V – 1st person plural (form IV) perfect verb PRON – subject pronoun PRON – 3rd person masculine singular object pronoun فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
نعماء
ن ع م | NAM
NAMEÙ
neǎ'mā'e
bir nimet
(of) favor
Nun,Ayn,Mim,Elif,, 50,70,40,1,,
N – accusative masculine noun اسم منصوب
بعد
ب ع د | BAD̃
BAD̃
beǎ'de
sonra
after
Be,Ayn,Dal, 2,70,4,
T – accusative time adverb ظرف زمان منصوب
ضراء
ض ر ر | ŽRR
ŽREÙ
Derrā'e
bir darlıktan
hardship
Dad,Re,Elif,, 800,200,1,,
N – accusative feminine noun اسم منصوب
مسته
م س س | MSS
MSTH
messethu
kendisine dokunan
(has) touched him,
Mim,Sin,Te,He, 40,60,400,5,
V – 3rd person feminine singular perfect verb PRON – 3rd person masculine singular object pronoun فعل ماض والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ليقولن
ق و ل | GVL
LYGVLN
leyeḳūlenne
mutlaka der
surely, he will say,
Lam,Ye,Gaf,Vav,Lam,Nun, 30,10,100,6,30,50,
EMPH – emphatic prefix lām V – 3rd person masculine singular imperfect verb EMPH – emphatic suffix nūn اللام لام التوكيد فعل مضارع والنون للتوكيد
ذهب
ذ ه ب | Z̃HB
Z̃HB
ƶehebe
gitti
"""Have gone"
Zel,He,Be, 700,5,2,
V – 3rd person masculine singular perfect verb فعل ماض
السيئات
س و ا | SVE
ELSYÙET
s-seyyiātu
kötülükler
the evils
Elif,Lam,Sin,Ye,,Elif,Te, 1,30,60,10,,1,400,
N – nominative feminine plural noun اسم مرفوع
عني
|
ANY
ǎnnī
benden
"from me."""
Ayn,Nun,Ye, 70,50,10,
P – preposition PRON – 1st person singular object pronoun جار ومجرور
إنه
|
ÎNH
innehu
şüphesiz o
Indeed, he
,Nun,He, ,50,5,
ACC – accusative particle PRON – 3rd person masculine singular object pronoun حرف نصب والهاء ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
لفرح
ف ر ح | FRḪ
LFRḪ
leferiHun
şımarık
(is) exultant
Lam,Fe,Re,Ha, 30,80,200,8,
EMPH – emphatic prefix lām N – nominative masculine singular indefinite noun اللام لام التوكيد اسم مرفوع
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |وَلَئِنْ: ve şayet | أَذَقْنَاهُ: ona tattırırsak | نَعْمَاءَ: bir nimet | بَعْدَ: sonra | ضَرَّاءَ: bir darlıktan | مَسَّتْهُ: kendisine dokunan | لَيَقُولَنَّ: mutlaka der | ذَهَبَ: gitti | السَّيِّئَاتُ: kötülükler | عَنِّي: benden | إِنَّهُ: şüphesiz o | لَفَرِحٌ: şımarık | فَخُورٌ: ve böbürlenendir |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولئن WLÙNve şayet | أذقناه ÊZ̃GNEHona tattırırsak | نعماء NAMEÙbir nimet | بعد BAD̃sonra | ضراء ŽREÙbir darlıktan | مسته MSTHkendisine dokunan | ليقولن LYGWLNmutlaka der | ذهب Z̃HBgitti | السيئات ELSYÙETkötülükler | عني ANYbenden | إنه ÎNHşüphesiz o | لفرح LFRḪşımarık | فخور FḢWRve böbürlenendir |
Kırık Meal (Okunuş) : |velein: ve şayet | eƶeḳnāhu: ona tattırırsak | neǎ'mā'e: bir nimet | beǎ'de: sonra | Derrā'e: bir darlıktan | messethu: kendisine dokunan | leyeḳūlenne: mutlaka der | ƶehebe: gitti | s-seyyiātu: kötülükler | ǎnnī: benden | innehu: şüphesiz o | leferiHun: şımarık | feḣūrun: ve böbürlenendir |
Kırık Meal (Transcript) : |VLÙN: ve şayet | ÊZ̃GNEH: ona tattırırsak | NAMEÙ: bir nimet | BAD̃: sonra | ŽREÙ: bir darlıktan | MSTH: kendisine dokunan | LYGVLN: mutlaka der | Z̃HB: gitti | ELSYÙET: kötülükler | ANY: benden | ÎNH: şüphesiz o | LFRḪ: şımarık | FḢVR: ve böbürlenendir |
Abdulbaki Gölpınarlı : Fakat ona, bir dertten, bir musîbetten sonra nîmeti tattırırsak benden bütün kötülükler gitti der. Şüphe yok ki o şımarır, böbürlenmeye övünmeye koyulur.
Adem Uğur : Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, elbette "Kötülükler benden gitti" der. Çünkü o (bunu derken) şımarıktır, kibirlidir.
Ahmed Hulusi : Şayet yaşadığı bir sıkıntıdan sonra ona nimet tattırsak, elbette: "(Kendi aklımla) kötülüklerden kurtuldum" der. . . Muhakkak ki o, sevinçli ve kendiyle övünendir!
Ahmet Tekin : Eğer bir zarar, bir sıkıntı dokunduktan sonra ona bir nimet tattırırsak,
'Artık felâketler yakamı bıraktı.' der. Ne kadar gururlu, ne kadar şımarık biridir.
Ahmet Varol : Kendisine dokunan bir darlıktan sonra ona bir nimet tattırırsak mutlaka: 'Kötülükler artık benden gitti' der, şımarık ve böbürlenen biri oluverir.
Ali Bulaç : Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet taddırsak, kuşkusuz; "Kötülükler benden gidiverdi" der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir.
Ali Fikri Yavuz : Fakat ona dokunan bir dertten sonra, kendisine bir nimet taddırırsak, “ - Doğrusu benden bütün fenalıklar gitti.” der ve şüphesiz sevinir, öğünür.
Bekir Sadak : Basina gelen sikintidan sonra, ona bir nimet tattirirsak «Musibetler basimdan gitti» der; dogrusu o, simarip boburlenen biridir.
Celal Yıldırım : Eğer kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra nîmet tattırsak, and olsun ki o, «sıkıntılar ve kötülükler benden ayrılıp gitti» der. Şüphesiz ki o (bu durumda) çokça sevinir ve böbürlenir.
Diyanet İşleri : Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak mutlaka, “Kötülükler benden gitti” diyecektir. Çünkü o, şımarık ve böbürlenen biridir.
Diyanet İşleri (eski) : Başına gelen sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak, 'Musibetler başımdan gitti' der; doğrusu o, şımarıp böbürlenen biridir.
Diyanet Vakfi : Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, elbette «Kötülükler benden gitti» der. Çünkü o (bunu derken) şımarıktır, kibirlidir.
Edip Yüksel : Kendisine dokunan zararlardan sonra ona nimetler tattırsak, 'Kötülükler benden gitti,' der. Bu kez sevinçlidir, kibirlidir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ve şayet ona dokunan bir sıkıntıdan sonra bir nimet tattırırsak, «Artık benden bütün kötülükler silinip gitti.» der, mutlaka böbürlenir ve şımarır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Şayet ona, dokunan bir sıkıntıdan sonra bir mutluluk tattırıverirsek: «Her halde benden bütün kötülükler gitti.» der ve mutlaka sevinir, övünür.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve şâyed ona dokunan bir zarruretten sonra bir saadet tattırıverirsek, her halde benden bütün seyyiat gitti der ve şüphesiz sevinir öğünür
Fizilal-il Kuran : Eğer insanın başına gelen bir sıkıntının ardından kendisine mutluluk tattıracak olursak, kesinlikle «Kötü günler artık geride kaldı» diyecektir. İnsan gerçekten kendini beğenmiş bir şımarıktır.
Gültekin Onan : Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırsak, kuşkusuz "Kötülükler benden gidiverdi" der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir.
Hakkı Yılmaz : (9-11) Ve eğer, sabreden ve düzeltmeye yönelik işleri yapan kişilerin –işte bunlar, bağışlanma ve büyük ödül kendileri için olanlardır– dışındaki insanlara, tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra da onu kendisinden çekip alsak, kuşkusuz o umutsuzdur, çok nankördür. Ve eğer, kendisine dokunan mutsuzluktan sonra, ona mutluluğu tattırsak, elbette, “Kötülükler benden gitti” der. Ve kuşkusuz o, şımarıktır, böbürlenen biridir.
Hasan Basri Çantay : Şâyed kendisine dokunan bir derdden sonra ona ni'meti tatdırırsak andolsun diyecek ki: «Benden kötülükler (bir daha gelmemek üzere) uzaklaşıb gitdi». Çünkü o (bu anda) şımarıkdır, (halka karşı) böbürlenendir.
Hayrat Neşriyat : Hem muhakkak ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra ona (o insana) bir ni'met tattırsak, mutlaka: 'Kötülükler benden gitti' der. Çünki o gerçekten çok şımarık, çok böbürlenen kimsedir.
İbni Kesir : Şayet başına gelen bir sıkıntıdan sonra ona bir nimet tattırırsak; kötülükler başımdan gitti der, şımarır ve öğünür.
İskender Evrenosoğlu : Ve eğer ona darlık isabet ettikten sonra, ona ni'met tattırırsak, mutlaka: “Kötülükler benden gitti.” der. Muhakkak ki o, şımarık bir övünen (böbürlenen)dir.
Muhammed Esed : Yine, başına gelen bir darlıktan, sıkıntıdan sonra bir bolluk, bir genişlik tattıracak olsak hemen "Musibetler yakamı bıraktı!" diyerek, kendinden bilir, kurumlu boş bir sevince kaptırır kendini.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve eğer ona isabet eden bir zahmetten sonra bir nîmet tattırırsak elbette der ki: «Benden bütün kötülükler gidiverdi.» Şüphe yok ki, O bu halde pek sevinen, çok öğünendir.
Ömer Öngüt : Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırsak: “Kötülükler benden gitti. ” der, şımarır ve öğünür.
Şaban Piriş : Eğer ona, kendisine dokunan sıkıntıdan sonra nimetler verirsek şöyle söyleyecektir: -Kötülükler benden uzaklaştı. O, gerçekten şımaracak ve övünecektir.
Suat Yıldırım : Fakat başına gelen bir dertten sonra kendisine bir nimet tattırırsak: "Artık bütün dertler ve belalar bir daha gelmemek üzere bitti gitti!" der, sevinir, övünür durur.
Süleyman Ateş : Ve eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir ni'met taddırsak, mutlaka: "Kötülükler benden gitti" der, sevinir, övünür.
Tefhim-ul Kuran : Ve andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet taddırırsak, kuşkusuz: «Kötülükler benden gidiverdi» der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir.
Ümit Şimşek : Eğer başına gelen bir sıkıntıdan sonra ona nimetler tattıracak olsak, bu defa da 'Bütün kötülükler benden uzaklaştı' deyiverir; şımarıp böbürlenir.
Yaşar Nuri Öztürk : Ve eğer ona, kendisine gelip çatan bir zorluk ve kederden sonra bolluk ve nimet tattırırsak, hiç kuşkusuz şöyle diyecektir: "Tüm sıkıntı ve kötülükler benden uzaklaşmıştır." Bu durumda o, bir sevinç şımarığı, bir kendini beğenmiş olur.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]