Kırık Meal (Okunuş) Meali |
|
|yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | n-nāsu: insanlar | tteḳū: korkun | rabbekum: Rabbinizden | inne: çünkü | zelzelete: depremi | s-sāǎti: sa'atin | şey'un: bir şeydir | ǎZīmun: cidden korkunç | (22:1) | |
|yevme: gün | teravnehā: onu gördüğünüz | teƶhelu: unutur | kullu: her | murDiǎtin: emziren | ǎmmā: | erDeǎt: emzirdiğini | ve teDeǔ: ve bırakır | kullu: her | ƶāti: (sahibi) gebe | Hamlin: (yük) gebe | Hamlehā: yükünü | ve terā: ve görürsün | n-nāse: insanları | sukārā: sarhoş | vemā: oysa değillerdir | hum: onlar | bisukārā: sarhoş | velākinne: ama | ǎƶābe: azabı | llahi: Allah'ın | şedīdun: şiddetlidir | (22:2) | |
|ve mine: ve | n-nāsi: insanlardan | men: kimi | yucādilu: tartışır | fī: hakkında | llahi: Allah | biğayri: olmaksızın | ǐlmin: bilgisi | ve yettebiǔ: ve uyar | kulle: her | şeyTānin: şeytana | merīdin: kaba (şarlatan) | (22:3) | |
|kutibe: yazılmıştır | ǎleyhi: onun hakkında | ennehu: şüphesiz o | men: kim | tevellāhu: onu takibederse | feennehu: muhakkak bu | yuDilluhu: onu saşırtır | ve yehdīhi: ve onu götürür | ilā: | ǎƶābi: azabına | s-seǐyri: alevli ateş | (22:4) | |
|yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | n-nāsu: insanlar | in: eğer | kuntum: iseniz | fī: içinde | raybin: kuşku | mine: -ten | l-beǎ'ṧi: yeniden dirilmek- | feinnā: (bilin ki) biz | ḣaleḳnākum: sizi yarattık | min: -tan | turābin: (önce) toprak- | ṧumme: sonra | min: -den | nuTfetin: nutfe(sperm)- | ṧumme: sonra | min: -dan | ǎleḳatin: alaka(embriyo)- | ṧumme: sonra | min: -ndan | muDğatin: bir çiğnem et parçası- | muḣalleḳatin: biçimlenmiş | ve ğayri: ve | muḣalleḳatin: biçimlenmemiş | linubeyyine: açıkça göstermek için | lekum: size | ve nuḳirru: ve tutarız | fī: | l-erHāmi: rahimlerde | mā: | neşā'u: dilediğimizi | ilā: -ye kadar | ecelin: bir süre- | musemmen: belirtilmiş | ṧumme: sonra | nuḣricukum: sizi çıkarırız | Tiflen: bir bebek olarak | ṧumme: sonra | litebluğū: ermeniz için | eşuddekum: güçlerinize | ve minkum: ve içinizden | men: kimi | yuteveffā: öldürülür | ve minkum: ve içinizden | men: kimi de | yuraddu: itilir | ilā: | erƶeli: en kötü çağına | l-ǔmuri: ömrün | likeylā: hale gelmesi için | yeǎ'leme: bilmez | min: | beǎ'di: sonra | ǐlmin: bilen kimse iken | şey'en: bir şey | ve terā: ve görürsün | l-erDe: yeri | hāmideten: kurumuş ölmüş | feiƶā: zaman | enzelnā: biz indirdiğimiz | ǎleyhā: onun üzerine | l-māe: suyu | htezzet: titreşir | ve rabet: ve kabarır | ve enbetet: ve bitirir | min: | kulli: her | zevcin: çifti | behīcin: güzel | (22:5) | |
|ƶālike: bu böyledir | bienne: çünkü | llahe: Allah | huve: O | l-Haḳḳu: tek gerçektir | ve ennehu: ve O | yuHyī: diriltir | l-mevtā: ölüleri | ve ennehu: ve O | ǎlā: üzerine | kulli: her | şey'in: şey | ḳadīrun: kadirdir | (22:6) | |
|ve enne: ve muhakkak | s-sāǎte: o sa'at | ātiyetun: gelecektir | lā: yoktur | raybe: şüphe | fīhā: onda | ve enne: ve şüphesiz | llahe: Allah | yeb'ǎṧu: diriltecektir | men: olanları | fī: | l-ḳubūri: kabirlerde | (22:7) | |
|ve mine: -dan | n-nāsi: insanlar- | men: kimi | yucādilu: tartışır | fī: hakkında | llahi: Allah | biğayri: olmaksızın | ǐlmin: bilgisi | ve lā: ve olmadan | huden: bir yol göstereni | ve lā: ve olmadan | kitābin: bir Kitabı | munīrin: aydınlatıcı | (22:8) | |
|ṧāniye: öteye döndürür | ǐTfihi: boynunu | liyuDille: şaşırtmak için | ǎn: -ndan | sebīli: yolu- | llahi: Allah'ın | lehu: onun için vardır | fī: | d-dunyā: dünyada | ḣizyun: bir kepazelik | ve nuƶīḳuhu: ve ona taddıracağız | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | ǎƶābe: azabını | l-Harīḳi: yangın | (22:9) | |
|ƶālike: işte bu | bimā: yüzündendir | ḳaddemet: önceden yaptıkları | yedāke: senin ellerinin | ve enne: ve şüphesiz | llahe: Allah | leyse: değildir | biZellāmin: zulmedici | lil'ǎbīdi: kullara | (22:10) | |
|ve mine: ve | n-nāsi: insanlardan | men: kimi | yeǎ'budu: ibadet eder | llahe: Allah'a | ǎlā: | Harfin: bir kenardan (uçurumdan) | fe in: eğer | eSābehu: kendisine gelirse | ḣayrun: bir hayır | Tmeenne: huzura kavuşur | bihi: onunla | ve in: ve eğer | eSābethu: başına gelirse | fitnetun: bir kötülük | nḳalebe: döner | ǎlā: üstü | vechihi: yüz | ḣasira: o kaybetmiştir | d-dunyā: dünyayı | vel'āḣirate: ve ahireti | ƶālike: işte budur | huve: o | l-ḣusrānu: ziyan | l-mubīnu: apaçık | (22:11) | |
|yed'ǔ: yalvarır | min: | dūni: ayrı olarak | llahi: Allah'tan | mā: şeylere | lā: | yeDurruhu: ona zarar veremeyen | ve mā: ve şeylere | lā: | yenfeǔhu: yarar sağlamayan | ƶālike: işte budur | huve: o | D-Delālu: sapma | l-beǐydu: uzak(lara) | (22:12) | |
|yed'ǔ: yalvarır | lemen: olana | Derruhu: zararı | eḳrabu: daha yakın | min: -ndan | nef'ǐhi: faydası- | lebi'se: ne kötü | l-mevlā: bir yardımcı | velebi'se: ve ne kötü | l-ǎşīru: bir arkadaştır | (22:13) | |
|inne: şüphesiz | llahe: Allah | yudḣilu: sokacaktır | elleƶīne: kimseleri | āmenū: inanan | ve ǎmilū: ve yapanları | S-SāliHāti: iyi işler | cennātin: cennetlere | tecrī: akan | min: | teHtihā: altlarından | l-enhāru: ırmaklar | inne: şüphesiz | llahe: Allah | yef'ǎlu: yapar | mā: şeyi | yurīdu: istediği | (22:14) | |
|men: kim | kāne: ise | yeZunnu: sanıyor | en: diye | len: | yenSurahu: kendisine yardım etmeyecek | llahu: Allah | fī: | d-dunyā: dünyada | vel'āḣirati: ve ahirette | felyemdud: uzansın | bisebebin: bir sebep(ip)le | ilā: | s-semāi: göğe | ṧumme: sonra | lyeḳTaǎ': kessin | felyenZur: ve baksın | hel: mi? | yuƶhibenne: giderebilecek | keyduhu: bu düzeni | mā: şeyi | yeğīZu: öfkelendiği | (22:15) | |
|ve keƶālike: ve işte böyle | enzelnāhu: biz O'nu indirdik | āyātin: ayetler olarak | beyyinātin: açık açık | ve enne: ve şüphesiz | llahe: Allah | yehdī: doğru yola iletir | men: kimseyi | yurīdu: dilediği | (22:16) | |
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | āmenū: inananlar | velleƶīne: ve kimseler | hādū: yahudiler | ve SSābiīne: ve sabiiler | ve nneSārā: ve hırıstiyanlar | velmecūse: ve mecusiler | velleƶīne: ve kimseler | eşrakū: ortak koşanlar | inne: şüphesiz | llahe: Allah | yefSilu: hüküm verecektir | beynehum: bunlar arasında | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ǎlā: üzerine | kulli: her | şey'in: şey | şehīdun: şahittir | (22:17) | |
|elem: | tera: görmedin mi | enne: kuşkusuz | llahe: Allah'a | yescudu: secde ediyorlar | lehu: O'na | men: kimseler | fī: | s-semāvāti: göklerdeki | ve men: ve kimseler | fī: | l-erDi: yerdeki | ve şşemsu: ve güneş | velḳameru: ve ay | ve nnucūmu: ve yıldızlar | velcibālu: ve dağlar | ve şşeceru: ve ağaçlar | ve ddevābbu: ve hayvanlar | ve keṧīrun: ve birçoğu | mine: -dan | n-nāsi: insanlar- | vekeṧīrun: ama birçoğu | Haḳḳa: hak olmuştur | ǎleyhi: üzerine | l-ǎƶābu: azab | ve men: ve kimi | yuhini: aşağılatırsa | llahu: Allah | femā: artık olmaz | lehu: ona | min: hiç | mukrimin: değer veren | inne: şüphesiz | llahe: Allah | yef'ǎlu: yapar | mā: şeyi | yeşā'u: dilediği | (22:18) | |
|hāƶāni: işte şunlar | ḣismāni: iki hasım taraf | ḣteSamū: çekişen | fī: hakkında | rabbihim: Rableri | felleƶīne: kimselere | keferū: inkar eden(lere) | ḳuTTiǎt: biçildi | lehum: onlara | ṧiyābun: giysi | min: -ten | nārin: ateş- | yuSabbu: dökülüyor | min: -nden | fevḳi: üstü- | ru'ūsihimu: başlarının | l-Hamīmu: kaynar su | (22:19) | |
|yuSheru: eritiliyor | bihi: onunla | mā: şeyler | fī: içindeki | buTūnihim: karınlarının | velculūdu: ve derileri | (22:20) | |
|ve lehum: ve Onların | meḳāmiǔ: kamçılar | min: -den | Hadīdin: demir- | (22:21) | |
|kullemā: her sefer | erādū: istedikleri | en: | yeḣrucū: çıkmak | minhā: oradan | min: | ğammin: (o) gamdan | uǐydū: geri çevrilirler | fīhā: oraya | veƶūḳū: ve tadın (denilir) | ǎƶābe: azabını | l-Harīḳi: yangın | (22:22) | |
|inne: şüphesiz | llahe: Allah | yudḣilu: sokar | elleƶīne: kimseleri | āmenū: inanan(ları) | ve ǎmilū: ve yapanları | S-SāliHāti: iyi işler | cennātin: cennetlere | tecrī: akan | min: | teHtihā: altlarından | l-enhāru: ırmaklar | yuHallevne: takınırlar | fīhā: orada | min: | esāvira: bilezikler | min: -dan | ƶehebin: altın- | velu'lu'en: ve inci(ler) | velibāsuhum: ve giysileri | fīhā: orada | Harīrun: ipektir | (22:23) | |
|ve hudū: ve iletilmişlerdir | ilā: | T-Tayyibi: güzeline | mine: | l-ḳavli: sözün | ve hudū: ve iletilmişlerdir | ilā: | SirāTi: yoluna | l-Hamīdi: çok övülen(Allah)ın | (22:24) | |
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | ve yeSuddūne: ve geri çevirenler | ǎn: -ndan | sebīli: yolu- | llahi: Allah'ın | velmescidi: ve Mescid-i (Haram'dan) | l-Harāmi: (ve Mescid-i) Haram'dan | lleƶī: | ceǎlnāhu: yaptığımız | linnāsi: bütün insanlar için | sevā'en: eşit (ibadet yeri) | l-ǎākifu: yerli olan | fīhi: orada | velbādi: ve dışarıdan gelen | ve men: ve kim | yurid: isterse | fīhi: orada (böyle) | biilHādin: haktan sapmak | biZulmin: zulüm ile | nuƶiḳhu: ona taddırırız | min: -tan | ǎƶābin: bir azab- | elīmin: acı | (22:25) | |
|ve iƶ: bir zamanlar | bevve'nā: kondurmuştuk | liibrāhīme: İbrahim için | mekāne: oldurulmuş | l-beyti: Yapı | en: Kİ | lā: | tuşrik: ortak koşma | bī: bana | şey'en: hiçbir şeyi | ve Tahhir: ve temizle | beytiye: Yapıları | liTTāifīne: tayfa/tavaf edenler için | velḳāimīne: ve ayakta duranlar için | ve rrukkeǐ: ve rüku' edenler için | s-sucūdi: secde edenler için | (22:26) | |
|ve eƶƶin: ve ilan et | fī: içinde | n-nāsi: insanlar | bil-Hacci: haccı | ye'tūke: sana gelsinler | ricālen: yaya olarak | ve ǎlā: ve üzerinde | kulli: her | Dāmirin: yorgun deve | ye'tīne: gelen | min: (türlü) | kulli: her | feccin: yollardan | ǎmīḳin: uzak | (22:27) | |
|liyeşhedū: şahit olmaları için | menāfiǎ: birtakım faydalara | lehum: kendileri için | ve yeƶkurū: ve anmaları için | isme: adını | llahi: Allah'ın | fī: | eyyāmin: günlerde | meǎ'lūmātin: belirli | ǎlā: üzerine | mā: şeyleri | razeḳahum: onlara rızık olarak verilen | min: -dan | behīmeti: yürüyen | l-en'ǎāmi: hayvanlar- | fekulū: yeyin | minhā: onlardan | ve eT'ǐmū: ve yedirin | l-bāise: sıkıntı içinde bulunan | l-feḳīra: fakire | (22:28) | |
|ṧumme: sonra | lyeḳDū: gidersinler | tefeṧehum: kirlerini | velyūfū: ve yerine getirsinler | nuƶūrahum: adaklarını | velyeTTavvefū: ve tavaf etsinler | bil-beyti: Yapı | l-ǎtīḳi: atık / atıl | (22:29) | |
|ƶālike: işte öyle | ve men: ve kim | yuǎZZim: saygı gösterirse | Hurumāti: yasaklarına | llahi: Allah'ın | fehuve: işte o | ḣayrun: hayırlıdır | lehu: kendisi için | ǐnde: yanında | rabbihi: Rabbinin | ve uHillet: ve size helal kılınmıştır | lekumu: sizin için | l-en'ǎāmu: hayvanlar | illā: dışındaki | mā: şeyler | yutlā: oku(nup açıkla)nan | ǎleykum: size | fectenibū: artık kaçının | r-ricse: pis | mine: -dan | l-evṧāni: putlar- | vectenibū: ve kaçının | ḳavle: sözden | z-zūri: yalan | (22:30) | |
|Hunefā'e: hanifler olun | lillahi: Allah'ı | ğayra: | muşrikīne: ortak koşmadan | bihi: O'na | ve men: ve kim | yuşrik: ortak koşarsa | billahi: Allah'a | fekeennemā: sanki gibidir | ḣarra: düşmüş | mine: -ten | s-semāi: gök- | fe teḣTafuhu: ve kendisini kapıyor | T-Tayru: kuş | ev: veya | tehvī: sürüklüyor | bihi: onu | r-rīHu: rüzgar | fī: | mekānin: bir yere | seHīḳin: uzak | (22:31) | |
|ƶālike: işte böyle | ve men: ve kim | yuǎZZim: saygı gösterirse | şeǎāira: nişanlarına | llahi: Allah'ın | feinnehā: şüphesiz bu | min: -ndandır | teḳvā: takvası- | l-ḳulūbi: kalblerin | (22:32) | |
|lekum: sizin için vardır | fīhā: onlarda | menāfiǔ: menfaatler | ilā: -ye kadar | ecelin: bir süre- | musemmen: belirli | ṧumme: sonra | meHilluhā: onların varacakları yer | ilā: | l-beyti: Yapı | l-ǎtīḳi: atık / atıl | (22:33) | |
|velikulli: ve hepsine | ummetin: ümmetin | ceǎlnā: kıldık | menseken: mensek | liyeƶkurū: hatırlamaları /anmaları için | isme: adını | llahi: Allah'ın | ǎlā: üzerine | mā: şeyler | razeḳahum: rızıklandırıldıkları | min: -dan | behīmeti: hayvanlar- | l-en'ǎāmi: (kurbanlık) | fe ilāhukum: tanrınız | ilāhun: tanrıdır | vāHidun: bir tek | fe lehu: Zira onlar/onlarsa | eslimū: teslim olun | ve beşşiri: ve müjdele | l-muḣbitīne: samimi insanları | (22:34) | |
|elleƶīne: onlar ki | iƶā: zaman | ƶukira: anıldığı | llahu: Allah | vecilet: titrer | ḳulūbuhum: kalbleri | ve SSābirīne: ve sabrederler | ǎlā: (başlarına) | mā: -şeylere | eSābehum: isabet ettirlen- | velmuḳīmī: ve doğrulurlar | S-Salāti: SaLâTe/Desteğe | ve mimmā: ve şeylerden | razeḳnāhum: rızıklandırıldıkları | yunfiḳūne: harcarlar | (22:35) | |
|velbudne: ve beden | ceǎlnāhā: kılındı(o) | lekum: size/sizin için | min: -ndan | şeǎāiri: şiarı- | llahi: Allah'ın | lekum: size/sizin için | fīhā: onlarda | ḣayrun: hayır | feƶkurū: Zira hatırla/an | isme: niteliklerini/esmasını | llahi: Allah'ın | ǎleyhā: üzerlerine | Savāffe: sıra halinde dururlarken | fe iƶā: Zira -zaman | vecebet: düştükleri- | cunūbuhā: yanlarına | fekulū: Zira yiyin | minhā: ondan | ve eT'ǐmū: ve doyurun | l-ḳāniǎ: kanaat edip isteyemeyene | velmuǎ'terra: ve isteyene | keƶālike: işte böyle | seḣḣarnāhā: onları boyun eğdirdi | lekum: size | leǎllekum: umulur ki | teşkurūne: şükredersiniz | (22:36) | |
|len: | yenāle: ulaşmaz | llahe: Allah'a | luHūmuhā: onların etleri | ve lā: ve ne de | dimā'uhā: kanları | velākin: fakat | yenāluhu: O'na ulaşır | t-teḳvā: takvanız | minkum: sizin | keƶālike: böylece | seḣḣarahā: onları boyun eğdirdi | lekum: size | litukebbirū: anmanız için | llahe: Allah'ı | ǎlā: üzere | mā: diye | hedākum: sizi doğru yola iletti | ve beşşiri: ve müjdele | l-muHsinīne: güzel davrananları | (22:37) | |
|inne: şüphesiz | llahe: Allah | yudāfiǔ: defeder (şerri) | ǎni: -den | elleƶīne: kimseler- | āmenū: inanan(lar) | inne: şüphesiz | llahe: Allah | lā: | yuHibbu: sevmez | kulle: hiçbir | ḣavvānin: hain | kefūrin: inkarcıyı | (22:38) | |
|uƶine: izin verildi | lilleƶīne: kendileriyle | yuḳātelūne: savaşılanlara | biennehum: yüzünden | Zulimū: onlara zulmedilmeleri | ve inne: ve şüphesiz | llahe: Allah | ǎlā: | neSrihim: onlara yardım etmeğe | leḳadīrun: kadirdir | (22:39) | |
|elleƶīne: -kimseler | uḣricū: çıkarılan- | min: -ndan | diyārihim: yurtları- | biğayri: etmedikleri halde | Haḳḳin: hak | illā: sadece | en: diye | yeḳūlū: diyorlar | rabbunā: Rabbimiz | llahu: Allah'tır | velevlā: eğer olmasaydı | def'ǔ: savunması | llahi: Allah'ın | n-nāse: insanların | beǎ'Dehum: bazılarını | bibeǎ'Din: diğer bazılarıyle | lehuddimet: yıkılırdı | Savāmiǔ: manastırlar | ve biyeǔn: ve kiliseler | ve Salevātun: ve desteğe | ve mesācidu: ve -saymış | yuƶkeru: hatırlayıp- | fīhā: içlerinde | ismu: ismini | llahi: Allah'ın | keṧīran: çokca | veleyenSuranne: ve elbette yardım eder | llahu: Allah | men: kimseye | yenSuruhu: kendine yardım eden | inne: kuşkusuz | llahe: Allah | leḳaviyyun: kuvvetlidir | ǎzīzun: galibdir | (22:40) | |
|elleƶīne: | in: eğer | mekkennāhum: onları iktidara getirirsek | fī: -de/da / içinde | l-erDi: arz/yüzey | eḳāmū: doğrulurlar | S-Salāte: SaLâTe/Desteğe | ve ātevu: ve verirler | z-zekāte: zekatı | ve emerū: ve emrederler | bil-meǎ'rūfi: iyiliği | ve nehev: ve vazgeçirmeğe çalışırlar | ǎni: -ten | l-munkeri: kötülük- | velillahi: ve Allah'a aittir | ǎāḳibetu: sonu | l-umūri: bütün işlerin | (22:41) | |
|ve in: ve eğer | yukeƶƶibūke: seni yalanlıyorlarsa | feḳad: gerçekten | keƶƶebet: yalanlamıştı | ḳablehum: bunlardan önce | ḳavmu: kavmi de | nūHin: Nuh | ve ǎādun: ve 'Ad | ve ṧemūdu: ve Semud | (22:42) | |
|ve ḳavmu: ve kavmi | ibrāhīme: İbrahim | ve ḳavmu: ve kavmi | lūTin: Lut | (22:43) | |
|ve eSHābu: ve halkı | medyene: Medyen | ve kuƶƶibe: ve yalanlanmıştı | mūsā: Musa | feemleytu: ben de bir süre vermiştim | lilkāfirīne: kafirlere | ṧumme: sonra | eḣaƶtuhum: onları yakalamıştım | fe keyfe: nasıl | kāne: oldu | nekīri: benim inkarım | (22:44) | |
|fe keeyyin: niceleri vardır | min: -den | ḳaryetin: kentler- | ehleknāhā: helak ettiğimiz | vehiye: o | Zālimetun: zulmederken | fehiye: ve o | ḣāviyetun: çökmüştür | ǎlā: üstüne | ǔrūşihā: tavanları | ve bi'rin: ve kuyu | muǎTTaletin: kullanılmaz olmuştur | ve ḳaSrin: ve saraylar | meşīdin: sağlam | (22:45) | |
|efelem: hiç | yesīrū: gezmediler mi? | fī: | l-erDi: yer yüzünde | fe tekūne: olsun | lehum: onların | ḳulūbun: kalbleri | yeǎ'ḳilūne: düşünecekleri | bihā: onunla | ev: veyahut | āƶānun: kulakları | yesmeǔne: işitecekleri | bihā: onunla | feinnehā: zira | lā: | teǎ'mā: kör olmaz | l-ebSāru: gözler | velākin: fakat | teǎ'mā: kör olur | l-ḳulūbu: kalbler | lletī: | fī: içindeki | S-Sudūri: göğüsler | (22:46) | |
|ve yesteǎ'cilūneke: ve senden çabucak istiyorlar | bil-ǎƶābi: azabı | velen: fakat | yuḣlife: caymaz | llahu: Allah | veǎ'dehu: sözünden | ve inne: ve şüphesiz | yevmen: bir gün | ǐnde: yanında | rabbike: Rabbinin | keelfi: bin (yıl) gibidir | senetin: yıl | mimmā: | teǔddūne: sizin saydıklarınızdan | (22:47) | |
|ve keeyyin: ve niceleri var ki | min: -den | ḳaryetin: kentler- | emleytu: biraz süre vermişimdir | lehā: ona | vehiye: o | Zālimetun: zulmederken | ṧumme: sonra | eḣaƶtuhā: onu yakalamışımdır | ve ileyye: ancak banadır | l-meSīru: dönüş | (22:48) | |
|ḳul: de ki | yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | n-nāsu: insanlar | innemā: şüphesiz | enā: ben | lekum: sizin için | neƶīrun: bir uyarıcıyım | mubīnun: apaçık | (22:49) | |
|felleƶīne: ve | āmenū: inananlar için | ve ǎmilū: ve yapanlar için | S-SāliHāti: iyi işler | lehum: onlara vardır | meğfiratun: mağfiret | ve rizḳun: ve rızık | kerīmun: bol | (22:50) | |
|velleƶīne: -a gelince | seǎv: çalışanlar- | fī: | āyātinā: eyetlerimizi | muǎācizīne: etkisiz bırakmak için | ulāike: onlar | eSHābu: ashabıdır | l-ceHīmi: cehennem | (22:51) | |
|ve mā: ve | erselnā: göndermemiştik | min: | ḳablike: senden önce | min: hiçbir | rasūlin: resul | ve lā: ve ne de | nebiyyin: nebi | illā: olmayan | iƶā: zaman | temennā: temenni ettiği | elḳā: (bir düşünce) atmış | ş-şeyTānu: şeytan | fī: | umniyyetihi: onun temennisine | feyenseḣu: fakat siler | llahu: Allah | mā: şeyi | yulḳī: attığı | ş-şeyTānu: şeytanın | ṧumme: sonra | yuHkimu: sağlamlaştırır | llahu: Allah | āyātihi: kendi ayetlerini | vallahu: ve Allah | ǎlīmun: 'alim(bilen)dir | Hakīmun: hakimdir | (22:52) | |
|liyec'ǎle: yapmak için | mā: şeyi | yulḳī: attığı | ş-şeyTānu: şeytanın | fitneten: bir imtihan | lilleƶīne: olanlara | fī: | ḳulūbihim: kalblerinde | meraDun: bir hastalık | velḳāsiyeti: ve katılaşanlara | ḳulūbuhum: kalbleri | ve inne: ve şüphesiz | Z-Zālimīne: zalimler | lefī: içindedirler | şiḳāḳin: bir ayrılık | beǐydin: uzak | (22:53) | |
|veliyeǎ'leme: ve bilsinler diye | elleƶīne: kendilerine | ūtū: verilenler | l-ǐlme: ilim | ennehu: onun (Kur'an'ın) | l-Haḳḳu: bir hak (gerçek) olduğunu | min: -nden | rabbike: Rabbi- | fe yu'minū: ve inansınlar diye | bihi: ona | fe tuḣbite: böylece saygı duysun | lehu: ona | ḳulūbuhum: kalbleri | ve inne: ve şüphesiz | llahe: Allah | lehādi: mutlaka iletir | elleƶīne: kimseleri | āmenū: inanan(ları) | ilā: | SirāTin: yola | musteḳīmin: doğru | (22:54) | |
|ve lā: ve | yezālu: bitmez | elleƶīne: | keferū: inkar edenlerin | fī: içinde (olmaları) | miryetin: kuşku | minhu: o(Kur'a)ndan | Hattā: kadar | te'tiyehumu: kendilerine gelinceye | s-sāǎtu: o sa'at | beğteten: ansızın | ev: yahut | ye'tiyehum: kendilerine gelinceye kadar | ǎƶābu: azabı | yevmin: günün | ǎḳīmin: kısır (hayırsız) | (22:55) | |
|El-mulku: mülk | yevmeiƶin: o gün | lillahi: Allah'ındır | yeHkumu: hükmeder | beynehum: onların aralarında | felleƶīne: kimseler | āmenū: inananlar | ve ǎmilū: ve yapanlar | S-SāliHāti: iyi işler | fī: | cennāti: cennetlerindedirler | n-neǐymi: ni'met | (22:56) | |
|velleƶīne: ve | keferū: inkar edenler | ve keƶƶebū: ve yalanlayanlar | biāyātinā: ayetlerimizi | feulāike: işte onlar | lehum: onlara vardır | ǎƶābun: bir azab | muhīnun: alçaltan | (22:57) | |
|velleƶīne: ve kimseler | hācerū: hicret eden(ler) | fī: | sebīli: yolunda | llahi: Allah | ṧumme: sonra | ḳutilū: öldürülenler | ev: veya | mātū: ölenler | leyerzuḳannehumu: onları rızıklandıracaktır | llahu: Allah | rizḳan: bir rızıkla | Hasenen: en güzel | ve inne: ve doğrusu | llahe: Allah | lehuve: elbette o | ḣayru: en hayırlısıdır | r-rāziḳīne: rızık verenlerin | (22:58) | |
|leyudḣilennehum: elbette onları sokacaktır | mudḣalen: bir yere | yerDevnehu: razı olacakları | ve inne: ve doğrusu | llahe: Allah | leǎlīmun: bilendir | Halīmun: halimdir | (22:59) | |
|ƶālike: işte böyle | ve men: ve kim | ǎāḳabe: ceza verir de | bimiṧli: dengiyle | mā: | ǔḳibe: yapılan cezanın | bihi: kendisine | ṧumme: sonra | buğiye: tekrar saldırılırsa | ǎleyhi: kendisine | leyenSurannehu: elbette ona yardım eder | llahu: Allah | inne: şüphesiz | llahe: Allah | leǎfuvvun: affedendir | ğafūrun: bağışlayındır | (22:60) | |
|ƶālike: işte böyle | bienne: şüphesiz | llahe: Allah | yūlicu: sokar | l-leyle: geceyi | fī: içine | n-nehāri: gündüzün | ve yūlicu: ve sokar | n-nehāra: gündüzü | fī: içine | l-leyli: gecenin | ve enne: ve doğrusu | llahe: Allah | semīǔn: işitendir | beSīrun: görendir | (22:61) | |
|ƶālike: işte böyle | bienne: çünkü | llahe: Allah | huve: o | l-Haḳḳu: Hak'tır | ve enne: ve gerçekten | mā: şeyler | yed'ǔne: yalvardıkları | min: | dūnihi: O'ndan başka | huve: o | l-bāTilu: batıldır | ve enne: ve gerçek şu ki | llahe: Allah | huve: O | l-ǎliyyu: çok yücedir | l-kebīru: çok büyüktür | (22:62) | |
|elem: | tera: görmedin mi | enne: kesinlikle | llahe: Allah | enzele: indirir | mine: -ten | s-semāi: gök- | māen: bir su | fetuSbiHu: böylece olur | l-erDu: yeryüzü | muḣDerraten: yemyeşil | inne: doğrusu | llahe: Allah | leTīfun: latiftir | ḣabīrun: habirdir | (22:63) | |
|lehu: hep O'nundur | mā: ne varsa | fī: | s-semāvāti: göklerde | ve mā: ve ne varsa | fī: | l-erDi: yerde | ve inne: ve ancak | llahe: Allah | lehuve: işte O'dur | l-ğaniyyu: zengin olan | l-Hamīdu: övülmeğe layık olan | (22:64) | |
|elem: | tera: görmedin mi? | enne: ki | llahe: Allah | seḣḣara: buyruğunuza verdi | lekum: sizin | mā: olanları | fī: | l-erDi: yerde | velfulke: ve gemileri | tecrī: akıp giden | fī: | l-beHri: denizde | biemrihi: emriyle | ve yumsiku: ve tutuyor | s-semāe: göğü | en: diye | teḳaǎ: düşmesin | ǎlā: üstüne | l-erDi: yerin | illā: dışında | biiƶnihi: O'nun izni | inne: çünkü | llahe: Allah | bin-nāsi: insanlara | lera'ūfun: çok şefkatlidir | raHīmun: çok merhametlidir | (22:65) | |
|ve huve: ve O'dur | lleƶī: | eHyākum: sizi dirilten | ṧumme: sonra | yumītukum: sizi öldüren | ṧumme: sonra (yine) | yuHyīkum: sizi dirilten | inne: gerçekten | l-insāne: insan | lekefūrun: çok nankördür | (22:66) | |
|likulli: her | ummetin: ümmete | ceǎlnā: belirledik | menseken: ibadet şekli | hum: onların | nāsikūhu: uydukları | felā: asla | yunāziǔnneke: seninle çekişmesinler | fī: | l-emri: bu işte | ved'ǔ: çağır | ilā: | rabbike: Rabbine | inneke: kuşkusuz sen | leǎlā: üzerindesin | huden: bir yol | musteḳīmin: dosdoğru | (22:67) | |
|ve in: ve eğer | cādelūke: seninle mücadele ederlerse | feḳuli: de ki | llahu: Allah | eǎ'lemu: daha iyi bilir | bimā: şeyleri | teǎ'melūne: yaptıklarınız | (22:68) | |
|Allahu: Allah | yeHkumu: hükmedecektir | beynekum: aranızda | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | fīmā: hususlarda | kuntum: olduğunuz | fīhi: onda | teḣtelifūne: ayrılığa düşüyor | (22:69) | |
|elem: | teǎ'lem: bilmez misin? | enne: kuşkusuz | llahe: Allah | yeǎ'lemu: bilir | mā: ne varsa | fī: | s-semāi: gökte | vel'erDi: ve yerde | inne: kuşkusuz | ƶālike: bunların hepsi | fī: | kitābin: bir Kitaptadır | inne: şüphesiz | ƶālike: bu | ǎlā: için | llahi: Allah | yesīrun: kolaydır | (22:70) | |
|ve yeǎ'budūne: ve tapıyorlar | min: şeylere | dūni: dışında | llahi: Allah'ın | mā: | lem: | yunezzil: indirmemiştir | bihi: onlara | sulTānen: hiçbir delil | ve mā: ve | leyse: yoktur | lehum: kendilerinin | bihi: onun hakkında | ǐlmun: bir bilgileri | ve mā: ve yoktur | liZZālimīne: o zalimlerin | min: hiçbir | neSīrin: yardımcısı | (22:71) | |
|ve iƶā: ve zaman | tutlā: okunduğu | ǎleyhim: kendilerine | āyātunā: ayetlerimiz | beyyinātin: apaçık | teǎ'rifu: anlarsın | fī: | vucūhi: yüzlerinde | elleƶīne: kimselerin | keferū: inkar eden | l-munkera: hoşnutsuzluk | yekādūne: neredeyse | yesTūne: üzerine saldıracaklar | bielleƶīne: | yetlūne: okuyanların | ǎleyhim: kendilerine | āyātinā: ayetlerimizi | ḳul: de ki | efeunebbiukum: size haber vereyim mi? | bişerrin: daha kötü bir şey | min: | ƶālikumu: bundan | n-nāru: ateş! | veǎdehā: ve onu va'detmiştir | llahu: Allah | elleƶīne: kimselere | keferū: inkar eden | ve bi'se: ve ne kötü | l-meSīru: sondur | (22:72) | |
|yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | n-nāsu: insanlar | Duribe: size verildi | meṧelun: bir temsil | festemiǔ: dinleyin | lehu: onu | inne: şüphesiz | elleƶīne: | ted'ǔne: yalvardıklarınız | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | len: | yeḣluḳū: yaratamazlar | ƶubāben: bir sinek dahi | velevi: şayet | ctemeǔ: bir araya toplansalar | lehu: onların hepsi | ve in: ve eğer | yeslubhumu: onlardan kapsa | ƶ-ƶubābu: sinek | şey'en: bir şey | lā: | yestenḳiƶūhu: bunu kurtaramazlar | minhu: ondan | Deǔfe: aciz | T-Tālibu: isteyen de | velmeTlūbu: istenen de | (22:73) | |
|mā: | ḳaderū: takdir edemediler | llahe: Allah'ı | Haḳḳa: hakkıyle | ḳadrihi: kadrini | inne: şüphesiz | llahe: Allah | leḳaviyyun: kuvvetlidir | ǎzīzun: üstündür | (22:74) | |
|Allahu: Allah | yeSTafī: seçer | mine: -den | l-melāiketi: melekler- | rusulen: elçiler | ve mine: ve | n-nāsi: insanlardan | inne: şüphesiz | llahe: Allah | semīǔn: işitendir | beSīrun: görendir | (22:75) | |
|yeǎ'lemu: bilir | mā: olanı | beyne: arasında (önlerinde) | eydīhim: elleri (önlerinde) | ve mā: ve olanı | ḣalfehum: arkalarında | ve ilā: ve | llahi: Allah'a | turceǔ: döndürülür | l-umūru: bütün işler | (22:76) | |
|yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan | rkeǔ: rüku' edin | vescudū: ve secde edin | veǎ'budū: ve ibadet edin | rabbekum: Rabbinize | vef'ǎlū: ve işleyin | l-ḣayra: hayır | leǎllekum: umulur ki | tufliHūne: kurtuluşa erersiniz | (22:77) | |
|ve cāhidū: ve cihad edin | fī: uğrunda | llahi: Allah | Haḳḳa: hakkıyla | cihādihi: cihadın | huve: O | ctebākum: sizi seçti | ve mā: ve | ceǎle: yüklemedi | ǎleykum: size | fī: | d-dīni: dinde | min: hiç bir | Haracin: güçlük | millete: dinine | ebīkum: babanız | ibrāhīme: İbrahim'in | huve: O | semmākumu: size adını verdi | l-muslimīne: müslümanlar | min: | ḳablu: bundan önce | ve fī: ve | hāƶā: bu(Kur'a)nda | liyekūne: olması için | r-rasūlu: Elçi'nin | şehīden: şahid | ǎleykum: size | ve tekūnū: ve sizin olmanız için | şuhedā'e: şahid | ǎlā: üzerine | n-nāsi: insanlar | feeḳīmū: Zira -doğrulmak | S-Salāte: SaLâTe/Desteğe- | ve ātū: ve vermek | z-zekāte: zekatı | veǎ'teSimū: ve sarılmak | billahi: Allah'a | huve: O'dur | mevlākum: mevlanız (sahibiniz) | feniǎ'me: ne güzel | l-mevlā: mevladır | ve niǎ'me: ve ne güzel | n-neSīru: yardımcıdır | (22:78) | |