» 33 / Ahzâb  49:

Kuran Sırası: 33
İniş Sırası: 90
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73

 » 33 / Ahzâb  Suresi: 49
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. يَا (YE) = yā : EY/HEY/AH
2. أَيُّهَا (ÊYHE) = eyyuhā : SİZ!
3. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseler
4. امَنُوا ( ËMNVE) = āmenū : inanan(lar)
5. إِذَا (ÎZ̃E) = iƶā : zaman
6. نَكَحْتُمُ (NKḪTM) = nekeHtumu : nikahladığınız
7. الْمُؤْمِنَاتِ (ELMÙMNET) = l-mu'mināti : inanan kadınları
8. ثُمَّ (S̃M) = ṧumme : sonra
9. طَلَّقْتُمُوهُنَّ (ŦLGTMVHN) = Talleḳtumūhunne : boşarsanız
10. مِنْ (MN) = min :
11. قَبْلِ (GBL) = ḳabli : önce
12. أَنْ (ÊN) = en :
13. تَمَسُّوهُنَّ (TMSVHN) = temessūhunne : onlara dokunmadan
14. فَمَا (FME) = femā : yoktur
15. لَكُمْ (LKM) = lekum : size
16. عَلَيْهِنَّ (ALYHN) = ǎleyhinne : onların üzerinde
17. مِنْ (MN) = min :
18. عِدَّةٍ (AD̃T) = ǐddetin : bir iddet (hakkınız)
19. تَعْتَدُّونَهَا (TATD̃VNHE) = teǎ'teddūnehā : sayacağınız
20. فَمَتِّعُوهُنَّ (FMTAVHN) = femettiǔhunne : hemen geçimliklerini verin
21. وَسَرِّحُوهُنَّ (VSRḪVHN) = ve serriHūhunne : ve onları serbest bırakın
22. سَرَاحًا (SREḪE) = serāHen : bir bırakışla
23. جَمِيلًا (CMYLE) = cemīlen : güzel
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | إِذَا: zaman | نَكَحْتُمُ: nikahladığınız | الْمُؤْمِنَاتِ: inanan kadınları | ثُمَّ: sonra | طَلَّقْتُمُوهُنَّ: boşarsanız | مِنْ: | قَبْلِ: önce | أَنْ: | تَمَسُّوهُنَّ: onlara dokunmadan | فَمَا: yoktur | لَكُمْ: size | عَلَيْهِنَّ: onların üzerinde | مِنْ: | عِدَّةٍ: bir iddet (hakkınız) | تَعْتَدُّونَهَا: sayacağınız | فَمَتِّعُوهُنَّ: hemen geçimliklerini verin | وَسَرِّحُوهُنَّ: ve onları serbest bırakın | سَرَاحًا: bir bırakışla | جَمِيلًا: güzel |
Kırık Meal (Harekesiz) : |يا YE EY/HEY/AH | أيها ÊYHE SİZ! | الذين ELZ̃YN kimseler | آمنوا ËMNWE inanan(lar) | إذا ÎZ̃E zaman | نكحتم NKḪTM nikahladığınız | المؤمنات ELMÙMNET inanan kadınları | ثم S̃M sonra | طلقتموهن ŦLGTMWHN boşarsanız | من MN | قبل GBL önce | أن ÊN | تمسوهن TMSWHN onlara dokunmadan | فما FME yoktur | لكم LKM size | عليهن ALYHN onların üzerinde | من MN | عدة AD̃T bir iddet (hakkınız) | تعتدونها TATD̃WNHE sayacağınız | فمتعوهن FMTAWHN hemen geçimliklerini verin | وسرحوهن WSRḪWHN ve onları serbest bırakın | سراحا SREḪE bir bırakışla | جميلا CMYLE güzel |
Kırık Meal (Okunuş) : |: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | iƶā: zaman | nekeHtumu: nikahladığınız | l-mu'mināti: inanan kadınları | ṧumme: sonra | Talleḳtumūhunne: boşarsanız | min: | ḳabli: önce | en: | temessūhunne: onlara dokunmadan | femā: yoktur | lekum: size | ǎleyhinne: onların üzerinde | min: | ǐddetin: bir iddet (hakkınız) | teǎ'teddūnehā: sayacağınız | femettiǔhunne: hemen geçimliklerini verin | ve serriHūhunne: ve onları serbest bırakın | serāHen: bir bırakışla | cemīlen: güzel |
Kırık Meal (Transcript) : |YE: EY/HEY/AH | ÊYHE: SİZ! | ELZ̃YN: kimseler | ËMNVE: inanan(lar) | ÎZ̃E: zaman | NKḪTM: nikahladığınız | ELMÙMNET: inanan kadınları | S̃M: sonra | ŦLGTMVHN: boşarsanız | MN: | GBL: önce | ÊN: | TMSVHN: onlara dokunmadan | FME: yoktur | LKM: size | ALYHN: onların üzerinde | MN: | AD̃T: bir iddet (hakkınız) | TATD̃VNHE: sayacağınız | FMTAVHN: hemen geçimliklerini verin | VSRḪVHN: ve onları serbest bırakın | SREḪE: bir bırakışla | CMYLE: güzel |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ey inananlar, inanan kadınları nikâhladıktan sonra onlara dokunmadan boşarsanız onlar için sayacağınız bir bekleme müddeti yoktur; onlara geçinecek bir şey verin ve güzellikle bırakın.
Adem Uğur : Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur. O halde onları (bir bağışla) memnun edin ve onları güzel bir şekilde serbest bırakın.
Ahmed Hulusi : Ey iman edenler! İman etmiş kadınları nikâhlayıp sonra kendilerine dokunmadan önce onları boşarsanız, sizin için onlar aleyhine, sizin belirleyeceğiniz bir iddet (yeniden evlenmelerine mâni bir süreç) hakkınız yoktur. . . Derhal mut'alarını verin (mal - para verin) ve kendilerini kolaylıkla serbest bırakın.
Ahmet Tekin : Ey iman edenler, mü’min kadınları nikâhladığınız zaman, henüz zifafa girmeden onları boşar, boşanma kararı alırsanız, onları, mahkemeye, hakemlere veya âlimlere hesaplatacağınız bir iddet süresince bekletmeye hakkınız yoktur. Onları hemen dünyalık vererek, ihtiyaçlarını karşılayarak güzel bir şekilde serbest bırakın.
Ahmet Varol : Ey iman edenler! Mü'min kadınları nikahlar da sonra kendilerine dokunmadan boşarsanız sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Onlara geçimlik birşeyler verin ve kendilerini güzel bir tarzda salıverin.
Ali Bulaç : Ey iman edenler, mü'min kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.
Ali Fikri Yavuz : Ey müminler! Mümin hanımları nikâh edip de, sonra kendilerine dokunmadan (onlarla başbaşa kalmadan) onları boşarsanız, artık üzerlerine sayıp duracağınız bir iddet (üç hayız müddeti kadar bir bekleyiş) size yoktur; (hemen başka bir kocaya varabilirler). Bu takdirde onlara, hemen nikâh haklarını verip kendilerini güzel bir şekilde boşayın.
Bekir Sadak : Ey inananlar! Mumin kadinlarla nikahlanip, onlari, temasta bulunmadan bosadiginizda, artik onlar icin size iddet saymaya luzum yoktur. Kendilerine bagista bulunarak onlari guzellikle serbest birakin.
Celal Yıldırım : Ey imân edenler! İmân eden kadınları nikahladıktan sonra kendilerine henüz dokunmadan (cinsel yaklaşma ve ona itici bir davranışta bulunmadan) boşayacak olursanız, artık sizin için onlar hakkında sayacağınız i d d e t (şer'î bekleme süresi) yoktur. Onları geçimlikle yararlandırın ve güzel bir şekilde salıverin.
Diyanet İşleri : Ey iman edenler! Mü’min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Bu durumda onlara mut’a verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın.
Diyanet İşleri (eski) : Ey inananlar! Mümin kadınlarla nikahlanıp, onları, temasta bulunmadan boşadığınızda, artık onlar için size iddet saymaya lüzum yoktur. Kendilerine bağışta bulunarak onları güzellikle serbest bırakın.
Diyanet Vakfi : Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur. O halde onları (bir bağışla) memnun edin ve onları güzel bir şekilde serbest bırakın.
Edip Yüksel : Ey inananlar, inanan kadınları nikahladıktan sonra, onlarla cinsel ilişkiye girmeden boşarsanız, (bir başkasıyla evlenmelerinden önce) onların size bir bekleme süresi borcu yoktur.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâh edip de sonra onlara dokunmadan boşadığınız zaman, sizin için üzerlerinde sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Derhal müt'alarını (mehirleri belirlenmediği takdirde yararlanacakları bir mal) verip onları güzel bir şekilde salıverin.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ey iman edenler, mü'min kadınları nikahlayıp da kendileriyle ilişkide bulunmadan onları boşadığınızda onların üzerinde sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Hemen mehirlerini verip onları güzelce salıverin!
Elmalılı Hamdi Yazır : Ey o bütün iyman edenler! Mü'minleri nikâh ettiğiniz, sonra onlara dokunmadan talâk verdiğiniz vakıt üzerlerinde sayacağınız bir ıddet hakkınız yoktur, derhal müt'alarını verib onları güzel bir surette salıverin
Fizilal-il Kuran : Ey iman edenler! Mü'min kadınları nikahlayıp da, henüz dokunmadan onları boşarsanız, onları iddet müddetince beklemeniz gerekmez. Kendilerine bağışta bulunarak onları güzellikle serbest bırakın.
Gültekin Onan : Ey inananlar, inançlı (kadın)ları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.
Hakkı Yılmaz : Ey iman etmiş kimseler! Mü’min kadınları nikâh edip, sonra onlara dokunmadan boşadığınız zaman, artık sizin için üzerlerinde sayacağınız bir bekleme süresi yoktur. Derhal onları kazançlandırın ve onları güzel bir şekilde salıverin.
Hasan Basri Çantay : Ey îman edenler, mü'min kadınları nikâhlayıb da sonra, kendilerine dokunmadan, onları boşadığınız zaman sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yokdur. O suretde onları fâidelendirib kendilerini güzel bir şekilde salıverin.
Hayrat Neşriyat : Ey îmân edenler! Mü’min kadınları nikâh eder de sonra kendilerine dokunmanızdan önce onları boşarsanız, bu durumda sizin için onların üzerinde sayacağınız bir iddet (süresi bekletme hakkınız) yoktur. Hemen onları (mehirlerinin yarısıyla) faydalandırın ve onları güzelce bir bırakmayla (incitmeden) güzellikle salıverin!
İbni Kesir : Ey iman edenler; mü'min kadınları nikahlayıp sonra onlarla temasta bulunmadan önce boşadığınızda, artık onlar için iddet saymanıza lüzum yoktur. Kendilerini geçindirin ve güzellikle serbest bırakın.
İskender Evrenosoğlu : Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Mü'min kadınları nikâh ettiğiniz, sonra da onları temas etmeden önce boşadığınız zaman artık sizin için onun iddetini sayacağınız bir müddeti yoktur. Böylece onları metalandırın (mehirlerini verin) ve onları güzel bir bırakışla boşayın.
Muhammed Esed : Siz ey imana ermiş olanlar! Mümin kadınlarla evlenir ve fakat onlara dokunmadan boşarsanız, onlar adına bir iddet dönemi hesaplamaya ve (onlardan bunu) beklemeye hakkınız yoktur; o halde (hemen) ihtiyaçlarını karşılayın ve en güzel şekilde bırakın.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ey imân etmiş olanlar! İmân sahibesi olan kadınları nikâh ettiğiniz, sonra da onları daha kendilerine temas etmeden evvel boşadığınız vakit, artık sizin için onların üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. O halde onları fâidelendiriniz ve onları güzelce bir sûrette salıveriniz.
Ömer Öngüt : Ey iman edenler! Mümin kadınları nikahlayıp da henüz onlara dokunmadan boşarsanız, sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Bu takdirde hemen nikah haklarını verin ve güzellikle serbest bırakın.
Şaban Piriş : -Ey iman edenler, mü’min kadınları nikahlayıp, sonra da onlarla ilişkiye girmeden boşadığınız zaman, onlara iddet saymanıza gerek yoktur. Onlara geçimliklerini verin ve onları güzel bir şekilde bırakın.
Suat Yıldırım : Ey müminler! Mümin kadınlarla nikâh akdi yapıp da onlara dokunmadan kendilerini boşayacak olursanız, onların iddet beklemelerini isteme hakkınız yoktur. Bu durumda bağışlayacağınız hediyelerle onları memnun ederek güzel bir şekilde boşayın.
Süleyman Ateş : Ey inananlar, inanan kadınları nikâhlayıp da henüz onlara dokunmadan boşarsanız, onların üzerinde sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Hemen müt'alarını verin (biraz geçimlik verip memnun edin) ve onları güzellike serbest bırakın.
Tefhim-ul Kuran : Ey iman edenler, mü'min kadınları nikâhlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.
Ümit Şimşek : Ey iman edenler! Mü'min kadınları nikâhladıktan sonra kendilerine dokunmadan boşadığınız takdirde, onlar için saymanız gereken bir iddet yoktur. Yalnız onları gönül alacak birşeylerle faydalandırın ve güzellikle boşayın.
Yaşar Nuri Öztürk : Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da kendilerini, onlara dokunmadan boşarsanız, sizin belirleyeceğiniz bir iddet boyunca onları bekletme hakkınız yoktur. O halde, böyle durumlarda onları nimetlendirin ve kendilerini güzelce serbest bırakın.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}