Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) Meali |
|
Olacak vak'a olduğu zaman(56:1) | |
Onun oluşunu yalanlayacak kimse yoktur.(56:2) | |
O, alçaltıcıdır, yükselticidir.(56:3) | |
Yer şiddetle sarsıldığı(56:4) | |
Dağlar serpildikçe serpildiği(56:5) | |
Dağılıp toz duman haline geldiği(56:6) | |
Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman(56:7) | |
Sağın adamları (var ya) ne mutludurlar onlar!(56:8) | |
Solun adamları ise ne uğursuzdurlar onlar!(56:9) | |
Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.(56:10) | |
İşte o yaklaştırılanlar,(56:11) | |
Nimet cennetlerindedirler.(56:12) | |
Çoğu önceki ümmetlerden,(56:13) | |
Birazı da sonrakilerden.(56:14) | |
(Onlar) cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.(56:15) | |
Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar.(56:16) | |
Çevrelerinde, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar.(56:17) | |
Kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler ve kadehlerle.(56:18) | |
Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.(56:19) | |
Beğendikleri meyvalar,(56:20) | |
Canlarının çektiği kuş etleri,(56:21) | |
İri gözlü hûriler,(56:22) | |
Saklı inciler gibi,(56:23) | |
Yaptıklarına karşılık olarak verilir.(56:24) | |
Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.(56:25) | |
Duydukları söz, yalnız «selam», «selam» dır.(56:26) | |
Sağın adamları, nedir o sağın adamları!(56:27) | |
Dalbastı kirazlar,(56:28) | |
Meyva dizili muzlar,(56:29) | |
Uzamış gölgeler,(56:30) | |
Fışkıran sular.(56:31) | |
Pek çok meyva arasında,(56:32) | |
Tükenmeyen ve yasaklanmayan(56:33) | |
Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler.(56:34) | |
Biz kadınları yeniden inşa ettik (yarattık).(56:35) | |
Onları bâkireler yaptık.(56:36) | |
Hep yaşıt sevgililer,(56:37) | |
Sağın adamları içindir.(56:38) | |
Bir çoğu öncekilerdendir.(56:39) | |
Bir çoğu da sonrakilerdendir.(56:40) | |
Solun adamları, nedir o solcular!(56:41) | |
İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar şu içinde,(56:42) | |
Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.(56:43) | |
Ki ne serindir, ne de faydalı.(56:44) | |
Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefâhete dalmışlardı.(56:45) | |
Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı.(56:46) | |
Ve diyorlardı ki: «Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?»(56:47) | |
«Önceki atalarımızda mı?»(56:48) | |
De ki: «Öncekiler ve sonrakiler»(56:49) | |
«Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır.»(56:50) | |
Sonra siz, ey sapık yalanlayıcılar!(56:51) | |
Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.(56:52) | |
Karınlarınızı hep onunla dolduracaksınız.(56:53) | |
Üstüne de kaynar su içeceksiniz.(56:54) | |
Susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz.(56:55) | |
İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur.(56:56) | |
Biz sizi yarattık; tasdik etmeniz gerekmez mi?(56:57) | |
Attığınız meniyi gördünüz mü?(56:58) | |
Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?(56:59) | |
Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez.(56:60) | |
Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışta tekrar var edelim diye (böyle yapıyoruz).(56:61) | |
Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?(56:62) | |
Ektiğinizi gördünüz mü?(56:63) | |
Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?(56:64) | |
Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık. Hayret eder dururdunuz.(56:65) | |
«Doğrusu borç altına girdik.»(56:66) | |
«Doğrusu, biz yoksul bırakıldık» (derdiniz).(56:67) | |
İçtiğiniz suya baktınız mı?(56:68) | |
Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?(56:69) | |
Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretseniz ya!(56:70) | |
Yaktığınız ateşi gördünüz mü?(56:71) | |
Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?(56:72) | |
Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık.(56:73) | |
Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt.(56:74) | |
Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim.(56:75) | |
Bilirseniz bu büyük bir yemindir.(56:76) | |
O, elbette şerefli bir Kur'ân'dır.(56:77) | |
Korunmuş bir kitaptadır.(56:78) | |
Ona temizlenenlerden başkası el süremez.(56:79) | |
(O), âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.(56:80) | |
Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?(56:81) | |
Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?(56:82) | |
Can boğaza dayandığı zaman(56:83) | |
Ki o zaman siz (ölmek üzere olana) bakar durursunuz.(56:84) | |
Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.(56:85) | |
Eğer cezalandırılmayacak iseniz,(56:86) | |
Onu geri çevirsenize; şayet iddianızda doğru iseniz.(56:87) | |
Fakat ölen kişiye gelince, eğer o rahmete yaklaştırılanlardan ise,(56:88) | |
Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.(56:89) | |
Eğer O, sağın adamlarından ise,(56:90) | |
«(Ey sağcı), sana sağcılardan selam!»(56:91) | |
Ama yalanlayıcı sapıklardan ise;(56:92) | |
İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.(56:93) | |
Ve cehenneme atılma vardır.(56:94) | |
Kesin gerçek budur işte.(56:95) | |
Öyle ise Rabbini o büyük ismiyle tesbih et.(56:96) | |