» 16 / Nahl  113:

Kuran Sırası: 16
İniş Sırası: 70
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128

 » 16 / Nahl  Suresi: 113
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَلَقَدْ (VLGD̃) = veleḳad : ve andolsun
2. جَاءَهُمْ (CEÙHM) = cā'ehum : onlara geldi
3. رَسُولٌ (RSVL) = rasūlun : bir elçi
4. مِنْهُمْ (MNHM) = minhum : kendilerinden
5. فَكَذَّبُوهُ (FKZ̃BVH) = fekeƶƶebūhu : onu yalanladılar
6. فَأَخَذَهُمُ (FÊḢZ̃HM) = feeḣaƶehumu : onları yakalayıverdi
7. الْعَذَابُ (ELAZ̃EB) = l-ǎƶābu : azab
8. وَهُمْ (VHM) = vehum : ve onlar
9. ظَالِمُونَ (ƵELMVN) = Zālimūne : zulümlerine devam ederken
ve andolsun | onlara geldi | bir elçi | kendilerinden | onu yalanladılar | onları yakalayıverdi | azab | ve onlar | zulümlerine devam ederken |

[] [CYE] [RSL] [] [KZ̃B] [EḢZ̃] [AZ̃B] [] [ƵLM]
VLGD̃ CEÙHM RSVL MNHM FKZ̃BVH FÊḢZ̃HM ELAZ̃EB VHM ƵELMVN

veleḳad cā'ehum rasūlun minhum fekeƶƶebūhu feeḣaƶehumu l-ǎƶābu vehum Zālimūne
ولقد جاءهم رسول منهم فكذبوه فأخذهم العذاب وهم ظالمون

 » 16 / Nahl  Suresi: 113
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولقد | VLGD̃ veleḳad ve andolsun And certainly
جاءهم ج ي ا | CYE CEÙHM cā'ehum onlara geldi came to them
رسول ر س ل | RSL RSVL rasūlun bir elçi a Messenger
منهم | MNHM minhum kendilerinden from among them
فكذبوه ك ذ ب | KZ̃B FKZ̃BVH fekeƶƶebūhu onu yalanladılar "but they denied him;"
فأخذهم ا خ ذ | EḢZ̃ FÊḢZ̃HM feeḣaƶehumu onları yakalayıverdi so seized them
العذاب ع ذ ب | AZ̃B ELAZ̃EB l-ǎƶābu azab the punishment
وهم | VHM vehum ve onlar while they
ظالمون ظ ل م | ƵLM ƵELMVN Zālimūne zulümlerine devam ederken (were) wrongdoers.

16:113 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve andolsun | onlara geldi | bir elçi | kendilerinden | onu yalanladılar | onları yakalayıverdi | azab | ve onlar | zulümlerine devam ederken |

[] [CYE] [RSL] [] [KZ̃B] [EḢZ̃] [AZ̃B] [] [ƵLM]
VLGD̃ CEÙHM RSVL MNHM FKZ̃BVH FÊḢZ̃HM ELAZ̃EB VHM ƵELMVN

veleḳad cā'ehum rasūlun minhum fekeƶƶebūhu feeḣaƶehumu l-ǎƶābu vehum Zālimūne
ولقد جاءهم رسول منهم فكذبوه فأخذهم العذاب وهم ظالمون

[] [ج ي ا] [ر س ل] [] [ك ذ ب] [ا خ ذ ] [ع ذ ب] [] [ظ ل م]

 » 16 / Nahl  Suresi: 113
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولقد | VLGD̃ veleḳad ve andolsun And certainly
Vav,Lam,Gaf,Dal,
6,30,100,4,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
EMPH – emphatic prefix lām
CERT – particle of certainty
الواو عاطفة
اللام لام التوكيد
حرف تحقيق
جاءهم ج ي ا | CYE CEÙHM cā'ehum onlara geldi came to them
Cim,Elif,,He,Mim,
3,1,,5,40,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
رسول ر س ل | RSL RSVL rasūlun bir elçi a Messenger
Re,Sin,Vav,Lam,
200,60,6,30,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
منهم | MNHM minhum kendilerinden from among them
Mim,Nun,He,Mim,
40,50,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
فكذبوه ك ذ ب | KZ̃B FKZ̃BVH fekeƶƶebūhu onu yalanladılar "but they denied him;"
Fe,Kef,Zel,Be,Vav,He,
80,20,700,2,6,5,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فأخذهم ا خ ذ | EḢZ̃ FÊḢZ̃HM feeḣaƶehumu onları yakalayıverdi so seized them
Fe,,Hı,Zel,He,Mim,
80,,600,700,5,40,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
العذاب ع ذ ب | AZ̃B ELAZ̃EB l-ǎƶābu azab the punishment
Elif,Lam,Ayn,Zel,Elif,Be,
1,30,70,700,1,2,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
وهم | VHM vehum ve onlar while they
Vav,He,Mim,
6,5,40,
CIRC – prefixed circumstantial particle
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
الواو حالية
ضمير منفصل
ظالمون ظ ل م | ƵLM ƵELMVN Zālimūne zulümlerine devam ederken (were) wrongdoers.
Zı,Elif,Lam,Mim,Vav,Nun,
900,1,30,40,6,50,
N – nominative masculine plural active participle
اسم مرفوع
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَلَقَدْ: ve andolsun | جَاءَهُمْ: onlara geldi | رَسُولٌ: bir elçi | مِنْهُمْ: kendilerinden | فَكَذَّبُوهُ: onu yalanladılar | فَأَخَذَهُمُ: onları yakalayıverdi | الْعَذَابُ: azab | وَهُمْ: ve onlar | ظَالِمُونَ: zulümlerine devam ederken |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولقد WLGD̃ ve andolsun | جاءهم CEÙHM onlara geldi | رسول RSWL bir elçi | منهم MNHM kendilerinden | فكذبوه FKZ̃BWH onu yalanladılar | فأخذهم FÊḢZ̃HM onları yakalayıverdi | العذاب ELAZ̃EB azab | وهم WHM ve onlar | ظالمون ƵELMWN zulümlerine devam ederken |
Kırık Meal (Okunuş) : |veleḳad: ve andolsun | cā'ehum: onlara geldi | rasūlun: bir elçi | minhum: kendilerinden | fekeƶƶebūhu: onu yalanladılar | feeḣaƶehumu: onları yakalayıverdi | l-ǎƶābu: azab | vehum: ve onlar | Zālimūne: zulümlerine devam ederken |
Kırık Meal (Transcript) : |VLGD̃: ve andolsun | CEÙHM: onlara geldi | RSVL: bir elçi | MNHM: kendilerinden | FKZ̃BVH: onu yalanladılar | FÊḢZ̃HM: onları yakalayıverdi | ELAZ̃EB: azab | VHM: ve onlar | ƵELMVN: zulümlerine devam ederken |
Abdulbaki Gölpınarlı : Andolsun ki onlara, kendi cinslerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar, onları helâk ediverdi azap ve onlardır zulmedenler.
Adem Uğur : Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.
Ahmed Hulusi : Andolsun ki onlara kendilerinden bir Rasûl geldi de Onu yalanladılar! Zâlimler oldukları hâlde, azap kendilerini yakaladı.
Ahmet Tekin : Andolsun ki, onlara kendilerinden bir Rasul geldi. Onu yalanladılar. Onlar baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engellerlerken, ceza ve felâket başlarına indi.
Ahmet Varol : Andolsun onlara kendi içlerinden bir peygamber geldi ama onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap kendilerini yakaladı.
Ali Bulaç : Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azab onları yakalayıverdi.
Ali Fikri Yavuz : Yemin olsun ki, Peygamberi inkâr eden o nankörlere içlerinden bir Rasûl geldi de onu yalanladılar. Zulüm yaparlarken azab da kendilerini yakalayıverdi. (Bu azab, müşriklerin Bedir felâketidir).
Bekir Sadak : And olsun ki, aralarindan kendilerine bir peygamber gelmisti, onu yalanci saydilar. Haksizlik ederlerken azaba ugradilar.
Celal Yıldırım : And olsun ki, içlerinden onlara bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bu yüzden —onlar zâlimler iken— azâb kendilerini yakalayıverdi.
Diyanet İşleri : Andolsun, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Böylece zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.
Diyanet İşleri (eski) : And olsun ki, aralarından kendilerine bir peygamber gelmişti, onu yalancı saydılar. Haksızlık ederlerken azaba uğradılar.
Diyanet Vakfi : Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.
Edip Yüksel : Onlara kendilerinden bir elçi geldi, onu yalanladılar. Sonunda, zulmederlerken onları azap yakaladı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine zulüm yaparlarken azab da onları yakalayıverdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de ona yalan söylüyor, dediler. Azap da zulmederlerken kendilerini yakalayıverdi.
Elmalılı Hamdi Yazır : Celâlim hakkı için, onlara içlerinden bir Resul geldi de ona yalan söyleyor dediler, zulmederlerken azâb da kendilerini yakalayıverdi
Fizilal-il Kuran : Gerçi onlara kendi ırklarından peygamber gelmişti, fakat onu yalanladılar. Bunun üzerine zalimlikleri yüzünden azap yakalarına yapıştı.
Gültekin Onan : Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azab onları yakalayıverdi.
Hakkı Yılmaz : Ve andolsun ki, onlara içlerinden bir elçi gelmişti de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar şirk koşarak yanlış, kendi zararlarına iş yaparlarken azap onları yakalayıverdi.
Hasan Basri Çantay : Andolsun ki onlara kendilerinden bir peygamber de gelmişdir de onu tekzîb etmişlerdir. Derken onlar zulümlerinde berdevam iken kendilerini azâb yakalayıvermişdir.
Hayrat Neşriyat : Şânım hakkı için, onlara kendilerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar zulmedici kimseler oldukları bir hâlde iken azab onları yakalayıverdi!
İbni Kesir : Andolsun ki; onlara, kendilerinden bir peygamber gelmişti de onu yalanlamışlardı. Zulüm ederken kendilerini azab yakalayıvermişti.
İskender Evrenosoğlu : Ve andolsun ki; onlara, kendilerinden (kendi içlerinden) bir resûl geldi. Fakat onu yalanladılar. Böylece azap onları yakaladı. Ve onlar zalimlerdir.
Muhammed Esed : Kaldı ki, onlara aralarından bir elçi de gelmişti; ama onlar o'nu yalanladılar. Ve onlar böylece zulüm ve haksızlıklarına devam edip giderken azap kendilerini kıskıvrak yakaladı.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve andolsun ki, onlara kendilerinden bir peygamber geldi, onu hemen tekzîp ettiler, artık onlar zalimler oldukları halde kendilerini azap yakaladı.
Ömer Öngüt : Andolsun ki onlara kendi içlerinden bir peygamber gelmişti de onu yalanladılar. Onlar zulümlerine devam ederlerken kendilerini azap yakalayıverdi.
Şaban Piriş : Onlara içlerinden bir peygamber gelmişti. Ama onu yalanladılar. İşte o zaman, zalimlikleri içinde iken onları bir azap yakaladı.
Suat Yıldırım : Onlara, içlerinden bir peygamber geldi, onlar onu yalancı saydılar. Derken onlar zulümlerine devam ederken, çok geçmeden azap kendilerini kıskıvrak yakaladı.
Süleyman Ateş : Andolsun, onlara, kendilerinden bir elçi geldi, onu yalanladılar. Bunun üzerine onlar zulümlerine devam ederken azâb onları yakalayıverdi.
Tefhim-ul Kuran : Andolsun, onlara kendi içlerinden bir peygamber gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azab onları yakalayıverdi.
Ümit Şimşek : Halbuki onlara bir peygamber de gelmişti. Fakat onlar peygamberi yalanladılar; azap da onları zulümleri üzerinde yakaladı.
Yaşar Nuri Öztürk : Yemin olsun ki, onlara içlerinden bir resul geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar zulümlerine devam edip dururken azap kendilerini yakaladı.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}