» 14 / Ibrahim  Suresi:

Kuran Sırası: 14
İniş Sırası: 72

Kırık Meal (Okunuş) Meali
|Elif, Lâm, Râ: Elif Lam Ra | kitābun: (Bu), Kitaptır | enzelnāhu: indirdiğimiz | ileyke: sana | lituḣrice: çıkarman için | n-nāse: insanları | mine: -dan | Z-Zulumāti: karanlıklar- | ilā: | n-nūri: aydınlığa | biiƶni: izniyle | rabbihim: Rablerinin | ilā: | SirāTi: yoluna | l-ǎzīzi: Aziz | l-Hamīdi: ve övgüye layık olanın | (14:1)
|Allahi: Allah | lleƶī: ki | lehu: O'nundur | : ne varsa | : | s-semāvāti: göklerde | ve mā: ve ne varsa | : | l-erDi: yerde | ve veylun: vay haline | lilkāfirīne: şu kafirlerin | min: dolayı | ǎƶābin: azabdan | şedīdin: çetin | (14:2)
|elleƶīne: ki onlar | yesteHibbūne: tercih ederler | l-Hayāte: hayatını | d-dunyā: dünya | ǎlā: karşılık | l-āḣirati: ahirete | ve yeSuddūne: ve engel olurlar | ǎn: -ndan | sebīli: yolu- | llahi: Allah'ın | ve yebğūnehā: ve onu isterler | ǐvecen: eğrilmesini | ulāike: işte onlar | : içindedirler | Delālin: bir sapıklık | beǐydin: derin | (14:3)
|ve mā: ve | erselnā: biz göndermedik | min: her | rasūlin: elçiyi | illā: başka | bilisāni: dilinden | ḳavmihi: kendi kavminin | liyubeyyine: açıklasın diye | lehum: olara | feyuDillu: şaşırtır | llahu: Allah | men: kimseyi | yeşā'u: dilediğin | ve yehdī: ve yola iletir | men: kimseyi | yeşā'u: dilediği | ve huve: ve O | l-ǎzīzu: azizdir | l-Hakīmu: hüküm ve hikmet sahibidir | (14:4)
|veleḳad: ve andolsun | erselnā: göndermiştik | mūsā: Musa'yı | biāyātinā: ayetlerimizle birlikte | en: için | eḣric: çıkarması | ḳavmeke: kavmini | mine: -dan | Z-Zulumāti: karanlıklar- | ilā: | n-nūri: aydınlığa | ve ƶekkirhum: ve onlara hatırlatması için | bieyyāmi: günlerini | llahi: Allah'ın | inne: şüphesiz | : | ƶālike: bunda | lāyātin: ayetler vardır | likulli: herkes için | Sabbārin: sabreden | şekūrin: şükreden | (14:5)
|ve iƶ: ve hani | ḳāle: demişti ki | mūsā: Musa | liḳavmihi: kavmine | ƶkurū: hatırlayın | niǎ'mete: ni'metini | llahi: Allah'ın | ǎleykum: üzerinizdeki | : zaman | encākum: sizi kurtardı | min: | āli: soyundan | fir'ǎvne: Fir'avn | yesūmūnekum: onlar sizi sürüyorlardı | sū'e: en kötüsüne | l-ǎƶābi: işkencenin | ve yuƶebbiHūne: ve kesiyorlardı | ebnā'ekum: oğullarınızı | ve yesteHyūne: ve sağ bırakıyorlardı | nisā'ekum: kadınlarınızı | ve fī: ve vardı | ƶālikum: bunda size | belā'un: bir imtihan | min: -den | rabbikum: Rabbiniz- | ǎZīmun: büyük | (14:6)
|ve iƶ: ve hani | teeƶƶene: size bildirmişti | rabbukum: Rabbiniz | lein: eğer | şekertum: şükrederseniz | leezīdennekum: elbette size daha fazla veririm | velein: ve eğer | kefertum: nankörlük ederseniz | inne: şüphesiz | ǎƶābī: azabım | leşedīdun: pek çetindir | (14:7)
|ve ḳāle: ve dedi ki | mūsā: Musa | in: eğer | tekfurū: nankörlük etseniz | entum: siz | ve men: ve kimseler | : | l-erDi: yeryüzündeki | cemīǎn: hepiniz | feinne: şüphesiz | llahe: Allah | leğaniyyun: zengindir | Hamīdun: övülmüştür | (14:8)
|elem: | ye'tikum: size gelmedi mi? | nebeu: haberi | elleƶīne: kimselerin | min: | ḳablikum: sizden öncekilerin | ḳavmi: kavimlerinin | nūHin: Nuh | ve ǎādin: ve Ad | ve ṧemūde: ve Semud | velleƶīne: ve kimselerin | min: | beǎ'dihim: onlardan sonra gelen | : | yeǎ'lemuhum: onları kimse bilmez | illā: başka | llahu: Allah'tan | cā'ethum: onlara getirdi | rusuluhum: elçileri | bil-beyyināti: kanıtlar | feraddū: fakat koydular | eydiyehum: onlar ellerini | : | efvāhihim: ağızlarına | ve ḳālū: ve dediler ki | innā: muhakkak biz | kefernā: tanımayız | bimā: şeyi | ursiltum: sizinle gönderilen | bihi: onunla | ve innā: ve biz | lefī: içindeyiz | şekkin: bir kuşku | mimmā: şeye karşı | ted'ǔnenā: bizi çağırdığınız | ileyhi: ona | murībin: derin | (14:9)
|ḳālet: dediler ki | rusuluhum: elçileri | efī: hakkında (edilir) mi? | llahi: Allah | şekkun: şüphe | fāTiri: yaratan | s-semāvāti: gökleri | vel'erDi: ve yeri | yed'ǔkum: (O) sizi davet ediyor | liyeğfira: bağışlamak için | lekum: sizin | min: bir kısmını | ƶunūbikum: günahlarınızdan | ve yu'eḣḣirakum: ve sizi ertelemek için | ilā: kadar | ecelin: bir süreye | musemmen: belirtilmiş | ḳālū: onlar dediler | in: | entum: siz de | illā: başka değilsiniz | beşerun: bir insandan | miṧlunā: bizim gibi | turīdūne: istiyorsunuz | en: | teSuddūnā: bizi çevirmek | ǎmmā: -ndan | kāne: olduğu- | yeǎ'budu: tapıyor | ābā'unā: atalarımızın | fe'tūnā: o halde bize getirin | bisulTānin: bir delil | mubīnin: açık | (14:10)
|ḳālet: dediler ki | lehum: onlara | rusuluhum: elçileri | in: değiliz | neHnu: biz (de) | illā: başka bir şey | beşerun: insandan | miṧlukum: sizin gibi | velākinne: fakat | llahe: Allah | yemunnu: lutfeder | ǎlā: | men: kimseye | yeşā'u: dilediği | min: -ndan | ǐbādihi: kulları- | ve mā: yoktur | kāne: imkanımız | lenā: bizim | en: | ne'tiyekum: size getiremeye | bisulTānin: bir delil | illā: olmadan | biiƶni: izni | llahi: Allah'ın | ve ǎlā: ve | llahi: Allah'a | felyetevekkeli: dayansınlar | l-mu'minūne: inananlar | (14:11)
|ve mā: neden? | lenā: biz | ellā: | netevekkele: dayanmayalım | ǎlā: | llahi: Allah'a | veḳad: elbette | hedānā: bize göstermişken | subulenā: yollarımızı | veleneSbiranne: ve katlanırız | ǎlā: | : | āƶeytumūnā: bize yaptığınız eziyetlere | ve ǎlā: ve | llahi: Allah'a | felyetevekkeli: dayansınlar | l-mutevekkilūne: tevekkül edenler | (14:12)
|ve ḳāle: dediler ki | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | lirusulihim: elçilerine | lenuḣricennekum: ya sizi mutlaka çıkarırız | min: -dan | erDinā: yurdumuz- | ev: ya da | leteǔdunne: dönersiniz | : | milletinā: bizim dinimize | feevHā: şöyle vahyetti | ileyhim: onlara | rabbuhum: Rableri | lenuhlikenne: mutlaka helak edeceğiz | Z-Zālimīne: zalimleri | (14:13)
|velenuskinennekumu: ve sizi yerleştireceğiz | l-erDe: o yere | min: | beǎ'dihim: onların ardından | ƶālike: bu | limen: içindir | ḣāfe: korkan | meḳāmī: makamımdan | ve ḣāfe: ve korkan içindir | veǐydi: tehdidimden | (14:14)
|vestefteHū: fetih istediler | ve ḣābe: ve perişan oldu | kullu: her | cebbārin: zorba | ǎnīdin: inatçı | (14:15)
|min: | verāihi: ardından da | cehennemu: cehennem | ve yusḳā: kendisine içirilir | min: | māin: bir suy | Sadīdin: irin (gibi) | (14:16)
|yetecerraǔhu: onu yutmağa çalışır | velā: fakat | yekādu: geçiremez | yusīğuhu: boğazından | ve ye'tīhi: ve ona geldiği halde | l-mevtu: ölüm | min: | kulli: her | mekānin: yandan | vemā: ve yine | huve: o | bimeyyitin: ölemez | ve min: | verāihi: bunun ardından | ǎƶābun: bir azab | ğalīZun: kaba | (14:17)
|meṧelu: durumu | elleƶīne: kimselerin | keferū: inkar eden(lerin) | birabbihim: Rablerini | eǎ'māluhum: işleri | keramādin: küle benzer | şteddet: savurduğu | bihi: onu | r-rīHu: rüzgarın | : | yevmin: bir günde | ǎāSifin: fırtınalı | : | yeḳdirūne: ele geçiremezler | mimmā: şeylerden | kesebū: kazandıkları | ǎlā: | şey'in: hiçbir şeyi | ƶālike: işte | huve: o | D-Delālu: sapıklıktır | l-beǐydu: derin | (14:18)
|elem: | tera: görmedin mi? | enne: şüphesiz | llahe: Allah | ḣaleḳa: yarattı | s-semāvāti: gökleri | vel'erDe: ve yeri | bil-Haḳḳi: hak ile | in: eğer | yeşe': dilerse | yuƶhibkum: sizi götürür | ve ye'ti: ve getirir | biḣalḳin: bir halk | cedīdin: yepyeni | (14:19)
|ve mā: ve değildir | ƶālike: bu | ǎlā: karşı | llahi: Allah'a | biǎzīzin: güç | (14:20)
|ve berazū: ve göründüler | lillahi: Allah'ın huzurunda | cemīǎn: hepsi | feḳāle: dediler ki | D-Duǎfā'u: zayıflar | lilleƶīne: kimselere | stekberū: büyüklük taslayan(lara) | innā: şüphesiz biz | kunnā: idik | lekum: size | tebeǎn: tabi | fehel: misiniz? | entum: siz | muğnūne: savabilir | ǎnnā: bizden | min: -ndan | ǎƶābi: azabı- | llahi: Allah'ın | min: (en ufak) | şey'in: bir şey | ḳālū: dediler ki | lev: eğer | hedānā: bize yol gösterseydi | llahu: Allah | lehedeynākum: biz de size yol gösterirdik | sevā'un: artık birdir | ǎleynā: bize | eceziǎ'nā: sızlansak da | em: ya da | Sabernā: sabretsek de | : yoktur | lenā: bize | min: hiç | meHīSin: kaçıp sığınacak bir yer | (14:21)
|ve ḳāle: şöyle dedi | ş-şeyTānu: şeytan | lemmā: ne zaman ki | ḳuDiye: bitirildi | l-emru: | inne: şüphesiz | llahe: Allah | veǎdekum: size va'detti | veǎ'de: va'di | l-Haḳḳi: gerçek | ve veǎdtukum: ve ben de size va'dettim | feeḣleftukum: ama ben sözümden caydım | vemā: ve yoktur | kāne: | liye: benim | ǎleykum: size karşı | min: hiç | sulTānin: bir güc(üm) | illā: başka | en: | deǎvtukum: sizi davet etmekten | festecebtum: siz de da'vetime koştunuz | : benim | felā: o halde | telūmūnī: beni kınamayın | velūmū: fakat kınayın | enfusekum: kendi kendinizi | : ne | enā: ben | bimuSriḣikum: sizi kurtarabilirim | ve mā: ne de | entum: siz | bimuSriḣiyye: beni kurtarabilirsiniz | innī: şüphesiz ben | kefertu: reddetmiştim | bimā: | eşraktumūni: beni ortak koşmanızı | min: | ḳablu: önceden | inne: doğrusu | Z-Zālimīne: zalimler | lehum: (onlar) için vardır | ǎƶābun: bir azab | elīmun: acıklı | (14:22)
|ve udḣile: ve sokuldular | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | ve ǎmilū: ve yapanlar | S-SāliHāti: iyi işyer | cennātin: cennetlere | tecrī: akan | min: | teHtihā: altlarından | l-enhāru: ırmaklar | ḣālidīne: sürekli kalacakları | fīhā: orada | biiƶni: izniyle | rabbihim: Rablerinin | teHiyyetuhum: onların dirlik temennileri | fīhā: orada | selāmun: selamdır | (14:23)
|elem: | tera: görmedin mi | keyfe: nasıl | Derabe: bir benzetme yaptı | llahu: Allah | meṧelen: benzeri | kelimeten: sözün | Tayyibeten: güzel | keşeceratin: bir ağaç gibidir | Tayyibetin: güzel | eSluhā: kökü | ṧābitun: sabit | ve fer'ǔhā: ve dalları | : olan | s-semāi: gökte | (14:24)
|tu'tī: verir | ukulehā: meyvesini | kulle: her | Hīnin: zaman | biiƶni: izniyle | rabbihā: Rabbinin | ve yeDribu: benzetmeler yapar | llahu: Allah | l-emṧāle: misallerle | linnāsi: insanlara | leǎllehum: umulur ki | yeteƶekkerūne: öğüt alırlar (diye) | (14:25)
|ve meṧelu: ve durumu da | kelimetin: sözün | ḣabīṧetin: kötü | keşeceratin: bir ağaca benzer | ḣabīṧetin: kötü | ctuṧṧet: gövdesi koparılmış | min: | fevḳi: üstünden | l-erDi: yerin | : olmayan | lehā: onun | min: hiç | ḳarārin: kararı (kökü) | (14:26)
|yuṧebbitu: tesbit eder | llahu: Allah | elleƶīne: kimseleri | āmenū: inanan(ları) | bil-ḳavli: söz ile | ṧ-ṧābiti: sağlam | : | l-Hayāti: hayatında | d-dunyā: dünya | ve fī: ve | l-āḣirati: ahirette | ve yuDillu: ve şaşırtır | llahu: Allah | Z-Zālimīne: zalimleri | ve yef'ǎlu: ve yapar | llahu: Allah | : ne | yeşā'u: diliyorsa | (14:27)
|elem: | tera: görmedin mi? | ilā: | elleƶīne: kimseleri | beddelū: çeviren(leri) | niǎ'mete: ni'metini | llahi: Allah'ın | kufran: nankörlüğe | ve eHallū: ve konduranları | ḳavmehum: kavimlerini | dāra: yurduna | l-bevāri: helak | (14:28)
|cehenneme: cehennemdir | yeSlevnehā: yaslanacakları | ve bi'se: ve ne kötü | l-ḳarāru: bir duraktır o | (14:29)
|ve ceǎlū: ve koştular | lillahi: Allah'a | endāden: eşler | liyuDillū: saptırmak için | ǎn: -ndan | sebīlihi: O'nun yolu- | ḳul: de ki | temetteǔ: eğlenin | feinne: şüphesiz | meSīrakum: gideceğiniz yer | ilā: | n-nāri: ateştir | (14:30)
|ḳul: söyle | liǐbādiye: kullarıma | elleƶīne: -kimseler | āmenū: doğrulayan/emin | yuḳīmū: -doğrulurlar | S-Salāte: SaLâTe/Desteğe(MESAJ)- | ve yunfiḳū: ve harcarlar | mimmā: -şeyden | razeḳnāhum: rızıklandırıldıkları- | sirran: gizli | ve ǎlāniyeten: ve açık | min: | ḳabli: önce | en: | ye'tiye: gelmeden | yevmun: bir gün | : ki yoktur | bey'ǔn: bir alışveriş | fīhi: onda | ve lā: ne yoktur | ḣilālun: bir dostluk | (14:31)
|Allahu: Allah | lleƶī: O'dur ki | ḣaleḳa: yarattı | s-semāvāti: gökleri | vel'erDe: ve yeri | ve enzele: ve indirdi | mine: | s-semāi: gökten | māen: su | feeḣrace: ve çıkardı | bihi: onunla | mine: (çeşitli) | ṧ-ṧemerāti: meyvalar | rizḳan: rızık olarak | lekum: size | ve seḣḣara: ve emrinize verdi | lekumu: sizin | l-fulke: gemileri | litecriye: akıp gitmesi için | : | l-beHri: denizde | biemrihi: buyruğuyla | ve seḣḣara: ve emrinize verdi | lekumu: sizin | l-enhāra: ırmakları | (14:32)
|ve seḣḣara: ve emrinize verdi | lekumu: sizin | ş-şemse: güneşi | velḳamera: ve ay'ı | dāibeyni: düzenli seyreden | ve seḣḣara: ve emrinize verdi | lekumu: sizin | l-leyle: geceyi | ve nnehāra: ve gündüzü | (14:33)
|ve ātākum: ve size verdi | min: -den | kulli: herşey- | : ne varsa | seeltumūhu: kendisinden istediğiniz | ve in: ve eğer | teǔddū: saymak isteseniz | niǎ'mete: ni'metini | llahi: Allah'ın | : | tuHSūhā: sayamazsınız | inne: doğrusu | l-insāne: insan | leZelūmun: çok haksızlık edendir | keffārun: çok nankördür | (14:34)
|ve iƶ: bir zaman | ḳāle: şöyle demişti | ibrāhīmu: İbrahim | rabbi: Rabbim | c'ǎl: kıl | hāƶā: bu | l-belede: şehri | āminen: güvenli | vecnubnī: beni uzak tut | ve beniyye: ve oğullarımı | en: | neǎ'bude: tapmaktan | l-eSnāme: putlara | (14:35)
|rabbi: Rabbim | innehunne: şüphesiz onlar | eDlelne: şaşırttılar | keṧīran: birçoğunu | mine: -dan | n-nāsi: insanlar- | femen: artık kim | tebiǎnī: bana uyarsa | feinnehu: şüphsiz o | minnī: bendendir | ve men: ve kim | ǎSānī: bana karşı gelirse | feinneke: şüphesiz sen | ğafūrun: bağışlayansın | raHīmun: esirgeyensin | (14:36)
|rabbenā: Rabbimiz | innī: ben | eskentu: yerleştirdim | min: (bazısını) | ƶurrīyetī: çocuklarımdan | bivādin: bir vadiye | ğayri: olmayan | ƶī: sahibi | zer'ǐn: ekin | ǐnde: katında | beytike: Yapı'n(-senin) | l-muHarrami: Yasaklılaştırılmış | rabbenā: Rabbimiz | liyuḳīmū: doğrulsunlar diye | S-Salāte: SaLâTe/Desteğe | fec'ǎl: artık kıl | ef'ideten: gönüllerini | mine: birtakım | n-nāsi: insanların | tehvī: meylettir | ileyhim: onlara | verzuḳhum: ve onları rızıklandır | mine: (çeşitli) | ṧ-ṧemerāti: meyvalarla | leǎllehum: umulur ki | yeşkurūne: şükrederler | (14:37)
|rabbenā: Rabbimiz | inneke: şüphesiz sen | teǎ'lemu: bilirsin | : şeyi | nuḣfī: bizim gizlediğimiz | ve mā: ve şeyi | nuǎ'linu: açığa vurduğumuz | ve mā: ve | yeḣfā: gizli kalmaz | ǎlā: | llahi: Allah'a | min: hiçbir | şey'in: şey | : | l-erDi: yerde | ve lā: ve ne de | : | s-semāi: gökte | (14:38)
|El-Hamdu: hamdolsun | lillahi: Allah'a | lleƶī: | vehebe: lutfeden | : bana | ǎlā: | l-kiberi: ihtiyarlık çağımda | ismāǐyle: İsma'il'i | ve isHāḳa: ve İshak'ı | inne: şüphesiz | rabbī: Rabbim | lesemīǔ: işitendir | d-duǎā'i: du'ayı | (14:39)
|rabbi: Rabbim | c'ǎlnī: beni kıl | muḳīme: -doğrulmuş | S-Salāti: SaLâTe/Desteğe- | ve min: ve | ƶurrīyetī: zürriyetimi | rabbenā: Rabbimiz | ve teḳabbel: kabul buyur | duǎā'i: du'amı | (14:40)
|rabbenā: Rabbimiz | ğfir: bağışla | : beni | velivālideyye: anamı-babamı | velilmu'minīne: ve mü'minleri | yevme: gün | yeḳūmu: görüleceği | l-Hisābu: hesabın | (14:41)
|ve lā: | teHsebenne: sanma | llahe: Allah'ı | ğāfilen: gafil | ǎmmā: şeylerden | yeǎ'melu: yaptığı | Z-Zālimūne: zalimlerin | innemā: muhakkak O | yu'eḣḣiruhum: ertelemektedir | liyevmin: bir güne | teşḣaSu: (dehşetten) donup kalacağı | fīhi: onda | l-ebSāru: gözlerin | (14:42)
|muhTiǐyne: koşarlar | muḳniǐy: dikerek | ru'ūsihim: başlarını | : | yerteddu: dönmez | ileyhim: kendilerine | Tarfuhum: bakışları | ve ef'idetuhum: ve yüreklerinin içi de | hevā'un: bomboştur | (14:43)
|ve enƶiri: ve uyar | n-nāse: insanları | yevme: güne (karşı) | ye'tīhimu: kendilerine geleceği | l-ǎƶābu: azabın | feyeḳūlu: ve diyecekleri | elleƶīne: | Zelemū: zalimlerin | rabbenā: Rabbimiz | eḣḣirnā: bizi ertele | ilā: -ye kadar | ecelin: bir süre- | ḳarībin: yakın | nucib: gelelim | deǎ'veteke: senin çağrına | ve nettebiǐ: ve uyalım | r-rusule: elçilere | evelem: | tekūnū: etmemiş miydiniz? | eḳsemtum: yemininizi | min: | ḳablu: önceden | : olmadığına | lekum: sizin için | min: hiçbir | zevālin: zeval | (14:44)
|ve sekentum: ve oturmuştunuz | : | mesākini: yerlerinde | elleƶīne: kimselerin | Zelemū: zulmeden(lerin) | enfusehum: kendilerine | ve tebeyyene: ve belli olmuştu | lekum: size | keyfe: nasıl | feǎlnā: yaptığımız | bihim: onlara | ve Derabnā: ve anlatmıştık | lekumu: size | l-emṧāle: misallerle | (14:45)
|ve ḳad: ve kuşkusuz | mekerū: onlar kurdular | mekrahum: tuzaklarını | veǐnde: oysa yanındadır | llahi: Allah'ın | mekruhum: onların tuzakları | vein: eğer | kāne: olsa bile | mekruhum: tuzakları | litezūle: yerinden kaldıracak | minhu: | l-cibālu: dağları | (14:46)
|felā: sakın | teHsebenne: sanma | llahe: Allah'ı | muḣlife: cayar | veǎ'dihi: verdiği sözden | rusulehu: elçilerine | inne: çünkü | llahe: Allah | ǎzīzun: daima üstündür | ƶū: sahibidir | ntiḳāmin: intikam | (14:47)
|yevme: o gün | tubeddelu: değiştirilir | l-erDu: yer | ğayra: başka | l-erDi: yere | ve ssemāvātu: ve gökler de | ve berazū: ve gelirler | lillahi: Allah'ın huzuruna | l-vāHidi: tek (olan) | l-ḳahhāri: kahredici (olan) | (14:48)
|ve terā: ve görürsün | l-mucrimīne: suçluları | yevmeiƶin: o gün | muḳarranīne: birbirine yaklaştırılmış | : içinde | l-eSfādi: zincirler | (14:49)
|serābīluhum: gömlekleri | min: -dandır | ḳaTirānin: katran- | ve teğşā: ve kaplamaktadır | vucūhehumu: yüzlerini | n-nāru: ateş | (14:50)
|liyecziye: karşılığını verecektir | llahu: Allah | kulle: her | nefsin: nefsin | : ne varsa | kesebet: kazandığı | inne: şüphesiz | llahe: Allah | serīǔ: çabuk görendir | l-Hisābi: hesabı | (14:51)
|hāƶā: bu | belāğun: bir tebliğdir | linnāsi: insanlara | veliyunƶerū: uyarılsınlar diye | bihi: bununla | veliyeǎ'lemū: ve bilsinler diye | ennemā: yalnızca | huve: O | ilāhun: tanrıdır | vāHidun: birtek | veliyeƶƶekkera: ve öğüt alsınlar diye | ūlū: sahipleri | l-elbābi: sağduyu | (14:52)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}