ki, ne onu geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine soluk alacak zaman verilir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Belki onlara ansızın gelecek, hemen onları hayrette bırakacak, artık onu ne redde takat getirebileceklerdir ve ne de onlara mühlet verilecektir.
Ömer Öngüt : Doğrusu o, onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecek. Artık onu ne geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine mühlet verilir.
Şaban Piriş : (Azap) onlara aniden gelecek ve onları dehşete düşürecektir. Onu geri çevirmeye asla güçleri yetmeyecek ve onlara mühlet de verilmeyecektir.
Suat Yıldırım : Onların beklentilerinin hilafına, o ateş öyle apansız gelecek ki, kendileri birden donakalacaklar. Artık ne onu geri çevirecek güçleri olacak, ne de kendilerine süre verilecek!
Süleyman Ateş : Doğrusu o, onlara ansızın gelecek, onları şaşırtacak, ne onu reddedebilecekler, ne de kendilerine süre verilecek.
Tefhim-ul Kuran : Hayır, onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne de onlara süre tanınacak.
Ümit Şimşek : O an birden bire geliverir; onlar da öylece donakalır. Artık ne azabı geri çevirmeye güçleri yeter, ne kendilerine süre tanınır.
Yaşar Nuri Öztürk : Doğrusu şu ki, o onlara ansızın gelecek de onları şaşkınlıktan donduracak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ne de yüzlerine bakılacak.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}