Celal Yıldırım Meali |
|
(1-2) Kıyamet olayı meydana gelince ki onun meydana gelmesini (inkâr edecek) bir yalancı bulunmaz.(56:1) | |
(Bu büyük olay kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.(56:3) | |
Yer sarsıldıkça sarsıldığı,(56:4) | |
(5-6) Dağlar tuz-buz olup parçalandığı, toz halinde dağıldığı zaman,(56:5) | |
Sizler üç sınıfa ayrılmış bulunacaksınız.(56:7) | |
Meymenetliler, ne mutludur meymenetliler!(56:8) | |
Şeâmetliler, ne bedbahttır şeâmetliler!(56:9) | |
İyilikte öne geçenler, (mükâfatta da) öne geçenlerdir.(56:10) | |
işte (Allah'a) yakın olanlar bunlardır.(56:11) | |
Bunlar Nîmet (veya Naim) Cennetlerindedirler.(56:12) | |
(13-14) Öncekilerden büyük bir cemaattir, sonrakilerden az bir topluluktur.(56:13) | |
işlenmiş motifli tahtlar üzerindedirler.(56:15) | |
Yaslanıp karşılıklı otururlar.(56:16) | |
Çevrelerinde sonsuzluğa erişmiş çocuklar,(56:17) | |
Kaynaktan (doldurup getirdikleri) küpler, ibrikler ve kadehlerle dönüp dolaşırlar.(56:18) | |
Ondan ne başlan ağırır, ne de başdönmesi ve bitkinlik meydana gelir.(56:19) | |
Ve bir de seçip beğenecekleri meyvalar;(56:20) | |
Canlarının çektiği cinsten kuş eti;(56:21) | |
Ve iri kara gözlü eşler ki,(56:22) | |
Sedefinde saklı inciller misâli..(56:23) | |
(Bütün bunlar) işlediklerinin karşılığı..(56:24) | |
Orada boş-anlamsız söz işitmezler ;(56:25) | |
Ancak «selâm !. Selâm !.» sözü işitilir.(56:26) | |
Meymenetliler, ne mutludur meymenetliler!.(56:27) | |
Dikensiz kiraz,(56:28) | |
Salkım salkım muzlar,(56:29) | |
Yaygın gölgeler,(56:30) | |
Devamlı akan sular,(56:31) | |
(32-33) Eksilmeyen, sonu gelmeyen, alıkonmayan birçok meyvalar arasında ;(56:32) | |
Yüksek döşekler üstündedirler.(56:34) | |
Biz onları (Cennet'teki Hurileri) yepyeni bir yaratılışla yaratıp meydana getirdik.(56:35) | |
(36-37-38) Onları hep bakire, meymenetli olan eşlerine karşı sevgi dolu ve hep bir yaşıt kıldık.(56:36) | |
(39-40) Bunlar öncekilerden bir büyük cemaattir, sonrakilerden de büyük bir cemaat.(56:39) | |
Çok kızgın ateşte ve kaynarca su içindedirler.(56:42) | |
Ve kara boğucu bir dumandan meydana gelen gölgededirler.(56:43) | |
O ne serindir, ne de okşayıcı ve rahatlatıcıdır.(56:44) | |
Şüphesiz onlar bundan önce refah içinde,(56:45) | |
Büyük günah üzerinde ısrar edip dururlardı.(56:46) | |
Ve derlerdi ki, «sahi biz öldükten, toprak ve (ufalmış) kemik haline geldikten sonra gerçekten tekrar diriltilip kaldırılacak mıyız ?»(56:47) | |
«Önce gelip geçen babalarımız da mı ?..»(56:48) | |
(49-50) De ki: Öncekiler de, sen rakiler de mutlaka belli bir günün belirlenmiş vaktinde elbette biraraya toplanacaklar..(56:49) | |
Sonra siz, ey şaşkın sapıklar, (hakkı) yalan sayanlar!(56:51) | |
Şüpheniz olmasın ki, Zakkum ağacından yiyeceksiniz.(56:52) | |
Karınlarınızı onunla dolduracaksınız.(56:53) | |
Üzerine de kaynar su içeceksiniz.(56:54) | |
Hem de susamış develer gibi içeceksiniz.(56:55) | |
Hesap ve ceza gününde onların konacakları (sofra) işte budur!(56:56) | |
Biz, sizi yarattık; hâlâ (bu gerçeği) tasdîk etmiyecek misiniz ?(56:57) | |
(58-59) Gördünüz mü o akıttığınız meniyi ? Siz mi onu yaratıyorsunuz, yoksa biz mi yaratıyoruz?(56:58) | |
Sizi (yok edip yerinize) benzerlerinizi getirmemize ve sizi bilemiyeceğiniz (şekil ve vasıfta) yaratıp ortaya çıkarmamıza karşı önümüze geçilecek de değiliz.(56:60) | |
And olsun ki, siz, ilk yaratılıp ortaya çıkarılışınızı biliyorsunuzdur. Artık düşünüp ibret almaz mısınız ?(56:62) | |
Söyleseniz ya, o ektiklerinizi,(56:63) | |
Siz mi onları bitiriyorsunuz, yoksa biz mi bitiriyoruz?(56:64) | |
istesek onu çer-çöp yapardık da siz de şaşırıp kalırdınız..(56:65) | |
(66-67) Ve «doğrusu borç altına girdik, hattâ büsbütün mahrum kaldık» (dersiniz).(56:66) | |
İçtiğiniz suya ne dersiniz?(56:68) | |
Onu siz mi buluttan indirdiniz, yoksa biz mi indirenleriz ?(56:69) | |
Dileseydik onu acı yapardık. Artık şükretmez misiniz ?(56:70) | |
Ya yaktığınız ateşe ne dersiniz ?(56:71) | |
Onun ağacını siz mi yaratıp meydana getirdiniz, yoksa biz mi yaratıp meydana getirenleriz?(56:72) | |
Biz, onu bir öğüt ve ibret ve hem de boş arazide yolculuk yapanlar (gezip dolaşanlar, rahat ve temiz hava almak isteyenler) için bir fayda kıldık.(56:73) | |
O halde sen, O Büyük Rabbın'ın adını tesbîh ve tenzîh et.(56:74) | |
(75-76) Hayır, (bu nimetleri inkâr edemezsiniz ?) Parça parça inen Kur'ân'ın (iniş) mevki'lerine yemin ederim ki, eğer bilirseniz bu cidden büyük bir yemindir.(56:75) | |
Şüphesiz bu, çok yüce, çok değerli Kur'ân'dır.(56:77) | |
Saklı bir kitaptadır.(56:78) | |
O'na ancak arınıp temizlenmiş olanlar dokunabilir.(56:79) | |
Âlemlerin Rabbı'ndan indirilmedir.(56:80) | |
Siz, bu sözü mü küçümseyip değersiz görüyorsunuz?(56:81) | |
Siz, rızkınızı (şükürle karşılıyacağınız yerde) yalan saymanıza çeviriyor (onunla nankörlük yapıyorsunuz.(56:82) | |
Can boğaza gelip dayandı ğında,(56:83) | |
Siz de bakıp dururken,(56:84) | |
Biz ona sizden daha yakınızdır, ama siz göremezsiniz.(56:85) | |
(86-87) Eğer siz hesap ve ceza görmeyecekseniz, haydi iddianızda doğrular iseniz o (çıkmak üzere olan) canı geri çevirin!.(56:86) | |
(88-89) Fakat o (ölmek üzere olan kimse Allah'a) yakınlık sağlayanlardan ise, rahatlık, huzur, neş'e ve Nîmet Cenneti onundur.(56:88) | |
(90-91) Ve eğer meymenetlilerden ise, meymenetlilerden sana selâm olsun !(56:90) | |
(92-93-94) Eğer o (hakkı) yalanlayan sapık şaşkınlardan ise, ona da kaynar sudan bir konukluk ve Cehennem'e yaslanmak vardır.(56:92) | |
Eğer o (hakkı) yalanlayan sapık şaşkınlardan ise, ona da kaynar sudan bir konukluk ve Cehennem'e yaslanmak vardır.(56:94) | |
Şüphesiz ki bu, kesin bilgi derecesinde bir gerçektir.(56:95) | |
O halde O çok büyük Rabbın'ın ismini tesbîh ve tenzîh et..(56:96) | |