Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
|
Elif lâm râ, budur kitabın ve her şeyi açıklayan Kur'ân'ın âyetleri.(15:1) | |
Nice demler gelecek ki kâfirler, ne olur keşke biz de Müslüman olsaydık diyecekler.(15:2) | |
Bırak onları, yesinler, geçinsinler ve isteklere düşüp oyalansınlar, yakında bilecekler.(15:3) | |
Ve biz hiçbir şehri helâk etmedik ki helâk edeceğimiz zaman, malûm ve mukadder olmasın.(15:4) | |
Hiçbir ümmet, ne helâk edileceği zamânı mukadder vaktinden öne alabilir, ne de onu geciktirebilir.(15:5) | |
Ve derler ki: Ey kendisine Kur'ân indirilen sen gerçekten de delisin.(15:6) | |
Gerçeklerdensen neden meleklerle gelmiyorsun bize?(15:7) | |
Biz melekleri, ancak hak ve gerçek olarak indiririz, indiririz ama o vakit de mühlet vermeyiz, göz açtırmayız kâfirlere.(15:8) | |
Şüphe yok ki Kur'ân'ı biz indirdik ve şüphe yok ki onu mutlaka koruyacağız.(15:9) | |
Andolsun ki senden önce, evvelki ümmetlere de peygamberler göndermiştik.(15:10) | |
Hiçbir peygamber göndermedik ki alay etmesinler onunla.(15:11) | |
Biz böylece, Kur'ân'ı, yüreklerine kadar sokarız da.(15:12) | |
Gene ona inanmazlar ve gerçekten, eskilerin yolu yordamı da böylece olup bitmiş, onlar da bu yüzden azâba uğrayıp gitmiştir.(15:13) | |
Onlara gökten bir kapı açsak da melekler, o kapıdan inip çıksalar.(15:14) | |
Bunu görürler de gene ancak derler, gözlerimiz bağlandı bizim, hattâ büyülenmiş bir topluluğuz biz.(15:15) | |
Andolsun ki gökte burçlar halkettik ve göğü, seyredenlere bezedik.(15:16) | |
Ve onu, bütün taşlanmış Şeytanlardan koruduk.(15:17) | |
Ancak hırsızlama bir şey duymaya kalkışan olursa onun da ardından apaçık görünen bir ateş yalımıdır gönderdik.(15:18) | |
Yeryüzünü, enine boyuna döşedik ve orada metîn dağlar yarattık ve oradan, taktîrimize göre, her şeyi bitirdik.(15:19) | |
Orada sizin için de, sizin rızıklandırmadığınız mahlûkat için de geçim sebepleri halkettik.(15:20) | |
Hiçbir şey yoktur ki hazîneleri, katımızda olmasın ve biz onu ancak malûm bir miktarda indiririz.(15:21) | |
Yüklü rüzgârlar gönderdik de gökten yağmur yağdırdık, suya kandırdık sizi ve onu koruyup saklayan siz değilsiniz.(15:22) | |
Ve şüphe yok ki ancak biz diriltiriz, biz öldürürüz ve biziz her şeye vâris olan.(15:23) | |
Ve andolsun ki önce geçip gidenlerinizi de biliriz, sonraya kalanlarınızı da.(15:24) | |
Ve şüphe yok ki Rabbin, hepsini de haşreder; şüphe yok ki o, hüküm ve hikmet sâhibidir ve her şeyi bilir.(15:25) | |
Andolsun ki biz Âdem'i, kuru, kokmuş, şekil ve sûret verilmiş balçıktan yarattık.(15:26) | |
Şeytan'ıysa daha önce, yakıp öldürücü bir harâreti olan ateşten yarattık.(15:27) | |
An o zamanı ki Rabbin, meleklere demişti: Gerçekten de ben, kuru, kokmuş, şekil ve sûret verilmiş balçıktan bir insan yaratacağım.(15:28) | |
Onun yaratılışını tamamlayıp kemâle getirerek ruhumdan ruh üfürünce derhal ona karşı secdeye kapanın.(15:29) | |
Meleklerin hepsi birden secde ettiler.(15:30) | |
Ancak İblis secde etmedi, secde edenlere katılmaktan çekindi.(15:31) | |
Ey İblis dedi, sana ne oldu da secde edenlere katılmaktan çekindin?(15:32) | |
Kuru, kokmuş, şekil ve sûret verilmiş balçıktan yarattığın insana dedi, ben secde etmem.(15:33) | |
Çık buradan dedi, şüphe yok ki taşlanmış, kovulmuşsun sen.(15:34) | |
Ve gerçekten de din gününe dek lânet sana.(15:35) | |
Rabbim dedi, onların tekrar dirilecekleri güne dek mühlet ver, yaşat beni.(15:36) | |
Şüphe yok ki dedi, sen, mühlet verilmişlerdensin.(15:37) | |
Malûm vaktin gelip çatacağı güne dek.(15:38) | |
Rabbim dedi, beni rahmetinden mahrûm ettiğin gibi bende kötülükleri, yeryüzünde onlara bezeyecek, onları isyân ettirerek hepsini de rahmetinden mahrûm edeceğim.(15:39) | |
Ancak ihlâsa sâhip edilmiş kulların müstesna.(15:40) | |
Tanrı, işte bu yol dedi, dosdoğru bana varan yol.(15:41) | |
Şüphe yok ki kullarıma hiçbir sûretle gücün yetmez, ancak sana uyan azgınlara yeter senin gücün.(15:42) | |
Ve şüphe yok ki onların hepsine de vaadedilen yer, cehennemdir.(15:43) | |
Orasının yedi kapısı var, her kapıya da onlardan bir kısmı ayrılmıştır.(15:44) | |
Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerde ve ırmak başlarındadır.(15:45) | |
Esenlikle emîn olarak girin cennetlere.(15:46) | |
Gönüllerindeki kîni, hasedi, tâ kökünden söküp attık onların, kardeşlerdir, birbirlerine karşı tahtlar üstünde otururlar.(15:47) | |
Orada ne bir yorgunluk duyarlar, ne de oradan çıkarılırlar.(15:48) | |
Haber ver kullarıma, şüphe yok ki ben suçları örterim, rahîmim.(15:49) | |
Ve şüphe yok ki azâbım da pek elemli bir azaptır.(15:50) | |
Onları, İbrahîm'e gelen misâfirlerden de haberdâr et.(15:51) | |
Hani, huzûruna girmişler de esenlik sana demişlerdi; o da, biz gerçekten de sizden korkuyoruz demişti.(15:52) | |
Korkma demişlerdi, biz sana, bilgi sâhibi bir erkek evlât müjdeliyoruz.(15:53) | |
İhtiyarlık çağımda mı demişti, bana müjde veriyorsunuz? Neye istinâden müjde vermektesiniz bana?(15:54) | |
Sana öyle bir müjde veriyoruz ki gerçektir bu, sakın ümîdini kesenlerden olma demişlerdi.(15:55) | |
O da Rabbinin rahmetinden demişti, ancak doğru yoldan sapanlardan başka kim ümit keser?(15:56) | |
Ey elçiler demişti, başka ne memûriyetiniz var?(15:57) | |
Biz demişlerdi, şüphe yok ki mücrim bir topluluğa gönderildik.(15:58) | |
Ancak Lût ve soyu müstesna; onların hepsini de mutlaka kurtaracağız.(15:59) | |
Yalnız karısını kurtarmayacağız, onun, helâk olanlarla berâber şehirde kalmasını takdîr ettik.(15:60) | |
Elçiler Lût âilesine geldikleri zaman.(15:61) | |
O, siz dedi tanınmamış kimselersiniz.(15:62) | |
Onlar, biz dediler, onların şüphe ettikleri şeyi getirdik.(15:63) | |
O gerçek haberle geldik sana ve biz doğru sözlüyüz.(15:64) | |
Gece yarısından sonra âileni yola çıkar, sen de artlarına düş, hiçbiriniz arkanıza bakmayın, emrolunacak yere geçin gidin.(15:65) | |
Ve bu işi ona vahyettik de hiç şüphe yok ki dedik, sabah çağı bunların kökleri kesilir.(15:66) | |
Şehir halkı, birbirlerini müjdeleyerek misâfirlerin yanına geldi.(15:67) | |
Lût, bunlar benim konuklarım dedi, onlara karşı utandırmayın beni.(15:68) | |
Allah'tan çekinin de mahzûn etmeyin beni.(15:69) | |
Seni konuk kabûl etmekten menetmedik miydi dediler.(15:70) | |
Lût, evlenecekseniz işte kızlarım, onları alın dedi.(15:71) | |
Ömrün hakkı için onlar, gafletten âdeta sarhoştular, gaflet içinde şaşkın bir haldeydiler.(15:72) | |
Güneş doğduktan sonra onları bir bağırış, helâk ediverdi.(15:73) | |
Ülkelerinin altını üstüne getirdik, üstlerine balçıktan meydana gelmiş taşlar yağdırdık.(15:74) | |
Şüphe yok ki bunda düşünenlere ibretler var.(15:75) | |
Ve şüphe yok ki o şehir, hâlâ herkesin yol uğrağı olan bir yerde.(15:76) | |
Şüphe yok ki bunda, inananlar için bir delil var.(15:77) | |
Ashâb-ı Eyke de gerçekten zâlimdi.(15:78) | |
Öcaldık onlardan; iki şehir de apaçık görünmede, yol uğrağında hâlâ.(15:79) | |
Ashab-ı Hicr de peygamberini inkâr etti.(15:80) | |
Delillerimizi göstermiştik onlara, fakat onlardan yüz çevirmişlerdi.(15:81) | |
Ve evlerini dağlarda oyarlar, emin bir halde yaşarlardı.(15:82) | |
Sabah çağına erdikleri gibi bir bağırış yüzünden helâk olup gittiler.(15:83) | |
Kazandıkları mal ve servet, azâbı defedemedi onlardan.(15:84) | |
Ve biz, gökleri ve yeryüzünü abes olarak halketmedik ve kıyâmet, mutlaka gelecektir, aldırış bile etme, bir hoşça vazgeç onlardan şimdilik.(15:85) | |
Şüphe yok ki Rabbin, her şeyi yaratandır ve her şeyi bilir.(15:86) | |
Andolsun ki biz sana, tekrarlanan yedi âyeti ve pek büyük olan Kur'ân'ı verdik.(15:87) | |
Onlara verdiğimiz mala, evlâda göz dikme, onlar için tasalanıp gam yeme, inananlara karşı kanadını indir, onları koru, onlara karşı mütevâzı ol.(15:88) | |
Ve de ki: Hiç şüphe yok ki ben, gerçekten de bir korkutucuyum.(15:89) | |
Nitekim bölük bölük olanlara da indirmiştik.(15:90) | |
Öyle kişilerdi onlar ki Kurân'ı parça parça ettiler; bir kısmına inandılar da bir kısmına inanmadılar.(15:91) | |
Andolsun Rabbine ki onların hepsine soracağız.(15:92) | |
Yaptıkları şeyleri.(15:93) | |
Artık sen emredildiğin şeyi açıkla ve şirk koşanlardan yüz çevir.(15:94) | |
O alaycılara karşı biz yeteriz sana.(15:95) | |
Onlar, Allah'tan başka tanrılar da kabul etmişlerdir; yakında bilip anlayacaklar.(15:96) | |
Ve andolsun biliriz ki şüphe yok, söyledikleri sözlerden yüreğin sıkılır.(15:97) | |
Artık Rabbine hamd ederek tenzîh et ve secde edenlerden ol.(15:98) | |
Ve ölüm gelip çatıncaya dek Rabbine ibâdet et.(15:99) | |