» 14 / Ibrahim  22:

Kuran Sırası: 14
İniş Sırası: 72
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52

 » 14 / Ibrahim  Suresi: 22
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَقَالَ (VGEL) = ve ḳāle : şöyle dedi
2. الشَّيْطَانُ (ELŞYŦEN) = ş-şeyTānu : şeytan
3. لَمَّا (LME) = lemmā : ne zaman ki
4. قُضِيَ (GŽY) = ḳuDiye : bitirildi
5. الْأَمْرُ (ELÊMR) = l-emru :
6. إِنَّ (ÎN) = inne : şüphesiz
7. اللَّهَ (ELLH) = llahe : Allah
8. وَعَدَكُمْ (VAD̃KM) = veǎdekum : size va'detti
9. وَعْدَ (VAD̃) = veǎ'de : va'di
10. الْحَقِّ (ELḪG) = l-Haḳḳi : gerçek
11. وَوَعَدْتُكُمْ (VVAD̃TKM) = ve veǎdtukum : ve ben de size va'dettim
12. فَأَخْلَفْتُكُمْ (FÊḢLFTKM) = feeḣleftukum : ama ben sözümden caydım
13. وَمَا (VME) = vemā : ve yoktur
14. كَانَ (KEN) = kāne :
15. لِيَ (LY) = liye : benim
16. عَلَيْكُمْ (ALYKM) = ǎleykum : size karşı
17. مِنْ (MN) = min : hiç
18. سُلْطَانٍ (SLŦEN) = sulTānin : bir güc(üm)
19. إِلَّا (ÎLE) = illā : başka
20. أَنْ (ÊN) = en :
21. دَعَوْتُكُمْ (D̃AVTKM) = deǎvtukum : sizi davet etmekten
22. فَاسْتَجَبْتُمْ (FESTCBTM) = festecebtum : siz de da'vetime koştunuz
23. لِي (LY) = lī : benim
24. فَلَا (FLE) = felā : o halde
25. تَلُومُونِي (TLVMVNY) = telūmūnī : beni kınamayın
26. وَلُومُوا (VLVMVE) = velūmū : fakat kınayın
27. أَنْفُسَكُمْ (ÊNFSKM) = enfusekum : kendi kendinizi
28. مَا (ME) = mā : ne
29. أَنَا (ÊNE) = enā : ben
30. بِمُصْرِخِكُمْ (BMṦRḢKM) = bimuSriḣikum : sizi kurtarabilirim
31. وَمَا (VME) = ve mā : ne de
32. أَنْتُمْ (ÊNTM) = entum : siz
33. بِمُصْرِخِيَّ (BMṦRḢY) = bimuSriḣiyye : beni kurtarabilirsiniz
34. إِنِّي (ÎNY) = innī : şüphesiz ben
35. كَفَرْتُ (KFRT) = kefertu : reddetmiştim
36. بِمَا (BME) = bimā :
37. أَشْرَكْتُمُونِ (ÊŞRKTMVN) = eşraktumūni : beni ortak koşmanızı
38. مِنْ (MN) = min :
39. قَبْلُ (GBL) = ḳablu : önceden
40. إِنَّ (ÎN) = inne : doğrusu
41. الظَّالِمِينَ (ELƵELMYN) = Z-Zālimīne : zalimler
42. لَهُمْ (LHM) = lehum : (onlar) için vardır
43. عَذَابٌ (AZ̃EB) = ǎƶābun : bir azab
44. أَلِيمٌ (ÊLYM) = elīmun : acıklı
şöyle dedi | şeytan | ne zaman ki | bitirildi | | şüphesiz | Allah | size va'detti | va'di | gerçek | ve ben de size va'dettim | ama ben sözümden caydım | ve yoktur | | benim | size karşı | hiç | bir güc(üm) | başka | | sizi davet etmekten | siz de da'vetime koştunuz | benim | o halde | beni kınamayın | fakat kınayın | kendi kendinizi | ne | ben | sizi kurtarabilirim | ne de | siz | beni kurtarabilirsiniz | şüphesiz ben | reddetmiştim | | beni ortak koşmanızı | | önceden | doğrusu | zalimler | (onlar) için vardır | bir azab | acıklı |

[GVL] [ŞŦN] [] [GŽY] [EMR] [] [] [VAD̃] [VAD̃] [ḪGG] [VAD̃] [ḢLF] [] [KVN] [] [] [] [SLŦ] [] [] [D̃AV] [CVB] [] [] [LVM] [LVM] [NFS] [] [] [ṦRḢ] [] [] [ṦRḢ] [] [KFR] [] [ŞRK] [] [GBL] [] [ƵLM] [] [AZ̃B] [ELM]
VGEL ELŞYŦEN LME GŽY ELÊMR ÎN ELLH VAD̃KM VAD̃ ELḪG VVAD̃TKM FÊḢLFTKM VME KEN LY ALYKM MN SLŦEN ÎLE ÊN D̃AVTKM FESTCBTM LY FLE TLVMVNY VLVMVE ÊNFSKM ME ÊNE BMṦRḢKM VME ÊNTM BMṦRḢY ÎNY KFRT BME ÊŞRKTMVN MN GBL ÎN ELƵELMYN LHM AZ̃EB ÊLYM

ve ḳāle ş-şeyTānu lemmā ḳuDiye l-emru inne llahe veǎdekum veǎ'de l-Haḳḳi ve veǎdtukum feeḣleftukum vemā kāne liye ǎleykum min sulTānin illā en deǎvtukum festecebtum felā telūmūnī velūmū enfusekum enā bimuSriḣikum ve mā entum bimuSriḣiyye innī kefertu bimā eşraktumūni min ḳablu inne Z-Zālimīne lehum ǎƶābun elīmun
وقال الشيطان لما قضي الأمر إن الله وعدكم وعد الحق ووعدتكم فأخلفتكم وما كان لي عليكم من سلطان إلا أن دعوتكم فاستجبتم لي فلا تلوموني ولوموا أنفسكم ما أنا بمصرخكم وما أنتم بمصرخي إني كفرت بما أشركتمون من قبل إن الظالمين لهم عذاب أليم

 » 14 / Ibrahim  Suresi: 22
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وقال ق و ل | GVL VGEL ve ḳāle şöyle dedi And will say
الشيطان ش ط ن | ŞŦN ELŞYŦEN ş-şeyTānu şeytan the Shaitaan,
لما | LME lemmā ne zaman ki when
قضي ق ض ي | GŽY GŽY ḳuDiye bitirildi has been decided
الأمر ا م ر | EMR ELÊMR l-emru the matter,
إن | ÎN inne şüphesiz """Indeed,"
الله | ELLH llahe Allah Allah
وعدكم و ع د | VAD̃ VAD̃KM veǎdekum size va'detti promised you
وعد و ع د | VAD̃ VAD̃ veǎ'de va'di a promise
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳi gerçek (of) truth.
ووعدتكم و ع د | VAD̃ VVAD̃TKM ve veǎdtukum ve ben de size va'dettim And I promised you,
فأخلفتكم خ ل ف | ḢLF FÊḢLFTKM feeḣleftukum ama ben sözümden caydım but I betrayed you.
وما | VME vemā ve yoktur But not
كان ك و ن | KVN KEN kāne I had
لي | LY liye benim I had
عليكم | ALYKM ǎleykum size karşı over you
من | MN min hiç any
سلطان س ل ط | SLŦ SLŦEN sulTānin bir güc(üm) authority
إلا | ÎLE illā başka except
أن | ÊN en that
دعوتكم د ع و | D̃AV D̃AVTKM deǎvtukum sizi davet etmekten I invited you,
فاستجبتم ج و ب | CVB FESTCBTM festecebtum siz de da'vetime koştunuz and you responded
لي | LY benim to me.
فلا | FLE felā o halde So (do) not
تلوموني ل و م | LVM TLVMVNY telūmūnī beni kınamayın blame me,
ولوموا ل و م | LVM VLVMVE velūmū fakat kınayın but blame
أنفسكم ن ف س | NFS ÊNFSKM enfusekum kendi kendinizi yourselves.
ما | ME ne Not
أنا | ÊNE enā ben (can) I
بمصرخكم ص ر خ | ṦRḢ BMṦRḢKM bimuSriḣikum sizi kurtarabilirim (be) your helper
وما | VME ve mā ne de and not
أنتم | ÊNTM entum siz you (can)
بمصرخي ص ر خ | ṦRḢ BMṦRḢY bimuSriḣiyye beni kurtarabilirsiniz (be) my helper.
إني | ÎNY innī şüphesiz ben Indeed, I
كفرت ك ف ر | KFR KFRT kefertu reddetmiştim deny
بما | BME bimā [of what]
أشركتمون ش ر ك | ŞRK ÊŞRKTMVN eşraktumūni beni ortak koşmanızı your association of me (with Allah)
من | MN min before.
قبل ق ب ل | GBL GBL ḳablu önceden before.
إن | ÎN inne doğrusu Indeed,
الظالمين ظ ل م | ƵLM ELƵELMYN Z-Zālimīne zalimler the wrongdoers,
لهم | LHM lehum (onlar) için vardır for them
عذاب ع ذ ب | AZ̃B AZ̃EB ǎƶābun bir azab (is) a punishment
أليم ا ل م | ELM ÊLYM elīmun acıklı "painful."""

14:22 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

şöyle dedi | şeytan | ne zaman ki | bitirildi | | şüphesiz | Allah | size va'detti | va'di | gerçek | ve ben de size va'dettim | ama ben sözümden caydım | ve yoktur | | benim | size karşı | hiç | bir güc(üm) | başka | | sizi davet etmekten | siz de da'vetime koştunuz | benim | o halde | beni kınamayın | fakat kınayın | kendi kendinizi | ne | ben | sizi kurtarabilirim | ne de | siz | beni kurtarabilirsiniz | şüphesiz ben | reddetmiştim | | beni ortak koşmanızı | | önceden | doğrusu | zalimler | (onlar) için vardır | bir azab | acıklı |

[GVL] [ŞŦN] [] [GŽY] [EMR] [] [] [VAD̃] [VAD̃] [ḪGG] [VAD̃] [ḢLF] [] [KVN] [] [] [] [SLŦ] [] [] [D̃AV] [CVB] [] [] [LVM] [LVM] [NFS] [] [] [ṦRḢ] [] [] [ṦRḢ] [] [KFR] [] [ŞRK] [] [GBL] [] [ƵLM] [] [AZ̃B] [ELM]
VGEL ELŞYŦEN LME GŽY ELÊMR ÎN ELLH VAD̃KM VAD̃ ELḪG VVAD̃TKM FÊḢLFTKM VME KEN LY ALYKM MN SLŦEN ÎLE ÊN D̃AVTKM FESTCBTM LY FLE TLVMVNY VLVMVE ÊNFSKM ME ÊNE BMṦRḢKM VME ÊNTM BMṦRḢY ÎNY KFRT BME ÊŞRKTMVN MN GBL ÎN ELƵELMYN LHM AZ̃EB ÊLYM

ve ḳāle ş-şeyTānu lemmā ḳuDiye l-emru inne llahe veǎdekum veǎ'de l-Haḳḳi ve veǎdtukum feeḣleftukum vemā kāne liye ǎleykum min sulTānin illā en deǎvtukum festecebtum felā telūmūnī velūmū enfusekum enā bimuSriḣikum ve mā entum bimuSriḣiyye innī kefertu bimā eşraktumūni min ḳablu inne Z-Zālimīne lehum ǎƶābun elīmun
وقال الشيطان لما قضي الأمر إن الله وعدكم وعد الحق ووعدتكم فأخلفتكم وما كان لي عليكم من سلطان إلا أن دعوتكم فاستجبتم لي فلا تلوموني ولوموا أنفسكم ما أنا بمصرخكم وما أنتم بمصرخي إني كفرت بما أشركتمون من قبل إن الظالمين لهم عذاب أليم

[ق و ل] [ش ط ن] [] [ق ض ي] [ا م ر] [] [] [و ع د] [و ع د] [ح ق ق] [و ع د] [خ ل ف] [] [ك و ن] [] [] [] [س ل ط] [] [] [د ع و] [ج و ب] [] [] [ل و م] [ل و م] [ن ف س] [] [] [ص ر خ] [] [] [ص ر خ] [] [ك ف ر] [] [ش ر ك] [] [ق ب ل] [] [ظ ل م] [] [ع ذ ب] [ا ل م]

 » 14 / Ibrahim  Suresi: 22
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وقال ق و ل | GVL VGEL ve ḳāle şöyle dedi And will say
Vav,Gaf,Elif,Lam,
6,100,1,30,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
الشيطان ش ط ن | ŞŦN ELŞYŦEN ş-şeyTānu şeytan the Shaitaan,
Elif,Lam,Şın,Ye,Tı,Elif,Nun,
1,30,300,10,9,1,50,
"PN – nominative masculine proper noun → Satan"
اسم علم مرفوع
لما | LME lemmā ne zaman ki when
Lam,Mim,Elif,
30,40,1,
T – time adverb
ظرف زمان
قضي ق ض ي | GŽY GŽY ḳuDiye bitirildi has been decided
Gaf,Dad,Ye,
100,800,10,
V – 3rd person masculine singular passive perfect verb
فعل ماض مبني للمجهول
الأمر ا م ر | EMR ELÊMR l-emru the matter,
Elif,Lam,,Mim,Re,
1,30,,40,200,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
إن | ÎN inne şüphesiz """Indeed,"
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب
الله | ELLH llahe Allah Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – accusative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة منصوب
وعدكم و ع د | VAD̃ VAD̃KM veǎdekum size va'detti promised you
Vav,Ayn,Dal,Kef,Mim,
6,70,4,20,40,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل ماض والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
وعد و ع د | VAD̃ VAD̃ veǎ'de va'di a promise
Vav,Ayn,Dal,
6,70,4,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳi gerçek (of) truth.
Elif,Lam,Ha,Gaf,
1,30,8,100,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
ووعدتكم و ع د | VAD̃ VVAD̃TKM ve veǎdtukum ve ben de size va'dettim And I promised you,
Vav,Vav,Ayn,Dal,Te,Kef,Mim,
6,6,70,4,400,20,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person singular perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فأخلفتكم خ ل ف | ḢLF FÊḢLFTKM feeḣleftukum ama ben sözümden caydım but I betrayed you.
Fe,,Hı,Lam,Fe,Te,Kef,Mim,
80,,600,30,80,400,20,40,
REM – prefixed resumption particle
V – 1st person singular (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
وما | VME vemā ve yoktur But not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
كان ك و ن | KVN KEN kāne I had
Kef,Elif,Nun,
20,1,50,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
لي | LY liye benim I had
Lam,Ye,
30,10,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person singular personal pronoun
جار ومجرور
عليكم | ALYKM ǎleykum size karşı over you
Ayn,Lam,Ye,Kef,Mim,
70,30,10,20,40,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
من | MN min hiç any
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
سلطان س ل ط | SLŦ SLŦEN sulTānin bir güc(üm) authority
Sin,Lam,Tı,Elif,Nun,
60,30,9,1,50,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
إلا | ÎLE illā başka except
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
أن | ÊN en that
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
دعوتكم د ع و | D̃AV D̃AVTKM deǎvtukum sizi davet etmekten I invited you,
Dal,Ayn,Vav,Te,Kef,Mim,
4,70,6,400,20,40,
V – 1st person singular perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فاستجبتم ج و ب | CVB FESTCBTM festecebtum siz de da'vetime koştunuz and you responded
Fe,Elif,Sin,Te,Cim,Be,Te,Mim,
80,1,60,400,3,2,400,40,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 2nd person masculine plural (form X) perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء عاطفة
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل
لي | LY benim to me.
Lam,Ye,
30,10,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person singular personal pronoun
جار ومجرور
فلا | FLE felā o halde So (do) not
Fe,Lam,Elif,
80,30,1,
REM – prefixed resumption particle
PRO – prohibition particle
الفاء استئنافية
حرف نهي
تلوموني ل و م | LVM TLVMVNY telūmūnī beni kınamayın blame me,
Te,Lam,Vav,Mim,Vav,Nun,Ye,
400,30,6,40,6,50,10,
V – 2nd person masculine plural imperfect verb, jussive mood
PRON – subject pronoun
PRON – 1st person singular object pronoun
فعل مضارع مجزوم والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والياء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ولوموا ل و م | LVM VLVMVE velūmū fakat kınayın but blame
Vav,Lam,Vav,Mim,Vav,Elif,
6,30,6,40,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine plural imperative verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل أمر والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
أنفسكم ن ف س | NFS ÊNFSKM enfusekum kendi kendinizi yourselves.
,Nun,Fe,Sin,Kef,Mim,
,50,80,60,20,40,
N – accusative feminine plural noun
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ما | ME ne Not
Mim,Elif,
40,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
أنا | ÊNE enā ben (can) I
,Nun,Elif,
,50,1,
PRON – 1st person singular personal pronoun
ضمير منفصل
بمصرخكم ص ر خ | ṦRḢ BMṦRḢKM bimuSriḣikum sizi kurtarabilirim (be) your helper
Be,Mim,Sad,Re,Hı,Kef,Mim,
2,40,90,200,600,20,40,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine (form IV) active participle
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
جار ومجرور والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وما | VME ve mā ne de and not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
أنتم | ÊNTM entum siz you (can)
,Nun,Te,Mim,
,50,400,40,
PRON – 2nd person masculine plural personal pronoun
ضمير منفصل
بمصرخي ص ر خ | ṦRḢ BMṦRḢY bimuSriḣiyye beni kurtarabilirsiniz (be) my helper.
Be,Mim,Sad,Re,Hı,Ye,
2,40,90,200,600,10,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine plural (form IV) active participle
PRON – 1st person singular possessive pronoun
جار ومجرور والياء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
إني | ÎNY innī şüphesiz ben Indeed, I
,Nun,Ye,
,50,10,
ACC – accusative particle
PRON – 1st person singular object pronoun
حرف نصب والياء ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
كفرت ك ف ر | KFR KFRT kefertu reddetmiştim deny
Kef,Fe,Re,Te,
20,80,200,400,
V – 1st person singular perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل
بما | BME bimā [of what]
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
أشركتمون ش ر ك | ŞRK ÊŞRKTMVN eşraktumūni beni ortak koşmanızı your association of me (with Allah)
,Şın,Re,Kef,Te,Mim,Vav,Nun,
,300,200,20,400,40,6,50,
V – 2nd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 1st person singular object pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل والياء المحذوفة ضمير متصل في محل نصب مفعول به
من | MN min before.
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
قبل ق ب ل | GBL GBL ḳablu önceden before.
Gaf,Be,Lam,
100,2,30,
N – genitive noun
اسم مجرور
إن | ÎN inne doğrusu Indeed,
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب
الظالمين ظ ل م | ƵLM ELƵELMYN Z-Zālimīne zalimler the wrongdoers,
Elif,Lam,Zı,Elif,Lam,Mim,Ye,Nun,
1,30,900,1,30,40,10,50,
N – accusative masculine plural active participle
اسم منصوب
لهم | LHM lehum (onlar) için vardır for them
Lam,He,Mim,
30,5,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
عذاب ع ذ ب | AZ̃B AZ̃EB ǎƶābun bir azab (is) a punishment
Ayn,Zel,Elif,Be,
70,700,1,2,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
أليم ا ل م | ELM ÊLYM elīmun acıklı "painful."""
,Lam,Ye,Mim,
,30,10,40,
ADJ – nominative masculine singular indefinite adjective
صفة مرفوعة
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَقَالَ: şöyle dedi | الشَّيْطَانُ: şeytan | لَمَّا: ne zaman ki | قُضِيَ: bitirildi | الْأَمْرُ: | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | وَعَدَكُمْ: size va'detti | وَعْدَ: va'di | الْحَقِّ: gerçek | وَوَعَدْتُكُمْ: ve ben de size va'dettim | فَأَخْلَفْتُكُمْ: ama ben sözümden caydım | وَمَا: ve yoktur | كَانَ: | لِيَ: benim | عَلَيْكُمْ: size karşı | مِنْ: hiç | سُلْطَانٍ: bir güc(üm) | إِلَّا: başka | أَنْ: | دَعَوْتُكُمْ: sizi davet etmekten | فَاسْتَجَبْتُمْ: siz de da'vetime koştunuz | لِي: benim | فَلَا: o halde | تَلُومُونِي: beni kınamayın | وَلُومُوا: fakat kınayın | أَنْفُسَكُمْ: kendi kendinizi | مَا: ne | أَنَا: ben | بِمُصْرِخِكُمْ: sizi kurtarabilirim | وَمَا: ne de | أَنْتُمْ: siz | بِمُصْرِخِيَّ: beni kurtarabilirsiniz | إِنِّي: şüphesiz ben | كَفَرْتُ: reddetmiştim | بِمَا: | أَشْرَكْتُمُونِ: beni ortak koşmanızı | مِنْ: | قَبْلُ: önceden | إِنَّ: doğrusu | الظَّالِمِينَ: zalimler | لَهُمْ: (onlar) için vardır | عَذَابٌ: bir azab | أَلِيمٌ: acıklı |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وقال WGEL şöyle dedi | الشيطان ELŞYŦEN şeytan | لما LME ne zaman ki | قضي GŽY bitirildi | الأمر ELÊMR | إن ÎN şüphesiz | الله ELLH Allah | وعدكم WAD̃KM size va'detti | وعد WAD̃ va'di | الحق ELḪG gerçek | ووعدتكم WWAD̃TKM ve ben de size va'dettim | فأخلفتكم FÊḢLFTKM ama ben sözümden caydım | وما WME ve yoktur | كان KEN | لي LY benim | عليكم ALYKM size karşı | من MN hiç | سلطان SLŦEN bir güc(üm) | إلا ÎLE başka | أن ÊN | دعوتكم D̃AWTKM sizi davet etmekten | فاستجبتم FESTCBTM siz de da'vetime koştunuz | لي LY benim | فلا FLE o halde | تلوموني TLWMWNY beni kınamayın | ولوموا WLWMWE fakat kınayın | أنفسكم ÊNFSKM kendi kendinizi | ما ME ne | أنا ÊNE ben | بمصرخكم BMṦRḢKM sizi kurtarabilirim | وما WME ne de | أنتم ÊNTM siz | بمصرخي BMṦRḢY beni kurtarabilirsiniz | إني ÎNY şüphesiz ben | كفرت KFRT reddetmiştim | بما BME | أشركتمون ÊŞRKTMWN beni ortak koşmanızı | من MN | قبل GBL önceden | إن ÎN doğrusu | الظالمين ELƵELMYN zalimler | لهم LHM (onlar) için vardır | عذاب AZ̃EB bir azab | أليم ÊLYM acıklı |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve ḳāle: şöyle dedi | ş-şeyTānu: şeytan | lemmā: ne zaman ki | ḳuDiye: bitirildi | l-emru: | inne: şüphesiz | llahe: Allah | veǎdekum: size va'detti | veǎ'de: va'di | l-Haḳḳi: gerçek | ve veǎdtukum: ve ben de size va'dettim | feeḣleftukum: ama ben sözümden caydım | vemā: ve yoktur | kāne: | liye: benim | ǎleykum: size karşı | min: hiç | sulTānin: bir güc(üm) | illā: başka | en: | deǎvtukum: sizi davet etmekten | festecebtum: siz de da'vetime koştunuz | : benim | felā: o halde | telūmūnī: beni kınamayın | velūmū: fakat kınayın | enfusekum: kendi kendinizi | : ne | enā: ben | bimuSriḣikum: sizi kurtarabilirim | ve mā: ne de | entum: siz | bimuSriḣiyye: beni kurtarabilirsiniz | innī: şüphesiz ben | kefertu: reddetmiştim | bimā: | eşraktumūni: beni ortak koşmanızı | min: | ḳablu: önceden | inne: doğrusu | Z-Zālimīne: zalimler | lehum: (onlar) için vardır | ǎƶābun: bir azab | elīmun: acıklı |
Kırık Meal (Transcript) : |VGEL: şöyle dedi | ELŞYŦEN: şeytan | LME: ne zaman ki | GŽY: bitirildi | ELÊMR: | ÎN: şüphesiz | ELLH: Allah | VAD̃KM: size va'detti | VAD̃: va'di | ELḪG: gerçek | VVAD̃TKM: ve ben de size va'dettim | FÊḢLFTKM: ama ben sözümden caydım | VME: ve yoktur | KEN: | LY: benim | ALYKM: size karşı | MN: hiç | SLŦEN: bir güc(üm) | ÎLE: başka | ÊN: | D̃AVTKM: sizi davet etmekten | FESTCBTM: siz de da'vetime koştunuz | LY: benim | FLE: o halde | TLVMVNY: beni kınamayın | VLVMVE: fakat kınayın | ÊNFSKM: kendi kendinizi | ME: ne | ÊNE: ben | BMṦRḢKM: sizi kurtarabilirim | VME: ne de | ÊNTM: siz | BMṦRḢY: beni kurtarabilirsiniz | ÎNY: şüphesiz ben | KFRT: reddetmiştim | BME: | ÊŞRKTMVN: beni ortak koşmanızı | MN: | GBL: önceden | ÎN: doğrusu | ELƵELMYN: zalimler | LHM: (onlar) için vardır | AZ̃EB: bir azab | ÊLYM: acıklı |
Abdulbaki Gölpınarlı : İş olup bitince Şeytan der ki: Şüphe yok ki Allah, gerçek olarak vaitte bulundu size. Ben de size vaat ettim ama vaadimde durmadım ve zâten de size karşı bir gücüm, kuvvetim yoktu, ancak sizi dâvet ettim, siz de icâbet ettiniz bana; beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ne benim size bir yardımım dokunabilir, ne sizin bana bir yardımınız dokunabilir. Zâten daha önceden de beni ona eş tutmanızı tanımamıştım ben. Şüphe yok ki zulmedenlere elemli bir azap var.
Adem Uğur : (Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: "Şüphesiz Allah size gerçek olanı vâdetti, ben de size vâdettim ama, size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi (inkâra) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah'a) ortak koşmanızı reddettim." Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır.
Ahmed Hulusi : İş bitirildiğinde (hakikat ortaya çıktığında), şeytan der ki: "Muhakkak ki Allâh size Hak vaadi bildirdi. . . Ben de size vaatte bulundum, fakat hemen sonra vaadimden döndüm. . . Ben (zaten) sizin üzerinizde bir sultaya (zorlayıcı güce) sahip olmadım. . . Sadece size fikir ilham ettim, siz de benim verdiğim fikre (nefsinize hoş geldiği için) uydunuz! O hâlde beni suçlamayın, nefslerinizi suçlayın! Ne ben sizin imdadınıza koşarım, ne de siz benim imdadıma koşup kurtarabilirsiniz. Daha önce beni ortak tutmanızı da ben kesinlikle kabul etmemiştim! Muhakkak ki zâlimler için acı bir azap vardır. "
Ahmet Tekin : Hesap görülüp, ilâhî plan, hüküm icra edilirken şeytan: 'Allah size gerçek olanı va’detti. Ben de size vaatlerde bulundum. Size yalancı çıktım. Zaten sizin üzerinizde kullanabileceğim bir gücüm, bir yetkim yoktu. Ben sadece sizi inkâra çağırdım. Siz de benim davetimi kabul edip yerine getirdiniz. O halde beni kınamayın, kendinizi, birbirinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim. Ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Daha önce, beni, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim. İnkârda, isyanda, şirkte ısrar eden zâlimlere can yakıp inleten müthiş bir azap vardır.' dedi.
Ahmet Varol : İş olup bitince şeytan der ki: 'Şüphesiz Allah size gerçek olanı vaad etti. Ben de vaad ettim. Ama ben vaadimden döndüm. Zaten ben sizin üstünüzde bir nüfuza sahip değildim. Sadece ben sizi çağırdım siz de çağrıma uydunuz. O halde beni kınamayın kendi kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Daha önce beni (Allah'a) ortak koşmanızı da tanımamıştım zaten. Gerçekten zalimler için pek acıklı bir azap vardır.'
Ali Bulaç : İş hükme bağlanıp bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtacak değilim, siz de beni kurtacak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azab vardır."
Ali Fikri Yavuz : İş bitince (Cennetlik cennete ve cehennemlikler cehenneme girince), Şeytan ateşte olanlara der ki: “- Doğrusu Allah size gerçeği vaad etti. Ben de size vaad ettim ama size yalancı çıktım. Aslında benim sizin üzerinizde bir hâkimiyetim yoktu; ancak sizi (bâtıla) çağırdım, siz de hemen bana uydunuz. Artık beni kötülemeyiniz, nefislerinizi kötüleyin. Ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Doğrusu ben, bundan önce, sizin beni Allah’a ortak koşmanıza inanmamıştım.” Muhakkak ki, zalimlere acıklı bir azap vardır.
Bekir Sadak : Is olup bitince, seytan: «Dogrusu Allah size gercegi soz vermisti. Ben de size soz verdim ama, sonra caydim; esasen sizi zorlayacak bir nufuzum yoktu; sadece cagirdim, siz de geldiniz. O halde, beni degil kendinizi kinayin. Artik ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsiniz. Beni Allah'a ortak kosmanizi daha once kabul etmemistim; dogrusu zalimlere can yakan bir azap vardir» der.
Celal Yıldırım : İş olup bitince, ilâhî hüküm yerine gelince, şeytan der ki: «Doğrusu Allah size gerçek bir va'dde bulunmuştu, ben de size söz vermiştim, ama sözümden döndüm, (döneklik yaptım). Zaten üzerinizde bir sultam ve nüfuzum da yoktu, sadece sizi davet ettim, siz de olumlu karşılayıp bana geldiniz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Ben sizin feryadınıza koşup kurtaramam; siz de benim feryadıma koşup beni kurtaramazsınız. Aslında beni daha önce Allah'a ortak tutmanızı da tanımamıştım.» Şüphesiz ki zâlimlere elem verici azâb vardır.
Diyanet İşleri : İş bitirilince şeytan da diyecek ki: “Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim. Şüphesiz, zalimlere elem dolu bir azap vardır.”
Diyanet İşleri (eski) : İş olup bitince, şeytan: 'Doğrusu Allah size gerçeği söz vermişti. Ben de size söz verdim ama, sonra caydım; esasen sizi zorlayacak bir nüfuzum yoktu; sadece çağırdım, siz de geldiniz. O halde, beni değil kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam,siz de beni kurtaramazsınız. Beni Allah'a ortak koşmanızı daha önce kabul etmemiştim; doğrusu zalimlere can yakan bir azap vardır' der.
Diyanet Vakfi : (Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: «Şüphesiz Allah size gerçek olanı vâdetti, ben de size vâdettim ama, size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi (inkâra) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah'a) ortak koşmanızı reddettim.» Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır.
Edip Yüksel : Karar yayımlandıktan sonra şeytan onlara şöyle dedi: 'ALLAH size gerçeği söz verdi, ben ise size söz verdim ve sözümden caydım. Benim sizin üzerinize herhangi bir gücüm yoktu; ben sizi çağırdım, siz de bana katıldınız. Bundan dolayı beni kınamayın, yalnızca kendinizi kınayın. Ne siz beni kurtarabilirsiniz ne de ben sizi kurtarabilirim. Beni ortak koşmanızı zaten önce de inkar etmiştim. Zalimler için acı bir azap vardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : İş bitince şeytan onlara şöyle diyecek: «Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaad etti, ben de size vaad ettim, ama sonra caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, siz de geldiniz. O halde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden beni Allah'a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim.» Doğrusu zalimler için acı bir azab vardır!
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : İş bitince şeytan da der ki: «Allah size gerçek olanı va'detti; ben de bir va'd yaptım, size karşı yalancı çıktım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu; ancak sizi çağırdım, siz de bana uydunuz; o halde beni kınamayınız, kendinizi kınayınız! Ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Bundan önce de ben, sizin beni Allah'a ortak koşmanızı tanımamıştım; muhakkak ki, zalimlerin hakkı acı bir azaptır!»
Elmalılı Hamdi Yazır : İş bitince Şeytan da der ki: doğrusu Allah size hak va'di va'd buyurdu, ben de bir va'd yaptım size yalan çıktım, maamafih benim size karşı bir sültam yoktu, ancak sizi da'vet ettim siz de bana icabet eylediniz, o halde beni levmetmeyiniz nefislerinizi levmediniz, ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız, ben sizin bundan evvel beni şerik koşmanızı tanımadım, her halde zalimlerin hakkı elîm bir azâbdır
Fizilal-il Kuran : Herkese ilişkin hüküm verilip iş işten geçtikten sonra şeytan, cehennemliklere der ki; «Hiç kuşkusuz Allah'ın size yönelik vaadi doğru idi, ben ise size verdiğim sözü yerine getirmedim. Benim size yönelik, somut bir yaptırım gücüm yoktu, sadece sizi yoluma çağırdım, siz de çağrıma uyuverdiniz. O halde beni suçlamayınız, kendinizi suçlayınız, şimdi ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Aslında vaktiyle beni Allah'a ortak koşmanızı da onaylamış değildim. Hiç kuşkusuz zalimler, acıklı bir azap çekeceklerdir.
Gültekin Onan : Buyruk yerine getirilince / tamamlanınca / bitirilince (kaza) şeytan der ki: "Doğrusu, Tanrı size gerçek olan vaadi vaadetti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtacak değilim, siz de beni kurtacak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım (küfr). Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azab vardır.
Hakkı Yılmaz : "Ve iş bitince şeytan [İblis/düşünce yetisi] onlara, “Şüphesiz ki Allah size gerçek vaadi vaat etti, ben de size vaat ettim, hemen de caydım. Zaten benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi çağırdım siz de bana karşılık verdiniz. O nedenle beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ben sizi kurtaramam, siz de benim kurtarıcım değilsiniz! Şüphesiz ben, önceden beni Allah'a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim” dedi. –Şüphesiz şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar, kendileri için acı bir azap olanlardır! "
Hasan Basri Çantay : İş olub bitince şeytan der ki: «Şübhesiz Allah size sözün doğrusunu söyledi. Ben de size va'd etdim amma, size yalancı çıkdım. Zâten benim, sizin üzerinizde hiç bir hükmüm, nüfuzum da yokdu. Yalınız ben sizi çağırdım, siz de bana hemen icabet etdiniz. O halde kusuru bana yüklemeyin. Kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Esasen beni evvelce (Allaha) ortak tutmanızı da muhakkak tanımamışdım ya! Zaalimlerin, (evet) onların hakkı elbette pek acıklı bir azâbdır».
Hayrat Neşriyat : Nihâyet (hesabları görülüp) iş(leri) bitirilince şeytan (onlara) şöyle der: 'Muhakkak ki Allah, size gerçek bir va'd ile söz verdi; (ben de) size va'd ettim; fakat size sözümde durmadım. Bununla berâber benim için sizin üzerinize (zorlayacak) bir güç yoktu; sizi sâdece çağırdım (siz de) hemen (ve hiç sonunu düşünmeden) bana uydunuz. Öyle ise beni kınamayın; bil'akis kendinizi kınayın! (Bugün artık) ne ben sizin kurtarıcınızım, ne de siz benim kurtarıcımsınız! Daha önce (dünyada iken) beni (Allah’a) ortak koşmanızı doğrusu ben (bu gün) inkâr ettim.' Şübhesiz ki o zâlimler yok mu, onlar için (pek) elemli bir azab vardır.
İbni Kesir : İş olup bitince; şeytan dedi ki: Gerçekten Allah, size sözün doğrusunu söylemişti. Ben de size söz verdim, ama caydım. Sizi zorlayacak hiç bir gücüm de yoktu. Yalnız ben sizi çağırdım, siz de geldiniz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Esasen daha önce, beni Allah'a ortak koşmanızı kabul etmemiştim. Doğrusu zalimlere elim bir azab vardır.
İskender Evrenosoğlu : Şeytan, emir yerine getirildiği zaman şöyle dedi: “Muhakkak ki; Allah, size “hak olan vaadini” vaadetti. Ve ben de size vaadettim. Fakat ben, vaadimden döndüm. Ve ben, sizin üzerinizde bir güce (sultanlığa, yaptırım gücüne) sahip değilim. Sadece sizi davet ettim. Böylece siz, bana icabet ettiniz. Artık beni kınamayın! Kendinizi kınayın! Ve ben, sizin yardımcınız değilim. Siz de, benim yardımcım değilsiniz. Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı daha önce de inkâr ettim. Muhakkak ki; zalimlere acı azap vardır.”
Muhammed Esed : Ve her şey olup bittikten, hüküm yerine geldikten sonra Şeytan: "Gerçek şu ki, Allah size gerçekleşmesi kaçınılmaz bir söz vermişti! Bense (her fırsatta) size birtakım sözler verdim ama sizi hep yüzüstü bıraktım. Yine de benim sizin üzerinizde gerçekte bir nüfuzum yoktu: Sizi sadece çağırıyordum; siz de (bu çağrıya) icabet ediyordunuz. Bunun içindir ki, beni suçlamayın, yalnızca kendinizi suçlayın. Ne ben sizin imdadınıza yetişecek durumdayım; ne de siz benim imdadıma yetişebilecek kimselersiniz; çünkü, bakın ben, sizin vaktiyle beni (Allah'a) ortak koşmanızda bir doğruluk payı olduğunu her zaman reddetmişimdir". Doğrusu, tüm zalimleri çok can yakıcı bir azap beklemektedir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve iş hükme iktiran edince şeytan der ki: «Şüphesiz Allah size hak bir vaad ile vaadetmişti. Ben de size vaadetmiştim, sonra size vaadimden caydım. Ve benim için sizin üzerinize bir tahakküm yoktur. Ben sizi ancak dâvet ettim, siz de bana hemen icabet ettiniz. Artık beni kınamayınız, kendi nefislerinizi kınayınız. Ve ben sizi kurtarıcı değilim, siz de beni kurtarıcı değilsiniz. Şüphe yok ki beni evvelce şerik koşmanızı ben inkar etmiş oldum. Muhakkaktır ki, zalimler için pek acı bir azap vardır.»
Ömer Öngüt : İş olup bitince, ilâhî hüküm yerine gelince şeytan ateşte olanlara der ki: “Gerçekten Allah size sözün doğrusunu söylemiş, gerçek bir vaadde bulunmuştu. Ben de size söz vermiştim amma, sonra sözümden caydım. Esasen sizi zorlayacak bir nüfuzum da yoktu. Sadece sizi dâvet ettim, siz de bana hemen uydunuz. O halde beni değil kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni! Daha önce beni Allah'a ortak koşmanıza da inanmamıştım zaten. ” Doğrusu zâlimlere can yakıcı azap vardır.
Şaban Piriş : İş olup bitince, şeytan: -Allah, size gerçeği vaadetmişti. Ben de size vaadettim, sonra caydım; sizi zorlayacak bir gücüm yoktu; sadece çağırdım, siz de geldiniz. Öyleyse, beni değil kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Beni ortak koşmanızı daha önce kabul etmemiştim; doğrusu zalimlere can yakan bir azap vardır, der.
Suat Yıldırım : Hesaplar görülüp iş tamamlanınca Şeytan onlara şöyle diyecek: "Allah size doğru vaadde bulundu. Ben de size bir şeyler vaad ettim, ama sözümden caydım. Doğrusu, benim size istediğimi yaptıracak bir gücüm yoktu. Sadece ben sizi dâvet ettim, siz de çağrımı kabul ettiniz. O halde beni ayıplamayın, kendi kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Ben, sizin daha önce beni Allah’a şerik yapmanızı da reddetmiştim." Elbette, böyle zalimlerin hakkı gayet acı bir azaptır.
Süleyman Ateş : İş bitirildikten sonra şeytân (onlara) şöyle dedi: "Allâh size gerçek va'detti, ben de size va'dettim ama ben sözümden caydım! Benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Sadece sizi (küfür ve isyâna) davet ettim. Siz de benim da'vetime koştunuz. O halde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden beni (Allah'a) ortak koşmanızı da tanımamıştım zaten. Doğrusu zâlimler için acı bir azâb vardır!"
Tefhim-ul Kuran : İş hükme bağlanıp bitince, şeytan der ki: «Doğrusu Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acıklı bir azab vardır.»
Ümit Şimşek : Hüküm verildiğinde Şeytan der ki: 'Allah size gerçek bir vaadde bulundu. Ben de size bir vaadde bulundum ve yalancı çıktım. Ama sizin üzerinizde benim bir gücüm yoktu. Sizi çağırdım, siz de kabul ettiniz. Onun için beni değil, kendinizi kınayın. Artık ne ben sizi kurtarabilirim, ne siz beni kurtarabilirsiniz. Sizin beni Allah'a ortak koşmanızı ben zaten kabul etmiyordum ki!' Zalimlerin hakkı işte böyle acı bir azaptır.
Yaşar Nuri Öztürk : İş bitirilince şeytan onlara şöyle dedi: "Allah size hak bir vaatle vaatte bulundu, ben ise vaat ettim ama vaadimden caydım. Benim sizin üzerinizde bir sultam yoktu. Sizi davet ettim, siz de bana uydunuz. Hepsi bu. Şimdi beni kınamayı bırakın da öz benliklerinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Aslında ben sizin, daha önceden beni şirk aracı yapmanıza karşı çıkmıştım. Zalimler için acıklı bir azap öngörülmüştür."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}