Hasan Basri Çantay Meali |
|
Kıyamet kopduğu zaman, (56:1) | |
(hiçbir nefs) onun vukuunda (Allaha karşı artık) yalancı değildir. (56:2) | |
O, (kimini) alçaltıcı, (kimini) yükselticidir. (56:3) | |
O zaman yer bir sarsıntı ile sarsılmışdır, (56:4) | |
dağlar didik didik parçalanmışdır, (56:5) | |
derken (hepsi de) dağılmış, toz haaline gelmişdir. (56:6) | |
Siz de (kıyâmetde) üç sınıf olmuşsunuzdur. (56:7) | |
Sağcılar (a gelince:) O sağcılar ne (mutlu) durlar! (56:8) | |
Solcular (a gelince:) O solcular ne (bedbaht) dırlar! (56:9) | |
Hayır yarışlarında tâ öne geçib kazananlar (a gelince:) onlar (orada da) öncüdürler. (56:10) | |
İşte onlar (Allaha) en çok yaklaşdırılmış olanlardır. (56:11) | |
Naıym cennetlerinde (dirler). (56:12) | |
Bir çok (u) evvelki (ümmet) lerden, (56:13) | |
biraz (ı) da sonrakilerdendir. (56:14) | |
(Onlar) cevherlerle örülmüş tahtlar üzerindedirler, (56:15) | |
Üstlerinde karşı karşıya yaslanan (bahtiyar) lar olacak. (56:16) | |
Ebedî (taze) lige mazhar edilmiş evlâdlar (hizmet için) etraflarında dolanırlar, (56:17) | |
«Maîn» (kaynağın) dan (dolu) büyük kablarla, ibriklerle ve kadehlerle. (56:18) | |
Ki bundan baş ağrısına uğratılmayacaklar) gibi akılları da giderilmez. (56:19) | |
Beğeneceklerinden (türlü) meyve (ler), (56:20) | |
İştahlanacaklarından kuş et (ler) i ile (etraflarında dolanırlar). (56:21) | |
(Orada) şahin gözlü huurîler de (vardır), (56:22) | |
saklı inci timsâlleri gibi. (56:23) | |
(Bunlar mukarreblerin) işledikleri iyi amel (ve hareket) lere bir mükâfat olarak (yapılır). (56:24) | |
Onlar orada ne boş bir lâf, ne de günâha sokacak bir şey işitmezler. (56:25) | |
Yalınız bir söz (işidirler ki oda) «Selâm, selâm» dir. (56:26) | |
Sağcılar: Onlar ne (mutlu) sağcılardır! (56:27) | |
Dikensiz kiraz, (56:28) | |
meyveleri tıklım tıklım muz ağaç (lar) ı, (56:29) | |
yayılmış (daimî) gölge (ler), (56:30) | |
dâima akan su (lar), (56:31) | |
(32-33) (hiçbir zaman) kesil (ib tüken) meyen, yasak da edilmeyen birçok (cinsde) meyve (ler) arasında, (56:32) | |
ve (kadri) yükseltilmiş döşeklerdedirler. (56:34) | |
Hakıykat, biz onları yepyeni bir yaratılışla yaratdık da, (56:35) | |
(36-37) kız oğlan kızlar, zevcelerine sevgi ile düşkün, hep bir yaşıt yapdık, (56:36) | |
sağcılar için. (56:38) | |
(Bunların) bir çok (u) evvelki (ümmet) lerden, (56:39) | |
bir çok (u) da sonraki (ümmet) lerdendir. (56:40) | |
Solcular: (Onlar) ne solculardır! (56:41) | |
(Ateşin mesamatlarına işleyen) sıcaklığı ve kaynar bir su, (56:42) | |
ve bir de kapkara dumandan bir gölge içindedirler. (56:43) | |
Ki (o gölge) ne serin, ne de fâideli değildir. (56:44) | |
Çünkü onlar bundan evvel şehvetlerine düşkündüler. (56:45) | |
O büyük günâh üzerinde ısrar ederlerdi. (56:46) | |
Bir de «Biz öldüğümüz, bir toprak ve bir yığın kemik olduğumuz vakit mı, hakıykaten biz mi diriltilib kaldırılacakmışız?» derlerdi. (56:47) | |
«Evvelce geçmiş atalarımız da mı?» (56:48) | |
Söyle: «Şüphesiz hem evvelkiler, hem sonrakiler, (56:49) | |
ma'lûm bir günün muayyen vaktında behemehal toplanacaklardır». (56:50) | |
Sonra hakıykaten siz, ey sapkınlar ve tekzîbciler, (56:51) | |
Muhakkak ki zakkum ağacından yiyecek (kimse) (ersiniz, (56:52) | |
Öyle ki karınlarınızı hep ondan doldurucularsınız, (56:53) | |
üstüne de o kaynar sudan içeceklersiniz. (56:54) | |
(O suretle ki) susamış develerin içişi gibi içeceklersiniz. (56:55) | |
İşte ceza günü onlara (çekilecek) ziyafet budur! (56:56) | |
Sizi biz yaratdık. O halde (tekrar dirilmiye de) inanmalı değilmisiniz? (56:57) | |
(Eğer siz bir meniden yaratıldığınızı iddia ediyorsanız) O halde (rahimlere) dökmekde olduğunuz (o) meni nedir? Bana haber verin. (56:58) | |
Onu siz mi (düzgün bir insan) suretine getiriyorsunuz, yoksa (o surete getirib) yaratanlar biz miyiz? (56:59) | |
(60-61) Aranızda ölüm (ün keyfiyyetini, zamaanını, mekânını ve ecellerin mıkdarını) biz (ta'yin ve) takdîr etdik ve biz — (sizi helak ederek) yerinize diğer benzerlerinizi getirmeniz ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışda ve suretlerde tekrar peyda etmemiz hususunda — önüne geçilecekler de değiliz. (56:60) | |
Andolsun ki birinci yaratılışı (nızı) bildiniz. Fakat (tekrar yaratılacağınızı da) düşünmeli değil misiniz? (56:62) | |
Şimdi bana ekmekde olduğunuz (tohum) u haber verin. (56:63) | |
Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz? (56:64) | |
Eğer dileseydik muhakkak ki onu (tohumsuz) bir ot kırıntısı yapardık da siz de şaşakalırdınız. (56:65) | |
(Şöyle derdiniz:) «Biz hakıykaten ağır borca uğratılmışızdır». (56:66) | |
«Daha doğrusu biz (umduğumuzdan) mahrum kalmışlarız». (56:67) | |
Şimdi içmekde olduğunuz suyu söyleyin bana. (56:68) | |
Onu bulutdan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler biz miyiz? (56:69) | |
Eğer dileseydik onu (içilmeyecek) tuzlu bir su yapardık. O halde şükretmeli değil misiniz? (56:70) | |
Şimdi bana (yeşil bir ağacdan) çakmakda olduğunuz ateşi söyleyin. (56:71) | |
Onun ağacını siz mi yarardınız, yoksa yaratanlar biz miyiz? (56:72) | |
Biz onu hem bir ibret, hem çöl yolcularına bir fâide kıldık. (56:73) | |
O halde Rabbini o büyük adiyle tesbîh (ve tenzîh) et. (56:74) | |
Hayır (hakıykatler kâfirlerin dedikleri gibi değildir). İşte yıldızların düşdüğü yerlere andediyorum. (56:75) | |
ki hakıykaten bu, eğer bilirseniz, büyük bir anddır, (56:76) | |
muhakkak o, elbette çok şerefli bir Kur'andır, (56:77) | |
ki Sıyânet edilmiş bir kitabda (yazılı) dır. (56:78) | |
Ona tam bir suretde temizlenmiş olanlardan başkası el süremez. (56:79) | |
(O) âlemlerin Rabbinden indirilmedir. (56:80) | |
Şimdi siz bu kelâmı mı hor görücülersiniz? (56:81) | |
Rızkınıza (şükür edeceğinize) siz behemehal tekzibe mi kalkışırsınız? (56:82) | |
Hele (can) boğaza gelince, (56:83) | |
o vakit siz görürsünüz! (56:84) | |
Biz ona sizden yakınız. Fakat görmezsiniz. (56:85) | |
İşte madem ki (tekrar dirilerek) ceza görmeyecekmişsiniz, (56:86) | |
Onu (tâ boğazınıza gelince cesedinize) geri çevirseniz a! Eğer (iddianızda) saadıklarsanız... (56:87) | |
Şimdi, (ölene gelince) eğer o, mukarreblerden ise, (56:88) | |
artık rahatlık, güzel rızık ve Naıym cenneti (onundur). (56:89) | |
Eğer sağcılardan ise, (56:90) | |
Artık sağcılardan selâm sana! (56:91) | |
Amma eğer tekzîbcilerden, sapıklardansa, (56:92) | |
işte (ona da) kaynar sudan bir ziyafet! (56:93) | |
ve cehenneme bir atılış. (56:94) | |
Şübhesiz ki bu elbette kat'î bilgi (veren) hakıykatın ta kendisidir. (56:95) | |
Haydi Rabbini o büyük adiyle tesbih (ve tenzîh) et. (56:96) | |