Ahmed Hulusi Meali |
|
İnsanlara yaptıklarının sonucunu görme süreci yaklaşmıştır! Onlar ise kozaları içinde aldırmaz bir hâldeler!(21:1) | |
Rablerinden gelen her yeni uyarıyı, alaya alarak dinliyorlar!(21:2) | |
Akılları fikirleri oyun eğlencede! O, nefslerine zulmedenler, aralarında fısıldaşıyorlar: "Sizden farklı bir beşer mi sanki! Ne olduğunu görüp dururken, sihirli sözlerine mi kapılıyorsunuz?"(21:3) | |
(Hz. Rasûlullah): "Benim Rabbim semâda ve arzda konuşulanı bilir. . . O, Semi'dir, Aliym'dir" dedi.(21:4) | |
Şöyle de dediler: "Konuştukları kuruntulardan oluşan rüyalarıdır! Muhtemelen uyduruyor. . . Hayır, O bir şairdir! (Eğer böyle değilse) geçmişte yaşamış Rasûllerdeki gibi mucizesini göstersin!"(21:5) | |
Bunlardan önce helâk ettiğimiz hiçbir şehir halkı da iman etmemişti. . . Onlar mı iman edecekler?(21:6) | |
Senden önce, kendilerine erkeklerden başkasını vahiy ile irsâl etmedik. . . Eğer bilmiyorsanız, geçmiş hakkında bilgi sahibi kişilere sorun.(21:7) | |
Onları (Nebi/Rasûlleri), yemeğe ihtiyacı olmayan bedenli olarak meydana getirmedik! (Onlar dünyada) ebedî kalıcılar da değillerdi.(21:8) | |
Sonra Onlara bildirimimizi gerçekleştirdik; Onları ve dilediğimiz kimseleri kurtarıp, müsrifleri helâk ettik.(21:9) | |
Yemin olsun ki, size, içinde zikriniz olan (hakikatinizi HATIRLATAN) BİLGİ inzâl ettik! Aklınız almıyor mu?(21:10) | |
Zâlim olan nice bölgeyi kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka halklar inşa ettik.(21:11) | |
Şiddetimizi hissettiklerinde bir de bakarsın, oradan kaçıyorlar!(21:12) | |
"Kaçmayın; bolluktan şımardığınız yere, meskenlerinize dönün ki sorgulanasınız. "(21:13) | |
Dediler ki: "Yazıklar olsun bize! Gerçekte zulmedenlerden olmuşuz!"(21:14) | |
Onların bu iddiaları sürüp gitti. . . Tâ ki biz onları biçilmiş ekin ve sönmüş ateşe döndürene kadar.(21:15) | |
Semâyı, arzı ve aralarındakileri oyuncak olarak halketmedik (çok büyük işlevleri vardır)!(21:16) | |
Eğer bir oyun - eğlence oluşturmak dileseydik, elbette onu kendi ledünnümüzden edinirdik! Biz bunları yapmayız!(21:17) | |
Bilakis biz, Hakk'ı (hakikati) bâtılın (vehme dayalı fikirlerin) üzerine indiririz de, onun düşünce sistemini paramparça eder. . . Bir de bakarsın ki o can çekişerek yok olup gider. . . Tanımlamalarınızdan dolayı yazıklar olsun size!(21:18) | |
Semâlarda ve arzda kim varsa O'nun (El Esmâ mânâlarının açığa çıkması) içindir! "HÛ"nun indînde olanlar, O'nun kulluğunu ne benliklerini katarak büyüklenmiş olurlar ne de bezginlik duyarlar!(21:19) | |
Gece ve gündüz (yaratılış amaçlarındaki işlevlerine devam suretiyle) tespih ederler; Hiç kesintisiz!(21:20) | |
Yoksa onlar yeryüzünde, kabirdeki ölüleri (bedenlerdeki şuurundan gâfil bilinçleri) dirilten (hakikatlerini hatırlatıp yaşatan) tanrılar mı edindiler?(21:21) | |
Eğer o ikisinde (semâlar ve arz) Allâh'tan başka tanrılar olsaydı, elbette o ikisi de düzenini yitirirdi! Arş'ın Rabbi Allâh, onların vasıflamalarından münezzehtir.(21:22) | |
Yaptığından soru sorulmaz! Onlar sorgulanır (yaptıklarının sonucu yaşatılır)!(21:23) | |
Yoksa O'nun dûnunda tanrılar mı edindiler? De ki: "Kanıtınızı getirin hadi! Bu (lâ ilâhe illâllah) benimle beraber olan kimsenin de zikridir (hatırladığı hakikattir); benden önce olan kimsenin de zikridir (hatırladığı hakikattir)". . . Hayır, onların çoğunluğu Hakk'ı bilmiyorlar. . . Bundan ötürü yüz çeviricilerdir.(21:24) | |
Senden önce bir Rasûl irsâl etmedik ki Ona: "Tanrı yoktur, sadece Ben! O hâlde bana kullukta olduğunuzu fark edin" diye vahyetmiş olmayalım.(21:25) | |
"Rahman çocuk edindi" dediler! Subhan'dır O! Bilakis, ikrama nail olmuş kullardır (İsa ve Allâh'ın kızları diye vehmedilen melekler).(21:26) | |
Sözleri, O'nun hükmü önüne geçmez! Onlar, O'nun hükmünü uygular.(21:27) | |
Onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. . . Onlar, ancak rızasını kazanmış kişilere şefaat ederler. . . Onlar, O'nun haşyetinden titrerler.(21:28) | |
Onlardan kim: "Ben, O'nun dûnunda bir tanrıyım" derse; ona, bunun sonucunu cehennem olarak yaşatırız! İşte zalimlere sonucunu böyle yaşatırız.(21:29) | |
O hakikat bilgisini inkâr edenler görmediler mi ki (atom altı boyutuyla) semâlar ve arz birleşik idi de biz onları (algılayıcı kuvvelerin yoğunlaşmasıyla) yarıp ayırdık! Her diri şeyi sudan (H2O) oluşturduk. . . Hâlâ iman etmiyorlar mı?(21:30) | |
Arzda, kendilerini sallayıp sarsmasın diye sâbit dağlar (vücutta organlar) oluşturduk. . . Dağlar arasında geniş yollar oluşturduk ki doğru yolu bulsunlar.(21:31) | |
Semâyı da korunmuş bir tavan kıldık. . . Onlar onun işaretlerine aldırmıyorlar.(21:32) | |
"HÛ" ki, geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı yaratmıştır. Her biri yörüngesinde (enerji - dalga okyanusunda) yüzmektedir!(21:33) | |
Senden önce hiçbir beşere sonsuz yaşam oluşturmadık! Sen öleceksin de, onlar ebedî midir?(21:34) | |
Her nefs (bilinç) ölümü TADACAKTIR! Biz kuvvelerinizi keşfedesiniz diye sizi şerr ve hayır ile deneriz. . . Bize döndürülürsünüz.(21:35) | |
Hakikat bilgisini inkâr edenler seni gördüklerinde, "Bu mu tanrılarınız hakkında konuşan!" diyerek seni küçümsemekten başka bir şey yapmazlar. . . Oysa Hakikatleri olan Rahmaniyet hatırlatılınca, onu inkâr etmekteler!(21:36) | |
İnsan, hemen oluşturmak isteyen (aceleci) olarak yaratılmıştır! İşaretlerimi (ne demek olduğunu) size yakında göstereceğim. . . (Onların oluşmasında) acele etmeyin!(21:37) | |
"Eğer doğru söyleyenler iseniz şu vadedilen ne zamandır?" derler.(21:38) | |
Hakikat bilgisini inkâr edenler, ne vechlerinden (iç dünyalarından) ne de sırtlarından (dıştan) yakanı önleyemeyecekleri; kendilerine yardım da olunmayacağı zamanı bir bilselerdi!(21:39) | |
Bilakis (vadolunanı yaşatacak vefat {bedenin hayatiyetini yitirmesiyle meydana gelen kopuş}) onlara ansızın gelir de, kendilerini şaşkına çevirir! Artık onu ne geri çevirmeye güçleri yeter ve ne de kendilerine mühlet verilir.(21:40) | |
Andolsun, senden önceki Rasûllerle de alay edildi de; küçümsedikleri şey, alay edenleri her yönden kuşattı.(21:41) | |
De ki: "Gece ve gündüzünüzde, Rahman'dan (özündeki Rahmanî hakikatin gereklerini yaşayamamanın sonucu olan azap hâlinden) sizi kim korur?". . . Hayır, onlar Rablerinin zikrinden yüz çeviricilerdir!(21:42) | |
Yoksa onların, kendilerini koruyacak bizim dûnumuzda ilâhları mı var? (Oysa) onlar (vehmettikleri tanrılar), ne kendi nefslerini kurtaracak güce sahip olurlar; ne de tarafımızdan destek görürler.(21:43) | |
Hayır, biz bunları ve atalarını (dünya nimetlerinden) yararlandırdık. O kadar ki, onlara ömür çok uzun geldi (bitmeyecekmiş gibi)! Görmüyorlar mı ki biz arza (fiziksel bedene) geliyoruz, onun etrafından onu noksanlaştırıyoruz (tâ ki yaşlanır ve ölümü tadar). . . Galipler onlar mı?(21:44) | |
De ki: "Ben sizi sadece vahiy ile uyarıyorum". . . (Ne var ki) sağırlar uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler!(21:45) | |
Yemin olsun, eğer onlara Rabbinin azabından bir esinti dokunsa elbette: "Yazık bize! Doğrusu biz zâlimlermişiz" derler.(21:46) | |
Kıyamet sürecinde ulûhiyet hükümlerine göre ölçütler koyarız! Hiçbir nefs (benlik - bilinç) en küçük bir zulme uğramaz. Bir hardal tanesi ağırlığınca olsa dahi onu getiririz. Hesap görücüler olarak biz (hakikatlerindeki Hasiyb özelliği) kâfiyiz.(21:47) | |
Andolsun ki biz Musa ve Harun'a Furkan'ı (Hak ile bâtılı ayırt edeni), korunmak isteyenler için bir ışık ve bir hatırlatıcı olarak verdik.(21:48) | |
Onlar ki gaybları olarak Rablerinden haşyet ederler. . . Onlar o Saat'ten de titrerler.(21:49) | |
Bu da inzâl ettiğimiz mübarek bir hatırlatmadır! Siz O'nu inkâr edenler misiniz?(21:50) | |
Andolsun ki biz İbrahim'e daha önceden rüşdünü (olgunluk düşüncesi - hanîflik) verdik. . . Biz Onu bilirdik.(21:51) | |
Hani (İbrahim) babasına ve halkına demişti ki: "Kendilerine tapındığınız bu heykeller de nedir?"(21:52) | |
Dediler ki: "Atalarımızı bunlara tapanlar olarak gördük (biz de onları taklit ediyoruz işte). "(21:53) | |
(İbrahim) dedi ki: "Yemin ederim ki, sizin de atalarınızın da sapık bir düşüncede olduğu apaçık ortada!"(21:54) | |
Dediler ki: "Sen bize Hak olarak mı geldin yoksa sen oyun oynayanlardan mısın?"(21:55) | |
(İbrahim) dedi ki: "Hayır (oyun değil bu)! Rabbiniz, semâların ve arzın Rabbidir ki, onları belli bir işlev ve sistemle yaratmıştır! Ben buna şahitlerdenim. "(21:56) | |
"Tallahi, arkanızı dönüp gittikten sonra, sizin putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım. "(21:57) | |
(Nihayet İbrahim) belki ona gidip sorarlar diye, en büyükleri dışında putları paramparça etti.(21:58) | |
Dediler ki: "Bunu tanrılarımıza kim yaptı ise, muhakkak ki o zâlimlerdendir. "(21:59) | |
Dediler ki: "Bunlar hakkında konuşan (geçersiz olduklarından söz eden) İbrahim diye bir genç işitmiştik. "(21:60) | |
Dediler ki: "Onu tutuklayıp halkın gözleri önüne getirin ki, herkes olaya şahit olsun. "(21:61) | |
Dediler ki: "Tanrılarımıza (heykellere - putlara) bunu sen mi yaptın, ey İbrahim?"(21:62) | |
(İbrahim) dedi ki: "Hayır! Onların şu büyükleri yapmıştır onu! Onlara (putlara) sorun, eğer konuşabiliyorlarsa!"(21:63) | |
Şöyle bir düşündükten sonra: "Muhakkak ki siz, evet siz zâlimlersiniz" dediler (birbirlerine).(21:64) | |
Sonra gene kafaları alt üst olup eski fikirlerinde ısrarla: "Sen gerçekten bilirsin ki, bunlar konuşmazlar!" (dediler).(21:65) | |
(İbrahim) dedi ki: "Allâh dûnunda size hiçbir yarar ya da zarar da veremeyen şeylere mi tapınıyorsunuz?"(21:66) | |
"Yazık size! Allâh dûnunda taptıklarınıza! Aklınızı kullanamıyor musunuz?"(21:67) | |
Dediler ki: "Onu (İbrahim'i) yakarak tanrılarınıza destek verin. . . Eğer elinizden bir şey gelirse (bunu yapın). "(21:68) | |
Dedik: "Ey Ateş. . . İbrahim'e serin ve selâm (selâmet) ol!"(21:69) | |
Ona bir tuzak kurmak istediler; onların yaptığını geçersiz kıldık!(21:70) | |
Biz Onu (İbrahim'i) da Lût'u da, insanlar için bereketlendirdiğimiz o bölgeye eriştirip, kurtardık.(21:71) | |
Biz Ona İshak'ı bağışladık, fazladan da Yakup'u verdik. . . Hepsini sâlihler kıldık.(21:72) | |
Onları hükmümüzce hakikate erdiren önderler kıldık. . . Onlara hayırlı işler yapmayı, salâtı ikame etmeyi ve zekât vermeyi vahyettik. . . Kulluklarının farkındalığında idiler.(21:73) | |
Lût'a (gelince), Ona bir hüküm ve bir ilim verdik. . . Onu çirkin şeylerleri işleyen o kentten kurtardık. . . Muhakkak ki onlar bozuk inançlı, kötü bir kavim idi.(21:74) | |
Onu rahmetimize kattık. . . Muhakkak ki O sâlihlerden idi.(21:75) | |
Nuh. . . Hani daha önce bize yönelmişti de, Ona icabet etmiş; (böylece) Onu ve ehlini o aziym sıkıntıdan kurtarmıştık.(21:76) | |
Ona, kendilerindeki işaretlerimizi yalanlayan halka (karşı) yardım etmiştik. . . Muhakkak ki onlar kötü bir topluluk idi. . . Biz de onların hepsini birden suda boğduk.(21:77) | |
Davud ile Süleyman'ı da (an). . . Hani o ikisi, o ekin hakkında hüküm veriyorlardı. . . Hani bir topluluğun koyunları (geceleyin) ekinin içinde (onları yemek için) yayılmıştı. . . Biz onların hükümlerinin şahitleriydik.(21:78) | |
Biz Süleyman'ı bu konuda anlayışlı kıldık! Her birine bir hüküm ve bir ilim verdik. Davud da tespih ederken, dağları ve kuş cinsini hizmetine verirdik. . . Fâiller biz idik.(21:79) | |
Ona (Davud'a), sizin için, savaş sıkıntılarınızdan sizi korusun diye, zırh yapma sanatını talim ettik. . . İmdi siz şükrediyor musunuz?(21:80) | |
Süleyman'a da fırtınayı boyun eğdirdik. . . Onun (Süleyman'ın) hükmüyle, içinde bereketler oluşturduğumuz bölgeye doğru eserdi! Biz, her şeyde bilen biziz.(21:81) | |
Onun (Süleyman) için denizin dibine dalan ve daha başka iş de yapan şeytanlardan da (Süleyman'a hizmet verenler vardı). . . Biz onların bekçileriydik.(21:82) | |
Eyyub. . . Hani Rabbine: "Gerçekten hastalık beni yıprattı ve sen Erhamur Rahıymiynsin" diye nida etti.(21:83) | |
Biz de Ona icabet ettik ve hastalığından kurtardık. . . Ayrıca ona, indîmizden bir rahmet ve abidler (yakîn gelene kadar gerekli çalışmaları yapanlar) için hatırlatma olarak, ehlini ve onlarla beraber onların mislini de verdik.(21:84) | |
İsmail, İdris ve Zülkifl. . . Hepsi sabredenlerdendi.(21:85) | |
Onları rahmetimizin içine dâhil ettik. . . Muhakkak ki onlar sâlihlerden idiler.(21:86) | |
ZünNun (Yunus). . . Hani kızarak çekip gitmiş ve kendisini sıkıştırmayacağımızı zannetmişti! Nihayet karanlıklar içinde: "Tanrı yok (benliğim yok); sadece Sen (hakikatimi oluşturan El Esmâ mânâların)! Senin (Esmâ mânâlarını açığa çıkaran olarak bu işlevimle) tespihindeyim! Muhakkak ki ben zâlimlerden oldum" diye yönelmişti.(21:87) | |
Biz de Ona icabet ettik! Kendisini içine düştüğü bunalımdan kurtardık! İman edenleri işte böyle kurtarırız.(21:88) | |
Zekeriya. . . Hani: "Rabbim. . . Beni hayatta tek başıma bırakma (bir vâris ihsan et)! Sen vârislerin en hayırlısısın" diye Rabbine nida etti.(21:89) | |
Biz de icabet ettik, Ona Yahya'yı hibe ettik ve karısını Onun için ıslah ettik (çocuk doğurmak için uygun hâle getirdik). . . Muhakkak ki onlar hayırlı işlerde yarışırlar; ümitle ve korkarak bize dua ederlerdi, huşû duyarlardı.(21:90) | |
İffetini koruyan o dişiyi (Meryem'i). . . Ona (Meryem'in rahmindeki {ademî yaratışın benzeri olarak} cenine) ruhumuzdan nefhettik (Onda Esmâ'mızdan bazılarının özel mânâlarını açığa çıkartarak İsa'yı {şuur varlığı} halk ettik). . . Onu ve oğlunu âlemler için bir mucize olarak meydana getirdik.(21:91) | |
Muhakkak ki bu tek bir ümmet olarak sizin ümmetinizdir! Ben, sizin Rabbinizim! O hâlde bana kulluğunuzun bilincine erin!(21:92) | |
Onlar aralarında işlerini (din - sistem anlayışlarını) paramparça ettiler. . . Hepsi bize rücu edicilerdir.(21:93) | |
Kim imanlı olarak yararlı bir fiil ortaya koyarsa o çalışmasının karşılığını alır! Biz onun kaydını tutanlarız!(21:94) | |
Yok ettiğimiz bir bölgedekilere haramdır ki; onlar rücu edemezler!(21:95) | |
Nihayet Ye'cüc ve Me'cüc kapılarının açıldığı zaman, her hadebden (yüksekçe yer - belki de uzay gemilerinden) hızlıca inerler!(21:96) | |
Ölüm yaklaştığında, bir de bakarsın ki hakikat bilgisini inkâr edenlerin gözleri dehşetle donar kalır! "Eyvah! Gerçekten biz kozamızda - dünyamızda yaşıyormuşuz (bu gerçeği fark edememişiz)! Hayır, zâlimler imişiz. "(21:97) | |
Muhakkak ki siz de, Allâh dûnundaki taptıklarınız da cehennem yakıtısınız! Siz oraya varacaksınız!(21:98) | |
Eğer bunlar tanrılar olsalardı, oraya gelip girmezler idi! Hepsi orada ebedî kalıcılardır.(21:99) | |
Onlar için orada şiddetli - horultulu inleme vardır ve onlar orada (dünyadaki sağırlıklarının devamı olarak) işitmezler!(21:100) | |
Bizden kendilerine güzellik, saadet takdir edilmiş olan kimselere gelince, işte onlar ondan (cehennemden) uzaklaştırılmışlardır.(21:101) | |
Onun (cehennemin) gümbürtüsünü işitmezler. . . Nefslerinin arzu ettiği her şey içinde sonsuza dek yaşarlar.(21:102) | |
O en büyük korku (ölüm kavramı kalktığı için) onları üzmez ve melekler onları karşılar: "İşte bu vadolunduğunuz sizin gününüzdür. "(21:103) | |
O gün, semâyı yazılı sayfaları dürer gibi düreriz! İlk yaratmaya başladığımız gibi (yer - gök bitişik hâle) onu iade ederiz! Bu vaadimizdir! Gerçekleştirecek olan Biziz!(21:104) | |
Andolsun ki Zikir'den (önceki hatırlatıcı bilgilerden sonra) sonra Zebur'da (Hikmetler Bilgisi) da yazdık ki: "Arza (bedende Esmâ kuvveleriyle tasarrufa), Benim salâha ermiş kullarım (velâyet hakikati) vâris olur!"(21:105) | |
Muhakkak ki bunda, abidler topluluğu (arınma çalışmaları yapanlar) için açıklayıcı bilgi vardır.(21:106) | |
Seni âlemler (insanlar) için sadece rahmet olarak irsâl ettik!(21:107) | |
De ki: "Bana sadece şu vahyolunuyor: Sizin tanrı diye düşündüğünüz sadece Ulûhiyet sahibi TEK'tir! Siz müslimler misiniz (teslimiyetinizin farkında mısınız) peki?"(21:108) | |
Eğer yüz çevirirlerse de ki: "Eşit olarak size bildirdim. . . Size vadolunan şey (uyarıldığınız ölüm) yakın mıdır uzak mıdır, bilmiyorum. "(21:109) | |
"Muhakkak ki O, düşüncelerinizden açığa vurduğunuzu da gizlemekte olduğunuzu da bilir. "(21:110) | |
"Bilmiyorum, belki de süre tanınması sizin için bir denemedir (kendinizin ne olduğunu bizzat yaşayıp görmeniz için) ve sınırlı bir yararlanmadır. "(21:111) | |
Dedi ki: "Rabbim, Hak olarak hükmet! Rabbimiz Rahman Müstean'dır sizin asılsız tanımlamalarınıza karşı!"(21:112) | |