» 14 / Ibrahim  4:

Kuran Sırası: 14
İniş Sırası: 72
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52

 » 14 / Ibrahim  Suresi: 4
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَمَا (VME) = ve mā : ve
2. أَرْسَلْنَا (ÊRSLNE) = erselnā : biz göndermedik
3. مِنْ (MN) = min : her
4. رَسُولٍ (RSVL) = rasūlin : elçiyi
5. إِلَّا (ÎLE) = illā : başka
6. بِلِسَانِ (BLSEN) = bilisāni : dilinden
7. قَوْمِهِ (GVMH) = ḳavmihi : kendi kavminin
8. لِيُبَيِّنَ (LYBYN) = liyubeyyine : açıklasın diye
9. لَهُمْ (LHM) = lehum : olara
10. فَيُضِلُّ (FYŽL) = feyuDillu : şaşırtır
11. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
12. مَنْ (MN) = men : kimseyi
13. يَشَاءُ (YŞEÙ) = yeşā'u : dilediğin
14. وَيَهْدِي (VYHD̃Y) = ve yehdī : ve yola iletir
15. مَنْ (MN) = men : kimseyi
16. يَشَاءُ (YŞEÙ) = yeşā'u : dilediği
17. وَهُوَ (VHV) = ve huve : ve O
18. الْعَزِيزُ (ELAZYZ) = l-ǎzīzu : azizdir
19. الْحَكِيمُ (ELḪKYM) = l-Hakīmu : hüküm ve hikmet sahibidir
ve | biz göndermedik | her | elçiyi | başka | dilinden | kendi kavminin | açıklasın diye | olara | şaşırtır | Allah | kimseyi | dilediğin | ve yola iletir | kimseyi | dilediği | ve O | azizdir | hüküm ve hikmet sahibidir |

[] [RSL] [] [RSL] [] [LSN] [GVM] [BYN] [] [ŽLL] [] [] [ŞYE] [HD̃Y] [] [ŞYE] [] [AZZ] [ḪKM]
VME ÊRSLNE MN RSVL ÎLE BLSEN GVMH LYBYN LHM FYŽL ELLH MN YŞEÙ VYHD̃Y MN YŞEÙ VHV ELAZYZ ELḪKYM

ve mā erselnā min rasūlin illā bilisāni ḳavmihi liyubeyyine lehum feyuDillu llahu men yeşā'u ve yehdī men yeşā'u ve huve l-ǎzīzu l-Hakīmu
وما أرسلنا من رسول إلا بلسان قومه ليبين لهم فيضل الله من يشاء ويهدي من يشاء وهو العزيز الحكيم

 » 14 / Ibrahim  Suresi: 4
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وما | VME ve mā ve And not
أرسلنا ر س ل | RSL ÊRSLNE erselnā biz göndermedik We sent
من | MN min her any
رسول ر س ل | RSL RSVL rasūlin elçiyi Messenger
إلا | ÎLE illā başka except
بلسان ل س ن | LSN BLSEN bilisāni dilinden with the language
قومه ق و م | GVM GVMH ḳavmihi kendi kavminin (of) his people
ليبين ب ي ن | BYN LYBYN liyubeyyine açıklasın diye so that he might make clear
لهم | LHM lehum olara for them.
فيضل ض ل ل | ŽLL FYŽL feyuDillu şaşırtır Then Allah lets go astray
الله | ELLH llahu Allah Then Allah lets go astray
من | MN men kimseyi whom
يشاء ش ي ا | ŞYE YŞEÙ yeşā'u dilediğin He wills
ويهدي ه د ي | HD̃Y VYHD̃Y ve yehdī ve yola iletir and guides
من | MN men kimseyi whom
يشاء ش ي ا | ŞYE YŞEÙ yeşā'u dilediği He wills.
وهو | VHV ve huve ve O And He
العزيز ع ز ز | AZZ ELAZYZ l-ǎzīzu azizdir (is) the All-Mighty,
الحكيم ح ك م | ḪKM ELḪKYM l-Hakīmu hüküm ve hikmet sahibidir the All-Wise.

14:4 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve | biz göndermedik | her | elçiyi | başka | dilinden | kendi kavminin | açıklasın diye | olara | şaşırtır | Allah | kimseyi | dilediğin | ve yola iletir | kimseyi | dilediği | ve O | azizdir | hüküm ve hikmet sahibidir |

[] [RSL] [] [RSL] [] [LSN] [GVM] [BYN] [] [ŽLL] [] [] [ŞYE] [HD̃Y] [] [ŞYE] [] [AZZ] [ḪKM]
VME ÊRSLNE MN RSVL ÎLE BLSEN GVMH LYBYN LHM FYŽL ELLH MN YŞEÙ VYHD̃Y MN YŞEÙ VHV ELAZYZ ELḪKYM

ve mā erselnā min rasūlin illā bilisāni ḳavmihi liyubeyyine lehum feyuDillu llahu men yeşā'u ve yehdī men yeşā'u ve huve l-ǎzīzu l-Hakīmu
وما أرسلنا من رسول إلا بلسان قومه ليبين لهم فيضل الله من يشاء ويهدي من يشاء وهو العزيز الحكيم

[] [ر س ل] [] [ر س ل] [] [ل س ن] [ق و م] [ب ي ن] [] [ض ل ل] [] [] [ش ي ا] [ه د ي] [] [ش ي ا] [] [ع ز ز] [ح ك م]

 » 14 / Ibrahim  Suresi: 4
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وما | VME ve mā ve And not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
أرسلنا ر س ل | RSL ÊRSLNE erselnā biz göndermedik We sent
,Re,Sin,Lam,Nun,Elif,
,200,60,30,50,1,
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
من | MN min her any
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
رسول ر س ل | RSL RSVL rasūlin elçiyi Messenger
Re,Sin,Vav,Lam,
200,60,6,30,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
إلا | ÎLE illā başka except
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
بلسان ل س ن | LSN BLSEN bilisāni dilinden with the language
Be,Lam,Sin,Elif,Nun,
2,30,60,1,50,
"P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine noun → Language"
جار ومجرور
قومه ق و م | GVM GVMH ḳavmihi kendi kavminin (of) his people
Gaf,Vav,Mim,He,
100,6,40,5,
N – genitive masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم مجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ليبين ب ي ن | BYN LYBYN liyubeyyine açıklasın diye so that he might make clear
Lam,Ye,Be,Ye,Nun,
30,10,2,10,50,
PRP – prefixed particle of purpose lām
V – 3rd person masculine singular (form II) imperfect verb, subjunctive mood
اللام لام التعليل
فعل مضارع منصوب
لهم | LHM lehum olara for them.
Lam,He,Mim,
30,5,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
فيضل ض ل ل | ŽLL FYŽL feyuDillu şaşırtır Then Allah lets go astray
Fe,Ye,Dad,Lam,
80,10,800,30,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine singular (form IV) imperfect verb
الفاء استئنافية
فعل مضارع
الله | ELLH llahu Allah Then Allah lets go astray
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
من | MN men kimseyi whom
Mim,Nun,
40,50,
REL – relative pronoun
اسم موصول
يشاء ش ي ا | ŞYE YŞEÙ yeşā'u dilediğin He wills
Ye,Şın,Elif,,
10,300,1,,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
فعل مضارع
ويهدي ه د ي | HD̃Y VYHD̃Y ve yehdī ve yola iletir and guides
Vav,Ye,He,Dal,Ye,
6,10,5,4,10,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
الواو عاطفة
فعل مضارع
من | MN men kimseyi whom
Mim,Nun,
40,50,
REL – relative pronoun
اسم موصول
يشاء ش ي ا | ŞYE YŞEÙ yeşā'u dilediği He wills.
Ye,Şın,Elif,,
10,300,1,,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
فعل مضارع
وهو | VHV ve huve ve O And He
Vav,He,Vav,
6,5,6,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
الواو عاطفة
ضمير منفصل
العزيز ع ز ز | AZZ ELAZYZ l-ǎzīzu azizdir (is) the All-Mighty,
Elif,Lam,Ayn,Ze,Ye,Ze,
1,30,70,7,10,7,
N – nominative masculine singular noun
اسم مرفوع
الحكيم ح ك م | ḪKM ELḪKYM l-Hakīmu hüküm ve hikmet sahibidir the All-Wise.
Elif,Lam,Ha,Kef,Ye,Mim,
1,30,8,20,10,40,
ADJ – nominative masculine singular adjective
صفة مرفوعة
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَمَا: ve | أَرْسَلْنَا: biz göndermedik | مِنْ: her | رَسُولٍ: elçiyi | إِلَّا: başka | بِلِسَانِ: dilinden | قَوْمِهِ: kendi kavminin | لِيُبَيِّنَ: açıklasın diye | لَهُمْ: olara | فَيُضِلُّ: şaşırtır | اللَّهُ: Allah | مَنْ: kimseyi | يَشَاءُ: dilediğin | وَيَهْدِي: ve yola iletir | مَنْ: kimseyi | يَشَاءُ: dilediği | وَهُوَ: ve O | الْعَزِيزُ: azizdir | الْحَكِيمُ: hüküm ve hikmet sahibidir |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وما WME ve | أرسلنا ÊRSLNE biz göndermedik | من MN her | رسول RSWL elçiyi | إلا ÎLE başka | بلسان BLSEN dilinden | قومه GWMH kendi kavminin | ليبين LYBYN açıklasın diye | لهم LHM olara | فيضل FYŽL şaşırtır | الله ELLH Allah | من MN kimseyi | يشاء YŞEÙ dilediğin | ويهدي WYHD̃Y ve yola iletir | من MN kimseyi | يشاء YŞEÙ dilediği | وهو WHW ve O | العزيز ELAZYZ azizdir | الحكيم ELḪKYM hüküm ve hikmet sahibidir |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve mā: ve | erselnā: biz göndermedik | min: her | rasūlin: elçiyi | illā: başka | bilisāni: dilinden | ḳavmihi: kendi kavminin | liyubeyyine: açıklasın diye | lehum: olara | feyuDillu: şaşırtır | llahu: Allah | men: kimseyi | yeşā'u: dilediğin | ve yehdī: ve yola iletir | men: kimseyi | yeşā'u: dilediği | ve huve: ve O | l-ǎzīzu: azizdir | l-Hakīmu: hüküm ve hikmet sahibidir |
Kırık Meal (Transcript) : |VME: ve | ÊRSLNE: biz göndermedik | MN: her | RSVL: elçiyi | ÎLE: başka | BLSEN: dilinden | GVMH: kendi kavminin | LYBYN: açıklasın diye | LHM: olara | FYŽL: şaşırtır | ELLH: Allah | MN: kimseyi | YŞEÙ: dilediğin | VYHD̃Y: ve yola iletir | MN: kimseyi | YŞEÙ: dilediği | VHV: ve O | ELAZYZ: azizdir | ELḪKYM: hüküm ve hikmet sahibidir |
Abdulbaki Gölpınarlı : Onlara iyice anlatabilmesi için kendi kavminin dilinden başka bir dille hiçbir peygamber göndermedik. Gerçekten de Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola sevk eder ve odur üstün ve hüküm ve hikmet sâhibi.
Adem Uğur : (Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.
Ahmed Hulusi : Biz her Rasûlü kendi toplumunun lisanı ile irsâl ettik ki, onlara en anlaşılır şekilde açıklasın. . . (Artık) Allâh dilediğini saptırır ve dilediğine de hidâyet eder. . . O, Aziyz'dir, Hakiym'dir.
Ahmet Tekin : Allah’ın emirlerini iyice açıklasın diye, her Rasulü, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere, yalnız kendi milletinin diliyle gönderdik. Bu sebeple Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselerin hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti tercihlerine özgürlük tanır. Sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri doğru yola da sevkeder. O kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır.
Ahmet Varol : Biz her peygamberi ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açıklasın. Artık Allah dilediğini sapıklığa düşürür dilediğini de doğru yola eriştirir. O, yücedir, hakimdir.
Ali Bulaç : Biz hiç bir elçiyi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ali Fikri Yavuz : Biz, her gönderdiğimiz Peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın. Artık, Allah dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. O, her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir.
Bekir Sadak : Kendilerine apacik anlatabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gonderdik. Allah diledigini saptirir ve diledigini de dogru yola eristirir; guclu olan, Hakim olan O'dur.
Celal Yıldırım : Biz, her peygamberi, onlara açık-seçik anlatsınlar diye kendi milletinin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır; dilediğini doğru yola iletir.
Diyanet İşleri : Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah’ın emirlerini) iyice açıklasın. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Diyanet İşleri (eski) : Kendilerine apaçık anlatabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik. Allah dilediğini saptırır ve dilediğini de doğru yola eriştirir; güçlü olan, Hakim olan O'dur.
Diyanet Vakfi : (Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.
Edip Yüksel : Biz her elçiyi ancak halkının diliyle göndeririz ki onlara bildirebilsin. ALLAH dileyeni/dilediğini saptırır, dileyeni/dilediğini de doğruya ulaştırır. O, Güçlüdür, Bilgedir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Biz, her peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın. Bu itibarla Allah dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. O her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ve biz her gönderdiğimiz peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara iyice açıklasın; sonra da Allah dilediğini sapıklık içinde bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. Ve O, öyle herşeye galip, tam hüküm sahibidir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve biz her gönderdiğimiz Resulü ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki onlara iyi beyan etsin sonra da Allah dilediğini dalâlette bırakır, dilediğini de hidayete irdirir, ve öyle azîz hakîm o
Fizilal-il Kuran : Biz bütün peygamberleri soydaşlarının dili ile gönderdik ki, onlara Allah'ın buyruğunu açıkça anlatabilsinler. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O üstün iradelidir ve her işi yerindedir.
Gültekin Onan : Biz hiç bir elçiyi kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki onlara apaçık anlatsın. Böylece Tanrı, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Hakkı Yılmaz : Ve Biz onlara, açıkça ortaya koysun diye, her peygamberi yalnız kendi toplumunun diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini/ dileyeni saptırır, dilediğini/ dileyeni de doğru yola iletir. Ve O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
Hasan Basri Çantay : Biz hiçbir peygamberi kendi kavminin dilinden başkasıyle göndermedik ki (emr olunduklarını) onlara apaçık anlatsın. Artık Allah kimi dilerse sapdırır, kimi de dilerse doğru yola götürür. O, (irâdesinde) yegâne (haakim ve) gaalibdir, tam hüküm ve hikmet saahibidir.
Hayrat Neşriyat : Hâlbuki (biz,) her peygamberi ancak kendi kavminin lisânıyla gönderdik ki,(Allah’ın emirlerini) onlara açıklasın! Artık, Allah dilediğini (kendi isyankârlıkları yüzünden) dalâlete atar, dilediğini de (hikmetine binâen kendi lütfuyla) hidâyete erdirir. Çünki O, Azîz (kudreti daîmâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
İbni Kesir : Biz, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik ki; onlara, apaçık anlatsın. Bundan sonra Allah; dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Ve O; Aziz'dir, Hakim'dir.
İskender Evrenosoğlu : Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah'a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz'dir, Hikmet Sahibi'dir.
Muhammed Esed : Biz her elçiyi, mutlaka kendi halkının diliyle (vahyedilmiş bir mesajla) gönderdik ki, (hakkı) onlara açık (ve dolaysız) bir biçimde ulaştırabilsin; artık bundan sonra Allah (sapmayı) dileyeni sapıklık içinde bırakır, (doğru yolu tutmayı) dileyeni de doğru yola yöneltir, çünkü doğru hüküm ve hikmetle edip eyleyen en yüce iktidar sahibi O'dur.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve Biz her peygamberi ancak kendi kavminin lisaniyle gönderdik ki, onlara beyan etsin. Artık Allah Teâlâ dilediğini saptırır ve dilediğini doğru yola sevkeder. Ve azîz, hakîm olan O'dur.
Ömer Öngüt : Biz her peygamberi mutlaka kendi kavminin dili ile gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın. Allah dilediğini dalâlette bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. O Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir.
Şaban Piriş : Kendilerine apaçık anlatabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik. Allah dilediğini sapıklıkta bırakır ve dilediğini de doğru yola çıkarır; güçlü olan, Hakim olan O’dur.
Suat Yıldırım : Biz her peygamberi, kendi milletinin lisanı ile gönderdik, ta ki onlara hakikatleri iyice açıklasın. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. O azîzdir, hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir).
Süleyman Ateş : Biz, her elçiyi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açıklasın. Allâh dilediğini şaşırtır, dilediğini yola iletir. O, azizdir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Tefhim-ul Kuran : Biz hiç bir peygamberi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete yöneltip iletir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ümit Şimşek : Biz herbir peygamberi, onlara dinlerini açıklasın diye, kendi milletinin lisanıyla gönderdik. Sonra Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. O herşeyin mutlak galibi ve sonsuz hikmet sahibidir.
Yaşar Nuri Öztürk : Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}