» 34 / Sebe’  Suresi:

Kuran Sırası: 34
İniş Sırası: 58

Kırık Meal (Arapça) Meali
|الْحَمْدُ: hamd | لِلَّهِ: Allah'a mahsustur | الَّذِي: öyle ki | لَهُ: onundur | مَا: ne varsa | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَمَا: ve ne varsa | فِي: | الْأَرْضِ: yerde | وَلَهُ: ve onlar | الْحَمْدُ: hamd | فِي: | الْاخِرَةِ: ahirette | وَهُوَ: ve O | الْحَكِيمُ: hüküm ve hikmet sahibidir | الْخَبِيرُ: haber alandır | (34:1)
|يَعْلَمُ: bilir | مَا: ne ki | يَلِجُ: giriyor | فِي: içine | الْأَرْضِ: yerin | وَمَا: ve ne ki | يَخْرُجُ: çıkıyor | مِنْهَا: ondan | وَمَا: ve ne ki | يَنْزِلُ: iniyor | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | وَمَا: ve ne ki | يَعْرُجُ: çıkıyor | فِيهَا: oraya | وَهُوَ: ve O | الرَّحِيمُ: çok esirgeyendir | الْغَفُورُ: çok bağışlayandır | (34:2)
|وَقَالَ: ve dediler ki | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | لَا: | تَأْتِينَا: bize gelmez | السَّاعَةُ: sa'at | قُلْ: de ki | بَلَىٰ: hayır | وَرَبِّي: Rabbim hakkı için | لَتَأْتِيَنَّكُمْ: o mutlaka size gelecektir | عَالِمِ: bilen | الْغَيْبِ: gaybı | لَا: | يَعْزُبُ: gizli kalmaz | عَنْهُ: O'ndan | مِثْقَالُ: ağırlığınca | ذَرَّةٍ: zerre | فِي: olan | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَلَا: ne de | فِي: olan | الْأَرْضِ: yerde | وَلَا: ve yoktur | أَصْغَرُ: küçük | مِنْ: | ذَٰلِكَ: bundan | وَلَا: ve yoktur | أَكْبَرُ: büyük | إِلَّا: ki olmasın | فِي: | كِتَابٍ: bir Kitapta | مُبِينٍ: apaçık | (34:3)
|لِيَجْزِيَ: mükafatlandırması için | الَّذِينَ: kimseleri | امَنُوا: inanan(ları) | وَعَمِلُوا: ve yapanları | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | أُولَٰئِكَ: işte | لَهُمْ: onlar için vardır | مَغْفِرَةٌ: mağfiret | وَرِزْقٌ: ve rızık | كَرِيمٌ: güzel | (34:4)
|وَالَّذِينَ: kimseler ise | سَعَوْا: çalışan(lar) | فِي: hakkında | ايَاتِنَا: ayetlerimiz | مُعَاجِزِينَ: aciz bırakmağa | أُولَٰئِكَ: işte | لَهُمْ: onlar için vardır | عَذَابٌ: bir azab | مِنْ: | رِجْزٍ: pislikten | أَلِيمٌ: acı | (34:5)
|وَيَرَى: ve görürler | الَّذِينَ: kimseler | أُوتُوا: kendilerine verilen(ler) | الْعِلْمَ: bilgi | الَّذِي: | أُنْزِلَ: indirilenin | إِلَيْكَ: sana | مِنْ: -nden | رَبِّكَ: Rabbi- | هُوَ: | الْحَقَّ: gerçek olduğunu | وَيَهْدِي: ve ilettiğini | إِلَىٰ: | صِرَاطِ: yoluna | الْعَزِيزِ: mutlak galib | الْحَمِيدِ: ve hamde layık olanın | (34:6)
|وَقَالَ: ve dediler ki | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | هَلْ: mi? | نَدُلُّكُمْ: size gösterelim | عَلَىٰ: | رَجُلٍ: bir adam | يُنَبِّئُكُمْ: size haber veren | إِذَا: zaman | مُزِّقْتُمْ: siz parçalandığınız | كُلَّ: tamamen | مُمَزَّقٍ: dağılıp | إِنَّكُمْ: sizin | لَفِي: içinde olacağınızı | خَلْقٍ: bir yaratılış | جَدِيدٍ: yeni | (34:7)
|أَفْتَرَىٰ: uydurdu mu? | عَلَى: karşı | اللَّهِ: Allah'a | كَذِبًا: bir yalan | أَمْ: yoksa | بِهِ: kendisinde -mi var? | جِنَّةٌ: delilik- | بَلِ: hayır | الَّذِينَ: kimseler | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmayanlar | بِالْاخِرَةِ: ahirete | فِي: içindedirler | الْعَذَابِ: azab | وَالضَّلَالِ: ve bir sapıklık | الْبَعِيدِ: uzak | (34:8)
|أَفَلَمْ: | يَرَوْا: görmüyorlar mı? | إِلَىٰ: | مَا: bulunanı | بَيْنَ: arasında (önlerinde) | أَيْدِيهِمْ: elleri (önlerinde) | وَمَا: ve bulunanı | خَلْفَهُمْ: arkalarında | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | وَالْأَرْضِ: ve yerden | إِنْ: eğer | نَشَأْ: dilesek | نَخْسِفْ: batırırız | بِهِمُ: onları | الْأَرْضَ: yere | أَوْ: ya da | نُسْقِطْ: düşürürüz | عَلَيْهِمْ: üzerlerine | كِسَفًا: parçalar | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَةً: bir ibret | لِكُلِّ: hepsi için | عَبْدٍ: kul(ların) | مُنِيبٍ: yönelen | (34:9)
|وَلَقَدْ: ve andolsun ki | اتَيْنَا: verdik | دَاوُودَ: Davud'a | مِنَّا: tarafımızdan | فَضْلًا: bir üstünlük | يَا: EY/HEY/AH | جِبَالُ: dağlar | أَوِّبِي: tesbih edin | مَعَهُ: onunla beraber | وَالطَّيْرَ: ve (ey) kuşlar | وَأَلَنَّا: ve yumuşattık | لَهُ: ona | الْحَدِيدَ: demiri | (34:10)
|أَنِ: | اعْمَلْ: yap | سَابِغَاتٍ: geniş zırhlar | وَقَدِّرْ: ölçülü yap | فِي: | السَّرْدِ: dokumasını | وَاعْمَلُوا: ve (hepiniz) yapın | صَالِحًا: iyi işler | إِنِّي: çünkü ben | بِمَا: | تَعْمَلُونَ: yaptıklarınızı | بَصِيرٌ: görmekteyim | (34:11)
|وَلِسُلَيْمَانَ: ve Süleyman'a | الرِّيحَ: rüzgarı | غُدُوُّهَا: sabah gidişi | شَهْرٌ: bir ay(lık mesafe) | وَرَوَاحُهَا: ve akşam dönüşü | شَهْرٌ: bir ay(lık mesafe) | وَأَسَلْنَا: ve akıttık | لَهُ: onun için | عَيْنَ: kaynağını | الْقِطْرِ: katran | وَمِنَ: ve bir kısmı | الْجِنِّ: cinlerin | مَنْ: ki | يَعْمَلُ: çalışırdı | بَيْنَ: onun önünde | يَدَيْهِ: onun önünde | بِإِذْنِ: izniyle | رَبِّهِ: Rabbinin | وَمَنْ: ve kim | يَزِغْ: sapsa | مِنْهُمْ: onlardan | عَنْ: -dan | أَمْرِنَا: buyruğumuz- | نُذِقْهُ: ona taddırırdık | مِنْ: | عَذَابِ: azabı | السَّعِيرِ: alevli | (34:12)
|يَعْمَلُونَ: yaparlardı | لَهُ: ona | مَا: ne | يَشَاءُ: diliyorsa | مِنْ: -den | مَحَارِيبَ: kaleler- | وَتَمَاثِيلَ: ve heykeller(den) | وَجِفَانٍ: ve leğenler(den) | كَالْجَوَابِ: havuzlar kadar (geniş) | وَقُدُورٍ: ve kazanlar(dan) | رَاسِيَاتٍ: sabit | اعْمَلُوا: yapın | الَ: (ey) ailesi | دَاوُودَ: Davud | شُكْرًا: şükredin | وَقَلِيلٌ: ve azdır | مِنْ: -dan | عِبَادِيَ: kullarım- | الشَّكُورُ: şükreden | (34:13)
|فَلَمَّا: zaman | قَضَيْنَا: hükmettiğimiz | عَلَيْهِ: onun | الْمَوْتَ: ölümüne | مَا: | دَلَّهُمْ: göstermedi | عَلَىٰ: | مَوْتِهِ: onun öldüğünü | إِلَّا: başkası | دَابَّةُ: bir kurdundan | الْأَرْضِ: yer (ağaç) | تَأْكُلُ: yiyen | مِنْسَأَتَهُ: değneğini | فَلَمَّا: ne zaman ki | خَرَّ: yıkıldı | تَبَيَّنَتِ: anlaşıldı ki | الْجِنُّ: cinler | أَنْ: | لَوْ: eğer | كَانُوا: idi | يَعْلَمُونَ: bilseler | الْغَيْبَ: gaybı | مَا: | لَبِثُوا: kalmazlardı | فِي: içinde | الْعَذَابِ: azab | الْمُهِينِ: küçük düşürücü | (34:14)
|لَقَدْ: andolsun | كَانَ: vardır | لِسَبَإٍ: Sebe (oğulların)ın | فِي: yerlerde | مَسْكَنِهِمْ: oturdukları | ايَةٌ: bir ibret | جَنَّتَانِ: iki bahçe | عَنْ: | يَمِينٍ: sağdan | وَشِمَالٍ: ve soldan | كُلُوا: yeyin | مِنْ: -ndan | رِزْقِ: rızkı- | رَبِّكُمْ: Rabbinizin | وَاشْكُرُوا: ve şükredin | لَهُ: O'na | بَلْدَةٌ: (bir) ülke | طَيِّبَةٌ: hoş | وَرَبٌّ: ve Rabbin | غَفُورٌ: çok bağışlayandır | (34:15)
|فَأَعْرَضُوا: ama yüz çevirdiler | فَأَرْسَلْنَا: bu yüzden gönderdik | عَلَيْهِمْ: üzerlerine | سَيْلَ: selini | الْعَرِمِ: Arim | وَبَدَّلْنَاهُمْ: ve çevirdik | بِجَنَّتَيْهِمْ: onların iki bahçesini | جَنَّتَيْنِ: iki bahçeye | ذَوَاتَيْ: bulunan | أُكُلٍ: yemişli | خَمْطٍ: buruk | وَأَثْلٍ: ve acı meyvalı | وَشَيْءٍ: ve içinde | مِنْ: | سِدْرٍ: sedir ağacı | قَلِيلٍ: biraz | (34:16)
|ذَٰلِكَ: böyle | جَزَيْنَاهُمْ: onları cezalandırdık | بِمَا: ötürü | كَفَرُوا: inkarlarından | وَهَلْ: | نُجَازِي: biz cezalandırır mıyız? | إِلَّا: başkasını | الْكَفُورَ: inkar edenden | (34:17)
|وَجَعَلْنَا: ve var ettik | بَيْنَهُمْ: onların arasında | وَبَيْنَ: ve arasında | الْقُرَى: kentler | الَّتِي: | بَارَكْنَا: bereketlendirdiğimiz | فِيهَا: içinde | قُرًى: kentler | ظَاهِرَةً: açıkça görünen | وَقَدَّرْنَا: ve takdir ettik | فِيهَا: bunlar arasında | السَّيْرَ: yürümeyi | سِيرُوا: yürüyün | فِيهَا: oralarda | لَيَالِيَ: geceleri | وَأَيَّامًا: ve gündüzleri | امِنِينَ: güven içinde | (34:18)
|فَقَالُوا: dediler | رَبَّنَا: Rabbimiz | بَاعِدْ: uzaklaştır | بَيْنَ: arasını | أَسْفَارِنَا: seferlerimizin | وَظَلَمُوا: ve zulmettiler | أَنْفُسَهُمْ: kendilerine | فَجَعَلْنَاهُمْ: biz de onları çevirdik | أَحَادِيثَ: efsanelere | وَمَزَّقْنَاهُمْ: onları darmadağın ettik | كُلَّ: hepsini | مُمَزَّقٍ: parçalayarak | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَاتٍ: ibretler | لِكُلِّ: herkes için | صَبَّارٍ: sabreden | شَكُورٍ: şükreden | (34:19)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | صَدَّقَ: doğru çıkardı | عَلَيْهِمْ: onlar hakkındaki | إِبْلِيسُ: İblis | ظَنَّهُ: zannını | فَاتَّبَعُوهُ: (hepsi) ona uydular | إِلَّا: dışındakiler | فَرِيقًا: bir bölümü | مِنَ: -dan | الْمُؤْمِنِينَ: inananlar- | (34:20)
|وَمَا: ve | كَانَ: yoktu | لَهُ: onun | عَلَيْهِمْ: onlar üzerinde | مِنْ: | سُلْطَانٍ: zorlayıcı bir gücü | إِلَّا: ancak | لِنَعْلَمَ: (ayırd edip) bilelim diye | مَنْ: kimseyi | يُؤْمِنُ: inanan | بِالْاخِرَةِ: ahirete | مِمَّنْ: kimseden | هُوَ: o | مِنْهَا: ondan | فِي: içinde | شَكٍّ: kuşku | وَرَبُّكَ: Rabbin | عَلَىٰ: | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyi | حَفِيظٌ: korumaktadır | (34:21)
|قُلِ: de ki | ادْعُوا: çağırın | الَّذِينَ: şeyleri | زَعَمْتُمْ: (tanrı) sandığınız | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | لَا: değillerdir | يَمْلِكُونَ: bir şeye sahip | مِثْقَالَ: ağırlığınca | ذَرَّةٍ: zerre | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَلَا: ve değiller | فِي: | الْأَرْضِ: yerde | وَمَا: ve yoktur | لَهُمْ: onların | فِيهِمَا: bu ikisinde | مِنْ: hiçbir | شِرْكٍ: ortaklıkları | وَمَا: ve yoktur | لَهُ: O'nun | مِنْهُمْ: onlardan | مِنْ: hiçbir | ظَهِيرٍ: yardımcısı | (34:22)
|وَلَا: ve | تَنْفَعُ: fayda vermez | الشَّفَاعَةُ: şefa'ati | عِنْدَهُ: O'nun huzurunda | إِلَّا: başkasının | لِمَنْ: kimselerden | أَذِنَ: izin verdiği | لَهُ: O'nun | حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: ne zaman ki | فُزِّعَ: korku giderildi | عَنْ: -nden | قُلُوبِهِمْ: onların yürekleri- | قَالُوا: derler ki | مَاذَا: ne? | قَالَ: buyurdu | رَبُّكُمْ: Rabbiniz | قَالُوا: derler | الْحَقَّ: hakkı | وَهُوَ: ve O | الْعَلِيُّ: yücedir | الْكَبِيرُ: büyüktür | (34:23)
|قُلْ: de ki | مَنْ: kim? | يَرْزُقُكُمْ: size rızık veriyor | مِنَ: -den | السَّمَاوَاتِ: gökler- | وَالْأَرْضِ: ve yerden | قُلِ: de ki | اللَّهُ: Allah | وَإِنَّا: o halde biz | أَوْ: veya | إِيَّاكُمْ: siz | لَعَلَىٰ: üzerindeyiz | هُدًى: doğru yol | أَوْ: veya | فِي: içindeyiz | ضَلَالٍ: bir sapıklık | مُبِينٍ: açık | (34:24)
|قُلْ: de ki | لَا: değil(siniz) | تُسْأَلُونَ: sorulacak | عَمَّا: -tan | أَجْرَمْنَا: bizim işlediğimiz suç- | وَلَا: ve değil(iz) | نُسْأَلُ: biz sorumlu | عَمَّا: -den | تَعْمَلُونَ: sizin işlediğiniz- | (34:25)
|قُلْ: de ki | يَجْمَعُ: toplayacak | بَيْنَنَا: hepimizi bir araya | رَبُّنَا: Rabbimiz | ثُمَّ: sonra | يَفْتَحُ: çözecektir | بَيْنَنَا: aramızdakini | بِالْحَقِّ: hak ile | وَهُوَ: ve O | الْفَتَّاحُ: sorunları en güzel çözümleyendir | الْعَلِيمُ: bilendir | (34:26)
|قُلْ: de ki | أَرُونِيَ: bana gösterin | الَّذِينَ: | أَلْحَقْتُمْ: kattığınız | بِهِ: O'na | شُرَكَاءَ: ortakları | كَلَّا: hayır | بَلْ: doğrusu | هُوَ: O | اللَّهُ: Allah'tır | الْعَزِيزُ: galib | الْحَكِيمُ: hüküm ve hikmet sahibi | (34:27)
|وَمَا: | أَرْسَلْنَاكَ: biz seni göndermedik | إِلَّا: dışında | كَافَّةً: bütün | لِلنَّاسِ: insanlara | بَشِيرًا: müjdeleyici olman | وَنَذِيرًا: ve uyarıcı olman | وَلَٰكِنَّ: fakat | أَكْثَرَ: çoğu | النَّاسِ: insanların | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler | (34:28)
|وَيَقُولُونَ: diyorlar ki | مَتَىٰ: ne zaman | هَٰذَا: bu | الْوَعْدُ: tehdid(ettiğiniz azap) | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | صَادِقِينَ: doğru | (34:29)
|قُلْ: de ki | لَكُمْ: sizin için vardır | مِيعَادُ: belirtilmiş | يَوْمٍ: bir gün | لَا: | تَسْتَأْخِرُونَ: geri kalmazsınız | عَنْهُ: ondan | سَاعَةً: bir sa'at | وَلَا: ve | تَسْتَقْدِمُونَ: ileri geçemezsiniz | (34:30)
|وَقَالَ: dediler ki | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | لَنْ: | نُؤْمِنَ: biz inanmayız | بِهَٰذَا: bu | الْقُرْانِ: Kur'an'a | وَلَا: ne de | بِالَّذِي: şeye | بَيْنَ: ellerinde olan | يَدَيْهِ: ellerinde olan | وَلَوْ: şayet | تَرَىٰ: sen bir görsen | إِذِ: olduğunda | الظَّالِمُونَ: zalimleri | مَوْقُوفُونَ: tutuklanmış | عِنْدَ: huzurunda | رَبِّهِمْ: Rablerinin | يَرْجِعُ: atarlarken | بَعْضُهُمْ: bir kısmı | إِلَىٰ: | بَعْضٍ: diğerine | الْقَوْلَ: söz | يَقُولُ: diyorlar | الَّذِينَ: kimseler | اسْتُضْعِفُوا: zayıf düşürülen(ler) | لِلَّذِينَ: kimselere | اسْتَكْبَرُوا: büyüklük taslayan(lara) | لَوْلَا: olmasaydınız | أَنْتُمْ: siz | لَكُنَّا: elbette biz olurduk | مُؤْمِنِينَ: inanan insanlar | (34:31)
|قَالَ: dedi(ler) ki | الَّذِينَ: kimseler | اسْتَكْبَرُوا: büyüklük taslayan(lar) | لِلَّذِينَ: kimselere | اسْتُضْعِفُوا: zayıf düşürülen(lere) | أَنَحْنُ: biz mi? | صَدَدْنَاكُمْ: engelledik | عَنِ: -ten | الْهُدَىٰ: hidayet- | بَعْدَ: sonra | إِذْ: | جَاءَكُمْ: size geldikten | بَلْ: hayır | كُنْتُمْ: siz kendiniz | مُجْرِمِينَ: suç işliyordunuz | (34:32)
|وَقَالَ: ve dedi(ler) | الَّذِينَ: kimseler | اسْتُضْعِفُوا: zayıf düşürülen(ler) | لِلَّذِينَ: kimselere | اسْتَكْبَرُوا: büyüklük taslayan(lara) | بَلْ: hayır | مَكْرُ: hileler (kuruyordunuz) | اللَّيْلِ: gece | وَالنَّهَارِ: ve gündüz | إِذْ: | تَأْمُرُونَنَا: bize emrediyordunuz | أَنْ: | نَكْفُرَ: inkar etmemizi | بِاللَّهِ: Allah'ı | وَنَجْعَلَ: ve koşmamızı | لَهُ: O'na | أَنْدَادًا: eşler | وَأَسَرُّوا: ve içlerinde gizlediler | النَّدَامَةَ: pişmanlıklarını | لَمَّا: | رَأَوُا: gördüklerinde | الْعَذَابَ: azabı | وَجَعَلْنَا: biz de geçirdik | الْأَغْلَالَ: demir halkalar | فِي: | أَعْنَاقِ: boyunlarına | الَّذِينَ: kimselerin | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | هَلْ: mı? | يُجْزَوْنَ: cezalandırılacaklar | إِلَّا: başkasıyla | مَا: şeylerden | كَانُوا: oldukları | يَعْمَلُونَ: yapıyor(lar) | (34:33)
|وَمَا: ve | أَرْسَلْنَا: biz göndermedik | فِي: | قَرْيَةٍ: bir ülkeye | مِنْ: hiçbir | نَذِيرٍ: uyarıcı | إِلَّا: başkasını | قَالَ: diyenden | مُتْرَفُوهَا: varlıkla şımarmış kimseleri | إِنَّا: şüphesiz biz | بِمَا: şeyi | أُرْسِلْتُمْ: sizin gönderildiğiniz | بِهِ: onu | كَافِرُونَ: inkar ediyoruz | (34:34)
|وَقَالُوا: ve dediler ki | نَحْنُ: biz | أَكْثَرُ: daha çoğuz | أَمْوَالًا: malca | وَأَوْلَادًا: ve evladça | وَمَا: ve değiliz | نَحْنُ: biz | بِمُعَذَّبِينَ: azaba uğratılacak | (34:35)
|قُلْ: de ki | إِنَّ: şüphesiz | رَبِّي: Rabbim | يَبْسُطُ: yayar | الرِّزْقَ: rızkı | لِمَنْ: kimseye | يَشَاءُ: dilediği | وَيَقْدِرُ: ve kısar | وَلَٰكِنَّ: fakat | أَكْثَرَ: çoğu | النَّاسِ: insanların | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler | (34:36)
|وَمَا: ve değildir | أَمْوَالُكُمْ: mallarınız | وَلَا: değildir | أَوْلَادُكُمْ: evladlarınız | بِالَّتِي: | تُقَرِّبُكُمْ: sizi yaklaştıran | عِنْدَنَا: katımızda | زُلْفَىٰ: mertebece | إِلَّا: ancak başka | مَنْ: kimseler | امَنَ: inanan(lar) | وَعَمِلَ: ve yapanlar | صَالِحًا: faydalı iş | فَأُولَٰئِكَ: işte | لَهُمْ: onlara vardır | جَزَاءُ: mükafat | الضِّعْفِ: kat kat fazlası | بِمَا: | عَمِلُوا: yaptıklarının | وَهُمْ: ve onlar | فِي: | الْغُرُفَاتِ: saraylarda | امِنُونَ: güven içindedirler | (34:37)
|وَالَّذِينَ: | يَسْعَوْنَ: çalışanlara gelince | فِي: | ايَاتِنَا: ayetlerimizi | مُعَاجِزِينَ: etkisiz kılmağa | أُولَٰئِكَ: onlar | فِي: içine | الْعَذَابِ: azabın | مُحْضَرُونَ: getirileceklerdir | (34:38)
|قُلْ: de ki | إِنَّ: şüphesiz | رَبِّي: Rabbim | يَبْسُطُ: yayar | الرِّزْقَ: rızkı | لِمَنْ: kimseye | يَشَاءُ: dilediği | مِنْ: -ndan | عِبَادِهِ: kulları- | وَيَقْدِرُ: ve kısar | لَهُ: ona | وَمَا: ne ki | أَنْفَقْتُمْ: siz infak etseniz | مِنْ: | شَيْءٍ: bir şey | فَهُوَ: O | يُخْلِفُهُ: onun yerine başkasını verir | وَهُوَ: ve O | خَيْرُ: en hayırlısıdır | الرَّازِقِينَ: rızık verenlerin | (34:39)
|وَيَوْمَ: ve o gün | يَحْشُرُهُمْ: bir araya toplar | جَمِيعًا: onların hepsini | ثُمَّ: sonra | يَقُولُ: der ki | لِلْمَلَائِكَةِ: meleklere | أَهَٰؤُلَاءِ: bunlar mı? | إِيَّاكُمْ: size | كَانُوا: | يَعْبُدُونَ: tapıyorlardı | (34:40)
|قَالُوا: derler ki | سُبْحَانَكَ: sen yücesin | أَنْتَ: sensin | وَلِيُّنَا: bizim velimiz | مِنْ: | دُونِهِمْ: onlar değil | بَلْ: hayır | كَانُوا: onlar | يَعْبُدُونَ: tapıyorlardı | الْجِنَّ: cinlere | أَكْثَرُهُمْ: çokları | بِهِمْ: onlara | مُؤْمِنُونَ: inanıyorlardı | (34:41)
|فَالْيَوْمَ: o gün | لَا: | يَمْلِكُ: gücü yetmez | بَعْضُكُمْ: birinizin | لِبَعْضٍ: diğerine | نَفْعًا: bir fayda vermeye | وَلَا: ve (yetmez) | ضَرًّا: zarar vermeğe | وَنَقُولُ: biz deriz | لِلَّذِينَ: kimselere | ظَلَمُوا: zulmeden(lere) | ذُوقُوا: tadın | عَذَابَ: azabını | النَّارِ: ateş | الَّتِي: | كُنْتُمْ: olduğunuz | بِهَا: onu | تُكَذِّبُونَ: yalanlamakta | (34:42)
|وَإِذَا: ve zaman | تُتْلَىٰ: okunduğu | عَلَيْهِمْ: onlara | ايَاتُنَا: ayetlerimiz | بَيِّنَاتٍ: açık açık | قَالُوا: dediler ki | مَا: değildir | هَٰذَا: bu | إِلَّا: başka bir şey | رَجُلٌ: bir adamdan | يُرِيدُ: isteyen | أَنْ: | يَصُدَّكُمْ: sizi çevirmek | عَمَّا: -dan | كَانَ: olduğu(tanrılar)- | يَعْبُدُ: tapıyor | ابَاؤُكُمْ: babalarınızın | وَقَالُوا: ve dediler ki | مَا: değildir | هَٰذَا: bu | إِلَّا: başka bir şey | إِفْكٌ: bir yalandan | مُفْتَرًى: uydurulmuş | وَقَالَ: ve dediler | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | لِلْحَقِّ: hakkı | لَمَّا: | جَاءَهُمْ: kendilerine gelen | إِنْ: değildir | هَٰذَا: bu | إِلَّا: başkası | سِحْرٌ: bir büyüden | مُبِينٌ: apaçık | (34:43)
|وَمَا: | اتَيْنَاهُمْ: biz onlara vermemiştik | مِنْ: hiçbir | كُتُبٍ: Kitap | يَدْرُسُونَهَا: okuyacakları | وَمَا: ve | أَرْسَلْنَا: göndermemiştik | إِلَيْهِمْ: onlara | قَبْلَكَ: senden önce | مِنْ: hiçbir | نَذِيرٍ: uyarıcı | (34:44)
|وَكَذَّبَ: yalanlanmışlardı | الَّذِينَ: kimseler | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: onlardan önceki(ler) | وَمَا: ve | بَلَغُوا: erişmemişlerdir | مِعْشَارَ: onda birine bile | مَا: | اتَيْنَاهُمْ: onlara verdiklerimizin | فَكَذَّبُوا: fakat yalanladılar | رُسُلِي: elçilerimi | فَكَيْفَ: ama nasıl | كَانَ: oldu | نَكِيرِ: benim inkarım | (34:45)
|قُلْ: de ki | إِنَّمَا: sadece | أَعِظُكُمْ: size öğütleyeyim | بِوَاحِدَةٍ: bir tek (şeyi) | أَنْ: "(şu ki;)" | تَقُومُوا: kalkın | لِلَّهِ: Allah için | مَثْنَىٰ: ikişer ikişer | وَفُرَادَىٰ: ve teker teker | ثُمَّ: sonra | تَتَفَكَّرُوا: düşünün ki | مَا: yoktur | بِصَاحِبِكُمْ: arkadaşınızda | مِنْ: hiçbir | جِنَّةٍ: delilik | إِنْ: | هُوَ: O | إِلَّا: ancak | نَذِيرٌ: bir uyarıcıdır | لَكُمْ: sizin için | بَيْنَ: öncesinde | يَدَيْ: öncesinde | عَذَابٍ: bir azabın | شَدِيدٍ: çetin | (34:46)
|قُلْ: de ki | مَا: | سَأَلْتُكُمْ: ben sizden istemedim | مِنْ: hiçbir | أَجْرٍ: ücret | فَهُوَ: o | لَكُمْ: sizindir | إِنْ: | أَجْرِيَ: benim ücretim | إِلَّا: yalnız | عَلَى: aittir | اللَّهِ: Allah'a | وَهُوَ: ve O | عَلَىٰ: üzerine | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şey | شَهِيدٌ: şahiddir | (34:47)
|قُلْ: de ki | إِنَّ: şüphesiz | رَبِّي: Rabbim | يَقْذِفُ: (kalbine) atar | بِالْحَقِّ: gerçeği | عَلَّامُ: bilendir | الْغُيُوبِ: gaybleri | (34:48)
|قُلْ: de ki | جَاءَ: geldi | الْحَقُّ: hak | وَمَا: artık | يُبْدِئُ: bir şey ortaya çıkaramaz | الْبَاطِلُ: batıl | وَمَا: ve | يُعِيدُ: geri getiremez | (34:49)
|قُلْ: de ki | إِنْ: eğer | ضَلَلْتُ: saparsam | فَإِنَّمَا: şüphesiz | أَضِلُّ: sapmış olurum | عَلَىٰ: (zararıma) | نَفْسِي: kendi | وَإِنِ: ve eğer | اهْتَدَيْتُ: yolu bulursam | فَبِمَا: şüphesiz sayesindedir | يُوحِي: vahyettiği | إِلَيَّ: bana | رَبِّي: Rabbimin | إِنَّهُ: şüphesiz O | سَمِيعٌ: işitendir | قَرِيبٌ: yakındır | (34:50)
|وَلَوْ: şayet | تَرَىٰ: bir görsen | إِذْ: zaman | فَزِعُوا: telaşa düştükleri | فَلَا: | فَوْتَ: hiçbiri kurtulamaz | وَأُخِذُوا: ve yakalanmışlardır | مِنْ: -den | مَكَانٍ: yer- | قَرِيبٍ: yakın | (34:51)
|وَقَالُوا: ve demektedirler | امَنَّا: inandık | بِهِ: ona | وَأَنَّىٰ: ama nasıl olur? | لَهُمُ: onlar için | التَّنَاوُشُ: elde etmeleri | مِنْ: -den | مَكَانٍ: yer- | بَعِيدٍ: uzak | (34:52)
|وَقَدْ: oysa andolsun | كَفَرُوا: inkar etmişlerdi | بِهِ: onu | مِنْ: | قَبْلُ: daha önce | وَيَقْذِفُونَ: ve atıyorlardı | بِالْغَيْبِ: görülmeyene | مِنْ: -den | مَكَانٍ: yer- | بَعِيدٍ: uzak | (34:53)
|وَحِيلَ: perde çekildi | بَيْنَهُمْ: onların arasına | وَبَيْنَ: ve arasına | مَا: şeyler | يَشْتَهُونَ: arzu ettikleri | كَمَا: gibi | فُعِلَ: yapıldığı | بِأَشْيَاعِهِمْ: benzerlerine | مِنْ: | قَبْلُ: bundan önce | إِنَّهُمْ: doğrusu onlar | كَانُوا: | فِي: içindedirler | شَكٍّ: bir kuşku | مُرِيبٍ: katmerli | (34:54)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}