Yaşar Nuri Öztürk Meali |
|
Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap'ın ve açık anlatımlı Kur'an'ın ayetleri.(15:1) | |
O küfre batmış olanlar zaman zaman, keşke Müslüman olsaydılar diye derin bir özlem duyarlar.(15:2) | |
Bırak onları yesinler, nimetlenip zevk etsinler ve sonu gelmez arzu kendilerini oyalasın. Ama yakında bilecekler.(15:3) | |
Biz hiçbir yurt ve medeniyeti, belirlenmiş bir yazgısı olmaksızın ortadan kaldırmadık.(15:4) | |
Hiçbir ümmet kendisi için belirlenen sürenin ne önüne geçebilir ne de o süreyi geriletebilir.(15:5) | |
Şöyle haykırdılar: "Hey! Kendisine o zikir/Kur'an indirilen! Sen gerçekten tam bir delisin."(15:6) | |
"Hadi getirsene bize o melekleri, eğer doğru sözlülerdensen!"(15:7) | |
Biz o melekleri ancak ve ancak hak üzere, hak bir yolla indiririz. Ve o zaman inkârcılara göz açtırılmaz.(15:8) | |
Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.(15:9) | |
Yemin olsun ki, senden öncekilerin o ilk kümeleri içine de nebiler gönderdik biz!(15:10) | |
Onlara bir Tanrı elçisi gelir gelmez, onunla mutlaka alay ederlerdi.(15:11) | |
Biz ona, günaha batmışların gönüllerinde böyle bir yol veririz.(15:12) | |
Ona inanmazlar. Oysaki, öncekilerin yol ve yöntemleri gözlerinin önünden geçmiştir.(15:13) | |
Üzerlerine gökten bir kapı açsak da oradan yükseliyor olsalardı.(15:14) | |
Kesinlikle şöyle diyeceklerdi: "Bizim gözlerimiz döndürüldü, bakışlarımız sarhoş edildi. Belki de biz büyüye çarptırılmış bir toplumuz."(15:15) | |
Yemin olsun, biz gökte burçlar oluşturduk ve onu/onları, seyredenler için süsledik.(15:16) | |
Ve onu/onları, her kovulup taşlanmış şeytandan koruduk.(15:17) | |
Ancak kulak hırsızlığı eden olur; onun peşine de parlak bir ateş alevi düşer.(15:18) | |
Yeri yayıp döşedik, ona kuvvetli dağlar diktik ve içinde ölçülü/ahenkli her şeyden bitirdik.(15:19) | |
Orada sizin için ve rızıklandırıcısı siz olmadığınız kimse için geçimlikler yarattık.(15:20) | |
Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri bizim yanımızda olmasın. Ama biz onu ancak belirli bir ölçüde/bir kaderle indiririz.(15:21) | |
Rüzgârları dölleyiciler olarak gönderdik; gökten bir su indirdik de onunla sizi suvardık. Onun depolayıcıları siz değilsiniz.(15:22) | |
Biziz, elbette biziz o hayat vermekte olan, o öldürmekte olan. Ve biziz sonunda mirasçı kalan.(15:23) | |
Yemin olsun, sizin önden gidenlerinizi bilmişizdir; yemin olsun, geriye kalanları da bilmişizdir.(15:24) | |
Hiç kuşkusuz, Rabbindir, evet O'dur onları haşredecek olan. Hakîmdir O, Alîm'dir.(15:25) | |
Yemin olsun, biz insanı; kuru çamurdan, değişken, cıvık bir balçıktan yarattık.(15:26) | |
Cini/İblis'i de daha önce kavurucu ateşten yaratmıştık.(15:27) | |
Hatırla o zamanı ki Rabbin meleklere, "Ben, kupkuru bir çamurdan, değişken, cıvık balçıktan bir insan yaratacağım." demişti.(15:28) | |
"Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın."(15:29) | |
Meleklerin tümü, toplu halde secde ettiler.(15:30) | |
İblis müstesna. O, secde edenlerle beraber olmaya karşı çıktı.(15:31) | |
Allah dedi: "Ey İblis! Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmuyorsun?"(15:32) | |
Dedi: "Kuru bir çamurdan, değişken, cıvık bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmek için var olmadım."(15:33) | |
Buyurdu: "Öyleyse çık oradan, çünkü kovuldun."(15:34) | |
"Din gününe kadar üzerinde lanet var."(15:35) | |
Dedi: "Rabbim, onların diriltileceği güne kadar bana süre ver."(15:36) | |
Buyurdu: "Hadi, süre verilenlerdensin."(15:37) | |
"Bilinen vaktin gününe kadar..."(15:38) | |
Dedi: "Rabbim! Beni azdırmana yemin ederim ki, yeryüzünde onlar için mutlaka süslemeler yapacağım ve onların tümünü kesinlikle azdıracağım."(15:39) | |
"İçlerinden riyaya sapmamış, samimi kulların müstesna."(15:40) | |
Buyurdu: "İşte bana varan dosdoğru yol budur."(15:41) | |
"Benim kullarım aleyhine senin elinde hiçbir güç/kanıt olmayacak. Azgınların seni izleyenleri müstesna."(15:42) | |
Cehennem onların tümünün şaşmaz buluşma yeridir.(15:43) | |
Yedi kapısı vardır onun. Her kapıya onlardan bir bölük ayrılmıştır.(15:44) | |
Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir.(15:45) | |
"Güvene kavuşmuş olarak selamla girin oraya."(15:46) | |
Göğüslerindeki düşmanlığı çekip almışızdır. Köşkler/divanlar üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olmuşlardır.(15:47) | |
Orada kendilerine zahmet/yorgunluk dokunmaz. Oradan çıkarılmazlar da.(15:48) | |
Haber ver kullarıma: Hiç kuşkusuz benim, evet benim, Gafûr ve Rahîm.(15:49) | |
Ama acıklı azabın ta kendisidir benim azabım.(15:50) | |
Onlara İbrahim'in misafirlerinden bahset.(15:51) | |
Hani onun yanına girmişlerdi de "Selam!" demişlerdi. O da "Biz sizden korkuyoruz." diye konuşmuştu.(15:52) | |
"Korkma! Biz sana bilgin bir oğlan müjdeliyoruz." dediler.(15:53) | |
Dedi: "İhtiyarlık yakama yapıştıktan sonra mı bana müjde veriyorsunuz! Neye dayanarak müjde veriyorsunuz?"(15:54) | |
Dediler: "Hakk'a dayanarak müjdeledik sana, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma."(15:55) | |
Dedi: "Sapıtmışlardan başka kim ümit keser Rabbin rahmetinden!"(15:56) | |
"Amacınız nedir ey elçiler?" diye sordu.(15:57) | |
Dediler: "Biz günahkâr bir topluluğa gönderildik."(15:58) | |
"Yalnız Lût'un ailesi suçlu değildir. Biz onların hepsini kurtaracağız."(15:59) | |
"Lût'un karısı hariç. O günahkârlarla geriye kalacaktır. Öyle takdir ettik."(15:60) | |
Elçiler Lût ailesine geldiklerinde,(15:61) | |
Lût: "Siz tanınmayan kimlersiniz." dedi.(15:62) | |
Dediler: "Gerçek şu ki biz, günahkârların, hakkında kuşku edip durdukları şeyi sana getirdik."(15:63) | |
"Sana gerçeği getirdik. Biz, özü, sözü doğru olanlarız."(15:64) | |
"Gecenin bir yerinde aileni yola çıkar. Sen de arkalarından onları izle. Hiçbiriniz geri dönüp bakmasın. Emredildiğiniz yere kadar gidin."(15:65) | |
Ona şu emri bir hüküm olarak ilettik: Şunlar, kökleri kesilmiş olarak sabahlayacaklardır.(15:66) | |
Şehir halkı, elçileri duymanın sevinci içinde geldi.(15:67) | |
Lût dedi: "Bunlar benim konuklarımdır, aman beni utandırmayın!"(15:68) | |
"Allah'tan korkun, beni rezil etmeyin."(15:69) | |
Dediler: "Seni el âlemin işiyle uğraşmaktan men etmemiş miydik?"(15:70) | |
Lût dedi: "Eğer bir şey yapacaksanız, işte kızlarım!"(15:71) | |
Senin ömrüne yemin olsun ki onlar, kendi sersemlikleri içinde bocalıyorlardı.(15:72) | |
Nihayet o korkunç titreşimli ses, onları güneş doğarken yakaladı.(15:73) | |
O kentin üstünü altına getirdik/üst düzeydekileri alt düzeye indirdik. Ve üzerlerine pişmiş çamurdan taşlar yağdırdık.(15:74) | |
Hiç kuşkusuz, bunda, işaretlerden anlam çıkaranlar için ibretler vardır.(15:75) | |
O kentin izleri/işaretleri, hâlâ işleyen bir yol üzerindedir.(15:76) | |
İnananlar için bunda elbette bir ibret vardır.(15:77) | |
Eyke halkı da gerçekten zalim insanlardı.(15:78) | |
Onlardan intikam aldık. Her ikisi önde, belirgin bir biçimde durmaktadır.(15:79) | |
Yemin olsun, Hicr halkı da gönderilen elçileri yalanladı.(15:80) | |
Ayetlerimizi onlara verdik ama onlardan yüz çeviriyorlardı.(15:81) | |
Dağlardan güvenli güvenli evler yontuyorlardı.(15:82) | |
Korkunç titreşimli ses onları da sabaha girecekleri sırada yakaladı.(15:83) | |
Kazanıp durdukları şeylerin kendilerine hiçbir yararı olmadı.(15:84) | |
Biz gökleri, yeri ve bunların arasındakileri hak olarak yarattık. O saat elbette gelecektir. Şimdi sen, uzanan elleri tut, güzel davran.(15:85) | |
Kuşkusuz senin Rabbin, evet o, Hallâk'tır, hiç durmadan yaratır; en iyi şekilde bilir.(15:86) | |
Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik.(15:87) | |
Sakın, onlardan bazı çiftlere verdiğimiz nimet ve zevklere gözlerini dikme. Onlar için tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen!(15:88) | |
Ve de ki: "Ben, evet ben, apaçık konuşan bir uyarıcıyım!"(15:89) | |
Aynı şekilde, o bölücülere/yemin edip duranlara da beyyineler indirmiştik.(15:90) | |
Onlar ki Kur'an'ı parça parça/bölük bölük/falcılık aracı yaptılar.(15:91) | |
Rabbine yemin olsun ki, biz onları toplu halde sorgu suale çekeceğiz/hepsinden mutlaka hesap soracağız;(15:92) | |
Yapıp ettiklerinden...(15:93) | |
Emrolunduğun şeyi, kafalarını çatlatırcasına tebliğ et; şirke bulaşmışlara aldırma.(15:94) | |
Alay edip eğlenenlere karşı biz sana yeteriz.(15:95) | |
Allah ile beraber başka tanrılar benimseyenler yakında bilecekler.(15:96) | |
Yemin olsun ki, onların söyledikleri yüzünden senin göğsünün daraldığını biliyoruz.(15:97) | |
Şimdi sen, Rabbine hamd ile tespih et ve secde edenlerden ol!(15:98) | |
Sana şaşmaz ve kesin bilgi gelinceye kadar Rabbine ibadet et!(15:99) | |