» 24 / Nûr  Suresi:

Kuran Sırası: 24
İniş Sırası: 102

Kırık Meal (Okunuş) Meali
|sūratun: bir suredir | enzelnāhā: bu indirdiğimiz | ve feraDnāhā: ve farz kıldığımız | ve enzelnā: ve indirdik | fīhā: onda | āyātin: ayetler | beyyinātin: açık açık | leǎllekum: belki | teƶekkerūne: düşünüp öğüt alırsınız | (24:1)
|Ez-zāniyetu: zina eden kadına | ve zzānī: ve zina eden erkeğe | feclidū: vurun | kulle: her | vāHidin: birine | minhumā: onlardan | miAete: yüz | celdetin: değnek | ve lā: ve asla | te'ḣuƶkum: sizi tutmasın | bihimā: onlara karşı | ra'fetun: acıma duygusu | : | dīni: dininde (cezasını uygulamada) | llahi: Allah'ın | in: eğer | kuntum: iseniz | tu'minūne: inananlar | billahi: Allah'a | velyevmi: ve gününe | l-āḣiri: ahiret | velyeşhed: ve şahid olsun | ǎƶābehumā: onlara yapılan azaba | Tāifetun: bir grup | mine: -den | l-mu'minīne: mü'minler- | (24:2)
|Ez-zānī: zina eden erkek | : | yenkiHu: evlenmez | illā: başkasıyla | zāniyeten: zina eden kadından | ev: veya | muşriketen: müşrik kadından | ve zzāniyetu: ve zina eden kadın | : | yenkiHuhā: evlenmez | illā: başkasıyla | zānin: zina eden erkekten | ev: veya | muşrikun: müşrik erkekten | ve Hurrime: haram kılınmıştır | ƶālike: bu | ǎlā: üzerine | l-mu'minīne: mü'minler | (24:3)
|velleƶīne: | yermūne: zina ile suçlayan | l-muHSanāti: namuslu kadınları | ṧumme: sonra | lem: | ye'tū: getirmeyenlere | bierbeǎti: dört | şuhedā'e: şahid | feclidūhum: vurun onlara | ṧemānīne: seksen | celdeten: değnek | ve lā: ve artık | teḳbelū: kabul etmeyin | lehum: onların | şehādeten: şahidliğini | ebeden: asla | ve ulāike: ve işte | humu: onlar | l-fāsiḳūne: yoldan çıkmış kimselerdir | (24:4)
|illā: ancak hariçtir | elleƶīne: kimseler | tābū: tevbe eden(ler) | min: | beǎ'di: sonra | ƶālike: bundan | ve eSleHū: ve uslananlar | feinne: çünkü | llahe: Allah | ğafūrun: çok bağışlayandır | raHīmun: çok esirgeyendir | (24:5)
|velleƶīne: kimseler | yermūne: zina ile suçlayan | ezvācehum: eşlerini | velem: ve | yekun: bulunmayanlar | lehum: onların | şuhedā'u: şahidleri | illā: başka | enfusuhum: kendilerinden | feşehādetu: (o halde) şahidliği | eHadihim: onlardan her birinin | erbeǔ: dört defa | şehādātin: şahid tutmasıdır | billahi: Allah'ı | innehu: kendisinin mutlaka | lemine: -den olduğuna | S-Sādiḳīne: doğru söyleyenler- | (24:6)
|velḣāmisetu: beşinci defasında | enne: kuşkusuz | leǎ'nete: la'netinin | llahi: Allah'ın | ǎleyhi: kendi üzerine olmasını diler | in: eğer | kāne: ise | mine: -den | l-kāƶibīne: yalan söyleyenler- | (24:7)
|veyedrau: ve kaldırır | ǎnhā: kendisinden | l-ǎƶābe: azabı | en: | teşhede: kadının şahidlik etmesi | erbeǎ: dört defa | şehādātin: şahid tutup | billahi: Allah'ı | innehu: onun (kocasının) | lemine: -den olduğuna | l-kāƶibīne: yalan söyleyenler- | (24:8)
|velḣāmisete: beşinci defa da | enne: kuşkusuz | ğaDebe: gazabının | llahi: Allah'ın | ǎleyhā: kendi üzerine olmasını diler | in: eğer | kāne: (kocası) ise | mine: -dan | S-Sādiḳīne: doğrular- | (24:9)
|velevlā: ya olmasaydı | feDlu: lutfu | llahi: Allah'ın | ǎleykum: size | ve raHmetuhu: ve rahmeti | ve enne: ve şüphesiz | llahe: Allah | tevvābun: tevbeleri çok kabul edendir | Hakīmun: hikmet sahibidir | (24:10)
|inne: kuşkusuz | elleƶīne: | cā'ū: getirenler | bil-ifki: iftirayı | ǔSbetun: bir topluluktur | minkum: içinizden | : | teHsebūhu: onu sanmayın | şerran: şer | lekum: sizin için | bel: bilakis | huve: o | ḣayrun: hayırdır | lekum: sizin için | likulli: her (karşılığını görecektir) | mriin: kişi | minhum: onlardan | : ne | ktesebe: işledi (ise) | mine: | l-iṧmi: günahının | velleƶī: kimseye | tevellā: yüklenen | kibrahu: en büyüğünü | minhum: onlardan | lehu: onun (yalanın) | ǎƶābun: bir azab (vardır) | ǎZīmun: büyük | (24:11)
|levlā: gerekmez miydi? | : zaman | semiǎ'tumūhu: onu işittiğiniz | Zenne: zanda bulunup | l-mu'minūne: inanan erkeklerin | velmu'minātu: ve inanan kadınların | bienfusihim: kendiliklerinden | ḣayran: güzel | ve ḳālū: ve demeleri | hāƶā: bu | ifkun: bir iftiradır | mubīnun: apaçık | (24:12)
|levlā: gerekmez miydi? | cā'ū: getirmeleri | ǎleyhi: ona | bierbeǎti: dört | şuhedā'e: şahid | feiƶ: madem ki | lem: | ye'tū: getirmediler | biş-şuhedā'i: şahidleri | feulāike: o halde onlar | ǐnde: yanında | llahi: Allah | humu: onlar | l-kāƶibūne: yalancılardır | (24:13)
|velevlā: ve eğer olmasaydı | feDlu: lutfu | llahi: Allah'ın | ǎleykum: size | ve raHmetuhu: ve rahmeti | : | d-dunyā: dünyada | vel'āḣirati: ve ahirette | lemessekum: size mutlaka dokunurdu | : hakkında | : şey (iftira) | efeDtum: daldığınız | fīhi: içine | ǎƶābun: bir azab | ǎZīmun: büyük | (24:14)
|: çünkü | teleḳḳavnehu: siz onu alıveriyorsunuz | bielsinetikum: dillerinizle | ve teḳūlūne: ve söylüyorsunuz | biefvāhikum: ağızlarınızla | : bir şeyi | leyse: hiç olmayan | lekum: sizin | bihi: hakkında | ǐlmun: bilgi(niz) | ve teHsebūnehu: ve onu sanıyorsunuz | heyyinen: önemsiz bir iş | vehuve: oysa o | ǐnde: yanında | llahi: Allah | ǎZīmun: büyüktür | (24:15)
|velevlā: gerekmez miydi? | : zaman | semiǎ'tumūhu: onu işittiğiniz | ḳultum: demeniz | : | yekūnu: yakışmaz | lenā: bize | en: | netekelleme: konuşmamız | bihāƶā: bunu | subHāneke: Seni tenzih ederiz | hāƶā: bu | buhtānun: bir iftiradır | ǎZīmun: büyük | (24:16)
|yeǐZukumu: size öğüt veriyor | llahu: Allah | en: | teǔdū: dönmemeniz için | limiṧlihi: böyle bir şeye | ebeden: bir daha asla | in: eğer | kuntum: iseniz | mu'minīne: inananlar | (24:17)
|ve yubeyyinu: ve açıklıyor | llahu: Allah | lekumu: size | l-āyāti: ayetleri(ni) | vallahu: ve Allah | ǎlīmun: bilendir | Hakīmun: hüküm ve hikmet sahibidir | (24:18)
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimselere | yuHibbūne: isteyenlere | en: | teşīǎ: yayılmasını | l-fāHişetu: edepsizliğin | : içinde | elleƶīne: | āmenū: inananlar | lehum: vardır | ǎƶābun: bir azab | elīmun: acıklı | : | d-dunyā: dünyada | vel'āḣirati: ve ahirette | vallahu: ve Allah | yeǎ'lemu: bilir | veentum: ancak siz | : | teǎ'lemūne: bilmezsiniz | (24:19)
|velevlā: ve eğer olmasaydı | feDlu: lutfu | llahi: Allah'ın | ǎleykum: size | ve raHmetuhu: ve rahmeti | ve enne: ve kuşkusuz | llahe: Allah | ra'ūfun: çok şefkatlidir | raHīmun: merhametlidir | (24:20)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | : | tettebiǔ: izlemeyin | ḣuTuvāti: adımlarını | ş-şeyTāni: şeytanın | ve men: ve kim | yettebiǎ': izlerse | ḣuTuvāti: adımlarını | ş-şeyTāni: şeytanın | feinnehu: muhakkak o | ye'muru: (ona) emreder | bil-feHşā'i: edepsizliği | velmunkeri: ve kötülüğü | velevlā: ve eğer olmasaydı | feDlu: lutfu | llahi: Allah'ın | ǎleykum: size | ve raHmetuhu: ve rahmeti | : | zekā: temizlemezdi | minkum: sizden | min: hiç | eHadin: birinizi | ebeden: asla | velākinne: fakat | llahe: Allah | yuzekkī: arındırır | men: kimseyi | yeşā'u: dilediği | vallahu: ve Allah | semīǔn: işitendir | ǎlīmun: bilendir | (24:21)
|ve lā: ve | ye'teli: yemin etmesinler | ūlū: sahipleri | l-feDli: fazilet | minkum: sizden | ve sseǎti: ve servet | en: | yu'tū: (bir şey) vermemeğe | ūlī: sahipleri (akrabalara) | l-ḳurbā: yakınlık (akrabalara) | velmesākīne: ve yoksullara | velmuhācirīne: ve hicret edenlere | : | sebīli: yolunda | llahi: Allah | velyeǎ'fū: ve affetsinler | velyeSfeHū: ve hoşgörsünler | elā: | tuHibbūne: sevmez misiniz? | en: | yeğfira: bağışlamasını | llahu: Allah'ın | lekum: sizi | vallahu: ve Allah | ğafūrun: bağışlayandır | raHīmun: esirgeyendir | (24:22)
|inne: şüphesiz | elleƶīne: edenler | yermūne: zina iftirası | l-muHSanāti: namuslu kadınlara | l-ğāfilāti: bir şeyden habersiz | l-mu'mināti: inanmış kadınlara | luǐnū: la'netlenmişlerdir | : | d-dunyā: dünya'da | vel'āḣirati: ve ahirette | ve lehum: ve Onların | ǎƶābun: bir azab | ǎZīmun: büyük | (24:23)
|yevme: o gün | teşhedu: şahidlik edecektir | ǎleyhim: kendilerine | elsinetuhum: dilleri | ve eydīhim: ve elleri | ve erculuhum: ve ayakları | bimā: şeylere | kānū: oldukları | yeǎ'melūne: yapıyor(lar) | (24:24)
|yevmeiƶin: o gün | yuveffīhimu: onlara tam verir | llahu: Allah | dīnehumu: cezalarını | l-Haḳḳa: hak ettikleri | ve yeǎ'lemūne: ve onlar bilirler | enne: şüphesiz | llahe: Allah | huve: O | l-Haḳḳu: Hak'tır | l-mubīnu: apaçık | (24:25)
|El-ḣabīṧātu: kötü kadınlar | lilḣabīṧīne: kötü erkeklere | velḣabīṧūne: kötü erkekler | lilḣabīṧāti: kötü kadınlara | ve TTayyibātu: iyi kadınlar | liTTayyibīne: iyi erkeklere | ve TTayyibūne: iyi erkekler | liTTayyibāti: iyi kadınlara | ulāike: bunlar | muberra'ūne: uzaktırlar | mimmā: şeylerden | yeḳūlūne: onların söyledikleri | lehum: bunlara vardır | meğfiratun: bir bağışlama | ve rizḳun: ve bir rızık | kerīmun: cömertçe | (24:26)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | : | tedḣulū: girmeyin | buyūten: evlere | ğayra: başka | buyūtikum: kendi evlerinizden | Hattā: ta ki | teste'nisū: izin almadan | ve tusellimū: ve selam vermeden | ǎlā: üzerine | ehlihā: (ev) halkı | ƶālikum: herhalde bu | ḣayrun: daha hayırlıdır | lekum: sizin için | leǎllekum: umulur ki | teƶekkerūne: düşünüp anlarsınız | (24:27)
|fein: eğer | lem: | tecidū: bulamazsanız | fīhā: orada | eHaden: kimseyi | felā: | tedḣulūhā: oraya girmeyin | Hattā: kadar | yu'ƶene: izin verilinceye | lekum: size | ve in: ve eğer | ḳīle: denirse | lekumu: size | rciǔ: dönün! | ferciǔ: o halde dönün | huve: o | ezkā: daha temizdir | lekum: sizin için | vallahu: ve Allah | bimā: şeyleri | teǎ'melūne: yaptıklarınız | ǎlīmun: bilendir | (24:28)
|leyse: yoktur | ǎleykum: size | cunāHun: bir günah | en: -den dolayı | tedḣulū: (izinsiz) girmeniz- | buyūten: evlere | ğayra: | meskūnetin: oturulmayan | fīhā: içinde | metāǔn: eşyanız bulunan | lekum: sizin | vallahu: ve Allah | yeǎ'lemu: bilir | : şeyi | tubdūne: açığa vurduğunuz | ve mā: ve şeyi | tektumūne: gizlediğiniz | (24:29)
|ḳul: söyle | lilmu'minīne: inanan erkeklere | yeğuDDū: sakınsınlar | min: | ebSārihim: bakışlarını | ve yeHfeZū: ve korusunlar | furūcehum: ırzlarını | ƶālike: bu | ezkā: daha temizdir | lehum: onlar için | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ḣabīrun: haber almaktadır | bimā: şeyleri | yeSneǔne: her yaptıkları | (24:30)
|ve ḳul: ve söyle | lilmu'mināti: inanan kadınlara | yeğDuDne: sakınsınlar | min: | ebSārihinne: bakışlarını | ve yeHfeZne: ve korusunlar | furūcehunne: ırzlarını | ve lā: ve | yubdīne: göstermesinler | zīnetehunne: süslerini | illā: ancak hariç | : | Zehera: görünenler | minhā: ondan | velyeDribne: ve koysunlar | biḣumurihinne: başörtülerini | ǎlā: üstüne | cuyūbihinne: (göğüs) yırtmaçlarının | ve lā: ve | yubdīne: göstermesinler | zīnetehunne: süslerini | illā: dışındakilere | libuǔletihinne: kocaları | ev: yahut | ābāihinne: babaları | ev: yahut | ābā'i: babaları | buǔletihinne: kocalarının | ev: yahut | ebnāihinne: oğulları | ev: yahut | ebnā'i: oğulları | buǔletihinne: kocalarının | ev: yahut | iḣvānihinne: kardeşleri | ev: yahut | benī: oğulları | iḣvānihinne: kardeşlerinin | ev: yahut | benī: oğulları | eḣavātihinne: kızkardeşlerinin | ev: yahut | nisāihinne: kadınları | ev: yahut | : | meleket: sahip oldukları (köleleri) | eymānuhunne: ellerinin | evi: yahut | t-tābiǐyne: tabi'leri (hizmetlileri) | ğayri: bulunmayan | ūlī: | l-irbeti: kadına ihtiyacı | mine: -den | r-ricāli: erkekler- | evi: yahut | T-Tifli: çocuklara | elleƶīne: onlar ki | lem: | yeZherū: henüz anlamazlar | ǎlā: | ǎvrāti: mahrem yerlerini | n-nisā'i: kadınların | ve lā: ve | yeDribne: vurmasınlar | bierculihinne: ayaklarını | liyuǎ'leme: bilinmesi için | : şeylerin | yuḣfīne: gizledikleri | min: -nden | zīnetihinne: süsleri- | ve tūbū: ve tevbe edin | ilā: | llahi: Allah'a | cemīǎn: topluca | eyyuhe: ey | l-mu'minūne: mü'minler | leǎllekum: umulur ki | tufliHūne: felaha erersiniz | (24:31)
|ve enkiHū: ve evlendirin | l-eyāmā: bekarları | minkum: içinizden | ve SSāliHīne: ve iyileri | min: -den | ǐbādikum: köleleriniz- | ve imāikum: ve cariyeleriniz(den) | in: eğer | yekūnū: iseler | fuḳarā'e: yoksul | yuğnihimu: onları zengin eder | llahu: Allah | min: -ndan | feDlihi: lutfu- | vallahu: ve Allahın | vāsiǔn: (mülkü) geniştir | ǎlīmun: (her şeyi) bilendir | (24:32)
|velyesteǎ'fifi: ve iffetlerini korusunlar | elleƶīne: kimseler | : | yecidūne: bulamayan(lar) | nikāHen: evlenme (imkanı) | Hattā: kadar | yuğniyehumu: kendilerini zengin edinceye | llahu: Allah | min: -ndan | feDlihi: lutfu- | velleƶīne: ve kimselerle | yebteğūne: isteyen(lerle) | l-kitābe: mükatebe (sözleşme) yapmak | mimmā: -ndan | meleket: sahip oldukları- | eymānukum: ellerinizin | fekātibūhum: mükatebe yapın | in: eğer | ǎlimtum: bilirseniz | fīhim: onlar hakında | ḣayran: hayırlı olduğunu | ve ātūhum: ve onlara verin | min: -ndan | māli: malı- | llahi: Allah'ın | lleƶī: | ātākum: size verdiği | ve lā: ve | tukrihū: zorlamayın | feteyātikum: cariyelerinizi | ǎlā: | l-biğā'i: fuhşa | in: eğer | eradne: istiyorlarsa | teHaSSunen: namuslu kalmayı | litebteğū: elde etmek için | ǎraDe: geçici menfaatini | l-Hayāti: hayatının | d-dunyā: dünya | ve men: ve kim | yukrihhunne: onları zorlarsa | feinne: şüphesiz | llahe: Allah | min: | beǎ'di: sonra | ikrāhihinne: zorlanmalarından | ğafūrun: bağışlayıcı | raHīmun: esirgeyicidir | (24:33)
|veleḳad: ve andolsun ki | enzelnā: indirdik | ileykum: size | āyātin: ayetler | mubeyyinātin: açıklayıcı | ve meṧelen: ve bir temsil | mine: -den | elleƶīne: kimseler- | ḣalev: gelip geçen | min: | ḳablikum: sizden önce | ve mev'ǐZeten: ve bir öğüt | lilmutteḳīne: muttakiler için | (24:34)
|Allahu: Allah | nūru: nurudur | s-semāvāti: göklerin | vel'erDi: ve yerin | meṧelu: benzer | nūrihi: O'nun nuru | kemişkātin: bir kandile | fīhā: içinde bulunan | miSbāHun: lamba | l-miSbāHu: lamba | : içerisindedir | zucācetin: cam | z-zucācetu: cam | keennehā: sanki (gibidir) | kevkebun: bir yıldız | durriyyun: inciden | yūḳadu: yakılır | min: -ndan | şeceratin: bir ağacı(nın yağı)- | mubāraketin: mübarek | zeytūnetin: zeytin | : ne | şerḳiyyetin: doğudan | ve lā: ve ne de | ğarbiyyetin: batıdan | yekādu: öyle ki neredeyse | zeytuhā: onun yağı | yuDī'u: ışık verir | velev: ve eğer | lem: | temseshu: değmese (bile) | nārun: ateş | nūrun: nur | ǎlā: üstüne | nūrin: nur | yehdī: hidayet eder | llahu: Allah | linūrihi: nuruna | men: kimseyi | yeşā'u: dilediği | ve yeDribu: misaller verir | llahu: Allah | l-emṧāle: benzetmelerle | linnāsi: insanlara | vallahu: ve Allah | bikulli: her | şey'in: şeyi | ǎlīmun: bilir | (24:35)
|: | buyūtin: evlerdedir | eƶine: izin verdiği | llahu: Allah'ın | en: | turfeǎ: yükseltilmesine | ve yuƶkera: ve anılmasına | fīhā: içlerinde | ismuhu: adının | yusebbiHu: tesbih ederler | lehu: O'nu | fīhā: onların içinde | bil-ğuduvvi: sabah | vel'āSāli: ve akşam | (24:36)
|ricālun: erkekler (ki) | : | tulhīhim: kendilerini alıkoymaz | ticāratun: ticaret | ve lā: ve ne de | bey'ǔn: alışveriş | ǎn: -tan | ƶikri: anmak- | llahi: Allah'ı | ve iḳāmi: ve -doğrulur | S-Salāti: SaLâTe/Desteğe- | ve ītā'i: ve -verir | z-zekāti: zekatı- | yeḣāfūne: onlar korkarlar | yevmen: günden | teteḳallebu: ters döneceği | fīhi: onda | l-ḳulūbu: yüreklerin | vel'ebSāru: ve gözlerin | (24:37)
|liyecziyehumu: karşılığını vermesi için | llahu: Allah | eHsene: en güzel | : şeylerin | ǎmilū: yaptıkları | ve yezīdehum: ve daha fazlası için | min: -ndan | feDlihi: lutfu- | vallahu: ve Allah | yerzuḳu: rızıklandırır | men: kimseyi | yeşā'u: dilediği | biğayri: -sız olarak | Hisābin: hesap- | (24:38)
|velleƶīne: ve kimseler | keferū: inkar eden(ler) | eǎ'māluhum: onların işleri | keserābin: serap gibidir | biḳīǎtin: düz arazideki | yeHsebuhu: onu sanır | Z-Zem'ānu: susayan | māen: su | Hattā: fakat | iƶā: ne zaman ki | cā'ehu: yanına gelince | lem: | yecidhu: bulamaz | şey'en: hiçbir şey | vevecede: ve bulur | llahe: Allah'ı | ǐndehu: yanında | feveffāhu: tam görür | Hisābehu: onun hesabını | vallahu: ve Allah | serīǔ: çabuk görendir | l-Hisābi: hesabı | (24:39)
|ev: yahut | keZulumātin: karanlıklar gibidir | : içindeki | beHrin: bir deniz | lucciyyin: derin | yeğşāhu: ki üstünü örten | mevcun: bir dalga | min: -nden | fevḳihi: onun üstü- | mevcun: bir dalga | min: -nden | fevḳihi: onun üstü- | seHābun: bir bulut | Zulumātun: karanlıklar | beǎ'Duhā: onun biri | fevḳa: üstüne | beǎ'Din: diğerinin | iƶā: ne zaman ki | eḣrace: çıkarsa | yedehu: elini | lem: | yeked: neredeyse | yerāhā: onu dahi göremez | ve men: bir kimseye | lem: | yec'ǎli: vermemişse | llahu: Allah | lehu: ona | nūran: bir nur | femā: artık olmaz | lehu: onun | min: hiçbir | nūrin: nuru | (24:40)
|elem: | tera: görmedin mi? | enne: | llahe: """O""" | yusebbiHu: yüceltir | lehu: onu | men: -nden | : içi- | s-semāvāti: göklerdekiler | vel'erDi: ve yerdekiler | ve TTayru: ve -uçanlar | Sāffātin: saflaşarak- | kullun: -idi/oldu | ḳad: elbette | ǎlime: bilmiş- | Salātehu: desteklediğini | ve tesbīHahu: ve yücelttiğini | vallahu: ve Allah | ǎlīmun: bilmektedir | bimā: -şeyleri | yef'ǎlūne: yaptıkları- | (24:41)
|velillahi: ve Allah'ındır | mulku: mülkü | s-semāvāti: göklerin | vel'erDi: ve yerin | ve ilā: ve | llahi: Allah'adır | l-meSīru: dönüş | (24:42)
|elem: | tera: görmedin mi? | enne: şüphesiz ki | llahe: Allah | yuzcī: sürer | seHāben: bulutları | ṧumme: sonra | yu'ellifu: birleştirir | beynehu: onların arasını | ṧumme: sonra | yec'ǎluhu: onları yığar (sıkıştırır) | rukāmen: birbiri üstüne | feterā: sonra görürsün | l-vedḳa: yağmurun | yeḣrucu: çıktığını | min: -ndan | ḣilālihi: arası- | ve yunezzilu: ve indirir | mine: -ten | s-semāi: gök- | min: -dan | cibālin: dağlar- | fīhā: orada | min: | beradin: bir dolu | fe yuSību: vurur | bihi: onunla | men: | yeşā'u: dilediğini | ve yeSrifuhu: ve onu öteye çevirir | ǎn: -nden | men: | yeşā'u: dilediği- | yekādu: neredeyse | senā: parıltısı | berḳihi: şimşeğinin | yeƶhebu: alır | bil-ebSāri: gözleri | (24:43)
|yuḳallibu: çevirir | llahu: Allah | l-leyle: gece | ve nnehāra: ve gündüzü | inne: kuşkusuz | : vardır | ƶālike: bunda | leǐbraten: bir ibret | liūlī: olanlar için | l-ebSāri: gözleri | (24:44)
|vallahu: ve Allah | ḣaleḳa: yarattı | kulle: her | dābbetin: canlıyı | min: -dan | māin: su- | feminhum: onlardan | men: kimi | yemşī: yürür | ǎlā: üzerinde (sürünerek) | beTnihi: karnı | ve minhum: ve onlardan | men: kimi | yemşī: yürür | ǎlā: üstünde | ricleyni: iki ayak | ve minhum: ve onlardan | men: kimi | yemşī: yürür | ǎlā: üstünde | erbeǐn: dört (ayak) | yeḣluḳu: yaratır | llahu: Allah | : ne | yeşā'u: dilerse | inne: çünkü | llahe: Allah | ǎlā: zerine | kulli: her | şey'in: şey | ḳadīrun: kadirdir | (24:45)
|leḳad: andolsun | enzelnā: biz indirdik | āyātin: ayetler | mubeyyinātin: (gerçekleri) açıklayan | vallahu: ve Allah | yehdī: iletir | men: kimseyi | yeşā'u: dilediği | ilā: | SirāTin: yola | musteḳīmin: doğru | (24:46)
|ve yeḳūlūne: ve diyorlar | āmennā: inandık | billahi: Allah'a | ve bil-rasūli: ve Rasule | ve eTaǎ'nā: ve ita'at ettik | ṧumme: sonra | yetevellā: dönüyor | ferīḳun: bir grup | minhum: onladan | min: | beǎ'di: ardından | ƶālike: bunun | ve mā: ve değillerdir | ulāike: bunlar | bil-mu'minīne: inanmış | (24:47)
|ve iƶā: zaman | duǔ: çağırıldıkları | ilā: | llahi: Allah'a | ve rasūlihi: ve Rasulüne | liyeHkume: hükmetmesi için | beynehum: aralarında | iƶā: hemen | ferīḳun: bir grup | minhum: onlardan | muǎ'riDūne: yüz çevirirler | (24:48)
|vein: ve eğer | yekun: olursa | lehumu: kendi lehlerine | l-Haḳḳu: hüküm | ye'tū: gelirler | ileyhi: ona | muƶ'ǐnīne: ita'at ederek | (24:49)
|efī: -mı var? | ḳulūbihim: kalblerinde | meraDun: bir hastalık- | emi: yoksa | rtābū: şühpe mi ettiler? | em: yoksa | yeḣāfūne: korkuyorlar mı? | en: diye | yeHīfe: haksızlık yapacak | llahu: Allah'ın | ǎleyhim: kendilerine | ve rasūluhu: ve Elçisinin | bel: hayır | ulāike: işte | humu: onlar | Z-Zālimūne: zalimlerdir | (24:50)
|innemā: ancak | kāne: | ḳavle: sözü | l-mu'minīne: inananların | iƶā: zaman | duǔ: çağırıldıkları | ilā: | llahi: Allah'a | ve rasūlihi: ve Rasulüne | liyeHkume: hükmetmesi için | beynehum: aralarında | en: | yeḳūlū: demeleridir | semiǎ'nā: işittik | ve eTaǎ'nā: ve ita'at ettik | ve ulāike: işte | humu: onlardır | l-mufliHūne: kurtuluşa erenler | (24:51)
|ve men: ve kim(ler) | yuTiǐ: ita'at ederse | llahe: Allah'a | ve rasūlehu: ve Resulüne | ve yeḣşe: ve korkarsa | llahe: Allah'tan | ve yetteḳhi: ve sakınırsa | feulāike: işte | humu: onlardır | l-fāizūne: kazananlar | (24:52)
|ve eḳsemū: ve yemin ettiler | billahi: Allah'a | cehde: var gücüyle | eymānihim: yeminlerinin | lein: eğer | emertehum: onlara emredersen | leyeḣrucunne: (savaşa) çıkacaklarına | ḳul: de ki | : | tuḳsimū: yemin etmeyin | Tāǎtun: itaatiniz | meǎ'rūfetun: malumdur | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ḣabīrun: haberdardır | bimā: şeylerden | teǎ'melūne: yaptıklarınız | (24:53)
|ḳul: de ki | eTīǔ: ita'at edin | llahe: Allah'a | ve eTīǔ: ve ita'at edin | r-rasūle: Rasule | fein: eğer | tevellev: dönerseniz | feinnemā: artık ancak | ǎleyhi: onun sorumluluğu | : şeydir | Hummile: kendisine yükletilen | ve ǎleykum: ve sizin sorumluluğunuz | : şeydir | Hummiltum: size yükletilen | ve in: ve eğer | tuTīǔhu: ona ita'at ederseniz | tehtedū: doğru yolu bulursunuz | ve mā: ve değildir | ǎlā: düşen | r-rasūli: Rasule | illā: başka bir şey | l-belāğu: duyurmaktan | l-mubīnu: açık bir şekilde | (24:54)
|veǎde: va'detmiştir | llahu: Allah | elleƶīne: kimselere | āmenū: inanan(lara) | minkum: sizden | ve ǎmilū: ve yapanlara | S-SāliHāti: iyi işler | leyesteḣlifennehum: onları hükümran kılacaktır | : | l-erDi: yeryüzünde | kemā: gibi | steḣlefe: hükümran kıldığı | elleƶīne: kimseleri | min: | ḳablihim: onlardan önceki | veleyumekkinenne: ve sağlamlaştıracaktır | lehum: kendilerine | dīnehumu: dinlerini | lleƶī: | rteDā: razı olduğu | lehum: kendileri için | veleyubeddilennehum: ve onları erdirecektir | min: | beǎ'di: ardından | ḣavfihim: korkularının | emnen: (tam) bir güvene | yeǎ'budūnenī: bana kulluk edecekler | : | yuşrikūne: ortak koşmayacaklar | : bana | şey'en: hiçbir şeyi | vemen: ama kim(ler) | kefera: inkar ederse | beǎ'de: sonra | ƶālike: bundan | feulāike: işte | humu: onlar | l-fāsiḳūne: yoldan çıkanlardır | (24:55)
|ve eḳīmū: ve -doğrulur | S-Salāte: SaLâTe/Desteğe- | ve ātū: ve -verir | z-zekāte: zekatı- | ve eTīǔ: ve -uyar | r-rasūle: Elçiye- | leǎllekum: iseniz | turHamūne: merhamet olunursunuz | (24:56)
|: | teHsebenne: sanma | elleƶīne: kimselerin | keferū: inkar eden(lerin) | muǎ'cizīne: (Allah'ı) aciz bırakacaklarını | : | l-erDi: yeryüzünde | ve me'vāhumu: ve onların varacağı yer | n-nāru: ateştir | velebi'se: ve ne kötü | l-meSīru: bir varış yeridir | (24:57)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | liyeste'ƶinkumu: izin istesinler | elleƶīne: kimseler | meleket: altında bulunan (köle ve hizmetçi) | eymānukum: ellerinizin | velleƶīne: ve olanlar | lem: | yebluğū: henüz ermemiş | l-Hulume: erginliğe | minkum: sizden | ṧelāṧe: üç | merrātin: çağ | min: | ḳabli: önce | Salāti: desteğinden | l-fecri: fecir | ve Hīne: ve zaman | teDeǔne: sıyırdığınız(Zai) | ṧiyābekum: kabuğunuzu/elbisenizi | mine: -den/dan | Z-Zehīrati: açtık- | ve min: ve -den/dan | beǎ'di: -sonra | Salāti: SaLâtından/Desteğinden- | l-ǐşā'i: yatsı | ṧelāṧu: -üçüncüsü | ǎvrātin: avretin- | lekum: size/sizin için | leyse: yoktur | ǎleykum: size | ve lā: ve -yok | ǎleyhim: üzerlerine | cunāHun: günah- | beǎ'dehunne: öncesinde | Tavvāfūne: -tavafı | ǎleykum: üzerinize- | beǎ'Dukum: bazılarınızın | ǎlā: | beǎ'Din: bazılarınız | keƶālike: böyle | yubeyyinu: açıklar | llahu: Allah | lekumu: size | l-āyāti: ayetleri | vallahu: Allah | ǎlīmun: bilendir | Hakīmun: hüküm ve hikmet sahibidir | (24:58)
|ve iƶā: zaman | beleğa: erdikleri | l-eTfālu: çocuklarınız | minkumu: sizin | l-Hulume: erginlik çağına | felyeste'ƶinū: izin istesinler | kemā: gibi | ste'ƶene: izin istedikleri | elleƶīne: kimselerin | min: | ḳablihim: kendilerinden önceki | keƶālike: işte böyle | yubeyyinu: açıklıyor | llahu: Allah | lekum: size | āyātihi: ayetlerini | vallahu: ve Allah | ǎlīmun: bilendir | Hakīmun: hüküm ve hikmet sahibidir | (24:59)
|velḳavāǐdu: ve (ihtiyar) oturan | mine: -dan | n-nisā'i: kadınlar- | l-lātī: ki | : | yercūne: ümidi kalmamıştır | nikāHen: evlenmeye | feleyse: yoktur | ǎleyhinne: kendileri için | cunāHun: bir günah | en: | yeDeǎ'ne: bırakmalarında | ṧiyābehunne: dış örtülerini | ğayra: | muteberricātin: göstermeden | bizīnetin: süslerini | ve en: ama | yesteǎ'fifne: sakınmaları | ḣayrun: daha hayırlıdır | lehunne: kendileri için | vallahu: ve Allah | semīǔn: işitendir | ǎlīmun: bilendir | (24:60)
|leyse: yoktur | ǎlā: üzerine | l-eǎ'mā: kör | Haracun: bir güçlük | ve lā: ve yoktur | ǎlā: üzerine | l-eǎ'raci: topal | Haracun: bir güçlük | ve lā: ve yoktur | ǎlā: üzerine | l-merīDi: hasta | Haracun: güçlük | ve lā: ve (bir güçlük) yoktur | ǎlā: üzerinize | enfusikum: sizin | en: | te'kulū: yemenizde | min: -den | buyūtikum: kendi evleriniz- | ev: yahut | buyūti: evlerinden | ābāikum: babalarınızın | ev: yahut | buyūti: evlerinden | ummehātikum: annelerinizin | ev: yahut | buyūti: evlerinden | iḣvānikum: kardeşlerinizin | ev: yahut | buyūti: evlerinden | eḣavātikum: kızkardeşlerinizin | ev: yahut | buyūti: evlerinden | eǎ'māmikum: amcalarınızın | ev: yahut | buyūti: evlerinden | ǎmmātikum: halalarınızın | ev: yahut | buyūti: evlerinden | eḣvālikum: dayılarınızın | ev: yahut | buyūti: evlerinden | ḣālātikum: teyzelerinizin | ev: yahut | : | melektum: sahip olduğunuzun | mefātiHahu: anahtarlarına | ev: yahut | Sadīḳikum: arkadaşınızın | leyse: yoktur | ǎleykum: üzerinize | cunāHun: bir günah | en: | te'kulū: yemenizde | cemīǎn: toplu olarak | ev: yahut | eştāten: ayrı ayrı | feiƶā: zaman | deḣaltum: girdiğiniz | buyūten: evlere | fesellimū: selam verin | ǎlā: | enfusikum: kendinize | teHiyyeten: (bir yaşam) dileğiyle | min: | ǐndi: tarafından | llahi: Allah | mubāraketen: bereketli | Tayyibeten: güzel | keƶālike: işte böyle | yubeyyinu: açıklıyor | llahu: Allah | lekumu: size | l-āyāti: ayetleri | leǎllekum: umulur ki | teǎ'ḳilūne: aklınızı kullanırsınız | (24:61)
|innemā: şüphesiz | l-mu'minūne: mü'minler | elleƶīne: | āmenū: inanırlar | billahi: Allah'a | ve rasūlihi: ve Elçisine | ve iƶā: ve ne zaman ki | kānū: olurlar | meǎhu: onunla beraber | ǎlā: için | emrin: bir iş | cāmiǐn: toplumsal | lem: | yeƶhebū: gitmezler | Hattā: kadar | yeste'ƶinūhu: ondan izin alıncaya | inne: şüphesiz | elleƶīne: | yeste'ƶinūneke: senden izin alanlar | ulāike: işte onlardır | elleƶīne: | yu'minūne: inananlar | billahi: Allah'a | ve rasūlihi: ve Elçisine | feiƶā: zaman | ste'ƶenūke: senden izin istedikleri | libeǎ'Di: bazı | şe'nihim: işleri için | fe'ƶen: izin ver | limen: kimseye | şi'te: dilediğin | minhum: onlardan | vesteğfir: ve mağfiret dile | lehumu: onlar için | llahe: Allah'tan | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ğafūrun: çok bağışlayandır | raHīmun: çok esirgeyendir | (24:62)
|: | tec'ǎlū: bir tutmayın | duǎā'e: davetini | r-rasūli: Rasulün | beynekum: aranızda | keduǎā'i: daveti gibi | beǎ'Dikum: herhangi birinizin | beǎ'Dan: diğerini | ḳad: andolsun | yeǎ'lemu: bilir | llahu: Allah | elleƶīne: | yetesellelūne: sıvışıp gidenleri | minkum: içinizden | livāƶen: birbirinin arkasına gizlenerek | felyeHƶeri: o halde sakınsınlar | elleƶīne: kimseler | yuḣālifūne: aykırı davranan(lar) | ǎn: | emrihi: onun emrine | en: | tuSībehum: kendilerine uğramasından | fitnetun: bir belanın | ev: yahut | yuSībehum: onlara çarpmasından | ǎƶābun: bir azabın | elīmun: acıklı | (24:63)
|elā: iyi bilinki | inne: şüphesiz | lillahi: Allah'ındır | : olanlar | : | s-semāvāti: göklerde | vel'erDi: ve yerde | ḳad: andolsun | yeǎ'lemu: bilir | : ne iş | entum: sizin | ǎleyhi: üzerinde olduğunuzu | ve yevme: ve gün | yurceǔne: döndürül(üp götürül)dükleri | ileyhi: O'na | feyunebbiuhum: onlara haber verir | bimā: ne | ǎmilū: yaptıklarını | vallahu: Allah | bikulli: her | şey'in: şeyi | ǎlīmun: bilendir | (24:64)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}