» 17 / Isrâ  Suresi:

Kuran Sırası: 17
İniş Sırası: 50

Kırık Meal (Okunuş) Meali
|subHāne: eksiklikten uzaktır | lleƶī: O (Allah) ki | esrā: yürüttü | biǎbdihi: kulunu | leylen: gecenin bir vaktinde | mine: | l-mescidi: Mescid-i | l-Harāmi: Haram'dan | ilā: | l-mescidi: Mescid-i | l-eḳSā: Aksa'ya | lleƶī: öyle ki | bāraknā: bereketli kıldığımız | Havlehu: çevresini | linuriyehu: kendisine göstermemiz için | min: bir bölümünü | āyātinā: ayetlerimizden | innehu: gerçekten | huve: O | s-semīǔ: işitendir | l-beSīru: görendir | (17:1)
|ve āteynā: ve biz verdik | mūsā: Musa'ya | l-kitābe: Kitabı | ve ceǎlnāhu: ve onu yaptık | huden: bir kılavuz | libenī: oğullarına | isrāīle: İsrail | ellā: diye | tetteḣiƶū: edinmeyin | min: | dūnī: benden başka | vekīlen: bir vekil | (17:2)
|ƶurriyyete: çocukları | men: kimselerin | Hamelnā: taşıdığımız | meǎ: ile beraber | nūHin: Nuh | innehu: doğrusu o | kāne: idi | ǎbden: bir kul | şekūran: çok şükreden | (17:3)
|ve ḳaDeynā: ve şu hükmü verdik | ilā: | benī: oğullarına | isrāīle: İsrail | : | l-kitābi: Kitapta | letufsidunne: bozgunculuk yapacaksınız | : | l-erDi: o ülkede | merrateyni: iki kez | veleteǎ'lunne: ve çok böbürleneceksiniz | ǔluvven: büyüklenme ile | kebīran: kibirli | (17:4)
|feiƶā: ne zaman ki | cā'e: gelince | veǎ'du: zamanı | ūlāhumā: birincisinin | beǎṧnā: gönderdik | ǎleykum: üzerinize | ǐbāden: kullarımızı | lenā: bizim | ūlī: çok güçlü | be'sin: çok güçlü | şedīdin: çok güçlü | fe cāsū: (sizi) araştırdılar | ḣilāle: aralarına girip | d-diyāri: evlerin | ve kāne: idi | veǎ'den: bir va'd | mef'ǔlen: yapılması gereken | (17:5)
|ṧumme: sonra | radednā: verdik | lekumu: size | l-kerrate: tekrar | ǎleyhim: onları yenme imkanı | ve emdednākum: ve sizi destekledik | biemvālin: mallarla | ve benīne: ve oğullarla | ve ceǎlnākum: ve yaptık sizi | ekṧera: daha çok | nefīran: savaşçılarınızı | (17:6)
|in: eğer | eHsentum: iyilik ederseniz | eHsentum: iyilik etmiş olursunuz | lienfusikum: kendinize | ve in: ve eğer | ese'tum: kötülük ederseniz | felehā: o da aleyhinizedir | feiƶā: ne zaman ki | cā'e: gelince | veǎ'du: zamanı | l-āḣirati: sonuncusunun | liyesū'ū: kötü duruma soksunlar diye | vucūhekum: yüzlerinizi | veliyedḣulū: ve girsinler diye | l-mescide: Mescid'e (Kudüs'e) | kemā: gibi | deḣalūhu: girdikleri | evvele: ilk | merratin: kez | veliyutebbirū: ve mahvetsinler diye | : şeyleri | ǎlev: ele geçirdikleri | tetbīran: helak ederek | (17:7)
|ǎsā: belki | rabbukum: Rabbiniz | en: | yerHamekum: size acır | vein: ve eğer | ǔdtum: siz dönerseniz | ǔdnā: biz de döneriz | ve ceǎlnā: ve yapmışızdır | cehenneme: cehennemi | lilkāfirīne: kafirler için | HaSīran: kuşatıcı | (17:8)
|inne: gerçekten | hāƶā: bu | l-ḳurāne: Kur'an | yehdī: iletir | lilletī: ki | hiye: o | eḳvemu: doğrultur | ve yubeşşiru: ve müjdeler | l-mu'minīne: mü'minleri | elleƶīne: kimseler | yeǎ'melūne: yapan | S-SāliHāti: iyi işler | enne: | lehum: onlara | ecran: bir ecir | kebīran: büyük | (17:9)
|ve enne: ve şüphesiz | elleƶīne: kimselere | : | yu'minūne: inanmayan(lara) | bil-āḣirati: Ahirete | eǎ'tednā: hazırlamışızdır | lehum: onlara | ǎƶāben: bir azab | elīmen: acıklı | (17:10)
|ve yed'ǔ: ve du'a etmektedir | l-insānu: insan | biş-şerri: şerre | duǎā'ehu: du'a eder (gibi) | bil-ḣayri: hayra | ve kāne: ve | l-insānu: insan | ǎcūlen: pek acelecidir | (17:11)
|ve ceǎlnā: ve biz yaptık | l-leyle: geceyi | ve nnehāra: ve gündüzü | āyeteyni: iki ayet | femeHavnā: (sonra) sildik | āyete: ayetini | l-leyli: gecenin | ve ceǎlnā: ve yaptık | āyete: ayetini | n-nehāri: gündüz | mubSiraten: aydınlatıcı | litebteğū: aramanız için | feDlen: lutfunu | min: | rabbikum: Rabbinizin | veliteǎ'lemū: ve bilmeniz için | ǎdede: sayısını | s-sinīne: yılların | velHisābe: ve hesabı | ve kulle: her | şey'in: şeyi | feSSalnāhu: anlattık | tefSīlen: açık açık | (17:12)
|ve kulle: her | insānin: insanın | elzemnāhu: bağladık | Tāirahu: kuşunu (kaderini) | : | ǔnuḳihi: boynuna | ve nuḣricu: ve çıkarırız | lehu: onun için | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | kitāben: bir Kitap | yelḳāhu: bulacağı | menşūran: açılmış olarak | (17:13)
|İḳra': oku | kitābeke: Kitabını | kefā: yeter | binefsike: kendi nefsin | l-yevme: bugün | ǎleyke: sana | Hasīben: hesapçı olarak | (17:14)
|meni: kim | htedā: hihayeti seçerse | feinnemā: şüphesiz | yehtedī: seçmiş olur | linefsihi: kendisi için | ve men: ve kim | Delle: saparsa | feinnemā: şüphesiz | yeDillu: sapar | ǎleyhā: kendi aleyhine | ve lā: ve | teziru: taşımaz | vāziratun: hiçbir günahkar | vizra: günah yükünü | uḣrā: başkasının | ve mā: ve | kunnā: değiliz | muǎƶƶibīne: biz azab edecek | Hattā: sürece | neb'ǎṧe: göndermedikçe | rasūlen: elçi | (17:15)
|ve iƶā: ve zaman | eradnā: biz istediğimiz | en: | nuhlike: helak etmek | ḳaryeten: bir kenti | emernā: emrederiz | mutrafīhā: onun varlıklılarına | fefeseḳū: kötü işler yaparlar | fīhā: orada | feHaḳḳa: böylece gerekli olur | ǎleyhā: onlara | l-ḳavlu: (azab) karar(ı) | fe demmernāhā: biz de orayı yıkarız | tedmīran: darmadağın | (17:16)
|ve kem: ve nice | ehleknā: helak ettik | mine: | l-ḳurūni: kuşakları | min: | beǎ'di: sonra | nūHin: Nuh'dan | ve kefā: ve yeter | birabbike: Rabbin | biƶunūbi: günahlarını | ǐbādihi: kullarının | ḣabīran: haber alıcı | beSīran: görücü olarak | (17:17)
|men: kim | kāne: ise | yurīdu: istiyor (dünyayı) | l-ǎācilete: acele olanı | ǎccelnā: çabucak veririz | lehu: ona | fīhā: orada | : kadar | neşā'u: dilediğimiz | limen: kimseye | nurīdu: istediğimiz | ṧumme: sonra | ceǎlnā: (yerini) yaparız | lehu: ona | cehenneme: cehennem | yeSlāhā: oraya girer | meƶmūmen: kınanmış olarak | medHūran: ve kovulmuş olarak | (17:18)
|ve men: ve kim de | erāde: isterse | l-āḣirate: ahireti | ve seǎā: ve çalışırsa | lehā: ona | seǎ'yehā: yaraşır biçimde | vehuve: ve o | mu'minun: inanarak | feulāike: öylelerinin | kāne: | seǎ'yuhum: çalışmalarının | meşkūran: karşılığı verilir | (17:19)
|kullen: hepsine | numiddu: uzatırız | hā'ulā'i: onlara da | ve hā'ulā'i: ve onlara da | min: -ndan | ǎTā'i: mükafatı- | rabbike: Rabbinin | ve mā: ve | kāne: değildir | ǎTā'u: hediyesi | rabbike: Rabbinin | meHZūran: kısıtlanmış | (17:20)
|unZur: bak | keyfe: nasıl | feDDelnā: üstün yaptık | beǎ'Dehum: onların kimini | ǎlā: üzerine | beǎ'Din: kimi | velelāḣiratu: elbette ahiret | ekberu: daha büyüktür | deracātin: dereceler bakımından | ve ekberu: ve daha büyüktür | tefDīlen: üstünlük bakımından | (17:21)
|: asla | tec'ǎl: edinme | meǎ: ile beraber | llahi: Allah | ilāhen: bir tanrı | āḣara: başka | feteḳ'ǔde: sonra oturup kalırsın | meƶmūmen: kınanmış olarak | meḣƶūlen: ve yalnız başına bırakılmış olarak | (17:22)
|ve ḳaDā: ve emretti | rabbuke: Rabbin | ellā: | teǎ'budū: tapmamanızı | illā: başkasına | iyyāhu: kendisinden | ve bil-vālideyni: ve anaya babaya | iHsānen: iyilik etmenizi | immā: | yebluğanne: ulaşırsa | ǐndeke: senin yanında | l-kibera: ihtiyarlık çağına | eHaduhumā: ikisinden birisi | ev: yahut | kilāhumā: her ikisi | felā: sakın | teḳul: deme | lehumā: onlara | uffin: Öf! | ve lā: ve | tenherhumā: onları azarlama | veḳul: söyle | lehumā: onlara | ḳavlen: bir söz | kerīmen: güzel | (17:23)
|veḣfiD: ve indir | lehumā: onlara | cenāHa: kanadını | ƶ-ƶulli: küçülme | mine: dolayı | r-raHmeti: acımadan | ve ḳul: ve deki | rabbi: Rabbim | rHamhumā: sen de bunlara acı | kemā: | rabbeyānī: beni nasıl yetiştirdilerse | Sağīran: küçükken | (17:24)
|rabbukum: Rabbiniz | eǎ'lemu: daha iyi bilir | bimā: şeyleri | : | nufūsikum: içlerinizdeki | in: eğer | tekūnū: siz olursanız | SāliHīne: iyi kişiler | feinnehu: şüphesiz O | kāne: | lilevvābīne: tevbe edenleri | ğafūran: bağışlayandır | (17:25)
|ve āti: ve ver | ƶā: | l-ḳurbā: akrabaya | Haḳḳahu: hakkını | velmiskīne: ve yoksula | vebne: | s-sebīli: ve yolcuya | ve lā: (fakat) | tubeƶƶir: saçıp savurma | tebƶīran: savurarak | (17:26)
|inne: çünkü | l-mubeƶƶirīne: savurganlar | kānū: olmuşlardır | iḣvāne: kardeşleri | ş-şeyāTīni: şeytanların | ve kāne: ve ise | ş-şeyTānu: şeytan | lirabbihi: Rabbine karşı | kefūran: çok nankördür | (17:27)
|ve immā: ve eğer | tuǎ'riDanne: yüz çevirecek olursan | ǎnhumu: onlardan | btiğā'e: bekleyerek | raHmetin: bir rahmeti | min: | rabbike: Rabbinden | tercūhā: umduğun | feḳul: bari söyle | lehum: onlara | ḳavlen: bir söz | meysūran: yumuşak | (17:28)
|ve lā: ve asla | tec'ǎl: yapma | yedeke: el(ler)ini | meğlūleten: bağlanmış | ilā: | ǔnuḳike: boynuna | ve lā: ve | tebsuThā: açma | kulle: tamamen | l-besTi: açarak | feteḳ'ǔde: sonra kalırsın | melūmen: kınanmış | meHsūran: hasret içinde | (17:29)
|inne: şüphesiz | rabbeke: Rabbin | yebsuTu: açar (bol bol verir) | r-rizḳa: rızkı | limen: kimseye | yeşā'u: dilediği | ve yeḳdiru: ve kısar | innehu: çünkü O | kāne: | biǐbādihi: kullarını | ḣabīran: bilir | beSīran: görür | (17:30)
|ve lā: | teḳtulū: öldürmeyin | evlādekum: çocuklarınızı | ḣaşyete: korkusuyla | imlāḳin: fakirlik | neHnu: biz | nerzuḳuhum: sizi de besliyoruz | ve iyyākum: onları da | inne: şüphesiz | ḳatlehum: onları öldürmek | kāne: | ḣiT'en: günahtır | kebīran: büyük | (17:31)
|ve lā: ve asla | teḳrabū: yaklaşmayın | z-zinā: zinaya | innehu: çünkü o | kāne: | fāHişeten: açık bir kötülüktür | ve sā'e: ve çok kötü | sebīlen: bir yoldur | (17:32)
|ve lā: ve asla | teḳtulū: öldürmeyin | n-nefse: canı | lletī: | Harrame: haram kıldığı | llahu: Allah'ın | illā: | bil-Haḳḳi: haksız yere | ve men: ve kim | ḳutile: öldürülürse | meZlūmen: haksızlıkla | feḳad: muhakkak | ceǎlnā: vermişizdir | liveliyyihi: onun velisine | sulTānen: bir yetki | felā: fakat | yusrif: aşırı gitmesin | : | l-ḳatli: öldürmede | innehu: çünkü | kāne: | menSūran: kendisine yardım edilmiştir | (17:33)
|ve lā: ve asla | teḳrabū: yaklaşmayın | māle: malına | l-yetīmi: yetimin | illā: dışında | billetī: | hiye: o | eHsenu: en güzel tarz | Hattā: kadar | yebluğa: erginlik çağına | eşuddehu: erişinceye | ve evfū: ve yerine getirin | bil-ǎhdi: ahdi | inne: çünkü | l-ǎhde: ahd'den | kāne: | mes'ūlen: sorulacaktır | (17:34)
|ve evfū: tam yapın | l-keyle: ölçüyü | iƶā: zaman | kiltum: ölçtüğünüz | ve zinū: tartın | bil-ḳisTāsi: terazi ile | l-musteḳīmi: doğru | ƶālike: bu | ḣayrun: daha iyidir | ve eHsenu: ve daha güzeldir | te'vīlen: sonuç bakımından | (17:35)
|ve lā: ve | teḳfu: ardına düşme | : şeyin | leyse: olmayan | leke: senin | bihi: hakkında | ǐlmun: bilgin | inne: çünkü | s-sem'ǎ: kulak | velbeSara: ve göz | velfu'āde: ve gönül | kullu: hepsi | ulāike: bunların | kāne: | ǎnhu: o(yaptığı)ndan | mes'ūlen: sorumludur | (17:36)
|ve lā: ve | temşi: yürüme | : | l-erDi: yeryüzünde | meraHen: kabara kabara | inneke: çünkü sen | len: | teḣriḳa: yırtamazsın | l-erDe: yeri | velen: ve | tebluğa: erişemezsin | l-cibāle: dağlara | Tūlen: boyca | (17:37)
|kullu: hepsi | ƶālike: bunların | kāne: olandır | seyyiuhu: kötü | ǐnde: katında | rabbike: Rabbinin | mekrūhen: hoş görülmeyen şeylerdir | (17:38)
|ƶālike: şunlar | mimmā: şeyndendir | evHā: vahyettiği | ileyke: sana | rabbuke: Rabbinin | mine: -ten | l-Hikmeti: Hikmet- | ve lā: | tec'ǎl: edinme | meǎ: ile bereber | llahi: Allah | ilāhen: tanrı | āḣara: başka | fetulḳā: sonra atılırsın | : | cehenneme: cehenneme | melūmen: kınanmış olarak | medHūran: uzaklaştırılmış olarak | (17:39)
|efeeSfākum: size seçti, (öyle) mi? | rabbukum: Rabbiniz | bil-benīne: oğulları | vetteḣaƶe: ve edindi (kendisine) | mine: -den | l-melāiketi: melekler- | ināṧen: kadınlar | innekum: gerçekten siz | leteḳūlūne: söylüyorsunuz | ḳavlen: bir söz | ǎZīmen: büyük (çok tehlikeli) | (17:40)
|veleḳad: andolsun | Sarrafnā: biz türlü biçimlerde anlattık | : | hāƶā: bu | l-ḳurāni: Kur'an'da | liyeƶƶekkerū: düşünüp anlasınlar diye | vemā: fakat (bu) | yezīduhum: artırmıyor | illā: başkasını | nufūran: nefretlerinden | (17:41)
|ḳul: de ki | lev: eğer | kāne: olsaydı | meǎhu: O'nunla beraber | ālihetun: tanrılar | kemā: gibi | yeḳūlūne: dedikleri | iƶen: o zaman | lābteğav: onlar da ararlardı | ilā: | ƶī: sahibine | l-ǎrşi: Arşın | sebīlen: bir yol | (17:42)
|subHānehu: (haşa) münezzehtir O | ve teǎālā: ve uludur | ǎmmā: -nden | yeḳūlūne: onların dedikleri- | ǔluvven: yücedir | kebīran: çok | (17:43)
|tusebbiHu: tesbih ederler | lehu: O'nu | s-semāvātu: gök | s-seb'ǔ: yedi | vel'erDu: ve yeryüzü | ve men: ve kimseler | fīhinne: bunların içindeki | ve in: ve yoktur | min: hiçbir | şey'in: şey | illā: | yusebbiHu: tesbih etmeyen | biHamdihi: hamd ile | velākin: ama | : | tefḳahūne: siz anlamazsınız | tesbīHahum: onların tesbihlerini | innehu: şüphesiz O | kāne: | Halīmen: halimdir | ğafūran: çok bağışlayandır | (17:44)
|ve iƶā: ve zaman | ḳarate': okuduğun | l-ḳurāne: Kur'an | ceǎlnā: çekeriz | beyneke: seninle (aranıza) | ve beyne: arasına | elleƶīne: kimselerin | : | yu'minūne: inanmayan(ların) | bil-āḣirati: ahirete | Hicāben: bir perde | mestūran: gizli | (17:45)
|ve ceǎlnā: ve kılarız (koyarız) | ǎlā: üzerine | ḳulūbihim: kableri | ekinneten: kabuklar | en: | yefḳahūhu: onu anlamalarına engel olacak | ve fī: ve | āƶānihim: kulaklarına | veḳran: bir ağırlık | ve iƶā: ve zaman | ƶekerte: andığın | rabbeke: Rabbini | : | l-ḳurāni: Kur'an'da | veHdehu: birliğini | vellev: dönüp | ǎlā: | edbārihim: arkalarına | nufūran: kaçarlar | (17:46)
|neHnu: biz | eǎ'lemu: gayet iyi biliyoruz | bimā: ne sebeple | yestemiǔne: dinlediklerini | bihi: onların | : | yestemiǔne: dinlerken | ileyke: seni | ve iƶ: ve zaman | hum: onlar | necvā: fısıldaşırken | : zaman | yeḳūlu: dedikleri | Z-Zālimūne: zalimlerin | in: | tettebiǔne: siz uymuyorsunuz | illā: başkasına | raculen: bir adamdan | mesHūran: büyülenmiş | (17:47)
|unZur: bak | keyfe: nasıl | Derabū: misaller verdiler | leke: sana | l-emṧāle: bezetmelerle | feDellū: şaştılar | felā: artık bir daha | yesteTīǔne: bulamazlar | sebīlen: yolu | (17:48)
|ve ḳālū: ve dediler ki | eiƶā: mi? | kunnā: biz iken | ǐZāmen: kemikler | ve rufāten: ve ufalanmış toprak | einnā: biz miyiz? | lemeb'ǔṧūne: diriltilecek | ḣalḳan: yaratılışla | cedīden: yeni bir | (17:49)
|ḳul: de ki | kūnū: (ister) olun | Hicāraten: taş | ev: veya | Hadīden: demir | (17:50)
|ev: veya | ḣalḳan: yaratık | mimmā: herhangi bir | yekburu: büyüyen | : | Sudūrikum: gönlünüzde | feseyeḳūlūne: diyecekler ki | men: kim | yuǐydunā: bizi tekrar döndürebilir | ḳuli: de ki | lleƶī: | feTarakum: sizi yaratan | evvele: ilk | merratin: defa | feseyunğiDūne: alaylı alaylı sallayacaklar | ileyke: sana | ru'ūsehum: başlarını | ve yeḳūlūne: ve diyecekler | metā: Ne zaman? | huve: o | ḳul: de ki | ǎsā: belki de | en: | yekūne: olabilir | ḳarīben: pek yakın | (17:51)
|yevme: gün | yed'ǔkum: sizi çağıracağı | fe testecībūne: çağrısına uyarsınız | biHamdihi: O'na hamdederek | ve teZunnūne: ve sanırsınız | in: | lebiṧtum: (dünyada) kalmadınız | illā: dışında | ḳalīlen: pek az (bir süre) | (17:52)
|ve ḳul: ve söyle | liǐbādī: kullarıma | yeḳūlū: söylesinler | lletī: | hiye: o | eHsenu: en güzel (sözü) | inne: çünkü | ş-şeyTāne: şeytan | yenzeğu: girer | beynehum: aralarına | inne: doğrusu | ş-şeyTāne: şeytan | kāne: | lilinsāni: insanın | ǎduvven: düşmanıdır | mubīnen: apaçık | (17:53)
|rabbukum: Rabbiniz | eǎ'lemu: daha iyi bilir | bikum: sizi | in: eğer | yeşe': dilerse | yerHamkum: size acır | ev: veya | in: eğer | yeşe': dilerse | yuǎƶƶibkum: size azabeder | ve mā: | erselnāke: biz seni göndermedik | ǎleyhim: onların üzerine | vekīlen: bir vekil | (17:54)
|ve rabbuke: ve Rabbin | eǎ'lemu: daha iyi bilir | bimen: olanları | : | s-semāvāti: göklerde | vel'erDi: ve yerde | veleḳad: ve andolsun ki | feDDelnā: biz üstün kıldık | beǎ'De: kimini | n-nebiyyīne: peygamberlerin | ǎlā: üzerine | beǎ'Din: kimi | ve āteynā: ve verdik | dāvūde: Davud'a da | zebūran: Zebur'u | (17:55)
|ḳuli: de ki | d'ǔ: yalvarın | elleƶīne: | zeǎmtum: (tanrı olduğunu) sandığınız şeylere | min: | dūnihi: O'ndan başka | felā: (fakat) | yemlikūne: güçleri yetmez | keşfe: gidermeye | D-Durri: sıkıntıyı | ǎnkum: sizden | ve lā: ve | teHvīlen: değiştirmeye | (17:56)
|ulāike: onların | elleƶīne: kimseler | yed'ǔne: yalvardıkları | yebteğūne: ararlar | ilā: | rabbihimu: Rablerine | l-vesīlete: bir vesile | eyyuhum: hangisi | eḳrabu: en yakın (diye) | ve yercūne: ve umarlar | raHmetehu: O'nun merhametini | ve yeḣāfūne: ve korkarlar | ǎƶābehu: azabından | inne: çünkü | ǎƶābe: azabı | rabbike: Rabbinin | kāne: | meHƶūran: cidden korkunçtur | (17:57)
|ve in: yoktur ki | min: hiçbir | ḳaryetin: kent | illā: ancak | neHnu: biz | muhlikūhā: onu yok ederiz | ḳable: önce | yevmi: gününden | l-ḳiyāmeti: kıyamet | ev: yahut | muǎƶƶibūhā: ona azab ederiz | ǎƶāben: azap ile | şedīden: şiddetli bir | kāne: | ƶālike: Bu | : | l-kitābi: Kitapta | mesTūran: yazılmıştır | (17:58)
|ve mā: ve yoktur | meneǎnā: bizi alıkoyan | en: | nursile: göndermekten | bil-āyāti: ayetler (mu'cizeler) | illā: dışında | en: | keƶƶebe: yalanlamaları | bihā: (onları) | l-evvelūne: evvelkilerin | ve āteynā: ve verdik | ṧemūde: Semud'a | n-nāḳate: dişi deveyi | mubSiraten: açık bir mu'cize olarak | feZelemū: o zulmetmelerine sebeb oldu | bihā: onlara | ve mā: ve | nursilu: biz göndermeyiz | bil-āyāti: mu'cizeleri | illā: dışında | teḣvīfen: korkutmak | (17:59)
|ve iƶ: bir zaman | ḳulnā: demiştik | leke: sana | inne: şüphesiz | rabbeke: Rabbin | eHāTa: kuşatmıştır | bin-nāsi: insanları | ve mā: | ceǎlnā: biz yapmadık | r-ru'yā: rü'yayı | lletī: | eraynāke: sana gösterdiğimiz | illā: başka bir şey | fitneten: sınama (aracı) | linnāsi: insanlar için | ve şşecerate: ve ağacı | l-mel'ǔnete: la'netlenmiş | : | l-ḳurāni: Kur'an'da | ve nuḣavvifuhum: biz onları korkutuyoruz | femā: fakat | yezīduhum: artırmıyor | illā: başkasını | Tuğyānen: azgınlıklarından | kebīran: daha da fazla | (17:60)
|ve iƶ: bir zaman | ḳulnā: demiştik | lilmelāiketi: meleklere | scudū: secde edin | liādeme: Adem'e | fesecedū: secde ettiler | illā: dışında | iblīse: İblis | ḳāle: dedi | eescudu: ben mi secde edeceğim? | limen: kimseye | ḣaleḳte: yarattığın | Tīnen: çamur olarak | (17:61)
|ḳāle: dedi | eraeyteke: gördün mü? | hāƶā: şu | lleƶī: | kerramte: üstün yaptığını | ǎleyye: benden | lein: andolsun eğer | eḣḣarteni: beni ertelersen | ilā: kadar | yevmi: gününe | l-ḳiyāmeti: kıyamet | leeHtenikenne: hakimiyetime alacağım | ƶurriyyetehu: onun zürriyetini | illā: hariç | ḳalīlen: pek azı | (17:62)
|ḳāle: (Allah) dedi ki | ƶheb: git | fe men: kim | tebiǎke: sana uyarsa | minhum: onlardan | feinne: şüphesiz | cehenneme: cehennemdir | cezā'ukum: cezanız | cezā'en: bir ceza | mevfūran: mükemmel | (17:63)
|vestefziz: yerinden oynat | meni: kimseyi | steTaǎ'te: gücünün yettiği | minhum: onlardan | biSavtike: sesinle | ve eclib: ve yaygarayı bas | ǎleyhim: onların üzerine | biḣaylike: atlılarınla | ve racilike: ve yayalarınla | ve şārikhum: ve onlara ortak ol | : | l-emvāli: mallarda | vel'evlādi: ve evladlarda | ve ǐdhum: ve onlara va'dler yap | ve mā: | yeǐduhumu: onlara va'detmez | ş-şeyTānu: şeytan | illā: başka bir şey | ğurūran: aldatıştan | (17:64)
|inne: şüphesiz | ǐbādī: benim kullarıma | leyse: yoktur | leke: senin | ǎleyhim: onların üzerinde | sulTānun: bir gücün | ve kefā: ve yeter | birabbike: Rabbin | vekīlen: vekil olarak | (17:65)
|rabbukumu: Rabbiniz | lleƶī: O'dur ki | yuzcī: yürütür | lekumu: size | l-fulke: gemileri | : | l-beHri: denizde | litebteğū: (payınızı) aramanız için | min: | feDlihi: lutfundan | innehu: doğrsu O | kāne: | bikum: size | raHīmen: çok acır | (17:66)
|ve iƶā: zaman | messekumu: size dokunduğu | D-Durru: bir sıkıntı | : | l-beHri: denizde | Delle: kaybolur | men: | ted'ǔne: bütün yalvardıklarınız | illā: başka | iyyāhu: O'ndan | felemmā: fakat (O) | neccākum: sizi kurtarıp çıkarınca | ilā: | l-berri: karaya | eǎ'raDtum: yine yüz çevirirsiniz | ve kāne: gerçekten | l-insānu: insan | kefūran: nankördür | (17:67)
|efeemintum: emin misiniz? | en: | yeḣsife: batırmayacağından | bikum: sizi | cānibe: ters çevirip | l-berri: karayı | ev: yahut | yursile: göndermeyeceğinden | ǎleykum: üzerinize | HāSiben: taşlar savuran bir kasırga | ṧumme: sonra | : | tecidū: bulamazsınız | lekum: kendinize | vekīlen: bir koruyucu | (17:68)
|em: yoksa | emintum: emin misiniz? | en: | yuǐydekum: sizi gönderip | fīhi: oraya | tāraten: bir kez daha | uḣrā: bir kez daha | fe yursile: salarak | ǎleykum: üstünüze | ḳāSifen: bir fırtına | mine: | r-rīHi: kırıp geçiren | fe yuğriḳakum: ve sizi boğmayacağından | bimā: dolayı | kefertum: inkar ettiğinizden | ṧumme: O zaman | : | tecidū: bulamazsınız | lekum: kendinize | ǎleynā: bize karşı | bihi: onu | tebīǎn: izleyip koruyacak birini | (17:69)
|veleḳad: ve andolsun | kerramnā: biz çok ikram ettik | benī: oğullarına | ādeme: Adem | ve Hamelnāhum: ve onları taşıdık | : | l-berri: karada | velbeHri: ve denizde | ve razeḳnāhum: ve onları besledik | mine: | T-Tayyibāti: güzel rızıklarla | ve feDDelnāhum: ve onları üstün kıldık | ǎlā: üzerine | keṧīrin: bir çoğu | mimmen: | ḣaleḳnā: yarattıklarımızın | tefDīlen: tam bir üstünlükle | (17:70)
|yevme: gün | ned'ǔ: çağırdığımız | kulle: her | unāsin: milleti | biimāmihim: imamıyla | femen: kimlerin | ūtiye: verilirse | kitābehu: Kitabı | biyemīnihi: sağından | feulāike: işte onlar | yeḳra'ūne: okurlar | kitābehum: Kitaplarını | ve lā: ve | yuZlemūne: haksızlığa uğratılmazlar | fetīlen: en ufak | (17:71)
|ve men: ve kimse | kāne: olan | : | hāƶihi: şu (dünyada) | eǎ'mā: kör | fehuve: o | : | l-āḣirati: ahirette de | eǎ'mā: kördür | ve eDellu: ve daha da sapıktır | sebīlen: yolu | (17:72)
|ve in: ve eğer | kādū: az daha onlar | leyeftinūneke: seni kandıracaklardı | ǎni: | lleƶī: | evHaynā: vahyettiğimizden | ileyke: sana | litefteriye: iftira atman için | ǎleynā: üstümüze | ğayrahu: ondan başkasını | ve iƶen: işte o zaman | lātteḣaƶūke: seni edinirlerdi | ḣalīlen: dost | (17:73)
|velevlā: eğer olmasaydık | en: | ṧebbetnāke: biz seni sağlamlaştırmış | leḳad: gerçekten | kidte: neredeyse | terkenu: yanaşacaktın | ileyhim: onlara | şey'en: | ḳalīlen: bir parça | (17:74)
|iƶen: o takdirde | leeƶeḳnāke: sana taddırırdık | Diǎ'fe: kat kat | l-Hayāti: hayatı | ve Diǎ'fe: ve kat kat | l-memāti: ölümü | ṧumme: sonra | : | tecidu: bulamazdın | leke: kendine | ǎleynā: bize karşı | neSīran: bir yardımcı | (17:75)
|ve in: ve | kādū: neredeyse | leyestefizzūneke: seni tedirgin edeceklerdi | mine: | l-erDi: yurdundan | liyuḣricūke: çıkarmak için | minhā: oradan | veiƶen: o takdirde | : | yelbeṧūne: kalamazlar | ḣilāfeke: senin ardından | illā: ancak | ḳalīlen: pek az | (17:76)
|sunnete: yasası (budur) | men: kimsenin | ḳad: | erselnā: gönderdiğimiz | ḳableke: senden önce | min: -den | rusulinā: elçilerimiz- | ve lā: ve asla | tecidu: bulamazsın | lisunnetinā: bizim yasamızda | teHvīlen: bir değişiklik | (17:77)
|eḳimi: -doğrul | S-Salāte: SaLâTe/Desteğe- | lidulūki: sarkmasından | ş-şemsi: güneşin | ilā: kadar | ğaseḳi: kararmasına | l-leyli: gecenin | ve ḳur'āne: ve Kur'an'ını da (unutma) | l-fecri: sabahın | inne: çünkü | ḳur'āne: Kur'an | l-fecri: sabah | kāne: | meşhūden: görülecek şeydir | (17:78)
|ve mine: bir kısmında | l-leyli: gecenin | fetehecced: uyan (teheccüd kıl) | bihi: | nāfileten: özgü olarak | leke: sana | ǎsā: umulur ki | en: | yeb'ǎṧeke: seni ulaştırır | rabbuke: Rabbin | meḳāmen: bir makama | meHmūden: güzel | (17:79)
|ve ḳul: ve de ki | rabbi: Rabbim | edḣilnī: beni girdir | mudḣale: girdirişiyle | Sidḳin: doğruluk | ve eḣricnī: ve beni çıkar | muḣrace: çıkarışiyle | Sidḳin: doğruluk | vec'ǎl: ve ver | : bana | min: | ledunke: katından | sulTānen: bir güç | neSīran: yardımcı | (17:80)
|ve ḳul: ve de ki | cā'e: geldi | l-Haḳḳu: Hak | ve zeheḳa: ve gitti | l-bāTilu: batıl | inne: zaten | l-bāTile: batıl | kāne: | zehūḳan: yok olmağa mahkumdur | (17:81)
|ve nunezzilu: ve biz indiriyoruz | mine: -dan | l-ḳurāni: Kur'an- | : şeyler | huve: o | şifā'un: şifa (olan) | ve raHmetun: ve rahmet | lilmu'minīne: mü'minlere | velā: ama (bu) | yezīdu: artırmaz | Z-Zālimīne: zalimlerin | illā: başka bir şey | ḣasāran: ziyanından | (17:82)
|ve iƶā: ne zaman | en'ǎmnā: ni'met versek | ǎlā: | l-insāni: insana | eǎ'raDe: yüz çevirip | ve neā: döner | bicānibihi: yanını | ve iƶā: ve ne zaman ki | messehu: ona dokunsa | ş-şerru: bir zarar | kāne: | yeūsen: umutsuzluğa düşer | (17:83)
|ḳul: de ki | kullun: herkes | yeǎ'melu: hareket eder | ǎlā: üzerine | şākiletihi: kendi karakteri | ferabbukum: Rabbiniz | eǎ'lemu: daha iyi bilir | bimen: kimin | huve: o | ehdā: en doğru | sebīlen: yoldadır | (17:84)
|ve yeselūneke: ve sana sorarlar | ǎni: -tan | r-rūHi: ruh- | ḳuli: de ki | r-rūHu: Ruh | min: | emri: emrindendir | rabbī: Rabbimin | ve mā: ve | ūtītum: size verilmemiştir | mine: -den | l-ǐlmi: ilim- | illā: dışında | ḳalīlen: pek az bir şey | (17:85)
|velein: andolsun eğer | şi'nā: biz dilesek | leneƶhebenne: tamamen gideririz | billeƶī': | evHaynā: vahyettiğimizi | ileyke: sana | ṧumme: sonra | : | tecidu: bulamazsın | leke: sana | bihi: bu konuda | ǎleynā: bize karşı | vekīlen: bir yardımcı | (17:86)
|illā: ancak hariç | raHmeten: rahmeti | min: | rabbike: Rabbinin | inne: çünkü | feDlehu: O'nun lutfu | kāne: | ǎleyke: sana olan | kebīran: cidden büyüktür | (17:87)
|ḳul: de ki | leini: andolsun eğer | ctemeǎti: toplansalar | l-insu: insan(lar) | velcinnu: ve cin(ler) | ǎlā: üzere | en: | ye'tū: getirmek | bimiṧli: bir benzerini | hāƶā: bu | l-ḳurāni: Kur'an'ın | : | ye'tūne: getiremezler | bimiṧlihi: onun benzerini | velev: ve eğer | kāne: olsalar | beǎ'Duhum: biri | libeǎ'Din: diğerine | Zehīran: arka (destek) | (17:88)
|veleḳad: ve andolsun | Sarrafnā: biz türlü biçimlerde anlattık | linnāsi: insanlara | : | hāƶā: bu | l-ḳurāni: Kur'an'da | min: her | kulli: çeşit | meṧelin: misali | feebā: ama direttiler | ekṧeru: çoğu | n-nāsi: insanlardan | illā: ancak | kufūran: inkarda | (17:89)
|ve ḳālū: dediler ki | len: | nu'mine: inanmayız | leke: sana | Hattā: kadar | tefcura: fışkırtıncaya | lenā: bize | mine: -nden | l-erDi: yeryüzü- | yenbūǎn: bir göze | (17:90)
|ev: yahut | tekūne: olmalı | leke: senin | cennetun: bir bahçen | min: -dan | neḣīlin: hurmalar- | ve ǐnebin: ve üzümlerden | fe tufe ccira: fışkırtmalısın | l-enhāra: ırmaklar | ḣilālehā: aralarından | tefcīran: gürül gürül | (17:91)
|ev: yahut | tusḳiTa: düşürmelisin | s-semāe: gökten | kemā: gibi | zeǎmte: zannettiğin | ǎleynā: üzerimize | kisefen: parçalar | ev: yahut | te'tiye: getirmelisin | billahi: Allah'ı | velmelāiketi: ve melekleri | ḳabīlen: karşımıza | (17:92)
|ev: yahut | yekūne: olmalı | leke: senin | beytun: Yapın | min: | zuḣrufin: altından | ev: ya da | terḳā: çıkmalısın | : | s-semāi: göğe | velen: ama asla | nu'mine: inanmayız | liruḳiyyike: senin (göğe) çıkmana | Hattā: | tunezzile: indirmedikçe | ǎleynā: üzerimize | kitāben: bir Kitap | neḳra'uhu: okuyacağımız | ḳul: de ki | subHāne: şanı yücedir | rabbī: Rabbimin | hel: miyim? | kuntu: ben | illā: başka bir şey | beşeran: bir insan(dan) | rasūlen: elçi ol(arak gönderil)en | (17:93)
|ve mā: ve | meneǎ: alıkoyan şey | n-nāse: insanları | en: | yu'minū: iman etmekten | : zaman | cā'ehumu: kendilerine geldiği | l-hudā: hidayet | illā: ancak | en: | ḳālū: demeleridir | ebeǎṧe: mı gönderdi? | llahu: Allah | beşeran: bir insanı | rasūlen: elçi olarak | (17:94)
|ḳul: de ki | lev: eğer | kāne: olsaydı | : | l-erDi: yer yüzünde | melāiketun: melekler | yemşūne: yürüyen | muTmeinnīne: uslu uslu | lenezzelnā: elbette gönderirdik | ǎleyhim: onlara | mine: -ten | s-semāi: gök- | meleken: bir meleği | rasūlen: elçi | (17:95)
|ḳul: de ki | kefā: yeter | billahi: Allah | şehīden: şahid olarak | beynī: benimle | ve beynekum: sizin aranızda | innehu: şüphesiz O | kāne: | biǐbādihi: kullarını | ḣabīran: haber alır | beSīran: görür | (17:96)
|ve men: ve kime | yehdi: hidayet ederse | llahu: Allah | fehuve: işte odur | l-muhtedi: doğru yolu bulan | ve men: kimi de | yuDlil: sapıklıkta bırakırsa | felen: artık | tecide: bulamazsın | lehum: onlar için | evliyā'e: veliler | min: | dūnihi: O'ndan başka | ve neHşuruhum: ve onları süreriz | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | ǎlā: üyerine | vucūhihim: yüzleri | ǔmyen: kör | ve bukmen: ve dilsiz | ve Summen: ve sağır | me'vāhum: varacakları yer | cehennemu: cehennemdir | kullemā: her seferinde | ḣabet: (ateş) dindiği | zidnāhum: onlara artırırız | seǐyran: çılgın alevi | (17:97)
|ƶālike: işte budur | cezā'uhum: cezaları | biennehum: çünkü onlar | keferū: inkar ettiler | biāyātinā: ayetlerimizi | ve ḳālū: ve dediler | eiƶā: sonra mı? | kunnā: biz olduktan | ǐZāmen: kemikler | ve rufāten: ve ufalanmış toprak | einnā: biz mi? | lemeb'ǔṧūne: diriltileceğiz | ḣalḳan: bir yaratılışla | cedīden: yeni | (17:98)
|evelem: | yerav: görmediler mi ki? | enne: şüphesiz | llahe: Allah | lleƶī: | ḣaleḳa: yaratan | s-semāvāti: gökleri | vel'erDe: ve yeri | ḳādirun: kadirdir | ǎlā: | en: | yeḣluḳa: yaratmağa da | miṧlehum: kendilerinin benzerini | ve ceǎle: ve koymuştur | lehum: kendileri için | ecelen: bir süre | : yoktur | raybe: şüphe | fīhi: onda | feebā: ama yapmazlar | Z-Zālimūne: zalimler | illā: başka bir şey | kufūran: inkardan | (17:99)
|ḳul: de ki | lev: eğer | entum: siz | temlikūne: sahip olsaydınız | ḣazāine: hazinelerine | raHmeti: rahmet | rabbī: Rabbimin | iƶen: o zaman | leemsektum: tutardınız | ḣaşyete: korkarak | l-infāḳi: harcamaktan | ve kāne: gerçekten | l-insānu: insan | ḳatūran: çok cimridir | (17:100)
|veleḳad: andolsun | āteynā: biz vermiştik | mūsā: Musa'ya | tis'ǎ: dokuz | āyātin: mu'cize | beyyinātin: açık açık | fesel: sor | benī: oğullarına | isrāīle: İsrail | : zaman | cā'ehum: (Musa) onlara geldiği | feḳāle: demişti | lehu: ona | fir'ǎvnu: Fir'avn | innī: şüphesiz ben | leeZunnuke: sanıyorum ki sen | : EY/HEY/AH | mūsā: Musa | mesHūran: büyülenmişsin | (17:101)
|ḳāle: (Musa) dedi ki | leḳad: andolsun | ǎlimte: sen biliyorsun ki | : | enzele: indirmez | hā'ulā'i: bunları | illā: başkası | rabbu: Rabbinden | s-semāvāti: göklerin | vel'erDi: ve yerin | beSāira: kanıtlar olarak | ve innī: şüphesiz ben de | leeZunnuke: seni görüyorum | : EY/HEY/AH | fir'ǎvnu: Fir'avn | meṧbūran: mahvolmuş | (17:102)
|feerāde: (Fir'avn) istedi | en: | yestefizzehum: onları sürüp çıkarmak | mine: | l-erDi: o ülkeden | feeğraḳnāhu: biz de onu boğduk | ve men: kimselerle | meǎhu: yanındaki | cemīǎn: toptan | (17:103)
|ve ḳulnā: ve dedik | min: | beǎ'dihi: onun ardından | libenī: oğullarına | isrāīle: İsrail | skunū: oturun | l-erDe: o ülkede | feiƶā: | cā'e: gelince | veǎ'du: zamanı | l-āḣirati: ahiret | ci'nā: getireceğiz | bikum: hepinizi | lefīfen: bir araya | (17:104)
|ve bil-Haḳḳi: ve hak olarak | enzelnāhu: biz o(Kur'a)nı indirdik | ve bil-Haḳḳi: ve hak ile | nezele: inmiştir | ve mā: | erselnāke: seni göndermedik | illā: dışında | mubeşşiran: müjdeleyici olmak | ve neƶīran: ve uyarıcı olmak | (17:105)
|ve ḳur'ānen: ve Kur'an'ı | feraḳnāhu: parçalara ayırdık | liteḳraehu: okuman için | ǎlā: | n-nāsi: insanlara | ǎlā: | mukṧin: ağır ağır | ve nezzelnāhu: ve onu indirdik | tenzīlen: birbiri ardınca | (17:106)
|ḳul: de ki | āminū: siz inanın | bihi: ona | ev: veya | : | tu'minū: inanmayın | inne: şüphesiz | elleƶīne: kimselere | ūtū: verilen(ler) | l-ǐlme: bilgi | min: | ḳablihi: daha önce | iƶā: zaman | yutlā: okunduğu | ǎleyhim: kendilerine | yeḣirrūne: onlar derhal kapanırlar | lileƶḳāni: çeneleri üstüne | succeden: secdeye | (17:107)
|ve yeḳūlūne: ve derler | subHāne: şanı yücedir | rabbinā: Rabbimizin | in: gerçekten | kāne: | veǎ'du: va'di (sözü) | rabbinā: Rabbimizin | lemef'ǔlen: mutlaka yerine getirilir | (17:108)
|ve yeḣirrūne: ve kapanırlar | lileƶḳāni: çeneleri üstüne | yebkūne: ağlayarak | ve yezīduhum: ve onların (Kur'an) artırır | ḣuşūǎn: derin saygısını | (17:109)
|ḳuli: de ki | d'ǔ: çağır | llahe: Allaha | evi: veya | d'ǔ: çağır | r-raHmāne: Rahmana | eyyen: senin | : -şeyler | ted'ǔ: çağırdın- | fe lehu: Zira onlar/onlarsa | l-esmā'u: nitelikler/esmalar | l-Husnā: güzel | ve lā: | techer: abartma | biSalātike: SaLâTın/Desteğin ile | ve lā: ve | tuḣāfit: hafifsetme | bihā: onunla | vebteği: -bul | beyne: arasını- | ƶālike: Budur | sebīlen: yolun | (17:110)
|ve ḳuli: ve de ki | l-Hamdu: sorumluluk | lillahi: Allah'a | lleƶī: | lem: | yetteḣiƶ: edinmeyen | veleden: çocuk | velem: ve | yekun: olmayan | lehu: onun | şerīkun: ortağı | : | l-mulki: mülkte | velem: ve | yekun: (ihtiyacı) olmayan | lehu: onun | veliyyun: yardımcıya | mine: | ƶ-ƶulli: acze düşüp de | ve kebbirhu: ve O'nu yücelt | tekbīran: tam bir yüceltme ile | (17:111)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}