» 9 / Tevbe  Suresi:

Kuran Sırası: 9
İniş Sırası: 113

Kırık Meal (Arapça) Meali
|بَرَاءَةٌ: ihtardır | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | وَرَسُولِهِ: ve Elçisinden | إِلَى: | الَّذِينَ: kimselere | عَاهَدْتُمْ: andlaşma yaptığınız | مِنَ: -den | الْمُشْرِكِينَ: müşrikler- | (9:1)
|فَسِيحُوا: dolaşın | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | أَرْبَعَةَ: dört | أَشْهُرٍ: ay | وَاعْلَمُوا: ve bilin ki | أَنَّكُمْ: siz | غَيْرُ: değilsiniz | مُعْجِزِي: aciz bırakacak | اللَّهِ: Allah'ı | وَأَنَّ: ve şüphesiz | اللَّهَ: Allah | مُخْزِي: rezil, perişan edecektir | الْكَافِرِينَ: kafirleri | (9:2)
|وَأَذَانٌ: ve duyurudur | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | وَرَسُولِهِ: ve Elçisinden | إِلَى: | النَّاسِ: insanlara | يَوْمَ: günü | الْحَجِّ: Hac | الْأَكْبَرِ: en büyük | أَنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | بَرِيءٌ: uzaktır | مِنَ: -dan | الْمُشْرِكِينَ: puta tapanlar- | وَرَسُولُهُ: ve Elçisi | فَإِنْ: eğer | تُبْتُمْ: tevbe ederseniz | فَهُوَ: bu | خَيْرٌ: daha iyidir | لَكُمْ: sizin için | وَإِنْ: ve eğer | تَوَلَّيْتُمْ: dönerseniz | فَاعْلَمُوا: bilin ki | أَنَّكُمْ: siz | غَيْرُ: değilsiniz | مُعْجِزِي: aciz bırakacak | اللَّهِ: Allah'ı | وَبَشِّرِ: ve müjdele | الَّذِينَ: kimselere | كَفَرُوا: inkar eden(lere) | بِعَذَابٍ: bir azabı | أَلِيمٍ: acı | (9:3)
|إِلَّا: ancak hariç | الَّذِينَ: kimseler | عَاهَدْتُمْ: andlaşma yaptığınız | مِنَ: -den | الْمُشْرِكِينَ: müşrikler- | ثُمَّ: sonra | لَمْ: | يَنْقُصُوكُمْ: size eksik bırakmayan | شَيْئًا: hiçbir şeyi | وَلَمْ: ve | يُظَاهِرُوا: arka çıkmayanlar | عَلَيْكُمْ: size karşı | أَحَدًا: hiç kimseye | فَأَتِمُّوا: tamamlayın | إِلَيْهِمْ: onların | عَهْدَهُمْ: andlaşmalarını | إِلَىٰ: kadar | مُدَّتِهِمْ: tanıdığınız süreye | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | يُحِبُّ: sever | الْمُتَّقِينَ: korunanları | (9:4)
|فَإِذَا: zaman | انْسَلَخَ: geçtiği | الْأَشْهُرُ: aylar | الْحُرُمُ: haram | فَاقْتُلُوا: öldürün | الْمُشْرِكِينَ: ortak koşanları | حَيْثُ: nerede | وَجَدْتُمُوهُمْ: bulursanız onları | وَخُذُوهُمْ: ve onları yakalayın | وَاحْصُرُوهُمْ: ve hapsedin | وَاقْعُدُوا: ve otur(up) bekleyin | لَهُمْ: onları | كُلَّ: her | مَرْصَدٍ: gözetleme yerinde | فَإِنْ: eğer | تَابُوا: tevbe eder/döner | وَأَقَامُوا: ve -doğrulur | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe | وَاتَوُا: ve -verirlerse | الزَّكَاةَ: zekat- | فَخَلُّوا: serbest bırakın | سَبِيلَهُمْ: yollarını | إِنَّ: çünkü | اللَّهَ: Allah | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (9:5)
|وَإِنْ: ve eğer | أَحَدٌ: birisi | مِنَ: -dan | الْمُشْرِكِينَ: ortak koşanlar- | اسْتَجَارَكَ: aman dilerse | فَأَجِرْهُ: onu yanına al | حَتَّىٰ: ta ki | يَسْمَعَ: işitsin | كَلَامَ: sözünü | اللَّهِ: Allah'ın | ثُمَّ: sonra | أَبْلِغْهُ: onu ulaştır | مَأْمَنَهُ: güvenli bir yere | ذَٰلِكَ: böyle (yap) | بِأَنَّهُمْ: çünkü onlar | قَوْمٌ: bir topluluktur | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmez | (9:6)
|كَيْفَ: nasıl | يَكُونُ: olabilir | لِلْمُشْرِكِينَ: ortak koşanların | عَهْدٌ: andlaşması | عِنْدَ: yanında | اللَّهِ: Allah'ın | وَعِنْدَ: ve yanında | رَسُولِهِ: Elçisinin | إِلَّا: ancak hariçtir | الَّذِينَ: kimseler | عَاهَدْتُمْ: andlaştıklarınız | عِنْدَ: yanında | الْمَسْجِدِ: Mescid-i | الْحَرَامِ: Haram | فَمَا: | اسْتَقَامُوا: onlar dürüst davrandıkça | لَكُمْ: size | فَاسْتَقِيمُوا: siz de dürüst davranın | لَهُمْ: onlara | إِنَّ: çünkü | اللَّهَ: Allah | يُحِبُّ: sever | الْمُتَّقِينَ: korunanları | (9:7)
|كَيْفَ: nasıl? | وَإِنْ: eğer | يَظْهَرُوا: onlar galib gelselerdi | عَلَيْكُمْ: size | لَا: ne | يَرْقُبُوا: gözetirlerdi | فِيكُمْ: sizin hakkınızda | إِلًّا: bir yakınlık | وَلَا: ne de | ذِمَّةً: bir andlaşma | يُرْضُونَكُمْ: sizi razı ederler | بِأَفْوَاهِهِمْ: ağızlarıyla | وَتَأْبَىٰ: fakat (sizi) istemez | قُلُوبُهُمْ: kalbleri | وَأَكْثَرُهُمْ: ve çokları da | فَاسِقُونَ: yoldan çıkmışlardır | (9:8)
|اشْتَرَوْا: sattılar | بِايَاتِ: ayetlerini | اللَّهِ: Allah'ın | ثَمَنًا: bir paraya | قَلِيلًا: azıcık | فَصَدُّوا: engel oldular | عَنْ: -ndan | سَبِيلِهِ: O'nun yolu- | إِنَّهُمْ: gerçekten | سَاءَ: ne kötüdür | مَا: şeyler | كَانُوا: oldukları | يَعْمَلُونَ: yapıyor(lar) | (9:9)
|لَا: | يَرْقُبُونَ: ne gözetirler | فِي: karşı | مُؤْمِنٍ: bir mü'mine | إِلًّا: bir yakınlık | وَلَا: ne de | ذِمَّةً: bir andlaşma | وَأُولَٰئِكَ: ve işte | هُمُ: onlardır | الْمُعْتَدُونَ: saldırganlar | (9:10)
|فَإِنْ: eğer | تَابُوا: tevbe eder/döner | وَأَقَامُوا: ve -doğrulur | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe- | وَاتَوُا: ve -verirlerse | الزَّكَاةَ: zekat- | فَإِخْوَانُكُمْ: sizin kardeşlerinizdirler | فِي: | الدِّينِ: dinde | وَنُفَصِّلُ: ve uzun uzun açıklıyoruz | الْايَاتِ: ayetleri | لِقَوْمٍ: bir kavme | يَعْلَمُونَ: bilen | (9:11)
|وَإِنْ: ve eğer | نَكَثُوا: bozarlarsa | أَيْمَانَهُمْ: andlarını | مِنْ: | بَعْدِ: sonra | عَهْدِهِمْ: andlaşma yaptıktan | وَطَعَنُوا: ve dil uzatırlarsa | فِي: | دِينِكُمْ: dininize | فَقَاتِلُوا: savaşın | أَئِمَّةَ: önderleriyle | الْكُفْرِ: küfrün | إِنَّهُمْ: çünkü | لَا: yoktur | أَيْمَانَ: andları | لَهُمْ: onların | لَعَلَّهُمْ: belki | يَنْتَهُونَ: vazgeçerler | (9:12)
|أَلَا: | تُقَاتِلُونَ: savaşmayacak mısınız? | قَوْمًا: bir kavimle | نَكَثُوا: bozan | أَيْمَانَهُمْ: andlarını | وَهَمُّوا: ve yeltenen | بِإِخْرَاجِ: çıkarmağa | الرَّسُولِ: Elçiyi | وَهُمْ: ve kendileri | بَدَءُوكُمْ: siz(inle savaş)a başlamış olan | أَوَّلَ: ilk | مَرَّةٍ: kez | أَتَخْشَوْنَهُمْ: yoksa onlardan korkuyor musunuz? | فَاللَّهُ: Allah'tır | أَحَقُّ: en layık olan | أَنْ: | تَخْشَوْهُ: kendisinden korkmanıza | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | مُؤْمِنِينَ: gerçekten inananlar | (9:13)
|قَاتِلُوهُمْ: onlarla savaşın (ki) | يُعَذِّبْهُمُ: onlara azabetsin | اللَّهُ: Allah | بِأَيْدِيكُمْ: sizin ellerinizle | وَيُخْزِهِمْ: ve onları rezil etsin | وَيَنْصُرْكُمْ: ve sizi üstün getirsin | عَلَيْهِمْ: onlara | وَيَشْفِ: ve şifa versin | صُدُورَ: göğüslerine | قَوْمٍ: toplumunun | مُؤْمِنِينَ: inananlar | (9:14)
|وَيُذْهِبْ: ve gidersin | غَيْظَ: öfkesini | قُلُوبِهِمْ: yüreklerinin | وَيَتُوبُ: ve tevbesini kabul eder | اللَّهُ: Allah | عَلَىٰ: | مَنْ: kişinin | يَشَاءُ: dilediği | وَاللَّهُ: ve Allah | عَلِيمٌ: bilendir | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | (9:15)
|أَمْ: yoksa | حَسِبْتُمْ: siz sandınız mı? | أَنْ: | تُتْرَكُوا: bırakılacağınızı | وَلَمَّا: | يَعْلَمِ: bilmeden | اللَّهُ: Allah | الَّذِينَ: kimseleri | جَاهَدُوا: cihad eden(leri) | مِنْكُمْ: içinizden | وَلَمْ: ve | يَتَّخِذُوا: edinmeyen(leri) | مِنْ: | دُونِ: başkasını | اللَّهِ: Allah('tan) | وَلَا: ve | رَسُولِهِ: Elçisin(den) | وَلَا: ve | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minler(den) | وَلِيجَةً: sırdaş | وَاللَّهُ: ve Allah | خَبِيرٌ: haber almaktadır | بِمَا: şeyleri | تَعْمَلُونَ: yaptıklarınızı | (9:16)
|مَا: yoktur | كَانَ: yoktur | لِلْمُشْرِكِينَ: müşrikler için | أَنْ: | يَعْمُرُوا: imar etmeleri | مَسَاجِدَ: mescidlerini | اللَّهِ: Allah'ın | شَاهِدِينَ: şahitler iken | عَلَىٰ: | أَنْفُسِهِمْ: kendi nefislerinin | بِالْكُفْرِ: küfrüne | أُولَٰئِكَ: onların | حَبِطَتْ: boşa çıkmıştır | أَعْمَالُهُمْ: yaptıkları işler | وَفِي: ve | النَّارِ: ateşte | هُمْ: onlar | خَالِدُونَ: sürekli kalacaklardır | (9:17)
|إِنَّمَا: ancak | يَعْمُرُ: imar ederler | مَسَاجِدَ: mescidlerini | اللَّهِ: Allah'ın | مَنْ: kimseler | امَنَ: inanan | بِاللَّهِ: Allah'a | وَالْيَوْمِ: ve gününe | الْاخِرِ: ahiret | وَأَقَامَ: ve -doğrulan | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe- | وَاتَى: ve -veren | الزَّكَاةَ: zekatı- | وَلَمْ: ve | يَخْشَ: korkmayan | إِلَّا: başkasından | اللَّهَ: Allah'tan | فَعَسَىٰ: umulur | أُولَٰئِكَ: onların | أَنْ: | يَكُونُوا: olmaları | مِنَ: -dan | الْمُهْتَدِينَ: doğru yolu bulanlar- | (9:18)
|أَجَعَلْتُمْ: bir mi tuttunuz? | سِقَايَةَ: su vermeyi | الْحَاجِّ: hacılara | وَعِمَارَةَ: ve imar etmeyi | الْمَسْجِدِ: Mescid-i | الْحَرَامِ: Haram'ı | كَمَنْ: kimse gibi | امَنَ: inanan | بِاللَّهِ: Allah'a | وَالْيَوْمِ: ve gününe | الْاخِرِ: ahiret | وَجَاهَدَ: ve cihadeden | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | لَا: olmaz(lar) | يَسْتَوُونَ: eşit | عِنْدَ: katında | اللَّهِ: Allah | وَاللَّهُ: ve Allah | لَا: | يَهْدِي: yol göstermez | الْقَوْمَ: topluluğuna | الظَّالِمِينَ: zalimler | (9:19)
|الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | وَهَاجَرُوا: ve hicret eden(ler) | وَجَاهَدُوا: ve cihad eden(ler) | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | بِأَمْوَالِهِمْ: mallarıyla | وَأَنْفُسِهِمْ: ve canlarıyla | أَعْظَمُ: daha büyüktür | دَرَجَةً: dereceleri | عِنْدَ: katında | اللَّهِ: Allah | وَأُولَٰئِكَ: ve işte | هُمُ: onlardır | الْفَائِزُونَ: kurtuluşa erenler | (9:20)
|يُبَشِّرُهُمْ: onları müjdeler | رَبُّهُمْ: Rableri | بِرَحْمَةٍ: bir rahmetle | مِنْهُ: kendisinden | وَرِضْوَانٍ: ve rızasıyla | وَجَنَّاتٍ: ve cennetlerle | لَهُمْ: bulunan | فِيهَا: içinde | نَعِيمٌ: nimetler | مُقِيمٌ: tükenmeyen | (9:21)
|خَالِدِينَ: kalacaklardır | فِيهَا: orada | أَبَدًا: ebedi | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | عِنْدَهُ: katındandır | أَجْرٌ: mükafat | عَظِيمٌ: büyük | (9:22)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | لَا: | تَتَّخِذُوا: edinmeyin | ابَاءَكُمْ: babalarınızı | وَإِخْوَانَكُمْ: ve kardeşlerinizi | أَوْلِيَاءَ: veliler | إِنِ: eğer | اسْتَحَبُّوا: seviyorlarsa | الْكُفْرَ: küfrü | عَلَى: karşı | الْإِيمَانِ: imana | وَمَنْ: ve kim | يَتَوَلَّهُمْ: onları veli tanırsa | مِنْكُمْ: sizden | فَأُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlardır | الظَّالِمُونَ: zalimler | (9:23)
|قُلْ: de ki | إِنْ: eğer | كَانَ: ise | ابَاؤُكُمْ: babalarınız | وَأَبْنَاؤُكُمْ: ve oğullarınız | وَإِخْوَانُكُمْ: ve kardeşleriniz | وَأَزْوَاجُكُمْ: ve eşleriniz | وَعَشِيرَتُكُمْ: ve hısım akrabanız | وَأَمْوَالٌ: ve mallar | اقْتَرَفْتُمُوهَا: kazandığınız | وَتِجَارَةٌ: ve ticaret(iniz) | تَخْشَوْنَ: korktuğunuz | كَسَادَهَا: düşmesinden | وَمَسَاكِنُ: ve konutlar | تَرْضَوْنَهَا: hoşlandığınız | أَحَبَّ: daha sevgili (ise) | إِلَيْكُمْ: size | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | وَرَسُولِهِ: ve Elçisi(nden) | وَجِهَادٍ: ve cihad etmekten | فِي: | سَبِيلِهِ: O'nun yolunda | فَتَرَبَّصُوا: o halde gözetleyin | حَتَّىٰ: kadar | يَأْتِيَ: getirinceye | اللَّهُ: Allah | بِأَمْرِهِ: emrini | وَاللَّهُ: ve Allah | لَا: | يَهْدِي: (doğru) yola iletmez | الْقَوْمَ: topluluğu | الْفَاسِقِينَ: yoldan çıkmış | (9:24)
|لَقَدْ: andolsun | نَصَرَكُمُ: size yardım etmişti | اللَّهُ: Allah | فِي: | مَوَاطِنَ: yerlerde | كَثِيرَةٍ: birçok | وَيَوْمَ: ve gününde | حُنَيْنٍ: Huneyn | إِذْ: hani | أَعْجَبَتْكُمْ: sizi böbürlendirmişti | كَثْرَتُكُمْ: çokluğunuz | فَلَمْ: fakat | تُغْنِ: sağlamamıştı | عَنْكُمْ: size | شَيْئًا: hiçbir yarar | وَضَاقَتْ: ve dar gelmişti | عَلَيْكُمُ: başınıza | الْأَرْضُ: yeryüzü | بِمَا: rağmen | رَحُبَتْ: bütün genişliğine | ثُمَّ: nihayet | وَلَّيْتُمْ: dönmüştünüz | مُدْبِرِينَ: gerisin geri | (9:25)
|ثُمَّ: sonra | أَنْزَلَ: indirdi | اللَّهُ: Allah | سَكِينَتَهُ: sekinetini | عَلَىٰ: üzerine | رَسُولِهِ: Elçisinin | وَعَلَى: ve üzerine | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minlerin | وَأَنْزَلَ: ve indirdi | جُنُودًا: askerler | لَمْ: | تَرَوْهَا: sizin görmediğiniz | وَعَذَّبَ: ve azab etti | الَّذِينَ: olanlara | كَفَرُوا: kafirlere | وَذَٰلِكَ: işte budur | جَزَاءُ: cezası | الْكَافِرِينَ: kafirlerin | (9:26)
|ثُمَّ: sonra | يَتُوبُ: tevbesini kabul eder | اللَّهُ: Allah | مِنْ: | بَعْدِ: ardından | ذَٰلِكَ: bunun | عَلَىٰ: | مَنْ: kimsenin | يَشَاءُ: dilediği | وَاللَّهُ: ve Allah | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (9:27)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | إِنَّمَا: şüphesiz | الْمُشْرِكُونَ: ortak koşanlar | نَجَسٌ: pisliktir | فَلَا: artık | يَقْرَبُوا: yaklaşmasınlar | الْمَسْجِدَ: Mescid-i | الْحَرَامَ: Haram'a | بَعْدَ: sonra | عَامِهِمْ: yıllarından | هَٰذَا: bu | وَإِنْ: ve eğer | خِفْتُمْ: korkarsanız | عَيْلَةً: yoksulluğa düşmekten | فَسَوْفَ: yakında | يُغْنِيكُمُ: sizi zengin edecektir | اللَّهُ: Allah | مِنْ: -ndan | فَضْلِهِ: kendi lutfu- | إِنْ: eğer | شَاءَ: dilerse | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | عَلِيمٌ: bilendir | حَكِيمٌ: hikmet sahibidir | (9:28)
|قَاتِلُوا: savaşın | الَّذِينَ: kimselerle | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmayan | بِاللَّهِ: Allah'a | وَلَا: ve | بِالْيَوْمِ: gününe | الْاخِرِ: ahiret | وَلَا: ve | يُحَرِّمُونَ: haram saymayanlarla | مَا: ne ki | حَرَّمَ: haram kıldı | اللَّهُ: Allah | وَرَسُولُهُ: ve Elçisi | وَلَا: | يَدِينُونَ: ve din edinmeyenlerle | دِينَ: dini | الْحَقِّ: gerçek | مِنَ: | الَّذِينَ: kendilerine | أُوتُوا: verilenlerden | الْكِتَابَ: Kitap | حَتَّىٰ: zamana kadar | يُعْطُوا: verecekleri | الْجِزْيَةَ: cizye | عَنْ: | يَدٍ: elleriyle | وَهُمْ: onlar | صَاغِرُونَ: küçülerek (boyun eğerek) | (9:29)
|وَقَالَتِ: ve dediler ki | الْيَهُودُ: Yahudiler | عُزَيْرٌ: Uzeyr | ابْنُ: oğludur | اللَّهِ: Allah'ın | وَقَالَتِ: ve dediler | النَّصَارَى: Hıristiyanlar | الْمَسِيحُ: Mesih | ابْنُ: oğludur | اللَّهِ: Allah'ın | ذَٰلِكَ: bu | قَوْلُهُمْ: onların sözleridir | بِأَفْوَاهِهِمْ: ağızlarıyla (geveledikleri) | يُضَاهِئُونَ: benzetiyorlar | قَوْلَ: sözlerine | الَّذِينَ: kimselerin | كَفَرُوا: inkar edenlerin | مِنْ: | قَبْلُ: önceden | قَاتَلَهُمُ: onları kahretsin | اللَّهُ: Allah | أَنَّىٰ: nasıl da | يُؤْفَكُونَ: çevriliyorlar | (9:30)
|اتَّخَذُوا: edindiler | أَحْبَارَهُمْ: hahamlarını | وَرُهْبَانَهُمْ: ve rahiplerini | أَرْبَابًا: rabler | مِنْ: | دُونِ: ayrı | اللَّهِ: Allah'tan | وَالْمَسِيحَ: ve Mesih'i de | ابْنَ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | وَمَا: | أُمِرُوا: oysa emredilmemişti | إِلَّا: dışında | لِيَعْبُدُوا: ibadet etmeleri | إِلَٰهًا: bir ilaha | وَاحِدًا: tek olan | لَا: yoktur | إِلَٰهَ: tanrı | إِلَّا: başka | هُوَ: O'ndan | سُبْحَانَهُ: O münezzehtir | عَمَّا: şeylerden | يُشْرِكُونَ: ortak koştukları | (9:31)
|يُرِيدُونَ: istiyorlar | أَنْ: | يُطْفِئُوا: söndürmek | نُورَ: nurunu | اللَّهِ: Allah'ın | بِأَفْوَاهِهِمْ: ağızlariyle | وَيَأْبَى: halbuki istemez | اللَّهُ: Allah | إِلَّا: başkasını | أَنْ: | يُتِمَّ: tamamlamaktan | نُورَهُ: nurunu | وَلَوْ: şayet | كَرِهَ: hoşlanmasa da | الْكَافِرُونَ: kafirler | (9:32)
|هُوَ: O | الَّذِي: ki | أَرْسَلَ: gönderdi | رَسُولَهُ: Elçisini | بِالْهُدَىٰ: hidayetle | وَدِينِ: ve din ile | الْحَقِّ: hak | لِيُظْهِرَهُ: onu çıkarsın diye | عَلَى: üstüne | الدِّينِ: din(ler)in | كُلِّهِ: bütün | وَلَوْ: şeayet | كَرِهَ: hoşlanmasa da | الْمُشْرِكُونَ: ortak koşanlar | (9:33)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inananlar | إِنَّ: şüphesiz | كَثِيرًا: birçoğu | مِنَ: -dan | الْأَحْبَارِ: hahamlar- | وَالرُّهْبَانِ: ve rahipler(den) | لَيَأْكُلُونَ: yerler | أَمْوَالَ: mallarını | النَّاسِ: insanların | بِالْبَاطِلِ: haksızlıkla | وَيَصُدُّونَ: ve çevirirler | عَنْ: -ndan | سَبِيلِ: yolu- | اللَّهِ: Allah | وَالَّذِينَ: kimseler | يَكْنِزُونَ: yığan | الذَّهَبَ: altın | وَالْفِضَّةَ: ve gümüşü | وَلَا: ve | يُنْفِقُونَهَا: onları harcamayanlar | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | فَبَشِّرْهُمْ: işte onlara müjdele | بِعَذَابٍ: bir azabı | أَلِيمٍ: acıklı | (9:34)
|يَوْمَ: O gün | يُحْمَىٰ: kızdırılır | عَلَيْهَا: üzerleri | فِي: içinde | نَارِ: ateşi | جَهَنَّمَ: cehennem | فَتُكْوَىٰ: dağlanır | بِهَا: bunlarla | جِبَاهُهُمْ: onların alınları | وَجُنُوبُهُمْ: ve yanları | وَظُهُورُهُمْ: ve sırtları | هَٰذَا: (işte) budur | مَا: şeyler | كَنَزْتُمْ: yığdıklarınız | لِأَنْفُسِكُمْ: nefisleriniz için | فَذُوقُوا: o halde tadın | مَا: şeyleri | كُنْتُمْ: olduğunuz | تَكْنِزُونَ: yığıyor(lar) | (9:35)
|إِنَّ: şüphesiz | عِدَّةَ: sayısı | الشُّهُورِ: ayların | عِنْدَ: katında | اللَّهِ: Allah'ın | اثْنَا: (on) iki | عَشَرَ: on (iki) | شَهْرًا: aydır | فِي: | كِتَابِ: kitabında | اللَّهِ: Allah'ın | يَوْمَ: günden beri | خَلَقَ: yarattığı | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضَ: ve yeri | مِنْهَا: bunlardan | أَرْبَعَةٌ: dördü | حُرُمٌ: haram(ay)lardır | ذَٰلِكَ: işte budur | الدِّينُ: din | الْقَيِّمُ: doğru | فَلَا: | تَظْلِمُوا: zulmetmeyin | فِيهِنَّ: (o aylar) içinde | أَنْفُسَكُمْ: kendinize | وَقَاتِلُوا: ve savaşın | الْمُشْرِكِينَ: ortak koşanlarla | كَافَّةً: topyekun | كَمَا: nasıl | يُقَاتِلُونَكُمْ: sizinle savaşıyorlarsa | كَافَّةً: topyekun | وَاعْلَمُوا: ve bilin ki | أَنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | مَعَ: beraberdir | الْمُتَّقِينَ: korunanlarla | (9:36)
|إِنَّمَا: şüphesiz | النَّسِيءُ: ertelemek | زِيَادَةٌ: daha ileri gitmektir | فِي: | الْكُفْرِ: küfürde | يُضَلُّ: saptırılır | بِهِ: onunla | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | يُحِلُّونَهُ: onu helal sayarlar | عَامًا: bir yıl | وَيُحَرِّمُونَهُ: ve haram sayarlar | عَامًا: bir yıl | لِيُوَاطِئُوا: denk gelsin diye | عِدَّةَ: sayısı | مَا: | حَرَّمَ: haram kıldığının | اللَّهُ: Allah'ın | فَيُحِلُّوا: helal yapsınlar | مَا: | حَرَّمَ: haram kıldığını | اللَّهُ: Allah'ın | زُيِّنَ: süslü gösterildi | لَهُمْ: kendilerine | سُوءُ: kötülüğü | أَعْمَالِهِمْ: yaptıkları işin | وَاللَّهُ: ve Allah | لَا: | يَهْدِي: yol göstermez | الْقَوْمَ: toplumuna | الْكَافِرِينَ: kafirler | (9:37)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | مَا: ne oldu ki? | لَكُمْ: size | إِذَا: zaman | قِيلَ: dendiği | لَكُمُ: size | انْفِرُوا: savaşa çıkın | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | اثَّاقَلْتُمْ: çakılıp kaldınız | إِلَى: | الْأَرْضِ: yere | أَرَضِيتُمْ: razı mı oldunuz? | بِالْحَيَاةِ: hayatına | الدُّنْيَا: dünya | مِنَ: karşılık | الْاخِرَةِ: ahirete | فَمَا: ama | مَتَاعُ: geçimi | الْحَيَاةِ: hayatının | الدُّنْيَا: dünya | فِي: göre | الْاخِرَةِ: ahirete | إِلَّا: pek | قَلِيلٌ: azdır | (9:38)
|إِلَّا: eğer | تَنْفِرُوا: topluca (savaşa) çıkmazsanız | يُعَذِّبْكُمْ: size azabeder | عَذَابًا: bir azapla | أَلِيمًا: acıklı | وَيَسْتَبْدِلْ: ve yerinize getirir | قَوْمًا: bir topluluk | غَيْرَكُمْ: sizden başka | وَلَا: | تَضُرُّوهُ: O'na zarar veremezsiniz | شَيْئًا: hiçbir | وَاللَّهُ: ve Allah | عَلَىٰ: | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyi | قَدِيرٌ: yapabilendir | (9:39)
|إِلَّا: eğer | تَنْصُرُوهُ: siz ona yardım etmezseniz | فَقَدْ: iyi bilin ki | نَصَرَهُ: ona yardım etmişti | اللَّهُ: Allah | إِذْ: hani | أَخْرَجَهُ: (Mekke'den) çıkardıklarında | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | ثَانِيَ: ikincisiydi | اثْنَيْنِ: iki kişiden | إِذْ: iken | هُمَا: ikisi | فِي: | الْغَارِ: mağarada | إِذْ: hani | يَقُولُ: diyordu | لِصَاحِبِهِ: arkadaşına | لَا: | تَحْزَنْ: üzülme | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | مَعَنَا: bizimle beraberdir | فَأَنْزَلَ: (İşte o zaman) indirdi | اللَّهُ: Allah | سَكِينَتَهُ: sekinesini | عَلَيْهِ: onun üzerine | وَأَيَّدَهُ: ve onu destekledi | بِجُنُودٍ: askerlerle | لَمْ: | تَرَوْهَا: sizin görmediğiniz | وَجَعَلَ: ve kıldı | كَلِمَةَ: sözünü | الَّذِينَ: kimselerin | كَفَرُوا: inanmayan(ların) | السُّفْلَىٰ: alçak | وَكَلِمَةُ: ve sözü ise | اللَّهِ: Allah'ın | هِيَ: o | الْعُلْيَا: yüce olandır | وَاللَّهُ: ve Allah | عَزِيزٌ: daima üstündür | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | (9:40)
|انْفِرُوا: savaşa çıkın | خِفَافًا: (gerek) hafif olarak | وَثِقَالًا: (gerek) ağır olarak | وَجَاهِدُوا: ve cihad edin | بِأَمْوَالِكُمْ: mallarınızla | وَأَنْفُسِكُمْ: ve canlarınızla | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | ذَٰلِكُمْ: bu | خَيْرٌ: daha hayırlıdır | لَكُمْ: sizin için | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | تَعْلَمُونَ: biliyor | (9:41)
|لَوْ: eğer | كَانَ: olsaydı | عَرَضًا: bir menfaat | قَرِيبًا: yakın | وَسَفَرًا: ve bir yolculuk | قَاصِدًا: orta | لَاتَّبَعُوكَ: elbette sana tabi olurlardı | وَلَٰكِنْ: fakat | بَعُدَتْ: uzak geldi | عَلَيْهِمُ: kendilerine | الشُّقَّةُ: aşılacak mesafe | وَسَيَحْلِفُونَ: bir de yemin edecekler | بِاللَّهِ: Allah'a | لَوِ: eğer (diye) | اسْتَطَعْنَا: gücümüz yetseydi | لَخَرَجْنَا: çıkardık | مَعَكُمْ: sizinle beraber | يُهْلِكُونَ: mahvediyorlar | أَنْفُسَهُمْ: kendilerini | وَاللَّهُ: ve Allah | يَعْلَمُ: biliyor | إِنَّهُمْ: onların | لَكَاذِبُونَ: yalancı olduklarını | (9:42)
|عَفَا: affetsin | اللَّهُ: Allah | عَنْكَ: seni | لِمَ: niçin | أَذِنْتَ: izin verdin | لَهُمْ: onlara | حَتَّىٰ: kadar | يَتَبَيَّنَ: iyice belli olana | لَكَ: sana | الَّذِينَ: kimseler | صَدَقُوا: doğru söyleyen(ler) | وَتَعْلَمَ: ve öğreninceye | الْكَاذِبِينَ: yalan söyleyenler | (9:43)
|لَا: | يَسْتَأْذِنُكَ: senden izin istemezler | الَّذِينَ: kimseler | يُؤْمِنُونَ: inanan(lar) | بِاللَّهِ: Allah'a | وَالْيَوْمِ: ve gününe | الْاخِرِ: ahiret | أَنْ: | يُجَاهِدُوا: cihadetmek için | بِأَمْوَالِهِمْ: mallariyle | وَأَنْفُسِهِمْ: ve canlariyle | وَاللَّهُ: ve Allah | عَلِيمٌ: bilir | بِالْمُتَّقِينَ: korunanları | (9:44)
|إِنَّمَا: ancak | يَسْتَأْذِنُكَ: senden izin isterler | الَّذِينَ: kimseler | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmayan | بِاللَّهِ: Allah'a | وَالْيَوْمِ: ve gününe | الْاخِرِ: ahiret | وَارْتَابَتْ: ve kuşkuya düşen | قُلُوبُهُمْ: kalbleri | فَهُمْ: kendileri | فِي: içinde | رَيْبِهِمْ: şüpheleri | يَتَرَدَّدُونَ: bocalayıp duranlar | (9:45)
|وَلَوْ: ve eğer | أَرَادُوا: isteselerdi | الْخُرُوجَ: çıkmak | لَأَعَدُّوا: yaparladı | لَهُ: onun için | عُدَّةً: bir hazırlık | وَلَٰكِنْ: fakat | كَرِهَ: hoşlanmadı | اللَّهُ: Allah | انْبِعَاثَهُمْ: davranışlarından | فَثَبَّطَهُمْ: ve onları durdurdu | وَقِيلَ: ve denildi | اقْعُدُوا: oturun | مَعَ: beraber | الْقَاعِدِينَ: oturanlarla | (9:46)
|لَوْ: eğer | خَرَجُوا: çıkmış olsalardı | فِيكُمْ: sizin içinizde | مَا: | زَادُوكُمْ: size bir katkıları olmazdı | إِلَّا: başka | خَبَالًا: bozgunculuktan | وَلَأَوْضَعُوا: ve hemen sokulurlardı | خِلَالَكُمْ: aranıza | يَبْغُونَكُمُ: sizi düşürmek için | الْفِتْنَةَ: fitneye | وَفِيكُمْ: ve içinizde de vardı | سَمَّاعُونَ: kulak verenler | لَهُمْ: onlara | وَاللَّهُ: Allah | عَلِيمٌ: bilir | بِالظَّالِمِينَ: zalimleri | (9:47)
|لَقَدِ: andolsun ki | ابْتَغَوُا: istediler | الْفِتْنَةَ: fitne çıkarmak | مِنْ: | قَبْلُ: önceden de | وَقَلَّبُوا: ve ters çevirdiler | لَكَ: sana | الْأُمُورَ: nice işleri | حَتَّىٰ: nihayet | جَاءَ: geldi | الْحَقُّ: hak | وَظَهَرَ: galebe çaldı | أَمْرُ: emri | اللَّهِ: Allah'ın | وَهُمْ: ve onlar | كَارِهُونَ: istemedikleri halde | (9:48)
|وَمِنْهُمْ: ve içlerinden | مَنْ: kimseler | يَقُولُ: derler | ائْذَنْ: izin ver | لِي: bana | وَلَا: ve | تَفْتِنِّي: beni fitneye düşürme | أَلَا: iyi bilinki | فِي: | الْفِتْنَةِ: onlar zaten fitneye | سَقَطُوا: düşmüşlerdir | وَإِنَّ: ve şüphesiz | جَهَنَّمَ: cehennem | لَمُحِيطَةٌ: kuşatacaktır | بِالْكَافِرِينَ: kafirleri | (9:49)
|إِنْ: eğer | تُصِبْكَ: sana ulaşsa | حَسَنَةٌ: bir iyilik | تَسُؤْهُمْ: onların hoşuna gitmez | وَإِنْ: ve eğer | تُصِبْكَ: sana ulaşsa | مُصِيبَةٌ: bir kötülük | يَقُولُوا: derler | قَدْ: muhakkak | أَخَذْنَا: biz almıştık | أَمْرَنَا: tedbirimizi | مِنْ: -den | قَبْلُ: önce- | وَيَتَوَلَّوْا: döner(gider)ler | وَهُمْ: ve onlar | فَرِحُونَ: sevinirler | (9:50)
|قُلْ: de ki | لَنْ: bize | يُصِيبَنَا: ulaşmaz | إِلَّا: başkası | مَا: şeyden | كَتَبَ: yazdığı | اللَّهُ: Allah'ın | لَنَا: bizim için | هُوَ: O'dur | مَوْلَانَا: bizim sahibimiz | وَعَلَى: | اللَّهِ: Allah'a | فَلْيَتَوَكَّلِ: dayansınlar | الْمُؤْمِنُونَ: inananlar | (9:51)
|قُلْ: de ki | هَلْ: | تَرَبَّصُونَ: gözetiyor musunuz? | بِنَا: bizim için | إِلَّا: yalnız | إِحْدَى: birini | الْحُسْنَيَيْنِ: iki iyilikten | وَنَحْنُ: ama biz | نَتَرَبَّصُ: gözetiyoruz | بِكُمْ: size | أَنْ: | يُصِيبَكُمُ: ulaştırmasını | اللَّهُ: Allah'ın | بِعَذَابٍ: bir azab | مِنْ: | عِنْدِهِ: kendi tarafından | أَوْ: veya | بِأَيْدِينَا: bizim ellerimizle | فَتَرَبَّصُوا: haydi gözetin | إِنَّا: biz de | مَعَكُمْ: sizinle beraber | مُتَرَبِّصُونَ: gözetenleriz | (9:52)
|قُلْ: de ki | أَنْفِقُوا: sadaka verin | طَوْعًا: gönüllü | أَوْ: veya | كَرْهًا: gönülsüz | لَنْ: | يُتَقَبَّلَ: kabul edilmeyecektir | مِنْكُمْ: sizden | إِنَّكُمْ: çünkü siz | كُنْتُمْ: oldunuz | قَوْمًا: bir kavim | فَاسِقِينَ: yoldan çıkan | (9:53)
|وَمَا: ve | مَنَعَهُمْ: engel olan | أَنْ: | تُقْبَلَ: kabul edilmesine | مِنْهُمْ: kendilerinden | نَفَقَاتُهُمْ: sadakalarının | إِلَّا: sadece şudur | أَنَّهُمْ: onların | كَفَرُوا: inkar etmeleridir | بِاللَّهِ: Allah'ı | وَبِرَسُولِهِ: ve elçisini | وَلَا: ve | يَأْتُونَ: gelmemeleridir | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe | إِلَّا: dışında | وَهُمْ: onlar | كُسَالَىٰ: üşene üşene | وَلَا: ve | يُنْفِقُونَ: sadaka vermemeleri | إِلَّا: dışında | وَهُمْ: onlar | كَارِهُونَ: istemeye istemeye | (9:54)
|فَلَا: | تُعْجِبْكَ: seni imrendirmesin | أَمْوَالُهُمْ: onların malları | وَلَا: ne de | أَوْلَادُهُمْ: evladları | إِنَّمَا: şüphesiz | يُرِيدُ: istiyor | اللَّهُ: Allah | لِيُعَذِّبَهُمْ: onlara azabetmeyi | بِهَا: bunlarla | فِي: | الْحَيَاةِ: hayatında | الدُّنْيَا: dünya | وَتَزْهَقَ: ve çıkmasını | أَنْفُسُهُمْ: canlarının | وَهُمْ: ve onlar | كَافِرُونَ: kafir olarak | (9:55)
|وَيَحْلِفُونَ: ve yemin ediyorlar | بِاللَّهِ: Allah'a | إِنَّهُمْ: muhakkak onlar | لَمِنْكُمْ: sizden olduklarına | وَمَا: oysa değiller | هُمْ: onlar | مِنْكُمْ: sizden | وَلَٰكِنَّهُمْ: fakat onlar | قَوْمٌ: bir topluluktur | يَفْرَقُونَ: korkak | (9:56)
|لَوْ: eğer | يَجِدُونَ: bulsalardı | مَلْجَأً: sığınacak bir yer | أَوْ: yahut | مَغَارَاتٍ: mağaralar | أَوْ: ya da | مُدَّخَلًا: sokulacak bir delik | لَوَلَّوْا: koşarlardı | إِلَيْهِ: oraya doğru | وَهُمْ: ve onlar | يَجْمَحُونَ: hemen | (9:57)
|وَمِنْهُمْ: ve onlardan | مَنْ: kimi de | يَلْمِزُكَ: sana dil uzatır | فِي: hakkında | الصَّدَقَاتِ: sadakalar | فَإِنْ: eğer | أُعْطُوا: kendilerine pay verilse | مِنْهَا: onlardan | رَضُوا: hoşlanırlar | وَإِنْ: ve eğer | لَمْ: | يُعْطَوْا: kendilerine pay verilmezse | مِنْهَا: onlardan | إِذَا: hemen | هُمْ: onlar | يَسْخَطُونَ: kızarlar | (9:58)
|وَلَوْ: ve şayet | أَنَّهُمْ: onlar | رَضُوا: razı olsalardı | مَا: şeye | اتَاهُمُ: kendilerine verdiğine | اللَّهُ: Allah'ın | وَرَسُولُهُ: ve Elçisinin | وَقَالُوا: ve deselerdi | حَسْبُنَا: bize yeter | اللَّهُ: Allah | سَيُؤْتِينَا: yakında bize verecek | اللَّهُ: Allah | مِنْ: | فَضْلِهِ: bol lutfundan | وَرَسُولُهُ: ve Elçisi de | إِنَّا: biz sadece | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a | رَاغِبُونَ: rağbet ederiz | (9:59)
|إِنَّمَا: şüphesiz ancak | الصَّدَقَاتُ: sadakalar (zekatlar) | لِلْفُقَرَاءِ: fakirlere mahsustur | وَالْمَسَاكِينِ: ve düşkünlere | وَالْعَامِلِينَ: ve çalışan memurlara | عَلَيْهَا: onlar üzerinde | وَالْمُؤَلَّفَةِ: ve ısındırılacak olanlara | قُلُوبُهُمْ: kalbleri | وَفِي: | الرِّقَابِ: ve kölelere | وَالْغَارِمِينَ: ve borçlulara | وَفِي: | سَبِيلِ: ve yoluna | اللَّهِ: Allah | وَابْنِ: ve oğluna (yolcuya) | السَّبِيلِ: yol (yolcuya) | فَرِيضَةً: bir farz olarak | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | وَاللَّهُ: ve Allah | عَلِيمٌ: bilendir | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | (9:60)
|وَمِنْهُمُ: içlerinden bazıları | الَّذِينَ: onlar ki | يُؤْذُونَ: incitirler | النَّبِيَّ: Peygamberi | وَيَقُولُونَ: ve derler | هُوَ: O | أُذُنٌ: bir kulaktır | قُلْ: de ki | أُذُنُ: kulağıdır | خَيْرٍ: hayır | لَكُمْ: sizin için | يُؤْمِنُ: inanır | بِاللَّهِ: Allah'a | وَيُؤْمِنُ: ve inanır | لِلْمُؤْمِنِينَ: mü'minlere | وَرَحْمَةٌ: ve bir rahmettir | لِلَّذِينَ: kimseler için | امَنُوا: inanan(lar) | مِنْكُمْ: sizden | وَالَّذِينَ: ve kimselere | يُؤْذُونَ: incitenlere | رَسُولَ: Elçisini | اللَّهِ: Allah'ın | لَهُمْ: vardır | عَذَابٌ: bir azab | أَلِيمٌ: acıklı | (9:61)
|يَحْلِفُونَ: yemin ederler | بِاللَّهِ: Allah'a | لَكُمْ: size (gelip) | لِيُرْضُوكُمْ: gönlünüzü hoş etmek için | وَاللَّهُ: ve Allah'ı | وَرَسُولُهُ: ve Resulünü | أَحَقُّ: daha uygundu | أَنْ: | يُرْضُوهُ: hoşnud etmeleri | إِنْ: halbuki | كَانُوا: olsalardı | مُؤْمِنِينَ: inanmış | (9:62)
|أَلَمْ: | يَعْلَمُوا: bilmediler mi ki | أَنَّهُ: muhakkak | مَنْ: kim | يُحَادِدِ: karşı koymağa kalkarsa | اللَّهَ: Allah'a | وَرَسُولَهُ: ve Elçisine | فَأَنَّ: gerçekten | لَهُ: onun için vardır | نَارَ: ateşi | جَهَنَّمَ: cehennem | خَالِدًا: sürekli kalacağı | فِيهَا: içinde | ذَٰلِكَ: işte budur | الْخِزْيُ: rezillik | الْعَظِيمُ: büyük | (9:63)
|يَحْذَرُ: çekiniyorlar | الْمُنَافِقُونَ: münafıklar | أَنْ: | تُنَزَّلَ: indirileceğinden | عَلَيْهِمْ: kendileri hakkında | سُورَةٌ: bir surenin | تُنَبِّئُهُمْ: haber verecek | بِمَا: olanı | فِي: içinde | قُلُوبِهِمْ: kalbleri | قُلِ: de ki | اسْتَهْزِئُوا: siz alay edin | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | مُخْرِجٌ: ortaya çıkaracaktır | مَا: şeyi | تَحْذَرُونَ: çekindiğiniz | (9:64)
|وَلَئِنْ: ve eğer | سَأَلْتَهُمْ: onlara sorsan | لَيَقُولُنَّ: derler ki | إِنَّمَا: sadece | كُنَّا: biz | نَخُوضُ: lafa dalmıştık | وَنَلْعَبُ: ve şakalaşıyorduk | قُلْ: de ki | أَبِاللَّهِ: Allah ile mi? | وَايَاتِهِ: ve O'nun ayetleriyle | وَرَسُولِهِ: ve O'nun Elçisi ile | كُنْتُمْ: siz | تَسْتَهْزِئُونَ: alay ediyordunuz | (9:65)
|لَا: | تَعْتَذِرُوا: hiç özür dilemeyin | قَدْ: andolsun | كَفَرْتُمْ: siz inkar ettiniz | بَعْدَ: sonra | إِيمَانِكُمْ: inandıktan | إِنْ: eğer | نَعْفُ: affetsek bile | عَنْ: | طَائِفَةٍ: bir kısmını | مِنْكُمْ: sizden | نُعَذِّبْ: azab edeceğiz | طَائِفَةً: bir kısmına da | بِأَنَّهُمْ: dolayı | كَانُوا: | مُجْرِمِينَ: suç işlediklerinden | (9:66)
|الْمُنَافِقُونَ: münafık erkekler | وَالْمُنَافِقَاتُ: ve münafık kadınlar | بَعْضُهُمْ: onların bir kısmı | مِنْ: | بَعْضٍ: diğerlerindendir | يَأْمُرُونَ: emrederler | بِالْمُنْكَرِ: kötülüğü | وَيَنْهَوْنَ: ve menederler | عَنِ: | الْمَعْرُوفِ: iyilikten | وَيَقْبِضُونَ: ve sıkı tutarlar | أَيْدِيَهُمْ: ellerini | نَسُوا: unuttular | اللَّهَ: Allah'ı | فَنَسِيَهُمْ: O da onları unuttu | إِنَّ: gerçekten | الْمُنَافِقِينَ: Münafıklar | هُمُ: işte onlardır | الْفَاسِقُونَ: yoldan çıkanlar | (9:67)
|وَعَدَ: va'detmiştir | اللَّهُ: Allah | الْمُنَافِقِينَ: münafık erkeklere | وَالْمُنَافِقَاتِ: ve münafık kadınlara | وَالْكُفَّارَ: ve kafirlere | نَارَ: ateşini | جَهَنَّمَ: cehennem | خَالِدِينَ: ebedi kalacakları | فِيهَا: içinde | هِيَ: O | حَسْبُهُمْ: onlara yeter | وَلَعَنَهُمُ: ve onları la'netlemiştir | اللَّهُ: Allah | وَلَهُمْ: ve Onların | عَذَابٌ: bir azab | مُقِيمٌ: sürekli | (9:68)
|كَالَّذِينَ: gibi | مِنْ: | قَبْلِكُمْ: sizden öncekiler | كَانُوا: idiler | أَشَدَّ: daha yaman | مِنْكُمْ: sizden | قُوَّةً: kuvvetçe | وَأَكْثَرَ: ve daha çok | أَمْوَالًا: mal | وَأَوْلَادًا: ve evladça | فَاسْتَمْتَعُوا: onlar zevklerine baktılar | بِخَلَاقِهِمْ: kendi paylarına düşenle | فَاسْتَمْتَعْتُمْ: zevkinize baktınız | بِخَلَاقِكُمْ: payınıza düşenle | كَمَا: gibi | اسْتَمْتَعَ: zevklerine baktıkları | الَّذِينَ: kimselerin | مِنْ: | قَبْلِكُمْ: sizden öncekilerin | بِخَلَاقِهِمْ: kendi paylarına düşenle | وَخُضْتُمْ: ve siz de daldınız | كَالَّذِي: gibi | خَاضُوا: dalanlar | أُولَٰئِكَ: onlar | حَبِطَتْ: boşa gidenlerdir | أَعْمَالُهُمْ: yaptıkları | فِي: | الدُّنْيَا: dünyada | وَالْاخِرَةِ: ve ahirette | وَأُولَٰئِكَ: ve işte | هُمُ: onlardır | الْخَاسِرُونَ: ziyana uğrayanlar | (9:69)
|أَلَمْ: | يَأْتِهِمْ: onlara gelmedi mi? | نَبَأُ: haberi | الَّذِينَ: kimselerin | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: kendilerinden öncekilerin | قَوْمِ: kavminin | نُوحٍ: Nuh | وَعَادٍ: ve Ad | وَثَمُودَ: ve Semud | وَقَوْمِ: ve kavminin | إِبْرَاهِيمَ: İbrahim | وَأَصْحَابِ: ve halkının | مَدْيَنَ: Medyen | وَالْمُؤْتَفِكَاتِ: ve yerlebir olanların | أَتَتْهُمْ: onlara getirmişti | رُسُلُهُمْ: elçileri | بِالْبَيِّنَاتِ: açık deliller | فَمَا: | كَانَ: değildi | اللَّهُ: Allah | لِيَظْلِمَهُمْ: onlara zulmediyor | وَلَٰكِنْ: fakat | كَانُوا: onlar | أَنْفُسَهُمْ: kendi kendilerine | يَظْلِمُونَ: zulmediyorlardı | (9:70)
|وَالْمُؤْمِنُونَ: inanan erkekler | وَالْمُؤْمِنَاتُ: ve inanan kadınlar | بَعْضُهُمْ: kimisinin | أَوْلِيَاءُ: velisidirler | بَعْضٍ: kimisi | يَأْمُرُونَ: emrederler | بِالْمَعْرُوفِ: iyiliği | وَيَنْهَوْنَ: ve men'ederler | عَنِ: -ten | الْمُنْكَرِ: kötülük- | وَيُقِيمُونَ: ve -doğrulurlar | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe- | وَيُؤْتُونَ: ve -verirler | الزَّكَاةَ: zekatı- | وَيُطِيعُونَ: ve uyarlar/ita'at ederler | اللَّهَ: Allah'a | وَرَسُولَهُ: ve Elçisine | أُولَٰئِكَ: işte | سَيَرْحَمُهُمُ: onlara rahmet edecektir | اللَّهُ: Alah | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | عَزِيزٌ: daima üstündür | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmetsahibidir | (9:71)
|وَعَدَ: va'detmiştir | اللَّهُ: Allah | الْمُؤْمِنِينَ: inanan erkeklere | وَالْمُؤْمِنَاتِ: ve inanan kadınlara | جَنَّاتٍ: cennetler | تَجْرِي: akan | مِنْ: | تَحْتِهَا: altlarından | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | خَالِدِينَ: ebedi kalacakları | فِيهَا: içinde | وَمَسَاكِنَ: ve meskenler | طَيِّبَةً: güzel | فِي: içinde | جَنَّاتِ: cennetleri | عَدْنٍ: Adn | وَرِضْوَانٌ: ve razı olması | مِنَ: | اللَّهِ: Allah'ın | أَكْبَرُ: hepsinden büyüktür | ذَٰلِكَ: işte | هُوَ: budur | الْفَوْزُ: başarı | الْعَظِيمُ: büyük | (9:72)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّبِيُّ: peygamber | جَاهِدِ: cihadet | الْكُفَّارَ: kafirlerle | وَالْمُنَافِقِينَ: ve münafıklarla | وَاغْلُظْ: ve sert davran | عَلَيْهِمْ: onlara | وَمَأْوَاهُمْ: ve onların varacakları yer | جَهَنَّمُ: cehennemdir | وَبِئْسَ: ne kötü | الْمَصِيرُ: bir gidiş yeridir | (9:73)
|يَحْلِفُونَ: yemin ediyorlar | بِاللَّهِ: Allah'a | مَا: | قَالُوا: söylemediklerine | وَلَقَدْ: halbuki | قَالُوا: söylediler | كَلِمَةَ: (o) sözü | الْكُفْرِ: küfür | وَكَفَرُوا: ve inkar ettiler | بَعْدَ: sonra | إِسْلَامِهِمْ: İslam olduktan | وَهَمُّوا: ve yeltendiler | بِمَا: bir şeye | لَمْ: | يَنَالُوا: başaramadıkları | وَمَا: | نَقَمُوا: ve öc almağa kalktılar | إِلَّا: sırf | أَنْ: diye | أَغْنَاهُمُ: kendilerini zengin etti | اللَّهُ: Allah | وَرَسُولُهُ: ve Elçisi | مِنْ: | فَضْلِهِ: lutfiyle | فَإِنْ: eğer | يَتُوبُوا: tevbe ederlerse | يَكُ: olur | خَيْرًا: daha iyi | لَهُمْ: kendileri için | وَإِنْ: yok eğer | يَتَوَلَّوْا: dönerlerse | يُعَذِّبْهُمُ: onlara azabedecektir | اللَّهُ: Allah | عَذَابًا: bir azapla | أَلِيمًا: acıklı | فِي: | الدُّنْيَا: dünyada | وَالْاخِرَةِ: ve ahirette | وَمَا: yoktur | لَهُمْ: onların | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | مِنْ: hiçbir | وَلِيٍّ: velisi | وَلَا: ne de | نَصِيرٍ: yardımcısı | (9:74)
|وَمِنْهُمْ: ve onlardan | مَنْ: kimileri | عَاهَدَ: and içtiler | اللَّهَ: Allah'a | لَئِنْ: eğer | اتَانَا: bize verirse | مِنْ: | فَضْلِهِ: lutfundan | لَنَصَّدَّقَنَّ: elbette sadaka vereceğiz | وَلَنَكُونَنَّ: ve olacağız | مِنَ: -dan | الصَّالِحِينَ: yararlı insanlar- | (9:75)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | اتَاهُمْ: onlara verdi | مِنْ: | فَضْلِهِ: lutfundan | بَخِلُوا: cimrilik ettiler | بِهِ: O'na | وَتَوَلَّوْا: ve döndüler | وَهُمْ: onlar | مُعْرِضُونَ: yüz çevirerek | (9:76)
|فَأَعْقَبَهُمْ: sokmuştur | نِفَاقًا: iki yüzlülük | فِي: içine | قُلُوبِهِمْ: onların kalblerine | إِلَىٰ: kadar | يَوْمِ: güne | يَلْقَوْنَهُ: kendisiyle karşılaşacakları | بِمَا: dolayı | أَخْلَفُوا: döndüklerinden | اللَّهَ: Allah | مَا: nedeniyle | وَعَدُوهُ: verdikleri sözden | وَبِمَا: ve dolayı | كَانُوا: olduklarından | يَكْذِبُونَ: yalan söylüyor(lar) | (9:77)
|أَلَمْ: | يَعْلَمُوا: bilmediler mi ki | أَنَّ: muhakkak | اللَّهَ: Allah | يَعْلَمُ: bilir | سِرَّهُمْ: onların sırlarını | وَنَجْوَاهُمْ: ve gizli konuşmalarını | وَأَنَّ: ve muhakkak | اللَّهَ: Allah | عَلَّامُ: bilendir | الْغُيُوبِ: gizlileri | (9:78)
|الَّذِينَ: kimseler | يَلْمِزُونَ: çekiştiren | الْمُطَّوِّعِينَ: gönülden verenleri | مِنَ: -den | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minler- | فِي: hususunda | الصَّدَقَاتِ: sadakalar | وَالَّذِينَ: ve kimseleri | لَا: | يَجِدُونَ: bulamayan(ları) | إِلَّا: yettiğinden başkasını | جُهْدَهُمْ: güçlerinin | فَيَسْخَرُونَ: alay edenler | مِنْهُمْ: onlarla | سَخِرَ: alay etmiştir | اللَّهُ: Allah | مِنْهُمْ: onlarla | وَلَهُمْ: ve Onların | عَذَابٌ: bir azab | أَلِيمٌ: acıklı | (9:79)
|اسْتَغْفِرْ: (ister) af dile | لَهُمْ: onlar için | أَوْ: veya | لَا: | تَسْتَغْفِرْ: (ister) dileme | لَهُمْ: onlar için | إِنْ: şayet | تَسْتَغْفِرْ: af dilesen | لَهُمْ: onlar için | سَبْعِينَ: yetmiş | مَرَّةً: defa | فَلَنْ: asla | يَغْفِرَ: affetmez | اللَّهُ: Allah | لَهُمْ: onları | ذَٰلِكَ: böyledir | بِأَنَّهُمْ: çünkü onlar | كَفَرُوا: inkar ettiler | بِاللَّهِ: Allah'ı | وَرَسُولِهِ: ve Elçisini | وَاللَّهُ: ve Allah | لَا: | يَهْدِي: yola iletmez | الْقَوْمَ: kavmi | الْفَاسِقِينَ: yoldan çıkan | (9:80)
|فَرِحَ: sevindiler | الْمُخَلَّفُونَ: muhalefet ederek | بِمَقْعَدِهِمْ: oturup kalmalarına | خِلَافَ: geride kalanlar | رَسُولِ: Peygamberine | اللَّهِ: Allah'ın | وَكَرِهُوا: ve hoşlanmadılar | أَنْ: | يُجَاهِدُوا: cihadetmekten | بِأَمْوَالِهِمْ: mallarıyle | وَأَنْفُسِهِمْ: ve canlarıyle | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | وَقَالُوا: ve dediler | لَا: | تَنْفِرُوا: sefere çıkmayın | فِي: | الْحَرِّ: sıcakta | قُلْ: de ki | نَارُ: ateşi | جَهَنَّمَ: cehennemin | أَشَدُّ: daha | حَرًّا: sıcaktır | لَوْ: keşke | كَانُوا: olsalardı | يَفْقَهُونَ: anlıyor(lar) | (9:81)
|فَلْيَضْحَكُوا: artık gülsünler | قَلِيلًا: az | وَلْيَبْكُوا: ve ağlasınlar | كَثِيرًا: çok | جَزَاءً: karşılık | بِمَا: şeylere | كَانُوا: oldukları | يَكْسِبُونَ: kazanıyor(lar) | (9:82)
|فَإِنْ: eğer | رَجَعَكَ: seni döndürürse | اللَّهُ: Allah | إِلَىٰ: | طَائِفَةٍ: bir topluluğa | مِنْهُمْ: onlardan | فَاسْتَأْذَنُوكَ: senden izin isterlerse | لِلْخُرُوجِ: çıkmak için | فَقُلْ: de ki | لَنْ: | تَخْرُجُوا: çıkmayacaksınız | مَعِيَ: benimle | أَبَدًا: asla | وَلَنْ: ve asla | تُقَاتِلُوا: savaşmayacaksınız | مَعِيَ: benimle beraber | عَدُوًّا: düşmanla | إِنَّكُمْ: şüphesiz siz | رَضِيتُمْ: razı olmuştunuz | بِالْقُعُودِ: oturmağa | أَوَّلَ: ilk | مَرَّةٍ: önce | فَاقْعُدُوا: öyle ise oturun | مَعَ: beraber | الْخَالِفِينَ: geri kalanlarla | (9:83)
|وَلَا: ve | تُصَلِّ: destekleşmesin | عَلَىٰ: -üzerine | أَحَدٍ: birisi- | مِنْهُمْ: onlardan | مَاتَ: -ölü | أَبَدًا: ebedi- | وَلَا: ve | تَقُمْ: durma | عَلَىٰ: başında | قَبْرِهِ: onun kabri | إِنَّهُمْ: çünkü onlar | كَفَرُوا: inkar ettiler | بِاللَّهِ: Allah'ı | وَرَسُولِهِ: ve Elçisini | وَمَاتُوا: ve öldüler | وَهُمْ: onlar | فَاسِقُونَ: yoldan çıkmış olarak | (9:84)
|وَلَا: ve | تُعْجِبْكَ: seni imrendirmesin | أَمْوَالُهُمْ: onların malları | وَأَوْلَادُهُمْ: ve evladları | إِنَّمَا: şüphesiz | يُرِيدُ: istiyor | اللَّهُ: Allah | أَنْ: | يُعَذِّبَهُمْ: onlara azabetmeyi | بِهَا: bunlarla | فِي: | الدُّنْيَا: dünyada | وَتَزْهَقَ: ve çıkmasını | أَنْفُسُهُمْ: canlarının | وَهُمْ: onlar | كَافِرُونَ: kafir olarak | (9:85)
|وَإِذَا: zaman | أُنْزِلَتْ: indirildiği | سُورَةٌ: bir sure | أَنْ: diye | امِنُوا: inanın | بِاللَّهِ: Allah'a | وَجَاهِدُوا: ve cihadedin | مَعَ: beraber | رَسُولِهِ: Elçisiyle | اسْتَأْذَنَكَ: senden izin istediler | أُولُو: sahibi olanlar | الطَّوْلِ: servet | مِنْهُمْ: içlerinden | وَقَالُوا: ve dediler | ذَرْنَا: bizi bırak | نَكُنْ: olalım | مَعَ: beraber | الْقَاعِدِينَ: oturanlarla | (9:86)
|رَضُوا: razı oldular | بِأَنْ: | يَكُونُوا: olmaya | مَعَ: beraber | الْخَوَالِفِ: geride kalan kadınlarla | وَطُبِعَ: ve mühürlendi | عَلَىٰ: üzeri | قُلُوبِهِمْ: kalbleri | فَهُمْ: artık onlar | لَا: | يَفْقَهُونَ: anlamazlar | (9:87)
|لَٰكِنِ: fakat | الرَّسُولُ: Elçi | وَالَّذِينَ: ve kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | مَعَهُ: onunla beraber | جَاهَدُوا: cihadettiler | بِأَمْوَالِهِمْ: mallarıyla | وَأَنْفُسِهِمْ: ve canlarıyla | وَأُولَٰئِكَ: işte | لَهُمُ: onlarındır | الْخَيْرَاتُ: bütün hayırlar | وَأُولَٰئِكَ: ve işte | هُمُ: onlardır | الْمُفْلِحُونَ: başarıya erenler | (9:88)
|أَعَدَّ: hazırlamıştır | اللَّهُ: Allah | لَهُمْ: onlar için | جَنَّاتٍ: cennetler | تَجْرِي: akan | مِنْ: | تَحْتِهَا: altlarından | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | خَالِدِينَ: ebedi kalacakları | فِيهَا: içlerinde | ذَٰلِكَ: işte budur | الْفَوْزُ: başarı | الْعَظِيمُ: büyük | (9:89)
|وَجَاءَ: ve geldiler | الْمُعَذِّرُونَ: özür bahane eden | مِنَ: | الْأَعْرَابِ: bedevi Araplar | لِيُؤْذَنَ: izin verilmesi için | لَهُمْ: kendilerine | وَقَعَدَ: ve oturdular | الَّذِينَ: kimseler | كَذَبُوا: yalan söyleyen(ler) | اللَّهَ: Allah'a | وَرَسُولَهُ: ve Elçisine | سَيُصِيبُ: erişecektir | الَّذِينَ: kimselere | كَفَرُوا: inkar eden(lere) | مِنْهُمْ: onlardan | عَذَابٌ: bir azab | أَلِيمٌ: acıklı | (9:90)
|لَيْسَ: yoktur | عَلَى: üzerine | الضُّعَفَاءِ: zayıflar | وَلَا: ve yoktur | عَلَى: üzerine | الْمَرْضَىٰ: hastalar | وَلَا: ve yoktur | عَلَى: üzerine | الَّذِينَ: kimseler | لَا: | يَجِدُونَ: bulamayan(lar) | مَا: bir şey | يُنْفِقُونَ: harcayacak | حَرَجٌ: bir günah | إِذَا: takdirde | نَصَحُوا: öğüt verdikleri | لِلَّهِ: Allah için | وَرَسُولِهِ: ve Elçisi için | مَا: yoktur | عَلَى: aleyhine | الْمُحْسِنِينَ: iyilik edenlerin | مِنْ: hiçbir | سَبِيلٍ: yol | وَاللَّهُ: ve Allah | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (9:91)
|وَلَا: ve yoktur (sorumluluk) | عَلَى: | الَّذِينَ: kimselere | إِذَا: zaman | مَا: | أَتَوْكَ: sana geldikleri | لِتَحْمِلَهُمْ: binek için | قُلْتَ: sen deyince | لَا: | أَجِدُ: bulamıyorum | مَا: bir şey | أَحْمِلُكُمْ: sizi bindirecek | عَلَيْهِ: üzerine | تَوَلَّوْا: dönen | وَأَعْيُنُهُمْ: ve gözlerinden | تَفِيضُ: akarak | مِنَ: | الدَّمْعِ: yaş | حَزَنًا: üzüntüden | أَلَّا: dolayı | يَجِدُوا: bulamadıklarından | مَا: bir şey | يُنْفِقُونَ: infak edecek | (9:92)
|إِنَّمَا: ancak | السَّبِيلُ: (kınanmasına) yol vardır | عَلَى: | الَّذِينَ: kimselerin | يَسْتَأْذِنُونَكَ: senden izin isteyen | وَهُمْ: onlar | أَغْنِيَاءُ: zengin oldukları halde | رَضُوا: onlar razı oldular | بِأَنْ: | يَكُونُوا: olmağa | مَعَ: beraber | الْخَوَالِفِ: geri kalan kadınlarla | وَطَبَعَ: ve mühürledi | اللَّهُ: Allah | عَلَىٰ: üzerini | قُلُوبِهِمْ: onların kalbleri | فَهُمْ: artık onlar | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler | (9:93)
|يَعْتَذِرُونَ: özür dilerler | إِلَيْكُمْ: sizden | إِذَا: zaman | رَجَعْتُمْ: geri dönüp geldiğiniz | إِلَيْهِمْ: onların yanına | قُلْ: de ki | لَا: hiç | تَعْتَذِرُوا: özür dilemeyin | لَنْ: asla | نُؤْمِنَ: inanmayız | لَكُمْ: size | قَدْ: muhakkak | نَبَّأَنَا: bize bildirdi | اللَّهُ: Allah | مِنْ: | أَخْبَارِكُمْ: sizin haberlerinizi | وَسَيَرَى: ve görecektir | اللَّهُ: Allah | عَمَلَكُمْ: yaptığınızı | وَرَسُولُهُ: ve Elçisi de | ثُمَّ: sonra | تُرَدُّونَ: döndürüleceksiniz | إِلَىٰ: | عَالِمِ: bilene | الْغَيْبِ: görülmeyeni | وَالشَّهَادَةِ: ve görüleni | فَيُنَبِّئُكُمْ: O size haber verecek | بِمَا: ne | كُنْتُمْ: varsa | تَعْمَلُونَ: yaptıklarınız | (9:94)
|سَيَحْلِفُونَ: yemin edecekler | بِاللَّهِ: Allah'a | لَكُمْ: siz | إِذَا: zaman | انْقَلَبْتُمْ: yanlarına geldiğiniz | إِلَيْهِمْ: onların | لِتُعْرِضُوا: vazgeçmeniz için | عَنْهُمْ: kendilerinden | فَأَعْرِضُوا: vazgeçin | عَنْهُمْ: onlardan | إِنَّهُمْ: çünkü onlar | رِجْسٌ: murdardır | وَمَأْوَاهُمْ: ve varacakları yer | جَهَنَّمُ: cehennemdir | جَزَاءً: cezası olarak | بِمَا: şeylerin | كَانُوا: | يَكْسِبُونَ: kazandıkları | (9:95)
|يَحْلِفُونَ: yemin ediyorlar | لَكُمْ: size | لِتَرْضَوْا: razı olmanız için | عَنْهُمْ: kendilerinden | فَإِنْ: eğer | تَرْضَوْا: siz razı olsanız bile | عَنْهُمْ: onlardan | فَإِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | لَا: | يَرْضَىٰ: razı olmaz | عَنِ: -tan | الْقَوْمِ: topluluk- | الْفَاسِقِينَ: yoldan çıkan | (9:96)
|الْأَعْرَابُ: bedevi Araplar | أَشَدُّ: daha yamandır | كُفْرًا: küfürde | وَنِفَاقًا: ve iki yüzlülükte | وَأَجْدَرُ: ve daha müsaittirler | أَلَّا: | يَعْلَمُوا: tanımamaya | حُدُودَ: sınırlarını | مَا: şeylerin | أَنْزَلَ: indirdiği | اللَّهُ: Allah'ın | عَلَىٰ: | رَسُولِهِ: Elçisine | وَاللَّهُ: ve Allah | عَلِيمٌ: bilendir | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | (9:97)
|وَمِنَ: ve | الْأَعْرَابِ: bedevi Araplardan | مَنْ: kimi var ki | يَتَّخِذُ: sayar | مَا: şeyi | يُنْفِقُ: verdiği | مَغْرَمًا: angarya | وَيَتَرَبَّصُ: ve gözetler | بِكُمُ: size | الدَّوَائِرَ: belalar gelmesini | عَلَيْهِمْ: onların | دَائِرَةُ: bela başına gelsin | السَّوْءِ: kötü | وَاللَّهُ: Allah | سَمِيعٌ: işitendir | عَلِيمٌ: bilendir | (9:98)
|وَمِنَ: ve -den/dan | الْأَعْرَابِ: Araplar | مَنْ: kimi de var ki | يُؤْمِنُ: inanır | بِاللَّهِ: Allah'a | وَالْيَوْمِ: ve gününe | الْاخِرِ: ahiret | وَيَتَّخِذُ: ve edinerek | مَا: -şey | يُنْفِقُ: verdikleri- | قُرُبَاتٍ: yakınlaştırır | عِنْدَ: katında | اللَّهِ: Allah | وَصَلَوَاتِ: ve -destekleri | الرَّسُولِ: Elçiye- | أَلَا: iyi bilin ki | إِنَّهَا: gerçekten o | قُرْبَةٌ: yakınlaştırır | لَهُمْ: onları | سَيُدْخِلُهُمُ: sokulurlar | اللَّهُ: Allah'a | فِي: içine | رَحْمَتِهِ: rahmetinin | إِنَّ: muhakkak ki | اللَّهَ: Allah | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (9:99)
|وَالسَّابِقُونَ: öne geçenlerden | الْأَوَّلُونَ: ilk olanlar | مِنَ: -den | الْمُهَاجِرِينَ: Muhacirler- | وَالْأَنْصَارِ: ve Ensardan | وَالَّذِينَ: ve kimseler | اتَّبَعُوهُمْ: ona tabi olan(lar) | بِإِحْسَانٍ: güzelce | رَضِيَ: razı olmuştur | اللَّهُ: Allah | عَنْهُمْ: onlardan | وَرَضُوا: onlar da razı olmuşlardır | عَنْهُ: O'ndan | وَأَعَدَّ: ve hazırlamıştır | لَهُمْ: onlara | جَنَّاتٍ: cennetler | تَجْرِي: akan | تَحْتَهَا: altlarından | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | خَالِدِينَ: kalacakları | فِيهَا: içinde | أَبَدًا: ebedi | ذَٰلِكَ: işte budur | الْفَوْزُ: kurtuluş | الْعَظِيمُ: büyük | (9:100)
|وَمِمَّنْ: ve vardır | حَوْلَكُمْ: çevrenizdeki | مِنَ: | الْأَعْرَابِ: bedevi Araplardan | مُنَافِقُونَ: münafıklar | وَمِنْ: ve | أَهْلِ: halkından | الْمَدِينَةِ: Medine | مَرَدُوا: iyice alışmış | عَلَى: | النِّفَاقِ: iki yüzlülüğe | لَا: | تَعْلَمُهُمْ: sen onları bilmezsin | نَحْنُ: biz | نَعْلَمُهُمْ: onları biliriz | سَنُعَذِّبُهُمْ: onlara azabedeceğiz | مَرَّتَيْنِ: iki kere | ثُمَّ: sonra da | يُرَدُّونَ: onlar itileceklerdir | إِلَىٰ: | عَذَابٍ: azaba | عَظِيمٍ: büyük | (9:101)
|وَاخَرُونَ: ve başka bir kısmı da | اعْتَرَفُوا: itiraf ettiler | بِذُنُوبِهِمْ: günahlarını | خَلَطُوا: birbirine karıştırdılar | عَمَلًا: ameli | صَالِحًا: iyi | وَاخَرَ: diğer | سَيِّئًا: kötüsüyle | عَسَى: belki | اللَّهُ: Allah | أَنْ: | يَتُوبَ: tevbesini kabul eder | عَلَيْهِمْ: onların | إِنَّ: çünkü | اللَّهَ: Allah | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (9:102)
|خُذْ: edin/al | مِنْ: -ndan | أَمْوَالِهِمْ: malları- | صَدَقَةً: -bağlılığı | تُطَهِّرُهُمْ: temizleneceklerin- | وَتُزَكِّيهِمْ: ve arındırılacakların | بِهَا: onunla | وَصَلِّ: ve -destekle | عَلَيْهِمْ: onları- | إِنَّ: | صَلَاتَكَ: desteklemen | سَكَنٌ: sakinleştirir | لَهُمْ: onları | وَاللَّهُ: "ve ""O""" | سَمِيعٌ: -işitmekte | عَلِيمٌ: bilip- | (9:103)
|أَلَمْ: | يَعْلَمُوا: bilmediler mi ki | أَنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah'tır | هُوَ: O | يَقْبَلُ: kabul eden | التَّوْبَةَ: tevbeyi | عَنْ: | عِبَادِهِ: kullarından | وَيَأْخُذُ: ve alan | الصَّدَقَاتِ: sadakaları | وَأَنَّ: ve şüphesiz | اللَّهَ: Allah | هُوَ: O | التَّوَّابُ: tevbeyi çok kabul edendir | الرَّحِيمُ: çok esirgeyendir | (9:104)
|وَقُلِ: ve de ki | اعْمَلُوا: yapın (yapacağınızı) | فَسَيَرَى: görecek | اللَّهُ: Allah | عَمَلَكُمْ: yaptığınız işleri | وَرَسُولُهُ: ve Elçisi de | وَالْمُؤْمِنُونَ: ve mü'minler de | وَسَتُرَدُّونَ: sonra döndürüleceksiniz | إِلَىٰ: | عَالِمِ: bilene | الْغَيْبِ: görülmeyeni | وَالشَّهَادَةِ: ve görüleni | فَيُنَبِّئُكُمْ: O size haber verecek | بِمَا: şeyleri | كُنْتُمْ: olduğunuz | تَعْمَلُونَ: yapıyor(lar) | (9:105)
|وَاخَرُونَ: ve başkaları da var ki | مُرْجَوْنَ: bırakılmışlardır | لِأَمْرِ: emrine | اللَّهِ: Allah'ın | إِمَّا: ya | يُعَذِّبُهُمْ: onlara azabeder | وَإِمَّا: ya da | يَتُوبُ: affeder | عَلَيْهِمْ: onları | وَاللَّهُ: Allah | عَلِيمٌ: bilendir | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | (9:106)
|وَالَّذِينَ: | اتَّخَذُوا: edinenler var | مَسْجِدًا: bir mescid | ضِرَارًا: zarar vermek (için) | وَكُفْرًا: ve nankörlük etmek (için) | وَتَفْرِيقًا: ve ayrılık sokmak (için) | بَيْنَ: arasını | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minlerin | وَإِرْصَادًا: ve gözetlemek (için) | لِمَنْ: kimseyi | حَارَبَ: savaşan | اللَّهَ: Allah | وَرَسُولَهُ: ve Elçisiyle | مِنْ: | قَبْلُ: önceden | وَلَيَحْلِفُنَّ: ve yemin edecekler | إِنْ: | أَرَدْنَا: biz istemedik | إِلَّا: başkasını | الْحُسْنَىٰ: iyilik(ten) | وَاللَّهُ: oysa Allah | يَشْهَدُ: şahidtir | إِنَّهُمْ: onların | لَكَاذِبُونَ: yalan söylediklerine | (9:107)
|لَا: | تَقُمْ: doğrulmayın | فِيهِ: orada | أَبَدًا: asla | لَمَسْجِدٌ: mescid (ise) | أُسِّسَ: kurulan | عَلَى: üzere | التَّقْوَىٰ: takva | مِنْ: | أَوَّلِ: ilk | يَوْمٍ: günden | أَحَقُّ: elbette daha uygundur | أَنْ: | تَقُومَ: doğrulun | فِيهِ: içinde | فِيهِ: onda vardır | رِجَالٌ: erkekler | يُحِبُّونَ: seven | أَنْ: | يَتَطَهَّرُوا: temizlenmeyi | وَاللَّهُ: ve Allah | يُحِبُّ: sever | الْمُطَّهِّرِينَ: temizlenenleri | (9:108)
|أَفَمَنْ: kimse mi? | أَسَّسَ: kuran | بُنْيَانَهُ: yapısını | عَلَىٰ: üzerine | تَقْوَىٰ: korku | مِنَ: | اللَّهِ: Allah'tan | وَرِضْوَانٍ: ve rıza | خَيْرٌ: hayırlıdır | أَمْ: yoksa | مَنْ: kimse mi? | أَسَّسَ: kuran | بُنْيَانَهُ: yapısını | عَلَىٰ: | شَفَا: kenarına | جُرُفٍ: bir uçurum | هَارٍ: çökecek | فَانْهَارَ: ve yuvarlanan | بِهِ: onunla birlikte | فِي: | نَارِ: ateşine | جَهَنَّمَ: cehennem | وَاللَّهُ: ve Allah | لَا: | يَهْدِي: doğru yola iletmez | الْقَوْمَ: topluluğunu | الظَّالِمِينَ: zalimler | (9:109)
|لَا: | يَزَالُ: ileri gitmez | بُنْيَانُهُمُ: binaları | الَّذِي: | بَنَوْا: inşa ettikleri | رِيبَةً: bir kuşku olmaktan | فِي: | قُلُوبِهِمْ: yüreklerinde | إِلَّا: dışında | أَنْ: | تَقَطَّعَ: parçalanması | قُلُوبُهُمْ: kalbleri | وَاللَّهُ: Allah | عَلِيمٌ: bilendir | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | (9:110)
|إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | اشْتَرَىٰ: satın almıştır | مِنَ: -den | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minler- | أَنْفُسَهُمْ: canlarını | وَأَمْوَالَهُمْ: ve mallarını | بِأَنَّ: | لَهُمُ: kendilerinin olmak üzere | الْجَنَّةَ: cennet | يُقَاتِلُونَ: savaşırlar | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | فَيَقْتُلُونَ: öldürürler | وَيُقْتَلُونَ: ve öldürülürler | وَعْدًا: bir sözdür | عَلَيْهِ: üstlendiği | حَقًّا: gerçek | فِي: | التَّوْرَاةِ: Tevrat'ta | وَالْإِنْجِيلِ: ve İncil'de | وَالْقُرْانِ: ve Kur'an'da | وَمَنْ: ve kim | أَوْفَىٰ: daha çok durabilir | بِعَهْدِهِ: sözünde | مِنَ: | اللَّهِ: Allah'tan | فَاسْتَبْشِرُوا: o halde sevinin | بِبَيْعِكُمُ: alışverişinizden | الَّذِي: | بَايَعْتُمْ: yaptığınız | بِهِ: O'nunla | وَذَٰلِكَ: ve işte | هُوَ: o | الْفَوْزُ: başarıdır | الْعَظِيمُ: büyük | (9:111)
|التَّائِبُونَ: tevbe edenler | الْعَابِدُونَ: ibadet edenler | الْحَامِدُونَ: hamdedenler | السَّائِحُونَ: seyahat edenler | الرَّاكِعُونَ: rüku edenler | السَّاجِدُونَ: secde edenler | الْامِرُونَ: emredip | بِالْمَعْرُوفِ: iyiliği | وَالنَّاهُونَ: ve men'edenler | عَنِ: -ten | الْمُنْكَرِ: kötülük- | وَالْحَافِظُونَ: ve koruyanlar | لِحُدُودِ: sınırlarını | اللَّهِ: Allah'ın | وَبَشِّرِ: ve müjdele | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minleri | (9:112)
|مَا: | كَانَ: yoktur | لِلنَّبِيِّ: peygamber için | وَالَّذِينَ: ve kimseler için | امَنُوا: inanan(lar) | أَنْ: | يَسْتَغْفِرُوا: mağfiret dilemek | لِلْمُشْرِكِينَ: ortak koşanlar için | وَلَوْ: ve şayet | كَانُوا: olsalar | أُولِي: akraba bile | قُرْبَىٰ: | مِنْ: | بَعْدِ: sonra | مَا: | تَبَيَّنَ: belli olduktan | لَهُمْ: onların | أَنَّهُمْ: muhakkak | أَصْحَابُ: halkı oldukları | الْجَحِيمِ: cehennem | (9:113)
|وَمَا: ve | كَانَ: değildir | اسْتِغْفَارُ: mağfiret dilemesi | إِبْرَاهِيمَ: İbrahim'in | لِأَبِيهِ: babası için | إِلَّا: başka bir şey | عَنْ: -den | مَوْعِدَةٍ: bir söz- | وَعَدَهَا: verdiği | إِيَّاهُ: ona | فَلَمَّا: fakat | تَبَيَّنَ: belli olunca | لَهُ: kendisine | أَنَّهُ: onun | عَدُوٌّ: düşmanı olduğu | لِلَّهِ: Allah'a | تَبَرَّأَ: uzak durdu | مِنْهُ: ondan | إِنَّ: gerçekten | إِبْرَاهِيمَ: İbrahim | لَأَوَّاهٌ: çok içli idi | حَلِيمٌ: yumuşak huylu idi | (9:114)
|وَمَا: | كَانَ: değildir | اللَّهُ: Allah | لِيُضِلَّ: onları saptıracak | قَوْمًا: bir kavmi | بَعْدَ: sonra | إِذْ: | هَدَاهُمْ: doğru yola ilettikten | حَتَّىٰ: kadar | يُبَيِّنَ: açıklayıncaya | لَهُمْ: kendilerine | مَا: şeyleri | يَتَّقُونَ: sakınacakları | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | بِكُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyi | عَلِيمٌ: bilendir | (9:115)
|إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | لَهُ: O'nundur | مُلْكُ: mülkü | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | يُحْيِي: yaşatandır | وَيُمِيتُ: ve öldürendir | وَمَا: ve yoktur | لَكُمْ: sizin | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | مِنْ: hiçbir | وَلِيٍّ: dost | وَلَا: ne de | نَصِيرٍ: yardımcınız | (9:116)
|لَقَدْ: andolsun | تَابَ: affetti | اللَّهُ: Allah | عَلَى: | النَّبِيِّ: Peygamberi | وَالْمُهَاجِرِينَ: ve Muhacirleri | وَالْأَنْصَارِ: ve Ensarı | الَّذِينَ: | اتَّبَعُوهُ: ona uyan | فِي: | سَاعَةِ: sa'atinde | الْعُسْرَةِ: güçlük | مِنْ: | بَعْدِ: O zaman | مَا: iken | كَادَ: neredeyse | يَزِيغُ: kaymağa yüz tutmuş | قُلُوبُ: kalbleri | فَرِيقٍ: bir kısmının | مِنْهُمْ: içlerinden | ثُمَّ: yine de | تَابَ: tevbesini kabul etti | عَلَيْهِمْ: onların | إِنَّهُ: çünkü O | بِهِمْ: onlara karşı | رَءُوفٌ: çok şefkatli | رَحِيمٌ: çok merhametlidir | (9:117)
|وَعَلَى: ve | الثَّلَاثَةِ: üçünün (kişinin) | الَّذِينَ: | خُلِّفُوا: geri bırakılan | حَتَّىٰ: hatta | إِذَا: | ضَاقَتْ: dar gelmişti | عَلَيْهِمُ: başlarına | الْأَرْضُ: dünya | بِمَا: rağmen | رَحُبَتْ: genişliğine | وَضَاقَتْ: ve sıkıldıkça sıkılmış | عَلَيْهِمْ: onların | أَنْفُسُهُمْ: canları | وَظَنُّوا: ve anlamışlardı | أَنْ: | لَا: olmadığını | مَلْجَأَ: bir çare | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | إِلَّا: başka | إِلَيْهِ: yine kendisinden | ثُمَّ: sonra | تَابَ: tevbesini kabul buyurdu | عَلَيْهِمْ: onların | لِيَتُوبُوا: tevbe etsinler | إِنَّ: çünkü | اللَّهَ: Allah | هُوَ: O | التَّوَّابُ: tevbeyi çok kabul eden | الرَّحِيمُ: çok esirgeyendir | (9:118)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | اتَّقُوا: korkun | اللَّهَ: Allah'tan | وَكُونُوا: ve olun | مَعَ: beraber | الصَّادِقِينَ: doğrularla | (9:119)
|مَا: | كَانَ: onlara yakışmaz | لِأَهْلِ: halkının | الْمَدِينَةِ: Medine | وَمَنْ: ve kimselerin | حَوْلَهُمْ: onların çevresinden | مِنَ: -dan | الْأَعْرَابِ: bedevi Araplar- | أَنْ: | يَتَخَلَّفُوا: geri kalmaları | عَنْ: -nden | رَسُولِ: Elçisi- | اللَّهِ: Allah'ın | وَلَا: ve | يَرْغَبُوا: kaygısına düşmeleri | بِأَنْفُسِهِمْ: kendi canlarının | عَنْ: | نَفْسِهِ: onun canından önce | ذَٰلِكَ: böyledir | بِأَنَّهُمْ: çünkü | لَا: yoktur ki | يُصِيبُهُمْ: onların çekmeleri | ظَمَأٌ: bir susuzluk | وَلَا: ve yoktur ki | نَصَبٌ: bir yorgunluk | وَلَا: ve yoktur | مَخْمَصَةٌ: yoksunluk | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | وَلَا: ve yoktur ki | يَطَئُونَ: ayak basmaları | مَوْطِئًا: bir yere | يَغِيظُ: öfkelendirecek | الْكُفَّارَ: kâfirleri | وَلَا: ve yoktur ki | يَنَالُونَ: sağlamaları | مِنْ: | عَدُوٍّ: düşman karşısında | نَيْلًا: bir başarı | إِلَّا: mutlaka | كُتِبَ: yazıl(masın) | لَهُمْ: kendileri için | بِهِ: onunla | عَمَلٌ: bir amel | صَالِحٌ: salih | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | لَا: zayi etmez | يُضِيعُ: ecirlerini | أَجْرَ: iyilik edenlerin | الْمُحْسِنِينَ: harcamaları | (9:120)
|وَلَا: ve yoktur ki | يُنْفِقُونَ: sarfettikeri | نَفَقَةً: bir masraf | صَغِيرَةً: küçük | وَلَا: ve | كَبِيرَةً: büyük | وَلَا: ve yoktur ki | يَقْطَعُونَ: bir geçmeleri | وَادِيًا: vadiyi | إِلَّا: mutlaka | كُتِبَ: yazı(lmasın) | لَهُمْ: onların lehine | لِيَجْزِيَهُمُ: onları mükafatlandırması için | اللَّهُ: Allah'ın | أَحْسَنَ: en güzeliyle | مَا: şeylerin | كَانُوا: oldukları | يَعْمَلُونَ: yapıyorlar | (9:121)
|وَمَا: ve değillerdi | كَانَ: | الْمُؤْمِنُونَ: inananlar | لِيَنْفِرُوا: sefere çıkacak | كَافَّةً: hepsi toptan | فَلَوْلَا: gerekmez mi? | نَفَرَ: geri kalmaları | مِنْ: | كُلِّ: her | فِرْقَةٍ: kabileden | مِنْهُمْ: içlerinden | طَائِفَةٌ: bir cemaatin | لِيَتَفَقَّهُوا: iyice öğrenmek için | فِي: | الدِّينِ: dini | وَلِيُنْذِرُوا: ve uyarmaları için | قَوْمَهُمْ: kavimlerine | إِذَا: zaman | رَجَعُوا: dönüp geldikleri | إِلَيْهِمْ: onlara | لَعَلَّهُمْ: belki | يَحْذَرُونَ: sakınırlar diye | (9:122)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | قَاتِلُوا: savaşın | الَّذِينَ: kimselerle | يَلُونَكُمْ: yakınınızda bulunan | مِنَ: -den | الْكُفَّارِ: kafirler- | وَلْيَجِدُوا: ve bulsunlar | فِيكُمْ: sizde | غِلْظَةً: bir katılık | وَاعْلَمُوا: ve bilin ki | أَنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | مَعَ: beraberdir | الْمُتَّقِينَ: korunanlarla | (9:123)
|وَإِذَا: ve ne zaman | مَا: | أُنْزِلَتْ: indirilse | سُورَةٌ: bir sure | فَمِنْهُمْ: onlardan | مَنْ: kimi | يَقُولُ: der | أَيُّكُمْ: hanginizin | زَادَتْهُ: artırdı | هَٰذِهِ: bu | إِيمَانًا: imanını | فَأَمَّا: fakat | الَّذِينَ: kimselerin | امَنُوا: inanan(lar) | فَزَادَتْهُمْ: artırır | إِيمَانًا: imanını | وَهُمْ: ve onlar | يَسْتَبْشِرُونَ: sevinirler | (9:124)
|وَأَمَّا: fakat gelince | الَّذِينَ: kimselere | فِي: | قُلُوبِهِمْ: yüreklerinde | مَرَضٌ: hastalık olan(lara) | فَزَادَتْهُمْ: katmıştır onların | رِجْسًا: pislik | إِلَىٰ: | رِجْسِهِمْ: pisliklerine | وَمَاتُوا: ve ölürler | وَهُمْ: onlar | كَافِرُونَ: kafirler olarak | (9:125)
|أَوَلَا: | يَرَوْنَ: görmüyorlar mı? | أَنَّهُمْ: kendilerinin | يُفْتَنُونَ: sınandıklarını | فِي: | كُلِّ: her | عَامٍ: yıl | مَرَّةً: bir kez | أَوْ: veya | مَرَّتَيْنِ: iki kez | ثُمَّ: yine de | لَا: | يَتُوبُونَ: tevbe etmiyor | وَلَا: ve | هُمْ: onlar | يَذَّكَّرُونَ: öğüt almıyorlar | (9:126)
|وَإِذَا: ve ne zaman ki | مَا: | أُنْزِلَتْ: indirildi | سُورَةٌ: bir sure | نَظَرَ: bakarlar | بَعْضُهُمْ: kimisi | إِلَىٰ: | بَعْضٍ: diğerine | هَلْ: mu? | يَرَاكُمْ: sizi görüyor | مِنْ: | أَحَدٍ: birisi | ثُمَّ: sonra | انْصَرَفُوا: sıvışırlar | صَرَفَ: çevirmiştir | اللَّهُ: Allah | قُلُوبَهُمْ: onların kalblerini | بِأَنَّهُمْ: oldukları için | قَوْمٌ: bir topluluk | لَا: | يَفْقَهُونَ: anlamaz | (9:127)
|لَقَدْ: andolsun | جَاءَكُمْ: size gelmiştir | رَسُولٌ: bir Elçi | مِنْ: | أَنْفُسِكُمْ: içinizden | عَزِيزٌ: ağır gelen | عَلَيْهِ: ona | مَا: | عَنِتُّمْ: sıkıntıya uğramanız | حَرِيصٌ: düşkün | عَلَيْكُمْ: size | بِالْمُؤْمِنِينَ: mü'minlere | رَءُوفٌ: şefkatli | رَحِيمٌ: merhametlidir | (9:128)
|فَإِنْ: eğer | تَوَلَّوْا: yüz çevirirlerse | فَقُلْ: de ki | حَسْبِيَ: bana yeter | اللَّهُ: Allah | لَا: yoktur | إِلَٰهَ: tanrı | إِلَّا: başka | هُوَ: O'ndan | عَلَيْهِ: O'na | تَوَكَّلْتُ: dayandım | وَهُوَ: ve O | رَبُّ: rabbidir | الْعَرْشِ: Arş'ın | الْعَظِيمِ: büyük | (9:129)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}