» 11 / Hûd  10:

Kuran Sırası: 11
İniş Sırası: 52
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123

 » 11 / Hûd  Suresi: 10
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَلَئِنْ (VLÙN) = velein : ve şayet
2. أَذَقْنَاهُ (ÊZ̃GNEH) = eƶeḳnāhu : ona tattırırsak
3. نَعْمَاءَ (NAMEÙ) = neǎ'mā'e : bir nimet
4. بَعْدَ (BAD̃) = beǎ'de : sonra
5. ضَرَّاءَ (ŽREÙ) = Derrā'e : bir darlıktan
6. مَسَّتْهُ (MSTH) = messethu : kendisine dokunan
7. لَيَقُولَنَّ (LYGVLN) = leyeḳūlenne : mutlaka der
8. ذَهَبَ (Z̃HB) = ƶehebe : gitti
9. السَّيِّئَاتُ (ELSYÙET) = s-seyyiātu : kötülükler
10. عَنِّي (ANY) = ǎnnī : benden
11. إِنَّهُ (ÎNH) = innehu : şüphesiz o
12. لَفَرِحٌ (LFRḪ) = leferiHun : şımarık
13. فَخُورٌ (FḢVR) = feḣūrun : ve böbürlenendir
ve şayet | ona tattırırsak | bir nimet | sonra | bir darlıktan | kendisine dokunan | mutlaka der | gitti | kötülükler | benden | şüphesiz o | şımarık | ve böbürlenendir |

[] [Z̃VG] [NAM] [BAD̃] [ŽRR] [MSS] [GVL] [Z̃HB] [SVE] [] [] [FRḪ] [FḢR]
VLÙN ÊZ̃GNEH NAMEÙ BAD̃ ŽREÙ MSTH LYGVLN Z̃HB ELSYÙET ANY ÎNH LFRḪ FḢVR

velein eƶeḳnāhu neǎ'mā'e beǎ'de Derrā'e messethu leyeḳūlenne ƶehebe s-seyyiātu ǎnnī innehu leferiHun feḣūrun
ولئن أذقناه نعماء بعد ضراء مسته ليقولن ذهب السيئات عني إنه لفرح فخور

 » 11 / Hûd  Suresi: 10
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولئن | VLÙN velein ve şayet But if
أذقناه ذ و ق | Z̃VG ÊZ̃GNEH eƶeḳnāhu ona tattırırsak We give him a taste
نعماء ن ع م | NAM NAMEÙ neǎ'mā'e bir nimet (of) favor
بعد ب ع د | BAD̃ BAD̃ beǎ'de sonra after
ضراء ض ر ر | ŽRR ŽREÙ Derrā'e bir darlıktan hardship
مسته م س س | MSS MSTH messethu kendisine dokunan (has) touched him,
ليقولن ق و ل | GVL LYGVLN leyeḳūlenne mutlaka der surely, he will say,
ذهب ذ ه ب | Z̃HB Z̃HB ƶehebe gitti """Have gone"
السيئات س و ا | SVE ELSYÙET s-seyyiātu kötülükler the evils
عني | ANY ǎnnī benden "from me."""
إنه | ÎNH innehu şüphesiz o Indeed, he
لفرح ف ر ح | FRḪ LFRḪ leferiHun şımarık (is) exultant
فخور ف خ ر | FḢR FḢVR feḣūrun ve böbürlenendir (and) boastful.

11:10 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve şayet | ona tattırırsak | bir nimet | sonra | bir darlıktan | kendisine dokunan | mutlaka der | gitti | kötülükler | benden | şüphesiz o | şımarık | ve böbürlenendir |

[] [Z̃VG] [NAM] [BAD̃] [ŽRR] [MSS] [GVL] [Z̃HB] [SVE] [] [] [FRḪ] [FḢR]
VLÙN ÊZ̃GNEH NAMEÙ BAD̃ ŽREÙ MSTH LYGVLN Z̃HB ELSYÙET ANY ÎNH LFRḪ FḢVR

velein eƶeḳnāhu neǎ'mā'e beǎ'de Derrā'e messethu leyeḳūlenne ƶehebe s-seyyiātu ǎnnī innehu leferiHun feḣūrun
ولئن أذقناه نعماء بعد ضراء مسته ليقولن ذهب السيئات عني إنه لفرح فخور

[] [ذ و ق] [ن ع م] [ب ع د] [ض ر ر] [م س س] [ق و ل] [ذ ه ب] [س و ا] [] [] [ف ر ح] [ف خ ر]

 » 11 / Hûd  Suresi: 10
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولئن | VLÙN velein ve şayet But if
Vav,Lam,,Nun,
6,30,,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
EMPH – emphatic prefix lām
COND – conditional particle
الواو عاطفة
اللام لام التوكيد
حرف شرط
أذقناه ذ و ق | Z̃VG ÊZ̃GNEH eƶeḳnāhu ona tattırırsak We give him a taste
,Zel,Gaf,Nun,Elif,He,
,700,100,50,1,5,
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
نعماء ن ع م | NAM NAMEÙ neǎ'mā'e bir nimet (of) favor
Nun,Ayn,Mim,Elif,,
50,70,40,1,,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
بعد ب ع د | BAD̃ BAD̃ beǎ'de sonra after
Be,Ayn,Dal,
2,70,4,
T – accusative time adverb
ظرف زمان منصوب
ضراء ض ر ر | ŽRR ŽREÙ Derrā'e bir darlıktan hardship
Dad,Re,Elif,,
800,200,1,,
N – accusative feminine noun
اسم منصوب
مسته م س س | MSS MSTH messethu kendisine dokunan (has) touched him,
Mim,Sin,Te,He,
40,60,400,5,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل ماض والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ليقولن ق و ل | GVL LYGVLN leyeḳūlenne mutlaka der surely, he will say,
Lam,Ye,Gaf,Vav,Lam,Nun,
30,10,100,6,30,50,
EMPH – emphatic prefix lām
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
EMPH – emphatic suffix nūn
اللام لام التوكيد
فعل مضارع والنون للتوكيد
ذهب ذ ه ب | Z̃HB Z̃HB ƶehebe gitti """Have gone"
Zel,He,Be,
700,5,2,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
السيئات س و ا | SVE ELSYÙET s-seyyiātu kötülükler the evils
Elif,Lam,Sin,Ye,,Elif,Te,
1,30,60,10,,1,400,
N – nominative feminine plural noun
اسم مرفوع
عني | ANY ǎnnī benden "from me."""
Ayn,Nun,Ye,
70,50,10,
P – preposition
PRON – 1st person singular object pronoun
جار ومجرور
إنه | ÎNH innehu şüphesiz o Indeed, he
,Nun,He,
,50,5,
ACC – accusative particle
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
حرف نصب والهاء ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
لفرح ف ر ح | FRḪ LFRḪ leferiHun şımarık (is) exultant
Lam,Fe,Re,Ha,
30,80,200,8,
EMPH – emphatic prefix lām
N – nominative masculine singular indefinite noun
اللام لام التوكيد
اسم مرفوع
فخور ف خ ر | FḢR FḢVR feḣūrun ve böbürlenendir (and) boastful.
Fe,Hı,Vav,Re,
80,600,6,200,
ADJ – nominative masculine singular indefinite adjective
صفة مرفوعة
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَلَئِنْ: ve şayet | أَذَقْنَاهُ: ona tattırırsak | نَعْمَاءَ: bir nimet | بَعْدَ: sonra | ضَرَّاءَ: bir darlıktan | مَسَّتْهُ: kendisine dokunan | لَيَقُولَنَّ: mutlaka der | ذَهَبَ: gitti | السَّيِّئَاتُ: kötülükler | عَنِّي: benden | إِنَّهُ: şüphesiz o | لَفَرِحٌ: şımarık | فَخُورٌ: ve böbürlenendir |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولئن WLÙN ve şayet | أذقناه ÊZ̃GNEH ona tattırırsak | نعماء NAMEÙ bir nimet | بعد BAD̃ sonra | ضراء ŽREÙ bir darlıktan | مسته MSTH kendisine dokunan | ليقولن LYGWLN mutlaka der | ذهب Z̃HB gitti | السيئات ELSYÙET kötülükler | عني ANY benden | إنه ÎNH şüphesiz o | لفرح LFRḪ şımarık | فخور FḢWR ve böbürlenendir |
Kırık Meal (Okunuş) : |velein: ve şayet | eƶeḳnāhu: ona tattırırsak | neǎ'mā'e: bir nimet | beǎ'de: sonra | Derrā'e: bir darlıktan | messethu: kendisine dokunan | leyeḳūlenne: mutlaka der | ƶehebe: gitti | s-seyyiātu: kötülükler | ǎnnī: benden | innehu: şüphesiz o | leferiHun: şımarık | feḣūrun: ve böbürlenendir |
Kırık Meal (Transcript) : |VLÙN: ve şayet | ÊZ̃GNEH: ona tattırırsak | NAMEÙ: bir nimet | BAD̃: sonra | ŽREÙ: bir darlıktan | MSTH: kendisine dokunan | LYGVLN: mutlaka der | Z̃HB: gitti | ELSYÙET: kötülükler | ANY: benden | ÎNH: şüphesiz o | LFRḪ: şımarık | FḢVR: ve böbürlenendir |
Abdulbaki Gölpınarlı : Fakat ona, bir dertten, bir musîbetten sonra nîmeti tattırırsak benden bütün kötülükler gitti der. Şüphe yok ki o şımarır, böbürlenmeye övünmeye koyulur.
Adem Uğur : Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, elbette "Kötülükler benden gitti" der. Çünkü o (bunu derken) şımarıktır, kibirlidir.
Ahmed Hulusi : Şayet yaşadığı bir sıkıntıdan sonra ona nimet tattırsak, elbette: "(Kendi aklımla) kötülüklerden kurtuldum" der. . . Muhakkak ki o, sevinçli ve kendiyle övünendir!
Ahmet Tekin : Eğer bir zarar, bir sıkıntı dokunduktan sonra ona bir nimet tattırırsak, 'Artık felâketler yakamı bıraktı.' der. Ne kadar gururlu, ne kadar şımarık biridir.
Ahmet Varol : Kendisine dokunan bir darlıktan sonra ona bir nimet tattırırsak mutlaka: 'Kötülükler artık benden gitti' der, şımarık ve böbürlenen biri oluverir.
Ali Bulaç : Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet taddırsak, kuşkusuz; "Kötülükler benden gidiverdi" der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir.
Ali Fikri Yavuz : Fakat ona dokunan bir dertten sonra, kendisine bir nimet taddırırsak, “ - Doğrusu benden bütün fenalıklar gitti.” der ve şüphesiz sevinir, öğünür.
Bekir Sadak : Basina gelen sikintidan sonra, ona bir nimet tattirirsak «Musibetler basimdan gitti» der; dogrusu o, simarip boburlenen biridir.
Celal Yıldırım : Eğer kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra nîmet tattırsak, and olsun ki o, «sıkıntılar ve kötülükler benden ayrılıp gitti» der. Şüphesiz ki o (bu durumda) çokça sevinir ve böbürlenir.
Diyanet İşleri : Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak mutlaka, “Kötülükler benden gitti” diyecektir. Çünkü o, şımarık ve böbürlenen biridir.
Diyanet İşleri (eski) : Başına gelen sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak, 'Musibetler başımdan gitti' der; doğrusu o, şımarıp böbürlenen biridir.
Diyanet Vakfi : Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, elbette «Kötülükler benden gitti» der. Çünkü o (bunu derken) şımarıktır, kibirlidir.
Edip Yüksel : Kendisine dokunan zararlardan sonra ona nimetler tattırsak, 'Kötülükler benden gitti,' der. Bu kez sevinçlidir, kibirlidir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ve şayet ona dokunan bir sıkıntıdan sonra bir nimet tattırırsak, «Artık benden bütün kötülükler silinip gitti.» der, mutlaka böbürlenir ve şımarır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Şayet ona, dokunan bir sıkıntıdan sonra bir mutluluk tattırıverirsek: «Her halde benden bütün kötülükler gitti.» der ve mutlaka sevinir, övünür.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve şâyed ona dokunan bir zarruretten sonra bir saadet tattırıverirsek, her halde benden bütün seyyiat gitti der ve şüphesiz sevinir öğünür
Fizilal-il Kuran : Eğer insanın başına gelen bir sıkıntının ardından kendisine mutluluk tattıracak olursak, kesinlikle «Kötü günler artık geride kaldı» diyecektir. İnsan gerçekten kendini beğenmiş bir şımarıktır.
Gültekin Onan : Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırsak, kuşkusuz "Kötülükler benden gidiverdi" der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir.
Hakkı Yılmaz : (9-11) Ve eğer, sabreden ve düzeltmeye yönelik işleri yapan kişilerin –işte bunlar, bağışlanma ve büyük ödül kendileri için olanlardır– dışındaki insanlara, tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra da onu kendisinden çekip alsak, kuşkusuz o umutsuzdur, çok nankördür. Ve eğer, kendisine dokunan mutsuzluktan sonra, ona mutluluğu tattırsak, elbette, “Kötülükler benden gitti” der. Ve kuşkusuz o, şımarıktır, böbürlenen biridir.
Hasan Basri Çantay : Şâyed kendisine dokunan bir derdden sonra ona ni'meti tatdırırsak andolsun diyecek ki: «Benden kötülükler (bir daha gelmemek üzere) uzaklaşıb gitdi». Çünkü o (bu anda) şımarıkdır, (halka karşı) böbürlenendir.
Hayrat Neşriyat : Hem muhakkak ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra ona (o insana) bir ni'met tattırsak, mutlaka: 'Kötülükler benden gitti' der. Çünki o gerçekten çok şımarık, çok böbürlenen kimsedir.
İbni Kesir : Şayet başına gelen bir sıkıntıdan sonra ona bir nimet tattırırsak; kötülükler başımdan gitti der, şımarır ve öğünür.
İskender Evrenosoğlu : Ve eğer ona darlık isabet ettikten sonra, ona ni'met tattırırsak, mutlaka: “Kötülükler benden gitti.” der. Muhakkak ki o, şımarık bir övünen (böbürlenen)dir.
Muhammed Esed : Yine, başına gelen bir darlıktan, sıkıntıdan sonra bir bolluk, bir genişlik tattıracak olsak hemen "Musibetler yakamı bıraktı!" diyerek, kendinden bilir, kurumlu boş bir sevince kaptırır kendini.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve eğer ona isabet eden bir zahmetten sonra bir nîmet tattırırsak elbette der ki: «Benden bütün kötülükler gidiverdi.» Şüphe yok ki, O bu halde pek sevinen, çok öğünendir.
Ömer Öngüt : Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırsak: “Kötülükler benden gitti. ” der, şımarır ve öğünür.
Şaban Piriş : Eğer ona, kendisine dokunan sıkıntıdan sonra nimetler verirsek şöyle söyleyecektir: -Kötülükler benden uzaklaştı. O, gerçekten şımaracak ve övünecektir.
Suat Yıldırım : Fakat başına gelen bir dertten sonra kendisine bir nimet tattırırsak: "Artık bütün dertler ve belalar bir daha gelmemek üzere bitti gitti!" der, sevinir, övünür durur.
Süleyman Ateş : Ve eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir ni'met taddırsak, mutlaka: "Kötülükler benden gitti" der, sevinir, övünür.
Tefhim-ul Kuran : Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet taddırırsak, kuşkusuz: «Kötülükler benden gidiverdi» der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir.
Ümit Şimşek : Eğer başına gelen bir sıkıntıdan sonra ona nimetler tattıracak olsak, bu defa da 'Bütün kötülükler benden uzaklaştı' deyiverir; şımarıp böbürlenir.
Yaşar Nuri Öztürk : Ve eğer ona, kendisine gelip çatan bir zorluk ve kederden sonra bolluk ve nimet tattırırsak, hiç kuşkusuz şöyle diyecektir: "Tüm sıkıntı ve kötülükler benden uzaklaşmıştır." Bu durumda o, bir sevinç şımarığı, bir kendini beğenmiş olur.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}