» 18 / Kehf  17:

Kuran Sırası: 18
İniş Sırası: 69
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110

 » 18 / Kehf  Suresi: 17
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَتَرَى (VTR) = ve terā : ve görürsün
2. الشَّمْسَ (ELŞMS) = ş-şemse : güneşi
3. إِذَا (ÎZ̃E) = iƶā : zaman
4. طَلَعَتْ (ŦLAT) = Taleǎt : doğduğu
5. تَزَاوَرُ (TZEVR) = tezāveru : eğiliyor
6. عَنْ (AN) = ǎn :
7. كَهْفِهِمْ (KHFHM) = kehfihim : mağaralarından
8. ذَاتَ (Z̃ET) = ƶāte :
9. الْيَمِينِ (ELYMYN) = l-yemīni : sağa doğru
10. وَإِذَا (VÎZ̃E) = ve iƶā : ve zaman
11. غَرَبَتْ (ĞRBT) = ğarabet : battığı
12. تَقْرِضُهُمْ (TGRŽHM) = teḳriDuhum : onları makaslayıp geçiyor
13. ذَاتَ (Z̃ET) = ƶāte :
14. الشِّمَالِ (ELŞMEL) = ş-şimāli : sola doğru
15. وَهُمْ (VHM) = vehum : ve onlar
16. فِي (FY) = fī : içindedirler
17. فَجْوَةٍ (FCVT) = fecvetin : bir dehlizin
18. مِنْهُ (MNH) = minhu : onun (mağaranın)
19. ذَٰلِكَ (Z̃LK) = ƶālike : bu (durum)
20. مِنْ (MN) = min :
21. ايَاتِ ( ËYET) = āyāti : ayetlerindendir
22. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'ın
23. مَنْ (MN) = men : kime
24. يَهْدِ (YHD̃) = yehdi : hidayet verirse
25. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
26. فَهُوَ (FHV) = fe huve : o
27. الْمُهْتَدِ (ELMHTD̃) = l-muhtedi : yolu bulmuştur
28. وَمَنْ (VMN) = ve men : ve kimi de
29. يُضْلِلْ (YŽLL) = yuDlil : sapıklıkta bırakırsa
30. فَلَنْ (FLN) = felen : artık
31. تَجِدَ (TCD̃) = tecide : bulamazsın
32. لَهُ (LH) = lehu : onun için
33. وَلِيًّا (VLYE) = veliyyen : bir dost
34. مُرْشِدًا (MRŞD̃E) = murşiden : yol gösteren
ve görürsün | güneşi | zaman | doğduğu | eğiliyor | | mağaralarından | | sağa doğru | ve zaman | battığı | onları makaslayıp geçiyor | | sola doğru | ve onlar | içindedirler | bir dehlizin | onun (mağaranın) | bu (durum) | | ayetlerindendir | Allah'ın | kime | hidayet verirse | Allah | o | yolu bulmuştur | ve kimi de | sapıklıkta bırakırsa | artık | bulamazsın | onun için | bir dost | yol gösteren |

[REY] [ŞMS] [] [ŦLA] [ZVR] [] [KHF] [] [YMN] [] [ĞRB] [GRŽ] [] [ŞML] [] [] [FCV] [] [] [] [EYY] [] [] [HD̃Y] [] [] [HD̃Y] [] [ŽLL] [] [VCD̃] [] [VLY] [RŞD̃]
VTR ELŞMS ÎZ̃E ŦLAT TZEVR AN KHFHM Z̃ET ELYMYN VÎZ̃E ĞRBT TGRŽHM Z̃ET ELŞMEL VHM FY FCVT MNH Z̃LK MN ËYET ELLH MN YHD̃ ELLH FHV ELMHTD̃ VMN YŽLL FLN TCD̃ LH VLYE MRŞD̃E

ve terā ş-şemse iƶā Taleǎt tezāveru ǎn kehfihim ƶāte l-yemīni ve iƶā ğarabet teḳriDuhum ƶāte ş-şimāli vehum fecvetin minhu ƶālike min āyāti llahi men yehdi llahu fe huve l-muhtedi ve men yuDlil felen tecide lehu veliyyen murşiden
وترى الشمس إذا طلعت تزاور عن كهفهم ذات اليمين وإذا غربت تقرضهم ذات الشمال وهم في فجوة منه ذلك من آيات الله من يهد الله فهو المهتد ومن يضلل فلن تجد له وليا مرشدا

 » 18 / Kehf  Suresi: 17
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وترى ر ا ي | REY VTR ve terā ve görürsün And you (might) have seen
الشمس ش م س | ŞMS ELŞMS ş-şemse güneşi the sun,
إذا | ÎZ̃E iƶā zaman when
طلعت ط ل ع | ŦLA ŦLAT Taleǎt doğduğu it rose,
تزاور ز و ر | ZVR TZEVR tezāveru eğiliyor inclining away
عن | AN ǎn from
كهفهم ك ه ف | KHF KHFHM kehfihim mağaralarından their cave
ذات | Z̃ET ƶāte to
اليمين ي م ن | YMN ELYMYN l-yemīni sağa doğru the right,
وإذا | VÎZ̃E ve iƶā ve zaman and when
غربت غ ر ب | ĞRB ĞRBT ğarabet battığı it set,
تقرضهم ق ر ض | GRŽ TGRŽHM teḳriDuhum onları makaslayıp geçiyor passing away from them
ذات | Z̃ET ƶāte to
الشمال ش م ل | ŞML ELŞMEL ş-şimāli sola doğru the left
وهم | VHM vehum ve onlar while they
في | FY içindedirler (lay) in
فجوة ف ج و | FCV FCVT fecvetin bir dehlizin the open space
منه | MNH minhu onun (mağaranın) thereof.
ذلك | Z̃LK ƶālike bu (durum) That
من | MN min (was) from
آيات ا ي ي | EYY ËYET āyāti ayetlerindendir (the) Signs
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah.
من | MN men kime Whoever
يهد ه د ي | HD̃Y YHD̃ yehdi hidayet verirse Allah guides
الله | ELLH llahu Allah Allah guides
فهو | FHV fe huve o and he
المهتد ه د ي | HD̃Y ELMHTD̃ l-muhtedi yolu bulmuştur (is) the guided one,
ومن | VMN ve men ve kimi de and whoever
يضلل ض ل ل | ŽLL YŽLL yuDlil sapıklıkta bırakırsa He lets go astray
فلن | FLN felen artık then never
تجد و ج د | VCD̃ TCD̃ tecide bulamazsın you will find
له | LH lehu onun için for him
وليا و ل ي | VLY VLYE veliyyen bir dost a protector,
مرشدا ر ش د | RŞD̃ MRŞD̃E murşiden yol gösteren a guide.

18:17 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve görürsün | güneşi | zaman | doğduğu | eğiliyor | | mağaralarından | | sağa doğru | ve zaman | battığı | onları makaslayıp geçiyor | | sola doğru | ve onlar | içindedirler | bir dehlizin | onun (mağaranın) | bu (durum) | | ayetlerindendir | Allah'ın | kime | hidayet verirse | Allah | o | yolu bulmuştur | ve kimi de | sapıklıkta bırakırsa | artık | bulamazsın | onun için | bir dost | yol gösteren |

[REY] [ŞMS] [] [ŦLA] [ZVR] [] [KHF] [] [YMN] [] [ĞRB] [GRŽ] [] [ŞML] [] [] [FCV] [] [] [] [EYY] [] [] [HD̃Y] [] [] [HD̃Y] [] [ŽLL] [] [VCD̃] [] [VLY] [RŞD̃]
VTR ELŞMS ÎZ̃E ŦLAT TZEVR AN KHFHM Z̃ET ELYMYN VÎZ̃E ĞRBT TGRŽHM Z̃ET ELŞMEL VHM FY FCVT MNH Z̃LK MN ËYET ELLH MN YHD̃ ELLH FHV ELMHTD̃ VMN YŽLL FLN TCD̃ LH VLYE MRŞD̃E

ve terā ş-şemse iƶā Taleǎt tezāveru ǎn kehfihim ƶāte l-yemīni ve iƶā ğarabet teḳriDuhum ƶāte ş-şimāli vehum fecvetin minhu ƶālike min āyāti llahi men yehdi llahu fe huve l-muhtedi ve men yuDlil felen tecide lehu veliyyen murşiden
وترى الشمس إذا طلعت تزاور عن كهفهم ذات اليمين وإذا غربت تقرضهم ذات الشمال وهم في فجوة منه ذلك من آيات الله من يهد الله فهو المهتد ومن يضلل فلن تجد له وليا مرشدا

[ر ا ي] [ش م س] [] [ط ل ع] [ز و ر] [] [ك ه ف] [] [ي م ن] [] [غ ر ب] [ق ر ض] [] [ش م ل] [] [] [ف ج و] [] [] [] [ا ي ي] [] [] [ه د ي] [] [] [ه د ي] [] [ض ل ل] [] [و ج د] [] [و ل ي] [ر ش د]

 » 18 / Kehf  Suresi: 17
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وترى ر ا ي | REY VTR ve terā ve görürsün And you (might) have seen
Vav,Te,Re,,
6,400,200,,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine singular imperfect verb
الواو عاطفة
فعل مضارع
الشمس ش م س | ŞMS ELŞMS ş-şemse güneşi the sun,
Elif,Lam,Şın,Mim,Sin,
1,30,300,40,60,
"N – accusative feminine noun → Sun"
اسم منصوب
إذا | ÎZ̃E iƶā zaman when
,Zel,Elif,
,700,1,
T – time adverb
ظرف زمان
طلعت ط ل ع | ŦLA ŦLAT Taleǎt doğduğu it rose,
Tı,Lam,Ayn,Te,
9,30,70,400,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
فعل ماض
تزاور ز و ر | ZVR TZEVR tezāveru eğiliyor inclining away
Te,Ze,Elif,Vav,Re,
400,7,1,6,200,
V – 3rd person feminine singular (form VI) imperfect verb
فعل مضارع
عن | AN ǎn from
Ayn,Nun,
70,50,
P – preposition
حرف جر
كهفهم ك ه ف | KHF KHFHM kehfihim mağaralarından their cave
Kef,He,Fe,He,Mim,
20,5,80,5,40,
N – genitive masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ذات | Z̃ET ƶāte to
Zel,Elif,Te,
700,1,400,
LOC – accusative feminine singular location adverb
ظرف مكان منصوب
اليمين ي م ن | YMN ELYMYN l-yemīni sağa doğru the right,
Elif,Lam,Ye,Mim,Ye,Nun,
1,30,10,40,10,50,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
وإذا | VÎZ̃E ve iƶā ve zaman and when
Vav,,Zel,Elif,
6,,700,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
T – time adverb
الواو عاطفة
ظرف زمان
غربت غ ر ب | ĞRB ĞRBT ğarabet battığı it set,
Ğayn,Re,Be,Te,
1000,200,2,400,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
فعل ماض
تقرضهم ق ر ض | GRŽ TGRŽHM teḳriDuhum onları makaslayıp geçiyor passing away from them
Te,Gaf,Re,Dad,He,Mim,
400,100,200,800,5,40,
V – 3rd person feminine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ذات | Z̃ET ƶāte to
Zel,Elif,Te,
700,1,400,
LOC – accusative feminine singular location adverb
ظرف مكان منصوب
الشمال ش م ل | ŞML ELŞMEL ş-şimāli sola doğru the left
Elif,Lam,Şın,Mim,Elif,Lam,
1,30,300,40,1,30,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
وهم | VHM vehum ve onlar while they
Vav,He,Mim,
6,5,40,
CIRC – prefixed circumstantial particle
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
الواو حالية
ضمير منفصل
في | FY içindedirler (lay) in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
فجوة ف ج و | FCV FCVT fecvetin bir dehlizin the open space
Fe,Cim,Vav,Te merbuta,
80,3,6,400,
N – genitive feminine indefinite noun
اسم مجرور
منه | MNH minhu onun (mağaranın) thereof.
Mim,Nun,He,
40,50,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
ذلك | Z̃LK ƶālike bu (durum) That
Zel,Lam,Kef,
700,30,20,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
من | MN min (was) from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
آيات ا ي ي | EYY ËYET āyāti ayetlerindendir (the) Signs
,Ye,Elif,Te,
,10,1,400,
N – genitive feminine plural noun
اسم مجرور
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah.
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
من | MN men kime Whoever
Mim,Nun,
40,50,
REL – relative pronoun
اسم موصول
يهد ه د ي | HD̃Y YHD̃ yehdi hidayet verirse Allah guides
Ye,He,Dal,
10,5,4,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مجزوم
الله | ELLH llahu Allah Allah guides
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
فهو | FHV fe huve o and he
Fe,He,Vav,
80,5,6,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
الفاء عاطفة
ضمير منفصل
المهتد ه د ي | HD̃Y ELMHTD̃ l-muhtedi yolu bulmuştur (is) the guided one,
Elif,Lam,Mim,He,Te,Dal,
1,30,40,5,400,4,
N – nominative masculine (form VIII) active participle
اسم مرفوع
ومن | VMN ve men ve kimi de and whoever
Vav,Mim,Nun,
6,40,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
REL – relative pronoun
الواو عاطفة
اسم موصول
يضلل ض ل ل | ŽLL YŽLL yuDlil sapıklıkta bırakırsa He lets go astray
Ye,Dad,Lam,Lam,
10,800,30,30,
V – 3rd person masculine singular (form IV) imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مجزوم
فلن | FLN felen artık then never
Fe,Lam,Nun,
80,30,50,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الفاء استئنافية
حرف نفي
تجد و ج د | VCD̃ TCD̃ tecide bulamazsın you will find
Te,Cim,Dal,
400,3,4,
V – 2nd person masculine singular imperfect verb, subjunctive mood
فعل مضارع منصوب
له | LH lehu onun için for him
Lam,He,
30,5,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
وليا و ل ي | VLY VLYE veliyyen bir dost a protector,
Vav,Lam,Ye,Elif,
6,30,10,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
مرشدا ر ش د | RŞD̃ MRŞD̃E murşiden yol gösteren a guide.
Mim,Re,Şın,Dal,Elif,
40,200,300,4,1,
ADJ – accusative masculine indefinite (form IV) active participle
صفة منصوبة
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَتَرَى: ve görürsün | الشَّمْسَ: güneşi | إِذَا: zaman | طَلَعَتْ: doğduğu | تَزَاوَرُ: eğiliyor | عَنْ: | كَهْفِهِمْ: mağaralarından | ذَاتَ: | الْيَمِينِ: sağa doğru | وَإِذَا: ve zaman | غَرَبَتْ: battığı | تَقْرِضُهُمْ: onları makaslayıp geçiyor | ذَاتَ: | الشِّمَالِ: sola doğru | وَهُمْ: ve onlar | فِي: içindedirler | فَجْوَةٍ: bir dehlizin | مِنْهُ: onun (mağaranın) | ذَٰلِكَ: bu (durum) | مِنْ: | ايَاتِ: ayetlerindendir | اللَّهِ: Allah'ın | مَنْ: kime | يَهْدِ: hidayet verirse | اللَّهُ: Allah | فَهُوَ: o | الْمُهْتَدِ: yolu bulmuştur | وَمَنْ: ve kimi de | يُضْلِلْ: sapıklıkta bırakırsa | فَلَنْ: artık | تَجِدَ: bulamazsın | لَهُ: onun için | وَلِيًّا: bir dost | مُرْشِدًا: yol gösteren |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وترى WTR ve görürsün | الشمس ELŞMS güneşi | إذا ÎZ̃E zaman | طلعت ŦLAT doğduğu | تزاور TZEWR eğiliyor | عن AN | كهفهم KHFHM mağaralarından | ذات Z̃ET | اليمين ELYMYN sağa doğru | وإذا WÎZ̃E ve zaman | غربت ĞRBT battığı | تقرضهم TGRŽHM onları makaslayıp geçiyor | ذات Z̃ET | الشمال ELŞMEL sola doğru | وهم WHM ve onlar | في FY içindedirler | فجوة FCWT bir dehlizin | منه MNH onun (mağaranın) | ذلك Z̃LK bu (durum) | من MN | آيات ËYET ayetlerindendir | الله ELLH Allah'ın | من MN kime | يهد YHD̃ hidayet verirse | الله ELLH Allah | فهو FHW o | المهتد ELMHTD̃ yolu bulmuştur | ومن WMN ve kimi de | يضلل YŽLL sapıklıkta bırakırsa | فلن FLN artık | تجد TCD̃ bulamazsın | له LH onun için | وليا WLYE bir dost | مرشدا MRŞD̃E yol gösteren |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve terā: ve görürsün | ş-şemse: güneşi | iƶā: zaman | Taleǎt: doğduğu | tezāveru: eğiliyor | ǎn: | kehfihim: mağaralarından | ƶāte: | l-yemīni: sağa doğru | ve iƶā: ve zaman | ğarabet: battığı | teḳriDuhum: onları makaslayıp geçiyor | ƶāte: | ş-şimāli: sola doğru | vehum: ve onlar | : içindedirler | fecvetin: bir dehlizin | minhu: onun (mağaranın) | ƶālike: bu (durum) | min: | āyāti: ayetlerindendir | llahi: Allah'ın | men: kime | yehdi: hidayet verirse | llahu: Allah | fe huve: o | l-muhtedi: yolu bulmuştur | ve men: ve kimi de | yuDlil: sapıklıkta bırakırsa | felen: artık | tecide: bulamazsın | lehu: onun için | veliyyen: bir dost | murşiden: yol gösteren |
Kırık Meal (Transcript) : |VTR: ve görürsün | ELŞMS: güneşi | ÎZ̃E: zaman | ŦLAT: doğduğu | TZEVR: eğiliyor | AN: | KHFHM: mağaralarından | Z̃ET: | ELYMYN: sağa doğru | VÎZ̃E: ve zaman | ĞRBT: battığı | TGRŽHM: onları makaslayıp geçiyor | Z̃ET: | ELŞMEL: sola doğru | VHM: ve onlar | FY: içindedirler | FCVT: bir dehlizin | MNH: onun (mağaranın) | Z̃LK: bu (durum) | MN: | ËYET: ayetlerindendir | ELLH: Allah'ın | MN: kime | YHD̃: hidayet verirse | ELLH: Allah | FHV: o | ELMHTD̃: yolu bulmuştur | VMN: ve kimi de | YŽLL: sapıklıkta bırakırsa | FLN: artık | TCD̃: bulamazsın | LH: onun için | VLYE: bir dost | MRŞD̃E: yol gösteren |
Abdulbaki Gölpınarlı : Bir görseydin, güneş doğunca ışığı, mağaralarının içine değil de sağ tarafına vurmadaydı, batarken de sol tarafına ve onlar, mağaranın geniş bir yerindeydiler ve bu, Allah'ın delillerindendir. Allah, kimi doğru yola sevk ederse odur doğru yolu bulan ve kimi saptırırsa artık ona, kesin olarak doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.
Abdullah Aydın : (Ey Habibim! Baksaydın) görürdün ki, güneş doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yönelir, battığı vakit de onları sol taraftan terkederdi. Kendileri ise mağaranın geniş bir yerinde idiler. Bu Allah'ın mucizelerindendir. Allah kimi doğru yola sevkederse, doğru yola ermiştir. Kimi de saptırırsa artık ona doğru yolu gösterecek bir rehber bulamazsın.
Adem Uğur : (Resûlüm! Orada bulunsaydın) güneşi görürdün: Doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isabet etmeden geçerdi. (Böylece) onlar (güneş ışığından rahatsız olmaksızın) mağaranın bir köşesinde (uyurlardı). İşte bu, Allah'ın âyetlerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır, kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir dost bulamazsın.
Ahmed Hulusi : Güneş doğduğunda, mağaralarınının sağından döner. . . Gurubunda da sol taraflarından geçer. . . Onlar mağaranın geniş avlusu içindedirler. . . İşte bu, Allâh'ın işaretlerindendir. . . Allâh kime hidâyet ederse, işte o hakikate erdirilmiştir. . . Kimi de saptırmışsa artık onu aydınlatacak bir velî bulamazsın.
Ahmet Davudoğlu : Güneşi görürsün; doğduğu vakit, mağaralarının sağ taradına meyleder (onlara zararı dokunmaz); battığı vakit de, onların sol tarafını makaslardı. Onlar, (mağaranın) geniş bir yerindeydiler. İşte bu, Allah'ın kudreti delillerindendir. Allah kime hidâyet verirse, doğru yolu bulan odur. Kimi de şaşırtırsa, artık ona aslâ doğru yolu gösterecek bir velî bulamazsın.
Ahmet Tekin : Rasûlüm, orada bulunsaydın, güneşle mağara arasındaki ilişkiyi görürdün. Güneş doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneliyor, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçiyordu. Böylece onlar güneş ışığından rahatsız olmaksızın, mağaranın geniş bir yerinde uyuyorlardı. İşte bu Allah’ın kudretini gösteren delillerdendir. Allah, kimlere hak yolu aydınlatıcı bilgiler lütfederse, onlar doğru yolu bulup tercih eder. Kimlerin de hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerine özgürlük tanırsa, artık onu doğru yola sevkedecek bir dost bulamazsın.
Ahmet Varol : Güneşin, doğduğunda onların mağaralarının sağ tarafına yöneldiğini battığında da onların sol yanlarını kesip geçtiğini görürsün. Kendileri ise oranın geniş bir yerindedirler. Bu Allah'ın ayetlerindendir. Allah kimi doğru yola iletirse o doğru yoldadır. Kimi de saptırırsa onun için doğru yola iletici bir dost bulamazsın.
Ali Arslan : Allah kime hidayet ederse, o doğru yola ulaşmıştır, Kimi de hidayetten mahrum bırakırsa artık onu doğruya yöneltecek bir dost bulamazsın.
Ali Bulaç : (Onlara baktığında) Görürsün ki, güneş doğduğunda mağaralarına sağ yandan yönelir, battığında onları sol yandan keser geçerdi ve onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Allah, kime hidayet verirse, işte hidayet bulan odur, kimi saptırırsa onun için asla doğru yolu gösterici bir veli bulamazsın.
Ali Fikri Yavuz : (Ey Rasûlüm, bir baksaydın) görürdün ki, güneş doğduğu zaman, mağaranın sağ tarafına yönelir (ışınları onlara zarar vermez); battığı zaman da, onları sol taraftan terkederdi, Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu, Allah’ın mûcizelerindendir. Allah’ın hidayet ettiği kimse, o, doğru yol üzeredir. Şaşırttığı kimse için de, asla doğru yolu gösterici bir yardımcı bulamazsın.
Arif Pamuk : Habibim! Baksaydın, güneşin, mağaralarının sağ tarafından onlara dokunmadan battığını, onların da mağaranın genişçe bir yerinde bulunduğunu görürdün. Bu, Allah'ın mucizelerindendir. Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimi de saptırırsa, artık onu doğru yola götürecek bir rehber bulamazsın.
Ayntabî Mehmet Efendi : (Ya Muhammed!) Şayed Sen, onları görseydin, güneş doğduğu vakit, mağaralarının, sağ tarafına meyleder ve battığında da sol tarafına giderdi. Onlarsa mağaranın geniş bir yerinde idiler. Bu Kudretullah'ın delillerindendir. Allahû Tealâ kime hidayet ederse, felâh ve reşâda yol bulmuştur. Kimi de dalâlete düşürürse, artık onu irşâd edecek bir velî bulamazsın.
Bahaeddin Sağlam : Allah, kime yol gösterirse, o doğru yolu bulmuş demektir. Kimi de saptınrsa, artık sen ona doğru yol gösterici bir sahip bulamazsın.
Bekir Sadak : Baksaydin, gunesin magaralarinin sag tarafindan dogup meylettigini, sol tarafindan onlara dokunmadan battigini, onlarin da Magaranin genisce bir yerinde bulundugunu gorurdun. Bu, Allah'in mucizelerindendir; Allah'in dogru yola eristirdigi kimse hak yoldadir. Kimi de saptirirsa artik ona, dogru yola goturecek bir rehber bulamazsin.*
Bir Heyet : Allah'ın doğru yola gideceğini bildiği için hidayete erdirdiği kimse doğru yoldadır. Allah'ın sapacağını bildiği için saptırdığı kimse de kendisine doğru yolu gösterecek bir dost bulamaz.
Celal Yıldırım : Bir görsen, Güneş doğunca mağaralarının sağına meyleder; batınca da onların sol tarafını kesip geçer. Onlar mağaranın genişçe bir yerinde idiler. Bu, Allah'ın açık belgelerinden biridir. Allah kimi doğru yola iletirse, o doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa, artık onun için irşâd edecek bir dost ve yardımcı bulamazsın.
Diyanet İşleri : (Orada olsaydın) güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını, batarken de onlara dokunmadan sol tarafa gittiğini görürdün. Kendileri ise mağaranın geniş bir yerinde idiler. Bu, Allah’ın mucizelerindendir. Allah, kime hidayet ederse işte o, doğru yolu bulandır. Kimi de şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.
Diyanet İşleri (eski) : Baksaydın, güneşin mağaralarının sağ tarafından doğup meylettiğini, sol tarafından onlara dokunmadan battığını, onların da mağaranın genişçe bir yerinde bulunduğunu görürdün. Bu, Allah'ın mucizelerindendir; Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimi de saptırırsa artık ona, doğru yola götürecek bir rehber bulamazsın.
Diyanet Vakfi : (Resûlüm! Orada bulunsaydın) güneşi görürdün: Doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isabet etmeden geçerdi. (Böylece) onlar (güneş ışığından rahatsız olmaksızın) mağaranın bir köşesinde (uyurlardı). İşte bu, Allah'ın âyetlerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır, kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir dost bulamazsın.
Diyanet Vakfı (1993) : Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır, kimi de hidayetten mahrum ederse, artık onu doğruya yöneltecek bir dost bulamazsın.
Edip Yüksel : Tan ağardığında, onlar mağara boşluğunda iken, mağaralarının üzerinden Güneşin sağa doğru hareket ettiğini, battığı zaman da onları yalayıp sola doğru kaydığını görürdün. Bu, ALLAH'ın işaretlerindendir. ALLAH kime yol gösterirse o kişi doğruyu bulmuştur; kimi de saptırırsa onun için aydınlatıcı bir dost bulamazsın.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ey Muhammed! Baksaydın güneşin doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu Allah'ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Güneşi görüyorsun ya, doğduğu vakit mağaralarından sağ tarafa meyleder, battığı vakit de onları sol tarafa makaslar. Onlar mağaranın geniş bir yerindedir. İşte bu Allah'ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o hidayete ermiştir; kimi de saptırırsa artık ona doğru yolu gösterecek bir yardımcı bulamazsın.
Elmalılı Hamdi Yazır : Güneşi görüyorsun â doğduğu vakıt kehiflerinden sağ tarafa meyleder, battığı vakıt da onları sol tarafa makaslar ve onlar, onun içinde bir geniş sahadadır, bu işte Allahın âyâtındandır, Allah her kime hidayet ederse işte o, irmiştir, her kimi de saptırırsa artık onu irşad edecek bir veliy bulamazsın
Fizilal-il Kuran : Eğer orada olsaydın görecektin ki, doğan güneşin ışınları mağaralarının sağına sapıyor, batan güneşin ışınları ise sol tarafa kayıyordu. Böylece mağara tabanının geniş bir alanına dağılmış olarak uyudukları halde güneşten rahatsız olmuyorlardı. Bu olay, Allah'ın mucizelerinden biridir. Allah kimi doğru yola iletirse, o doğru yolu bulur. O kimi saptırırsa sen ona, doğru yola iletici bir önder bulamazsın.
Gültekin Onan : (Onlara baktığında) Görürsün ki, güneş doğduğunda mağaralarına sağ yandan yönelir, battığında onları sol yandan keser geçerdi ve onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı. Bu, Tanrı'nın ayetlerindendir. Tanrı, kime hidayet verirse, işte hidayet bulan odur, kimi saptırırsa onun için asla doğru yolu gösterici bir veli bulamazsın.
Hakkı Yılmaz : "Ve sen, vahy doğrultusunda araştırma yapıldığında hayırlı bir sonuç alındığını; aksi durumda anlamsız bir iş yapıldığını göreceksin. Kendileri de ondan geniş bir boşluktadırlar. Bu, Allah'ın lâmetlerinden/göstergelerindendir. Allah kime kılavuzluk ettiyse artık o, kılavuzlanan doğru yolu bulmuştur. Allah kimi şaşırttıysa da, artık sen ona yol gösteren bir Yakın Kimseyi asla bulamazsın. "
Hasan Basri Çantay : (Onlara baksaydın) görürdün ki güneş doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafına yönelir, batdığı vakit da onların sol yanını kesib giderdi. Kendileri ise oranın geniş bir yerinde idiler. Bu, Allahın âyetlerindendir. Allah kime hidâyet ederse o, doğru yola erdirilmiş, kimi de şaşırırsa artık onun için hiç bir zaman irşâd edici bir yâr bulamazsın.
Hasan Tahsin Feyizli : Allah, kimi doğru yola iletirse o, artık doğru yolu bulmuştur. Kimi de sapıklıkta bırakırsa, artık onun için asla yol gösteren bir dost bulamazsın.
Hayrat Neşriyat : (Habîbim, yâ Muhammed!) Hem (sen onlara bir baksaydın) güneşi görürdün ki, doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafına meylediyor, battığı zaman ise onların sol tarafını kesiyordu (böylece ışığı onları rahatsız etmiyordu) ve onlar oranın genişçe bir yerinde idiler. (Onların) bu (hâlleri), Allah’ın delillerindendir. Allah, kime (hikmetine binâen fazlından) hidâyet (nasîb) ederse, işte hidâyete eren odur. Kimi de (kendi küfrü sebebiyle)dalâlete atarsa, artık onun için aslâ bir yardımcı ve (hak yolu gösteren) bir mürşid bulamazsın.
Hüseyin Atay, Yaşar Kutluay : Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimi de saptırırsa artık ona doğru yolu gösterecek bir rehber bulamazsın.
Hüseyin Kaleli : “Onlar, mağaranın geniş bir yerinde iken güneşi, doğduğu zaman mağaralarının sağ yanından uğrar, battığı zaman da solundan geçer görürsün. Bu, Allâh’ın âyetlerindendir. Allâh kime hidâyet ederse, işte o hidâyete erendir. Kimi de saptırırsa, artık ona yol gösteren bir dost kesinlikle bulamazsın.”
İbni Kesir : Güneşin doğduğu zaman; mağaralarının sağ tarafına yöneldiğini, battığı zaman da; sol tarafa gittiğini görürsün. Kendileri de mağaranın iç tarafında idiler. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Allah, kimi hidayete erdirirse; o, doğru yola ermiştir, kimi de şaşıracak olursa; artık onun için yol gösterici bir dost bulamazsın.
İskender Evrenosoğlu : Ve güneşin doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafından geldiğini ve battığı zaman sol taraftan onların yanlarından geçtiğini görürsün. Ve onlar, onun (mağaranın) geniş sahası içinde bulunuyorlardı. İşte bu, Allah'ın âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah'a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz.
İsmail Mutlu, Şaban Döğen : Uyuduklarında onlara baksaydın, güneşin doğarken mağaranın sağ tarafında meylettiğini, batarkende onları rahatsız etmeksizin sol tarafından terk ettiğini görürdün. Onlar ise mağaranın ortasında, geniş bir yerde idiler. İşte bu Allah'ın ayetlerindendir. Allah kime hidayet verirse o doğru yolu bulmuştur. Kimi de sapıttırırsa, artık sen onu doğru yola eriştirmek icin bir yardımcı bulamazsın.
Muhammed Esed : Ve (yıllarca) güneşin, doğarken onların mağarasını sağ yandan yalayıp geçtiğini, batarken de onlara dokunmadan sol yandan geçip gittiğini ve onların, mağaranın genişçe bir odasında bulunduğunu görürdün: Rabbinin alametlerinden biriydi bu; Allah kime yol gösterirse doğru yolu bulan odur ve kimi de sapıklık içinde bıraksa, artık onun için doğru yolu gösteren bir dost, bir koruyucu bulamazsın.
Mustafa İslamoğlu : Ve onlar o mekânın geniş bir bölümünde bulunuyorlarken, sen, güneş doğarken onların mağarasını sağ tarafından teğet geçip gittiğini, batarken de sol tarafından teğet geçip gittiğini gözünde canlandırabilirsin: Allah’ın âyetlerinden biriydi bu. Allah kimi doğru yola yöneltirse, işte odur doğru yolu bulan; ama kimi de sapıklığa terk ederse, artık onun için ne bir dost ne bir kılavuz bulabilirsin.
Nedim Yılmaz : (Baksaydın) Görürdün ki güneş doğduğu zaman onların içinde bulunduğu mağaranın sağına meylediyor. Battığı zaman da soldan onlara isabet etmeden geçiyor. Halbuki onlar mağaranın geniş bir yerinde bulunuyorlardı. Bu Allah’ın âyetlerindendir. Allah kime hidayet vermişse işte doğru yolu bulan odur. Kimi de (kötü ameli nedeniyle) saptırırsa artık onun için yol gösterici hiçbir dost bulamazsın.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve güneşi görürsün ki, doğduğu zaman onların mağaralarının sağ tarafına meyleder ve gurub ettiği vakit de onların sol taraflarına dönüverir ve onlar ondan bir geniş orta yerdedirler. Bu, Allah'ın âyetlerindendir. Allah kime hidâyet ederse o hidâyet bulmuş olur ve kimi de idlâl ederse artık onun için bir irşat edici yardımcı bulamazsın.
Ömer Öngüt : Güneşi görürsün ki, doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder, batınca da onların sol tarafını kesip geçer. Onlar mağaranın genişçe bir yerinde idiler. Bu, Allah'ın âyetlerindendir. Allah kime hidayet ederse, o kimse hak yoldadır. Kimi de sapıklığında bırakırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bir mürşid bulamazsın.
Ömer Rıza Doğrul : Güneş’in doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafına meylettiğini, battığı zaman da sol tarafa gittiğini görürdüm. Onlar mağaranın kuytu bir yerindeydiler. Bu Allah'ın mucizelerindendir. Hak Tealâ kime hidayet verirse hidayeti bulur. Kimi sapıklıkta bırakırsa onu irşad edecek bir dost bulunamaz.
Şaban Piriş : Güneş doğduğunda mağaranın sağ tarafından meyledip, batarken de sol yanından onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağarada geniş bir alan içinde idiler. İşte bu Allah’ın ayetlerindendir. Allah kime yol gösterirse o, doğru yolu bulmuştur. Kimi de dalalette bırakırsa, ona da yol gösterecek bir veli bulamazsın.
Suat Yıldırım : Onlara baksaydın görürdün ki güneş doğunca mağaralarının sağından dolaşır, batarken de sol taraftan onları makaslardı. Onlar da mağaranın genişçe dehlizinde bulunuyorlardı. İşte onların böylece uyumaları Allah’ın alâmetlerindendir. Allah kime hidâyet verirse doğru yolda olan odur; kimi de hidâyetten mahrum eder şaşırtırsa, artık imkânı yok, ona yol gösterecek bir dost bulamazsın.
Süleyman Ateş : Güneşi görürsün, doğduğu zaman mağaralarından sağa doğru eğiliyor, battığı zaman da sola doğru onları makaslayıp geçiyor (hiçbir halde onların üzerine düşüp kendilerini rahatsız etmiyor) ve onlar, mağaranın geniş bir dehlizi içindedirler. Bu (durum), Allâh'ın âyetlerindendir. Allâh kimi doğru yola iletirse o, yolu bulmuştur; kimi de sapıklıkta bırakırsa, artık onun için yol gösteren bir dost bulamazsın.
Talat Koçyiğit : Allah, kime hidayet ederse, o doğru yoldadır. Kimi de sapıklıkta bırakırsa, artık onun için doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.
Tefhim-ul Kuran : (Onlara baktığında) Görürsün ki, güneş doğduğunda onların mağaralarına sağ yandan yönelir, battığında onları sol yandan keser geçerdi ve onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Allah, kime hidayet verirse, işte hidayet bulan odur, kimi de saptırırsa onun için asla doğru yolu gösterici bir veli bulamazsın.
Ümit Şimşek : Güneşin doğarken mağaranın sağ tarafına meylettiğini, batarken de onları sol tarafından makaslayıp geçtiğini görürdün ki, onlar mağaranın genişçe bir yerindeydiler. İşte bu Allah'ın âyetlerindendir. Allah kime yol gösterirse, işte o doğru yolu bulmuştur. Onun saptırdığı kimse için ise doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.
Yaşar Nuri Öztürk : Güneş'i görüyorsun: Doğduğu vakit mağaralarından sağ tarafa kayar, battığı vakit ise onları sol tarafa doğru makaslayıp geçer. Böylece onlar mağaranın geniş boşluğu içindedirler. Bu, Allah'ın mucizelerindendir. Allah'ın kılavuzluk ettiği, doğruyu bulmuştur. Şaşırttığına gelince, sen ona yol gösteren bir velî asla bulamazsın.
Ziya Kazıcı, Necip Taylan : Allah'ın hidayet eylediği doğru yola iletilmiştir. Kimi de şaşırtırsa onun için hiçbir zaman irşad edici bir dost bulamazsın.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}