» 5 / Mâide  48:

Kuran Sırası: 5
İniş Sırası: 112
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120

 » 5 / Mâide  Suresi: 48
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَأَنْزَلْنَا (VÊNZLNE) = ve enzelnā : ve indirdik
2. إِلَيْكَ (ÎLYK) = ileyke : sana
3. الْكِتَابَ (ELKTEB) = l-kitābe : Kitabı
4. بِالْحَقِّ (BELḪG) = bil-Haḳḳi : gerçekle
5. مُصَدِّقًا (MṦD̃GE) = muSaddiḳan : doğrulayıcı
6. لِمَا (LME) = limā : bulunan
7. بَيْنَ (BYN) = beyne :
8. يَدَيْهِ (YD̃YH) = yedeyhi : ellerinde
9. مِنَ (MN) = mine :
10. الْكِتَابِ (ELKTEB) = l-kitābi : Kitabı
11. وَمُهَيْمِنًا (VMHYMNE) = ve muheyminen : ve kollayıp koruyucu olarak
12. عَلَيْهِ (ALYH) = ǎleyhi : onu
13. فَاحْكُمْ (FEḪKM) = feHkum : artık hükmet
14. بَيْنَهُمْ (BYNHM) = beynehum : onların aralarında
15. بِمَا (BME) = bimā : ile
16. أَنْزَلَ (ÊNZL) = enzele : indirdiği
17. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah'ın
18. وَلَا (VLE) = ve lā :
19. تَتَّبِعْ (TTBA) = tettebiǎ' : ve uyma
20. أَهْوَاءَهُمْ (ÊHVEÙHM) = ehvā'ehum : onların keyiflerine
21. عَمَّا (AME) = ǎmmā :
22. جَاءَكَ (CEÙK) = cā'eke : sana gelen
23. مِنَ (MN) = mine :
24. الْحَقِّ (ELḪG) = l-Haḳḳi : gerçek(ten ayrılıp)
25. لِكُلٍّ (LKL) = likullin : her biriniz için
26. جَعَلْنَا (CALNE) = ceǎlnā : belirledik
27. مِنْكُمْ (MNKM) = minkum : sizden
28. شِرْعَةً (ŞRAT) = şir'ǎten : bir şeri'at
29. وَمِنْهَاجًا (VMNHECE) = ve minhācen : ve bir yol
30. وَلَوْ (VLV) = velev : ve eğer
31. شَاءَ (ŞEÙ) = şā'e : isteseydi
32. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
33. لَجَعَلَكُمْ (LCALKM) = leceǎlekum : hepinizi yapardı
34. أُمَّةً (ÊMT) = ummeten : ümmet
35. وَاحِدَةً (VEḪD̃T) = vāHideten : bir tek
36. وَلَٰكِنْ (VLKN) = velākin : fakat
37. لِيَبْلُوَكُمْ (LYBLVKM) = liyebluvekum : sizi sınamak istedi
38. فِي (FY) = fī :
39. مَا (ME) = mā : ile
40. اتَاكُمْ ( ËTEKM) = ātākum : size verdiği
41. فَاسْتَبِقُوا (FESTBGVE) = festebiḳū : öyleyse koşun
42. الْخَيْرَاتِ (ELḢYRET) = l-ḣayrāti : hayır işlerine
43. إِلَى (ÎL) = ilā :
44. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'adır
45. مَرْجِعُكُمْ (MRCAKM) = merciǔkum : dönüşü
46. جَمِيعًا (CMYAE) = cemīǎn : hepinizin
47. فَيُنَبِّئُكُمْ (FYNBÙKM) = feyunebbiukum : O size haber verecektir
48. بِمَا (BME) = bimā : şeyleri
49. كُنْتُمْ (KNTM) = kuntum : olduğunuz
50. فِيهِ (FYH) = fīhi : onda
51. تَخْتَلِفُونَ (TḢTLFVN) = teḣtelifūne : ayrılığa düşmüş
ve indirdik | sana | Kitabı | gerçekle | doğrulayıcı | bulunan | | ellerinde | | Kitabı | ve kollayıp koruyucu olarak | onu | artık hükmet | onların aralarında | ile | indirdiği | Allah'ın | | ve uyma | onların keyiflerine | | sana gelen | | gerçek(ten ayrılıp) | her biriniz için | belirledik | sizden | bir şeri'at | ve bir yol | ve eğer | isteseydi | Allah | hepinizi yapardı | ümmet | bir tek | fakat | sizi sınamak istedi | | ile | size verdiği | öyleyse koşun | hayır işlerine | | Allah'adır | dönüşü | hepinizin | O size haber verecektir | şeyleri | olduğunuz | onda | ayrılığa düşmüş |

[NZL] [] [KTB] [ḪGG] [ṦD̃G] [] [BYN] [YD̃Y] [] [KTB] [HMN] [] [ḪKM] [BYN] [] [NZL] [] [] [TBA] [HVY] [] [CYE] [] [ḪGG] [KLL] [CAL] [] [ŞRA] [NHC] [] [ŞYE] [] [CAL] [EMM] [VḪD̃] [] [BLV] [] [] [ETY] [SBG] [ḢYR] [] [] [RCA] [CMA] [NBE] [] [KVN] [] [ḢLF]
VÊNZLNE ÎLYK ELKTEB BELḪG MṦD̃GE LME BYN YD̃YH MN ELKTEB VMHYMNE ALYH FEḪKM BYNHM BME ÊNZL ELLH VLE TTBA ÊHVEÙHM AME CEÙK MN ELḪG LKL CALNE MNKM ŞRAT VMNHECE VLV ŞEÙ ELLH LCALKM ÊMT VEḪD̃T VLKN LYBLVKM FY ME ËTEKM FESTBGVE ELḢYRET ÎL ELLH MRCAKM CMYAE FYNBÙKM BME KNTM FYH TḢTLFVN

ve enzelnā ileyke l-kitābe bil-Haḳḳi muSaddiḳan limā beyne yedeyhi mine l-kitābi ve muheyminen ǎleyhi feHkum beynehum bimā enzele llahu ve lā tettebiǎ' ehvā'ehum ǎmmā cā'eke mine l-Haḳḳi likullin ceǎlnā minkum şir'ǎten ve minhācen velev şā'e llahu leceǎlekum ummeten vāHideten velākin liyebluvekum ātākum festebiḳū l-ḣayrāti ilā llahi merciǔkum cemīǎn feyunebbiukum bimā kuntum fīhi teḣtelifūne
وأنزلنا إليك الكتاب بالحق مصدقا لما بين يديه من الكتاب ومهيمنا عليه فاحكم بينهم بما أنزل الله ولا تتبع أهواءهم عما جاءك من الحق لكل جعلنا منكم شرعة ومنهاجا ولو شاء الله لجعلكم أمة واحدة ولكن ليبلوكم في ما آتاكم فاستبقوا الخيرات إلى الله مرجعكم جميعا فينبئكم بما كنتم فيه تختلفون

 » 5 / Mâide  Suresi: 48
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وأنزلنا ن ز ل | NZL VÊNZLNE ve enzelnā ve indirdik And We revealed
إليك | ÎLYK ileyke sana to you
الكتاب ك ت ب | KTB ELKTEB l-kitābe Kitabı the Book
بالحق ح ق ق | ḪGG BELḪG bil-Haḳḳi gerçekle in [the] truth,
مصدقا ص د ق | ṦD̃G MṦD̃GE muSaddiḳan doğrulayıcı confirming
لما | LME limā bulunan what
بين ب ي ن | BYN BYN beyne (was) before
يديه ي د ي | YD̃Y YD̃YH yedeyhi ellerinde his hands
من | MN mine of
الكتاب ك ت ب | KTB ELKTEB l-kitābi Kitabı the Book
ومهيمنا ه م ن | HMN VMHYMNE ve muheyminen ve kollayıp koruyucu olarak and a guardian
عليه | ALYH ǎleyhi onu over it.
فاحكم ح ك م | ḪKM FEḪKM feHkum artık hükmet So judge
بينهم ب ي ن | BYN BYNHM beynehum onların aralarında between them
بما | BME bimā ile by what
أنزل ن ز ل | NZL ÊNZL enzele indirdiği has revealed
الله | ELLH llahu Allah'ın Allah
ولا | VLE ve lā and (do) not
تتبع ت ب ع | TBA TTBA tettebiǎ' ve uyma follow
أهواءهم ه و ي | HVY ÊHVEÙHM ehvā'ehum onların keyiflerine their vain desires
عما | AME ǎmmā when
جاءك ج ي ا | CYE CEÙK cā'eke sana gelen has come to you
من | MN mine of
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳi gerçek(ten ayrılıp) the truth.
لكل ك ل ل | KLL LKL likullin her biriniz için For each
جعلنا ج ع ل | CAL CALNE ceǎlnā belirledik We have made
منكم | MNKM minkum sizden for you
شرعة ش ر ع | ŞRA ŞRAT şir'ǎten bir şeri'at a law
ومنهاجا ن ه ج | NHC VMNHECE ve minhācen ve bir yol and a clear way.
ولو | VLV velev ve eğer And if
شاء ش ي ا | ŞYE ŞEÙ şā'e isteseydi (had) willed
الله | ELLH llahu Allah Allah
لجعلكم ج ع ل | CAL LCALKM leceǎlekum hepinizi yapardı He (would have) made you
أمة ا م م | EMM ÊMT ummeten ümmet a community,
واحدة و ح د | VḪD̃ VEḪD̃T vāHideten bir tek one,
ولكن | VLKN velākin fakat [and] but
ليبلوكم ب ل و | BLV LYBLVKM liyebluvekum sizi sınamak istedi to test you
في | FY in
ما | ME ile what
آتاكم ا ت ي | ETY ËTEKM ātākum size verdiği He (has) given you,
فاستبقوا س ب ق | SBG FESTBGVE festebiḳū öyleyse koşun so race
الخيرات خ ي ر | ḢYR ELḢYRET l-ḣayrāti hayır işlerine (to) the good.
إلى | ÎL ilā To
الله | ELLH llahi Allah'adır Allah
مرجعكم ر ج ع | RCA MRCAKM merciǔkum dönüşü you will return,
جميعا ج م ع | CMA CMYAE cemīǎn hepinizin all,
فينبئكم ن ب ا | NBE FYNBÙKM feyunebbiukum O size haber verecektir then He will inform you
بما | BME bimā şeyleri of what
كنتم ك و ن | KVN KNTM kuntum olduğunuz you were
فيه | FYH fīhi onda concerning it
تختلفون خ ل ف | ḢLF TḢTLFVN teḣtelifūne ayrılığa düşmüş differing.

5:48 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve indirdik | sana | Kitabı | gerçekle | doğrulayıcı | bulunan | | ellerinde | | Kitabı | ve kollayıp koruyucu olarak | onu | artık hükmet | onların aralarında | ile | indirdiği | Allah'ın | | ve uyma | onların keyiflerine | | sana gelen | | gerçek(ten ayrılıp) | her biriniz için | belirledik | sizden | bir şeri'at | ve bir yol | ve eğer | isteseydi | Allah | hepinizi yapardı | ümmet | bir tek | fakat | sizi sınamak istedi | | ile | size verdiği | öyleyse koşun | hayır işlerine | | Allah'adır | dönüşü | hepinizin | O size haber verecektir | şeyleri | olduğunuz | onda | ayrılığa düşmüş |

[NZL] [] [KTB] [ḪGG] [ṦD̃G] [] [BYN] [YD̃Y] [] [KTB] [HMN] [] [ḪKM] [BYN] [] [NZL] [] [] [TBA] [HVY] [] [CYE] [] [ḪGG] [KLL] [CAL] [] [ŞRA] [NHC] [] [ŞYE] [] [CAL] [EMM] [VḪD̃] [] [BLV] [] [] [ETY] [SBG] [ḢYR] [] [] [RCA] [CMA] [NBE] [] [KVN] [] [ḢLF]
VÊNZLNE ÎLYK ELKTEB BELḪG MṦD̃GE LME BYN YD̃YH MN ELKTEB VMHYMNE ALYH FEḪKM BYNHM BME ÊNZL ELLH VLE TTBA ÊHVEÙHM AME CEÙK MN ELḪG LKL CALNE MNKM ŞRAT VMNHECE VLV ŞEÙ ELLH LCALKM ÊMT VEḪD̃T VLKN LYBLVKM FY ME ËTEKM FESTBGVE ELḢYRET ÎL ELLH MRCAKM CMYAE FYNBÙKM BME KNTM FYH TḢTLFVN

ve enzelnā ileyke l-kitābe bil-Haḳḳi muSaddiḳan limā beyne yedeyhi mine l-kitābi ve muheyminen ǎleyhi feHkum beynehum bimā enzele llahu ve lā tettebiǎ' ehvā'ehum ǎmmā cā'eke mine l-Haḳḳi likullin ceǎlnā minkum şir'ǎten ve minhācen velev şā'e llahu leceǎlekum ummeten vāHideten velākin liyebluvekum ātākum festebiḳū l-ḣayrāti ilā llahi merciǔkum cemīǎn feyunebbiukum bimā kuntum fīhi teḣtelifūne
وأنزلنا إليك الكتاب بالحق مصدقا لما بين يديه من الكتاب ومهيمنا عليه فاحكم بينهم بما أنزل الله ولا تتبع أهواءهم عما جاءك من الحق لكل جعلنا منكم شرعة ومنهاجا ولو شاء الله لجعلكم أمة واحدة ولكن ليبلوكم في ما آتاكم فاستبقوا الخيرات إلى الله مرجعكم جميعا فينبئكم بما كنتم فيه تختلفون

[ن ز ل] [] [ك ت ب] [ح ق ق] [ص د ق] [] [ب ي ن] [ي د ي] [] [ك ت ب] [ه م ن] [] [ح ك م] [ب ي ن] [] [ن ز ل] [] [] [ت ب ع] [ه و ي] [] [ج ي ا] [] [ح ق ق] [ك ل ل] [ج ع ل] [] [ش ر ع] [ن ه ج] [] [ش ي ا] [] [ج ع ل] [ا م م] [و ح د] [] [ب ل و] [] [] [ا ت ي] [س ب ق] [خ ي ر] [] [] [ر ج ع] [ج م ع] [ن ب ا] [] [ك و ن] [] [خ ل ف]

 » 5 / Mâide  Suresi: 48
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وأنزلنا ن ز ل | NZL VÊNZLNE ve enzelnā ve indirdik And We revealed
Vav,,Nun,Ze,Lam,Nun,Elif,
6,,50,7,30,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
إليك | ÎLYK ileyke sana to you
,Lam,Ye,Kef,
,30,10,20,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
الكتاب ك ت ب | KTB ELKTEB l-kitābe Kitabı the Book
Elif,Lam,Kef,Te,Elif,Be,
1,30,20,400,1,2,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
بالحق ح ق ق | ḪGG BELḪG bil-Haḳḳi gerçekle in [the] truth,
Be,Elif,Lam,Ha,Gaf,
2,1,30,8,100,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine noun
جار ومجرور
مصدقا ص د ق | ṦD̃G MṦD̃GE muSaddiḳan doğrulayıcı confirming
Mim,Sad,Dal,Gaf,Elif,
40,90,4,100,1,
N – accusative masculine indefinite (form II) active participle
اسم منصوب
لما | LME limā bulunan what
Lam,Mim,Elif,
30,40,1,
P – prefixed preposition lām
REL – relative pronoun
جار ومجرور
بين ب ي ن | BYN BYN beyne (was) before
Be,Ye,Nun,
2,10,50,
LOC – accusative location adverb
ظرف مكان منصوب
يديه ي د ي | YD̃Y YD̃YH yedeyhi ellerinde his hands
Ye,Dal,Ye,He,
10,4,10,5,
N – genitive feminine dual noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم مجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
من | MN mine of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الكتاب ك ت ب | KTB ELKTEB l-kitābi Kitabı the Book
Elif,Lam,Kef,Te,Elif,Be,
1,30,20,400,1,2,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
ومهيمنا ه م ن | HMN VMHYMNE ve muheyminen ve kollayıp koruyucu olarak and a guardian
Vav,Mim,He,Ye,Mim,Nun,Elif,
6,40,5,10,40,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine indefinite (form II) active participle
الواو عاطفة
اسم منصوب
عليه | ALYH ǎleyhi onu over it.
Ayn,Lam,Ye,He,
70,30,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
فاحكم ح ك م | ḪKM FEḪKM feHkum artık hükmet So judge
Fe,Elif,Ha,Kef,Mim,
80,1,8,20,40,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 2nd person masculine singular imperative verb
الفاء عاطفة
فعل أمر
بينهم ب ي ن | BYN BYNHM beynehum onların aralarında between them
Be,Ye,Nun,He,Mim,
2,10,50,5,40,
LOC – accusative location adverb
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
ظرف مكان منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
بما | BME bimā ile by what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
أنزل ن ز ل | NZL ÊNZL enzele indirdiği has revealed
,Nun,Ze,Lam,
,50,7,30,
V – 3rd person masculine singular (form IV) perfect verb
فعل ماض
الله | ELLH llahu Allah'ın Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
ولا | VLE ve lā and (do) not
Vav,Lam,Elif,
6,30,1,
REM – prefixed resumption particle
PRO – prohibition particle
الواو استئنافية
حرف نهي
تتبع ت ب ع | TBA TTBA tettebiǎ' ve uyma follow
Te,Te,Be,Ayn,
400,400,2,70,
V – 2nd person masculine singular (form VIII) imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مجزوم
أهواءهم ه و ي | HVY ÊHVEÙHM ehvā'ehum onların keyiflerine their vain desires
,He,Vav,Elif,,He,Mim,
,5,6,1,,5,40,
N – accusative masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
عما | AME ǎmmā when
Ayn,Mim,Elif,
70,40,1,
P – preposition
REL – relative pronoun
حرف جر
اسم موصول
جاءك ج ي ا | CYE CEÙK cā'eke sana gelen has come to you
Cim,Elif,,Kef,
3,1,,20,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
فعل ماض والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
من | MN mine of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳi gerçek(ten ayrılıp) the truth.
Elif,Lam,Ha,Gaf,
1,30,8,100,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
لكل ك ل ل | KLL LKL likullin her biriniz için For each
Lam,Kef,Lam,
30,20,30,
P – prefixed preposition lām
N – genitive masculine indefinite noun
جار ومجرور
جعلنا ج ع ل | CAL CALNE ceǎlnā belirledik We have made
Cim,Ayn,Lam,Nun,Elif,
3,70,30,50,1,
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
منكم | MNKM minkum sizden for you
Mim,Nun,Kef,Mim,
40,50,20,40,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
شرعة ش ر ع | ŞRA ŞRAT şir'ǎten bir şeri'at a law
Şın,Re,Ayn,Te merbuta,
300,200,70,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
ومنهاجا ن ه ج | NHC VMNHECE ve minhācen ve bir yol and a clear way.
Vav,Mim,Nun,He,Elif,Cim,Elif,
6,40,50,5,1,3,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine indefinite noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
ولو | VLV velev ve eğer And if
Vav,Lam,Vav,
6,30,6,
REM – prefixed resumption particle
COND – conditional particle
الواو استئنافية
حرف شرط
شاء ش ي ا | ŞYE ŞEÙ şā'e isteseydi (had) willed
Şın,Elif,,
300,1,,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
الله | ELLH llahu Allah Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
لجعلكم ج ع ل | CAL LCALKM leceǎlekum hepinizi yapardı He (would have) made you
Lam,Cim,Ayn,Lam,Kef,Mim,
30,3,70,30,20,40,
EMPH – emphatic prefix lām
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
اللام لام التوكيد
فعل ماض والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
أمة ا م م | EMM ÊMT ummeten ümmet a community,
,Mim,Te merbuta,
,40,400,
N – accusative feminine singular indefinite noun
اسم منصوب
واحدة و ح د | VḪD̃ VEḪD̃T vāHideten bir tek one,
Vav,Elif,Ha,Dal,Te merbuta,
6,1,8,4,400,
ADJ – accusative feminine indefinite adjective
صفة منصوبة
ولكن | VLKN velākin fakat [and] but
Vav,Lam,Kef,Nun,
6,30,20,50,
REM – prefixed resumption particle
AMD – amendment particle
الواو استئنافية
حرف استدراك
ليبلوكم ب ل و | BLV LYBLVKM liyebluvekum sizi sınamak istedi to test you
Lam,Ye,Be,Lam,Vav,Kef,Mim,
30,10,2,30,6,20,40,
PRP – prefixed particle of purpose lām
V – 3rd person masculine singular imperfect verb, subjunctive mood
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
اللام لام التعليل
فعل مضارع منصوب والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
ما | ME ile what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
آتاكم ا ت ي | ETY ËTEKM ātākum size verdiği He (has) given you,
,Te,Elif,Kef,Mim,
,400,1,20,40,
V – 3rd person masculine singular (form IV) perfect verb
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل ماض والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فاستبقوا س ب ق | SBG FESTBGVE festebiḳū öyleyse koşun so race
Fe,Elif,Sin,Te,Be,Gaf,Vav,Elif,
80,1,60,400,2,100,6,1,
REM – prefixed resumption particle
V – 2nd person masculine plural (form VIII) imperative verb
PRON – subject pronoun
الفاء استئنافية
فعل أمر والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الخيرات خ ي ر | ḢYR ELḢYRET l-ḣayrāti hayır işlerine (to) the good.
Elif,Lam,Hı,Ye,Re,Elif,Te,
1,30,600,10,200,1,400,
N – accusative feminine plural noun
اسم منصوب
إلى | ÎL ilā To
,Lam,,
,30,,
P – preposition
حرف جر
الله | ELLH llahi Allah'adır Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
مرجعكم ر ج ع | RCA MRCAKM merciǔkum dönüşü you will return,
Mim,Re,Cim,Ayn,Kef,Mim,
40,200,3,70,20,40,
N – nominative masculine noun
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
جميعا ج م ع | CMA CMYAE cemīǎn hepinizin all,
Cim,Mim,Ye,Ayn,Elif,
3,40,10,70,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
فينبئكم ن ب ا | NBE FYNBÙKM feyunebbiukum O size haber verecektir then He will inform you
Fe,Ye,Nun,Be,,Kef,Mim,
80,10,50,2,,20,40,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine singular (form II) imperfect verb
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
الفاء استئنافية
فعل مضارع والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بما | BME bimā şeyleri of what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
كنتم ك و ن | KVN KNTM kuntum olduğunuz you were
Kef,Nun,Te,Mim,
20,50,400,40,
V – 2nd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
فيه | FYH fīhi onda concerning it
Fe,Ye,He,
80,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
تختلفون خ ل ف | ḢLF TḢTLFVN teḣtelifūne ayrılığa düşmüş differing.
Te,Hı,Te,Lam,Fe,Vav,Nun,
400,600,400,30,80,6,50,
V – 2nd person masculine plural (form VIII) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَأَنْزَلْنَا: ve indirdik | إِلَيْكَ: sana | الْكِتَابَ: Kitabı | بِالْحَقِّ: gerçekle | مُصَدِّقًا: doğrulayıcı | لِمَا: bulunan | بَيْنَ: | يَدَيْهِ: ellerinde | مِنَ: | الْكِتَابِ: Kitabı | وَمُهَيْمِنًا: ve kollayıp koruyucu olarak | عَلَيْهِ: onu | فَاحْكُمْ: artık hükmet | بَيْنَهُمْ: onların aralarında | بِمَا: ile | أَنْزَلَ: indirdiği | اللَّهُ: Allah'ın | وَلَا: | تَتَّبِعْ: ve uyma | أَهْوَاءَهُمْ: onların keyiflerine | عَمَّا: | جَاءَكَ: sana gelen | مِنَ: | الْحَقِّ: gerçek(ten ayrılıp) | لِكُلٍّ: her biriniz için | جَعَلْنَا: belirledik | مِنْكُمْ: sizden | شِرْعَةً: bir şeri'at | وَمِنْهَاجًا: ve bir yol | وَلَوْ: ve eğer | شَاءَ: isteseydi | اللَّهُ: Allah | لَجَعَلَكُمْ: hepinizi yapardı | أُمَّةً: ümmet | وَاحِدَةً: bir tek | وَلَٰكِنْ: fakat | لِيَبْلُوَكُمْ: sizi sınamak istedi | فِي: | مَا: ile | اتَاكُمْ: size verdiği | فَاسْتَبِقُوا: öyleyse koşun | الْخَيْرَاتِ: hayır işlerine | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'adır | مَرْجِعُكُمْ: dönüşü | جَمِيعًا: hepinizin | فَيُنَبِّئُكُمْ: O size haber verecektir | بِمَا: şeyleri | كُنْتُمْ: olduğunuz | فِيهِ: onda | تَخْتَلِفُونَ: ayrılığa düşmüş |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وأنزلنا WÊNZLNE ve indirdik | إليك ÎLYK sana | الكتاب ELKTEB Kitabı | بالحق BELḪG gerçekle | مصدقا MṦD̃GE doğrulayıcı | لما LME bulunan | بين BYN | يديه YD̃YH ellerinde | من MN | الكتاب ELKTEB Kitabı | ومهيمنا WMHYMNE ve kollayıp koruyucu olarak | عليه ALYH onu | فاحكم FEḪKM artık hükmet | بينهم BYNHM onların aralarında | بما BME ile | أنزل ÊNZL indirdiği | الله ELLH Allah'ın | ولا WLE | تتبع TTBA ve uyma | أهواءهم ÊHWEÙHM onların keyiflerine | عما AME | جاءك CEÙK sana gelen | من MN | الحق ELḪG gerçek(ten ayrılıp) | لكل LKL her biriniz için | جعلنا CALNE belirledik | منكم MNKM sizden | شرعة ŞRAT bir şeri'at | ومنهاجا WMNHECE ve bir yol | ولو WLW ve eğer | شاء ŞEÙ isteseydi | الله ELLH Allah | لجعلكم LCALKM hepinizi yapardı | أمة ÊMT ümmet | واحدة WEḪD̃T bir tek | ولكن WLKN fakat | ليبلوكم LYBLWKM sizi sınamak istedi | في FY | ما ME ile | آتاكم ËTEKM size verdiği | فاستبقوا FESTBGWE öyleyse koşun | الخيرات ELḢYRET hayır işlerine | إلى ÎL | الله ELLH Allah'adır | مرجعكم MRCAKM dönüşü | جميعا CMYAE hepinizin | فينبئكم FYNBÙKM O size haber verecektir | بما BME şeyleri | كنتم KNTM olduğunuz | فيه FYH onda | تختلفون TḢTLFWN ayrılığa düşmüş |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve enzelnā: ve indirdik | ileyke: sana | l-kitābe: Kitabı | bil-Haḳḳi: gerçekle | muSaddiḳan: doğrulayıcı | limā: bulunan | beyne: | yedeyhi: ellerinde | mine: | l-kitābi: Kitabı | ve muheyminen: ve kollayıp koruyucu olarak | ǎleyhi: onu | feHkum: artık hükmet | beynehum: onların aralarında | bimā: ile | enzele: indirdiği | llahu: Allah'ın | ve lā: | tettebiǎ': ve uyma | ehvā'ehum: onların keyiflerine | ǎmmā: | cā'eke: sana gelen | mine: | l-Haḳḳi: gerçek(ten ayrılıp) | likullin: her biriniz için | ceǎlnā: belirledik | minkum: sizden | şir'ǎten: bir şeri'at | ve minhācen: ve bir yol | velev: ve eğer | şā'e: isteseydi | llahu: Allah | leceǎlekum: hepinizi yapardı | ummeten: ümmet | vāHideten: bir tek | velākin: fakat | liyebluvekum: sizi sınamak istedi | : | : ile | ātākum: size verdiği | festebiḳū: öyleyse koşun | l-ḣayrāti: hayır işlerine | ilā: | llahi: Allah'adır | merciǔkum: dönüşü | cemīǎn: hepinizin | feyunebbiukum: O size haber verecektir | bimā: şeyleri | kuntum: olduğunuz | fīhi: onda | teḣtelifūne: ayrılığa düşmüş |
Kırık Meal (Transcript) : |VÊNZLNE: ve indirdik | ÎLYK: sana | ELKTEB: Kitabı | BELḪG: gerçekle | MṦD̃GE: doğrulayıcı | LME: bulunan | BYN: | YD̃YH: ellerinde | MN: | ELKTEB: Kitabı | VMHYMNE: ve kollayıp koruyucu olarak | ALYH: onu | FEḪKM: artık hükmet | BYNHM: onların aralarında | BME: ile | ÊNZL: indirdiği | ELLH: Allah'ın | VLE: | TTBA: ve uyma | ÊHVEÙHM: onların keyiflerine | AME: | CEÙK: sana gelen | MN: | ELḪG: gerçek(ten ayrılıp) | LKL: her biriniz için | CALNE: belirledik | MNKM: sizden | ŞRAT: bir şeri'at | VMNHECE: ve bir yol | VLV: ve eğer | ŞEÙ: isteseydi | ELLH: Allah | LCALKM: hepinizi yapardı | ÊMT: ümmet | VEḪD̃T: bir tek | VLKN: fakat | LYBLVKM: sizi sınamak istedi | FY: | ME: ile | ËTEKM: size verdiği | FESTBGVE: öyleyse koşun | ELḢYRET: hayır işlerine | ÎL: | ELLH: Allah'adır | MRCAKM: dönüşü | CMYAE: hepinizin | FYNBÙKM: O size haber verecektir | BME: şeyleri | KNTM: olduğunuz | FYH: onda | TḢTLFVN: ayrılığa düşmüş |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve sana da, önceki kitabı gerçekleyen ve ona, emin bir tanık olan kitabı, gerçek olarak indirdik. Artık aralarında, Allah'ın indirdiğine göre hüküm ver ve sana gelen gerçekten dönüp onların isteklerine uyma. Sizden her birerinize bir şeriat, bir yol tâyin ettik ve Allah dileseydi bir ümmet yapardı sizi, fakat size verdiği hükümler hususunda sizi sınamaktadır, siz de hayırlı işlerde yarışın artık ve hepinizin dönüp varacağı yer, Allah tapısıdır ve o, haklarında ayrılığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
Adem Uğur : Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) gönderdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde (yol ve şerîatlerde) sizi denemek için (böyle yaptı). Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri(n gerçek tarafını) O haber verecektir.
Ahmed Hulusi : Sana da, kendinden önce inzâl olmuş hakikat bilgilerini tasdik eden ve onlar üzerine koruyucu, şahit, hâkim olan, Hakk'ı ihtiva eden hakikat (Sünnetullah bilgisini) inzâl ettik. . . O hâlde onların aralarında Allâh'ın inzâl ettiği ile hükmet. . . Hak'tan sana geleni bırakıp, onların boş heves ve arzularına tâbi olma. . . Sizden her biriniz için bir şir'at (yaşam ortam ve şartlarına göre kurallar) ve bir minhac (zamanla değişmesi mümkün olmayan realiteler üzerine kurulmuş sistem) oluşturduk. . . Eğer Allâh dileseydi, elbette sizi bir tek toplum yapardı! Fakat size verdiği ile sizi denemek istedi (tâ ki ne olduğunuz sizce bilinsin). . . O hâlde hayır yapmada yarışın! Hep birlikte dönüşünüz Allâh'adır. . . Hakkında ayrılığa düşüp tartıştığınız şeyleri size haber verecektir.
Ahmet Tekin : Sana da, içinde önceki kitaplara ait olanları tasdik eden, doğrulayan, yürürlükte kalan hükümlerini içeriğine dahil edip koruyan, hakkı belirleyicilik vasfına sahip kitabı, Kur’ân’ı, gerekçeli, hikmete dayalı olarak, toplumda hakça düzeni gerçekleştirmen için indirdik. O halde ehl-i kitabın arasında Allah’ın indirdiği emir ve hükümleri esas alarak hüküm ver, icraat yap. Sana gelen hakça düzenin, İslâm’ın, şeriatın kurallarından, doğrudan, Kur’ân’dan ayrılarak ehl-i kitabın arzu ve ihtiraslarına, bâtıla uyma. Biz sizden her biriniz için, her bir İslâm milleti için aralarında cüz’i farklılıklar olan şerîatlar ve sizi Hakka götüren yollar, usuller, programlar ortaya koymuştuk. Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı, sizleri, İslâm milletlerini aynı uygulamayı paylaşan bir tek millet yapardı. Fakat lütfundan size verdiği maddi manevî nimetler, imkânlar içinde sizi denemek istedi. Artık hayırlı hedeflere doğru, her iki dünyada da sizin için hayırlı olanda, Kur’ân öğretmede, Kur’ân ilkelerini yaşamada, uygulamada, Allah’ın emirlerini yerine getirmede yarışın. Hepiniz hesap vermek üzere Allah’ın huzuruna getirileceksiniz. Allah ihtilâf çıkarmaya devam ettiğiniz konuları, birer birer ortaya koyarak sizi hesaba çekecektir.
Ahmet Varol : Sana da Kitab'ı, hak ile, kendinden önceki kitapları doğrulayıcı ve onların üzerine şahit olarak indirdik. Sen de onların aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen hakkı bırakıp da onların arzularına uyma. Sizin her biriniz için [9] bir şeriat ve bir yol belirledik. Allah dileseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı. Ancak (bu) size verdikleri üzerinde sizi imtihan etmek içindir. Artık iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirecektir.
Ali Bulaç : Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
Ali Fikri Yavuz : Ey Rasûlüm, sana da bu hak kitabı (Kur’an’ı), kendinden önceki kitabları hem tasdikçi, hem onlar üzerine bir şâhid olarak indirdik. O halde sen, ehl-i kitab arasında Allah’ın sana gönderdiği hükümlerle hüküm ver; sana gelen bu hakdan ayrılıp da onların arzuları arkasından gitme. Ey insanlar! Sizden her bir peygamber için, bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi tek şeriata bağlı bir ümmet yapardı. Fakat sizi, zamana göre size verdiği şeriat ölçüleri içinde imtihan edecek. O halde hayırlı işler yapmakta birbirinizle yarışın. Sonunda toptan dönüşünüz Allah’adır. O gün, din hakkında yaptığınız ihtilâfları Allah size haber verecektir.
Bekir Sadak : Kur'an'i, once gelen Kitab'i tasdik ederek ve ona sahid olarak gercekle sana indirdik. Allah'in indirdigi ile aralarinda hukmet; gercek olan sana gelmis bulunduguna gore, onlarin heveslerine uyma! Her biriniz icin bir yol ve bir yontem kildik; eger Allah dileseydi sizi bir tek ummet yapardi, fakat bu, verdikleriyle sizi denemesi icindir; o halde iyiliklere kosusun, hepinizin donusu Allah'adir. O, ayriliga dustugunuz seyleri size bildirir.
Celal Yıldırım : Sana da (Ey Muhammed !) önündeki kitabı (Tevrat, Zebur ve İncil'i) doğrulayan, onları gözetip denetliyerek tashîh eden HAK KİTAB'I indirdik. Artık onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet; sana gelen haktan sonra onların heveslerine uyma. Her biriniz için bir şeriat ve açık bir yol meydana getirdik. Eğer Allah dileseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı ; ama size verdiğiyle sizi denemek için (tek bir ümmet yapmadı). O halde hayırlara koşuşun ; hepinizin dönüşü ancak Allah'adır. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerden size O haber verecektir.
Diyanet İşleri : (Ey Muhammed!) Sana da o Kitab’ı (Kur’an’ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık, Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.
Diyanet İşleri (eski) : Kuran'ı, önce gelen Kitap'ı tasdik ederek ve ona şahid olarak gerçekle sana indirdik. Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet; gerçek olan sana gelmiş bulunduğuna göre, onların heveslerine uyma! Her biriniz için bir yol ve bir yöntem kıldık; eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı, fakat bu, verdikleriyle sizi denemesi içindir; o halde iyiliklere koşuşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirir.
Diyanet Vakfi : Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) gönderdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde (yol ve şerîatlerde) sizi denemek için (böyle yaptı). Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri(n gerçek tarafını) O haber verecektir.
Edip Yüksel : Kendinden önceki kitapları doğrulayan, onların yerine geçen bu kitabı, gerçekleri kapsayıcı olarak sana indirdik. ALLAH'ın sana indirdiğiyle aralarında hüküm ver. Sana gelen gerçekleri bırakıp onların hevesine uyma. Her biriniz için bir yasa ve yöntem belirledik. ALLAH dileseydi hepinizi bir tek toplum yapardı. Ancak, size verdikleriyle sizleri sınıyor. İyilikte yarışın. Hepinizin dönüşü ALLAH'adır. Ayrılığa düştüğünüz konuları size bildirecek.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sana da (ey Muhammed) geçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab (Kur'ân)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. Biz, herbiriniz için bir şeriat ve yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi denemek istedi. Öyleyse iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Sana da önünde bulunan kitapları doğrulayıcı ve onlara bir şahit olmak üzere bu hak kitabı indirdik; onun için sen de aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, sana gelen gerçekten ayrılıp da onların arzuları arkasından gitme! Her biriniz için bir kanun ve bir yol tayin ettik. Allah dileseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat sizi, her birinize verdiği şeylerde imtihan edecek. O halde durmayın, hayırlı işlerde yarışın. Nihayet dönüşünüz hep Allah'adır. O zaman O, hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Sana da bu hak kitabı indirdik, kitab cinsinden önünde olanı musaddık ve üzerine nigâhban hâkim olmak üzere, onun için sen de aralarında Allahın indirdiğiyle hukmet, bu sana gelen haktan ayrılıb da onların arzuları arkasından gitme, her biriniz için bir şir'a yaptık, bir de minhac, Allah dilese idi hepinizi bir tek ümmet kılardı, lâkin sizi her birinize verdiği şeyde imtihan edecek, o halde durmayın, hayırlara nelerde ıhtılâf ediyoridiğinizi haber verecektir
Fizilal-il Kuran : Sana da kendinden önceki kitabları tasdik edici ve onlara şahit olan Hak Kur’an’ı indirdik. Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet; gerçek olan sana gelmiş bulunduğuna göre onların heveslerine uyma! Her biriniz için bir şeriat, bir yol tayin ettik; eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı, fakat bu, verdikleriyle sizi denemesi içindir; o halde iyiliklere koşun, hepinizin dönüşü Allah’adır. O ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirecektir.
Gültekin Onan : Sana da (Ey Muhammed) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak kitabı (Kuran'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Tanrı'nın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların hevalarına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Tanrı dileseydi, sizi tek bir ümmet kılardı; ancak (bu) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Tanrı'yadır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
Hakkı Yılmaz : Sana da Tevrât'ın bir bölümünden kendisinin içinde konu edilenleri doğrulayan ve onları kollayıp koruyan olarak hak ile Kitab'ı/Kur’ân'ı indirdik. Öyleyse onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Sana gelen haktan saparak onların arzu ve heveslerine uyma. Ve Biz, sizden hepiniz için bir yol haritası/ toplu yaşam ilkeleri ve geniş, aydınlık bir yol belirledik. Ve eğer Allah dileseydi sizi tek bir önderli toplum yapardı, fakat size verdiklerinde sizi yıpratmak/ denemek için böyle yapmadı. Öyleyse iyiliklere yarışın. Hepinizin dönüşü yalnızca Allah'adır. Sonra O, kendisi hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
Hasan Basri Çantay : (Habîbim) sana da hak olarak kitabı (Kur'ânı) — kendinden evvelki kitab (lar) ı tasdıyk edici (ve doğrultucu) ve ona karşı bir şâhid olmak üzere — gönderdik. O halde (bütün ehl-i kitab) aralarında Allahın (sana) indirdiği ile hükmet, sana gelen hakıykatden (dönüb de) onların hevâ (ve heves) lerine uyma. (Ey Musânın, İsânın, Muhammedin, ümmetleri) sizden her biriniz için bir şeriat, bir yol ta'yin etdik. Eğer Allah dileseydi (topunuzu bir şeriata tâbi) bir tek ümmet yapardı. Fakat O, size verdiği (Muhtelif şeriatlar dâiresi) nde sizi imtihan etmek için (ayırdı.) öyle ise (hepiniz) hayırlı işlerde birbirinizle yarış edin. Zâten topunuzun en son dönüb gelişi Allâhadır. Artık O, hakkında ihtilâf etmekde olduğunuz şeyleri size (orada) haber verecekdir.
Hayrat Neşriyat : (Habîbim, yâ Muhammed!) Sana da Kitâb’ı (Kur’ân’ı), kendinden önceki kitab(lar)ı tasdîk edici ve on(lar)a bir şâhid olarak hak ile indirdik; öyleyse onların (ehl-i kitâbın)arasında Allah’ın indirdiğiyle hüküm ver ve sana gelmiş olan haktan (dönerek) onların arzularına uyma! (Ey insanlar!) Sizden her biri(niz) için (her peygamberin devrine âid) bir şeriat ve bir yol kıldık. Hâlbuki Allah dileseydi, elbette sizi (baştan beri bir din üzere) tek bir ümmet yapardı; fakat size verdiği şeylerle (muhtelif zamanlarda, muhtelif şeri atlarla) sizi imtihan etmek için (böyle yaptı); öyleyse hayırlı işlerde yarışın! Hep berâber dönüşünüz ancak Allah’adır; artık hakkında ihtilâfa düşmekte olduğunuz şeyleri size (O) bildirecektir.
İbni Kesir : Sana da; kendinden önceki kitabları doğrulayıcı ve üzerlerine şahid olarak bu kitabı hak ile indirdik. Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Sana hak gelmişken onların heveslerine uyma. Sizden her biriniz için bir yol, bir şeriat kıldık. Şayet Allah dileseydi; sizi tek bir ümmet yapardı. Lakin sizi verdiği ile denemek istedi. Öyleyse hayırda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'a dır. Size ayrılığa düştüğünüz şeyleri bildirecektir.
İskender Evrenosoğlu : Ve (Ey Muhammed) sana ellerindeki kitapları tasdik edici (doğrulayıcı) ve onu koruyucu olarak bu Kitab'ı hakk ile indirdik. Artık onların aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana Hakk'tan gelenden ayrılıp da onların hevâlarına uyma. Sizden hepiniz için (tek) bir şeriat, ve açık bir yol belirlemiştik. Ve Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Ancak bu sizi, verdikleri ile denemek içindir. O halde hayırlarda yarışın! Sizin hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri, size haber verecek.
Muhammed Esed : Ve sana, (ey Peygamber), hakikati ortaya koyan bu ilahi kelamı, geçmiş vahiylerden (bu güne) kalanı tasdik edici ve içinde hangi doğruların bulunduğunu belirleyici olarak indirdik. Öyleyse, (ey Peygamber,) geçmiş vahyin izleyicileri arasında Allahın indirdiklerine uygun olarak hüküm ver, ve sana gelmiş olan hakikati terk ederek onların mesnetsiz görüşlerine uyma. Biz, her biriniz için (farklı) bir sistem ve (farklı) bir hayat tarzı belirledik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi tek bir topluluk yapardı: ama indirdikleri aracılığıyla sizi sınamak için (başka türlü diledi). O halde hayırlı işlerde yarışın! Hepinizin dönüşü Allahadır; o zaman Allah, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size gösterecektir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve sana kitabı hak olarak indirdik, kendisinden evvelki (semavî) kitabı tasdik edici ve üzerine bir muhafız olmak üzere. Artık aralarında Allah Teâlâ'nın indirmiş olduğu (ahkâm) ile hükmet. Ve sana gelen haktan (ayrılıp da) onların hevâlarına tâbi olma. Sizden herbiriniz için (vaktiyle) bir şeriat, bir açık yol kılmıştık. Ve eğer Allah Teâlâ dilese idi elbette sizleri bir ümmet kılmış olurdu. Fakat size vermiş olduğu şeylerde sizi imtihan etmek için (bir ümmet kılmadı). Artık hayırlı işlere koşunuz. Nihâyet cümleten dönüşünüz Allah Teâlâyadır. Binaenaleyh nelerde ihtilaf etmiş olduğunuzu O size haber verecektir.
Ömer Öngüt : Resulüm! Sana da, kendinden önceki kitapları tasdik edip doğrulayıcı ve üzerlerine şâhit olarak bu Kitab'ı hak ile indirdik. Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen hakkı bırakıp da onların hevâ ve heveslerine uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet yapardı. Fakat Allah size verdiği şeyde sizi denemek istedi. Öyleyse hayır işlerine koşun! Hepinizin dönüşü Allah'adır. Üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri O size haber verecektir.
Şaban Piriş : Kur’an’ı sana, önce gelen kitabı doğrulayıcı ve onu koruyucu olarak hak ile indirdik. Allah’ın indirdikleri ile aralarında hükmet, hak olan sana geldikten sonra onların arzularına uyma, sizin her biriniz için bir yol ve gidişat belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat, size verdikleriyle sizi denemek için ( bu haldesiniz) öyleyse hayırlarda yarışın. Dönüşünüz Allah’adır. Allah, size hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri bildirecektir.
Suat Yıldırım : Sana da, daha önceki kitapları, hem tasdik edici, hem de onları denetleyici olarak bu kitabı, gerçeğin ta kendisi olarak indirdik. O halde bütün Ehl-i kitabın aralarında, Allah’ın sana indirdiği ile hükmet, sana gelen bu hakikati terkedip de onların keyiflerine uyma!Her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı. Fakat O, size verdiği farklı şeriatlar dairesinde sizi imtihan etmek istediği için ayrı ayrı ümmetler yaptı. Öyleyse durmayın, hayırlı işlerde birbirinizle yarışın! Zaten hepinizin dönüşü Allah’a olacak, O da hakkında ihtilâf ettiğiniz şeyleri size tek tek bildirecektir. (haklıyı haksızı iyice belli edecektir).
Süleyman Ateş : Sana da kendinden önceki Kitabı doğrulayıcı ve onu kollayıp koruyucu olarak Kitabı gerçekle indirdik. Artık onların aralarında Allâh'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen gerçekten ayrılıp onların keyiflerine uyma! Sizden her biriniz için bir şeri'at ve bir yol belirledik. Allâh isteseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat size verdiğ(i ni'met)ler(i) içinde sizi sınamak istedi. Öyleyse hayır işlerine koşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O size ayrılığa düştüğünüz şeyler(in hakikatin)i haber verecektir.
Tefhim-ul Kuran : Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku) larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) size verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir. -
Ümit Şimşek : Sana da, ondan önceki kitapları tasdik edici ve onları gözetici olarak kitabı hak ile indirdik. Onun için, sen de Allah'ın indirdiğiyle hükmet; sana gelmiş olan haktan sonra artık onların heveslerine uyma. Herbiriniz için Biz bir şeriat ve bir yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Ancak verdikleriyle sizi sınamak için ümmetlere ayırmıştır; siz de hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır; anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri O size bildirecektir.
Yaşar Nuri Öztürk : Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden her biri için bir yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}