» 39 / Zümer  Suresi:

Kuran Sırası: 39
İniş Sırası: 59

Kırık Meal (Arapça) Meali
|تَنْزِيلُ: indirilmesi | الْكِتَابِ: Kitabını | مِنَ: tarafındandır | اللَّهِ: Allah | الْعَزِيزِ: aziz | الْحَكِيمِ: hüküm ve hikmet sahibi | (39:1)
|إِنَّا: elbette biz | أَنْزَلْنَا: indirdik | إِلَيْكَ: sana | الْكِتَابَ: bu Kitabı | بِالْحَقِّ: hak ile | فَاعْبُدِ: sen kulluk et | اللَّهَ: Allah'a | مُخْلِصًا: halis kılarak | لَهُ: yalnız O'na | الدِّينَ: dini | (39:2)
|أَلَا: iyi bil ki | لِلَّهِ: yalnız Allah'ındır | الدِّينُ: din | الْخَالِصُ: halis | وَالَّذِينَ: ve kimseler | اتَّخَذُوا: edinen | مِنْ: | دُونِهِ: O'ndan başka | أَوْلِيَاءَ: dostlar | مَا: | نَعْبُدُهُمْ: biz bunlara tapmıyoruz | إِلَّا: dışıda (bir sebeple) | لِيُقَرِّبُونَا: bizi yaklaştırmaları | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a | زُلْفَىٰ: daha yakın | إِنَّ: şüphesiz ki | اللَّهَ: Allah | يَحْكُمُ: hükmünü verecektir | بَيْنَهُمْ: onlar arasında | فِي: | مَا: ne ki | هُمْ: onlar | فِيهِ: onun hakkında | يَخْتَلِفُونَ: ayrılığa düşüyorlar | إِنَّ: şüphesiz ki | اللَّهَ: Allah | لَا: | يَهْدِي: doğru yola iletmez | مَنْ: olanı | هُوَ: o | كَاذِبٌ: yalancı | كَفَّارٌ: nankör | (39:3)
|لَوْ: eğer | أَرَادَ: isteseydi | اللَّهُ: Allah | أَنْ: | يَتَّخِذَ: edinmek | وَلَدًا: çocuk | لَاصْطَفَىٰ: elbette seçerdi | مِمَّا: | يَخْلُقُ: yarattıklarından | مَا: ne | يَشَاءُ: diliyorsa | سُبْحَانَهُ: O (bundan münezzehtir) yücedir | هُوَ: O | اللَّهُ: Allah'tır | الْوَاحِدُ: tek | الْقَهَّارُ: kahredici | (39:4)
|خَلَقَ: yarattı | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضَ: ve yeri | بِالْحَقِّ: hak ile | يُكَوِّرُ: örter | اللَّيْلَ: geceyi | عَلَى: üzerine | النَّهَارِ: gündüzün | وَيُكَوِّرُ: ve örter | النَّهَارَ: gündüzü | عَلَى: üzerine | اللَّيْلِ: gecenin | وَسَخَّرَ: ve buyruğu altına almıştır | الشَّمْسَ: güneşi | وَالْقَمَرَ: ve ayı | كُلٌّ: her biri | يَجْرِي: akıp gitmektedir | لِأَجَلٍ: süreye kadar | مُسَمًّى: belli bir | أَلَا: iyi bil ki | هُوَ: O | الْعَزِيزُ: azizdir | الْغَفَّارُ: ve çok bağışlayandır | (39:5)
|خَلَقَكُمْ: sizi yarattı | مِنْ: -dan | نَفْسٍ: can- | وَاحِدَةٍ: bir tek | ثُمَّ: sonra | جَعَلَ: meydana getirdi | مِنْهَا: ondan | زَوْجَهَا: eşini | وَأَنْزَلَ: ve indirdi | لَكُمْ: sizin için | مِنَ: -dan | الْأَنْعَامِ: davarlar- | ثَمَانِيَةَ: sekiz | أَزْوَاجٍ: çift | يَخْلُقُكُمْ: ve sizi yaratmaktadır | فِي: | بُطُونِ: karınlarında | أُمَّهَاتِكُمْ: annelerinizin | خَلْقًا: yaratılışla | مِنْ: | بَعْدِ: sonra | خَلْقٍ: bir yaratılıştan | فِي: içinde | ظُلُمَاتٍ: karanlık(lar) | ثَلَاثٍ: üç | ذَٰلِكُمُ: işte budur | اللَّهُ: Allah | رَبُّكُمْ: Rabbiniz | لَهُ: O'nundur | الْمُلْكُ: mülk | لَا: yoktur | إِلَٰهَ: tanrı | إِلَّا: dışında | هُوَ: O'nun | فَأَنَّىٰ: nasıl? | تُصْرَفُونَ: çevriliyorsunuz | (39:6)
|إِنْ: eğer | تَكْفُرُوا: inkar ederseniz | فَإِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | غَنِيٌّ: zengindir | عَنْكُمْ: sizden | وَلَا: fakat | يَرْضَىٰ: razı olmaz | لِعِبَادِهِ: kulları için | الْكُفْرَ: küfre | وَإِنْ: ve eğer | تَشْكُرُوا: şükrederseniz | يَرْضَهُ: ona razı olur | لَكُمْ: sizin için | وَلَا: | تَزِرُ: (günahını) çekmez | وَازِرَةٌ: hiçbir günahkar | وِزْرَ: günahını | أُخْرَىٰ: diğerinin | ثُمَّ: sonra | إِلَىٰ: | رَبِّكُمْ: Rabbinizedir | مَرْجِعُكُمْ: dönüşünüz | فَيُنَبِّئُكُمْ: size haber verir | بِمَا: şeyleri | كُنْتُمْ: olduğunuz | تَعْمَلُونَ: yapıyorlar | إِنَّهُ: çünkü O | عَلِيمٌ: bilir | بِذَاتِ: özünü | الصُّدُورِ: göğüslerin | (39:7)
|وَإِذَا: zaman | مَسَّ: dokunduğu | الْإِنْسَانَ: insana | ضُرٌّ: bir zarar | دَعَا: hemen du'a eder | رَبَّهُ: Rabbine | مُنِيبًا: içtenlikle yönelerek | إِلَيْهِ: O'na | ثُمَّ: sonra | إِذَا: zaman | خَوَّلَهُ: ona verdiği | نِعْمَةً: bir ni'met | مِنْهُ: kendisinden | نَسِيَ: unutur | مَا: | كَانَ: olduğunu | يَدْعُو: yalvarmakta | إِلَيْهِ: O'na | مِنْ: | قَبْلُ: önceden | وَجَعَلَ: ve koşar | لِلَّهِ: Allah'a | أَنْدَادًا: eşler | لِيُضِلَّ: saptırmak için | عَنْ: -ndan | سَبِيلِهِ: O'nun yolu- | قُلْ: de ki | تَمَتَّعْ: yaşa | بِكُفْرِكَ: küfrünle | قَلِيلًا: azıcık | إِنَّكَ: şüphesiz sen | مِنْ: -ndan(sın) | أَصْحَابِ: halkı- | النَّارِ: ateş | (39:8)
|أَمَّنْ: yoksa gibi midir? | هُوَ: o | قَانِتٌ: ibadet eden | انَاءَ: sa'atlerinde | اللَّيْلِ: gece | سَاجِدًا: secde ederek | وَقَائِمًا: ve ayakta durarak | يَحْذَرُ: korkan | الْاخِرَةَ: ahiretten | وَيَرْجُو: ve uman | رَحْمَةَ: rahmetini | رَبِّهِ: Rabbinin | قُلْ: de ki | هَلْ: -midir? | يَسْتَوِي: eşit- | الَّذِينَ: kimselerle | يَعْلَمُونَ: bilen(lerle) | وَالَّذِينَ: ve kimseler | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmeyen(ler) | إِنَّمَا: doğrusu ancak | يَتَذَكَّرُ: öğüt alır | أُولُو: sahipleri | الْأَلْبَابِ: sağduyu | (39:9)
|قُلْ: de ki | يَا: EY/HEY/AH | عِبَادِ: kullarım | الَّذِينَ: | امَنُوا: inanan | اتَّقُوا: korkun | رَبَّكُمْ: Rabbinizden | لِلَّذِينَ: kimselere vardır | أَحْسَنُوا: güzel davranan(lara) | فِي: | هَٰذِهِ: bu | الدُّنْيَا: dünyada | حَسَنَةٌ: güzellik | وَأَرْضُ: ve yeri | اللَّهِ: Allah'ın | وَاسِعَةٌ: geniştir | إِنَّمَا: ancak | يُوَفَّى: ödenecektir | الصَّابِرُونَ: sabredenlere | أَجْرَهُمْ: ödülleri | بِغَيْرِ: olmaksızın | حِسَابٍ: hesabı | (39:10)
|قُلْ: de ki | إِنِّي: muhakkak bana | أُمِرْتُ: emredildi | أَنْ: | أَعْبُدَ: kulluk etmem | اللَّهَ: Allah'a | مُخْلِصًا: halis kılarak | لَهُ: yalnız O'na | الدِّينَ: dini | (39:11)
|وَأُمِرْتُ: ve bana emredildi | لِأَنْ: | أَكُونَ: olmam | أَوَّلَ: ilki | الْمُسْلِمِينَ: müslümanların | (39:12)
|قُلْ: de ki | إِنِّي: elbette ben | أَخَافُ: korkarım | إِنْ: eğer | عَصَيْتُ: isyan edersem | رَبِّي: Rabbime | عَذَابَ: azabından | يَوْمٍ: bir günün | عَظِيمٍ: büyük | (39:13)
|قُلِ: de ki | اللَّهَ: Allah'a | أَعْبُدُ: kulluk ediyorum | مُخْلِصًا: halis kılarak | لَهُ: yalnız O'na | دِينِي: dinimi | (39:14)
|فَاعْبُدُوا: siz de kulluk edin | مَا: | شِئْتُمْ: dilediğinize | مِنْ: | دُونِهِ: O'ndan başka | قُلْ: de ki | إِنَّ: şüphesiz | الْخَاسِرِينَ: ziyan edenlerdir | الَّذِينَ: | خَسِرُوا: ziyana uğrayanlar | أَنْفُسَهُمْ: kendilerini | وَأَهْلِيهِمْ: ve ailelerini | يَوْمَ: günü | الْقِيَامَةِ: kıyamet | أَلَا: dikkat edin | ذَٰلِكَ: işte | هُوَ: bu | الْخُسْرَانُ: bir ziyandır | الْمُبِينُ: apaçık | (39:15)
|لَهُمْ: onların vardır | مِنْ: | فَوْقِهِمْ: üstlerinden | ظُلَلٌ: gölgeler | مِنَ: -ten | النَّارِ: ateş- | وَمِنْ: ve | تَحْتِهِمْ: altlarından | ظُلَلٌ: (ateşten) gölgeler | ذَٰلِكَ: işte | يُخَوِّفُ: korkutur | اللَّهُ: Allah | بِهِ: bu durumdan | عِبَادَهُ: kullarını | يَا: EY/HEY/AH | عِبَادِ: kullarım | فَاتَّقُونِ: benden korkun | (39:16)
|وَالَّذِينَ: kimselere | اجْتَنَبُوا: kaçınan(lara) | الطَّاغُوتَ: Tağut'a | أَنْ: | يَعْبُدُوهَا: kulluk etmekten | وَأَنَابُوا: ve yönelenlere | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a | لَهُمُ: onlar için vardır | الْبُشْرَىٰ: müjde | فَبَشِّرْ: müjdele | عِبَادِ: kullarımı | (39:17)
|الَّذِينَ: onlar ki | يَسْتَمِعُونَ: dinlerler | الْقَوْلَ: sözü | فَيَتَّبِعُونَ: ve uyarlar | أَحْسَنَهُ: onun en güzeline | أُولَٰئِكَ: işte onlar | الَّذِينَ: kimselerdir | هَدَاهُمُ: doğru yola ilettikleri | اللَّهُ: Allah'ın | وَأُولَٰئِكَ: ve işte | هُمْ: onlar | أُولُو: sahipleridir | الْأَلْبَابِ: sağduyu | (39:18)
|أَفَمَنْ: kimse mi? | حَقَّ: hak olan | عَلَيْهِ: üzerine | كَلِمَةُ: kararı | الْعَذَابِ: azab | أَفَأَنْتَ: sen mi? | تُنْقِذُ: kurtaracaksın | مَنْ: bulunanı | فِي: | النَّارِ: ateşte | (39:19)
|لَٰكِنِ: fakat | الَّذِينَ: onlar ki | اتَّقَوْا: korkarlar | رَبَّهُمْ: Rablerinden | لَهُمْ: onlara vardır | غُرَفٌ: odalar | مِنْ: | فَوْقِهَا: üstüste | غُرَفٌ: odalar | مَبْنِيَّةٌ: yapılmış | تَجْرِي: akmaktadır | مِنْ: | تَحْتِهَا: altından | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | وَعْدَ: (bu) va'didir | اللَّهِ: Allah'ın | لَا: | يُخْلِفُ: caymaz | اللَّهُ: Allah | الْمِيعَادَ: va'dinden | (39:20)
|أَلَمْ: | تَرَ: görmedin mi? | أَنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | أَنْزَلَ: indirdi | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | مَاءً: bir su | فَسَلَكَهُ: sonra onu geçirdi | يَنَابِيعَ: kaynaklara | فِي: içindeki | الْأَرْضِ: yerin | ثُمَّ: sonra | يُخْرِجُ: çıkarıyor | بِهِ: onunla | زَرْعًا: ekin | مُخْتَلِفًا: çeşitli | أَلْوَانُهُ: renklerde | ثُمَّ: sonra | يَهِيجُ: (ekin) kurur | فَتَرَاهُ: ve onu görürsün | مُصْفَرًّا: sararmış | ثُمَّ: sonra | يَجْعَلُهُ: onu yapar | حُطَامًا: bir çöp | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَذِكْرَىٰ: bir ibret | لِأُولِي: sahipleri için | الْأَلْبَابِ: sağduyu | (39:21)
|أَفَمَنْ: kimse değil midir? | شَرَحَ: açtığı | اللَّهُ: Allah'ın | صَدْرَهُ: göğsünü | لِلْإِسْلَامِ: İslam'a | فَهُوَ: o | عَلَىٰ: üzerinde | نُورٍ: bir nur | مِنْ: -nden | رَبِّهِ: Rabbi- | فَوَيْلٌ: yazıklar olsun | لِلْقَاسِيَةِ: katılaşmış olanlara | قُلُوبُهُمْ: yürekleri | مِنْ: karşı | ذِكْرِ: anmağa | اللَّهِ: Allah'ı | أُولَٰئِكَ: onlar | فِي: içindedirler | ضَلَالٍ: bir sapıklık | مُبِينٍ: apaçık | (39:22)
|اللَّهُ: Allah | نَزَّلَ: indirdi | أَحْسَنَ: en güzelini | الْحَدِيثِ: sözün | كِتَابًا: bir Kitap halinde | مُتَشَابِهًا: birbirine benzer | مَثَانِيَ: ikişerli | تَقْشَعِرُّ: ürperir | مِنْهُ: ondan | جُلُودُ: derileri | الَّذِينَ: kimselerin | يَخْشَوْنَ: korkanların | رَبَّهُمْ: Rablerinden | ثُمَّ: sonra | تَلِينُ: yumuşar | جُلُودُهُمْ: derileri | وَقُلُوبُهُمْ: ve kalbleri | إِلَىٰ: | ذِكْرِ: zikrine | اللَّهِ: Allah'ın | ذَٰلِكَ: işte bu | هُدَى: rehberidir | اللَّهِ: Allah'ın | يَهْدِي: doğru yola iletir | بِهِ: bununla | مَنْ: kimseyi | يَشَاءُ: dilediği | وَمَنْ: ama kimi | يُضْلِلِ: sapıklığında bırakırsa | اللَّهُ: Allah | فَمَا: artık olmaz | لَهُ: ona | مِنْ: hiçbir | هَادٍ: yol gösteren | (39:23)
|أَفَمَنْ: kimse mi? | يَتَّقِي: korunmağa çalışan | بِوَجْهِهِ: yüzüyle | سُوءَ: en kötü | الْعَذَابِ: azabdan | يَوْمَ: günü | الْقِيَامَةِ: kıyamet | وَقِيلَ: ve denilir | لِلظَّالِمِينَ: zalimlere | ذُوقُوا: tadın | مَا: şeyleri | كُنْتُمْ: olduğunuz | تَكْسِبُونَ: kazanıyor | (39:24)
|كَذَّبَ: yalanladılar | الَّذِينَ: kimseler | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: onlardan öncekiler | فَأَتَاهُمُ: böylece onlara geldi | الْعَذَابُ: azab | مِنْ: | حَيْثُ: bir yönden | لَا: | يَشْعُرُونَ: hiç farkına varmadıkları | (39:25)
|فَأَذَاقَهُمُ: onlara taddırdı | اللَّهُ: Allah | الْخِزْيَ: rezillik | فِي: | الْحَيَاةِ: hayatında | الدُّنْيَا: dünya | وَلَعَذَابُ: azabı ise | الْاخِرَةِ: ahiret | أَكْبَرُ: daha büyüktür | لَوْ: keşke | كَانُوا: | يَعْلَمُونَ: bilselerdi | (39:26)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | ضَرَبْنَا: biz anlattık | لِلنَّاسِ: insanlara | فِي: | هَٰذَا: bu | الْقُرْانِ: Kur'an'da | مِنْ: | كُلِّ: her | مَثَلٍ: temsili | لَعَلَّهُمْ: umulur ki | يَتَذَكَّرُونَ: öğüt alırlar | (39:27)
|قُرْانًا: Kur'an'dır (bu) | عَرَبِيًّا: Arapça | غَيْرَ: olmayan | ذِي: | عِوَجٍ: pürüzü | لَعَلَّهُمْ: umulur ki | يَتَّقُونَ: sakınırlar | (39:28)
|ضَرَبَ: örnek verdi | اللَّهُ: Allah | مَثَلًا: (şöyle bir) misalle | رَجُلًا: bir adam (köle) | فِيهِ: | شُرَكَاءُ: ortakları | مُتَشَاكِسُونَ: birbiriyle çekişen | وَرَجُلًا: ve bir adam | سَلَمًا: bağlı olan | لِرَجُلٍ: yalnız bir kişiye | هَلْ: midir? | يَسْتَوِيَانِ: eşit | مَثَلًا: ikisinin durumu | الْحَمْدُ: hamd | لِلَّهِ: yalnız Allah'a mahsustur | بَلْ: fakat | أَكْثَرُهُمْ: çokları | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmiyorlar | (39:29)
|إِنَّكَ: şüphesiz sen | مَيِّتٌ: öleceksin | وَإِنَّهُمْ: ve onlar da | مَيِّتُونَ: ölecekler | (39:30)
|ثُمَّ: sonra | إِنَّكُمْ: şüphesiz siz | يَوْمَ: günü | الْقِيَامَةِ: kıyamet | عِنْدَ: divanında | رَبِّكُمْ: Rabbinizin | تَخْتَصِمُونَ: davalaşacaksınız | (39:31)
|فَمَنْ: kim olabilir? | أَظْلَمُ: daha zalim | مِمَّنْ: kimseden | كَذَبَ: yalan uydurandan | عَلَى: hakkında | اللَّهِ: Allah | وَكَذَّبَ: ve yalanlayandan | بِالصِّدْقِ: doğruyu | إِذْ: zaman | جَاءَهُ: kendisine geldiği | أَلَيْسَ: yok mudur? | فِي: | جَهَنَّمَ: cehennemde | مَثْوًى: bir yer | لِلْكَافِرِينَ: kafirler için | (39:32)
|وَالَّذِي: ve kimseler | جَاءَ: getiren(ler) | بِالصِّدْقِ: doğruyu | وَصَدَّقَ: ve doğrulayanlar | بِهِ: onu | أُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlardır | الْمُتَّقُونَ: korunanlar | (39:33)
|لَهُمْ: onlara vardır | مَا: her şey | يَشَاءُونَ: diledikleri | عِنْدَ: yanında | رَبِّهِمْ: Rablerinin | ذَٰلِكَ: işte budur | جَزَاءُ: mükafatı | الْمُحْسِنِينَ: güzel davrananların | (39:34)
|لِيُكَفِّرَ: örtmesi içindir | اللَّهُ: Allah'ın | عَنْهُمْ: onlardan | أَسْوَأَ: en kötülerini | الَّذِي: | عَمِلُوا: yaptıklarının | وَيَجْزِيَهُمْ: ve mükafatlandırması içindir | أَجْرَهُمْ: ecirlerini | بِأَحْسَنِ: en güzeliyle | الَّذِي: | كَانُوا: olduklarının | يَعْمَلُونَ: yapıyorlar | (39:35)
|أَلَيْسَ: değil mi? | اللَّهُ: Allah | بِكَافٍ: kâfi | عَبْدَهُ: kuluna | وَيُخَوِّفُونَكَ: ve seni korkutuyorlar | بِالَّذِينَ: kinselerle | مِنْ: | دُونِهِ: O'ndan başka | وَمَنْ: ve kimi | يُضْلِلِ: şaşırtırsa | اللَّهُ: Allah | فَمَا: artık olmaz | لَهُ: onu | مِنْ: hiçbir | هَادٍ: yola getiren | (39:36)
|وَمَنْ: ve kime | يَهْدِ: yol gösterirse | اللَّهُ: Allah | فَمَا: artık olmaz | لَهُ: onu | مِنْ: hiçbir | مُضِلٍّ: şaşırtan | أَلَيْسَ: değil midir? | اللَّهُ: Allah | بِعَزِيزٍ: aziz | ذِي: sahibi | انْتِقَامٍ: intikam | (39:37)
|وَلَئِنْ: ve andolsun şayet | سَأَلْتَهُمْ: onlara sorsan | مَنْ: kim? | خَلَقَ: yarattı | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضَ: ve yeri | لَيَقُولُنَّ: elbette derler | اللَّهُ: Allah | قُلْ: de ki | أَفَرَأَيْتُمْ: o halde gördünüz mü? | مَا: şeyleri | تَدْعُونَ: yalvardığınız | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | إِنْ: eğer | أَرَادَنِيَ: bana istese | اللَّهُ: Allah | بِضُرٍّ: bir zarar vermek | هَلْ: mı? | هُنَّ: onlar | كَاشِفَاتُ: kaldıracaklar | ضُرِّهِ: O'nun zararını | أَوْ: yahut | أَرَادَنِي: bana dilese | بِرَحْمَةٍ: bir rahmet | هَلْ: mı? | هُنَّ: onlar | مُمْسِكَاتُ: durduracaklar | رَحْمَتِهِ: O'nun rahmetini | قُلْ: de ki | حَسْبِيَ: bana yeter | اللَّهُ: Allah | عَلَيْهِ: O'na | يَتَوَكَّلُ: dayanırlar | الْمُتَوَكِّلُونَ: tevekkül edenler | (39:38)
|قُلْ: de ki | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | اعْمَلُوا: yapın | عَلَىٰ: göre | مَكَانَتِكُمْ: durumunuza | إِنِّي: elbette ben de | عَامِلٌ: yapıyorum | فَسَوْفَ: yakında | تَعْلَمُونَ: bileceksiniz | (39:39)
|مَنْ: kime? | يَأْتِيهِ: geliyor | عَذَابٌ: azab | يُخْزِيهِ: onu rezil eden | وَيَحِلُّ: ve (kimin) konuyor? | عَلَيْهِ: üzerine | عَذَابٌ: azab | مُقِيمٌ: sürekli | (39:40)
|إِنَّا: elbette biz | أَنْزَلْنَا: indirdik | عَلَيْكَ: sana | الْكِتَابَ: Kitabı | لِلنَّاسِ: insanlar için | بِالْحَقِّ: hak ile | فَمَنِ: artık kim | اهْتَدَىٰ: doğru yola gelirse | فَلِنَفْسِهِ: kendi yararınadır | وَمَنْ: ve kim de | ضَلَّ: saparsa | فَإِنَّمَا: şüphesiz | يَضِلُّ: sapmış olur | عَلَيْهَا: kendi zararına | وَمَا: ve değil(sin) | أَنْتَ: sen | عَلَيْهِمْ: onların üzerinde | بِوَكِيلٍ: vekil | (39:41)
|اللَّهُ: Allah | يَتَوَفَّى: vefat ettirir | الْأَنْفُسَ: canları | حِينَ: sırasında | مَوْتِهَا: ölümleri | وَالَّتِي: ve kimseleri | لَمْ: | تَمُتْ: ölmeyen(leri) | فِي: | مَنَامِهَا: uykularında | فَيُمْسِكُ: sonra yanında tutar | الَّتِي: kimseleri | قَضَىٰ: hükmettiği | عَلَيْهَا: üzerlerinde | الْمَوْتَ: ölümüne | وَيُرْسِلُ: ve salıverir | الْأُخْرَىٰ: ötekilerini | إِلَىٰ: kadar | أَجَلٍ: bir süreye | مُسَمًّى: belirli | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَاتٍ: ibretler | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يَتَفَكَّرُونَ: düşünen | (39:42)
|أَمِ: yoksa | اتَّخَذُوا: -mi edindiler? | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | شُفَعَاءَ: şefa'atçiler | قُلْ: de ki | أَوَلَوْ: bile mi? | كَانُوا: olsalar | لَا: | يَمْلِكُونَ: onlar malik olmayan | شَيْئًا: hiçbir şeye | وَلَا: ve | يَعْقِلُونَ: düşünmeyen | (39:43)
|قُلْ: de ki | لِلَّهِ: Allah'ındır | الشَّفَاعَةُ: şefa'at | جَمِيعًا: tamamen | لَهُ: O'nundur | مُلْكُ: mülkü | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | ثُمَّ: sonra | إِلَيْهِ: O'na | تُرْجَعُونَ: döndürüleceksiniz | (39:44)
|وَإِذَا: ve zaman | ذُكِرَ: anıldığı | اللَّهُ: Allah | وَحْدَهُ: tek olarak | اشْمَأَزَّتْ: ürker | قُلُوبُ: kalbleri | الَّذِينَ: kimselerin | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmayan(ların) | بِالْاخِرَةِ: ahirete | وَإِذَا: ve zaman | ذُكِرَ: anıldığı | الَّذِينَ: kimseler | مِنْ: | دُونِهِ: O'ndan başka | إِذَا: hemen | هُمْ: onlar | يَسْتَبْشِرُونَ: sevinirler | (39:45)
|قُلِ: de ki | اللَّهُمَّ: Allah'ım | فَاطِرَ: yoktan var eden | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضِ: ve yeri | عَالِمَ: bilen | الْغَيْبِ: görülmeyeni | وَالشَّهَادَةِ: ve görüleni | أَنْتَ: (ancak) sen | تَحْكُمُ: hükmedersin | بَيْنَ: arasında | عِبَادِكَ: kullarının | فِي: | مَا: şeylerde | كَانُوا: oldukları | فِيهِ: hakkında | يَخْتَلِفُونَ: ayrılığa düştükleri | (39:46)
|وَلَوْ: ve eğer olsaydı | أَنَّ: ve eğer olsaydı | لِلَّذِينَ: o kimseler için ki | ظَلَمُوا: zulmedenlerin | مَا: bulunanların | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | جَمِيعًا: tümü | وَمِثْلَهُ: ve bir misli daha | مَعَهُ: onunla beraber | لَافْتَدَوْا: mutlaka fidye verirlerdi | بِهِ: onu | مِنْ: -dan (kurtulmak için) | سُوءِ: kötü | الْعَذَابِ: azab- | يَوْمَ: günü | الْقِيَامَةِ: kıyamet | وَبَدَا: ve karşılarına çıkmıştır | لَهُمْ: onların | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | مَا: şeyler | لَمْ: hiç | يَكُونُوا: | يَحْتَسِبُونَ: hesabetmedikleri | (39:47)
|وَبَدَا: ve görünmüştür | لَهُمْ: kendilerine | سَيِّئَاتُ: kötülükleri | مَا: | كَسَبُوا: yaptıkları işlerin | وَحَاقَ: ve kuşatmıştır | بِهِمْ: onları | مَا: şey | كَانُوا: oldukları | بِهِ: onunla | يَسْتَهْزِئُونَ: alay ediyor(lar) | (39:48)
|فَإِذَا: zaman | مَسَّ: dokunduğu | الْإِنْسَانَ: insana | ضُرٌّ: bir zarar | دَعَانَا: bize du'a eder | ثُمَّ: sonra | إِذَا: vakit | خَوَّلْنَاهُ: ona verdiğimiz | نِعْمَةً: bir ni'met | مِنَّا: bizden | قَالَ: der | إِنَّمَا: elbette | أُوتِيتُهُ: bu bana verildi | عَلَىٰ: sayesinde | عِلْمٍ: bilgi(m) | بَلْ: hayır | هِيَ: o | فِتْنَةٌ: bir imtihandır | وَلَٰكِنَّ: fakat | أَكْثَرَهُمْ: çokları | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmiyorlar | (39:49)
|قَدْ: elbette | قَالَهَا: bunu demişlerdi | الَّذِينَ: kimseler | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: onlardan öncekiler | فَمَا: ama olmadı | أَغْنَىٰ: yararı | عَنْهُمْ: kendilerine | مَا: şeyler | كَانُوا: | يَكْسِبُونَ: kazandıkları | (39:50)
|فَأَصَابَهُمْ: sonra başlarına geldi | سَيِّئَاتُ: kötülükleri | مَا: | كَسَبُوا: kazandıklarının | وَالَّذِينَ: kimselere | ظَلَمُوا: zulmedenlere | مِنْ: | هَٰؤُلَاءِ: bunlardan | سَيُصِيبُهُمْ: erişecektir | سَيِّئَاتُ: kötülükleri | مَا: | كَسَبُوا: yaptıklarının | وَمَا: ve değillerdir | هُمْ: onlar | بِمُعْجِزِينَ: engel olacak | (39:51)
|أَوَلَمْ: mi? | يَعْلَمُوا: bilmediler | أَنَّ: elbette | اللَّهَ: Allah | يَبْسُطُ: açar | الرِّزْقَ: rızkı | لِمَنْ: kimseye | يَشَاءُ: dilediği | وَيَقْدِرُ: ve kısar | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَاتٍ: ibretler | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يُؤْمِنُونَ: inanan | (39:52)
|قُلْ: de ki | يَا: EY/HEY/AH | عِبَادِيَ: kullarım | الَّذِينَ: | أَسْرَفُوا: aşırı giden | عَلَىٰ: karşı | أَنْفُسِهِمْ: nefislerine | لَا: asla | تَقْنَطُوا: umut kesmeyin | مِنْ: -nden | رَحْمَةِ: rahmeti- | اللَّهِ: Allah'ın | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | يَغْفِرُ: bağışlar | الذُّنُوبَ: günahları | جَمِيعًا: bütün | إِنَّهُ: çünkü O | هُوَ: O | الْغَفُورُ: çok bağışlayandır | الرَّحِيمُ: çok esirgeyendir | (39:53)
|وَأَنِيبُوا: ve dönün | إِلَىٰ: | رَبِّكُمْ: Rabbinize | وَأَسْلِمُوا: ve teslim olun | لَهُ: O'na | مِنْ: | قَبْلِ: önce | أَنْ: | يَأْتِيَكُمُ: size gelip çatmadan | الْعَذَابُ: azab | ثُمَّ: sonra | لَا: asla | تُنْصَرُونَ: size yardım edilmez | (39:54)
|وَاتَّبِعُوا: ve uyun | أَحْسَنَ: en güzeline | مَا: | أُنْزِلَ: indirilenin | إِلَيْكُمْ: size | مِنْ: -den | رَبِّكُمْ: Rabbiniz- | مِنْ: | قَبْلِ: önce | أَنْ: | يَأْتِيَكُمُ: size gelmezden | الْعَذَابُ: azab | بَغْتَةً: ansızın | وَأَنْتُمْ: ve siz | لَا: hiç | تَشْعُرُونَ: farkına varmadan | (39:55)
|أَنْ: | تَقُولَ: demesinden (sakının) | نَفْسٌ: nefsin | يَا: EY/HEY/AH | حَسْرَتَا: Pişmanlık/Dert | عَلَىٰ: dolayı | مَا: | فَرَّطْتُ: kusur edişimden | فِي: | جَنْبِ: yanında | اللَّهِ: Allah'ın | وَإِنْ: ve gerçekten | كُنْتُ: ben oldum | لَمِنَ: kimselerden | السَّاخِرِينَ: alay edenlerden | (39:56)
|أَوْ: yahut | تَقُولَ: demesinden | لَوْ: şayet | أَنَّ: elbette | اللَّهَ: Allah | هَدَانِي: bana hidayet etseydi | لَكُنْتُ: ben olurdum | مِنَ: -den | الْمُتَّقِينَ: muttakiler- | (39:57)
|أَوْ: yahut | تَقُولَ: demesinden | حِينَ: zaman | تَرَى: gördüğü | الْعَذَابَ: azabı | لَوْ: keşke | أَنَّ: gerçekten | لِي: benim için olsaydı | كَرَّةً: bir kez daha (dönüş) | فَأَكُونَ: böylece olsaydım | مِنَ: -den | الْمُحْسِنِينَ: güzel hareket edenler- | (39:58)
|بَلَىٰ: hayır | قَدْ: elbette | جَاءَتْكَ: sana geldi | ايَاتِي: ayetlerim | فَكَذَّبْتَ: fakat sen yalanladın | بِهَا: onları | وَاسْتَكْبَرْتَ: ve büyüklük tasladın | وَكُنْتَ: ve oldun | مِنَ: -den | الْكَافِرِينَ: nankörler- | (39:59)
|وَيَوْمَ: ve günü | الْقِيَامَةِ: kıyamet | تَرَى: görürsün | الَّذِينَ: | كَذَبُوا: yalan uyduranların | عَلَى: karşı | اللَّهِ: Allah'a | وُجُوهُهُمْ: yüzlerini | مُسْوَدَّةٌ: kapkara | أَلَيْسَ: yok mudur? | فِي: | جَهَنَّمَ: cehennemde | مَثْوًى: bir yer | لِلْمُتَكَبِّرِينَ: kibirlenenler için | (39:60)
|وَيُنَجِّي: ve kurtarır | اللَّهُ: Allah | الَّذِينَ: kimseleri | اتَّقَوْا: korunanları | بِمَفَازَتِهِمْ: başarılarıyle | لَا: | يَمَسُّهُمُ: onlara dokunmaz | السُّوءُ: kötülük | وَلَا: ve | هُمْ: onlar | يَحْزَنُونَ: üzülmezler | (39:61)
|اللَّهُ: Allah | خَالِقُ: yaratıcısıdır | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyin | وَهُوَ: ve O | عَلَىٰ: üzerine | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şey | وَكِيلٌ: vekildir | (39:62)
|لَهُ: O'nundur | مَقَالِيدُ: anahtarları | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | وَالَّذِينَ: ve kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | بِايَاتِ: ayetlerini | اللَّهِ: Allah'ın | أُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlardır | الْخَاسِرُونَ: ziyana uğrayanlar | (39:63)
|قُلْ: de ki | أَفَغَيْرَ: başkasına mı? | اللَّهِ: Allah'tan | تَأْمُرُونِّي: bana emrediyorsunuz | أَعْبُدُ: kulluk etmemi | أَيُّهَا: ey | الْجَاهِلُونَ: cahiller | (39:64)
|وَلَقَدْ: ve elbette | أُوحِيَ: şöyle vahyedildi | إِلَيْكَ: sana | وَإِلَى: ve | الَّذِينَ: kimselere | مِنْ: | قَبْلِكَ: senden önceki | لَئِنْ: andolsun eğer | أَشْرَكْتَ: ortak koşarsan | لَيَحْبَطَنَّ: boşa çıkar | عَمَلُكَ: amelin | وَلَتَكُونَنَّ: ve olursun | مِنَ: -den | الْخَاسِرِينَ: kaybedenler- | (39:65)
|بَلِ: hayır | اللَّهَ: Allah'a | فَاعْبُدْ: kulluk et | وَكُنْ: ve ol | مِنَ: den | الشَّاكِرِينَ: şükredenler- | (39:66)
|وَمَا: ve | قَدَرُوا: takdir edemediler | اللَّهَ: Allah'ı | حَقَّ: gereği gibi | قَدْرِهِ: O'nun kadrini | وَالْأَرْضُ: ve yer | جَمِيعًا: tamamen | قَبْضَتُهُ: O'nun avucu içindedir | يَوْمَ: günü | الْقِيَامَةِ: kıyamet | وَالسَّمَاوَاتُ: ve gökler | مَطْوِيَّاتٌ: dürülmüştür | بِيَمِينِهِ: sağ elinde | سُبْحَانَهُ: O münezzehtir | وَتَعَالَىٰ: ve yücedir | عَمَّا: -ndan | يُشْرِكُونَ: onların ortak koştukları- | (39:67)
|وَنُفِخَ: ve üflenir | فِي: | الصُّورِ: Sur'a | فَصَعِقَ: sonra ölür (bayılır) | مَنْ: olanlar | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَمَنْ: ve olanlar | فِي: | الْأَرْضِ: yerde | إِلَّا: dışında | مَنْ: kimseler | شَاءَ: dilediği | اللَّهُ: Allah'ın | ثُمَّ: sonra | نُفِخَ: üflenir | فِيهِ: ona | أُخْرَىٰ: bir daha | فَإِذَا: birden | هُمْ: onlar | قِيَامٌ: kalkmış | يَنْظُرُونَ: bakıyorlardır | (39:68)
|وَأَشْرَقَتِ: ve parlar | الْأَرْضُ: yer | بِنُورِ: nuru ile | رَبِّهَا: Rabbinin | وَوُضِعَ: ve (ortaya) konur | الْكِتَابُ: Kitap | وَجِيءَ: ve getirilir | بِالنَّبِيِّينَ: peygamberler | وَالشُّهَدَاءِ: ve şahidler | وَقُضِيَ: ve hükmedilir | بَيْنَهُمْ: aralarında | بِالْحَقِّ: adaletle | وَهُمْ: ve onlara | لَا: asla | يُظْلَمُونَ: haksızlık edilmez | (39:69)
|وَوُفِّيَتْ: ve tam verilir | كُلُّ: her | نَفْسٍ: nefse | مَا: karşılığı | عَمِلَتْ: yaptığının | وَهُوَ: ve O | أَعْلَمُ: en iyi bilendir | بِمَا: | يَفْعَلُونَ: onların ne yaptıklarını | (39:70)
|وَسِيقَ: ve sürülürler | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | إِلَىٰ: | جَهَنَّمَ: cehenneme | زُمَرًا: bölük bölük | حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: zaman | جَاءُوهَا: oraya geldikleri | فُتِحَتْ: açılır | أَبْوَابُهَا: kapıları | وَقَالَ: ve şöyle der | لَهُمْ: onlara | خَزَنَتُهَا: onun bekçileri | أَلَمْ: -mi? | يَأْتِكُمْ: gelmedi- | رُسُلٌ: elçiler | مِنْكُمْ: kendi aranızdan | يَتْلُونَ: okuyan | عَلَيْكُمْ: size | ايَاتِ: ayetlerini | رَبِّكُمْ: Rabbinizin | وَيُنْذِرُونَكُمْ: ve sizi uyaran | لِقَاءَ: kavuşacağınıza | يَوْمِكُمْ: gününüze | هَٰذَا: bu | قَالُوا: derler | بَلَىٰ: evet | وَلَٰكِنْ: ama | حَقَّتْ: hak olmuştur | كَلِمَةُ: sözü | الْعَذَابِ: azab | عَلَى: üzerine | الْكَافِرِينَ: kafirler | (39:71)
|قِيلَ: denilir | ادْخُلُوا: girin | أَبْوَابَ: kapılarından | جَهَنَّمَ: cehennemin | خَالِدِينَ: ebedi kalmak üzere | فِيهَا: içinde | فَبِئْسَ: ne kötüdür | مَثْوَى: yeri | الْمُتَكَبِّرِينَ: kibirlenenlerin | (39:72)
|وَسِيقَ: ve sevk edilirler | الَّذِينَ: kimseler | اتَّقَوْا: korunan(lar) | رَبَّهُمْ: Rablerinin (azabından) | إِلَى: | الْجَنَّةِ: cennete | زُمَرًا: bölük bölük | حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: zaman | جَاءُوهَا: geldikleri | وَفُتِحَتْ: ve açılır | أَبْوَابُهَا: onun kapıları | وَقَالَ: ve derler | لَهُمْ: onlara | خَزَنَتُهَا: onun bekçileri | سَلَامٌ: selam | عَلَيْكُمْ: size | طِبْتُمْ: (ne) hoşsunuz | فَادْخُلُوهَا: buraya girin | خَالِدِينَ: ebedi kalmak üzere | (39:73)
|وَقَالُوا: ve derler | الْحَمْدُ: hamdolsun | لِلَّهِ: Allah'a | الَّذِي: "o ki;" | صَدَقَنَا: bize yerine getirdi | وَعْدَهُ: verdiği sözünü | وَأَوْرَثَنَا: ve bizi varis kıldı | الْأَرْضَ: yurda | نَتَبَوَّأُ: oturacağımız | مِنَ: (-ten) | الْجَنَّةِ: cennet | حَيْثُ: yerinde | نَشَاءُ: dilediğimiz | فَنِعْمَ: ne güzeldir | أَجْرُ: ücreti | الْعَامِلِينَ: çalışanların | (39:74)
|وَتَرَى: ve görürsün | الْمَلَائِكَةَ: meleklerin | حَافِّينَ: dönerek | مِنْ: | حَوْلِ: çevresinde | الْعَرْشِ: Arşın | يُسَبِّحُونَ: tesbih ettiklerini | بِحَمْدِ: hamd ile | رَبِّهِمْ: Rablerini | وَقُضِيَ: ve hükmedilir | بَيْنَهُمْ: aralarında | بِالْحَقِّ: hak ile | وَقِيلَ: ve denilir | الْحَمْدُ: Hamd | لِلَّهِ: Allah'a'dır | رَبِّ: Rabbi | الْعَالَمِينَ: alemlerin | (39:75)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}