» 9 / Tevbe  93:

Kuran Sırası: 9
İniş Sırası: 113
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129

 » 9 / Tevbe  Suresi: 93
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. إِنَّمَا (ÎNME) = innemā : ancak
2. السَّبِيلُ (ELSBYL) = s-sebīlu : (kınanmasına) yol vardır
3. عَلَى (AL) = ǎlā :
4. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimselerin
5. يَسْتَأْذِنُونَكَ (YSTÊZ̃NVNK) = yeste'ƶinūneke : senden izin isteyen
6. وَهُمْ (VHM) = vehum : onlar
7. أَغْنِيَاءُ (ÊĞNYEÙ) = eğniyā'u : zengin oldukları halde
8. رَضُوا (RŽVE) = raDū : onlar razı oldular
9. بِأَنْ (BÊN) = bien :
10. يَكُونُوا (YKVNVE) = yekūnū : olmağa
11. مَعَ (MA) = meǎ : beraber
12. الْخَوَالِفِ (ELḢVELF) = l-ḣavālifi : geri kalan kadınlarla
13. وَطَبَعَ (VŦBA) = ve Tabeǎ : ve mühürledi
14. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
15. عَلَىٰ (AL) = ǎlā : üzerini
16. قُلُوبِهِمْ (GLVBHM) = ḳulūbihim : onların kalbleri
17. فَهُمْ (FHM) = fehum : artık onlar
18. لَا (LE) = lā :
19. يَعْلَمُونَ (YALMVN) = yeǎ'lemūne : bilmezler
ancak | (kınanmasına) yol vardır | | kimselerin | senden izin isteyen | onlar | zengin oldukları halde | onlar razı oldular | | olmağa | beraber | geri kalan kadınlarla | ve mühürledi | Allah | üzerini | onların kalbleri | artık onlar | | bilmezler |

[] [SBL] [] [] [EZ̃N] [] [ĞNY] [RŽV] [] [KVN] [] [ḢLF] [ŦBA] [] [] [GLB] [] [] [ALM]
ÎNME ELSBYL AL ELZ̃YN YSTÊZ̃NVNK VHM ÊĞNYEÙ RŽVE BÊN YKVNVE MA ELḢVELF VŦBA ELLH AL GLVBHM FHM LE YALMVN

innemā s-sebīlu ǎlā elleƶīne yeste'ƶinūneke vehum eğniyā'u raDū bien yekūnū meǎ l-ḣavālifi ve Tabeǎ llahu ǎlā ḳulūbihim fehum yeǎ'lemūne
إنما السبيل على الذين يستأذنونك وهم أغنياء رضوا بأن يكونوا مع الخوالف وطبع الله على قلوبهم فهم لا يعلمون

 » 9 / Tevbe  Suresi: 93
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
إنما | ÎNME innemā ancak Only
السبيل س ب ل | SBL ELSBYL s-sebīlu (kınanmasına) yol vardır the way (blame)
على | AL ǎlā (is) on
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerin those who
يستأذنونك ا ذ ن | EZ̃N YSTÊZ̃NVNK yeste'ƶinūneke senden izin isteyen ask your permission
وهم | VHM vehum onlar while they
أغنياء غ ن ي | ĞNY ÊĞNYEÙ eğniyā'u zengin oldukları halde (are) rich.
رضوا ر ض و | RŽV RŽVE raDū onlar razı oldular They (are) satisfied
بأن | BÊN bien to
يكونوا ك و ن | KVN YKVNVE yekūnū olmağa be
مع | MA meǎ beraber with
الخوالف خ ل ف | ḢLF ELḢVELF l-ḣavālifi geri kalan kadınlarla those who stay behind,
وطبع ط ب ع | ŦBA VŦBA ve Tabeǎ ve mühürledi and Allah sealed
الله | ELLH llahu Allah and Allah sealed
على | AL ǎlā üzerini [on]
قلوبهم ق ل ب | GLB GLVBHM ḳulūbihim onların kalbleri their hearts,
فهم | FHM fehum artık onlar so they
لا | LE (do) not
يعلمون ع ل م | ALM YALMVN yeǎ'lemūne bilmezler know.

9:93 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ancak | (kınanmasına) yol vardır | | kimselerin | senden izin isteyen | onlar | zengin oldukları halde | onlar razı oldular | | olmağa | beraber | geri kalan kadınlarla | ve mühürledi | Allah | üzerini | onların kalbleri | artık onlar | | bilmezler |

[] [SBL] [] [] [EZ̃N] [] [ĞNY] [RŽV] [] [KVN] [] [ḢLF] [ŦBA] [] [] [GLB] [] [] [ALM]
ÎNME ELSBYL AL ELZ̃YN YSTÊZ̃NVNK VHM ÊĞNYEÙ RŽVE BÊN YKVNVE MA ELḢVELF VŦBA ELLH AL GLVBHM FHM LE YALMVN

innemā s-sebīlu ǎlā elleƶīne yeste'ƶinūneke vehum eğniyā'u raDū bien yekūnū meǎ l-ḣavālifi ve Tabeǎ llahu ǎlā ḳulūbihim fehum yeǎ'lemūne
إنما السبيل على الذين يستأذنونك وهم أغنياء رضوا بأن يكونوا مع الخوالف وطبع الله على قلوبهم فهم لا يعلمون

[] [س ب ل] [] [] [ا ذ ن] [] [غ ن ي] [ر ض و] [] [ك و ن] [] [خ ل ف] [ط ب ع] [] [] [ق ل ب] [] [] [ع ل م]

 » 9 / Tevbe  Suresi: 93
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
إنما | ÎNME innemā ancak Only
,Nun,Mim,Elif,
,50,40,1,
ACC – accusative particle
PREV – preventive particle
كافة ومكفوفة
السبيل س ب ل | SBL ELSBYL s-sebīlu (kınanmasına) yol vardır the way (blame)
Elif,Lam,Sin,Be,Ye,Lam,
1,30,60,2,10,30,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
على | AL ǎlā (is) on
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerin those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
يستأذنونك ا ذ ن | EZ̃N YSTÊZ̃NVNK yeste'ƶinūneke senden izin isteyen ask your permission
Ye,Sin,Te,,Zel,Nun,Vav,Nun,Kef,
10,60,400,,700,50,6,50,20,
V – 3rd person masculine plural (form X) imperfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
وهم | VHM vehum onlar while they
Vav,He,Mim,
6,5,40,
CIRC – prefixed circumstantial particle
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
الواو حالية
ضمير منفصل
أغنياء غ ن ي | ĞNY ÊĞNYEÙ eğniyā'u zengin oldukları halde (are) rich.
,Ğayn,Nun,Ye,Elif,,
,1000,50,10,1,,
N – nominative masculine plural noun
اسم مرفوع
رضوا ر ض و | RŽV RŽVE raDū onlar razı oldular They (are) satisfied
Re,Dad,Vav,Elif,
200,800,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بأن | BÊN bien to
Be,,Nun,
2,,50,
P – prefixed preposition bi
SUB – subordinating conjunction
جار ومجرور
يكونوا ك و ن | KVN YKVNVE yekūnū olmağa be
Ye,Kef,Vav,Nun,Vav,Elif,
10,20,6,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb, subjunctive mood
PRON – subject pronoun
فعل مضارع منصوب والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «يكون»
مع | MA meǎ beraber with
Mim,Ayn,
40,70,
LOC – accusative location adverb
ظرف مكان منصوب
الخوالف خ ل ف | ḢLF ELḢVELF l-ḣavālifi geri kalan kadınlarla those who stay behind,
Elif,Lam,Hı,Vav,Elif,Lam,Fe,
1,30,600,6,1,30,80,
N – genitive masculine plural noun
اسم مجرور
وطبع ط ب ع | ŦBA VŦBA ve Tabeǎ ve mühürledi and Allah sealed
Vav,Tı,Be,Ayn,
6,9,2,70,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
الله | ELLH llahu Allah and Allah sealed
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
على | AL ǎlā üzerini [on]
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
قلوبهم ق ل ب | GLB GLVBHM ḳulūbihim onların kalbleri their hearts,
Gaf,Lam,Vav,Be,He,Mim,
100,30,6,2,5,40,
"N – genitive feminine plural noun → Heart
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun"
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فهم | FHM fehum artık onlar so they
Fe,He,Mim,
80,5,40,
REM – prefixed resumption particle
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
الفاء استئنافية
ضمير منفصل
لا | LE (do) not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يعلمون ع ل م | ALM YALMVN yeǎ'lemūne bilmezler know.
Ye,Ayn,Lam,Mim,Vav,Nun,
10,70,30,40,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |إِنَّمَا: ancak | السَّبِيلُ: (kınanmasına) yol vardır | عَلَى: | الَّذِينَ: kimselerin | يَسْتَأْذِنُونَكَ: senden izin isteyen | وَهُمْ: onlar | أَغْنِيَاءُ: zengin oldukları halde | رَضُوا: onlar razı oldular | بِأَنْ: | يَكُونُوا: olmağa | مَعَ: beraber | الْخَوَالِفِ: geri kalan kadınlarla | وَطَبَعَ: ve mühürledi | اللَّهُ: Allah | عَلَىٰ: üzerini | قُلُوبِهِمْ: onların kalbleri | فَهُمْ: artık onlar | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler |
Kırık Meal (Harekesiz) : |إنما ÎNME ancak | السبيل ELSBYL (kınanmasına) yol vardır | على AL | الذين ELZ̃YN kimselerin | يستأذنونك YSTÊZ̃NWNK senden izin isteyen | وهم WHM onlar | أغنياء ÊĞNYEÙ zengin oldukları halde | رضوا RŽWE onlar razı oldular | بأن BÊN | يكونوا YKWNWE olmağa | مع MA beraber | الخوالف ELḢWELF geri kalan kadınlarla | وطبع WŦBA ve mühürledi | الله ELLH Allah | على AL üzerini | قلوبهم GLWBHM onların kalbleri | فهم FHM artık onlar | لا LE | يعلمون YALMWN bilmezler |
Kırık Meal (Okunuş) : |innemā: ancak | s-sebīlu: (kınanmasına) yol vardır | ǎlā: | elleƶīne: kimselerin | yeste'ƶinūneke: senden izin isteyen | vehum: onlar | eğniyā'u: zengin oldukları halde | raDū: onlar razı oldular | bien: | yekūnū: olmağa | meǎ: beraber | l-ḣavālifi: geri kalan kadınlarla | ve Tabeǎ: ve mühürledi | llahu: Allah | ǎlā: üzerini | ḳulūbihim: onların kalbleri | fehum: artık onlar | : | yeǎ'lemūne: bilmezler |
Kırık Meal (Transcript) : |ÎNME: ancak | ELSBYL: (kınanmasına) yol vardır | AL: | ELZ̃YN: kimselerin | YSTÊZ̃NVNK: senden izin isteyen | VHM: onlar | ÊĞNYEÙ: zengin oldukları halde | RŽVE: onlar razı oldular | BÊN: | YKVNVE: olmağa | MA: beraber | ELḢVELF: geri kalan kadınlarla | VŦBA: ve mühürledi | ELLH: Allah | AL: üzerini | GLVBHM: onların kalbleri | FHM: artık onlar | LE: | YALMVN: bilmezler |
Abdulbaki Gölpınarlı : Suçlu sayılanlar, ancak zengin oldukları halde gelip senden izin isteyenlerdir. Onlar, geri kalanlarla kalmaya râzı olmuşlardır ve Allah, kalplerini mühürlemiştir, fakat anlamaz onlar.
Adem Uğur : Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir. Çünkü onlar geri kalan kadınlarla beraber olmaya râzı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi, artık onlar (neyin doğru olduğunu) bilmezler.
Ahmed Hulusi : Ancak şunlar sorumlu tutulabilirler: Zengin oldukları hâlde (seninle cihada çıkmamak için) izin isterler. . . Onlar savaşa katılmayıp; geride kalan kadınlar, çocuklar, âcizler ile beraber olmaya razı oldular. . . Allâh da kalplerini mühürledi (şuurları kilitlendi). . . Artık onlar (hakikati) bilmezler.
Ahmet Tekin : Sorumluluk, ancak zengin oldukları halde, senden izin isteyenleredir. Onlar, savaşa giden orduya katılmayan, dışlanmış aşağılık bozguncularla birlikte kalmaya razı oldular. Allah da onların kalplerini, kafalarını anlayışsız hale getirdi.. Artık onlar doğruyu da, menfaatlerini de bilemezler.
Ahmet Varol : Ancak zengin oldukları halde senden izin isteyen ve geride kalanlarla birlikte olmaya razı olanların aleyhlerine yol vardır. Allah onların kalplerini mühürlemiştir; artık onlar anlamazlar.
Ali Bulaç : Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler.
Ali Fikri Yavuz : Muahazeye yol, ancak o kimseleredir ki, zengin oldukları halde, savaştan geri kalmak için senden izin isterler. Bunlar, kadınlarla beraber olmağa razı oldular. Allah da kalblerini mühürledi. Artık başlarına gelecek felâketi bilmezler.
Bekir Sadak : Sorumluluk ancak, zengin olduklari halde senden izin isteyen, geride kalan kadinlarla bulunmaya razi olanlara ve Allah kalblerini muhurlemis oldugu icin bilmeyenleredir.
Celal Yıldırım : Kınama ve ayıplamaya yol, ancak zengin oldukları halde senden izin isteyip geriye kalanlar (kadınlarca beraber olmaya razı olanlardır. Allah da bunların kalblerini mühürledi ; artık (sonun ne olacağını) bilmezler.
Diyanet İşleri : Sorumluluk ancak, zengin oldukları hâlde senden izin isteyenleredir. Bunlar, geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular. Allah da kalplerini mühürledi. Artık onlar bilmezler.
Diyanet İşleri (eski) : Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyen, geride kalan kadınlarla bulunmaya razı olanlara ve Allah kalblerini mühürlemiş olduğu için bilmeyenleredir.
Diyanet Vakfi : Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir. Çünkü onlar geri kalan kadınlarla beraber olmaya râzı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi, artık onlar (neyin doğru olduğunu) bilmezler.
Edip Yüksel : Yalnız, zengin oldukları halde senden izin isteyenler kınanabilir. Geride kalanlarla birlikte olmayı istediler, ALLAH da kalplerini damgaladı. Bunun için bilmezler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Kınamaya yol, ancak zengin oldukları halde geri kalmak için senden izin isteyenleredir. Bunlar geri kalanlarla beraber olmayı tercih ettiler. Allah da kalblerini mühürledi. Onlar, artık başlarına geleceği bilmezler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Asıl cezalandırma yolu zengin oldukları halde kalmak için senden izin isteyenleredir. Onlar, geride kalan kadınlarla beraber olmayı tercih ettiler. Allah da kalplerini mühürledi; artık başlarına geleceği bilmezler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Muahazeye yol ancak o kimseleredir ki zengin oldukları halde kalmak için senden izin isterler, bunlar kadınlarla beraber olmağa razı oldular, Allah da kalplerini tabetti, de artık başlarına geleceği bilmezler
Fizilal-il Kuran : Ancak zengin oldukları halde savaşa katılmamak üzere senden izin isteyenler, böylece savaşma gücünden yoksun olanlarla birlikte evlerinde oturmayı içlerine sindirenler kınanabilir suçlanabilirler. Allah onların kalplerini mühürlediği için neyin yararlı olduğunu bilmezler.
Gültekin Onan : Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birtikte olmayı seçerler. Tanrı, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar bilmezler.
Hakkı Yılmaz : Yol, ancak zengin oldukları hâlde senden izin isteyen o kimselerin aleyhinedir. Bunlar, geride kalanlarla birlikte olmaya razı oldular. Allah da onların kalpleri üzerine damga/mühür bastı. Bundan dolayı onlar bilmezler.
Hasan Basri Çantay : (Muâhazeye) yol ancak o kimselerdir ki zengin oldukları halde (yurdlarında kalmak için) senden izin isterler. Bunlar geri kalanlarla beraber olmıya rızaa gösterdiler. Allah da kalblerini mühürledi. Artık onlar (âkıbetlerindeki acılığı) bilmezler.
Hayrat Neşriyat : (Aleyhlerine) yol, ancak kendileri zengin kimseler oldukları hâlde (sırf cihâda gitmemek için) senden izin isteyenleredir. (Onlar) geride kalan (kadın)larla berâber olmaya râzı oldular; Allah da (isyanlarındaki inadları sebebiyle) onların kalblerini mühürledi; artık onlar (hakkı) bilmezler.
İbni Kesir : Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyen, geride kalan kadınlarla bulunmaya razı olanlara ve Allah kalblerini mühürlemiş olduğu için bilmeyenleredir.
İskender Evrenosoğlu : Fakat zengin oldukları halde senden izin isteyip, geride kalanlarla beraber olmaya razı olan kimselere yol (günaha vesile) vardır. Ve Allah, onların kalplerinin üzerini tabetti (mühürledi). Artık onlar bilemezler.
Muhammed Esed : Yalnızca, (savaşa katılmak için) her bakımdan müsait ve varlıklı oldukları halde senden (katılmamak yönünde) izin isteyenler haklı olarak kınanıp sorumlu tutulabilir. Böyleleri evde kalanlarla birlikte oturmayı yeğlediler; Allah da bu yüzden onların kalplerini mühürledi; öyle ki, artık (ne yaptıklarını) bilmiyorlar.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ancak muaheze yolu o kimseler üzerinedir ki, onlar zengin kimseler oldukları halde senden izin isterler, geriye kalanlar ile beraber olmaya razı olmuş bulunurlar. Allah Teâlâ da onların kalpleri üzerini mühürlemiştir. Artık onlar bilmezler.
Ömer Öngüt : Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir. Çünkü onlar geride kalan kadınlarla beraber olmaya râzı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi. Artık onlar bilmezler.
Şaban Piriş : Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyen, geride kalanlarla beraber bulunmaya razı olanlara ve Allah, kalplerini mühürlemiş olduğu için anlamayanlaradır.
Suat Yıldırım : Ayıplamak gerekirse, zengin ve imkânlı olmalarına rağmen savaşa katılmamak için bahaneler ileri sürenler ayıplanmalıdır. İşte onlar geride kalan güçsüz kadınlarla beraber kalmaya razı oldular. Allah da onların kalblerini mühürledi. Artık onlar işlerin gerçek mahiyetini bilemezler.
Süleyman Ateş : Ancak şu kimselerin kınanmasına yol vardır ki, zengin oldukları halde (geri kalmak için) senden izin isterler. Geri kalan kadınlarla beraber olmağa râzı oldular. Allâh da onların kalblerini mühürledi; artık onlar bilmezler.
Tefhim-ul Kuran : Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler.
Ümit Şimşek : Kınanacak olanlar, zengin oldukları halde senden izin isteyenlerdir. Onlar, geride kalanlarla beraber bulunmaktan hoşnut olmuşlardır. Onun için de Allah onların kalplerini mühürlemiştir; artık birşey bilemezler.
Yaşar Nuri Öztürk : Ancak şu kimseler aleyhine yol vardır: Zengin oldukları halde senden izin isterler. Arkada kalan kadınlarla beraber oturmaya razı olmuştur bunlar. Ve Allah, kalplerine mühür basmıştır, artık bilemezler.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}