» 27 / Neml  4:

Kuran Sırası: 27
İniş Sırası: 48
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93

 » 27 / Neml  Suresi: 4
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. إِنَّ (ÎN) = inne : şüphesiz
2. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimselerin
3. لَا (LE) = lā :
4. يُؤْمِنُونَ (YÙMNVN) = yu'minūne : inanmayan
5. بِالْاخِرَةِ (BEL ËḢRT) = bil-āḣirati : ahirete
6. زَيَّنَّا (ZYNE) = zeyyennā : süslemişizdir
7. لَهُمْ (LHM) = lehum : kendilerine
8. أَعْمَالَهُمْ (ÊAMELHM) = eǎ'mālehum : işlerini
9. فَهُمْ (FHM) = fehum : onlar
10. يَعْمَهُونَ (YAMHVN) = yeǎ'mehūne : körü körüne bocalarlar
şüphesiz | kimselerin | | inanmayan | ahirete | süslemişizdir | kendilerine | işlerini | onlar | körü körüne bocalarlar |

[] [] [] [EMN] [EḢR] [ZYN] [] [AML] [] [AMH]
ÎN ELZ̃YN LE YÙMNVN BEL ËḢRT ZYNE LHM ÊAMELHM FHM YAMHVN

inne elleƶīne yu'minūne bil-āḣirati zeyyennā lehum eǎ'mālehum fehum yeǎ'mehūne
إن الذين لا يؤمنون بالآخرة زينا لهم أعمالهم فهم يعمهون

 » 27 / Neml  Suresi: 4
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
إن | ÎN inne şüphesiz Indeed,
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerin those who
لا | LE (do) not
يؤمنون ا م ن | EMN YÙMNVN yu'minūne inanmayan believe
بالآخرة ا خ ر | EḢR BEL ËḢRT bil-āḣirati ahirete in the Hereafter,
زينا ز ي ن | ZYN ZYNE zeyyennā süslemişizdir We have made fair-seeming
لهم | LHM lehum kendilerine to them
أعمالهم ع م ل | AML ÊAMELHM eǎ'mālehum işlerini their deeds,
فهم | FHM fehum onlar so they
يعمهون ع م ه | AMH YAMHVN yeǎ'mehūne körü körüne bocalarlar wander blindly.

27:4 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

şüphesiz | kimselerin | | inanmayan | ahirete | süslemişizdir | kendilerine | işlerini | onlar | körü körüne bocalarlar |

[] [] [] [EMN] [EḢR] [ZYN] [] [AML] [] [AMH]
ÎN ELZ̃YN LE YÙMNVN BEL ËḢRT ZYNE LHM ÊAMELHM FHM YAMHVN

inne elleƶīne yu'minūne bil-āḣirati zeyyennā lehum eǎ'mālehum fehum yeǎ'mehūne
إن الذين لا يؤمنون بالآخرة زينا لهم أعمالهم فهم يعمهون

[] [] [] [ا م ن] [ا خ ر] [ز ي ن] [] [ع م ل] [] [ع م ه]

 » 27 / Neml  Suresi: 4
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
إن | ÎN inne şüphesiz Indeed,
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerin those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
لا | LE (do) not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يؤمنون ا م ن | EMN YÙMNVN yu'minūne inanmayan believe
Ye,,Mim,Nun,Vav,Nun,
10,,40,50,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form IV) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بالآخرة ا خ ر | EḢR BEL ËḢRT bil-āḣirati ahirete in the Hereafter,
Be,Elif,Lam,,Hı,Re,Te merbuta,
2,1,30,,600,200,400,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine singular noun
جار ومجرور
زينا ز ي ن | ZYN ZYNE zeyyennā süslemişizdir We have made fair-seeming
Ze,Ye,Nun,Elif,
7,10,50,1,
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
لهم | LHM lehum kendilerine to them
Lam,He,Mim,
30,5,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
أعمالهم ع م ل | AML ÊAMELHM eǎ'mālehum işlerini their deeds,
,Ayn,Mim,Elif,Lam,He,Mim,
,70,40,1,30,5,40,
N – accusative masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فهم | FHM fehum onlar so they
Fe,He,Mim,
80,5,40,
REM – prefixed resumption particle
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
الفاء استئنافية
ضمير منفصل
يعمهون ع م ه | AMH YAMHVN yeǎ'mehūne körü körüne bocalarlar wander blindly.
Ye,Ayn,Mim,He,Vav,Nun,
10,70,40,5,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: kimselerin | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmayan | بِالْاخِرَةِ: ahirete | زَيَّنَّا: süslemişizdir | لَهُمْ: kendilerine | أَعْمَالَهُمْ: işlerini | فَهُمْ: onlar | يَعْمَهُونَ: körü körüne bocalarlar |
Kırık Meal (Harekesiz) : |إن ÎN şüphesiz | الذين ELZ̃YN kimselerin | لا LE | يؤمنون YÙMNWN inanmayan | بالآخرة BEL ËḢRT ahirete | زينا ZYNE süslemişizdir | لهم LHM kendilerine | أعمالهم ÊAMELHM işlerini | فهم FHM onlar | يعمهون YAMHWN körü körüne bocalarlar |
Kırık Meal (Okunuş) : |inne: şüphesiz | elleƶīne: kimselerin | : | yu'minūne: inanmayan | bil-āḣirati: ahirete | zeyyennā: süslemişizdir | lehum: kendilerine | eǎ'mālehum: işlerini | fehum: onlar | yeǎ'mehūne: körü körüne bocalarlar |
Kırık Meal (Transcript) : |ÎN: şüphesiz | ELZ̃YN: kimselerin | LE: | YÙMNVN: inanmayan | BEL ËḢRT: ahirete | ZYNE: süslemişizdir | LHM: kendilerine | ÊAMELHM: işlerini | FHM: onlar | YAMHVN: körü körüne bocalarlar |
Abdulbaki Gölpınarlı : Âhirete inanmayanların işledikleri işleri bezedik de artık onlar, şaşkın bir halde kalakaldılar.
Adem Uğur : Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar.
Ahmed Hulusi : Ölümsüz gelecek yaşamlarına iman etmeyenlere gelince; onların yaptıkları işleri kendilerine süsleyip (keyifli) gösterdik; artık onlar (hakikate) kör ve şaşkın, (ortalıkta) bocalar dururlar!
Ahmet Tekin : Âhirete, ebedî yurda inanmayanlara biz, amellerini süsleyip güzel gösterdik. Onlar ilerisini göremezler, bocalayıp dururlar.
Ahmet Varol : Şüphesiz ahirete inanmayanların yaptıklarını kendilerine süslemişizdir. Bu yüzden onlar körü körüne bocalarlar.
Ali Bulaç : Ahirete inanmayanlara gelince; biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz, böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşırlar'.
Ali Fikri Yavuz : Ahirete inanmıyanların âmellerini, kendilerine süslü göstermişiz de, onlar hakkı göremiyorlar.
Bekir Sadak : Ahirete inanmayanlarin yaptiklari isleri kendilerine guzel gostermisizdir; bu yuzden koru korune bocalarlar.
Celal Yıldırım : Âhiret'e inanmayanlara ise amellerini süsleyip çekici kıldık da o sebeple onlar (inkâr ve azgınlıkları içinde) bocalayıp dururlar.
Diyanet İşleri : Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o yüzden bocalayıp dururlar.
Diyanet İşleri (eski) : Ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine güzel göstermişizdir; bu yüzden körü körüne bocalarlar.
Diyanet Vakfi : Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar.
Edip Yüksel : Ahirete inanmıyanların ise yaptıklarını kendilerine süslü göstermişizdir, bocalayıp dururlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik de onlar ilerisini göremezler, kalpleri körelmiştir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ahirete inanmayanların yaptıklarını kendilerine süslü göstermişizdir de onlar ilerisini göremezler, kalpleri körelmiştir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Çünkü Âhırete inanmıyanların yaptıklarını kendilerine müzeyyen göstermişizdir de onlar ilerisini görmezler, kalbleri körelmiştir
Fizilal-il Kuran : ahirete inanmayanlara gelince onlara yaptıkları kötü işleri güzel gösteririz de sapıklıkları içinde bilinçsizce debelenirler.
Gültekin Onan : Ahirete inanmayanlara gelince; biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz, böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşırlar'.
Hakkı Yılmaz : Şüphesiz Biz âhirete inanmayan şu kimselerin işlerini kendilerine süslü gösterdik de onlar şaşırıp kalmışlardır.
Hasan Basri Çantay : Biz, âhirete inanmayanların (kötü) amel (ve hareket) lerini kendileri için süslemişizdir de (kalbleri kör olarak) şaşırıb kalmakdadırlar.
Hayrat Neşriyat : Şübhesiz ki âhirete inanmayanların (kötü) amellerini kendilerine süslü gösterdik; bu yüzden onlar bocalayıp dururlar.
İbni Kesir : Ahirete inanmayanlara gelince; muhakkak ki onlara, yaptıklarını güzel göstermişizdir. Bu yüzden şaşırıp kalmaktadırlar.
İskender Evrenosoğlu : Muhakkak ki ahirete (ruhun Allah'a ulaşması) inanmayanlara, onların amellerini süsledik. Böylece onlar, (şaşkın bir halde) bocalarlar.
Muhammed Esed : Ahirete inanmayanlara gelince, onlara yapıp ettiklerini güzel göstermişizdir; bu yüzden, körcesine bocalayıp durmaktadırlar.
Ömer Nasuhi Bilmen : Şüphe yok o kimseler, ki ahirete inanmazlar, onlar için yaptıklarını süslemişizdir. Artık onlar mütehayyirane bir halde bulunurlar.
Ömer Öngüt : Hiç şüphesiz ki biz ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine süslü gösterdik. O yüzden bocalar dururlar.
Şaban Piriş : Ahirete inanmayanlar ise, biz onlara amellerini süsledik de onlar bocalayıp dururlar.
Suat Yıldırım : Biz âhirete iman etmeyenlere yaptıkları işleri süsledik, o yüzden onlar körelmiş bir vaziyette bocalar dururlar.
Süleyman Ateş : Âhirete inanmayanların işlerini kendilerine süslemişizdir, onlar körü körüne bocalarlar.
Tefhim-ul Kuran : Ahirete inanmayanlara gelince; biz onlara kendi yapmakta olduklarını süsleyivermişiz; böylece onlar, 'körlük içinde şaşkınca dolaşmaktadırlar.'
Ümit Şimşek : Âhirete inanmayanlara ise, Biz yaptıklarını hoş gösterdik; onun için böyle bocalayıp dururlar.
Yaşar Nuri Öztürk : Şu bir gerçek ki, âhirete inanmayanların amellerini biz, kendileri için süsleyip püsledik. Bu yüzden onlar kalpleri körelmiş olarak şaşkınlık içinde bocalar dururlar.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}