» 20 / Tâ-Hâ  40:

Kuran Sırası: 20
İniş Sırası: 45
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135

 » 20 / Tâ-Hâ  Suresi: 40
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. إِذْ (ÎZ̃) = iƶ : hani
2. تَمْشِي (TMŞY) = temşī : gidiyordu
3. أُخْتُكَ (ÊḢTK) = uḣtuke : kızkardeşin
4. فَتَقُولُ (FTGVL) = fe teḳūlu : ve diyordu
5. هَلْ (HL) = hel : mi?
6. أَدُلُّكُمْ (ÊD̃LKM) = edullukum : size göstereyim
7. عَلَىٰ (AL) = ǎlā :
8. مَنْ (MN) = men : birini
9. يَكْفُلُهُ (YKFLH) = yekfuluhu : ona bakacak
10. فَرَجَعْنَاكَ (FRCANEK) = feraceǎ'nāke : böylece seni geri verdik
11. إِلَىٰ (ÎL) = ilā :
12. أُمِّكَ (ÊMK) = ummike : annene
13. كَيْ (KY) = key : ki
14. تَقَرَّ (TGR) = teḳarra : aydın olsun
15. عَيْنُهَا (AYNHE) = ǎynuhā : gözü
16. وَلَا (VLE) = ve lā : ve asla
17. تَحْزَنَ (TḪZN) = teHzene : üzülmesin
18. وَقَتَلْتَ (VGTLT) = ve ḳatelte : ve sen öldürmüştün
19. نَفْسًا (NFSE) = nefsen : bir adam
20. فَنَجَّيْنَاكَ (FNCYNEK) = fenecceynāke : seni kurtarmıştık
21. مِنَ (MN) = mine :
22. الْغَمِّ (ELĞM) = l-ğammi : tasadan
23. وَفَتَنَّاكَ (VFTNEK) = ve fetennāke : ve seni denemiştik
24. فُتُونًا (FTVNE) = futūnen : (iyi bir) deneyişle
25. فَلَبِثْتَ (FLBS̃T) = felebiṧte : sonra kaldın
26. سِنِينَ (SNYN) = sinīne : yıllarca
27. فِي (FY) = fī : arasında
28. أَهْلِ (ÊHL) = ehli : halkı
29. مَدْيَنَ (MD̃YN) = medyene : Medyen
30. ثُمَّ (S̃M) = ṧumme : sonra
31. جِئْتَ (CÙT) = ci'te : bize geldin
32. عَلَىٰ (AL) = ǎlā :
33. قَدَرٍ (GD̃R) = ḳaderin : belirlediğimiz vakitte
34. يَا (YE) = yā : EY/HEY/AH
35. مُوسَىٰ (MVS) = mūsā : Musa
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |إِذْ: hani | تَمْشِي: gidiyordu | أُخْتُكَ: kızkardeşin | فَتَقُولُ: ve diyordu | هَلْ: mi? | أَدُلُّكُمْ: size göstereyim | عَلَىٰ: | مَنْ: birini | يَكْفُلُهُ: ona bakacak | فَرَجَعْنَاكَ: böylece seni geri verdik | إِلَىٰ: | أُمِّكَ: annene | كَيْ: ki | تَقَرَّ: aydın olsun | عَيْنُهَا: gözü | وَلَا: ve asla | تَحْزَنَ: üzülmesin | وَقَتَلْتَ: ve sen öldürmüştün | نَفْسًا: bir adam | فَنَجَّيْنَاكَ: seni kurtarmıştık | مِنَ: | الْغَمِّ: tasadan | وَفَتَنَّاكَ: ve seni denemiştik | فُتُونًا: (iyi bir) deneyişle | فَلَبِثْتَ: sonra kaldın | سِنِينَ: yıllarca | فِي: arasında | أَهْلِ: halkı | مَدْيَنَ: Medyen | ثُمَّ: sonra | جِئْتَ: bize geldin | عَلَىٰ: | قَدَرٍ: belirlediğimiz vakitte | يَا: EY/HEY/AH | مُوسَىٰ: Musa |
Kırık Meal (Harekesiz) : |إذ ÎZ̃ hani | تمشي TMŞY gidiyordu | أختك ÊḢTK kızkardeşin | فتقول FTGWL ve diyordu | هل HL mi? | أدلكم ÊD̃LKM size göstereyim | على AL | من MN birini | يكفله YKFLH ona bakacak | فرجعناك FRCANEK böylece seni geri verdik | إلى ÎL | أمك ÊMK annene | كي KY ki | تقر TGR aydın olsun | عينها AYNHE gözü | ولا WLE ve asla | تحزن TḪZN üzülmesin | وقتلت WGTLT ve sen öldürmüştün | نفسا NFSE bir adam | فنجيناك FNCYNEK seni kurtarmıştık | من MN | الغم ELĞM tasadan | وفتناك WFTNEK ve seni denemiştik | فتونا FTWNE (iyi bir) deneyişle | فلبثت FLBS̃T sonra kaldın | سنين SNYN yıllarca | في FY arasında | أهل ÊHL halkı | مدين MD̃YN Medyen | ثم S̃M sonra | جئت CÙT bize geldin | على AL | قدر GD̃R belirlediğimiz vakitte | يا YE EY/HEY/AH | موسى MWS Musa |
Kırık Meal (Okunuş) : |: hani | temşī: gidiyordu | uḣtuke: kızkardeşin | fe teḳūlu: ve diyordu | hel: mi? | edullukum: size göstereyim | ǎlā: | men: birini | yekfuluhu: ona bakacak | feraceǎ'nāke: böylece seni geri verdik | ilā: | ummike: annene | key: ki | teḳarra: aydın olsun | ǎynuhā: gözü | ve lā: ve asla | teHzene: üzülmesin | ve ḳatelte: ve sen öldürmüştün | nefsen: bir adam | fenecceynāke: seni kurtarmıştık | mine: | l-ğammi: tasadan | ve fetennāke: ve seni denemiştik | futūnen: (iyi bir) deneyişle | felebiṧte: sonra kaldın | sinīne: yıllarca | : arasında | ehli: halkı | medyene: Medyen | ṧumme: sonra | ci'te: bize geldin | ǎlā: | ḳaderin: belirlediğimiz vakitte | : EY/HEY/AH | mūsā: Musa |
Kırık Meal (Transcript) : |ÎZ̃: hani | TMŞY: gidiyordu | ÊḢTK: kızkardeşin | FTGVL: ve diyordu | HL: mi? | ÊD̃LKM: size göstereyim | AL: | MN: birini | YKFLH: ona bakacak | FRCANEK: böylece seni geri verdik | ÎL: | ÊMK: annene | KY: ki | TGR: aydın olsun | AYNHE: gözü | VLE: ve asla | TḪZN: üzülmesin | VGTLT: ve sen öldürmüştün | NFSE: bir adam | FNCYNEK: seni kurtarmıştık | MN: | ELĞM: tasadan | VFTNEK: ve seni denemiştik | FTVNE: (iyi bir) deneyişle | FLBS̃T: sonra kaldın | SNYN: yıllarca | FY: arasında | ÊHL: halkı | MD̃YN: Medyen | S̃M: sonra | CÙT: bize geldin | AL: | GD̃R: belirlediğimiz vakitte | YE: EY/HEY/AH | MVS: Musa |
Abdulbaki Gölpınarlı : Hani kız kardeşin gitmiş de onu yetiştirecek birisini bulayım mı size demişti, gözü aydın olsun, kederlenmesin diye tekrar anana kavuşturmuştuk seni ve birisini öldürmüştün de seni gamdan kurtarmıştık ve seni sınayıp durmuştuk ve yıllarca Medyen halkının içinde kalmıştın, sonra da mukadder olduğu gibi buraya geldin ey Mûsâ.
Adem Uğur : Hani, kız kardeşin gidip "Ona bakacak birini size bulayım mı?" diyordu. Böylece seni, gözü gönlü mutluluk dolsun ve üzülmesin diye annene geri verdik. Ve sen, birini öldürdün de seni endişeden kurtardık. Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında kaldın. Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa!
Ahmed Hulusi : "Hani kız kardeşin yürüyor (Firavun ailesine gidip) ve diyordu ki: 'Onu kabullenip yetiştirecek kimseyi size göstereyim mi?'. . . Böylece seni annene geri döndürdük gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin diye. . . (Hem) sen bir kişiyi öldürdün de biz seni o dertten kurtardık. . . Seni denemeden denemeye uğrattık da. . . (Hani) Ehl-i Medyen içinde (Şuayb a. s. ın yanında) senelerce kaldın. . . Sonra da kaderin üzere buraya geldin yâ Musa!"
Ahmet Tekin : 'Hani kız kardeşin Firavun’un sarayına gidecek: 'Ona bakacak birini size bulayım mı?' diyecekti. Böylece seni tekrar annene ver-dik ki, gözü aydın olsun, mutlu olsun, kederlenmesin. Sen, bir de, adam öldürdün. Seni gamdan, endişeden kurtardık. Seni belâ ve musibetlerle imtihan ettik. Bu sebeple, yıllarca Medyen Halkı arasında yaşadın. Sonra takdire göre, peygamberlik makamına geldin, ey Mûsâ!'
Ahmet Varol : Hani kızkardeşin dolaşıp: 'Ona bakacak birini size bildireyim mi?' diyordu. Böylece gözü aydın olsun ve üzülmesin diye seni annene döndürdük. Sen bir can öldürmüştün de seni tasadan kurtarmış ve çeşitli şekillerde imtihan etmiştik. Medyen halkı arasında yıllarca kaldın sonra da bir takdir üzere (buraya) geldin, ey Musa!
Ali Bulaç : "Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de, biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip denemiştik.' Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa."
Ali Fikri Yavuz : Hani kız kardeşin, (denize atılmandan sonra seni takip ederek Firavun’un sarayına) gidip (hiç bir meme kabul etmediğini işitince) diyordu ki: “Size, ona iyi bakacak birini buluvereyim mi” Böylece seni tekrar annene verdik ki, gözü aydın olsun da, kederlenmesin. Hem (sen çocukken) bir adam (kıptî bir kâfir) öldürdün de seni gamdan (kısasdan) kurtardık. Seni çeşitli belâlarla imtihan ettik. Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra da bir takdire göre (kırk yaşına vararak Firavun’a) geldin, ey Mûsa!
Bekir Sadak : Kizkardesin Firavun'un sarayina giderek: «Ona bakacak birini size gostereyim mi?» diyordu. Boylece, annen uzulmesin, sevinsin diye, seni ona iade etmistik. Sen bir cana kiymistin, seni uzuntuden kurtarmis ve seni bircok musibetlerle denemistik. Bunun icin, Medyen halki arasinda yillarca kalmistin. Sonra, ey Musa, peygamberlik gevini yuklenecek bir yasa gelince dnup geldin.
Celal Yıldırım : Hani kızkardeşin (Fir'avn'ın evine) yürüyüp giderken, «ona bakacak bir kimseyi size haber vereyim mi ?» demişti. Böylece gözü aydınlık olup üzülmesin diye seni annene çevirmiş olduk. Ve sen bir kişiyi öldürdün de biz seni üzüntü ve kederden kurtardık; seni türlü türlü imtihanlarla karşı karşıya getirdik. O sebeple Medyen halkı arasında yıllarca kaldıktan sonra ey Musâ, bir kader (çizgisi gereği dönüp buraya) geldin.
Diyanet İşleri : “Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve “size onun bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?” diyordu. Derken, gözü aydın olsun, üzülmesin diye seni annene döndürdük. (Sana baktı, büyüdün) ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık, seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen’e gittin). Medyen halkı içinde yıllarca kaldın, sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr’a) geldin ey Mûsâ!”
Diyanet İşleri (eski) : Kızkardeşin Firavun'un sarayına giderek: 'Ona bakacak birini size göstereyim mi?' diyordu. Böylece, annen üzülmesin, sevinsin diye, seni ona iade etmiştik. Sen bir cana kıymıştın, seni üzüntüden kurtarmış ve seni birçok musibetlerle denemiştik. Bunun için, Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra, ey Musa, peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa gelince dönüp geldin.
Diyanet Vakfi : Hani, kız kardeşin gidip «Ona bakacak birini size bulayım mı?» diyordu. Böylece seni, gözü gönlü mutluluk dolsun ve üzülmesin diye annene geri verdik. Ve sen, birini öldürdün de seni endişeden kurtardık. Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında kaldın. Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa!
Edip Yüksel : 'Hani kız kardeşin gidip, 'ona bakacak birini size göstereyim mi?' diyordu. Böylece, gözü aydınlansın ve üzülmesin diye seni annene geri döndürmüştük. Hatta sen bir kişiyi öldürmüştün de seni tasadan kurtarmış ve çeşitli testlerden geçirmiştik. Medyen halkı arasında yıllarca kaldıktan sonra belli bir plan gereği şimdi geri gelmiş bulunuyorsun, Musa.'
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Hani kız kardeşin (Firavun'un sarayına) giderek: «Ona bakacak birini size buluvereyim mi? diyordu. Böylece seni tekrar annene verdik ki, gözü aydın olsun da kederlenmesin. Hem sen, bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık. Seni çeşitli musibetlerle imtihan ettik. Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra ey Musa! Belli bir çağa (peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa) geldin.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : O zaman kız kardeşin gidiyor ve: «ona iyi bakacak birini bulayım mı size?» diyordu. Böylece, gözü aydın olsun ve üzülmesin diye seni tekrar annene iade ettik. Hem bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık, seni birçok denemelerden geçirdik; bu sebeple yıllarca Medyen halkı arasında kaldın, sonra da ey Musa, bir kader üstüne geldin.
Elmalılı Hamdi Yazır : O vakıt hemşiren gidiyor da diyordu: «ona iyi bakacak birini buluvereyim mi size?» Bu suretle seni anana iade ettik ki gözü aydın olsun da mahzun olmasın, hem bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık, ve türlü mihnetlerle seni imtihan ettik bu sebeble senelerce Ehli Medyen içinde kaldın, sonra da bir kader üstüne geldin ya Musâ
Fizilal-il Kuran : Hani kız kardeşin gidip diyordu ki: “Ona bakacak birini size göstereyim mi?” İşte böylece annen üzülmesin de sevinsin diye seni ona geri vermiştik. Ve sen bir cana kıymıştın da, seni üzüntüden kurtarmıştık. Hem seni bir çok musibetlerle denemiştik. Böylece Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra da takdire göre geldin ey Musa.
Gültekin Onan : "Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de, biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip denemiştik'. Medyen ehli arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa.
Hakkı Yılmaz : "hani kız kardeşin yürüyordu da ‘Sizi o'nun bakımını üstlenecek birine götüreyim mi?' diyordu. Böylece gözü aydın olsun ve kederlenmesin diye seni annene geri döndürdük. Ve sen, bir can öldürmüştün de seni gamdan kurtarmıştık. Ve Biz seni potada eritip saflaştırdıkça saflaştırdık/seni olgunlaştırdık. Bir de yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra bir ölçü; plan üzerine geldin, ey Mûsâ! "
Hasan Basri Çantay : Hani hemşiren gidib (şöyle) diyordu. «Ona bakacak bir kimse (te'min etmek üzere) size delâletde bulunayım mı»? Böylece seni tekrar annene verdik ki gözü aydın olsun, tasalanmasın. Sen bir de adam öldürmüşdün de biz seni o gamdan kurtarmışdık. Seni türlü türlü ibtilâlarla imtihaan etmişdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra da (hakkındaki) takdire göre (buraya) geldin ey Musa.
Hayrat Neşriyat : 'Hani kız kardeşin (Fir'avun’un sarayına) gidip: 'Ona bakacak bir kimse için size rehberlik edeyim mi?’ diyordu. Böylece seni annene iâde ettik ki, gözü aydın olsun, üzülmesin!
İbni Kesir : Hani kızkardeşin gidip diyordu ki: Ona bakacak birini size göstereyim mi? İşte böylece, annen üzülmesin de gözü aydın olsun diye seni ona geri vermiştik. Ve sen, bir cana kıymıştın da; seni üzüntüden kurtarmıştık. Hem seni bir çok musibetlerle denemiştik. Böylece Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra da bir kader üzerine geldin ey Musa.
İskender Evrenosoğlu : Kızkardeşin (seni izleyerek) yürüyordu. (Seni saraya aldıkları zaman onlara şöyle) diyordu: “Size, ona kefil olacak (emzirip, bakacak) birisine delil olayım mı (bulmanızda yardım edeyim mi)? Böylece seni, annene döndürdük. Onun, gözü aydın olsun ve mahzun olmasın diye. Ve birisini öldürmüştün. O zaman (da) seni, gamdan (üzüntüden) kurtarmıştık. Ve seni, sınavlarla imtihan ettik. Böylece Medyen halkı içinde senelerce kaldın. Sonra kaderin gereği (takdir edilen zamanda buraya) geldin ya Musa!
Muhammed Esed : Kız kardeşin (Firavun ailesine) gidip de onlara: 'Ona bakabilecek birini size göstereyim mi? dediği zaman (bunun böyle olmasını Biz takdir etmiştik). Ve böylece seni yeniden annene kavuşturduk ki onun yüzü gülsün ve (artık) üzülmesin. Ve (büyüyüp belli bir yaşa vardığın zaman) birini öldürmüştün: Fakat Biz seni (bu yüzden içine gömüldüğün) tasadan kurtarmış ve seni çeşitli sınamalardan geçirmiştik. (Bu olaydan) sonra yıllarca Medyen halkı arasında yaşadın; ve sonunda, (Benim) takdir(im)e uyarak işte (buraya) geldin ey Musa:
Ömer Nasuhi Bilmen : «O vakit ki, hemşiren gidip de diyordu ki: «O'na bakacak bir kimse için size delâlet edeyim mi?» Artık seni validene döndürdük ki gözü aydın olsun da mahzun olmasın. Ve sen bir şahsı öldürdün. Sonra seni o gamdan kurtardık ve seni fitneden fitneye uğratmıştık. Sonra Medyen ahalisi arasında senelerce eğleştik. Sonra da ey Mûsa! Mukadder olduğu üzere (bu muayyen zamana) geliverdik.»
Ömer Öngüt : “Hani kız kardeşin, Firavun'un sarayına gidip: 'Ona bakacak birini size göstereyim mi?' diyordu. İşte böylece seni annene geri vermiştik; ki gözü aydın olsun, üzülmesin. Ve sen bir cana kıymıştın da, seni üzüntüden kurtarmıştık. Hem seni birçok musibetlerle imtihana çekmiştik. Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra da takdire göre geldin ey Musa!”
Şaban Piriş : Kızkardeşin gitmiş ve: -O’na bakacak birini size göstereyim mi? demişti. Böylece seni, gözü aydın olsun ve üzülmesin diye annene geri vermişti. Sen bir adam öldürmüştün de seni yine üzüntüden kurtarmıştık. Bu şekilde seni bir çok sınavdan geçirdik. Senelerce Medyen halkı arasında kalmıştın. Sonra da kader üzerine geldin ey Musa!
Suat Yıldırım : Kız kardeşin, denizden seni alanların yanına varıp: "Ona iyi bakacak birini size buluvereyim mi?" diyordu. Böylece seni annene kavuşturduk ki gözü aydın olsun, üzülmesin. Derken sen büyüdün, bir adam öldürdün de Biz seni o sıkıntıdan kurtardık. Seni, ey Musâ, türlü türlü imtihanlarla sınayıp yetiştirdik. Bu yüzden de yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra da takdirimizle, buraya geldin!
Süleyman Ateş : "Kızkardeşin ona bakacak birini size göstereyim mi? diyordu. Böylece seni annene geri verdik ki gözü aydın olsun, üzülmesin. Sen bir de adam öldürmüştün. O zaman da seni tasadan kurtarmış ve seni iyice denemiştik. Medyen halkı arasında yıllarca kaldın. Sonra belirlediğimiz bir vakitte bize geldin ey Mûsâ!"
Tefhim-ul Kuran : «Hani kız kardeşin gezinip: «Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?» demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de, biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip denemiştik.' Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa.»
Ümit Şimşek : 'O zaman kızkardeşin gidip de 'Ona bakacak birini size göstereyim mi?' demişti. Gözü aydın olsun ve üzülmesin diye annene seni böylece kavuşturduk. Birisini öldürdüğün zaman da seni o tasadan kurtarmış, sonra da türlü imtihanlarla sınamıştık. Derken yıllarca Medyen ahalisi arasında kaldın; sonra da, ey Musa, takdirimizle bugünlere geldin.
Yaşar Nuri Öztürk : "Hani, kızkardeşin gidiyor, şöyle diyordu: 'Onun bakımını üstlenecek kişiyi size göstereyim mi?' Nihayet, seni annene geri döndürdük ki, gözü aydın olsun, tasalanmasın. Sen bir de adam öldürmüştün. O zaman seni gamdan kurtarmıştık. Seni iyice bir imtihana çekmiştik. Bunun ardından sen Medyen halkı arasında yıllarca kaldın. Sonra, belirlenen bir vakitte/bir kadere göre geliverdin, ey Mûsa!"


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}