» 5 / Mâide  Suresi:

Kuran Sırası: 5
İniş Sırası: 112

Kırık Meal (Arapça) Meali
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | أَوْفُوا: yerine getirin | بِالْعُقُودِ: akitleri(zi) | أُحِلَّتْ: helal kılındı | لَكُمْ: sizin için | بَهِيمَةُ: dört ayaklı | الْأَنْعَامِ: hayvanlar | إِلَّا: dışındaki | مَا: | يُتْلَىٰ: oku(nup açıkla)nacak olanların | عَلَيْكُمْ: size | غَيْرَ: | مُحِلِّي: helal saymamak şartiyle | الصَّيْدِ: avlanmayı | وَأَنْتُمْ: siz | حُرُمٌ: ihramda iken | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | يَحْكُمُ: hükmünü verir | مَا: ne | يُرِيدُ: istediği | (5:1)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | لَا: | تُحِلُّوا: saygısızlık etmeyin | شَعَائِرَ: işaretlerine | اللَّهِ: Allah'ın | وَلَا: ve | الشَّهْرَ: aya | الْحَرَامَ: haram | وَلَا: ve | الْهَدْيَ: kurbana | وَلَا: ve | الْقَلَائِدَ: gerdanlık(lı kurban)lara | وَلَا: ve yok | امِّينَ: -gelenlere | الْبَيْتَ: Yapıya | الْحَرَامَ: Yasak/Haram(yok) | يَبْتَغُونَ: arayarak | فَضْلًا: lutfunu | مِنْ: | رَبِّهِمْ: Rablerinin | وَرِضْوَانًا: ve rızasını | وَإِذَا: ve zaman | حَلَلْتُمْ: serbestleştiği | فَاصْطَادُوا: avlanabilirsiniz | وَلَا: | يَجْرِمَنَّكُمْ: sizi itmesin | شَنَانُ: beslediğiniz kin | قَوْمٍ: bir topluma karşı | أَنْ: dolayı | صَدُّوكُمْ: sizi çevirdiklerinden | عَنِ: | الْمَسْجِدِ: Mescid-i | الْحَرَامِ: Haram'dan | أَنْ: | تَعْتَدُوا: suç işlemeğe | وَتَعَاوَنُوا: ve yardımlaşın | عَلَى: üzerinde | الْبِرِّ: iyilik | وَالتَّقْوَىٰ: ve takva | وَلَا: | تَعَاوَنُوا: yardımlaşmayın | عَلَى: üzerinde | الْإِثْمِ: günah | وَالْعُدْوَانِ: ve düşmanlık | وَاتَّقُوا: ve korkun | اللَّهَ: Allah'tan | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah'ın | شَدِيدُ: çetindir | الْعِقَابِ: azabı | (5:2)
|حُرِّمَتْ: haram kılındı | عَلَيْكُمُ: size | الْمَيْتَةُ: leş | وَالدَّمُ: ve kan | وَلَحْمُ: ve eti | الْخِنْزِيرِ: domuz | وَمَا: ve şeyler | أُهِلَّ: boğazlanan | لِغَيْرِ: başkası adına | اللَّهِ: Allah'tan | بِهِ: O'na | وَالْمُنْخَنِقَةُ: ve boğulmuş | وَالْمَوْقُوذَةُ: ve vurulmuş | وَالْمُتَرَدِّيَةُ: ve yukarıdan düşmüş | وَالنَّطِيحَةُ: ve boynuzlanmış | وَمَا: ve şeyler (havyanlar) | أَكَلَ: yediği | السَّبُعُ: canavarın | إِلَّا: hariç | مَا: | ذَكَّيْتُمْ: sizin kestikleriniz | وَمَا: ve şeyler | ذُبِحَ: boğazlanan | عَلَى: üzerine | النُّصُبِ: dikili taşlar | وَأَنْ: | تَسْتَقْسِمُوا: ve kısmet (şans) aramanız | بِالْأَزْلَامِ: fal oklariyle | ذَٰلِكُمْ: bunlar | فِسْقٌ: fısktır | الْيَوْمَ: bugün artık | يَئِسَ: umudu kesmişlerdir | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | مِنْ: | دِينِكُمْ: sizin dininizden | فَلَا: | تَخْشَوْهُمْ: onlardan korkmayın | وَاخْشَوْنِ: benden korkun | الْيَوْمَ: bugün | أَكْمَلْتُ: olgunlaştırdım | لَكُمْ: sizin için | دِينَكُمْ: dininizi | وَأَتْمَمْتُ: ve tamamladım | عَلَيْكُمْ: size | نِعْمَتِي: ni'metimi | وَرَضِيتُ: ve razı oldum | لَكُمُ: sizin için | الْإِسْلَامَ: İslam'a | دِينًا: din olarak | فَمَنِ: kim | اضْطُرَّ: daralırsa | فِي: -ta | مَخْمَصَةٍ: yoksunluk- | غَيْرَ: | مُتَجَانِفٍ: istekle yönelmeden | لِإِثْمٍ: günaha | فَإِنَّ: doğrusu | اللَّهَ: Allah | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (5:3)
|يَسْأَلُونَكَ: sana soruyarlar | مَاذَا: neyin | أُحِلَّ: helal kılındığını | لَهُمْ: kendilerine | قُلْ: de ki | أُحِلَّ: helal kılındı | لَكُمُ: size | الطَّيِّبَاتُ: iyi ve temiz şeyler | وَمَا: | عَلَّمْتُمْ: yetiştirdiğiniz | مِنَ: | الْجَوَارِحِ: hayvanların | مُكَلِّبِينَ: avcı | تُعَلِّمُونَهُنَّ: öğreterek | مِمَّا: | عَلَّمَكُمُ: size öğrettiğinden | اللَّهُ: Allah'ın | فَكُلُوا: yeyin | مِمَّا: şeylerden | أَمْسَكْنَ: tuttukları | عَلَيْكُمْ: sizin için | وَاذْكُرُوا: ve anın | اسْمَ: adını | اللَّهِ: Allah'ın | عَلَيْهِ: üzerine | وَاتَّقُوا: korkun | اللَّهَ: Allah'tan | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | سَرِيعُ: çabuk görendir | الْحِسَابِ: hesabı | (5:4)
|الْيَوْمَ: bugün | أُحِلَّ: helal kılındı | لَكُمُ: size | الطَّيِّبَاتُ: iyi ve temiz şeyler | وَطَعَامُ: ve yemeği | الَّذِينَ: kendilerine | أُوتُوا: verilenlerin | الْكِتَابَ: Kitap | حِلٌّ: helal | لَكُمْ: size | وَطَعَامُكُمْ: sizin yemeğiniz de | حِلٌّ: helaldir | لَهُمْ: onlara | وَالْمُحْصَنَاتُ: ve namuslu kadınlar | مِنَ: -dan | الْمُؤْمِنَاتِ: inanan kadınlar- | وَالْمُحْصَنَاتُ: ve namuslu kadınlar | مِنَ: | الَّذِينَ: kendilerine | أُوتُوا: verilenlerden | الْكِتَابَ: Kitap | مِنْ: | قَبْلِكُمْ: sizden önce | إِذَا: zaman | اتَيْتُمُوهُنَّ: verdiğiniz | أُجُورَهُنَّ: mehirlerini | مُحْصِنِينَ: iffetli kişiler olarak | غَيْرَ: | مُسَافِحِينَ: zinadan kaçınan | وَلَا: | مُتَّخِذِي: ve tutmayan | أَخْدَانٍ: gizli dost | وَمَنْ: ve kim | يَكْفُرْ: inkar ederse | بِالْإِيمَانِ: imânı | فَقَدْ: muhakkak | حَبِطَ: boşa çıkmıştır | عَمَلُهُ: onun ameli | وَهُوَ: ve o | فِي: | الْاخِرَةِ: ahirette | مِنَ: | الْخَاسِرِينَ: kaybedenlerdendir | (5:5)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: -kimseler | امَنُوا: doğrulayan/emin- | إِذَا: -zaman | قُمْتُمْ: doğrulduğunuz- | إِلَى: | الصَّلَاةِ: SaLâTe / Desteğe | فَاغْسِلُوا: yıkayın | وُجُوهَكُمْ: yüzlerinizi | وَأَيْدِيَكُمْ: ve ellerizi | إِلَى: kadar | الْمَرَافِقِ: dirseklere | وَامْسَحُوا: ve meshedin | بِرُءُوسِكُمْ: başlarınızı | وَأَرْجُلَكُمْ: ve ayaklarınızı | إِلَى: kadar | الْكَعْبَيْنِ: topuklara | وَإِنْ: ve eğer | كُنْتُمْ: iseniz | جُنُبًا: cünüp | فَاطَّهَّرُوا: tam temizlenin | وَإِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | مَرْضَىٰ: hasta | أَوْ: yahut | عَلَىٰ: üzerinde | سَفَرٍ: seyahat | أَوْ: yahut | جَاءَ: gelmişse | أَحَدٌ: biriniz | مِنْكُمْ: sizden | مِنَ: | الْغَائِطِ: tuvaletten | أَوْ: ya da | لَامَسْتُمُ: dokunmuşsa | النِّسَاءَ: kadınlara | فَلَمْ: ve | تَجِدُوا: bulamamışsanız | مَاءً: su | فَتَيَمَّمُوا: teyemmüm edin | صَعِيدًا: toprağa | طَيِّبًا: temiz | فَامْسَحُوا: ve sürün | بِوُجُوهِكُمْ: yüzlerinize | وَأَيْدِيكُمْ: ve ellerinize | مِنْهُ: ondan | مَا: | يُرِيدُ: istemiyor | اللَّهُ: Allah | لِيَجْعَلَ: çıkarmak | عَلَيْكُمْ: size | مِنْ: hiçbir | حَرَجٍ: güçlük | وَلَٰكِنْ: fakat | يُرِيدُ: istiyor | لِيُطَهِّرَكُمْ: sizi temizlemek | وَلِيُتِمَّ: ve tamamlamak | نِعْمَتَهُ: ni'metini | عَلَيْكُمْ: size olan | لَعَلَّكُمْ: umulur ki | تَشْكُرُونَ: şükredersiniz | (5:6)
|وَاذْكُرُوا: ve hatırlayın | نِعْمَةَ: ni'metini | اللَّهِ: Allah'ın | عَلَيْكُمْ: size olan | وَمِيثَاقَهُ: ve sözünü | الَّذِي: öyle ki | وَاثَقَكُمْ: verdiniz | بِهِ: O'na | إِذْ: hani | قُلْتُمْ: demiştiniz | سَمِعْنَا: işittik | وَأَطَعْنَا: ve ita'at ettik | وَاتَّقُوا: korkun | اللَّهَ: Allah'tan | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | عَلِيمٌ: bilir | بِذَاتِ: özünü | الصُّدُورِ: göğüslerin | (5:7)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | كُونُوا: olun | قَوَّامِينَ: (hakkı) ayakta tutan | لِلَّهِ: Allah için | شُهَدَاءَ: şahidlik edenler | بِالْقِسْطِ: adaletle | وَلَا: | يَجْرِمَنَّكُمْ: sizi saptırmasın | شَنَانُ: duyduğunuz kin | قَوْمٍ: bir topluluğa | عَلَىٰ: karşı | أَلَّا: | تَعْدِلُوا: adaletten | اعْدِلُوا: adil davranın | هُوَ: bu | أَقْرَبُ: daha yakındır | لِلتَّقْوَىٰ: takvaya | وَاتَّقُوا: korkun | اللَّهَ: Allah'tan | إِنَّ: kuşkusuz | اللَّهَ: Allah | خَبِيرٌ: haber almaktadır | بِمَا: şeyleri | تَعْمَلُونَ: yaptıklarınız | (5:8)
|وَعَدَ: va'detmiştir | اللَّهُ: Allah | الَّذِينَ: kimselere | امَنُوا: inanan(lara) | وَعَمِلُوا: ve yapanlara | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | لَهُمْ: onlarındır | مَغْفِرَةٌ: bağışlama | وَأَجْرٌ: ve mükafat | عَظِيمٌ: büyük | (5:9)
|وَالَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | وَكَذَّبُوا: ve yalanlayanlar ise | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | أُولَٰئِكَ: onlar | أَصْحَابُ: halkıdır | الْجَحِيمِ: cehennemin | (5:10)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | اذْكُرُوا: hatırlayın | نِعْمَتَ: ni'metini | اللَّهِ: Allah'ın | عَلَيْكُمْ: size olan | إِذْ: hani | هَمَّ: yeltenmişti | قَوْمٌ: bir topluluk | أَنْ: | يَبْسُطُوا: uzatmağa (saldırmaya) | إِلَيْكُمْ: size | أَيْدِيَهُمْ: ellerini | فَكَفَّ: (Allah) çekmişti | أَيْدِيَهُمْ: onların ellerini | عَنْكُمْ: sizden | وَاتَّقُوا: korkun | اللَّهَ: Alah'tan | وَعَلَى: ve | اللَّهِ: Allah'a | فَلْيَتَوَكَّلِ: dayansınlar | الْمُؤْمِنُونَ: Mü'minler | (5:11)
|وَلَقَدْ: andolsun | أَخَذَ: almıştı | اللَّهُ: Allah | مِيثَاقَ: söz | بَنِي: oğullarından | إِسْرَائِيلَ: İsrail | وَبَعَثْنَا: ve göndermiştik | مِنْهُمُ: içlerinden | اثْنَيْ: iki (on iki) | عَشَرَ: on (on iki) | نَقِيبًا: başkan | وَقَالَ: demişti ki | اللَّهُ: Allah | إِنِّي: şüphesiz ben | مَعَكُمْ: sizinle beraberim | لَئِنْ: eğer | أَقَمْتُمُ: -doğrulur | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe | وَاتَيْتُمُ: ve -verirseniz | الزَّكَاةَ: zekatı- | وَامَنْتُمْ: ve doğrularsanız/inanırsanız | بِرُسُلِي: elçilerimle | وَعَزَّرْتُمُوهُمْ: ve onlara yardım ederseniz | وَأَقْرَضْتُمُ: ve borç verirseniz | اللَّهَ: Allah'a | قَرْضًا: bir borç | حَسَنًا: güzel | لَأُكَفِّرَنَّ: elbette örterim | عَنْكُمْ: sizin | سَيِّئَاتِكُمْ: günahlarınızı | وَلَأُدْخِلَنَّكُمْ: ve sizi sokarım | جَنَّاتٍ: cennetlere | تَجْرِي: akan | مِنْ: | تَحْتِهَا: altlarından | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | فَمَنْ: kim | كَفَرَ: inkar ederse | بَعْدَ: sonra | ذَٰلِكَ: bundan | مِنْكُمْ: sizden | فَقَدْ: muhakkak | ضَلَّ: sapmış olur | سَوَاءَ: düz | السَّبِيلِ: yoldan | (5:12)
|فَبِمَا: sebebiyle | نَقْضِهِمْ: bozmaları | مِيثَاقَهُمْ: sözlerini | لَعَنَّاهُمْ: onları la'netledik | وَجَعَلْنَا: ve yaptık | قُلُوبَهُمْ: kalblerini | قَاسِيَةً: kaskatı | يُحَرِّفُونَ: kaydırıyorlar | الْكَلِمَ: kelimeleri | عَنْ: | مَوَاضِعِهِ: yerlerinden | وَنَسُوا: ve unuttular | حَظًّا: pay almayı | مِمَّا: şeyden | ذُكِّرُوا: öğütlenen | بِهِ: kendilerine | وَلَا: asla | تَزَالُ: daima | تَطَّلِعُ: muttali olursun | عَلَىٰ: üzerinde (olduklarına) | خَائِنَةٍ: hainlik | مِنْهُمْ: onlardan | إِلَّا: hariç | قَلِيلًا: pek azı | مِنْهُمْ: içlerinden | فَاعْفُ: yine de affet | عَنْهُمْ: onları | وَاصْفَحْ: ve aldırma | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | يُحِبُّ: sever | الْمُحْسِنِينَ: güzel davrananları | (5:13)
|وَمِنَ: ve | الَّذِينَ: kimselerin | قَالُوا: diyen(lerin) | إِنَّا: biz | نَصَارَىٰ: hıristiyanız | أَخَذْنَا: almıştık | مِيثَاقَهُمْ: sözünü | فَنَسُوا: ama unuttular | حَظًّا: pay almayı | مِمَّا: şeyden | ذُكِّرُوا: öğütlenen | بِهِ: kendilerine | فَأَغْرَيْنَا: bu yüzden saldık | بَيْنَهُمُ: aralarına | الْعَدَاوَةَ: düşmanlık | وَالْبَغْضَاءَ: ve kin | إِلَىٰ: kadar | يَوْمِ: gününe | الْقِيَامَةِ: kıyamet | وَسَوْفَ: ve yakında | يُنَبِّئُهُمُ: onlara haber verecektir | اللَّهُ: Allah | بِمَا: şeyleri | كَانُوا: oldukları | يَصْنَعُونَ: yapmakta | (5:14)
|يَا: EY/HEY/AH | أَهْلَ: halk | الْكِتَابِ: Kitap | قَدْ: muhakkak | جَاءَكُمْ: size geldi | رَسُولُنَا: elçimiz | يُبَيِّنُ: açıklıyor | لَكُمْ: size | كَثِيرًا: çoğunu | مِمَّا: şeylerin | كُنْتُمْ: olduğunuz | تُخْفُونَ: gizlemiş | مِنَ: -tan | الْكِتَابِ: Kitap- | وَيَعْفُو: vaz geçiyor | عَنْ: -ndan | كَثِيرٍ: çoğu- | قَدْ: gerçekten | جَاءَكُمْ: size gelmiştir | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | نُورٌ: bir nur | وَكِتَابٌ: ve bir Kitap | مُبِينٌ: açık | (5:15)
|يَهْدِي: iletir | بِهِ: onunla | اللَّهُ: Allah | مَنِ: kimseleri | اتَّبَعَ: uyan | رِضْوَانَهُ: rızasına | سُبُلَ: yollarına | السَّلَامِ: esenlik | وَيُخْرِجُهُمْ: ve onları çıkarır | مِنَ: -dan | الظُّلُمَاتِ: karanlıklar- | إِلَى: | النُّورِ: aydınlığa | بِإِذْنِهِ: kendi izniyle | وَيَهْدِيهِمْ: ve iletir | إِلَىٰ: | صِرَاطٍ: bir yola | مُسْتَقِيمٍ: dosdoğru | (5:16)
|لَقَدْ: andolsun | كَفَرَ: küfre gitmişlerdir | الَّذِينَ: kimseler | قَالُوا: diyen(ler) | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | هُوَ: o | الْمَسِيحُ: Mesih'tir | ابْنُ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | قُلْ: de ki | فَمَنْ: öyle ise kim | يَمْلِكُ: sahipse | مِنَ: karşı | اللَّهِ: Allah'a | شَيْئًا: bir şeye | إِنْ: eğer | أَرَادَ: isterse | أَنْ: | يُهْلِكَ: helak etmek | الْمَسِيحَ: Mesih'i | ابْنَ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | وَأُمَّهُ: ve annesini | وَمَنْ: ve kimseleri | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzündeki | جَمِيعًا: hepsini | وَلِلَّهِ: Allah'ındır | مُلْكُ: mülkü | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَالْأَرْضِ: ve yerde | وَمَا: ve bulunanların | بَيْنَهُمَا: ikisinin arasında | يَخْلُقُ: yaratır | مَا: | يَشَاءُ: dilediğini | وَاللَّهُ: Allah | عَلَىٰ: | كُلِّ: he | شَيْءٍ: şeyi | قَدِيرٌ: yapabilendir | (5:17)
|وَقَالَتِ: ve dediler | الْيَهُودُ: Yahudiler | وَالنَّصَارَىٰ: ve hıristiyanlar | نَحْنُ: biz | أَبْنَاءُ: oğullarıyız | اللَّهِ: Allah'ın | وَأَحِبَّاؤُهُ: ve sevgilileriyiz | قُلْ: de ki | فَلِمَ: o halde niçin | يُعَذِّبُكُمْ: size azabediyor | بِذُنُوبِكُمْ: günahlarınızdan ötürü | بَلْ: hayır | أَنْتُمْ: siz de | بَشَرٌ: birer insansınız | مِمَّنْ: | خَلَقَ: O'nun yaratıklarından | يَغْفِرُ: bağışlar | لِمَنْ: kimseyi | يَشَاءُ: dilediği | وَيُعَذِّبُ: ve azabeder | مَنْ: kimseye | يَشَاءُ: dilediği | وَلِلَّهِ: Allah'ındır | مُلْكُ: mülkü | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | وَمَا: bulunan herşeyin | بَيْنَهُمَا: ve ikisi arasında | وَإِلَيْهِ: O'nadır | الْمَصِيرُ: dönüş de | (5:18)
|يَا: EY/HEY/AH | أَهْلَ: halk | الْكِتَابِ: Kitap | قَدْ: muhakkak | جَاءَكُمْ: size geldi | رَسُولُنَا: Elçimiz | يُبَيِّنُ: gerçekleri açıklıyan | لَكُمْ: size | عَلَىٰ: | فَتْرَةٍ: arasının kesildiği sırada | مِنَ: | الرُّسُلِ: elçilerin | أَنْ: | تَقُولُوا: demeyesiniz | مَا: | جَاءَنَا: bize gelmedi | مِنْ: | بَشِيرٍ: bir müjdeleyici | وَلَا: ve ne de | نَذِيرٍ: bir uyarıcı | فَقَدْ: işte | جَاءَكُمْ: size geldi | بَشِيرٌ: müjdeleyici | وَنَذِيرٌ: ve uyarıcı | وَاللَّهُ: Allah | عَلَىٰ: | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şeye | قَدِيرٌ: kadirdir | (5:19)
|وَإِذْ: ve hani | قَالَ: demişti | مُوسَىٰ: Musa | لِقَوْمِهِ: kavmine | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | اذْكُرُوا: hatırlayın | نِعْمَةَ: ni'metini | اللَّهِ: Allah'ın | عَلَيْكُمْ: size olan | إِذْ: zira (O) | جَعَلَ: var etti | فِيكُمْ: aranızda | أَنْبِيَاءَ: peygamberler | وَجَعَلَكُمْ: ve sizi yaptı | مُلُوكًا: krallar | وَاتَاكُمْ: ve size verdi | مَا: şeyleri | لَمْ: | يُؤْتِ: vermediği | أَحَدًا: hiç kimseye | مِنَ: | الْعَالَمِينَ: dünyalarda | (5:20)
|يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | ادْخُلُوا: girin | الْأَرْضَ: toprağa | الْمُقَدَّسَةَ: Kutsal | الَّتِي: ki | كَتَبَ: yaz(ıp nasibet)diği | اللَّهُ: Allah'ın | لَكُمْ: size | وَلَا: | تَرْتَدُّوا: dönmeyin | عَلَىٰ: | أَدْبَارِكُمْ: arkanıza | فَتَنْقَلِبُوا: yoksa dönersiniz | خَاسِرِينَ: kaybedenlere | (5:21)
|قَالُوا: dediler ki | يَا: EY/HEY/AH | مُوسَىٰ: Musa | إِنَّ: şüphesiz | فِيهَا: orada vardır | قَوْمًا: bir millet | جَبَّارِينَ: zorba | وَإِنَّا: ve şüphesiz biz | لَنْ: | نَدْخُلَهَا: oraya girmeyiz | حَتَّىٰ: kadar | يَخْرُجُوا: onlar çıkıncaya | مِنْهَا: oradan | فَإِنْ: eğer | يَخْرُجُوا: çıkarlarsa | مِنْهَا: oradan | فَإِنَّا: o zaman biz | دَاخِلُونَ: gireriz | (5:22)
|قَالَ: dedi ki | رَجُلَانِ: iki adam | مِنَ: -den | الَّذِينَ: kimseler- | يَخَافُونَ: korkanlar(dan) | أَنْعَمَ: ni'met verdiği | اللَّهُ: Allah'ın | عَلَيْهِمَا: kendilerine | ادْخُلُوا: girin | عَلَيْهِمُ: onların üzerine | الْبَابَ: kapıdan | فَإِذَا: eğer | دَخَلْتُمُوهُ: girerseniz | فَإِنَّكُمْ: muhakkak ki siz | غَالِبُونَ: galib gelirsiniz | وَعَلَى: ve | اللَّهِ: Allah'a | فَتَوَكَّلُوا: dayanın | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | مُؤْمِنِينَ: inanıyor | (5:23)
|قَالُوا: dediler ki | يَا: EY/HEY/AH | مُوسَىٰ: Musa | إِنَّا: şüphesiz biz | لَنْ: | نَدْخُلَهَا: oraya girmeyiz | أَبَدًا: asla | مَا: | دَامُوا: onlar olduğu sürece | فِيهَا: orada | فَاذْهَبْ: gidin | أَنْتَ: sen | وَرَبُّكَ: ve Rabbin | فَقَاتِلَا: savaşın | إِنَّا: şüphesiz biz | هَاهُنَا: burada | قَاعِدُونَ: oturuyoruz | (5:24)
|قَالَ: dedi | رَبِّ: Ya Rabbi | إِنِّي: elbette ben | لَا: | أَمْلِكُ: malik değilim | إِلَّا: başkasına | نَفْسِي: kendimden | وَأَخِي: ve kardeşimden | فَافْرُقْ: ayır | بَيْنَنَا: aramızı | وَبَيْنَ: ve arasını | الْقَوْمِ: toplumun | الْفَاسِقِينَ: yoldan çıkmış | (5:25)
|قَالَ: (Allah) buyurdu ki | فَإِنَّهَا: şüphesiz orası | مُحَرَّمَةٌ: yasaklandı | عَلَيْهِمْ: onlara | أَرْبَعِينَ: kırk | سَنَةً: yıl | يَتِيهُونَ: şaşkın şaşkın dolaşacaklar | فِي: | الْأَرْضِ: o yerde | فَلَا: | تَأْسَ: sen üzülme | عَلَى: üzerine | الْقَوْمِ: toplum | الْفَاسِقِينَ: yoldan çıkmış | (5:26)
|وَاتْلُ: oku | عَلَيْهِمْ: onlara | نَبَأَ: haberini | ابْنَيْ: iki oğlunun | ادَمَ: Adem | بِالْحَقِّ: gerçek olarak | إِذْ: hani | قَرَّبَا: sunmuşlardı | قُرْبَانًا: birer kurban | فَتُقُبِّلَ: kabul edilmiş | مِنْ: | أَحَدِهِمَا: birinden | وَلَمْ: | يُتَقَبَّلْ: kabul edilmemişti | مِنَ: | الْاخَرِ: ötekinden | قَالَ: demişti | لَأَقْتُلَنَّكَ: seni öldüreceğim | قَالَ: dedi | إِنَّمَا: sadece | يَتَقَبَّلُ: kabul eder | اللَّهُ: Allah | مِنَ: | الْمُتَّقِينَ: korunanlardan | (5:27)
|لَئِنْ: andolsun eğer | بَسَطْتَ: sen uzatırsan | إِلَيَّ: bana | يَدَكَ: elini | لِتَقْتُلَنِي: beni öldürmek için | مَا: | أَنَا: ben | بِبَاسِطٍ: uzatmam | يَدِيَ: elimi | إِلَيْكَ: sana | لِأَقْتُلَكَ: seni öldürmek için | إِنِّي: çünkü ben | أَخَافُ: korkarım | اللَّهَ: Allah'tan | رَبَّ: Rabbi | الْعَالَمِينَ: alemlerin | (5:28)
|إِنِّي: ben | أُرِيدُ: isterim ki | أَنْ: | تَبُوءَ: sen yüklenip | بِإِثْمِي: benim günahımı | وَإِثْمِكَ: ve kendi günahını | فَتَكُونَ: olasın | مِنْ: | أَصْحَابِ: halkından | النَّارِ: ateş | وَذَٰلِكَ: ve budur | جَزَاءُ: cezası | الظَّالِمِينَ: zalimlerin | (5:29)
|فَطَوَّعَتْ: çağırdı | لَهُ: onu | نَفْسُهُ: nefsi | قَتْلَ: öldürmeye | أَخِيهِ: kardeşini | فَقَتَلَهُ: ve onu öldürdü | فَأَصْبَحَ: böylece oldu | مِنَ: -dan | الْخَاسِرِينَ: ziyana uğrayanlar- | (5:30)
|فَبَعَثَ: derken gönderdi | اللَّهُ: Allah | غُرَابًا: bir karga | يَبْحَثُ: eşeleyen | فِي: | الْأَرْضِ: yeri | لِيُرِيَهُ: ona göstermek için | كَيْفَ: nasıl | يُوَارِي: gömeceğini | سَوْءَةَ: cesedini | أَخِيهِ: kardeşinin | قَالَ: dedi | يَا: EY/HEY/AH | وَيْلَتَا: yazık | أَعَجَزْتُ: aciz miyim | أَنْ: | أَكُونَ: ben olmaya | مِثْلَ: gibi | هَٰذَا: şu | الْغُرَابِ: karga | فَأُوَارِيَ: gömmekten | سَوْءَةَ: cesedini | أَخِي: kardeşimin | فَأَصْبَحَ: ve oldu | مِنَ: -dan | النَّادِمِينَ: pişman olanlar- | (5:31)
|مِنْ: | أَجْلِ: sebeple | ذَٰلِكَ: işte bu | كَتَبْنَا: yazdık | عَلَىٰ: üzerine | بَنِي: oğullarına | إِسْرَائِيلَ: İsrail | أَنَّهُ: şüphesiz | مَنْ: kim | قَتَلَ: öldürürse | نَفْسًا: bir canı | بِغَيْرِ: olmaksızın | نَفْسٍ: bir cana karşılık | أَوْ: ya da | فَسَادٍ: bozgunculuğa karşı | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | فَكَأَنَّمَا: sanki gibidir | قَتَلَ: öldürmüş | النَّاسَ: insanları | جَمِيعًا: bütün | وَمَنْ: ve kim de | أَحْيَاهَا: onu yaşatırsa | فَكَأَنَّمَا: gibi olur | أَحْيَا: yaşatmış | النَّاسَ: insanları | جَمِيعًا: bütün | وَلَقَدْ: ve andolsun | جَاءَتْهُمْ: onlara getirdiler | رُسُلُنَا: elçilerimiz | بِالْبَيِّنَاتِ: açık deliller | ثُمَّ: ama | إِنَّ: muhakkak | كَثِيرًا: çoğu | مِنْهُمْ: onlardan | بَعْدَ: sonra da | ذَٰلِكَ: bundan | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | لَمُسْرِفُونَ: israf etmektedirler | (5:32)
|إِنَّمَا: şüphesiz | جَزَاءُ: cezası | الَّذِينَ: kimselerin | يُحَارِبُونَ: savaşanların | اللَّهَ: Allah | وَرَسُولَهُ: ve elçisiyle | وَيَسْعَوْنَ: ve çalışanların | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | فَسَادًا: bozgunculuk yapmağa | أَنْ: | يُقَتَّلُوا: öldürülmeleri | أَوْ: veya | يُصَلَّبُوا: asılmaları | أَوْ: yada | تُقَطَّعَ: kesilmesi | أَيْدِيهِمْ: ellerinin | وَأَرْجُلُهُمْ: ve ayaklarının | مِنْ: | خِلَافٍ: çapraz | أَوْ: veya | يُنْفَوْا: sürülmeleridir | مِنَ: | الْأَرْضِ: bulundukları yerden | ذَٰلِكَ: bu | لَهُمْ: onlar için | خِزْيٌ: bir rezilliktir | فِي: | الدُّنْيَا: dünyada | وَلَهُمْ: ve Onların | فِي: | الْاخِرَةِ: Âhirette ise | عَذَابٌ: bir azab | عَظِيمٌ: büyük | (5:33)
|إِلَّا: hariç | الَّذِينَ: kimseler | تَابُوا: tevbe eden(ler) | مِنْ: | قَبْلِ: önce | أَنْ: | تَقْدِرُوا: ele geçirmenizden | عَلَيْهِمْ: onları | فَاعْلَمُوا: bilin ki | أَنَّ: muhakkak | اللَّهَ: Allah | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (5:34)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | اتَّقُوا: korkun | اللَّهَ: Allah'tan | وَابْتَغُوا: ve arayın | إِلَيْهِ: O'na | الْوَسِيلَةَ: yol | وَجَاهِدُوا: ve cihadedin | فِي: | سَبِيلِهِ: O'nun yolunda | لَعَلَّكُمْ: umulur ki | تُفْلِحُونَ: kurtuluşa erersiniz | (5:35)
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | لَوْ: eğer | أَنَّ: şüphesiz | لَهُمْ: kendilerinin olsa | مَا: olanların | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | جَمِيعًا: hepsi | وَمِثْلَهُ: ve onun bir katı daha | مَعَهُ: onunla beraber | لِيَفْتَدُوا: fidye verseler | بِهِ: onu | مِنْ: | عَذَابِ: azabına karşılık | يَوْمِ: gününün | الْقِيَامَةِ: kıyamet | مَا: | تُقُبِّلَ: kabul edilmez | مِنْهُمْ: kendilerinden | وَلَهُمْ: ve Onların | عَذَابٌ: bir azab | أَلِيمٌ: acıklı | (5:36)
|يُرِيدُونَ: isterler | أَنْ: | يَخْرُجُوا: çıkmak | مِنَ: -ten | النَّارِ: ateş- | وَمَا: ve değillerdir | هُمْ: onlar | بِخَارِجِينَ: çıkacak | مِنْهَا: oradan | وَلَهُمْ: ve Onların | عَذَابٌ: bir azab | مُقِيمٌ: sürekli | (5:37)
|وَالسَّارِقُ: ve hırsızlık eden erkeğin | وَالسَّارِقَةُ: ve hırsızlık eden kadının | فَاقْطَعُوا: kesin | أَيْدِيَهُمَا: ellerini | جَزَاءً: bir ceza olarak | بِمَا: karşılık | كَسَبَا: yaptıklarına | نَكَالًا: ibret verici | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | وَاللَّهُ: ve Allah | عَزِيزٌ: daima üstündür | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | (5:38)
|فَمَنْ: kim | تَابَ: tevbe eder | مِنْ: | بَعْدِ: sonra | ظُلْمِهِ: yaptığı haksızlıktan | وَأَصْلَحَ: ve uslanırsa | فَإِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | يَتُوبُ: tevbesini kabul eder | عَلَيْهِ: onun | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | غَفُورٌ: bağışlayan | رَحِيمٌ: acıyandır | (5:39)
|أَلَمْ: | تَعْلَمْ: bilmez misin ki | أَنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah'a | لَهُ: aittir | مُلْكُ: mülkü | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | يُعَذِّبُ: azabeder | مَنْ: kimseye | يَشَاءُ: dilediği | وَيَغْفِرُ: ve bağışlar | لِمَنْ: kimseyi | يَشَاءُ: dilediği | وَاللَّهُ: Allah | عَلَىٰ: üzerine | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şey | قَدِيرٌ: kadirdir | (5:40)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الرَّسُولُ: Elçi | لَا: | يَحْزُنْكَ: seni üzmesin | الَّذِينَ: kimseler | يُسَارِعُونَ: yarış eden(ler) | فِي: | الْكُفْرِ: küfürde | مِنَ: | الَّذِينَ: onlar ki | قَالُوا: derler | امَنَّا: inandık | بِأَفْوَاهِهِمْ: ağızlariyle | وَلَمْ: | تُؤْمِنْ: inanmamış iken | قُلُوبُهُمْ: kalbleri | وَمِنَ: ve arasında | الَّذِينَ: olanlar | هَادُوا: yahudi(ler) | سَمَّاعُونَ: kulak verirler | لِلْكَذِبِ: yalana | سَمَّاعُونَ: kulak verirler | لِقَوْمٍ: bir kavme | اخَرِينَ: başka | لَمْ: | يَأْتُوكَ: sana gelmemiş olan | يُحَرِّفُونَ: onlar kaydırırlar | الْكَلِمَ: kelimeleri | مِنْ: | بَعْدِ: bazısının | مَوَاضِعِهِ: yerlerinden | يَقُولُونَ: derler | إِنْ: eğer | أُوتِيتُمْ: size verilirse | هَٰذَا: bu | فَخُذُوهُ: alın | وَإِنْ: ve eğer | لَمْ: | تُؤْتَوْهُ: verilmezse | فَاحْذَرُوا: sakının | وَمَنْ: ve birini | يُرِدِ: isterse | اللَّهُ: Allah | فِتْنَتَهُ: şaşırtmak | فَلَنْ: | تَمْلِكَ: sen yapamazsın | لَهُ: onun için | مِنَ: karşı | اللَّهِ: Allah'a | شَيْئًا: hiçbir şey | أُولَٰئِكَ: işte onlar | الَّذِينَ: o kimseler ki | لَمْ: | يُرِدِ: istememiştir | اللَّهُ: Allah | أَنْ: | يُطَهِّرَ: temizlemesini | قُلُوبَهُمْ: kalblerini | لَهُمْ: onlar için vardır | فِي: | الدُّنْيَا: dünyada | خِزْيٌ: rezillik | وَلَهُمْ: ve Onların | فِي: | الْاخِرَةِ: ahirette de | عَذَابٌ: bir azab | عَظِيمٌ: büyük | (5:41)
|سَمَّاعُونَ: kulak verirler | لِلْكَذِبِ: yalana | أَكَّالُونَ: yerler | لِلسُّحْتِ: haram | فَإِنْ: eğer | جَاءُوكَ: sana gelirlerse | فَاحْكُمْ: hüküm ver | بَيْنَهُمْ: aralarında | أَوْ: yada | أَعْرِضْ: yüz çevir | عَنْهُمْ: onlardan | وَإِنْ: eğer | تُعْرِضْ: yüz çevirirsen | عَنْهُمْ: onlardan | فَلَنْ: asla | يَضُرُّوكَ: sana zarar veremezler | شَيْئًا: hiçbir | وَإِنْ: ve eğer | حَكَمْتَ: hüküm verirsen | فَاحْكُمْ: hüküm ver | بَيْنَهُمْ: aralarında | بِالْقِسْطِ: adaletle | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | يُحِبُّ: sever | الْمُقْسِطِينَ: adalet yapanları | (5:42)
|وَكَيْفَ: ve nasıl | يُحَكِّمُونَكَ: seni hakem yapıyorlar | وَعِنْدَهُمُ: yanlarında dururken | التَّوْرَاةُ: Tevrat | فِيهَا: içinde bulunan | حُكْمُ: hükmü | اللَّهِ: Allah'ın | ثُمَّ: sonra | يَتَوَلَّوْنَ: dönüyorlar | مِنْ: | بَعْدِ: sonra da | ذَٰلِكَ: ondan | وَمَا: değillerdir | أُولَٰئِكَ: onlar | بِالْمُؤْمِنِينَ: inanıyor | (5:43)
|إِنَّا: gerçekten | أَنْزَلْنَا: biz indirdik | التَّوْرَاةَ: Tevrat'ı | فِيهَا: onda vardır | هُدًى: yol gösterme | وَنُورٌ: ve nur | يَحْكُمُ: hüküm verirlerdi | بِهَا: onunla | النَّبِيُّونَ: peygamberler | الَّذِينَ: öyle ki | أَسْلَمُوا: İslam olmuş | لِلَّذِينَ: kimselere | هَادُوا: yahudi(lere) | وَالرَّبَّانِيُّونَ: ve Rabbanilere | وَالْأَحْبَارُ: ve alimlere | بِمَا: dolayı | اسْتُحْفِظُوا: korumakla görevlendirildiklerinden | مِنْ: | كِتَابِ: Kitabını | اللَّهِ: Allah'ın | وَكَانُوا: idiler | عَلَيْهِ: onun üzerine | شُهَدَاءَ: şahitler | فَلَا: | تَخْشَوُا: korkmayın | النَّاسَ: insanlardan | وَاخْشَوْنِ: benden korkun | وَلَا: | تَشْتَرُوا: ve satmayın | بِايَاتِي: benim ayetlerimi | ثَمَنًا: bir paraya | قَلِيلًا: azıcık | وَمَنْ: ve kim | لَمْ: | يَحْكُمْ: hükmetmezse | بِمَا: ile | أَنْزَلَ: indirdiği | اللَّهُ: Allah'ın | فَأُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlar | الْكَافِرُونَ: kafirlerdir | (5:44)
|وَكَتَبْنَا: ve yazdık | عَلَيْهِمْ: onlara | فِيهَا: onda | أَنَّ: mukakkak | النَّفْسَ: cana | بِالنَّفْسِ: can | وَالْعَيْنَ: ve göze | بِالْعَيْنِ: göz | وَالْأَنْفَ: ve buruna | بِالْأَنْفِ: burun | وَالْأُذُنَ: ve kulağa | بِالْأُذُنِ: kulak | وَالسِّنَّ: ve dişe | بِالسِّنِّ: diş | وَالْجُرُوحَ: ve yaralara | قِصَاصٌ: kısas | فَمَنْ: kim | تَصَدَّقَ: bağışlarsa | بِهِ: bunu | فَهُوَ: o | كَفَّارَةٌ: keffaret olur | لَهُ: kendisi için | وَمَنْ: ve kim | لَمْ: | يَحْكُمْ: hükmetmezse | بِمَا: ile | أَنْزَلَ: indirdiği | اللَّهُ: Allah'ın | فَأُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlar | الظَّالِمُونَ: zalimlerdir | (5:45)
|وَقَفَّيْنَا: ve gönderdik | عَلَىٰ: üzerine | اثَارِهِمْ: onların ardından | بِعِيسَى: Îsa'yı | ابْنِ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | مُصَدِّقًا: doğrulayıcı olarak | لِمَا: olan | بَيْنَ: | يَدَيْهِ: ellerinde | مِنَ: | التَّوْرَاةِ: Tevrat'ı | وَاتَيْنَاهُ: ve ona verdik | الْإِنْجِيلَ: İncil'i | فِيهِ: içinde bulunan | هُدًى: yol gösterme | وَنُورٌ: ve nur | وَمُصَدِّقًا: ve doğrulayan | لِمَا: olan | بَيْنَ: | يَدَيْهِ: ellerinde | مِنَ: | التَّوْرَاةِ: Tevrat'ı | وَهُدًى: ve yol gösterici | وَمَوْعِظَةً: ve öğüt | لِلْمُتَّقِينَ: korunanlar için | (5:46)
|وَلْيَحْكُمْ: hükmetsinler | أَهْلُ: sahipleri | الْإِنْجِيلِ: İncil | بِمَا: ile | أَنْزَلَ: indirdiği | اللَّهُ: Allah'ın | فِيهِ: onda | وَمَنْ: ve kim | لَمْ: | يَحْكُمْ: hükmetmezse | بِمَا: ilr | أَنْزَلَ: indirdiği | اللَّهُ: Allah'ın | فَأُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlar | الْفَاسِقُونَ: fasıklardır | (5:47)
|وَأَنْزَلْنَا: ve indirdik | إِلَيْكَ: sana | الْكِتَابَ: Kitabı | بِالْحَقِّ: gerçekle | مُصَدِّقًا: doğrulayıcı | لِمَا: bulunan | بَيْنَ: | يَدَيْهِ: ellerinde | مِنَ: | الْكِتَابِ: Kitabı | وَمُهَيْمِنًا: ve kollayıp koruyucu olarak | عَلَيْهِ: onu | فَاحْكُمْ: artık hükmet | بَيْنَهُمْ: onların aralarında | بِمَا: ile | أَنْزَلَ: indirdiği | اللَّهُ: Allah'ın | وَلَا: | تَتَّبِعْ: ve uyma | أَهْوَاءَهُمْ: onların keyiflerine | عَمَّا: | جَاءَكَ: sana gelen | مِنَ: | الْحَقِّ: gerçek(ten ayrılıp) | لِكُلٍّ: her biriniz için | جَعَلْنَا: belirledik | مِنْكُمْ: sizden | شِرْعَةً: bir şeri'at | وَمِنْهَاجًا: ve bir yol | وَلَوْ: ve eğer | شَاءَ: isteseydi | اللَّهُ: Allah | لَجَعَلَكُمْ: hepinizi yapardı | أُمَّةً: ümmet | وَاحِدَةً: bir tek | وَلَٰكِنْ: fakat | لِيَبْلُوَكُمْ: sizi sınamak istedi | فِي: | مَا: ile | اتَاكُمْ: size verdiği | فَاسْتَبِقُوا: öyleyse koşun | الْخَيْرَاتِ: hayır işlerine | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'adır | مَرْجِعُكُمْ: dönüşü | جَمِيعًا: hepinizin | فَيُنَبِّئُكُمْ: O size haber verecektir | بِمَا: şeyleri | كُنْتُمْ: olduğunuz | فِيهِ: onda | تَخْتَلِفُونَ: ayrılığa düşmüş | (5:48)
|وَأَنِ: ve | احْكُمْ: hükmet | بَيْنَهُمْ: aralarında | بِمَا: ile | أَنْزَلَ: indirdiği | اللَّهُ: Allah'ın | وَلَا: | تَتَّبِعْ: uyma | أَهْوَاءَهُمْ: onların keyiflerine | وَاحْذَرْهُمْ: ve onlardan sakın | أَنْ: | يَفْتِنُوكَ: seni şaşırtmalarından | عَنْ: -ndan | بَعْضِ: bir kısmı- | مَا: şeylerin | أَنْزَلَ: indirdiği | اللَّهُ: Allah'ın | إِلَيْكَ: sana | فَإِنْ: eğer | تَوَلَّوْا: dönerlerse | فَاعْلَمْ: bil ki | أَنَّمَا: şüphesiz | يُرِيدُ: istiyor | اللَّهُ: Allah | أَنْ: | يُصِيبَهُمْ: onları felakete uğratmak | بِبَعْضِ: bazı | ذُنُوبِهِمْ: günahları yüzünden | وَإِنَّ: ve şüphesiz | كَثِيرًا: çoğu | مِنَ: -dan | النَّاسِ: insanlar- | لَفَاسِقُونَ: yoldan çıkmışlardır | (5:49)
|أَفَحُكْمَ: hükmünü mü? | الْجَاهِلِيَّةِ: cahiliyye | يَبْغُونَ: arıyorlar | وَمَنْ: kim olabilir? | أَحْسَنُ: daha güzel | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | حُكْمًا: hüküm veren | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يُوقِنُونَ: iyi bilen | (5:50)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | لَا: | تَتَّخِذُوا: edinmeyin | الْيَهُودَ: yahudileri | وَالنَّصَارَىٰ: ve hıristiyanları | أَوْلِيَاءَ: veliler | بَعْضُهُمْ: onların bır kısmı | أَوْلِيَاءُ: velileridir | بَعْضٍ: bir kısmının | وَمَنْ: ve kim | يَتَوَلَّهُمْ: onları kendine veli yaparsa | مِنْكُمْ: sizden | فَإِنَّهُ: mukakkak o | مِنْهُمْ: onlardandır | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | لَا: | يَهْدِي: doğru yola iletmez | الْقَوْمَ: toplumu | الظَّالِمِينَ: zalim | (5:51)
|فَتَرَى: görürsün | الَّذِينَ: | فِي: bulunanların | قُلُوبِهِمْ: kalblerinde | مَرَضٌ: hastalık | يُسَارِعُونَ: koştuklarını | فِيهِمْ: onların arasına | يَقُولُونَ: diyerek | نَخْشَىٰ: korkuyoruz | أَنْ: | تُصِيبَنَا: bize gelmesinden | دَائِرَةٌ: bir felaket | فَعَسَى: belki | اللَّهُ: Allah | أَنْ: | يَأْتِيَ: getirir de | بِالْفَتْحِ: fetih | أَوْ: ya da | أَمْرٍ: bir iş | مِنْ: | عِنْدِهِ: kendi katından | فَيُصْبِحُوا: onlar olurlar | عَلَىٰ: üzerine | مَا: şeyler | أَسَرُّوا: gizledikleri | فِي: içinde | أَنْفُسِهِمْ: nefisleri | نَادِمِينَ: pişmanlık | (5:52)
|وَيَقُولُ: ve derler | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | أَهَٰؤُلَاءِ: bunlar mı o | الَّذِينَ: kimseler | أَقْسَمُوا: yemin edenler | بِاللَّهِ: Allah'a | جَهْدَ: güçlü | أَيْمَانِهِمْ: yeminleriyle | إِنَّهُمْ: kesinlikle | لَمَعَكُمْ: sizinle beraber olduklarına | حَبِطَتْ: boşa çıkmıştır | أَعْمَالُهُمْ: bütün çabaları | فَأَصْبَحُوا: olmuşlardır | خَاسِرِينَ: kaybedenlerden | (5:53)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | مَنْ: kim | يَرْتَدَّ: dönerse | مِنْكُمْ: sizden | عَنْ: -nden | دِينِهِ: dini- | فَسَوْفَ: yakında | يَأْتِي: getirecektir | اللَّهُ: Allah | بِقَوْمٍ: bir toplumu | يُحِبُّهُمْ: onları seven | وَيُحِبُّونَهُ: onlar da O'nu severler | أَذِلَّةٍ: alçak gönüllüdürler | عَلَى: karşı | الْمُؤْمِنِينَ: Mü'minlere | أَعِزَّةٍ: onurlu ve şiddetlidirler | عَلَى: karşı | الْكَافِرِينَ: kafirlere | يُجَاهِدُونَ: cihad ederler | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | وَلَا: | يَخَافُونَ: korkmazlar | لَوْمَةَ: kınamasından | لَائِمٍ: hiçbir kınayıcının | ذَٰلِكَ: bu | فَضْلُ: bir lutfudur | اللَّهِ: Allah'ın | يُؤْتِيهِ: onu verir | مَنْ: kimseye | يَشَاءُ: dilediği | وَاللَّهُ: Allah'(ın) | وَاسِعٌ: (lutfu) geniştir | عَلِيمٌ: bilendir | (5:54)
|إِنَّمَا: ancak | وَلِيُّكُمُ: sizin veliniz | اللَّهُ: Allah(tır) | وَرَسُولُهُ: ve Elçisi(dir) | وَالَّذِينَ: ve -kimseler | امَنُوا: doğrulaşan- | الَّذِينَ: o kimseler | يُقِيمُونَ: doğrulurlar | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe | وَيُؤْتُونَ: ve seçerler | الزَّكَاةَ: arındıranı | وَهُمْ: ve onlar | رَاكِعُونَ: eğilirler | (5:55)
|وَمَنْ: ve kim | يَتَوَلَّ: dost tutarsa | اللَّهَ: Allah'ı | وَرَسُولَهُ: ve Elçisini | وَالَّذِينَ: ve kimseleri | امَنُوا: mü'minleri | فَإِنَّ: yalnız | حِزْبَ: taraftarlarıdır | اللَّهِ: Allah'ın | هُمُ: onlardır | الْغَالِبُونَ: galib gelecek olanlar | (5:56)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | لَا: | تَتَّخِذُوا: edinmeyin | الَّذِينَ: kimseleri | اتَّخَذُوا: edinen(leri) | دِينَكُمْ: dininizi | هُزُوًا: eğlence | وَلَعِبًا: ve oyun | مِنَ: | الَّذِينَ: kimselerden | أُوتُوا: verilenler(den) | الْكِتَابَ: Kitap | مِنْ: | قَبْلِكُمْ: sizden önce | وَالْكُفَّارَ: ve kafirlerden | أَوْلِيَاءَ: dost | وَاتَّقُوا: ve korkun | اللَّهَ: Allah'tan | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | مُؤْمِنِينَ: inanıyor | (5:57)
|وَإِذَا: ve -zaman | نَادَيْتُمْ: seslenildiğiniz- | إِلَى: | الصَّلَاةِ: SaLâTı/Desteği | اتَّخَذُوهَا: -edinmekteler | هُزُوًا: eğlence- | وَلَعِبًا: ve oyun- | ذَٰلِكَ: işte | بِأَنَّهُمْ: oluşlarıyla | قَوْمٌ: -bir topluluk | لَا: | يَعْقِلُونَ: düşüncesiz- | (5:58)
|قُلْ: de ki | يَا: EY/HEY/AH | أَهْلَ: halk | الْكِتَابِ: Kitap | هَلْ: | تَنْقِمُونَ: hoşlanmıyorsunuz | مِنَّا: bizden | إِلَّا: sadece | أَنْ: diye (mi?) | امَنَّا: iman ediyoruz | بِاللَّهِ: Allah'a | وَمَا: | أُنْزِلَ: ve indirilene | إِلَيْنَا: bize | وَمَا: ve şeye | أُنْزِلَ: indirilen | مِنْ: | قَبْلُ: bizden önce | وَأَنَّ: oysa | أَكْثَرَكُمْ: sizin çoğunuz | فَاسِقُونَ: yoldan çıkmıştır | (5:59)
|قُلْ: de ki | هَلْ: | أُنَبِّئُكُمْ: size söyleyeyim mi? | بِشَرٍّ: daha kötüsünü | مِنْ: -ndan | ذَٰلِكَ: bu- | مَثُوبَةً: cezası | عِنْدَ: katında | اللَّهِ: Allah | مَنْ: kim(ler)e | لَعَنَهُ: la'net etmişse | اللَّهُ: Allah | وَغَضِبَ: ve gazab etmişse | عَلَيْهِ: onlara | وَجَعَلَ: ve yapmışsa | مِنْهُمُ: kimlerden | الْقِرَدَةَ: maymunlar | وَالْخَنَازِيرَ: ve domuzlar | وَعَبَدَ: ve tapanlar | الطَّاغُوتَ: Tâğût'a | أُولَٰئِكَ: işte onların | شَرٌّ: daha kötüdür | مَكَانًا: yeri | وَأَضَلُّ: ve daha çok sapmışlardır | عَنْ: | سَوَاءِ: düz | السَّبِيلِ: yoldan | (5:60)
|وَإِذَا: ve zaman | جَاءُوكُمْ: size geldikleri | قَالُوا: derler ki | امَنَّا: inandık | وَقَدْ: oysa muhakkak | دَخَلُوا: girmişlerdir | بِالْكُفْرِ: küfürle | وَهُمْ: yine onlar | قَدْ: muhakkak | خَرَجُوا: çıkmışlardır | بِهِ: onunla | وَاللَّهُ: Allah | أَعْلَمُ: daha iyi bilir | بِمَا: şeyleri | كَانُوا: oldukları | يَكْتُمُونَ: gizliyor | (5:61)
|وَتَرَىٰ: ve görürsün | كَثِيرًا: çoğunun | مِنْهُمْ: onlardan | يُسَارِعُونَ: (birbirleriyle) yarıştıklarını | فِي: | الْإِثْمِ: günahta | وَالْعُدْوَانِ: ve düşmanlıkta | وَأَكْلِهِمُ: ve yemede | السُّحْتَ: haram | لَبِئْسَ: ne kötüdür | مَا: şey | كَانُوا: oldukları | يَعْمَلُونَ: yapmakta | (5:62)
|لَوْلَا: gerekmez miydi? | يَنْهَاهُمُ: menetmeleri | الرَّبَّانِيُّونَ: Rabbanilerin | وَالْأَحْبَارُ: ve hahamların | عَنْ: | قَوْلِهِمُ: onlarıv sözlerini | الْإِثْمَ: günah | وَأَكْلِهِمُ: ve yemelerini | السُّحْتَ: haram | لَبِئْسَ: ne kötüdür | مَا: şey | كَانُوا: oldukları | يَصْنَعُونَ: yapmakta | (5:63)
|وَقَالَتِ: ve dediler | الْيَهُودُ: yahudiler | يَدُ: eli | اللَّهِ: Allah'ın | مَغْلُولَةٌ: bağlıdır | غُلَّتْ: bağlandı | أَيْدِيهِمْ: kendi elleri | وَلُعِنُوا: ve la'netlendiler | بِمَا: ötürü | قَالُوا: söylediklerinden | بَلْ: hayır | يَدَاهُ: O'nun iki eli de | مَبْسُوطَتَانِ: açıktır | يُنْفِقُ: verir | كَيْفَ: nasıl | يَشَاءُ: diliyorsa | وَلَيَزِيدَنَّ: ve andolsun artıracaktır | كَثِيرًا: çoğunun | مِنْهُمْ: onların | مَا: şeye | أُنْزِلَ: indirilen | إِلَيْكَ: sana | مِنْ: -den | رَبِّكَ: Rabbin- | طُغْيَانًا: azgınlığını | وَكُفْرًا: ve küfrünü | وَأَلْقَيْنَا: biz atmışızdır | بَيْنَهُمُ: onların aralarına | الْعَدَاوَةَ: düşmanlık | وَالْبَغْضَاءَ: ve kin | إِلَىٰ: kadar | يَوْمِ: gününe | الْقِيَامَةِ: kıyamet | كُلَّمَا: ne zaman | أَوْقَدُوا: yakmışlarsa | نَارًا: bir ateş | لِلْحَرْبِ: savaş için | أَطْفَأَهَا: onu söndürmüştür | اللَّهُ: Allah | وَيَسْعَوْنَ: ve koşarlar | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | فَسَادًا: bozgunculuğa | وَاللَّهُ: Allah da | لَا: | يُحِبُّ: sevmez | الْمُفْسِدِينَ: bozguncuları | (5:64)
|وَلَوْ: eğer | أَنَّ: ki | أَهْلَ: ehli | الْكِتَابِ: Kitap | امَنُوا: inansalardı | وَاتَّقَوْا: ve korunsalardı | لَكَفَّرْنَا: örterdik | عَنْهُمْ: onların | سَيِّئَاتِهِمْ: kötülüklerini | وَلَأَدْخَلْنَاهُمْ: ve onları sokardık | جَنَّاتِ: cennetlere | النَّعِيمِ: ni'meti bol | (5:65)
|وَلَوْ: ve eğer | أَنَّهُمْ: onlar | أَقَامُوا: doğrulur | التَّوْرَاةَ: Tevrat | وَالْإِنْجِيلَ: ve İncil'e | وَمَا: ve -şeye | أُنْزِلَ: indirilen- | إِلَيْهِمْ: kendilerine- | مِنْ: -nden | رَبِّهِمْ: Rableri- | لَأَكَلُوا: muhakkak ki yerlerdi | مِنْ: -nden | فَوْقِهِمْ: üstleri- | وَمِنْ: ve | تَحْتِ: altından | أَرْجُلِهِمْ: ayaklarının | مِنْهُمْ: içlerinde vardır | أُمَّةٌ: bir ümmet | مُقْتَصِدَةٌ: tutumlu | وَكَثِيرٌ: ama çoğu | مِنْهُمْ: onlardan | سَاءَ: ne kötü | مَا: işler | يَعْمَلُونَ: yapıyorlar | (5:66)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الرَّسُولُ: Elçi | بَلِّغْ: duyur | مَا: şeyi | أُنْزِلَ: indirilen | إِلَيْكَ: sana | مِنْ: -den | رَبِّكَ: Rabbin- | وَإِنْ: ve eğer | لَمْ: | تَفْعَلْ: bunu yapmazsan | فَمَا: | بَلَّغْتَ: duyurmamış olursun | رِسَالَتَهُ: O'nun mesajını | وَاللَّهُ: Allah | يَعْصِمُكَ: seni korur | مِنَ: -dan | النَّاسِ: insanlar- | إِنَّ: doğrusu | اللَّهَ: Allah | لَا: | يَهْدِي: yola iletmez | الْقَوْمَ: toplumunu | الْكَافِرِينَ: kafirler | (5:67)
|قُلْ: de ki | يَا: EY/HEY/AH | أَهْلَ: halk | الْكِتَابِ: Kitap | لَسْتُمْ: siz değilsiniz | عَلَىٰ: üzerinde | شَيْءٍ: bir şey (esas) | حَتَّىٰ: kadar | تُقِيمُوا: uygulayıncaya | التَّوْرَاةَ: Tevrat'ı | وَالْإِنْجِيلَ: ve İncil'i | وَمَا: ve şeyi | أُنْزِلَ: indirilen | إِلَيْكُمْ: size | مِنْ: -den | رَبِّكُمْ: Rabbi'niz- | وَلَيَزِيدَنَّ: ve artıracaktır | كَثِيرًا: çoğunun | مِنْهُمْ: onlardan | مَا: şey | أُنْزِلَ: indirilen | إِلَيْكَ: sana | مِنْ: -den | رَبِّكَ: Rabbin- | طُغْيَانًا: azgınlık | وَكُفْرًا: ve inkarını | فَلَا: | تَأْسَ: sen üzülme | عَلَى: için | الْقَوْمِ: toplumu | الْكَافِرِينَ: o kafirler | (5:68)
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | وَالَّذِينَ: ve kimseler | هَادُوا: yahudiler(den) | وَالصَّابِئُونَ: ve sabiiler(den) | وَالنَّصَارَىٰ: ve hıristiyanlar(dan) | مَنْ: kimseler | امَنَ: inanan | بِاللَّهِ: Allah'a | وَالْيَوْمِ: ve gününe | الْاخِرِ: ahiret | وَعَمِلَ: ve yapanlara | صَالِحًا: iyi işler | فَلَا: yoktur | خَوْفٌ: korku | عَلَيْهِمْ: onlara | وَلَا: ve yoktur | هُمْ: onlara | يَحْزَنُونَ: üzüntü | (5:69)
|لَقَدْ: andolsun | أَخَذْنَا: biz almıştık | مِيثَاقَ: söz | بَنِي: oğullarından | إِسْرَائِيلَ: İsrail | وَأَرْسَلْنَا: ve göndermiştik | إِلَيْهِمْ: onlara | رُسُلًا: elçiler | كُلَّمَا: ne zaman | جَاءَهُمْ: onlara getirdiyse | رَسُولٌ: bir elçi | بِمَا: bir şey | لَا: | تَهْوَىٰ: istemediği | أَنْفُسُهُمْ: canlarının | فَرِيقًا: bir kısmını | كَذَّبُوا: yalanladılar | وَفَرِيقًا: ve bir kısmını da | يَقْتُلُونَ: öldürüyorlardı | (5:70)
|وَحَسِبُوا: ve sandılar | أَلَّا: | تَكُونَ: olmayacak | فِتْنَةٌ: bir fitne | فَعَمُوا: kör oldular | وَصَمُّوا: ve sağır kesildiler | ثُمَّ: sonra | تَابَ: tevbesini kabul etti | اللَّهُ: Allah | عَلَيْهِمْ: onların | ثُمَّ: sonra yine | عَمُوا: kör | وَصَمُّوا: ve sağır kesildiler | كَثِيرٌ: çokları | مِنْهُمْ: onlardan | وَاللَّهُ: Allah | بَصِيرٌ: görüyor | بِمَا: ne ki | يَعْمَلُونَ: yapıyorlar | (5:71)
|لَقَدْ: andolsun | كَفَرَ: kafir olmuşlardır | الَّذِينَ: kimseler | قَالُوا: diyen(ler) | إِنَّ: ancak | اللَّهَ: Allah | هُوَ: o | الْمَسِيحُ: Mesih'tir | ابْنُ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | وَقَالَ: halbuki demişti ki | الْمَسِيحُ: Mesih | يَا: EY/HEY/AH | بَنِي: Çocukları | إِسْرَائِيلَ: İsrail | اعْبُدُوا: kulluk edin | اللَّهَ: Allah'a | رَبِّي: benim Rabbim | وَرَبَّكُمْ: ve sizin Rabbiniz olan | إِنَّهُ: zira | مَنْ: kim | يُشْرِكْ: ortak koşarsa | بِاللَّهِ: Allah'a | فَقَدْ: muhakkak ki | حَرَّمَ: haram etmiştir | اللَّهُ: Allah | عَلَيْهِ: ona | الْجَنَّةَ: cenneti | وَمَأْوَاهُ: ve onun varacağı yer | النَّارُ: ateştir | وَمَا: ve yoktur | لِلظَّالِمِينَ: zalimlerin | مِنْ: hiç | أَنْصَارٍ: yardımcıları | (5:72)
|لَقَدْ: elbette | كَفَرَ: kafir olmuşlardır | الَّذِينَ: kimseler | قَالُوا: diyen(ler) | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | ثَالِثُ: üçüncüsüdür | ثَلَاثَةٍ: üçün | وَمَا: oysa yoktur | مِنْ: hiçbir | إِلَٰهٍ: ilah | إِلَّا: başka | إِلَٰهٌ: ilahtan | وَاحِدٌ: bir olan | وَإِنْ: eğer | لَمْ: | يَنْتَهُوا: vazgeçmezlerse | عَمَّا: şeylerden | يَقُولُونَ: dedikleri | لَيَمَسَّنَّ: elbette dokunacaktır | الَّذِينَ: kimselere | كَفَرُوا: inkar eden(lere) | مِنْهُمْ: onlardan | عَذَابٌ: bir azab | أَلِيمٌ: acıklı | (5:73)
|أَفَلَا: | يَتُوبُونَ: hala tevbe etmiyorlar mı? | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a | وَيَسْتَغْفِرُونَهُ: O'ndan af dilemiyorlar mı? | وَاللَّهُ: Allah | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (5:74)
|مَا: değildir | الْمَسِيحُ: Mesih | ابْنُ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | إِلَّا: ancak | رَسُولٌ: bir elçidir | قَدْ: muhakkak | خَلَتْ: gelip geçmiştir | مِنْ: | قَبْلِهِ: ondan önce de | الرُّسُلُ: elçiler | وَأُمُّهُ: ve annesi de | صِدِّيقَةٌ: dosdoğruydu | كَانَا: ikisi de | يَأْكُلَانِ: yerlerdi | الطَّعَامَ: yemek | انْظُرْ: bak | كَيْفَ: nasıl | نُبَيِّنُ: açıklıyoruz | لَهُمُ: onlara | الْايَاتِ: ayetleri | ثُمَّ: sonra | انْظُرْ: bak | أَنَّىٰ: nasıl | يُؤْفَكُونَ: çevriliyorlar | (5:75)
|قُلْ: de ki | أَتَعْبُدُونَ: mi tapıyorsunuz? | مِنْ: | دُونِ: bırakıp | اللَّهِ: Allah'ı | مَا: şeylere | لَا: | يَمْلِكُ: gücü yetmeyen | لَكُمْ: size | ضَرًّا: zarar vermeye | وَلَا: ve | نَفْعًا: fayda vermeğe | وَاللَّهُ: Allah | هُوَ: odur ki | السَّمِيعُ: işitendir | الْعَلِيمُ: bilendir | (5:76)
|قُلْ: de ki | يَا: EY/HEY/AH | أَهْلَ: halk | الْكِتَابِ: Kitap | لَا: | تَغْلُوا: aşırılığa dalmayın | فِي: | دِينِكُمْ: dininizde | غَيْرَ: | الْحَقِّ: haksız yere | وَلَا: | تَتَّبِعُوا: ve uymayın | أَهْوَاءَ: keyiflerine | قَوْمٍ: bir milletin | قَدْ: kesin olarak | ضَلُّوا: sapmış | مِنْ: | قَبْلُ: önceden | وَأَضَلُّوا: ve saptırmış | كَثِيرًا: birçoğunu da | وَضَلُّوا: ve şaşmış | عَنْ: -ndan | سَوَاءِ: doğrusu- | السَّبِيلِ: yolun | (5:77)
|لُعِنَ: la'net edilmiştir | الَّذِينَ: kimselere | كَفَرُوا: inkar eden | مِنْ: -ndan | بَنِي: oğulları- | إِسْرَائِيلَ: İsrail | عَلَىٰ: ile | لِسَانِ: dili | دَاوُودَ: Davud | وَعِيسَى: ve Îsa | ابْنِ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | ذَٰلِكَ: bu | بِمَا: sebebiyledir | عَصَوْا: isyan etmeleri | وَكَانُوا: ve (sebebiyledir) | يَعْتَدُونَ: saldırmaları | (5:78)
|كَانُوا: idiler | لَا: | يَتَنَاهَوْنَ: vazgeçmiyorlar | عَنْ: -ten | مُنْكَرٍ: kötülük- | فَعَلُوهُ: yaptıkları | لَبِئْسَ: ne kötü | مَا: işler | كَانُوا: idiler | يَفْعَلُونَ: yapıyorlar | (5:79)
|تَرَىٰ: görürsün | كَثِيرًا: çoğunun | مِنْهُمْ: onlardan | يَتَوَلَّوْنَ: dostluk ettiklerini | الَّذِينَ: kimselerle | كَفَرُوا: inkar edenlerle | لَبِئْسَ: ne kötüdür | مَا: | قَدَّمَتْ: (yapıp) gönderdiği | لَهُمْ: kendileri için | أَنْفُسُهُمْ: nefislerinin | أَنْ: | سَخِطَ: gazabetmiştir | اللَّهُ: Allah | عَلَيْهِمْ: onlara | وَفِي: ve içinde | الْعَذَابِ: azab | هُمْ: onlar | خَالِدُونَ: sürekli kalacaklardır | (5:80)
|وَلَوْ: eğer | كَانُوا: olsalardı | يُؤْمِنُونَ: inanıyor | بِاللَّهِ: Allah'a | وَالنَّبِيِّ: Peygambere | وَمَا: ve şeye | أُنْزِلَ: indirilen | إِلَيْهِ: ona | مَا: | اتَّخَذُوهُمْ: onları edinmezlerdi | أَوْلِيَاءَ: veli | وَلَٰكِنَّ: ama | كَثِيرًا: çoğu | مِنْهُمْ: onlardan | فَاسِقُونَ: yoldan çıkmışlardır | (5:81)
|لَتَجِدَنَّ: elbette bulursun | أَشَدَّ: en yaman | النَّاسِ: insanlar içerisinde | عَدَاوَةً: düşman olarak | لِلَّذِينَ: kimselere | امَنُوا: inanan(lara) | الْيَهُودَ: yahudileri | وَالَّذِينَ: kimseleri | أَشْرَكُوا: ve inkar eden(leri) | وَلَتَجِدَنَّ: ve bulursun | أَقْرَبَهُمْ: en yakınları da | مَوَدَّةً: sevgice | لِلَّذِينَ: kimselere | امَنُوا: inanan(lara) | الَّذِينَ: kimseleri | قَالُوا: diyenleri | إِنَّا: biz | نَصَارَىٰ: hıristiyanlarız | ذَٰلِكَ: çünkü | بِأَنَّ: şüphesiz | مِنْهُمْ: onların içlerinde vardır | قِسِّيسِينَ: keşişler | وَرُهْبَانًا: ve rahipler | وَأَنَّهُمْ: ve onlar | لَا: | يَسْتَكْبِرُونَ: büyüklük taslamazlar | (5:82)
|وَإِذَا: ve zaman | سَمِعُوا: dinledikleri | مَا: şeyi | أُنْزِلَ: indirilen | إِلَى: | الرَّسُولِ: Elçi'ye | تَرَىٰ: görürsün | أَعْيُنَهُمْ: gözlerinin | تَفِيضُ: dolup taştığını | مِنَ: | الدَّمْعِ: yaşla | مِمَّا: dolayı | عَرَفُوا: tanımalarından | مِنَ: | الْحَقِّ: gerçekleri | يَقُولُونَ: derler ki | رَبَّنَا: Rabbimiz | امَنَّا: inandık | فَاكْتُبْنَا: bizi yaz | مَعَ: beraber | الشَّاهِدِينَ: şahidlerle | (5:83)
|وَمَا: ve neden? | لَنَا: biz | لَا: | نُؤْمِنُ: inanmayalım | بِاللَّهِ: Allah'a | وَمَا: ve neden? | جَاءَنَا: bize gelen | مِنَ: | الْحَقِّ: gerçeğe | وَنَطْمَعُ: umarken | أَنْ: | يُدْخِلَنَا: bizi katmasını | رَبُّنَا: Rabbimizin | مَعَ: arasına | الْقَوْمِ: toplumlar | الصَّالِحِينَ: iyi | (5:84)
|فَأَثَابَهُمُ: onlara verdi | اللَّهُ: Allah | بِمَا: dolayı | قَالُوا: sözlerinden | جَنَّاتٍ: cennetler | تَجْرِي: akan | مِنْ: | تَحْتِهَا: altlarından | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | خَالِدِينَ: ebedi kalacakları | فِيهَا: içinde | وَذَٰلِكَ: işte budur | جَزَاءُ: mükafatı | الْمُحْسِنِينَ: güzel davrananların | (5:85)
|وَالَّذِينَ: ve kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | وَكَذَّبُوا: ve yalanlayanlar | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | أُولَٰئِكَ: işte onlar | أَصْحَابُ: halkıdır | الْجَحِيمِ: cehennem | (5:86)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | لَا: | تُحَرِّمُوا: haram etmeyin | طَيِّبَاتِ: güzel ve temiz şeyleri | مَا: ne ki | أَحَلَّ: helal kıldı | اللَّهُ: Allah | لَكُمْ: size | وَلَا: ve | تَعْتَدُوا: sınırı aşmayın | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | لَا: | يُحِبُّ: sevmez | الْمُعْتَدِينَ: sınırı aşanları | (5:87)
|وَكُلُوا: ve yeyin | مِمَّا: | رَزَقَكُمُ: size verdiği rızıklardan | اللَّهُ: Allah'ın | حَلَالًا: helal | طَيِّبًا: (ve) temiz olarak | وَاتَّقُوا: korkun | اللَّهَ: Allah'tan | الَّذِي: o ki | أَنْتُمْ: siz | بِهِ: kendisine | مُؤْمِنُونَ: inanıyorsunuz | (5:88)
|لَا: | يُؤَاخِذُكُمُ: sizi sorumlu tutmaz | اللَّهُ: Allah | بِاللَّغْوِ: lağvdan ötürü | فِي: | أَيْمَانِكُمْ: yeminlerinizdeki | وَلَٰكِنْ: fakat | يُؤَاخِذُكُمْ: sizi sorumlu tutar | بِمَا: ötürü | عَقَّدْتُمُ: bilerek yaptığınız | الْأَيْمَانَ: yeminlerden | فَكَفَّارَتُهُ: bunun keffareti | إِطْعَامُ: yedirmektir | عَشَرَةِ: on | مَسَاكِينَ: fakiri | مِنْ: | أَوْسَطِ: orta derecesinden | مَا: ne ki | تُطْعِمُونَ: yediriyorsunuz | أَهْلِيكُمْ: ailenize | أَوْ: yahut | كِسْوَتُهُمْ: onları giydirmektir | أَوْ: ya da | تَحْرِيرُ: hürriyete kavuşturmaktır | رَقَبَةٍ: bir köleyi | فَمَنْ: kimse ise | لَمْ: | يَجِدْ: bulamayan | فَصِيَامُ: oruç tutsun | ثَلَاثَةِ: üç | أَيَّامٍ: gün | ذَٰلِكَ: işte budur | كَفَّارَةُ: keffareti | أَيْمَانِكُمْ: yeminlerinizin | إِذَا: zaman | حَلَفْتُمْ: (yemini) bozduğunuz | وَاحْفَظُوا: ve koruyun | أَيْمَانَكُمْ: yeminlerinizi | كَذَٰلِكَ: böylece | يُبَيِّنُ: açıklıyor | اللَّهُ: Allah | لَكُمْ: size | ايَاتِهِ: ayetlerini | لَعَلَّكُمْ: umulur ki | تَشْكُرُونَ: şükredersiniz | (5:89)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | إِنَّمَا: şüphesiz | الْخَمْرُ: şarap | وَالْمَيْسِرُ: ve kumar | وَالْأَنْصَابُ: ve dikili taşlar | وَالْأَزْلَامُ: ve şans okları | رِجْسٌ: (birer) pisliktir | مِنْ: | عَمَلِ: işi | الشَّيْطَانِ: şeytan | فَاجْتَنِبُوهُ: bunlardan kaçının | لَعَلَّكُمْ: umulur ki | تُفْلِحُونَ: kurtuluşa eresiniz | (5:90)
|إِنَّمَا: şüphesiz | يُرِيدُ: istiyor | الشَّيْطَانُ: şeytan | أَنْ: | يُوقِعَ: sokmak | بَيْنَكُمُ: aranıza | الْعَدَاوَةَ: düşmanlık | وَالْبَغْضَاءَ: ve kin | فِي: | الْخَمْرِ: şarap ile | وَالْمَيْسِرِ: ve kumar ile | وَيَصُدَّكُمْ: ve sizi alakoymak | عَنْ: -tan | ذِكْرِ: anmak- | اللَّهِ: Allah'ı | وَعَنِ: | الصَّلَاةِ: ve SaLâT'ten/Destek'ten | فَهَلْ: artık değil mi? | أَنْتُمْ: siz | مُنْتَهُونَ: vazgeçtiniz | (5:91)
|وَأَطِيعُوا: ve ita'at edin | اللَّهَ: Allah'a | وَأَطِيعُوا: ve ita'at edin | الرَّسُولَ: Elçi'ye | وَاحْذَرُوا: ve sakının | فَإِنْ: eğer | تَوَلَّيْتُمْ: dönerseniz | فَاعْلَمُوا: bilin ki | أَنَّمَا: şüphesiz | عَلَىٰ: düşen | رَسُولِنَا: elçimize | الْبَلَاغُ: duyurmaktır | الْمُبِينُ: açıkça | (5:92)
|لَيْسَ: yoktur | عَلَى: üzerine | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inananlar | وَعَمِلُوا: ve yapanlara | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | جُنَاحٌ: bir günah | فِيمَا: ötürü | طَعِمُوا: yediklerinden | إِذَا: bundan böyle | مَا: takdirde | اتَّقَوْا: korundukları | وَامَنُوا: ve inandıkları | وَعَمِلُوا: ve yaptıkları | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | ثُمَّ: sonra (yine) | اتَّقَوْا: korundukları | وَامَنُوا: ve inandıkları | ثُمَّ: ve yine | اتَّقَوْا: korundukları | وَأَحْسَنُوا: ve iyilik ettikleri | وَاللَّهُ: Allah | يُحِبُّ: sever | الْمُحْسِنِينَ: güzel davrananları | (5:93)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | لَيَبْلُوَنَّكُمُ: sizi dener | اللَّهُ: Allah | بِشَيْءٍ: bir kısım | مِنَ: | الصَّيْدِ: av'la | تَنَالُهُ: erişeceği | أَيْدِيكُمْ: ellerinizin | وَرِمَاحُكُمْ: ve mızraklarınızın | لِيَعْلَمَ: bilmek için | اللَّهُ: Allah | مَنْ: kimin | يَخَافُهُ: kendisiden korktuğunu | بِالْغَيْبِ: gizlide | فَمَنِ: kim ki | اعْتَدَىٰ: saldırıda bulunursa | بَعْدَ: sonra | ذَٰلِكَ: bundan | فَلَهُ: Zira onlar/onlarsa | عَذَابٌ: bir azab | أَلِيمٌ: acıklı | (5:94)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | لَا: | تَقْتُلُوا: öldürmeyin | الصَّيْدَ: av | وَأَنْتُمْ: ve siz | حُرُمٌ: ihramlı (iken) | وَمَنْ: ve kim | قَتَلَهُ: onu öldürürse | مِنْكُمْ: sizden | مُتَعَمِّدًا: kasden | فَجَزَاءٌ: cezası vardır | مِثْلُ: dengi olan | مَا: | قَتَلَ: öldürdüğü | مِنَ: -dan | النَّعَمِ: hayvan- | يَحْكُمُ: karar vereceği | بِهِ: ona | ذَوَا: iki kişinin | عَدْلٍ: adil | مِنْكُمْ: içinizden | هَدْيًا: bir kurban | بَالِغَ: varacak | الْكَعْبَةِ: Ka'be'ye | أَوْ: yahut | كَفَّارَةٌ: keffareti | طَعَامُ: yedirme | مَسَاكِينَ: yoksullara | أَوْ: ya da | عَدْلُ: denk | ذَٰلِكَ: buna | صِيَامًا: oruçtur | لِيَذُوقَ: tatması için | وَبَالَ: vebalini | أَمْرِهِ: yaptığı işin | عَفَا: affetmiştir | اللَّهُ: Allah | عَمَّا: olanı | سَلَفَ: geçmişte | وَمَنْ: ve kim | عَادَ: düşmanlık ederse | فَيَنْتَقِمُ: öc alır | اللَّهُ: Allah | مِنْهُ: ondan | وَاللَّهُ: Allah | عَزِيزٌ: daima galiptir | ذُو: sahibidir | انْتِقَامٍ: intikam | (5:95)
|أُحِلَّ: helal kılındı | لَكُمْ: size | صَيْدُ: avı | الْبَحْرِ: deniz | وَطَعَامُهُ: ve yiyeceği | مَتَاعًا: geçimlik olarak | لَكُمْ: size | وَلِلسَّيَّارَةِ: ve yolculara | وَحُرِّمَ: ve yasaklandı | عَلَيْكُمْ: size | صَيْدُ: avı | الْبَرِّ: kara | مَا: | دُمْتُمْ: olduğunuz sürece | حُرُمًا: ihramlı | وَاتَّقُوا: korkun | اللَّهَ: Allah'tan | الَّذِي: o ki | إِلَيْهِ: huzuruna | تُحْشَرُونَ: toplanacaksınız | (5:96)
|جَعَلَ: kıldı | اللَّهُ: Allah | الْكَعْبَةَ: Odak | الْبَيْتَ: -Yapıyı | الْحَرَامَ: -Yasaklı/Haram | قِيَامًا: doğrulunacak | لِلنَّاسِ: insanlara/insanlar için | وَالشَّهْرَ: ve ayı (kıldı) | الْحَرَامَ: -Yasaklı/Haram | وَالْهَدْيَ: ve hediyeledi | وَالْقَلَائِدَ: ve tasmalı kurbanlıkları | ذَٰلِكَ: böylece | لِتَعْلَمُوا: anlayasınız diye | أَنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah'ın | يَعْلَمُ: bildiğini | مَا: olanları | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَمَا: ve olanları | فِي: | الْأَرْضِ: yerde | وَأَنَّ: ve şüphesiz | اللَّهَ: Allah'ın | بِكُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyi | عَلِيمٌ: bildiğini | (5:97)
|اعْلَمُوا: iyi bilin ki | أَنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah'ın | شَدِيدُ: çetindir | الْعِقَابِ: cezası | وَأَنَّ: ve şüphesiz | اللَّهَ: Allah | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (5:98)
|مَا: | عَلَى: üzerine düşen | الرَّسُولِ: Elçi'nin | إِلَّا: sadece | الْبَلَاغُ: duyurmaktır | وَاللَّهُ: Allah | يَعْلَمُ: bilir | مَا: şeyleri | تُبْدُونَ: açığa vurduğunuz | وَمَا: ve şeyleri | تَكْتُمُونَ: gizlediğiniz | (5:99)
|قُلْ: de ki | لَا: olmaz | يَسْتَوِي: eşit | الْخَبِيثُ: murdar ile | وَالطَّيِّبُ: temiz | وَلَوْ: ve şayet | أَعْجَبَكَ: hoşuna gitse de | كَثْرَةُ: çokluğu | الْخَبِيثِ: murdarın | فَاتَّقُوا: o halde korkun | اللَّهَ: Allah'tan | يَا: EY/HEY/AH | أُولِي: sahipleri | الْأَلْبَابِ: akıl/anlayış | لَعَلَّكُمْ: umulur ki | تُفْلِحُونَ: kurtuluşa erersiniz | (5:100)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | لَا: | تَسْأَلُوا: sormayın | عَنْ: hakkında | أَشْيَاءَ: şeyler | إِنْ: eğer | تُبْدَ: açıklandığında | لَكُمْ: size | تَسُؤْكُمْ: hoşunuza gitmeyecek | وَإِنْ: ve eğer | تَسْأَلُوا: sorarsanız | عَنْهَا: onları | حِينَ: vakit | يُنَزَّلُ: indirildiği | الْقُرْانُ: Kur'an | تُبْدَ: açıklanır | لَكُمْ: size | عَفَا: affetmiştir | اللَّهُ: Allah | عَنْهَا: onları | وَاللَّهُ: Allah | غَفُورٌ: bağışlayandır | حَلِيمٌ: halimdir | (5:101)
|قَدْ: muhakkak | سَأَلَهَا: onları sormuştu | قَوْمٌ: bir toplum | مِنْ: | قَبْلِكُمْ: sizden önce gelen | ثُمَّ: sonra | أَصْبَحُوا: olmuşlardı | بِهَا: onları | كَافِرِينَ: inkar edenler | (5:102)
|مَا: | جَعَلَ: yapmamıştır | اللَّهُ: Allah | مِنْ: ne | بَحِيرَةٍ: bahîre | وَلَا: ve ne | سَائِبَةٍ: sâibe | وَلَا: ve ne | وَصِيلَةٍ: vasîle | وَلَا: ve ne | حَامٍ: ham | وَلَٰكِنَّ: fakat | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | يَفْتَرُونَ: uyduruyorlar | عَلَى: karşı | اللَّهِ: Allah'a | الْكَذِبَ: yalan | وَأَكْثَرُهُمْ: ve çokları da | لَا: | يَعْقِلُونَ: akıl erdiremiyorlar | (5:103)
|وَإِذَا: ve zaman | قِيلَ: dendiği | لَهُمْ: onlara | تَعَالَوْا: gelin | إِلَىٰ: | مَا: şeye | أَنْزَلَ: indirdiği | اللَّهُ: Allah'ın | وَإِلَى: ve | الرَّسُولِ: Elçi'ye | قَالُوا: derler ki | حَسْبُنَا: bize yeter | مَا: şey | وَجَدْنَا: bulduğumuz | عَلَيْهِ: üzerinde | ابَاءَنَا: babalarımızı | أَوَلَوْ: olsa da mı? | كَانَ: | ابَاؤُهُمْ: babaları | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmeyen | شَيْئًا: hiçbir şey | وَلَا: ve | يَهْتَدُونَ: doğru yolu bulamayan | (5:104)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | عَلَيْكُمْ: siz (bakın) | أَنْفُسَكُمْ: kendinize | لَا: | يَضُرُّكُمْ: size zarar vermez | مَنْ: kimse | ضَلَّ: sapan | إِذَا: takdirde | اهْتَدَيْتُمْ: siz doğru yolda olduğunuz | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'adır | مَرْجِعُكُمْ: dönüşünüz | جَمِيعًا: hepinizin | فَيُنَبِّئُكُمْ: O size haber verecektir | بِمَا: şeyi | كُنْتُمْ: olduğunuz | تَعْمَلُونَ: yapmış | (5:105)
|يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inananlar | شَهَادَةُ: şahidlik etsin | بَيْنِكُمْ: aranızda | إِذَا: zaman | حَضَرَ: geldiği | أَحَدَكُمُ: birinize | الْمَوْتُ: ölüm | حِينَ: sırasında | الْوَصِيَّةِ: vasiyyet | اثْنَانِ: iki | ذَوَا: kişi | عَدْلٍ: adil | مِنْكُمْ: içinizden | أَوْ: ya da | اخَرَانِ: diğer iki kişi (şahidlik etsin) | مِنْ: | غَيْرِكُمْ: sizden olmayan | إِنْ: eğer | أَنْتُمْ: siz | ضَرَبْتُمْ: yolculuk ederken | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | فَأَصَابَتْكُمْ: ve başınıza gelmişse | مُصِيبَةُ: musibeti | الْمَوْتِ: ölüm | تَحْبِسُونَهُمَا: onları tutarsınız | مِنْ: | بَعْدِ: -sonra | الصَّلَاةِ: SaLâT'den-/Destek'den- | فَيُقْسِمَانِ: yemin etsinler | بِاللَّهِ: Allah'a | إِنِ: eğer | ارْتَبْتُمْ: kuşkulanırsanız | لَا: | نَشْتَرِي: satmayacağız | بِهِ: onu (yeminimizi) | ثَمَنًا: hiçbir paraya | وَلَوْ: ve eğer | كَانَ: olsa | ذَا: | قُرْبَىٰ: akraba da | وَلَا: ve | نَكْتُمُ: gizlemeyeceğiz | شَهَادَةَ: şahidliğini | اللَّهِ: Allah'ın | إِنَّا: yoksa biz elbette | إِذًا: o zaman | لَمِنَ: kimselerden oluruz | الْاثِمِينَ: günahkar | (5:106)
|فَإِنْ: eğer | عُثِرَ: anlaşılırsa | عَلَىٰ: | أَنَّهُمَا: onların | اسْتَحَقَّا: işledikleri | إِثْمًا: bir günah | فَاخَرَانِ: başka iki kişi | يَقُومَانِ: geçer | مَقَامَهُمَا: onların yerine | مِنَ: | الَّذِينَ: kendisine | اسْتَحَقَّ: haksızlık edilenlerden | عَلَيْهِمُ: onların üzerine | الْأَوْلَيَانِ: daha layık | فَيُقْسِمَانِ: yemin ederler | بِاللَّهِ: Allah'a | لَشَهَادَتُنَا: mutlaka bizim şahidliğimiz | أَحَقُّ: daha doğrudur | مِنْ: | شَهَادَتِهِمَا: onların şahidliğinden | وَمَا: | اعْتَدَيْنَا: biz (hakka) tecavüz etmedik | إِنَّا: yoksa biz elbette | إِذًا: o zaman | لَمِنَ: oluruz | الظَّالِمِينَ: zalimlerden | (5:107)
|ذَٰلِكَ: budur | أَدْنَىٰ: en uygun olan | أَنْ: | يَأْتُوا: yapmalarına | بِالشَّهَادَةِ: şahidliği | عَلَىٰ: üzerine | وَجْهِهَا: gereği | أَوْ: yahut | يَخَافُوا: korkmalarına | أَنْ: | تُرَدَّ: reddedilmesinden | أَيْمَانٌ: yeminlerin | بَعْدَ: sonra | أَيْمَانِهِمْ: yeminlerinden | وَاتَّقُوا: korkun | اللَّهَ: Allah'tan | وَاسْمَعُوا: ve iyi dinleyin | وَاللَّهُ: Allah | لَا: | يَهْدِي: doğru yola iletmez | الْقَوْمَ: topluluğu | الْفَاسِقِينَ: yoldan çıkan | (5:108)
|يَوْمَ: gün | يَجْمَعُ: toplayacağı | اللَّهُ: Allah | الرُّسُلَ: Elçileri | فَيَقُولُ: derler | مَاذَا: ne? | أُجِبْتُمْ: size cevap verildi | قَالُوا: derler | لَا: | عِلْمَ: bilgimiz yok | لَنَا: bizim | إِنَّكَ: yalnız sensin | أَنْتَ: sen | عَلَّامُ: bilen | الْغُيُوبِ: gizlileri | (5:109)
|إِذْ: hani | قَالَ: demişti ki | اللَّهُ: Allah | يَا: EY/HEY/AH | عِيسَىٰ: Îsa | ابْنَ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | اذْكُرْ: hatırla | نِعْمَتِي: ni'metimi | عَلَيْكَ: sana olan | وَعَلَىٰ: ve olan | وَالِدَتِكَ: annene | إِذْ: hani | أَيَّدْتُكَ: seni desteklemiştim | بِرُوحِ: Ruh ile | الْقُدُسِ: l-Kudüs | تُكَلِّمُ: konuşuyordun | النَّاسَ: insanlarla | فِي: | الْمَهْدِ: beşikte iken | وَكَهْلًا: ve yetişkin iken | وَإِذْ: hani | عَلَّمْتُكَ: sana öğrettim | الْكِتَابَ: Kitabı | وَالْحِكْمَةَ: ve hikmeti | وَالتَّوْرَاةَ: ve Tevrat'ı | وَالْإِنْجِيلَ: ve İncil'i | وَإِذْ: hani | تَخْلُقُ: yaratıyor | مِنَ: -dan | الطِّينِ: çamur- | كَهَيْئَةِ: şeklinde bir şey | الطَّيْرِ: kuş | بِإِذْنِي: benim iznimle | فَتَنْفُخُ: üflüyordun | فِيهَا: içine | فَتَكُونُ: oluyordu | طَيْرًا: kuş | بِإِذْنِي: benim iznimle | وَتُبْرِئُ: ve iyileştiriyordun | الْأَكْمَهَ: anadan doğma körü | وَالْأَبْرَصَ: ve alacalıyı | بِإِذْنِي: benim iznimle | وَإِذْ: ve hani | تُخْرِجُ: çıkarıyordun | الْمَوْتَىٰ: ölüleri | بِإِذْنِي: benim iznimle | وَإِذْ: ve hani | كَفَفْتُ: savmıştım | بَنِي: oğullarını | إِسْرَائِيلَ: İsrail | عَنْكَ: senden | إِذْ: zaman | جِئْتَهُمْ: sen onlara getirdiğin | بِالْبَيِّنَاتِ: açık deliller | فَقَالَ: demişti | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | مِنْهُمْ: içlerinden | إِنْ: | هَٰذَا: bu | إِلَّا: başka bir şey değil | سِحْرٌ: bir büyüden | مُبِينٌ: apaçık | (5:110)
|وَإِذْ: ve hani | أَوْحَيْتُ: vahyetmiştim | إِلَى: | الْحَوَارِيِّينَ: Havarilere | أَنْ: | امِنُوا: inanmalarını | بِي: bana | وَبِرَسُولِي: ve elçime | قَالُوا: demişlerdi | امَنَّا: inandık | وَاشْهَدْ: şahid ol | بِأَنَّنَا: bizim | مُسْلِمُونَ: müslümanlar olduğumuza | (5:111)
|إِذْ: hani | قَالَ: demişlerdi ki | الْحَوَارِيُّونَ: Havariler | يَا: EY/HEY/AH | عِيسَىٰ: Îsa | ابْنَ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | هَلْ: -mi? | يَسْتَطِيعُ: gücü yeter- | رَبُّكَ: Rabbinin | أَنْ: | يُنَزِّلَ: indirmeye | عَلَيْنَا: bize | مَائِدَةً: bir sofra | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | قَالَ: (Îsa) dedi | اتَّقُوا: korkun | اللَّهَ: Allah'tan | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | مُؤْمِنِينَ: inanıyor | (5:112)
|قَالُوا: dediler | نُرِيدُ: istiyoruz | أَنْ: | نَأْكُلَ: yemeyi | مِنْهَا: ondan | وَتَطْمَئِنَّ: ve iyice yatışmasını | قُلُوبُنَا: kalblerimizin | وَنَعْلَمَ: ve bilmeyi | أَنْ: | قَدْ: kesinlikle | صَدَقْتَنَا: bize doğru söylediğini | وَنَكُونَ: ve olmayı | عَلَيْهَا: buna | مِنَ: | الشَّاهِدِينَ: bizzat şahit | (5:113)
|قَالَ: dedi | عِيسَى: Îsa | ابْنُ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | اللَّهُمَّ: Allah'ım | رَبَّنَا: Rabbimiz | أَنْزِلْ: indir | عَلَيْنَا: bizim üzerimize | مَائِدَةً: bir sofra | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | تَكُونُ: olsun | لَنَا: bizim için | عِيدًا: bir bayram | لِأَوَّلِنَا: öncemiz için | وَاخِرِنَا: ve sonramız için | وَايَةً: ve bir mu'cize (olsun) | مِنْكَ: Senden | وَارْزُقْنَا: bizi rızıklandır | وَأَنْتَ: ve sen | خَيْرُ: en hayırlısısın | الرَّازِقِينَ: rızık verenlerin | (5:114)
|قَالَ: buyurdu ki | اللَّهُ: Allah | إِنِّي: ben | مُنَزِّلُهَا: onu indireceğim | عَلَيْكُمْ: sizin üzerinize | فَمَنْ: ama kim | يَكْفُرْ: inkar ederse | بَعْدُ: ondan sonra | مِنْكُمْ: sizden | فَإِنِّي: ben | أُعَذِّبُهُ: ona azab ederim | عَذَابًا: bir azapla | لَا: | أُعَذِّبُهُ: azab etmediğim | أَحَدًا: hiç kimseye | مِنَ: | الْعَالَمِينَ: dünyalarda | (5:115)
|وَإِذْ: ve yine | قَالَ: demişti ki | اللَّهُ: Allah | يَا: EY/HEY/AH | عِيسَىٰ: Îsa | ابْنَ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | أَأَنْتَ: sen mi? | قُلْتَ: dedin | لِلنَّاسِ: insanlara | اتَّخِذُونِي: beni edinin | وَأُمِّيَ: ve annemi | إِلَٰهَيْنِ: iki tanrı | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | قَالَ: dedi ki | سُبْحَانَكَ: sen yücesin | مَا: | يَكُونُ: değildir | لِي: benim (haddime) | أَنْ: | أَقُولَ: söylemek | مَا: bir şeyi | لَيْسَ: olmayan | لِي: benim için | بِحَقٍّ: gerçek | إِنْ: eğer | كُنْتُ: olsaydım | قُلْتُهُ: demiş | فَقَدْ: muhakkak | عَلِمْتَهُ: sen bunu bilirdin | تَعْلَمُ: sen bilirsin | مَا: olanı | فِي: | نَفْسِي: benim nefsimde | وَلَا: ve | أَعْلَمُ: ben bilmem | مَا: olanı | فِي: | نَفْسِكَ: senin nefsinde | إِنَّكَ: şüphesiz sen | أَنْتَ: sensin | عَلَّامُ: bilen | الْغُيُوبِ: gizlileri | (5:116)
|مَا: | قُلْتُ: ben söylemedim | لَهُمْ: onlara | إِلَّا: başka | مَا: şeyden | أَمَرْتَنِي: bana emrettiğin | بِهِ: onu | أَنِ: | اعْبُدُوا: kulluk edin | اللَّهَ: Allah'a | رَبِّي: benim Rabbim | وَرَبَّكُمْ: ve sizin Rabbiniz olan | وَكُنْتُ: idim | عَلَيْهِمْ: onlar üzerine | شَهِيدًا: şahid | مَا: | دُمْتُ: olduğum sürece | فِيهِمْ: onların içinde | فَلَمَّا: fakat | تَوَفَّيْتَنِي: sen beni vefat ettirince | كُنْتَ: sen oldun | أَنْتَ: sen | الرَّقِيبَ: gözetleyen | عَلَيْهِمْ: onları | وَأَنْتَ: ve sen | عَلَىٰ: üzerine | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şey | شَهِيدٌ: şahitsin | (5:117)
|إِنْ: eğer | تُعَذِّبْهُمْ: onlara azabedersen | فَإِنَّهُمْ: şüphesiz onlar | عِبَادُكَ: senin kullarındır | وَإِنْ: ve eğer | تَغْفِرْ: bağışlarsan | لَهُمْ: onları | فَإِنَّكَ: şüphesiz sen | أَنْتَ: yalnız sen | الْعَزِيزُ: daima üstünsün | الْحَكِيمُ: hüküm ve hikmet sahibisin | (5:118)
|قَالَ: buyurdu | اللَّهُ: Allah | هَٰذَا: bu | يَوْمُ: gündür | يَنْفَعُ: fayda sağlayacağı | الصَّادِقِينَ: sadıklara | صِدْقُهُمْ: doğruluklarının | لَهُمْ: onlar için vardır | جَنَّاتٌ: cennetler | تَجْرِي: akan | مِنْ: | تَحْتِهَا: altlarından | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | خَالِدِينَ: kalacakları | فِيهَا: içinde | أَبَدًا: ebediyyen | رَضِيَ: razı olmuştur | اللَّهُ: Allah | عَنْهُمْ: onlardan | وَرَضُوا: onlar da razı olmuşlardır | عَنْهُ: O'ndan | ذَٰلِكَ: işte budur | الْفَوْزُ: başarı | الْعَظِيمُ: büyük | (5:119)
|لِلَّهِ: Allah'ındır | مُلْكُ: mülkü | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | وَمَا: ve ne varsa | فِيهِنَّ: bunlarda bulunan | وَهُوَ: ve O | عَلَىٰ: üzerine | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şey | قَدِيرٌ: kadirdir | (5:120)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}